Çin'de çocukları kırıp geçiren gizemli enfeksiyonla ilgili bilinenler

Bazı ebeveynler çocuk hastanelerinde 8 saat beklemek zorunda kaldı

Uzmanlara göre Çin'deki salgın küresel tehdit oluşturmuyor (Reuters)
Uzmanlara göre Çin'deki salgın küresel tehdit oluşturmuyor (Reuters)
TT

Çin'de çocukları kırıp geçiren gizemli enfeksiyonla ilgili bilinenler

Uzmanlara göre Çin'deki salgın küresel tehdit oluşturmuyor (Reuters)
Uzmanlara göre Çin'deki salgın küresel tehdit oluşturmuyor (Reuters)

Çin'de son birkaç haftadır çocuklar arasında hızla yayılan zatürre vakaları dünyayı alarma geçirdi.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yetkilileri vakalarla ilgili Çin hükümetinden bilgi talep ederken, akıllarda "Yeni bir salgın mı başlıyor?" sorusu var.

WHO endişeleri gidermek için daha sonra yaptığı açıklamada, Çinli sağlık yetkililerinin olağandışı ya da yeni patojen tespit etmediğini, doktorlar ve halk sağlığı araştırmacılarının uluslararası alarm vermeyi gerektirecek bir kanıt bulmadığını bildirdi.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan ABD'li yetkililer de yeni bir virüse rastlanmadığını duyurdu.

Uzmanlara göre şimdiye dek elde edilen kanıtlar, soğuk havaların ve Çin'in sıkı Kovid karantinalarından çıkmasının etkisiyle grip gibi halihazırda var olan bulaşıcı hastalıklarda artış olduğuna işaret ediyor.

Yine de Tayvan'daki yetkililer yaşlılara, çocuklara ve bağışıklığı zayıf kişilere Çin'e seyahat etmekten kaçınmalarını tavsiye ediyor.

Bazı sosyal medya kullanıcıları hastanelerde tedavi altına alınan çocukların fotoğraflarını yayımlarken, özellikle kuzeybatı bölgelerindeki hastanelerin çok kalabalık olduğu göze çarpıyor.

Çinli çocukları hasta eden nedir?

WHO'ya göre Çin'in geçen hafta paylaştığı veriler, çocukların ekimden bu yana soğuk algınlığı ve grip virüslerinin yanı sıra solunum sinsityal virüsü (RSV) nedeniyle hastaneye kaldırıldığını gösteriyor.

Kurum ayrıca, genellikle hafif hastalıklara neden olan Mycoplasma pneumoniae bakterisinden kaynaklı enfeksiyonların da mayıstan bu yana arttığını bildirdi.

Geçen ay sonu yapılan basın toplantısında Çinli sağlık yetkilileri, bu enfeksiyonların Kovid'le birlikte çocuklarda solunum yolu hastalıklarında artışa neden olduğunu söylemişti.

Bazı ebeveynler çocuk hastanelerinde 8 saat beklemek zorunda kaldıklarını söylüyor.

Neden çocuklar?

Ülkeler son dönemde Kovid kısıtlamalarını kaldırırken, çocuklardaki rutin solunum yolu hastalıklarında da artış görülüyor.

Geçen yıl ABD'de kış yaklaşırken Kovid, grip ve RSV'den oluşan "üçlü salgın" beklenenden daha erken gelmişti. Vaka sayısındaki artış hastaneleri de zora sokmuştu. Bundan önce Avustralya da kötü bir grip mevsimi geçirmişti.

Bilim insanları bu salgınları, çocukların bağışıklık sistemlerinin, Kovid karantinaları sırasında yaygın virüslerle mücadele etmeyi "unutmasına" veya hiç öğrenememesine bağlıyor.

Zira normal şartlarda okullarda ve kreşlerde bu virüslerle tanışması gereken çocuklar, evde karantinada kaldıkları için bu patojenlerle hiç karşılaşmadı. Dolayısıyla bağışıklık sistemleri de gelişmedi.

Çinli çocuklar, ülkede karantina süresinin uzunluğu nedeniyle özellikle savunmasız kalmış olabilir. Bu durum, karantina sonrası rutin enfeksiyonların daha ciddi hale gelmesine yol açıyor.

Antibiyotik direnci önemli rol oynuyor

Uzmanlar ayrıca Çin'de mikoplazma zatürresine neden olan bakterilerin antibiyotiklere karşı ciddi bir direnç geliştirdiğini saptadı. Bu da salgınların şiddetini artırabilecek bir durum.

WHO yetkilileri bununla ilgili daha fazla bilgi edinmeye çalışıyor.

Hindistan'daki Jawaharlal Nehru Üniversitesi'nde epidemiyolog ve toplum sağlığı profesörü Rajib Dasgupta, bazı durumlarda bu bakterinin neden olduğu enfeksiyondan kaynaklanan ciddi komplikasyonların görüldüğünü aktardı.

Ancak bilim insanına göre çoğu kişi, antibiyotik tedavisi görmeden de iyileşebiliyor.

Salgın ne kadar büyük?

Reuters'a açıklamada bulunan WHO yetkilileri, salgının boyutuyla ilgili şu bilgilere yer verdi:

Çinli sağlık yetkilileri, gözlemledikleri mevcut vaka sayısının, Kovid-19 salgını öncesinde yaşanan en son soğuk mevsimdeki zirve noktasından daha yüksek olmadığını tespit etti.

Pekin Tıp Grubu'ndan Cecille Brion, "Gördüğümüz vakalar alışılmadık değil" ifadelerini kullandı:

Çünkü hâlâ aynı öksürük, soğuk algınlığı, ateş belirtileri var ve bunun iyi tarafı da tedavi edilebilir olması.

Independent Türkçe



Doğumsal deformasyon: Gazze'deki kadınların rahimlerini yok eden silahlar

Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
TT

Doğumsal deformasyon: Gazze'deki kadınların rahimlerini yok eden silahlar

Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)
Gazze'de fetal anomali oranı 1.000 doğumda 200'e ulaştı (Independent Arabia - Meryem Ebu Dakka)

İzzeddin Ebu Ayşe

Doktor Ahmed, şaşkınlıkla yeni doğan bebeğe, Melek el-Kanu'ya bakıyor, başında görülen deformasyonu inceliyor ve “Anne hamileliği sırasında bu garip deformasyona yol açan ne kadar zehirli gaz soludu, İsrail hamile kadınları bu şekilde etkileyecek hangi ölümcül silahları kullandı?” diye düşünüyor.

Doktor bebeği taşıyor ve başına bakıyor; “beyni yok, kafatası gelişimini tamamlamamış” diyor. Sağlık çalışanı, garip ve şok edici bir deformasyon ile doğan, başının sadece göz hizasında sona erdiği küçük Melek’in durumu ile ilgili bunları söylüyor.

Doktor, “İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği savaş sırasında doğumsal anomali vakalarında korkunç bir artış fark ettim. Beyninden tamamen yoksun olarak doğan bebek vakası, trajik anne karnındaki malformasyon hikayelerine bir örnek. Bebeklerin gelişimini daha doğmadan önce etkileyen bu savaşın durdurulması gerekiyor” diye ekledi.

Deformasyon oranları yükseliyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  Gazze'de doktorlar, kuvöz bölümündeki yeni doğan bebeklerde doğumsal deformasyon vakalarında endişe verici bir artış olduğunu fark ettiler. Bunların çoğunun, savaş sırasında hamile kalan annelerin bebeklerinde görüldüğünü gözlemlediler. Bu durum onları, bu olguyu, savaşın ve kuşatmanın seyri ve bunların sakinler üzerindeki etkileriyle ilişkilendirmeye yöneltti.

Sağlık Bakanlığı Hastaneler Bölümü Genel Müdürü Mervan el-Hams, “Gazze Şeridi'nde doğumsal anomali sayısında önemli bir artış yaşanıyor. İsrail savaşı hamile kadınları olumsuz etkiledi” dedi. El-Hams, “Bu olgunun yayılmasına katkıda bulunan birkaç faktör var, birincisi, İsrail bombardımanlarından kaynaklanan radyasyon, ikincisi, uluslararası yasaklı patlayıcıların kullanılması ve son olarak Gazze'ye beyin gelişimi için gerekli olan folik asit gibi ilaç ve vitaminlerin girişinin engellenmesi” diye ekledi. Hams, sağlık yetkililerinin İsrail'in yıkıcı radyolojik ve kimyasal etkilere sahip deneysel silahlar kullandığını, uluslararası anlaşmalar uyarınca yasak olan bu bombalar ile Gazze'de küçük bir alanı hedef aldığını ve bunun da hamile kadınlar ve fetüsler için ciddi sonuçlar doğurduğunu doğruladığını belirtti.

Yaklaşık 60 bin fetüs malformasyon riski altında

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (Human Rights Watch) detaylı raporunda, Gazze'de hamile kadınların zehirli gazlara maruz kaldığı belirtildi. Bunların fetüsler arasında malformasyon vakalarının artmasının yanı sıra, kendiliğinden düşük oranının yüzde 300'e çıkmasına doğrudan etkisi olduğu kaydedildi.

Zorlu ameliyatlar gerçekleştirmek için Gazze'ye giden Ürdünlü doktor Bilal el-Azzam, daha önce hiç görmediği korkunç doğumsal deformasyon vakaları ile karşılaştığını, bunlardan bazılarının son derece kritik aşamalarda Gazze Şeridi'ndeki hastanelere ulaştığını söyledi.

Filistin Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, Gazze'de 60 bin fetüste doğumsal anomali riski bulunuyor ve bu olgunun, İsrail'in uluslararası yasaklı, sağlık açısından tehlikeli mühimmat kullanması nedeniyle uzun yıllar artarak devam etmesi muhtemel.

Fotoğraf: Doğumsal anomaliler Gazze savaşının en ağır sonuçları

Hamile kadınların deneyimleri

Gazze'deki patlayıcı uzmanları, sınırlı imkânlarına rağmen İsrail ordusunun, kimyasal, biyolojik ve yangın silahları kullandığını gözlemlediler. Bombaların toz ve dumanları binaların molozlarına yapışarak hava koşullarının da etkisiyle yayılıyor ve malformasyona neden olabiliyor.

Serena hamile ve İsrail bombalarının dumanı nedeniyle zorlu bir deneyim yaşadı. İsrail askeri operasyonlarının gerçekleştiği yere çok yakın olan Gazze şehrinin doğusunda yaşayan Serena, yaşadıklarını anlattı: “Askerler birdenbire bölgeye doğru bir top atışı yaptı. Mahalle toz ve dumanla doldu ve yanık kağıt kokusu gibi kötü bir koku duydum. Sonra koku daha da kötüleşti ve yanan çöp kokusuna dönüştü.” Serena, “Şiddetli boğulma, baş ağrısı ve kusma hissi yaşadım, karnımdaki bebek iki günden fazla bir süre hareketsiz kaldı. Onun öldüğünü sandım, çok zorlu ve acılı bir iki gündü. Kokladığım gazın rahmimdeki çocuğa olumsuz etki etmesinden çok korkuyorum.”

 Vefa el-Maşharavi ise, “Uçaklar bombalamadan önce, yanık madde kokusu ile birlikte gaz kokusuna benzeyen garip bir koku yayılıyor. Bu kokudan kurtulmanın bir yolu yok, vantilatör çalıştırmak, su püskürtmek gibi her yolu denedim. Bu gazları tekrar tekrar soludukça bebeğimin hareketlerinin artık çok yavaşladığını fark ettim.

Fetüslerin maruz kaldığı malformasyonlar

Hamile kadınlar, İsrail Ordusunun Gazze'ye attığı bombaların bebeklerinin güvenliği üzerindeki etkisini sürekli sorguluyor ve merak ediyorlar. Bu bağlamda Kadın Hastalıkları ve Doğum Profesörü Hulud el-Mazini, “Savaş sırasında zehirli gazları solumak, sarsıntılar, buna ek olarak annenin yaşadığı korku ve endişe, tüm bu etkenler malformasyona neden olur” diyor. Mazini, “bombaların etkisi üç aydan yedi yıla kadar bir sürede ortaya çıktığı için fetüslerde doğumsal anomalilerin artacağı kesin. Bu da engelli doğumlarının yaygın olduğu bir nesille karşı karşıya kalabileceğimiz anlamına geliyor” diye ekledi.

Mazini, eksik veya eksik oluşmuş uzuvlar, kasık fıtığı, kafatası şekil bozuklukları, at nalı böbrek, uzuv eksikliği, kalp, omurga ve beyinde deformasyon, cilt ve beyin anomalileri, engelli doğumları çalışmaları sırasında karşılaştığı garip deformasyon vakalarına örnek veriyor.

Korkunç oranlar

Hastaneler Genel Müdürü Mervan Hams, “doğumsal anomali vakaları rekor seviyelere ulaşarak her 1000 doğumda 200 oranına ulaştı. Bu rakamlar, Dünya Sağlık Örgütü'nün normal olarak kabul ettiği 1000 doğumda 40 doğumsal anomali oranının çok üzerinde” dedi.

Sağlık Bakanlığı, doğumsal deformasyonların İsrail mühimmatlarının etkisi sonucu oluştuğunu teyit ediyor. Medikal fizik profesörü Enver Atallah “İsrail'in Gazze'ye yönelik tekrarlanan savaşları, havadaki ve topraktaki toksik maddelerin seviyesinin artmasına neden oldu ve bu durum fetüsleri etkiliyor” diye konuştu. “İsrail'in beyaz fosfor bombası kullandığını gözlemledik. Bu, beyaz fosforun temel yükünü oluşturduğu bir yangın bombası ve tahrip gücünün yanı sıra, yaklaşık 1.000 santigrat derecelik yoğun bir ısı üretecek şekilde tasarlanmış” diye ekledi.

Uluslararası yasaklı silahlar

Fizik uzmanları ise İsrail'in kimyasal, biyolojik ve termal silahları kullandığını belirtti. “Patlamaya neden olan kimyasal reaksiyon üreten patlayıcılar kullanılıyor. Aynı şekilde termobarik silahlar da yakıt parçacıklarından oluşan bir bulut oluşturuyorlar, ardından bu parçacıklar tutuşuyor ve bu da güçlü bir patlama dalgası ve yüksek dereceli bir ısı üretiyor. Bunun fetüsler üzerinde yıkıcı etkileri olabilir” diyorlar.

Uzmanlar, İsrail'in Gazze'de yoğun atıl metal patlayıcılar kullanmasının insanlarda doku parçalanmasına neden olduğunu belirtiyorlar. Kullanılan silahların arasında uranyum ve parça tesirli bombaların da bulunduğuna, bu maddelerin doğrudan fetüslerde deformasyon ve düşüklere neden olduğuna dikkat çekiyorlar.

Hukuki açıdan Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, “İsrail, Kitle İmha Silahlarının Geliştirilmesinin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanmasına Dair Anlaşma’yı ihlal ediyor. Sivil halkın yaşamını felakete dönüştürmeyi hedefleyen yanmış toprak stratejisini benimsiyor” dedi.

Ancak İsrail Ordusu Sözcüsü Avichay Adraee, “Ordunun savaş yasalarına, muharebe kurallarına ve uluslararası insani protokole bağlı olduğunu, bunun da sivilleri hedef almadığı, onlarla savaşmadığı ve onlara kısa veya uzun vadede herhangi bir zarar vermediği anlamına geldiğini” vurguladı.