Genetikçiler kelliğe çare buldu: "10 gün içinde kılları çıkmaya başladı"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Genetikçiler kelliğe çare buldu: "10 gün içinde kılları çıkmaya başladı"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'li bilim insanları, genleri "hackleyerek" kelliğe çare olacak bir yöntem keşfettiklerini duyurdu.

Northwestern Üniversitesi'nden araştırmacılar, farelerin genlerini başarıyla hacklediklerini ve bunun sonucunda kıl büyümesini teşvik ettiklerini belirtti.

Hakemli bilimsel dergi PNAS'ta yayımlanan araştırmada zamanla sertleşmiş saç folikülü kök hücrelerinin, mikroRNA aracılığıyla yumuşatılmasının saçı yeniden uzatabileceği ortaya çıktı.

Bilim insanlarına göre, eklemlerin yaşlandıkça sertleşip hareket etmelerinin zorlaşması gibi, saç foliküllerini oluşturan kök hücreler de sertleşerek saçın uzamasını zorlaştırıyor.

Araştırma ekibi, bu kök hücrelerin yumuşatılmasının, saçın uzama olasılığını artırdığını tespit etti.

Çalışmada kök hücrelerin tekrar saç çıkarmasını sağlamak için nasıl yumuşatılacağı da ortaya kondu.

Makalede miR-205 adlı bir mikroRNA'nın üretiminin artırılmasıyla kök hücrelerin yumuşatılabileceği ifade edildi.

21 ila 23 nükleotit içeren küçük, tek sarmallı moleküllere mikroRNA adı veriliyor.

Ekip daha fazla miR-205 üretmek için kök hücreleri genetik açıdan manipüle etti. Bunun sonucunda hem genç hem de yaşlı farelerde kılların uzamasını sağladı.

Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Fakültesi'nden dermatoloji profesörü Rui Yi, "10 gün içinde kılları çıkmaya başladı" diye konuştu.

Araştırmanın ortak yazarı olan Yi, "Bunlar üretilen yeni kök hücreler değil. Mevcut kök hücreleri saç çıkması için uyarıyoruz" ifadelerini kullandı:

Çoğu zaman kök hücrelere sahip olmaya devam ederiz. Ancak bunlar saç üretme yeteneğini kaybetmiştir. Çalışmamız, hücre mekaniğini düzenleyerek saç uzamasını uyarma olasılığını ortaya koyuyor.

Independent Türkçe, Futurism, Sci Tech Daily



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism