Yalnızlıkla beynin küçülmesi arasında bağlantı bulundu

Sosyal açıdan soyutlanmış katılımcıların beynindeki beyaz cevher lezyonları denen küçük hasar alanları, sık sık sosyalleşenlere göre daha fazlaydı

Japonya'nın Fukuoka kentindeki Kyushu Üniversitesi'nden araştırmacılar, çalışmanın bir nedenden ziyade bir ilişkiyi gösterdiğinin altını çizerek, beynin demanstan etkilenen bölgelerinin hacminde azalma olduğunu ekledi (Unsplash)
Japonya'nın Fukuoka kentindeki Kyushu Üniversitesi'nden araştırmacılar, çalışmanın bir nedenden ziyade bir ilişkiyi gösterdiğinin altını çizerek, beynin demanstan etkilenen bölgelerinin hacminde azalma olduğunu ekledi (Unsplash)
TT

Yalnızlıkla beynin küçülmesi arasında bağlantı bulundu

Japonya'nın Fukuoka kentindeki Kyushu Üniversitesi'nden araştırmacılar, çalışmanın bir nedenden ziyade bir ilişkiyi gösterdiğinin altını çizerek, beynin demanstan etkilenen bölgelerinin hacminde azalma olduğunu ekledi (Unsplash)
Japonya'nın Fukuoka kentindeki Kyushu Üniversitesi'nden araştırmacılar, çalışmanın bir nedenden ziyade bir ilişkiyi gösterdiğinin altını çizerek, beynin demanstan etkilenen bölgelerinin hacminde azalma olduğunu ekledi (Unsplash)

Sosyal açıdan soyutlanmış yaşlıların beyninin küçülme ihtimalinin, başkalarıyla daha fazla temas halinde olanlara kıyasla daha yüksek olabileceği yeni bir araştırmada belirtildi.

Japonya'nın Fukuoka kentindeki Kyushu Üniversitesi'nden araştırmacılar, çalışmanın bir nedenden ziyade bir ilişkiyi gösterdiğini vurgulayarak, beynin demanstan etkilenen bölgelerinin hacminde azalma olduğunu ekledi.

Demans hastası olmayan 8 bin 896 kişinin katıldığı çalışmanın yaş ortalaması 73'tü. Katılımcıların hepsine MR beyin taramaları ve sağlık muayeneleri yapıldı.

Sosyal teması tespit etmek için katılımcılara şu soru soruldu: Sizinle yaşamayan akrabalarınız veya arkadaşlarınızla ne sıklıkla iletişim kuruyorsunuz (örneğin buluşuyorsunuz veya telefonda konuşuyorsunuz)?

Cevap seçenekleri her gün, haftada birkaç kez, ayda birkaç kez ve nadiren şeklindeydi.

En düşük sosyal temasa sahip olanların genel beyin hacmi, en fazla sosyal temasa sahip olanlardan önemli ölçüde daha düşüktü.

Toplam beyin hacmi, yani beyaz cevher ve boz madde toplamının; beyin, beyin zarları ve beyin-omurilik sıvısının da içinde bulunduğı kafatası içindeki toplam hacmi belirten intrakraniyal hacme oranı en az sosyal temasa sahip grupta yüzde 67,3, en fazla temasa sahip gruptaysa yüzde 67,8'di.

Daha az sosyalleşen kişilerin beyninin, hipokampus ve amigdala gibi hafızada rol oynayan ve demanstan etkilenen bölgelerinin hacmi de daha düşüktü.

Japonya'nın Fukuoka kentindeki Kyushu Üniversitesi'nden, çalışmanın yazarı olan tıp doktoru Toshiharu Ninomiya, "Sosyal izolasyon ileri yaştaki yetişkinler için giderek büyüyen bir sorun" diyor.

Bu sonuçlar, bireylerin başkalarıyla bağlantı kurmasını ve sürdürmesini sağlayacak bir destek sunmanın beyin atrofisini ve demans gelişimini önlemede faydalı olabileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar yaş, diyabet, sigara kullanımı ve egzersiz gibi beyin hacmini etkileyebilecek diğer faktörleri de dikkate aldı.

Sosyal açıdan soyutlanmış katılımcıların beynindeki beyaz cevher lezyonları denen küçük hasar alanları, sık sık sosyalleşenlere göre daha fazlaydı.

Beyaz cevher lezyonlarından oluşan intrakraniyal hacim yüzdesi, sosyal açıdan soyutlanmış grupta 0,30, sosyal ilişkileri en güçlü gruptaysa 0,26'ydı.

Araştırmacılar depresyon belirtilerinin, sosyal izolasyon ve beyin hacmi arasındaki ilişkiyi kısmen açıkladığını buldu.

Öte yandan depresyon belirtileri bu ilişkinin yalnızca yüzde 15 ila yüzde 29'unu oluşturuyor.

Ninomiya şöyle ekliyor:

Bu çalışma anlık bir görüntü ve sosyal izolasyonun beyin atrofisine yol açtığını tespit etmiyor ama bazı çalışmalar, yaşlıların sosyal açıdan uyarıcı gruplara katılmasının beyin hacmindeki düşüşü durdurduğunu, hatta tersine çevirdiğini ve düşünmeyle hafıza becerilerini geliştirdiğini gösteriyor. Bu nedenle bireylerin sosyal izolasyonunu iyileştirmeye yönelik müdahalelerin, beyin hacmi kaybını ve sıklıkla bunu takip eden demansı önleyebilmesi mümkün.

Çalışma sadece yaşlı Japonları kapsadığından, bulguların diğer etnik kökenlerden kişilere ve daha genç bireylere genellenememe ihtimali gibi bir kısıtlama var.

Amerikan Nöroloji Akademisi'nin yayımladığı çalışma, Japonya Tıbbi Araştırma ve Geliştirme Ajansı ve Suntory Holdings Limited tarafından desteklendi.

Independent Türkçe



Beyinde Hepatit C virüsü bulundu: Şizofreni ve bipolar semptomlarını açıklayabilir mi?

Virüslerin, bazı psikiyatrik semptomlarla ilişkili olduğu düşünülse de daha önce bir kanıt bulunamamıştı (Pexels)
Virüslerin, bazı psikiyatrik semptomlarla ilişkili olduğu düşünülse de daha önce bir kanıt bulunamamıştı (Pexels)
TT

Beyinde Hepatit C virüsü bulundu: Şizofreni ve bipolar semptomlarını açıklayabilir mi?

Virüslerin, bazı psikiyatrik semptomlarla ilişkili olduğu düşünülse de daha önce bir kanıt bulunamamıştı (Pexels)
Virüslerin, bazı psikiyatrik semptomlarla ilişkili olduğu düşünülse de daha önce bir kanıt bulunamamıştı (Pexels)

Bilim insanları şizofreni ve bipolar bozukluktan muzdarip kişilerin beyin zarında Hepatit C virüsü tespit etti. Bulgular bu kişilerdeki bazı semptomlara enfeksiyonun yol açabileceğine işaret ediyor.

Şizofreni, bipolar bozukluk ve majör depresyon gibi sorunların bazı psikiyatrik belirtileri uzun zamandır viral enfeksiyonlarla ilişkilendiriliyor. Ancak bugüne dek bu teoriyi doğrudan destekleyecek bir virüse beyinde rastlanmamıştı.

Johns Hopkins Üniversitesi'nden araştırmacılar bu durumun virüslerin doğrudan beyne girmeyip beyin zarını hedef almasından kaynaklanabileceğini söylüyor.

Bulguları hakemli dergi Translational Psychiatry'de 14 Temmuz Pazartesi günü yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, şizofreni, bipolar bozukluk veya majör depresyonu olan kişilerin ölümden sonra beyinlerinden alınan koroid pleksus örneklerini, sağlıklı bireylerin beyinlerinden alınanlarla karşılaştırdı.

Koroid pleksus, sıvı dolu boşlukların yani ventriküllerin zarını oluşturan ve özellikle beyni ve omuriliği koruyan beyin omurilik sıvısını üreten hücre topluluğunu ifade ediyor. Daha önceki çalışmalarda beyin içinde virüs keşfedilmediği için virüslerin bulaştığı bilinen bu bölgeye odaklandılar. 

Araştırmacılar 3 binden fazla hücreyi saptayabilen bir teknolojiyi kullanarak şizofreni veya bipolar bozukluktan muzdarip kişilerden alınan örneklerde daha fazla virüs tespit etti. Ancak sadece bu kişilerin beyin zarında Hepatit C vardı. 

Ayrıca kronik Hepatit C tanısı olan bazı kişilerde virüse rastlanmadı. Bu da enfeksiyonun her zaman beyin zarına ulaşmadığını gösteriyor

Bilim insanları daha sonra yaklaşık 285 milyon kişinin sağlık verilerinin tutulduğu bir veritabanına başvurdu. Şizofreni hastalarının yüzde 3,6'sında ve bipolar bozukluğu olanların yüzde 3,9'unda Hepatit C virüsünün belgelendiği saptandı. 

Majör depresyonu olanların neredeyse yüzde 1,8'inde virüs tanısı görülürken, kontrol grubunda bu oran sadece yüzde 0,5'ti. 

Ayrıca beyin zarında Hepatit C olan kişilerin, öğrenme ve hafızayla ilgili beyin bölümü hipokampusunda virüse rastlanmadı. Ancak yine de virüsün varlığı, hipokampustaki gen ifadesini değiştiriyordu. Bu durum zarda meydana gelen bir enfeksiyonun, beyin fonksiyonlarını ve davranışını etkileyebileceği ihtimaline işaret ediyor.

Araştırmacılar bulguların, şizofreni veya bipolar bozukluğu olan herkesin Hepatit C enfeksiyonu olduğunu göstermediği uyarısında bulunuyor. Ancak beyin zarındaki virüsün, semptomlarla ilişkili olabileceğini gösteriyor.

Bu rahatsızlıklardan muzdarip kişilere virüs testi yapılması ve buna yönelik tedavi uygulanması semptomların azaltılmasına katkı sağlayabilir. Enfeksiyon genellikle antiviral ilaçlarla tedavi ediliyor.

Çalışmaya liderlik eden Sarven Sabunciyan "Bulgularımız, bazı kişilerin enfeksiyon nedeniyle psikiyatrik semptomlar yaşıyor olabileceğini gösteriyor" diyerek ekliyor:

Hepatit C enfeksiyonu tedavi edilebildiğinden, bu hastalara antiviral ilaçlar verilerek psikiyatrik semptomlarının azalmasına yardımcı olunabilir.

Independent Türkçe, Johns Hopkins Üniversitesi, Neuroscience News, Translational Psychiatry