Kedi sahibi olmayla şizofreni arasında gizemli bir bağlantı bulundu

"Riskin yaklaşık iki kat daha fazla olduğunu bulduk"

Araştırmacılar neden-sonuç ilişkisi aramaya devam ediyor (Pixabay)
Araştırmacılar neden-sonuç ilişkisi aramaya devam ediyor (Pixabay)
TT

Kedi sahibi olmayla şizofreni arasında gizemli bir bağlantı bulundu

Araştırmacılar neden-sonuç ilişkisi aramaya devam ediyor (Pixabay)
Araştırmacılar neden-sonuç ilişkisi aramaya devam ediyor (Pixabay)

Yeni bir araştırma, kedi sahibi olmanın şizofreniyle ilişkili bozukluklara yakalanma riskini iki katına çıkarabileceğini öne sürüyor.

Avustralyalı araştırmacılar, aralarında ABD ve Birleşik Krallık'ın da yer aldığı 11 ülkeden son 44 yılda yayımlanmış 17 çalışmanın analizini gerçekleştirdi.

Queensland Ruh Sağlığı Araştırmaları Merkezi'nden psikiyatrist John McGrath ve meslektaşları, "Kedi sahipliği ve şizofreniyle ilişkili bozuklukların görülme ihtimalinin artması arasında bir ilişki bulduk" açıklamasında bulundu.

Kedi sahibi olmanın şizofreni riskiyle bağlantılı olabileceği fikri, ilk kez 1995'te yapılan bir çalışmada öne sürülmüştü. O tarihteki çalışmada bu ilişki, kedilerde görülen Toxoplasma gondii adlı bir parazite dayandırılmıştı.

T. gondii, az pişmiş et veya kirli su yoluyla bulaşabilen çoğunlukla zararsız bir parazit.

Ancak şimdiye kadar yapılan araştırmalar karışık sonuçlar ortaya koydu.

Örneğin zihinsel bozukluğu olan ve olmayan kişilerin katıldığı başka bir araştırma, belirli psikolojik deneyimleri ölçen testlerde daha yüksek puan almakla kedi ısırıkları arasında bir bağlantı olduğunu ileri sürmüştü. Öte yandan bu ilişkiden Pasteurella multocida gibi diğer patojenlerin sorumlu olabileceği söylenmişti.

Daha net bir resim elde etmek için McGrath ve ekibi, bu konuyla ilgili tüm araştırmaları kapsamlı bir şekilde gözden geçirdi.

Hakemli bilimsel dergi Schizophrenia Bulletin'de yayımlanan araştırma makalesinde bulgular şöyle özetlendi:

Kedilere maruz kalan bireylerin şizofreni geliştirme ihtimalinin yaklaşık iki kat daha fazla olduğunu bulduk.

Öte yandan söz konusu derleme çalışması da şizofreni riskinin artması ve kedi sahipliği arasındaki bu ilginç bağlantının kökenini veya neden-sonuç ilişkisini tespit edemedi.

McGrath, kesin bir yorumda bulunmadan önce daha nitelikli ve daha geniş kapsamlı araştırmalara ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Araştırma makalesinde, "Sonuçta incelememiz, kedi sahipliği ve şizofreniyle ilişkili bozukluklar arasındaki ilişkiyi destekliyor" dendi:

Zihinsel bozukluklar bağlamında kedi sahiplenmeyi daha iyi anlamak için geniş ve daha yüksek kaliteli çalışmalara ihtiyaç var.

 

Independent Türkçe, Science Alert, The Sun



Şaşırtıcı zeytinyağı araştırması: Diğerlerinden daha fazla kilo aldırıyor

Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)
Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)
TT

Şaşırtıcı zeytinyağı araştırması: Diğerlerinden daha fazla kilo aldırıyor

Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)
Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)

Zeytinyağında yoğun olarak bulunan bir yağ asidinin, zamanla diğer yağlara kıyasla daha fazla kilo almaya yol açabileceği tespit edildi. Bilim insanları özellikle kalp hastalığı riski taşıyan kişilerin dikkatli olmasını söylüyor.

Akdeniz mutfağının vazgeçilmezi olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmaya katkı sunmasının yanı sıra beyin ve kalp sağlığını desteklemesiyle biliniyor.

Ancak Oklahoma, Yale ve New York üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışmasına göre bu yağı fazla tüketmenin zararlı sonuçları olabilir.

Bir omega-9 yağ asidi olan oleik asit, zeytinyağının ana yağ bileşeni ve kanola, ayçiçeği, avokado yağlarının yanı sıra çeşitli hayvansal yağlarda da bulunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Cell Reports'ta yayımlanan çalışmada farelere, hindistancevizi yağı, fıstık yağı, süt, domuz yağı ve soya yağı kullanarak yağ oranı yüksek çeşitli diyetler uygulandı.

Araştırmacılar oleik asidin, iki proteinin aktivitesini değiştirerek yeni yağ hücrelerini oluşturan öncü hücrelerin daha hızlı büyümesine yol açtığını gözlemledi. İncelenen çeşitli yağ asitlerinden sadece oleik asit, vücudun yağ hücresi gelişim yolunu tetikledi.

Makalenin ortak yazarı Dr. Michael Rudolph, "Yağ hücrelerini ordu gibi düşünebilirsiniz" diyerek ekliyor:

Oleik asit verildiğinde, ilk olarak ordudaki 'yağ hücresi askerlerinin' sayısı artıyor ve bu da fazla besin maddelerini depolama kapasitesini artırıyor. Zamanla vücuda alınan besin miktarı yağ hücresi sayısını aşarsa obezite gelişebilir ve bu da kontrol edilmezse kardiyovasküler hastalık veya diyabete yol açabilir.

Öte yandan araştırmacılar oleik asidin daha düşük seviyelerde tüketilmesinin sağlığa faydalı olduğunu da tespit etti. 

Ayrıca çalışmanın fareler üzerinde yapıldığını ve insanlarda aynı etkilerin görülmeyebileceğini belirtmekte de fayda var.

Yine de uzmanlar çeşitli faydalarına rağmen zeytinyağını aşırı tüketmeyi tavsiye etmiyor.

Dr. Rudolph "Bence buradan çıkarılacak ders, ölçülü olmak ve farklı kaynaklardan yağ tüketmek" diyor:

 Oleik asidi nispeten dengeli seviyelerde almak faydalı gibi görünüyor ancak daha yüksek miktarda uzun süre tüketmek zararlı olabilir. Kalp hastalığı riski taşıyan kişilerde yüksek oleik asit seviyeleri iyi bir fikir olmayabilir.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, Daily Mail, New Atlas, Cell Reports