Sesten rahatsız olma sendromu nedir?

Her zamanki günlük gürültü bu sendroma sahip kişileri rahatsız eder

Sendrom, nefes alma, saat sesi, boğaz temizlemek için öksürme, çiğneme, yutma ve kalem düğmesine basma seslerinden tiksinmeyi içerir.
Sendrom, nefes alma, saat sesi, boğaz temizlemek için öksürme, çiğneme, yutma ve kalem düğmesine basma seslerinden tiksinmeyi içerir.
TT

Sesten rahatsız olma sendromu nedir?

Sendrom, nefes alma, saat sesi, boğaz temizlemek için öksürme, çiğneme, yutma ve kalem düğmesine basma seslerinden tiksinmeyi içerir.
Sendrom, nefes alma, saat sesi, boğaz temizlemek için öksürme, çiğneme, yutma ve kalem düğmesine basma seslerinden tiksinmeyi içerir.

Maureen Salamon*

Sesten rahatsız olma sendromu, kocanızın yemeğini yüksek sesle çiğnemesi ya da bir arkadaşınızın boğazını temizlemek için öksürmesi ve nefes sesi gibi sesler rahatsız olmanıza neden olabilir. Bununla birlikte, bu tepki, horlama, burnunu çekme, yüksek sesle çiğneme, esneme, yüksek sesle nefes alma gibi bu veya diğer günlük seslerden sadece rahatsız olmanın ötesinde geçerek sıkıntı, öfke veya tiksintiye yol açabilir.

Dikkat çekici duyusal rahatsızlık ve kaçınma

Bu tiksinme, kelimenin tam anlamıyla ‘belli seslerden nefret etme’ anlamına gelen ve aynı zamanda ‘seçici ses hassasiyeti sendromu’ olarak da adlandırılan, mizofoni sendromu olarak bilinen oldukça yaygın duyusal işlemleme bozukluğudur. Başkaları tarafından yapılan hafif seslere abartılı duygusal tepki verilmesi şeklinde ortaya çıkar.

Şarku’l Avsat’ın 22 Mart 2023’te PLOS One dergisinde yayınlanan araştırmadan aktardığı habere  göre çoğunluğu kadın olmak üzere yaklaşık her 5 yetişkinden biri bu tür rahatsızlıklardan muzdarip oluyor. Kadınlar erkeklerden daha derin tepki veriyor.

Bu bağlamda, Harvard Üniversitesi’ne bağlı Brigham & Kadın Hastanesi Karmaşık Teşhis Merkezi’nin yöneticisi ve psikiyatrist Dr. Michael Mufson, bu sendromdan muzdarip kişilerin ‘söz konusu seslerin olduğu odada bulunamayacaklarını, her zaman bu durumlardan kaçınmaya çalıştıklarını ancak bunun mümkün olmadığını’ söyledi.

Eğer mizofoni kelimesini hiç duymadıysanız sizin gibi çok kişi var zira araştırmaya katılanların yalnızca yüzde 14’ü anket yapılmadan önce tanı hakkında bilgi sahibiydi. Bununla birlikte, bozukluğa yönelik damgalama azaldıkça, daha fazla insan yardım ve anlayış arıyor. Dr. Mufson “Kamuoyunda bu sendroma sahip daha fazla insan görüyoruz. Daha önce insanlar doktorlarının kendilerine deli diyeceğinden korkuyorlardı ama artık bu gizli bir hastalık değil” ifadelerini sözlerine ekledi.

Kapana kısılma ve çaresizlik hisleri

Bilim adamları mizofoninin neden oluştuğundan emin olmasalar da, Frontiers in Neuroscience dergisinde 2022'de yayınlanan bir çalışma, bozukluğun ‘sinirsel bir imzaya’ sahip olabileceğini, yani benzersiz bir sinirsel temele sahip olduğunu ve beyindeki farklı sinir modellerine kadar izlenebileceğini gösterdi.

Mizofonisi olan yaşlı insanlar muhtemelen hayatlarının çoğunda bu hastalığa sahip olur. Damgalanma korkusu ile bunu asla açıklamamış olabilirler, ancak bu durum her yaşta ortaya çıkabilir. Mufson, “Teşhis edilmemiş olması şaşırtıcı olmaz” diye ekledi.

Diğer bozuklukların elenmesi

Mizofoniyi tespit edip tanımlamadan önce, doktorların ona benzeyebilecek veya onunla örtüşebilecek diğer koşulları dikkatlice elemeleri gerekir. Bunlar arasında obsesif kompulsif bozukluk, bipolar bozukluk, diğer duyusal işlem bozuklukları, duygusal düzensizlik (olumsuz duyguları tolere etme veya kontrol etme yeteneğinin zayıf olması), otizmin bir türü olan Asperger sendromu, kaygı bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu yer alır.

Mizofonisi olan herkes aynı ses uyaranına sahip değildir veya aynı derecede tiksinti ile tepki vermez. Ne olursa olsun, sendromdan etkilenenler genellikle başkalarının katıldığı etkinlikleri kaçırdıkları için kendilerini suçlarlar. Kendilerini rahatsız eden seslerden kaçamadıklarında genellikle kendilerini kapana kısılmış ve çaresiz hissederler ve bu sendroma sahip bazı kişiler başkalarına fiziksel veya sözlü olarak bile saldırabilirler.

Dr. Mufson, bu kişiler hakkında “Restoranlarda yemek yemekten kaçınabilirler veya eşlerinden ve ailelerinden ayrı yemek yiyebilirler. Sinema salonundayken birisi öksürdüğünde ayrılmak zorunda kaldığınızı hayal edin. Bu durumda sendroma sahip kişi sosyal açıdan savunmasız hale gelir” şeklinde konuştu.

Uzun süredir kimse mizofoniyi fark etmese de tedavi seçenekleri genişliyor. Doktorlar genellikle davranışa dayalı tedavileri ve ilaçları birleştiren kapsamlı bir yaklaşım kullanıyor. Dr. Mufson, sendromun ‘umutsuz bir hastalık olmadığını’ vurguluyor.

Mizofoniyi kontrol altına almak

Burada bilişsel davranışçı terapi, mizofoni için kanıta dayalı bir tedavi olarak karşımıza çıkıyor. Depresyon ve anksiyete konusunda uzmanlaşmış ‘Depresyon ve Anksiyete’ dergisinde 2020 yılında yayınlanan küçük bir araştırmaya göre, bilişsel davranışçı terapi gören 54 katılımcının üçte birinden fazlası, sosyal ve aile içinde işlevselliklerinin yanı sıra mizofoni semptomlarında da iyileşme bildirdi. Tedavinin faydaları tedaviden bir yıl sonra hala belir olarak görülüyordu.

Bilişsel-davranışçı terapi programında, terapist önce hastanın bireysel ses tetikleyicilerini tanımlar, ardından yeni tepkiler geliştirmek için hastayla birlikte çalışır. Dr. Mufson, “Öfke ve kaygıyı önlemek için stratejiler ve mekanizmalar geliştiriyoruz. Kaygının çok şiddetli olması durumunda tedaviye ilaç eklemeyi düşünmeye başlarız. Kaygıyı azaltabilirseniz, insanların kendilerini daha iyi hissetmelerine ve daha iyi işlev görmelerine yardımcı olabilirsiniz” dedi.

Sesten rahatsız olma durumunun azaltılması

Mizofonisi olan kişiler aşağıdaki yöntemlerle sesten hoşlanmamalarını da azaltabilirler:

*Kulak tıkaçları: Kulak tıkacı veya kulaklık takın.

*Beyaz gürültü: Beyaz gürültü makinelerinin (dinleyiciyi sakinleştirecek bir ses üreten makineler) kullanın.

*Gevşeme: Derin nefes alma veya kas gevşetme yöntemlerini uygulayın.

Dr. Mufson’a göre Mizofonisi olan birini tanıyorsanız semptomlarını eleştirmemeye dikkat edin. Doktor Mufson “Onları terapiye gitmeye teşvik edin. Aynı zamanda deli olmadıklarını anlamalarına yardımcı olarak tedavi aramalarına yardımcı olacak kısa ve destekleyici tavsiyeler almaları da yararlı olacaktır” tavsiyelerini verdi.

* Harvard Makalesi- Kadın Sağlığı İzleme- Tribune Media Services



Kanser ilaçlarının alındığı saat etkiyi yüzde 30 oranında değiştiriyor

Bilim insanları, kişiye özel tedaviler geliştirilmesini öngörüyor (Reuters)
Bilim insanları, kişiye özel tedaviler geliştirilmesini öngörüyor (Reuters)
TT

Kanser ilaçlarının alındığı saat etkiyi yüzde 30 oranında değiştiriyor

Bilim insanları, kişiye özel tedaviler geliştirilmesini öngörüyor (Reuters)
Bilim insanları, kişiye özel tedaviler geliştirilmesini öngörüyor (Reuters)

Kanserli hücrelerin sirkadiyen ritmini inceleyen bilim insanları, ilaçların günün hangi saatinde daha etkili olduğunu belirledi.

Biyolojik bir saat işlevi gören sirkadiyen ritim, 24 saatlik döngü içinde metabolizmanın işleyişini düzenliyor.  

Uyku düzeninden hormon üretimine kadar pek çok şeye etki eden bu biyolojik saat, ilaçların başarısı üzerinde de rol oynuyor. 

Tedavinin ne zaman uygulandığı fark yaratırken, örneğin kemoterapinin tümör hücreleri bölünürken daha etkili olduğu bulunmuştu. 

Nature Communications adlı hakemli dergide 22 Ağustos Perşembe günü yayımlanan bir çalışmada, kanser ilaçlarının günün hangi saatinde daha iyi performans gösterdiği tespit edildi. 

Araştırmacılar üçlü negatif meme kanseri hastalarından alınan hücreleri laboratuvarda geliştirerek inceledi. Meme kanserinin şiddetli bir versiyonu olan bu hastalık için çok az tedavi yöntemi var. 

Bilim insanları kanserli hücrelerin sirkadiyen ritimlerini birkaç gün boyunca takip ederek biyolojik saatlerinin detaylı bir haritasını çıkardı. Ardından hücrelerin farklı zamanlarda verilen tedaviye tepkisini izlediler. 

Analizler sonucunda ilaçların veriminin, günün hangi saatinde uygulandığına bağlı olarak yüzde 30'a kadar değişebildiği ortaya kondu.

Örneğin 5-fluorouracil adlı ilaç sabah 8 ila 10'da daha başarılı bir performans sergiliyordu. Bazıları da akşam saatlerinde daha etkiliydi.

Araştırmacılar ayrıca hangi genlerin, sirkadiyen ritimle ilacın başarısı arasındaki ilişkide önemli bir rol oynadığını da saptadı. 

Yeni çalışmada öne sürülen yaklaşım, etkili tedaviler geliştirmenin yanı sıra ilaçların yaratacağı etkiyi de en aza indirme potansiyeli taşıyor.

Aynı zamanda yanıt alınamayan tedavilerde başka bir ilaca geçmek veya dozu artırmak yerine sadece uygulandığı saati değiştirmek yeterli olabilir. 

Öte yandan sirkadiyen ritim kişiden kişiye değiştiği için bu bulgulara dayanarak geliştirilecek tedavilerin de hastaya özel olması gerekiyor. Ayrıca çalışma umut verici olsa da laboratuvar ortamında test edilen bulguların gerçek hastalar için geçerli olup olmadığı henüz bilinmiyor. 

Almanya'daki Charité Kapsamlı Kanser Merkezi'nden Dr. Adrián Enrique Granada, liderliğini üstlendiği çalışma hakkında "En etkili ilaç kombinasyonlarının belirlenmesini sağlayabilir" diyerek ekliyor:

Bulgularımız genel olarak, bireysel sirkadiyen ritimlere dayalı kişiselleştirilmiş tedavi planlarının kanser tedavisinin verimini kayda değer derecede artırabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, News Medical, Study Finds, Nature Communications