Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor

Olumsuz olaylar ve faktörler beyin fonksiyonlarını geri dönülmez bir şekilde değiştiriyor

Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor
TT

Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor

Olumsuzluklar beyni geri dönülmez şekilde değiştiriyor

Hollandalı araştırmacılar, olumsuz olayların ve zor durumların beyin fonksiyonlarını geri dönülmez şekilde değiştirdiği konusunda uyarıda bulunuyor.

Bu bulguya, Hollanda’nın Nijmegen Üniversitesi’ndeki araştırmacıların 25 yaşında 169 kişiye ilişkin verileri içeren bir çalışması ile ulaşıldı. Şarku’l Avsat’ın bulguları yayınlayan Nature Neuroscience dergisinden aktardığına göre çalışmada annenin hamilelik sırasında sigara içmesi, doğum sırasındaki komplikasyonlar, istismar vakaları ve kaza geçirme gibi olumsuz faktörlerin veya olayların sinir sistemlerinin gelişimi üzerindeki etkisi değerlendirildi.

Araştırmacılar ayrıca katılımcıların ilk beyin taramasını 25 yaşında, sonraki taramayı ise 33 yaşında gerçekleştirdiler ve karşılıklı bağlantıları belirlemek için makine öğrenimini kullandılar.

Sonuçlar, beyinde, olumsuz etki ile ilişkili spesifik kısmi özelliklerle birlikte morfometrik değişikliklerin (şekil ve boyut) yaygınlığını gösterdi. Bu durum, 33 yaşında 114 kişide ve 22 yaşında 115 kişilik bağımsız bir grupta tespit edildi.

Araştırmacılar, bu bulguların zihinsel bozuklukların erken aşamada tespit edilmesine yardımcı olacağını ve bunun da hastaların hastalığın erken aşamalarında daha etkili bir şekilde tedavi edilmesine olanak sağlayacağını umuyor.



Tatlı düşkünlüğü depresyona yol açabilir

Uzmanlar, yüksek miktarda işlenmiş şeker içeren pastane ürünlerine karşı dikkatli olma uyarısı yapıyor (Pexels)
Uzmanlar, yüksek miktarda işlenmiş şeker içeren pastane ürünlerine karşı dikkatli olma uyarısı yapıyor (Pexels)
TT

Tatlı düşkünlüğü depresyona yol açabilir

Uzmanlar, yüksek miktarda işlenmiş şeker içeren pastane ürünlerine karşı dikkatli olma uyarısı yapıyor (Pexels)
Uzmanlar, yüksek miktarda işlenmiş şeker içeren pastane ürünlerine karşı dikkatli olma uyarısı yapıyor (Pexels)

Bilim insanları çok fazla tatlı yemenin depresyona yol açabileceğini tespit etti. 

Özellikle işlenmiş şeker, diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırmak gibi sağlık sorunlarına yol açtığı için tavsiye edilmiyor. 

Birleşik Krallık'ta yapılan yeni bir araştırmadaysa hamur işlerinden gazlı içeceklere, şekerli gıdalara düşkün olanların ruh sağlığının da tehlike girdiği ortaya kondu. 

Journal of Translational Medicine adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada, ülke genelindeki yurttaşların sağlık verilerini içeren Birleşik Krallık Biyobankası'ndan 180 bin kişinin beslenme alışkanlıkları incelendi.

Yapay zekadan yararlanan araştırmacılar, katılımcıları üç gruba ayırdı: hayvansal ve şekerli gıdaları az tüketip meyve ve sebze ağırlıklı beslenenler; bitkisel, hayvansal ve şekerli de dahil her şeyden yiyenler ve sağlıklı besinleri genellikle es geçip çoğunlukla şekerli gıdalar tüketenler.

Katılımcıların kan örneklerini inceleyen araştırmacılar, belirledikleri 2 bin 923 protein ve 168 metabolitin nasıl bir değişkenlik gösterdiğini analiz etti.

Proteinler enfeksiyonlarla savaşmaktan, kasları gevşetmeye kadar her türlü işi yaparken, metabolitler de vücuttaki sindirim gibi süreçler sırasında üretilen küçük molekülleri ifade ediyor.

Bilim insanları bu maddelere dair verilere bakarak kişinin biyolojik değerleri hakkında kapsamlı bir resim elde edebiliyor.

Araştırmacılar tatlıya düşkün grubun, depresyona yakalanma riskinin yüzde 31 daha yüksek olduğunu tespit etti. 

Ayrıca bu kişilerin diyabet ve kalp hastalığı riski de yüksek çıkarken, sağlıklı grupta bu tehlike çok daha düşüktü. Her şeyden yiyen katılımcıların sağlık riskleri de ortalama seviyedeydi.

Bulgular özellikle işlenmiş şeker içeren gıdaların ruh sağlığı üzerinde de ciddi sorunlara yol açabileceğine dikkat çekiyor. 

Surrey Üniversitesi'nden Prof. Nophar Geifman, liderliğini üstlendiği çalışmanın bulguları hakkında "İşlenmiş şeker birçok kişinin beslenmesinde önemli bir faktör ve bu sonuçlar, toplum olarak bir şeyi yemeden önce düşünmemiz gerektiğinin bir diğer kanıtını sunuyor" diyerek ekliyor:

Kimse başkalarına ne yapması gerektiğini söylemek istemez, bizim işimiz sadece halkı bilgilendirmek.

Independent Türkçe, Study Finds, Science Daily, Journal of Translational Medicine