Saç ekimi operasyonlarıyla ilgili 7 yanlış inanış nedir?

Saç ekimi operasyonlarıyla ilgili 7 yanlış inanış nedir?
TT

Saç ekimi operasyonlarıyla ilgili 7 yanlış inanış nedir?

Saç ekimi operasyonlarıyla ilgili 7 yanlış inanış nedir?

İnsanlar yaşlandıkça saç dökülmesi ortak bir sorun haline geliyor ve konu çözüm bulmaya geldiğinde saç ekimi sıklıkla tercih edilen bir seçenek olarak ortaya çıkıyor.

Ancak saç ekimi ile ilgili kafa karışıklığı yaratabilecek ve insanların seçenekleri hakkında bilinçli kararlar almasını engelleyebilecek çeşitli yanlış inanışlar var.

Şarku’l Avsat’ın ‘Onlymyhealth’ sitesinden aktardığı haberde, saç ekimi ile ilgili söz konusu yedi yanlış inanışa yer verildi:

1-Ekilen saçlar doğal görünmeyecek

Dermatolog ve Saç Ekim Cerrahı Dr. Amrendra Kumar, konuya ilişkin şunları söyledi:

“Bu süreçte saç kökleri, saçlı derinin bir bölgesinden başka bir bölgesine nakledilir, bunun etkileri kalıcıdır. Saç ekimi doğal saçlarla aynı şekilde uzar. Bunun nedeni, saç köklerinin bir bölgeden diğerine taşınırken bile doğallığını koruma kapasitesidir. Pek çok insan arasında saç ekiminin doğal olmayan bir görünüme yol açtığına dair yaygın bir yanılgı vardır. Ancak gerçek şu ki, saçınızın doğal görünmesini sağlayan geliştirilmiş birçok tıbbi teknik var.”

Dermatolog Dr. SK Gupta ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Yetenekli cerrahlar, kusursuz ve gerçekçi bir sonuç için doğal büyüme modelini taklit ederek saç greftlerini dikkatli bir şekilde implante etmek için foliküler ünite nakli veya foliküler ünite ekstraksiyonu yöntemlerini kullanıyor.”

2-Saç ekimi acı vericidir

Pek çok kişi saç ekimi işleminin sancılı bir süreç olduğundan korkar.

Dr. Kumar, bu prosedürün lokal anestezi altında yapıldığını ve kişinin ameliyat sırasında herhangi bir ağrı hissetmediğini dile getirerek, “İyileşme aşamasında bir miktar rahatsızlık yaşansa da bu durum genellikle reçeteli ilaçlarla kontrol altına alınabilir” diye ekledi.

3-Saç ekimi genç erkeklerle sınırlıdır

Gerçek şu ki saç ekimi ile yaşın hiçbir alakası yoktur. Bu tamamen bir yanlış anlamadır.

Daha genç yaşlarda saçlarınızı kaybetmeye başlarsanız, sonuçların korunması için daha fazla saç ekimi seansına ihtiyacınız olabilir.

Sonuç olarak, tıbbi tedaviye başlamak ve yalnızca saç dökülmesi stabil hale geldiğinde cerrahi müdahaleyi düşünmek her zaman daha iyidir, ki bu genellikle yaşamın ilerleyen dönemlerinde olur.

4- Saç ekimi yalnızca şiddetli saç dökülmesi durumunda yapılır

Bazı insanlar saç ekiminin yalnızca ciddi saç kaybı olan kişiler için uygun olduğuna inanmaktadır.

Saç ekimi aslında değişen derecelerde saç incelmesi ve dökülmesini tedavi edebilir.

Bilgili bir cerrah, saç çizginizin gerilemesi veya kel bölgeleriniz olsun, benzersiz ihtiyaçlarınıza göre bir nakil stratejisini özel olarak ayarlayabilir.

5- Saç ekimi zaman alan bir süreçtir

Başka bir efsane ise saç ekiminden sonra iyileşmenin uzun zaman almasıdır.

Ameliyat sonrası bakım talimatlarını takip etmek önemlidir, çoğu kişi birkaç gün ile bir hafta arasında normal faaliyetlerine devam edebilir.

6-Nakil sonrası donör bölgesinde yara izleri görülebilir

Transplantasyon sonrasında donör bölgede yara izlerinin görüneceğine dair endişeler yaygındır.

Bununla birlikte, kişinin saç foliküllerinin çıkarılmasını içeren odak ünitesi ekstraksiyonu tekniğinde, yara izi minimum düzeydedir ve çoğu zaman neredeyse hiç fark edilmez.

Teknolojideki ve cerrah uzmanlığındaki ilerlemeler, yara izlerinin görünürlüğünün azaltılmasına katkıda bulunur. Bu da daha gizli ve doğal görünümlü bir sonuç sağlar.

7- Saç ekimi kansere yol açabilir

Saç ekimi ile kanser arasında hiçbir bağlantı yoktur.

Dr. Kumar’a göre, bu tekniğin herhangi bir sakatlık veya hastalıkla da ilgisi yok.

Prosedürün gerçeklerini, sonuçlarını ve teknolojideki gelişmeleri bilmek, bireylerin saç restorasyon yolculukları hakkında bilinçli kararlar vermelerini sağlayabilir.

Saç ekimi yaptırmayı düşünüyorsanız uzman bir cerraha danışmalısınız. Özel ihtiyaçlarınıza göre kişiselleştirilmiş bilgi ve rehberlik sağlayacaktır.



Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı riski neden daha yüksek?

Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
TT

Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı riski neden daha yüksek?

Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)
Down sendromu, insanların fazladan bir kromozomla doğması sonucu ortaya çıkan gelişimsel bir engel. Araştırmacılar bu rahatsızlığa sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu belirtiyor (AFP)

Araştırmacılar bu hafta, Down sendromlu kişilerin kalp hastalığı riskinin yüksek olduğunu açıkladı.

Kişinin fazladan bir kromozomla doğmasından kaynaklanan bu gelişimsel engel, beynin ve vücudun nasıl geliştiğini etkileyebiliyor. Bu, ABD'de kromozomla bağlantılı en yaygın rahatsızlık ve her yıl Down sendromu olan 6 bin bebek dünyaya geliyor. Amerika'da 400 bin ila 600 bin kişinin Down sendromuyla yaşadığı tahmin ediliyor.

Bilim insanları bu genetik rahatsızlığın risk faktörlerinin hepsini olmasa da bazılarını biliyor. Kalp hastalığı riskinin artmasının potansiyel nedeninin, daha yüksek obezite prevalansı, kandaki yağın anormal seviyelerde olması, hareketsiz yaşam tarzı ve düşük tansiyon prevalansının daha düşük olması gibi farklı kardiyovasküler risk faktörlerine bağlı olduğunu söylüyorlar. Down sendromlu birçok birey, gevşek eklemler nedeniyle kas kazanmada zorluklar yaşıyor.

Vücutları da genel nüfusa göre daha hızlı yaşlanıyor, saçları beyazlıyor ve bağışıklık fonksiyonları diğerlerine göre daha erken düşüyor.

İsveç'teki Gothenburg Üniversitesi'nden Dr. Anne Pedersen yaptığı açıklamada şöyle diyor:

Sonuçlarımız, Down sendromlu bireylerin yaşa bağlı bazı kardiyovasküler çıktılar açısından daha yüksek risk altında olduğunu ve önceki çalışmaların sonuçlarıyla uyumlu bir şeilde kardiyovasküler risk faktörü profillerinin genel popülasyondan farklı olduğunu gösteriyor.

Araştırma çarşamba günü Journal of Internal Medicine adlı hakemli dergide yayımlandı.

Yazarlar, 1946 ve 2000 arasında İsveç'te doğan 5 bin 100'den fazla Down sendromlu bireyin sağlık durumunu inceledi. Bu kişileri, Down sendromu olmayan diğer İsveçlilerle karşılaştırdılar.

Araştırmacılar, Down sendromunun 4,41 kat daha yüksek iskemik inme riski ve 5,14 kat daha yüksek hemorajik inme riskiyle ilişkili olduğunu saptadı. İskemik inme, bir şey kan akışının beyne ulaşmasını engellediğinde, hemorajik inme de zayıflayan kan damarı yırtıldığında meydana geliyor.

Ayrıca kalp krizi riski Down sendromu olan ve olmayan kişilerde yakınken, Down sendromlu gençlerde yüksek çıktı.

Bu değişikliklerin neden gözlemlendiğini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekirken yazarlar, bulguların gelecekte küresel araştırma ve tedavilere yansıyabileceğini söylüyor.

Pedersen, "Bunun Down sendromlu bireylerin izlenmesi ve tedavisi açısından gelecekte etkileri olabilir" diyor.

Independent Türkçe