Uzun süreli koronavirüsün gizemi

Belirtileri, dünya çapında yaklaşık 65 milyon kişi için her gün aralıksız devam eden bir sorun haline geldi.

Uzun süreli koronavirüsün gizemi
TT

Uzun süreli koronavirüsün gizemi

Uzun süreli koronavirüsün gizemi

Kovid-19 beyni, kalbi, akciğerleri, bağırsakları ve eklemleri etkiliyor. Söz konusu etkiler bazen eş zamanlı da yaşanırken bazen aralıklı, bazen ise arka arkaya geliyor. Haziran 2022’de, Yale Üniversitesi’nden iç hastalıkları uzmanı olan doktorlar Lisa Sanders ile kardiyolog arkadaşı Erica Spatz arasındaki konuşmada, Spatz kendisi ve bir grup doktorun Yale’de ‘uzun süreli koronavirüs’ hastaları için özel bir klinik açmayı düşündüklerini ve kliniği yönetecek bir dahiliye uzmanı aradıklarını söyledi.

Kovid-19’un yıkıcı etkileri

Spatz’a göre bu konuda sorun hastaların sayısı ile ilgiliydi. Pandemiden bu yana kendisi ile göğüs hastalıkları ve nöroloji bölümlerindeki meslektaşları Yale’de ‘uzun süreli koronavirüs’ hastalarıyla görüşüyor. Bazı doktorlar, yardım arayan hastaların sayısından o kadar sıkışıyor ki randevu ayarlamada ve akciğer kanseri, astım, kalp hastalığı ve demans gibi başka sorunlarla gelen hastalarını tedavi etmede zorluk yaşıyor. Diğer yandan uzun süreli koronavirüs hastaları genel olarak uzun süredir sefalet içinde yaşıyor. Zira hastalık beyni, kalbi, akciğerleri, bağırsakları ve eklemleri bazen eş zamanlı, bazen aralıklı ve bazen de ardışık olarak etkilediği için hastalar bir uzmandan diğerine başvurmak durumunda kalıyor. Sorun şu ki hiçbiri onların acılarını tam olarak dinleyemiyor ya da tüm şikayetlerini çözemiyor. Bitmek bilmeyen ağrılar, sürekli yorgunluk, kafa karıştırıcı test sonuçları nedeniyle tek seferlik tedaviler uygulanıyor. Sanders yaptığı açıklamada “Hikayelerini yıllardır partnerleri veya ebeveynleri dışında kimseye anlatamayan insanlar var ve bu kişiler her doktorun kabusu” dedi.

Uzun süreli Kovid tüm sağlık sistemini tehdit ediyor

Dünya genelinde 65 milyon kişi bu tartışmaya konu oluyor. Söz konusu hastalar için pandemi her gün yaşadıkları, günlük eziyet olmaya devam ediyor. Bugüne kadar uzun süreli koronavirüsün ne olduğu ve nasıl tedavi edilebileceği konusunda doğrulanmış ve kapsamlı cevaplar veren bir çalışma bulunmuyor. Bu nedenle söz konusu kişiler, kendilerini onlarla ilgilenmeye adayan birilerine ihtiyaç duyuyor.

Bu bağlamda Spatz ve meslektaşları alternatif bir model önerdi. Bu model, her hastayı dinlemek için tam bir saat ayırmayı, tedavi planı geliştirmeyi, hastayla ilgili birinci basamak sağlık ekibiyle sürekli iletişim halinde olmayı ve gerektiğinde uzman doktorlara yönlendirilmelerini içeren dahiliye uzmanının yönettiği bir kliniğe dayanıyor.

Sanders bu fikri arkadaşından duyduğunda heyecanlandı. Zira karmaşık sorunları olan hastaları dinlemek ve çözmek onun en sevdiği ve kariyeri üzerine inşa ettiği bir öncelik.

Sanders, Yale Üniversitesi’nde dahiliye dersleri veriyor ve New York Times Magazine’de popüler televizyon dizisi House’a ilham kaynağı olan ‘Tanı’ adlı aylık bir köşe yazısı kaleme alıyor. Bunların yanı sıra, tıbbi teşhis konusunda iki kitap yazan doktor, 2019 yılında Netflix platformunda Diagnosis adlı belgesel dizisinde de yer aldı.

Kovid gizemi

Sanders, koronavirüs kliniği teklifinde aradığını buldu. Bununla birlikte bilim insanlarının bazı keşifler yapmaya başlamasıyla birlikte çalışması onu bilinmeyenin tam ortasına yerleştirdi. Mayıs 2022’de yine Yale Üniversitesi’nden immünolog Akiko Iwasaki ve meslektaşları Nature Medicine dergisinde uzun süreli koronavirüsü ‘akut enfeksiyon sonrası sendromlar’ (post-acute-infection syndromes) ailesine dahil eden bir rapor yayınladı.

Pek çok yaygın viral enfeksiyondan (örneğin Ebola, dang humması, çocuk felci, grip ve Epstein-Barr) kurtulan insanlar arasında küçük bir yüzde, yıllarca aşırı yorgunluk, bilinç bulanıklığı, eklem ağrısı, iltihaplanma, baş dönmesi, aralıklı uyku ve duygudurum bozuklukları gibi uzun süreli kovide çok benzeyen semptomlar yaşıyor. Aynı durum giardia paraziti ile enfekte olanlar için de geçerli oluyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Iwasaki, bu sendromların sadece gerçek olduğunu değil, aynı zamanda patojenezlerinin (vücutta harekete geçme şekli ve nedeni, tam hücresel düzeydeki mekanizmaların) bir şekilde benzer olduğunu da öne sürdü. Bilim insanları yaygın enfeksiyonların bazı insanlarda nasıl kronik hastalıklara dönüştüğünü, bazılarında ise neden bunun söz konusu olmadığını öğrenebilirse, araştırmacılar semptomlardan ziyade temel nedenleri hedef alacak tedaviler geliştirebilir. Iwasaki, uzun süreli koronavirüsün bilime, enfeksiyon sonrası kronik hastalığın nasıl ortaya çıktığını öğrenme ve dolayısıyla yüz milyonlarca insana yardım etme fırsatı sağladığını söyledi.

Nature Medicine dergisinde yayınlanan bir rapor Sanders'ın tanımlanamayan koşullara olan önceden var olan ilgisiyle örtüşüyordu. Dahiliye uzmanı, ‘birçok insanın ismini bilmediğimiz hastalıklardan muzdarip olduğunu ve elbette onlar için herhangi bir test bulunmadığını’ söyledi.

Uzun süreli koronavirüsü tanımlamanın zorluğu

Bilim insanlarının ve doktorların uzun süreli koronavirüs hakkında sahip olduğu bilgilerin azlığı nedeniyle Sanders bile çalışmaya hazır değildi. Zira uzun süreli koronavirüs için herhangi bir kan testi bulunmuyor. Bugüne kadar sağlık yetkilileri bunu ortak bir şekilde tanımlayamıyor. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri bunu ‘şiddetli Kovid-19 enfeksiyonundan sonra da devam eden belirtiler, semptomlar ve durumlar’ olarak tanımlıyor.

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin tanımı, orijinal enfeksiyondan sonra semptomların en az dört hafta devam etmesi durumunda hastaların ‘uzun süreli koronavirüs’ geçirdiğine dayanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) aynı tanımı, ancak farklı bir zaman aralığıyla benimsiyor. Uzun süreli koronavirüs hastasını, semptomları ilk enfeksiyondan başlayan ve üç ay sonra devam eden kişilerin durumu olarak kabul ediyor. Sanders bu farklılığın önemli olduğunu düşünüyor ve asıl hastalıktan kurtulmak için daha uzun süreye ihtiyacı olan hastaları değil, uzun süreli koronavirüs geçiren hastaları tanımlamak istediği için klinikte WHO’nun tanımını kullanıyor.

Uzun süreli koronavirüs belirtileri adeta bir ıstırap ansiklopedisi gibi karşımıza çıkıyor, ClinicalMedicine dergisindeki bir makalede hastalığın 200'den fazla farklı semptomu anlatılıyor.

Hastalar son zamanlarda nasıl hissettiklerini anlatırken sanki kendilerini ‘şeytanlar tarafından ele geçirilmiş’ gibi konuşabiliyor. Sanders hastalarından birinin arabasından ofis kapısına kadar 700 adım yürüyor ama bazen yürüyemediğini ve başka bir hastanın kulaklarındaki sinir bozucu çınlama olduğunu beliriyor. Dahiliye uzmanı açıklamasında “İnsanlar iç titreme gibi garip semptomlarla geliyorlar ve içlerinin titrediğini söylüyorlar. Bu bir kişi için değil birçok kişi için geçerli” ifadelerini kullandı.

Uzun süreli koronavirüsün neden olduğu sisli beyin, hafıza ve algıda karışıklık ve konsantre olma yeteneğinde bozulma en sık görülen semptomların arasında yer alıyor Bunun nedeni kısmen koronavirüs gibi uzun vadeli hastalıklarla birçok semptomu paylaşan ‘kronik yorgunluk sendromu’ olabilir. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre semptom hücre anemisi, diyabet veya Alzheimer gibi başka bir hastalığa veya bir ilacın yan etkisine, yaşlanmaya, menopoza, strese ve hatta uyku eksikliğine de bağlı olabilir.

Bunların yanı sıra, ‘kronik yorgunluk sendromu’ terimi, tükenmişliği, pandemi yorgunluğu, can sıkıntısını, tatminsizlik duygularını ve hatta geç saatlere kadar ayakta kalmanın etkisini tanımlamak için de popüler hale geldi.

Sanders, teşhis koymak için hastaların sağladığı ayrıntılara her zamankinden daha fazla güveniyor. Bu olasılıklar arasında bazı ihtimalleri silmeyi ve çıkarmayı sağlıyor. Bu nedenle ‘susmayı ve dinlemeyi öğrendiğini’ belirtiyor.

Uzun süreli koronavirüsün nedenleri

Kovid-19, vakaların yaklaşık yüzde 10’unda uzun süreli koronavirüse dönüşüyor ve bilim insanları bunun nedenini bilmiyor. Giderek artan kanıtlar, virüsün (veya parçalarının) organ dokusundaki ‘rezervuarlarda’ çok uzun süre asılı kaldığını gösteriyor. Bu da virüsün kendisinin semptomlara neden olabileceği anlamına geliyor. Örneğin Epstein-Barr virüsünün MS Hastalığı (Multiple Skleroz) aktive etmekte olduğu düşünüldüğü gibi koronavirüs de bir otoimmün yanıtı tetikliyor olabilir.

Bilim insanları ayrıca Kovid-19’un vücutta onlarca yıldır uykuda olan diğer virüsleri harekete geçirip onları uyandırarak semptomlara neden olabileceğine inanıyor. Bu bazı enfeksiyonlara neden olabilir.  Iwasaki, ‘Kovid-19 ile küçük bir enfeksiyona maruz kalan laboratuvar farelerinin büyük beyin hasarıyla aynı zamanda akciğerlerinde hafif bir iltihaplanma yaşadığını’ da ortaya çıkardı.

Uzun süreli Kovid her konağın bulunduğu ortama göre kendini farklı şekilde gösterebildiği için teorik nedenler veya motivasyonlar dışlayıcı olmanın yerine sıralı, çelişkili ve hatta bireysel olabilir. Araştırmacıların hedefe yönelik tedaviler geliştirmede başarılı olabilmesi için Sanders’ın mevcut çözümleri keşfetmesi, reçeteler yazması ve karmaşık olmayan mevcut çözümleri önermesi gerekiyor.

Klinik şu an genel merkezini Yale’deki yara yönetimi ekibiyle paylaşıyor yani hastaları, silahla yaralanma ve köpek ısırıklarından iyileşen insanlarla birlikte bir bekleme odasında kalıyor ancak wkim ayında yeni, daha büyük alana taşınması planlanıyor.

* Bu makale Şarku’l Avsat tarafından New York Magazine dergisinden (Tribune Medya Hizmetleri) çevrildi.



Bu egzersizler daha genç ve sağlıklı bir beyin için yardımcı olabilir

Ürdün'de bir spor salonunda egzersiz yapan vatandaşlar (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Ürdün'de bir spor salonunda egzersiz yapan vatandaşlar (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

Bu egzersizler daha genç ve sağlıklı bir beyin için yardımcı olabilir

Ürdün'de bir spor salonunda egzersiz yapan vatandaşlar (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Ürdün'de bir spor salonunda egzersiz yapan vatandaşlar (Arşiv fotoğrafı - Reuters)

Yaklaşık 1200 sağlıklı orta yaşlı kadın ve erkeğin katıldığı yeni bir araştırmaya göre, daha fazla kas kütlesine sahip bireylerin, daha az kas kütlesine sahip olanlara kıyasla biyolojik olarak daha genç beyinlere sahip olma eğiliminde olduğu tespit edildi.

Sonuçlar, bu ay Chicago’da düzenlenen Kuzey Amerika Radyoloji Derneği’nin yıllık toplantısında sunuldu. Bulgular, kas kütlesi oluşturmanın ve yaşla birlikte kas kütlesini korumanın, beyin sağlığı ve beyin gençliğini koruma açısından büyük önem taşıdığı görüşünü güçlendiriyor.

Araştırma ayrıca, karın bölgesindeki yüksek yağ oranına sahip kişilerin daha yaşlı görünen beyinlere sahip olduğunu ortaya koydu. Bu bulgu, vücut yağının bazı türlerinin beyin üzerinde olumsuz etki yaratabileceğine ve beyin gençliğini korumak için kilo kaybıyla birlikte ağırlık antrenmanlarının önemine işaret ediyor.

Egzersiz beyin için neden faydalı?

Egzersizin beyin sağlığına faydası uzun süredir biliniyor. Kemirgenler üzerinde daha önce yapılan çalışmalar, fiziksel aktivite sonrası beyinde BDNF adı verilen bir nörokimyasalın arttığını ortaya koydu. “Beynin mucize gübresi” olarak anılan BDNF, yeni sinir hücrelerinin oluşumunu teşvik ediyor.

Bu nedenle, egzersiz yapan fare ve sıçanların beyinlerinde, hareketsiz olanlara kıyasla iki veya üç kat daha fazla sinir hücresi gelişiyor. Aynı şekilde bu hayvanlar zeka testlerinde daha başarılı oluyor.

İnsanlarda da egzersiz sonrası kanda BDNF seviyesinde belirgin artış tespit ediliyor. Farklı araştırmalar, haftada yalnızca 25 dakikalık yürüyüş, yüzme ya da bisiklet gibi aktivitelerin ileri yaşlarda beyin hacmini artırabildiğini; günde 3000 adımın ise Alzheimer riski altındaki kişilerde bilişsel gerilemeyi yavaşlatabildiğini gösteriyor.

Ancak bugüne kadar yapılan çalışmaların çoğu aerobik egzersizlere odaklanırken, kas kütlesinin rolüne dair araştırmalar sınırlıydı. Ayrıca karın bölgesinde yer alan derin yağ dokusunun beyin sağlığı üzerindeki etkileri hakkında soru işaretleri bulunuyordu.

Beynin yaşı nasıl ölçüldü?

Yeni araştırmada Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi ve diğer kurumlara bağlı bilim insanları, vücut ve beyin yapısını MR görüntüleme yöntemiyle detaylı biçimde inceledi.

Araştırmaya, yaşları 40 ile 60 arasında değişen 1164 sağlıklı kadın ve erkek katıldı. Çalışmanın baş yazarı Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Radyoloji ve Nörobilim Doçenti Cyrus Raji, “Demans riskini anlamak için orta yaş kritik öneme sahip” dedi.

Bilim insanları, katılımcıların toplam kas kütlesi ile vücut yağ oranını analiz etmek için yapay zeka teknikleri kullandı. Yağ dokusu iki türe ayrıldı: cilt altı yağ ve karın içi organların çevresini saran visseral yağ.

Araştırma ekibi, on binlerce beyin taramasından elde edilen verilerden yararlanan algoritmalarla katılımcıların beyinlerinin gerçek yaşlarına kıyasla daha genç mi yoksa yaşlı mı göründüğünü hesapladı. Daha yaşlı görünen beyinlerin bilişsel gerileme riskinin daha yüksek olduğu biliniyor.

Daha fazla kas, daha genç beyin

Araştırma sonuçları, kas kütlesi ile beyin yaşının ters orantılı olduğunu gösteriyor.

Raji, “Kas kütlesi arttıkça beyin daha genç görünüyor. Visseral yağ arttıkça da beyin daha yaşlı görünüyor” dedi.

Karın içi yağ oranı yüksek ve kas kütlesi düşük bireylerin beyinlerinin biyolojik olarak daha yaşlı olduğu tespit edildi. Buna karşılık cilt altı yağ dokusuyla beyin yaşı arasında bir bağlantı bulunmadı.

Bilim insanları, kas ve yağ dokularının salgıladığı biyokimyasal maddelerin beyin yapısı üzerinde etkili olabileceğine dikkat çekiyor. Kasların ürettiği maddeler sinir hücrelerinin gelişimini ve bağlantılarını desteklerken, visseral yağın salgıladığı maddeler bunun tam tersini yapabiliyor.

Sonuçlar ne anlama geliyor?

Araştırma, ilerleyen yaşlarda beyin sağlığını korumak için ağırlık antrenmanlarının büyük önem taşıdığını gösteriyor. İnsanlar genellikle orta yaştan itibaren kas kaybetmeye başlıyor, ancak direnç egzersizleri bu süreci yavaşlatabiliyor ya da tersine çevirebiliyor.

Ayrıca visseral yağ kaybının da beyin sağlığı için faydalı olabileceği ifade ediliyor. Hem aerobik egzersizler hem de kuvvet antrenmanları karın içi yağı hedef alıyor. Bunun yanında, kilo kaybı ilaçlarının da visseral yağı düşürdüğü biliniyor. Ancak uzmanlar, bu ilaçları kullanan kişilerin ağırlık çalışması yapmazsa kas kaybı yaşayabileceği uyarısında bulunuyor.

Araştırma henüz yayımlanmadı ve hakem değerlendirmesinden geçmedi. Ayrıca gözlemsel nitelikte olduğu için kas artışı ve yağ kaybının beyin yaşlanmasını yavaşlattığını kesin olarak kanıtlamıyor.

Buna rağmen bulgular, önceki çalışmalarla uyumlu görünüyor. Çalışmaya katılmayan ancak benzer alanda araştırmalar yapan Arizona Eyalet Üniversitesi’nden Fang Yu, sonuçların bilimsel açıdan mantıklı olduğunu ifade etti.

Araştırmanın mesajı açık: Daha genç ve sağlıklı bir beyin istiyorsanız, uzmanlara göre yapmanız gereken şey net: “Ağırlık antrenmanı yapın.”


Yumurtanın yerini alabilecek protein zengini alternatif besinler

Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
TT

Yumurtanın yerini alabilecek protein zengini alternatif besinler

Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).
Büyük bir yumurta 6,3 gram protein içerir (Reuters).

Yumurta, büyük bir adetinde yaklaşık 6.3 gram protein bulunması nedeniyle güçlü bir protein kaynağı olarak biliniyor. Ancak uzmanlara göre yumurta, tek seçenek değil; ondan daha fazla protein içeren birçok besin mevcut.

Şarku’l Avsat’ın Verywell Health sitesinden derlediği verilere göre, öne çıkan bazı besinler şöyle:

Yoğurt

150 gramlık bir yoğurt porsiyonu yaklaşık 16.1 gram protein içeriyor. Kremsi yapısıyla bilinen bu yoğurt türü, fazla sıvının süzülmesiyle üretildiği için geleneksel yoğurda göre daha yüksek oranda protein barındırıyor.

Tavuk göğsü

100 gram derisiz tavuk göğsü 22.5 gram protein sağlıyor. Düşük yağ, düşük karbonhidrat ve düşük kalori içeren bu et türü, vücudun üretemediği dokuz temel amino asidi içererek “tam protein” sınıfında yer alıyor.

Ton balığı

85 gramlık ton balığı porsiyonu 21.7 gram protein içeriyor. Kas gelişimi açısından önemli protein kaynağı olan ton balığı, aynı zamanda kalp ve damar sağlığını destekleyen Omega-3 yağ asitleri bakımından da öne çıkıyor.

Somon balığı

100 gram somon balığında 20.3 gram protein bulunuyor. Somon, Omega-3 yağ asitleri ve kemik sağlığında rol oynayan D vitamini bakımından zengin bir deniz ürünü olarak biliniyor.

Siyah fasulye

100 gram siyah fasulyede 6.91 gram protein mevcut. Bitkisel protein kaynağı olarak tercih edilen siyah fasulye; çözünür ve çözünmez lif içeriği sayesinde sindirim sistemi ve kalp-damar sağlığına katkı sağlıyor.

Fıstık ezmesi

İki yemek kaşığı fıstık ezmesinde 7.1 gram protein bulunuyor. Fıstık ezmesi, sandviçlerin yanı sıra salatalarda, çorbalarda, soslarda ve atıştırmalık olarak yaygın şekilde tüketilebiliyor.

Badem

57 gram badem yaklaşık 7.6 gram protein içeriyor. Sağlıklı tekli doymamış yağlar içeren badem; kalsiyum, lif, magnezyum, fosfor ve E vitamini yönünden de zengin.

Mercimek

Bir fincan mercimek 17.9 gram protein sağlıyor. Mercimek, yüksek lif içeriği ve düşük kalori değeriyle dengeli beslenmede önemli yer tutuyor.

Sığır eti

100 gram dana etinde 20.1 gram protein bulunuyor. Kırmızı et; protein içeriğinin yanı sıra B vitaminleri, demir ve çinko bakımından da güçlü bir kaynak olarak gösteriliyor.


İngiltere’de bir ilk: Gen düzenleme ile kanser tedavisinde yeni dönem

Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.
Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.
TT

İngiltere’de bir ilk: Gen düzenleme ile kanser tedavisinde yeni dönem

Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.
Gen terapisi: Kansere karşı savaşmak için beyaz kan hücrelerinin değiştirilmesi.

İngiltere’deki University College London’da (UCL) sessiz bir araştırma odasında, Avrupa’nın önde gelen gen tedavisi ve hücresel tedavi uzmanlarından Prof. Waseem Qasim, bir zamanlar ölümcül bir hastalıkla mücadele eden bir bebeğin hikâyesini hatırlatıyor.

Agresif lösemiye karşı mucizevi başarı

Yıllar önce, henüz bir yaşını doldurmamış bir İngiliz bebek, en saldırgan lösemi türlerinden biriyle mücadele ediyor, geleneksel tedaviler başarısız olurken tıbbi seçenekler tükeniyordu. Ancak bugün, o bebek artık 16 yaşında ve tamamen sağlıklı. Bu mucize, Prof. Qasim’in Great Ormond Street Hastanesi ve UCL ekibiyle geliştirdiği genetiği değiştirilmiş hücresel tedavi sayesinde mümkün oldu.

dewfrty6
Gen tedavisi ve immün hücre tedavilerinin öncü ismi Prof. Waseem Qasim

Bu başarı, modern tıpta yaşanan büyük dönüşümü işaret ediyor: Tedaviler artık yalnızca hastalıkla mücadele etmiyor, bağışıklık sistemini yeniden programlayarak hastalığı hücresel düzeyde hedef alıyor.

Genetiği değiştirilmiş hücresel tedavi

Prof. Qasim, Şarku’l Avsat’a verdiği özel röportajda, “Genetik olarak değiştirilmiş hücresel tedaviler artık geleceğin tıbbı değil; bazı kanser türleri için günümüzün gerçeği” dedi.

Tedavinin merkezinde, genetik olarak düzenlenmiş bağışıklık hücreleri yer alıyor; hedef artık hastalığı dışarıdan vurmak değil, bağışıklığı içeriden yönlendirerek kanser hücrelerini yok etmek.

Genom düzenleme kararı nasıl alındı?

Prof. Qasim, tedavi sürecini şöyle anlattı:

“Hastamızın durumu son derece karmaşıktı. Hiçbir standart tedaviye yanıt vermiyordu ve zamanla yarışıyorduk. O sırada laboratuvarda üzerinde çalıştığımız, genetik olarak modifiye edilmiş ‘T hücreleri’ yani CAR-T tedavisi, elde kalan tek seçenekti.”

Geniş bilimsel değerlendirmenin ardından etik ve düzenleyici onay süreçleri tamamlandı ve tedavi uygulandı.

Tedavide kullanılan genetik teknikler

Qasim ve ekibi tedavide üç ana genetik düzenleme gerçekleştirdi:

– T hücrelerinin hastanın dokularına saldırmasını engellemek için “TCR” reseptörünün devre dışı bırakılması,

– Tedavi öncesi uygulanan ilaçlara hücre direnci kazandırmak için “CD52” geninin kapatılması,

– Lösemi hücrelerini yüksek hassasiyetle hedeflemek için hücrelere özel “CAR” reseptörünün eklenmesi.

Bu yaklaşım, kanserle yalnızca savaşmak değil; bağışıklık sistemini yeniden eğitmek anlamına geliyor.

İngiltere’de bir ilk

İngiltere’de bu yöntem, uzun vadede başarı sağlayan ilk gen düzenleme tedavileri arasında gösteriliyor. Tedavi edilen hasta, üzerinden geçen 16 yıla rağmen hastalıksız yaşamını sürdürüyor.

Gelecekte kemoterapinin yerini alabilir mi?

Qasim’e göre, gen düzenleme tedavileri ileride bazı kan kanserlerinde standart hale gelebilir:

“Henüz tüm kanser türleri için geçerli değil. Ancak önümüzdeki on yılda lösemi tedavilerinin rutin olarak bağışıklık yeniden programlamasına dayanması mümkün.”

Etik tartışmalar

Gen düzenleme çalışmalarının etik riskleri olduğunu kabul eden Qasim, bunun insan genetiğini değiştirme girişimi değil, tedavi amaçlı hücresel düzenleme olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti:

“Yaptığımız değişiklikler sadece beyaz kan hücreleri üzerinde, kalıcı değil ve gelecek nesillere aktarılmıyor.”

Arap Dünyasıyla tıbbi işbirliği

Qasim, özellikle Suudi Arabistan’daki tıp ve genom araştırmalarındaki ilerlemeye dikkat çekerek, bölgede işbirliği olanaklarının bulunduğunu söyledi:

“Eğitim, araştırma ve klinik merkezler oluşturma açısından büyük fırsatlar var. Bu alanda her türlü bilimsel diyaloğa açığım.”

Hastalara mesaj

Benzer bir süreç yaşayan çocuklara seslenen Qasim, “Bilim artık geçmişe göre çok güçlü. Hastalar yalnız değiller; bu alanda çalışan büyük bir bilim ve sağlık ekosistemi var” dedi.

Bu hikâye, modern tıbbın yeni dönemini temsil ediyor: Hastalığı bastırmak yerine onu moleküler düzeyde anlamak ve bağışıklığı yeniden yönlendirerek tedavi etmek. Bir zamanlar ölümcül bir hastalıkla mücadele eden o bebek ise bugün bilimin gücünün yaşayan kanıtı.