Kanser metastazını önleme yolunda bir adım atıldı

Kontrolsüz üreyen hücrelerin daha önce bilinmeyen bir yayılma yolu bulundu

Mikroskop görüntüsünde bağışıklık sisteminin T hücreleri bir kanser hücresini çevrelerken görülüyor (ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri)
Mikroskop görüntüsünde bağışıklık sisteminin T hücreleri bir kanser hücresini çevrelerken görülüyor (ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri)
TT

Kanser metastazını önleme yolunda bir adım atıldı

Mikroskop görüntüsünde bağışıklık sisteminin T hücreleri bir kanser hücresini çevrelerken görülüyor (ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri)
Mikroskop görüntüsünde bağışıklık sisteminin T hücreleri bir kanser hücresini çevrelerken görülüyor (ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri)

Yeni bir çalışma, kanserin metastaz yapmasının ardındaki temel mekanizmalardan birini ortaya koydu.

Daha önce bilinmeyen bu mekanizma, kanserin vücutta başka bölgelere sıçramasını engellemek için yeni yöntemler geliştirilmesini sağlayabilir.

Bu yeni keşfedilen sürecin anahtarı GRP78 adlı bir şaperon proteini. 

Vücudumuzun temel yapı taşı olan proteinler, katlanıp açılarak ve birbirine tıpkı legolar gibi eklenerek çalışıyor. Şaperon proteinleriyse daha büyük proteinlerin katlanmasını veya açılmasını sağlayan bir protein türü.

Şaperon aynı zamanda diğer proteinlerin zamanı gelmeden katlanmalarını engelliyor ve yanlış katlanmış proteinleri düzelterek, onarılması mümkün olmayanları parçalıyor.

ABD'deki Güney Kaliforniya Üniversitesi Keck Tıp Fakültesi'nden araştırmacıların liderliğindeki bir ekip, kanser hücrelerinin GRP78'i ele geçirdiğini ve onu vücutta daha fazla yayılarak tedaviye direnmek için kullandığını tespit etti.

Bunun nedeni de söz konusu proteinin stres altındayken göç etmesi.

GRP78 genellikle hücrenin endoplazmik retikulum adı verilen bölümünde yer alıyor. Ancak bu son araştırma, çekirdeğe doğru hareket ederek hücrenin davranışını değiştirebildiğini ortaya koyuyor.

Araştırma ekibinden moleküler biyolog Amy Lee, "GRP78'in çekirdekte gen ifadesini kontrol ettiğini görmek tam bir sürpriz oldu" diye konuştu:

Kanser hücrelerinin temel mekanizmaları söz konusu olduğunda, bu benim bildiğim kadarıyla daha önce kimsenin gözlemlemediği bir şey.

Ekip, GRP78'in daha önce kanserle ilişkilendirilen EGFR genini nasıl düzenlediğini de analiz etti. Proteinin düzenlediği anahtar genlerin hücre göçü ve istilasıyla bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

Araştırmadaki bir diğer önemli keşif de GRP78'in başka bir hücresel protein olan ID2'yle bağlanması ve etkileşime girmesiydi.

Hakemli bilimsel dergi PNAS'ta yayımlanan bulgulara göre GRP78, ID2'nin normal işini yapmasını engelliyor. Normalde ID2, EGFR de dahil olmak üzere hücre göçünde yer alan genlerin aktivitesini sınırlamakla görevli.

Bütün bunlar çok teknik bilgiler gibi görünse de bilim insanları bu işleyişi daha ayrıntılı biçimde inceledikçe kanser tedavisinde önemli atılımların önünü açabilir.

Örneğin gelecekte GRP78'in hareketini durdurarak veya ID2'yi bloke ederek kanser hücrelerinin yayılmasını önlemek mümkün olabilir.

 

Independent Türkçe, Science Alert, Güney Kaliforniya Üniversitesi



Alzheimer belirtilerini orta yaşta tespit edebilen kan testi geliştirildi

"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)
"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)
TT

Alzheimer belirtilerini orta yaşta tespit edebilen kan testi geliştirildi

"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)
"Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan araştırma, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteç seviyelerinin yüksek olduğunu ortaya koydu (Pexels)

Alzheimer hastalığının belirtilerinin, orta yaş gibi erken bir dönemde kanda tespit edilebileceğini gösteren bir çalışma, hafıza sorunları ortaya çıkmadan çok önce yapılacak rutin testlerin, risk altındaki kişileri belirlemede yardımcı olabileceğine dair umutları artırdı.

Uzun vadeli "Genç Finlilerde Kardiyovasküler Risk" çalışması kapsamında yapılan büyük bir Finlandiya projesi, 41 ila 56 yaşındaki yetişkinlerde beyinle ilgili biyobelirteçlerin yüksek seviyede olduğunu tespit etti. Bu durum, Alzheimer'la bağlantılı biyolojik değişimlerin genellikle semptomlar görülmeden onlarca yıl önce başladığına işaret ediyor.

Ebeveynlerin ve özellikle annelerin biyobelirteç düzeylerinin, çocuklarda da benzer örüntülerle ilişkili olabileceğinin aktarıldığı çalışmada, potansiyel bir kalıtsal bileşenin altı çiziliyor.

Çalışmaya toplam 2 bin 51 kişi katıldı: 1237'si 41 ila 56 yaşındaki orta yaşlı yetişkinler, 814'ü ise 59 ila 90 yaşındaki ebeveynleriydi. Turku Üniversitesi'nden araştırmacıların yürüttüğü çalışma The Lancet'ın Healthy Longevity adlı hakemli dergisinde yayımlandı.

Turku Üniversitesi Uygulamalı ve Önleyici Kardiyovasküler Tıp Araştırma Merkezi'nden kıdemli araştırmacı Suvi Rovio, "Halihazırda klinik uygulamada, Alzheimer'la ilişkili beta-amiloid patolojisini tespit etmek için görüntüleme çalışmaları veya beyin omurilik sıvısı örneği gerekiyor" diyor.

Ancak yakın zamanda geliştirilen ultra hassas ölçüm teknolojileri artık Alzheimer hastalığıyla ilişkili beyin biyobelirteçlerinin, kan örneklerinden tespit edilmesine olanak sağlıyor.

Araştırmacılar ileri yaş ve böbrek hastalığı gibi bazı faktörlerin, bilişsel gerileme başlamadan önce bile daha yüksek biyobelirteç seviyeleriyle bağlantılı olduğunu saptadı.

Ayrıca Alzheimer'ın bilinen bir genetik risk faktörü olan APOE ε4 geninin, yaşlı bireylerde daha yüksek biyobelirteç seviyeleriyle ilişkili olduğunu ancak görünüşe göre 60 yaşın altındakilerde seviyeleri henüz etkilemediğini tespit ettiler.

Ancak araştırmacılar, kan testlerinin henüz teşhis için uygun olmadığı uyarısında bulunuyor.

Rovio, "Gelecekte Alzheimer hastalığı teşhisinde kan bazlı biyobelirteçlerin güvenilir bir şekilde kullanılabilmesi için, referans değerlerin standartlaştırılması amacıyla farklı popülasyonlar ve yaş grupları arasında daha fazla araştırma yapılması gerekiyor" diyor.

Projede yer alan bir diğer kıdemli araştırmacı Marja Heiskanen bulguların, orta yaştan itibaren beyin sağlığına ilişkin yeni bilgiler sunduğunu söylüyor.

Heiskanen "Şimdiye kadar Alzheimer hastalığıyla ilişkili beyin biyobelirteçleri çoğunlukla yaşlı bireylerde incelenmişti. Çalışmamız, orta yaştan itibaren biyobelirteç seviyeleri ve ilişkili faktörler hakkında yeni bilgiler sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe