En zararlı iki uyku pozisyonu

En zararlı iki uyku pozisyonu
TT

En zararlı iki uyku pozisyonu

En zararlı iki uyku pozisyonu

Rus rehabilitasyon ve mekanik terapi uzmanı Dr. Vladimir Bondarenko, insan vücudu için çok tehlikeli olan iki uyku pozisyonu konusunda uyardı.

Şarku’l Avsat’ın Rus Novosti haber ajansından aktardığına göre Bondarenko açıklamasında şunları söyledi:

"Vücut sadece uyku sırasında kendini toparlar. Eğer uyku pozisyonu yanlışsa, kişi uykudan sonra bile kendini rahat hissetmeyecektir. Televizyon karşısında uyumanın zararlı etkileri bulunuyor. Koltukta ve sırtta büyük bir yastık varsa yatakta baş yukarıda ve sırt eğik olabilir. Bu pozisyon kan akışında ve solunumda bozukluklara neden olur. Bu pozisyonda uyuduktan sonra kişi göğüs bölgesinde (omurga) ağrı hisseder ve boyun bölgesinde gerginlik hisseder. Uyku sırasında omurga eğrileri gevşemediği için belde ağrı hissedebilir. Vücut için zararlı olan ikinci pozisyon, baş geriye doğru eğik olarak uyumaktır. Kişi dengesiz bir yastık kullanabilir ve uyuduktan sonra başı arkaya doğru eğilir. Bu pozisyonda horlamaya başlar, burun ve boğazdan nefes alıp vermesi bozulur. Bu pozisyonda uyurken, solunum ve kardiyovasküler sistemlerin işleyişini eski haline getirmek pratikte mümkün değildir. Elbette kalp normal bir ritimde çalışmaya devam eder, ancak uyku sırasında dakikada 70-78'den 50-60 atıma düşer. Bu da kalbin uyanıkmış gibi, hatta daha aktif çalıştığı anlamına geliyor."

Bondarenko ayrıca uyku sırasında dizler hafifçe bükülmüş olarak bir tarafa yatmanın yararlı olduğuna işaret etti. Bunun yanı sıra zaman zaman pozisyonu değiştirmeye de ihtiyaç olduğunu vurguladı:

"Kişi uyku sırasında diyaframdan (karın solunumu) nefes alır, yani akciğerlerin üst kısmı dinlenir ve mideden nefes alırız. Bu süreç bağırsak hareketlerini başlatmamızı, safra kesesi, karaciğer ve dalağı uyarmamızı ve tüm sindirim sistemini uyarmamızı sağlar. Bunu alçak bir yastığın üzerine, bir tarafa, dizler hafifçe bükülmüş olarak uzandığımızda yapabiliriz. Sırt üstü uyumak da normaldir. Bir kişinin uyku sırasında on kereden fazla dönüp durması normaldir. Sürekli yanlış pozisyonda uyumak, kişinin kronik ağrı ve çeşitli kas-iskelet sistemi hastalıklarından muzdarip olmasına yol açar."



Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe