Sıcak havalarda sıcak içecekler vücudumuzu serinletebilir mi?

Sıcak havalarda sıcak içecekler vücudumuzu serinletebilir mi?
TT

Sıcak havalarda sıcak içecekler vücudumuzu serinletebilir mi?

Sıcak havalarda sıcak içecekler vücudumuzu serinletebilir mi?

Hava sıcaklığı yükseldiğinde, birçok insan kendini serinletmek için buzlu içeceklere bazı insanlar da, birçok ülkede yıl boyunca vazgeçilmez olan sıcak çaylara yönelir zira sıcak günlerde sıcak çayı ferahlatıcı bulurlar.

Geleneksel Çin tıbbında, bazı çayların sıcak tüketildiklerinde bile serinletici özelliklere sahip olduğu söylenir. Ancak sıcak havada sıcak içecekler bizi serinletebilir mi?

Sıcak içeceklerin aslında vücut üzerinde serinletici bir etkisi olabileceği ortaya çıktı. Ancak bu bağlama göre değişebiliyor. King’s College London’da termoregülasyon üzerine çalışan bir farmakoloji profesörü olan Peter McNaughton, “Sıcak içecekler sizi gerçekten serinletebilir” derken, Şarku’l Avsat’ın Life Science’tan aktardığı habere göre dışarısı çok nemli değilse, mantıksız görünse de sıcak bir içecek içmek vücudunuzun ısısının düşmesine yardımcı oluyor.  

McNaughton, tüm sıcakkanlı hayvanlar gibi insanların da sabit bir vücut sıcaklığı korumak için sürekli olarak havaya uyum sağladıklarını açıkladı. McNaughton’a göre, sıcak içeceklerin (ve acı biberlerin) sinirlerimize vücudun soğuması gerektiğini söyleyen TRPV1 adlı bir reseptörü aktive ettiği ve insanı terlettiği tespit edildi. Ciltte ter birikmesi rahatsız edici olsa da bir vantilatör veya esinti olması terin ısıyla birlikte buharlaşmasına yardımcı olur. Genel olarak hayatımız terlemeye bağlıdır. Terleme, en azından kuru sıcakta, insanların Dünya’da belgelenen en yüksek sıcaklıklardan bazılarında, hayatta kalmasına yardımcı olabilir.

Ter, yüksek nem durumunda vücut ısısını azaltmada daha az etkilidir çünkü hava zaten su buharı ile doludur ve deriden çok fazla ter ememez. Bu nedenle, daha yüksek nemde, yaşanabilir sıcaklık çok daha düşük olur.

Bu bağlamda, Acta Physiologica dergisinde 2012 yılında yayınlanan bir araştırma, ter tamamen buharlaştığında, sıcak içeceklerin insanları genel olarak, en azından geçici olarak serinletmeye yardımcı olabileceği sonucuna ulaştı. Çalışmada, nemli bir iklimde kendi esintilerini yaratacak kadar hızlı giden bisikletçiler incelendi.

Terin buharlaşması için mükemmel koşullar

Diğer yandan soğuk içecekler vücut ısısını düşürür ve ardından vücut ısısını eski haline getirmek için terlemeyi azaltmak üzere beyni uyarır. 2018 tarihli bir makale, daha az rüzgar, daha fazla nem veya etkili terlemenin önündeki diğer engellerle (itfaiyeciler tarafından giyilen ağır giysiler gibi) ezilmiş buz içerek serinlemenin daha mantıklı olabileceğini öne sürüyor.

McNaughton, “Soğuk su kesinlikle vücudunuzu daha serin hale getirecek. Terlemeyi de bastırma eğiliminde olacaktır. Zaten terliyorsanız, bu biraz iyi olabilir!” dedi. Sıcak içeceklerin insanları serin tutabilmesinin bir başka önemli yolu da, bizi normal şartlar altında ilk etapta terletecek kadar sıvı tutmasıdır. Vücut, sıcak çayı veya soğuk milkshake’i hızla değiştirebilir, ancak sıvı eksiğini kapatamaz” dedi.

Bu nedenle McNaughton, bir numaralı önceliğin sıcak, soğukluk olmadığını belirterek,  “Unut gitsin. Sadece iç” ifadelerini kullandı.

Birleşik Krallık’ta yaşlı yetişkinler arasında hidrasyon üzerine çalışmış olan University College London’da klinik araştırma görevlisi olan Cini Bhanu, Birleşik Krallık’ta sıcak kafeinli çayın genellikle tercih ettikleri içecek olduğunu belirtti. Bhanu “Bir fincan çay içiyorlar ve ‘oh sadece bunu içmeliyim’ diye düşünüyorlar. Bir bardak su yerine 10 bardak çay içerseniz, bu yine de sıvı alımınız için iyi olur” ifadelerini kullandı.

Yaşla birlikte susuzluk hissetme yeteneği azaldığından, Bhanu, yaşlı insanların susamış olup olmadıklarına bakılmaksızın gün boyunca su içmelerini tavsiye ediyor. Krema, şeker veya tuz ekleyen çay içenler ekstra fayda elde etmiş oluyor. Spor içeceklerinin yaptığı gibi ter yoluyla kaybedilen elektrolitlerin bir kısmını sağlıyor.

İşyerinde ısı konusunda tavsiyelerde bulunan Dr. Matt Brierly, içecek ve su sıcaklıkları hakkında yanlış kanılar olduğunu söylüyor. Safety and Health at Work dergisinde 2017 yılında yapılan bir çalışmada, birçok açık hava çalışanının soğuk suyu tercih etmesine rağmen, soğuğun sistemlerini şok edeceği düşündükleri için genellikle bundan kaçındıklarını tespit etti. Bu inanç nedeniyle, genel olarak daha az içtiler ve daha az su içtikleri de gözlemlendi. Bhanu gibi, Brearley de insanların susuz kalmamak için tercihlerine bağlı kalma konusunda kendilerini güvende hissetmelerini tavsiye etti. Ancak, en sıcak günlerde açık hava çalışanlarını serin tutmak için hidrasyonun yeterli olmadığına, daha uzun dinlenme molaları ve klimaya erişim gibi başka desteklere de ihtiyaçları olduğunu da belirtti.

Brearley, fazla terin işçilerin soğumasına yardımcı olmayacağı Avustralya’nın sıcak ve nemli bir bölgesinde çalışıyor. İnsanlara, vücut fazla ısıdan kurtulamadığında ortaya çıkan ısı stresi durumunda sıcak içecekler içmekten kaçınmalarını tavsiye etti, ancak bu senaryonun nadir olduğunu da söyledi. Uzman “Bu senaryo yaygın değildir. İnsanlar yazın dinlenirken sıcak çayın tadını çıkarabilirken, dışarıda çalışan insanlardan çok daha azı bunu tercih ediyor” dedi. Yazdığı bir e-postada, “İşçilerin tercih ettikleri sıvı sıcaklığında özgür oldukları yerlerde -örneğin tropik bölgelerde- ikamet eden işçiler büyük oranda soğuk içecekleri tercih ediyor” ifadelerine de yer verdi.



Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
TT

Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)

Nicole Wootton-Cane 

Çay da kahve de gündelik hayatta tüketilen popüler içecekler ancak uzmanlara göre biri diğerinden çok daha faydalı olabilir.

Yeni bir araştırma, düzenli çay içenlerin kemik erimesi yaşama ihtimalinin kahve içenlere göre daha düşük olabileceğini gösterdi.

Araştırmacılar her gün çay içenlerin, kemik mineral yoğunluğunun (KMY) içmeyenlerden yüksek olduğunu buldu. Bilim insanları bunu "anlamlı" bir sonuç olarak nitelendiriyor.

Orta düzeyde kahve tüketiminin kemik yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmadı. Öte yandan günde 5 fincandan fazla kahve içenlerin KMY seviyelerinin düşmesi, aşırı tüketimin kemik sağlığına zarar verebileceğine işaret ediyor.

Flinders Üniversitesi ekibi, 65 yaş ve üstü yaklaşık 10 bin kadının verisini 10 yıl boyunca analiz ederek kemik yoğunluklarını ölçtü. Çay içenlerin, içmeyenlere kıyasla toplam kalça KMY'sinin biraz daha yüksek olduğunu tespit ettiler.

Uzmanlar aradaki fark mütevazı olsa da kemik yoğunluğundaki küçük iyileşmelerin bile büyük gruplarda kırık sayısını azaltabileceğini söylüyor.

Hakemli dergi Nutrients'ta yayımlanan sonuçlar, yaşam boyu alkol tüketimi daha yüksek olan kadınların kahveden daha olumsuz etkilendiğini, çayınsa özellikle obez kadınlara fayda sağladığını gösterdi.

Profesör Enwu Liu'ya göre bulgular, her gün bir fincan çay içmenin yaşlanırken kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğine işaret ediyor.

Liu "Orta düzeyde kahve içmek güvenli görünse de özellikle alkol içen kadınların çok yüksek seviyede tüketmesi pek ideal olmayabilir" diyor.

Ancak bu sonuçlara dayanarak yaşam tarzında radikal değişiklikler yapılmaması uyarısında da bulunuyor.

Araştırmacı "Sonuçlarımız, kahveyi bırakmanız veya litrelerce çay içmeye başlamanız gerektiği anlamına gelmiyor" diye açıklıyor. 

Orta düzeyde çay tüketiminin kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğini ve çok fazla kahve tüketiminin, özellikle alkol tüketen kadınlar için ideal olmayabileceğini gösteriyor.

Kalsiyum ve D vitamini kemik sağlığının köşe taşları olmaya devam ederken, fincanınızdaki içecek de bir rol oynayabilir. Yaşlı kadınlar için günlük bir fincan çay içmek rahatlatıcı bir rutinin ötesinde, daha güçlü kemiklere doğru atılmış küçük bir adım olabilir.

Çalışma, yüksek seviyede kahve tüketiminin yaşlılarda ağrı düzeylerinin artmasıyla bağlantılı olduğunu gösteren bir araştırmanın ardından geldi. Bilim insanları kahve tüketimindeki artışın, azaltmaya kıyasla ağrı şiddetinde 6,56 puanlık bir artışla bağlantılı olduğunu bulmuştu.

Independent Türkçe.independent.co.uk/news


Zayıflama iğnelerinin meme kanserine karşı gizli faydası keşfedildi

Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)
Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)
TT

Zayıflama iğnelerinin meme kanserine karşı gizli faydası keşfedildi

Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)
Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)

Yeni bir araştırmada zayıflama iğnelerinin, belirli bir meme kanseri hastası grubuna gizli bir fayda sağlayabileceği bulundu.

Yağ dokusunda üretilen ve "göz ardı edilen" estron hormonu üzerine çalışan bilim insanları, bu hormonun menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinden ölüm riskinin artmasıyla bağlantılı olabileceğini söylüyor.

Georgetown Üniversitesi'nden Dr. Joyce Slingerland'ın araştırması, Ozempic ve Mounjaro gibi popüler zayıflama ilaçları grubu GLP-1 ilaçlarının bu kadınlara fayda sunabileceğini öne sürüyor.

Dr. Slingerland, östrojen reseptörü pozitif (ER+) meme kanseri teşhisi konmuş kadınlara ait verileri analiz etti. Bu hastalık, menopoza giren kadınlarda görülen en yaygın ve ölümcül meme kanseri türü.

Araştırmacı, menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicisinin estron olduğunu tespit etti. Bu durum, östrojenin temel formu 17β-estradiol olan menopoz öncesi kadınlardan farklılık gösteriyor.

Yağ dokusunda üretilen estron, bazı proteinlerle birleşerek iltihabı tetikleyen genleri aktive edebiliyor.

Dr. Slingerland'ın araştırması, yüksek estron seviyelerinin yoğun bir iltihaplanmayı tetiklediğini, kanser öncesi değişikliklere yol açan ve kanseri besleyen genleri aktive eden bir zincirleme reaksiyon başlattığını gösterdi.

Bilim insanı ayrıca estron ve neden olduğu iltihabın, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tespit edip öldürme yeteneğine zarar verebileceğini gösteren kanıtlar da olduğunu belirtiyor.

ER-pozitif meme kanseri olan obez kadınlarda GLP-1 ilaçlarını analiz eden çalışmaların "mantıklı ve gerekli bir sonraki adım" olduğuna inanıyor.

Dr. Slingerland, "GLP-1 ilaçları kilo vermede devrim yaptı" diyor. 

Estronun yağ dokusundaki güçlü iltihaplanma etkileri nedeniyle, GLP-1 ilaçlarının zayıflamayı tetikleyerek estronun kanseri besleyen davranışını yavaşlatma potansiyeli gerçekten var.

Breast Cancer Now adlı hayır kuruluşunda kıdemli araştırma ve etki iletişimi sorumlusu Dr. Kotryna Temcinaite, Birleşik Krallık'taki meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 8'inin, aşırı kilo veya obeziteyle bağlantılı olduğunun tahmin edildiğini söylüyor.

The Independent'a konuşan Temcinaite "Araştırmacılar burada, östrojen hormonunun menopoz öncesi ve sonrasındaki farklı formlarının buna yol açabileceğini vurguluyor" diyor.

En yaygın meme kanseri türü ER-pozitif, büyümek için östrojene ihtiyaç duyar. Ve obeziteyle yaşayan kişilerin östrojen seviyeleri çok daha yüksek. Şimdi farklı kilo verme yaklaşımlarının (zayıflama ilaçları, fiziksel aktivite ve beslenme değişiklikleri dahil) östrojen seviyelerini düşürmeye nasıl katkı sağlayabileceğini daha iyi anlamamız gerekiyor. Bunlar ya meme kanseri tedavisiyle birlikte ya da hastalığı önlemek için uygulanabilir. Zayıflama ilaçlarına gelince; meme kanserinden muzdarip kişilere nasıl fayda sağlayabileceklerini (uzun süreli bir etki yaratıp yaratmadıklarını ve meme kanseri kaynaklı ölümleri azaltıp azaltamayacaklarını) anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.

Independent Türkçe


Uzmanlar soğuk algınlığını kısaltan takviyeyi açıkladı

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

Uzmanlar soğuk algınlığını kısaltan takviyeyi açıkladı

(Unsplash)
(Unsplash)

Julia Musto 

Uzmanlara göre bu kış çinko takviyesi almak, soğuk algınlığının daha hızlı atlatılmasını sağlayabilir.

Bu temel mineral, hastalanmayı engelleyemez ancak birçok çalışma, bu besini günlük olarak almanın semptomların süresini birkaç gün kadar kısaltabileceğini gösteriyor.

Michigan'da 2016'da yapılan çalışma, çinko pastilleri verilen kişilerin semptomlarının üç gün kadar kısaldığını bulmuştu ve önceki araştırmaların 2021'de yapılan incelemesi, çinko pastillerinin soğuk algınlığının süresini iki gün kısaltabileceğini ortaya koymuştu.

Soğuk algınlığı genellikle 7 ila 10 gün sürüyor.

Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden emeritus profesör James Fitzgerald, NPR'ye, "Gerçekten de soğuk algınlığı semptomlarını yaklaşık iki veya üç gün kısalttı" diye konuştu.

Bu sonuç beni çok şaşırttı.

Çinkonun işe yaramasının nedenlerinden biri de bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi. Cleveland Kliniği'ne göre çinko, soğuk algınlığına yol açan mikroplarla savaşan bağışıklık hücrelerinin oluşumunda önemli rol oynuyor.

Kliniğin kayıtlı diyetisyeni Julia Zumpano, "Bu önemli besin maddesi, mikroplarla savaşmada, yaraları iyileştirmede ve daha birçok alanda önemli roller oynuyor" dedi.

Hindili sandviç için bir neden

Amerikalı yetişkinlerin yüzde 20'sinden fazlası çinko takviyesi alıyor. Yine de Amerikalıların yaklaşık yüzde 15'i yeterli çinko almıyor; çinko aynı zamanda görmeyi korumaya yardımcı olan ve kan şekeriyle kolesterolü düşüren bir antioksidan.

Doktorlar yetişkin kadınların 8 miligram, erkeklerinse 11 miligram çinko almasını öneriyor. Bu miktarı takviyelerden alabilir. Çoğu çalışmanın katılımcıları günde 75 miligramdan fazla çinko aldı.

Hindi göğsü, çedar peyniri, istiridye, karides, mercimek ve kabak çekirdeği, doğal çinko kaynaklarından bazıları. Harvard Tıp Fakültesi'ne göre en yüksek çinko oranı çiğ istiridyede; 85 gramında 32 miligram çinko bulunuyor.

Zumpano, "Takviye kullanmadan önerilen miktarda çinkoyu almak genellikle kolaydır" dedi.

Peki ne kadar çinko fazla sayılır?

Çinko takviyeleri almak istenmeyen yan etkilere yol açabilir. Mayo Clinic'e göre bazı kişilerde koku alma duyusu kaybı, diğerlerinde mide bulantısı veya baş dönmesi, baş ağrısı, ishal, kusma veya kullandıkları bir ilaçla olumsuz reaksiyon görülebilir.

Yetişkinler, doktorları aksini söylemedikçe günde 40 miligramdan fazla almamalı.

Ancak doktorlar, kısa süreli ve düşük dozlarda alındığında çinko pastillerinin denenebilecek güvenli bir seçenek olduğunu söylüyor.

Keck Medicine'den klinik diyetisyen Lisa Statner, çinkoya soğuk algınlığının ilk belirtilerinde başlanması gerektiğini açıkladı.

"Emilimi artırmak için çinko takviyelerini protein açısından zengin yiyecekler veya C vitaminiyle birlikte alın ancak süt ürünleri veya yüksek lifli yiyeceklerle birlikte almaktan kaçının" dedi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/life-style