Uzun süreli koronavirüsün gizemi

Belirtileri, dünya çapında yaklaşık 65 milyon kişi için her gün aralıksız devam eden bir sorun haline geldi.

Uzun süreli koronavirüsün gizemi
TT

Uzun süreli koronavirüsün gizemi

Uzun süreli koronavirüsün gizemi

Kovid-19 beyni, kalbi, akciğerleri, bağırsakları ve eklemleri etkiliyor. Söz konusu etkiler bazen eş zamanlı da yaşanırken bazen aralıklı, bazen ise arka arkaya geliyor. Haziran 2022’de, Yale Üniversitesi’nden iç hastalıkları uzmanı olan doktorlar Lisa Sanders ile kardiyolog arkadaşı Erica Spatz arasındaki konuşmada, Spatz kendisi ve bir grup doktorun Yale’de ‘uzun süreli koronavirüs’ hastaları için özel bir klinik açmayı düşündüklerini ve kliniği yönetecek bir dahiliye uzmanı aradıklarını söyledi.

Kovid-19’un yıkıcı etkileri

Spatz’a göre bu konuda sorun hastaların sayısı ile ilgiliydi. Pandemiden bu yana kendisi ile göğüs hastalıkları ve nöroloji bölümlerindeki meslektaşları Yale’de ‘uzun süreli koronavirüs’ hastalarıyla görüşüyor. Bazı doktorlar, yardım arayan hastaların sayısından o kadar sıkışıyor ki randevu ayarlamada ve akciğer kanseri, astım, kalp hastalığı ve demans gibi başka sorunlarla gelen hastalarını tedavi etmede zorluk yaşıyor. Diğer yandan uzun süreli koronavirüs hastaları genel olarak uzun süredir sefalet içinde yaşıyor. Zira hastalık beyni, kalbi, akciğerleri, bağırsakları ve eklemleri bazen eş zamanlı, bazen aralıklı ve bazen de ardışık olarak etkilediği için hastalar bir uzmandan diğerine başvurmak durumunda kalıyor. Sorun şu ki hiçbiri onların acılarını tam olarak dinleyemiyor ya da tüm şikayetlerini çözemiyor. Bitmek bilmeyen ağrılar, sürekli yorgunluk, kafa karıştırıcı test sonuçları nedeniyle tek seferlik tedaviler uygulanıyor. Sanders yaptığı açıklamada “Hikayelerini yıllardır partnerleri veya ebeveynleri dışında kimseye anlatamayan insanlar var ve bu kişiler her doktorun kabusu” dedi.

Uzun süreli Kovid tüm sağlık sistemini tehdit ediyor

Dünya genelinde 65 milyon kişi bu tartışmaya konu oluyor. Söz konusu hastalar için pandemi her gün yaşadıkları, günlük eziyet olmaya devam ediyor. Bugüne kadar uzun süreli koronavirüsün ne olduğu ve nasıl tedavi edilebileceği konusunda doğrulanmış ve kapsamlı cevaplar veren bir çalışma bulunmuyor. Bu nedenle söz konusu kişiler, kendilerini onlarla ilgilenmeye adayan birilerine ihtiyaç duyuyor.

Bu bağlamda Spatz ve meslektaşları alternatif bir model önerdi. Bu model, her hastayı dinlemek için tam bir saat ayırmayı, tedavi planı geliştirmeyi, hastayla ilgili birinci basamak sağlık ekibiyle sürekli iletişim halinde olmayı ve gerektiğinde uzman doktorlara yönlendirilmelerini içeren dahiliye uzmanının yönettiği bir kliniğe dayanıyor.

Sanders bu fikri arkadaşından duyduğunda heyecanlandı. Zira karmaşık sorunları olan hastaları dinlemek ve çözmek onun en sevdiği ve kariyeri üzerine inşa ettiği bir öncelik.

Sanders, Yale Üniversitesi’nde dahiliye dersleri veriyor ve New York Times Magazine’de popüler televizyon dizisi House’a ilham kaynağı olan ‘Tanı’ adlı aylık bir köşe yazısı kaleme alıyor. Bunların yanı sıra, tıbbi teşhis konusunda iki kitap yazan doktor, 2019 yılında Netflix platformunda Diagnosis adlı belgesel dizisinde de yer aldı.

Kovid gizemi

Sanders, koronavirüs kliniği teklifinde aradığını buldu. Bununla birlikte bilim insanlarının bazı keşifler yapmaya başlamasıyla birlikte çalışması onu bilinmeyenin tam ortasına yerleştirdi. Mayıs 2022’de yine Yale Üniversitesi’nden immünolog Akiko Iwasaki ve meslektaşları Nature Medicine dergisinde uzun süreli koronavirüsü ‘akut enfeksiyon sonrası sendromlar’ (post-acute-infection syndromes) ailesine dahil eden bir rapor yayınladı.

Pek çok yaygın viral enfeksiyondan (örneğin Ebola, dang humması, çocuk felci, grip ve Epstein-Barr) kurtulan insanlar arasında küçük bir yüzde, yıllarca aşırı yorgunluk, bilinç bulanıklığı, eklem ağrısı, iltihaplanma, baş dönmesi, aralıklı uyku ve duygudurum bozuklukları gibi uzun süreli kovide çok benzeyen semptomlar yaşıyor. Aynı durum giardia paraziti ile enfekte olanlar için de geçerli oluyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Iwasaki, bu sendromların sadece gerçek olduğunu değil, aynı zamanda patojenezlerinin (vücutta harekete geçme şekli ve nedeni, tam hücresel düzeydeki mekanizmaların) bir şekilde benzer olduğunu da öne sürdü. Bilim insanları yaygın enfeksiyonların bazı insanlarda nasıl kronik hastalıklara dönüştüğünü, bazılarında ise neden bunun söz konusu olmadığını öğrenebilirse, araştırmacılar semptomlardan ziyade temel nedenleri hedef alacak tedaviler geliştirebilir. Iwasaki, uzun süreli koronavirüsün bilime, enfeksiyon sonrası kronik hastalığın nasıl ortaya çıktığını öğrenme ve dolayısıyla yüz milyonlarca insana yardım etme fırsatı sağladığını söyledi.

Nature Medicine dergisinde yayınlanan bir rapor Sanders'ın tanımlanamayan koşullara olan önceden var olan ilgisiyle örtüşüyordu. Dahiliye uzmanı, ‘birçok insanın ismini bilmediğimiz hastalıklardan muzdarip olduğunu ve elbette onlar için herhangi bir test bulunmadığını’ söyledi.

Uzun süreli koronavirüsü tanımlamanın zorluğu

Bilim insanlarının ve doktorların uzun süreli koronavirüs hakkında sahip olduğu bilgilerin azlığı nedeniyle Sanders bile çalışmaya hazır değildi. Zira uzun süreli koronavirüs için herhangi bir kan testi bulunmuyor. Bugüne kadar sağlık yetkilileri bunu ortak bir şekilde tanımlayamıyor. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri bunu ‘şiddetli Kovid-19 enfeksiyonundan sonra da devam eden belirtiler, semptomlar ve durumlar’ olarak tanımlıyor.

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin tanımı, orijinal enfeksiyondan sonra semptomların en az dört hafta devam etmesi durumunda hastaların ‘uzun süreli koronavirüs’ geçirdiğine dayanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü de (WHO) aynı tanımı, ancak farklı bir zaman aralığıyla benimsiyor. Uzun süreli koronavirüs hastasını, semptomları ilk enfeksiyondan başlayan ve üç ay sonra devam eden kişilerin durumu olarak kabul ediyor. Sanders bu farklılığın önemli olduğunu düşünüyor ve asıl hastalıktan kurtulmak için daha uzun süreye ihtiyacı olan hastaları değil, uzun süreli koronavirüs geçiren hastaları tanımlamak istediği için klinikte WHO’nun tanımını kullanıyor.

Uzun süreli koronavirüs belirtileri adeta bir ıstırap ansiklopedisi gibi karşımıza çıkıyor, ClinicalMedicine dergisindeki bir makalede hastalığın 200'den fazla farklı semptomu anlatılıyor.

Hastalar son zamanlarda nasıl hissettiklerini anlatırken sanki kendilerini ‘şeytanlar tarafından ele geçirilmiş’ gibi konuşabiliyor. Sanders hastalarından birinin arabasından ofis kapısına kadar 700 adım yürüyor ama bazen yürüyemediğini ve başka bir hastanın kulaklarındaki sinir bozucu çınlama olduğunu beliriyor. Dahiliye uzmanı açıklamasında “İnsanlar iç titreme gibi garip semptomlarla geliyorlar ve içlerinin titrediğini söylüyorlar. Bu bir kişi için değil birçok kişi için geçerli” ifadelerini kullandı.

Uzun süreli koronavirüsün neden olduğu sisli beyin, hafıza ve algıda karışıklık ve konsantre olma yeteneğinde bozulma en sık görülen semptomların arasında yer alıyor Bunun nedeni kısmen koronavirüs gibi uzun vadeli hastalıklarla birçok semptomu paylaşan ‘kronik yorgunluk sendromu’ olabilir. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre semptom hücre anemisi, diyabet veya Alzheimer gibi başka bir hastalığa veya bir ilacın yan etkisine, yaşlanmaya, menopoza, strese ve hatta uyku eksikliğine de bağlı olabilir.

Bunların yanı sıra, ‘kronik yorgunluk sendromu’ terimi, tükenmişliği, pandemi yorgunluğu, can sıkıntısını, tatminsizlik duygularını ve hatta geç saatlere kadar ayakta kalmanın etkisini tanımlamak için de popüler hale geldi.

Sanders, teşhis koymak için hastaların sağladığı ayrıntılara her zamankinden daha fazla güveniyor. Bu olasılıklar arasında bazı ihtimalleri silmeyi ve çıkarmayı sağlıyor. Bu nedenle ‘susmayı ve dinlemeyi öğrendiğini’ belirtiyor.

Uzun süreli koronavirüsün nedenleri

Kovid-19, vakaların yaklaşık yüzde 10’unda uzun süreli koronavirüse dönüşüyor ve bilim insanları bunun nedenini bilmiyor. Giderek artan kanıtlar, virüsün (veya parçalarının) organ dokusundaki ‘rezervuarlarda’ çok uzun süre asılı kaldığını gösteriyor. Bu da virüsün kendisinin semptomlara neden olabileceği anlamına geliyor. Örneğin Epstein-Barr virüsünün MS Hastalığı (Multiple Skleroz) aktive etmekte olduğu düşünüldüğü gibi koronavirüs de bir otoimmün yanıtı tetikliyor olabilir.

Bilim insanları ayrıca Kovid-19’un vücutta onlarca yıldır uykuda olan diğer virüsleri harekete geçirip onları uyandırarak semptomlara neden olabileceğine inanıyor. Bu bazı enfeksiyonlara neden olabilir.  Iwasaki, ‘Kovid-19 ile küçük bir enfeksiyona maruz kalan laboratuvar farelerinin büyük beyin hasarıyla aynı zamanda akciğerlerinde hafif bir iltihaplanma yaşadığını’ da ortaya çıkardı.

Uzun süreli Kovid her konağın bulunduğu ortama göre kendini farklı şekilde gösterebildiği için teorik nedenler veya motivasyonlar dışlayıcı olmanın yerine sıralı, çelişkili ve hatta bireysel olabilir. Araştırmacıların hedefe yönelik tedaviler geliştirmede başarılı olabilmesi için Sanders’ın mevcut çözümleri keşfetmesi, reçeteler yazması ve karmaşık olmayan mevcut çözümleri önermesi gerekiyor.

Klinik şu an genel merkezini Yale’deki yara yönetimi ekibiyle paylaşıyor yani hastaları, silahla yaralanma ve köpek ısırıklarından iyileşen insanlarla birlikte bir bekleme odasında kalıyor ancak wkim ayında yeni, daha büyük alana taşınması planlanıyor.

* Bu makale Şarku’l Avsat tarafından New York Magazine dergisinden (Tribune Medya Hizmetleri) çevrildi.



Brokoli yemek Alzheimer riskini düşürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Brokoli yemek Alzheimer riskini düşürüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer hastalığı 7 milyondan fazla Amerikalı yetişkini etkiliyor ve vakaların 2060'a kadar iki katına çıkması bekleniyor.

Ancak uzmanlar, brokoli tüketmenin bu hastalığa yakalanma riskini azaltabileceğini söylüyor. Araştırmacılar, bu lifli sebzenin bilişsel gerilemeyle mücadele eden besin ve kimyasallarla dolu olduğunu buldu.

Bir çalışma, düzenli brokoli tüketen yaşlı kadınların hafıza testlerinde daha iyi performans gösterdiğini ortaya koydu.

Harvard'ın Brigham ve Kadın Hastanesi'nden Jae Hee Kang yaptığı açıklamada, "Bilişsel puanları açısından neredeyse bir veya iki yıl daha genç gibiydiler" dedi.

Brokoli, karnabahar ve Brüksel lahanası gibi haç şeklinde 4 yapraklı çiçeklere sahip turpgiller grubunda yer alan bir sebze.

Bu sebzelerden daha fazla tüketmenin, Tip 2 diyabet geliştirme riskinin yanı sıra kanser ve kardiyovasküler hastalıktan ölüm riskinin azalmasıyla bağlantılı olduğu da bulundu.

WellMed Tıp Grubu'na göre turpgiller ailesine ait sebzeler, B vitaminleri ve karotenoid adı verilen bitki pigmentleri açısından zengin ve bu pigmentlerin demansla bağlantılı bir molekülün seviyesini düşürdüğü gösterildi. Bir çalışma, bu sebzeleri yemenin Alzheimer hastalığının belirtilerinden biri olan zararlı tau proteinlerinin seviyesini düşürebileceğini buldu.

UCLA Sağlık'a konuşan Simms/Mann UCLA Bütünleyici Onkoloji Merkezi'nden kıdemli diyetisyen Emma Veilleux, insanların faydalarını hissetmek için günde sadece bir veya iki porsiyon yemesi gerektiğini söyledi.

Brokoli ayrıca, turpgiller ailesine ait sebzelerde, sütte, yoğurtta, yumurtada ve balıkta bulunan önemli bir mikro besin olan kolin içeriyor. Tufts Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı bir çalışma, kolin açısından zengin gıdalar tüketmenin demans geliştirme riskini azaltabileceğini buldu.

Günde 350 miligram kolin tüketmek (bir fincan brokoli 29,8 miligram içeriyor), yaşlı yetişkinlerde klinik Alzheimer teşhisi riskinin en düşük çıkmasıyla ilişkilendirildi.

Kandaki düşük kolin seviyeleriyle Alzheimer hastalığı riskinin artması arasında da bağlantı kuruldu. Arizona Eyalet Üniversitesi'nden araştırmacılara göre, Amerikalıların yaklaşık yüzde 90'ı her gün yeterli kolin almıyor. Federal sağlık yetkilileri, 19 yaş üstü erkek ve kadınların sırasıyla günde 550 miligram ve 425 miligram kolin almasını öneriyor.

Aynı zamanda brokoli, bilişsel gerilemeyi tetikleyebilen iltihaplanmayla mücadele eden harika bir antioksidan kaynağı. Sadece bir fincanında, bağışıklık sağlığını koruyan 81 miligram C vitaminiyle göz sağlığını koruyan A ve E vitaminleri bulunuyor. Bu, orta boy bir portakalda bulunan C vitamini miktarına denk sayılır.

Lisanslı diyetisyen Lisa Young, EatingWell'e, "Güçlü antioksidanlar ve beyin hücrelerini iltihaplanma ve oksidatif stresten koruyan bileşiklerle dolu; bunlar bilişsel gerilemenin iki temel etkeni" diye konuştu.

Brokoliyi diyetlere daha fazla dahil etmek için birkaç brokoli çiçeği tavuk veya tofuyla birlikte sotelenebilir, ince ince doğranıp zengin ve kremalı bir kış çorbasına katılabilir veya üzerine rendelenmiş çedar peyniri serpip fırına atarak doyurucu ve lezzetli bir çıtır ortaya çıkarılabilir.

Independent Türkçe


Zayıflama iğnelerinin bir yararı daha bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Zayıflama iğnelerinin bir yararı daha bulundu

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir çalışmada, zayıflama amacıyla kullanılan iğnelerin kemik sağlığı için gizli faydaları olabileceği öne sürüldü.

Ozempic, Wegovy ve Mounjaro gibi GLP-1 ilaçları, iştahı bastırma ve kilo verdirme işlevleriyle bilinse de yeni araştırma, bu enjeksiyonların kemik oluşumunu da destekleyerek kemik sağlığını iyileştirdiğini ortaya koydu.

Tayvan’ın Tainan kentindeki Ulusal Cheng Kung Üniversitesi Hastanesi’nden bilim insanları, verileri küresel bir elektronik sağlık kayıt sisteminde tutulan, GLP-1 kullanan ve kullanmayan tip 2 diyabetli binlerce kişinin sonuçlarını karşılaştırdı.

Analiz, GLP-1 kullananlarda 10 yıllık omurga kırığı riskinin küçük ama anlamlı ölçüde azaldığını gösterdi.

Bu durum, GLP-1’in kemik gücünü artırmaya, kronik iltihap ve insülin direncini azaltmaya katkı sunabileceğini, böylece kemik zayıflığını önleyebileceğine işaret ediyor.

Çalışmanın yazarı Yu Chang ve ekibi, araştırma yazısında şu sonuca vardı:

Genel olarak bu bulgular, GLP-1 reseptör agonistlerinin olası kemik koruyucu rolünü destekliyor. Aynı zamanda nedenselliğin doğrulanması ve altta yatan mekanizmaların aydınlatılması için ileriye dönük çalışmalara duyulan ihtiyacın da altını çiziyor.

Bu, kilo verme iğnelerinin beli inceltmenin ötesinde faydaları olduğuna işaret eden bir dizi çalışmanın sonuncusu. Bilim insanları, bu ilaçların hastalığı östrojen hormonu tarafından tetiklenen belirli bir meme kanseri hasta grubuna yardımcı olabileceğini de buldu.

Diğer araştırmalar, kilo verme ilaçlarının hastalık izni süresini yarıya indirebileceğini tespit etti. Kilo verme uygulaması işleten Oviva tarafından yürütülen bir deneme, Wegovy gibi iğneler kullanan Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Sistemi'nde (NHS) kayıtlı 700 hastayı inceledi ve 6 ay içinde bir hastanın ortalama hastalık izni süresinin ayda 2,41 günden 1,18 güne düştüğünü buldu.

Oviva ayrıca, aile hekimine veya sağlık merkezine sık sık giden hasta sayısının yüzde 24,8'den yüzde 9,3'e düştüğünü tespit etti. İğneyi kullanıp herhangi bir NHS uzmanına hiç gitmeyenlerin sayısıysa yüzde 34 arttı. Öte yandan yakın zamanda 5 günden fazla hastalık izni alan katılımcıların sayısı yüzde 18,9'dan yüzde 8,8'e düştü.

Independent Türkçe

 


Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
TT

Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)

Nicole Wootton-Cane 

Çay da kahve de gündelik hayatta tüketilen popüler içecekler ancak uzmanlara göre biri diğerinden çok daha faydalı olabilir.

Yeni bir araştırma, düzenli çay içenlerin kemik erimesi yaşama ihtimalinin kahve içenlere göre daha düşük olabileceğini gösterdi.

Araştırmacılar her gün çay içenlerin, kemik mineral yoğunluğunun (KMY) içmeyenlerden yüksek olduğunu buldu. Bilim insanları bunu "anlamlı" bir sonuç olarak nitelendiriyor.

Orta düzeyde kahve tüketiminin kemik yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmadı. Öte yandan günde 5 fincandan fazla kahve içenlerin KMY seviyelerinin düşmesi, aşırı tüketimin kemik sağlığına zarar verebileceğine işaret ediyor.

Flinders Üniversitesi ekibi, 65 yaş ve üstü yaklaşık 10 bin kadının verisini 10 yıl boyunca analiz ederek kemik yoğunluklarını ölçtü. Çay içenlerin, içmeyenlere kıyasla toplam kalça KMY'sinin biraz daha yüksek olduğunu tespit ettiler.

Uzmanlar aradaki fark mütevazı olsa da kemik yoğunluğundaki küçük iyileşmelerin bile büyük gruplarda kırık sayısını azaltabileceğini söylüyor.

Hakemli dergi Nutrients'ta yayımlanan sonuçlar, yaşam boyu alkol tüketimi daha yüksek olan kadınların kahveden daha olumsuz etkilendiğini, çayınsa özellikle obez kadınlara fayda sağladığını gösterdi.

Profesör Enwu Liu'ya göre bulgular, her gün bir fincan çay içmenin yaşlanırken kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğine işaret ediyor.

Liu "Orta düzeyde kahve içmek güvenli görünse de özellikle alkol içen kadınların çok yüksek seviyede tüketmesi pek ideal olmayabilir" diyor.

Ancak bu sonuçlara dayanarak yaşam tarzında radikal değişiklikler yapılmaması uyarısında da bulunuyor.

Araştırmacı "Sonuçlarımız, kahveyi bırakmanız veya litrelerce çay içmeye başlamanız gerektiği anlamına gelmiyor" diye açıklıyor. 

Orta düzeyde çay tüketiminin kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğini ve çok fazla kahve tüketiminin, özellikle alkol tüketen kadınlar için ideal olmayabileceğini gösteriyor.

Kalsiyum ve D vitamini kemik sağlığının köşe taşları olmaya devam ederken, fincanınızdaki içecek de bir rol oynayabilir. Yaşlı kadınlar için günlük bir fincan çay içmek rahatlatıcı bir rutinin ötesinde, daha güçlü kemiklere doğru atılmış küçük bir adım olabilir.

Çalışma, yüksek seviyede kahve tüketiminin yaşlılarda ağrı düzeylerinin artmasıyla bağlantılı olduğunu gösteren bir araştırmanın ardından geldi. Bilim insanları kahve tüketimindeki artışın, azaltmaya kıyasla ağrı şiddetinde 6,56 puanlık bir artışla bağlantılı olduğunu bulmuştu.

Independent Türkçe.independent.co.uk/news