Çocukların ruh sağlığına ilişkin haberlere yer veren JCPP Advances adlı tıp dergisinde yayınlanan son çalışma, çocuklara psikiyatrik ve antipsikotik ilaçların reçete edilmesinde, gelecekte sağlıkları için tehdit oluşturabilecek şekilde önemli bir artış olduğunu gösterdi. Bu ilaçların reçete edildiği vakaların birçoğunun başka ilaçlara ihtiyaç duyabileceğini veya hiç ilaç tedavisi gerektirmeyebileceğini, bu nedenle erken yaşta yan etkilerine maruz kalma riskine ek olarak faydasız oldukları kaydedildi.
Onaylanmamış ilaçların reçetelendirilmesi
Avustralya'daki Adelaide Üniversitesi'nden bilim insanları tarafından yürütülen çalışma, aile hekimlerinin çocuklarda görülen tıbbi durumlar için Avustralya'daki TGA tarafından ruhsal bozuklukların tedavisi için onaylanmayan ilaçları reçete ettiğini ortaya koydu. Örneğin, yönetim söz konusu ilaçların çocuklara sadece bipolar bozukluk, psikozlar, aşırı şiddet ve yıkımla karakterize davranışlar ve kendine zarar verme düşüncelerinin tedavisi gibi belirli durumlarda reçete edilmesini kabul ediyor. Ancak anksiyete, gerginlik ve korku gibi geri kalan durumlarda farklı ilaçlara ve birincil olarak psikolojik seanslara güveniliyor.
Ruhsal bozuklukların teşhisinde artış
Çalışma, 2011 ve 2017 yıllarında psikolojik veya fiziksel nedenlerle ruh sağlığı sorunları tanısı konan çocuk ve ergenlere antipsikotik reçete edilmesine ilişkin verileri inceledi. Çocuklar üç kategoriye ayrıldı: Birincisi dokuz yaşına kadar olan çocukları, ikincisi 10-14 yaş arası geç çocukluk ve erken ergenlik dönemini, üçüncüsü ise 15-18 yaş arası ergenleri kapsadı. Araştırmacılar, 2011 yılına kıyasla 2017 yılında çocuk ve ergenlere antipsikotik reçete edilme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.
Araştırmacılar, ruhsal bozuklukların teşhis edilme oranının genel olarak arttığını ve her bir bozukluğun ayrı ayrı teşhis edilme oranının da arttığını, yani bipolar depresyon gibi bir bozukluğun 2017 yılında 2011 yılına göre daha fazla görüldüğünü ortaya çıkardı. Ayrıca bunun, aynı durumun oburluk ya da yemekten tamamen uzak durma ve davranış sorunları ile anksiyete olmaksızın otizm gibi durumlar için de geçerli olduğunu buldu.
Reçeteler teşhisle eşleşmiyor
Bu reçetelerin çoğu FDA'nın teşhisini karşılamıyordu ve hastaların yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyordu. 2011 ve 2017 yıllarında hastalara reçete edilen antipsikotik ilaçların neredeyse tamamı çocuklar içindi (yüzde 80) ve reçete edilmelerinin ana nedeni depresyon veya anksiyeteydi ve bazen de bu ilaçlarla tedavi edilmeyen dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuydu.
Zararlı ilaçların belirtileri
Bu ilaçların ihtiyaç duyulmadığında yol açabileceği psikolojik sorunlara ek olarak kalp, kan damarları, endokrin bezleri ve sindirim sistemi üzerindeki yan etkileri de var. Bu ilaçları kronik olarak almaya devam etmek çocuğu diyabet, metabolik hastalıklar ve diğer birçok hastalığa karşı daha savunmasız hale getiriyor.
Önceki çalışmalara göre çocuklar söz konusu ilaçları kullanan yetişkinlere kıyasla bu yan etkilerden çok daha çabuk etkileniyor. Bu nedenle bu ilaçların genel doktorlar tarafından değil psikiyatristler tarafından doğru bir teşhis konulduktan sonra reçete edilmesine büyük özen gösterilmesi gerekiyor.
- Gerçekler: Psikiyatrik ilaç ve antipsikotik ilaçlar, çocuk ve ergenlere reçete edilenlerin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor.
Araştırmacılar, antipsikotik ilaç reçetelerindeki artışın, şehirden uzak, pek çok hizmetin olmadığı yerlerde yaşayan 15-18 yaş arası daha büyük ergenler için olduğunu belirtti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre çalışmada ayrıca, antipsikotik ilaçlarla aynı anda başka bir psikiyatrik ilaç reçete edilen çocuk ve ergenlerin yaklaşık yüzde 70'in izlendi ve bu, çalışmaya dahil edilen iki yıl içinde yapıldı. Psikiyatrik ilaçların antipsikotik ilaçlarla aynı anda alınmasının yan etkilerini iki katına çıkardığı ve bu nedenle çocuklarda çok nadir durumlarda ortaya çıkması gerektiği biliniyor.
Çalışma, antipsikotik ilaçların reçetelenmesindeki artış konusunda uyarıda bulunarak, çocuk ve ergenlerin psikiyatristler tarafından kapsamlı bir psikolojik değerlendirmeye tabi tutulması ve kullanımının uygunluğu teyit edilmedikçe ilaç tedavisine başlanmamasının önemine vurgu yapıyor. Ayrıca hastalara ve ailelerine belirtilen dozlara uymaları gerektiğini ve bu ilaçların tıbbi onay alınmadıkça tekrarlanmaması gerektiği tavsiye ediliyor.