Araştırma: Sosyal medya kullanımını günlük 30 dakika azaltmak, zihin sağlığını geliştiriyor

Almanya'da yapılan bir araştırma, sosyal medya kullanımını günlük 30 dakika azaltmanın zihin sağlığını ve iş tatminini önemli ölçüde geliştirdiğini ortaya koydu

(AA)
(AA)
TT

Araştırma: Sosyal medya kullanımını günlük 30 dakika azaltmak, zihin sağlığını geliştiriyor

(AA)
(AA)

Ruhr Üniversitesi ve Almanya Zihin Sağlığı Merkezi tarafından yapılan araştırmada, sosyal medya kullanımının zihin sağlığı ve iş performansı üzerindeki etkisi incelendi.

"Behaviour and Information Technology" isimli dergide yayımlanan araştırma kapsamında hepsi çalışan 166 katılımcı 2 gruba ayrıldı.

Gruplara araştırmadan önce, iş yükü, iş memnuniyeti, işlerine bağlılık, zihin sağlığı, stres seviyesi, kovulma korkusu gibi konularda anket uygulandı.

Birinci grup günlük sosyal medya alışkanlıklarına devam ederken, ikinci grup 1 hafta boyunca günlük sosyal medya kullanımını 30'ar dakika azalttı.

Araştırma sonucunda, 2. gruptaki kişilerin çok çalışma duygusunda ve işten kovulma korkusunda azalma görünürken, zihinsel olarak kendilerini daha iyi hissettikleri ve işe daha çok odaklanarak işlerinden daha çok tatmin olduğu tespit edildi.

Araştırmanın yazarlarından Ruhr Üniversitesinden Doçent Dr. Julia Brailovskaia, araştırmanın sonucunu "Beynimiz, özellikle elimizdeki işten başka bir yere dikkatimizi çeken sürekli dikkat dağılmalarıyla başa çıkmak için mücadele veriyor. Sosyal medyalarını kontrol etmek için işlerini sürekli yarıda bırakan kişiler daha çok zorlanıyor." şeklinde yorumladı.



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe