2023’ün en önemli tıbbi başarıları

2023’ün en önemli tıbbi başarıları
TT

2023’ün en önemli tıbbi başarıları

2023’ün en önemli tıbbi başarıları

Her yılın sonunda, yakın zamanda veya gelecekte halk sağlığının iyileştirilmesinde önemli etkisi olacak tıbbi olayları ele alıyoruz. Söz konusu olaylar arasında, hastalıkların nedenlerini, nasıl teşhis edileceğini bilmek, en iyi tedavi yöntemlerinin bulunması ve hastalıklara karşı koruma sağlayacak aşıların keşfedilmesi gibi gelişmeler yer alıyor. Gelişmeler halk sağlığının iyileştirilmesine olumlu bir şekilde yansıyor.

Yapay zeka başta olmak üzere modern teknolojilerin kullanımındaki hızlı gelişmenin milyonlarca insanın hayatının kurtarılmasına katkı sağladığına şüphe yok. Şimdi bu büyük başarıları inceleyeceğiz:

Öncü başarılar

• Alzheimer hastalığına karşı etkili bir ilaç.

Şu ana kadar Alzheimer hastalığını tedavi etmek için kullanılan ilaçların çoğunun hastalığı tamamen iyileştirmeyi başaramadığı, sadece hafızayı ve mantıksal düşünmeyi mümkün olduğu kadar uzun süre korumaya çalıştığı biliniyor. Bu yılın temmuz ayında Leqembi adlı ilaç, klinik araştırmalarda tedavinin, özellikle hastalık evrelerinin başlangıcında, hafıza bozukluğunun fark edildiği anda kullanılması durumunda, hastaların durumunun kötüleşmesini net bir şekilde yavaşlatmada etkinliğini gösterdikten sonra ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylandı.

Yeni ilaç, ilaçla aynı formda olan ancak hasta üzerinde psikolojik etki yaratacak etken madde içermeyen plasebodan yüzde 27 daha iyi performans gösterdi. Hastalar daha uzun süreler boyunca mümkün olduğu kadar normale yakın bir şekilde hastalıkla başa çıkabildi ve büyük ölçüde bağımsızlıklarına kavuştu. Bu ilaç hastalığa çare olmasa da, Alzheimer hastalığının altında yatan nedeni tedavi eden, beyinde zayıf hafızaya yol açan beta-amiloid plak tabakasını ortadan kaldıran ve erken evrelerde hastalığın seyrini değiştiren ilk onaylanmış ilaç oldu. Söz konusu ilaç, hastanelerde iki haftada bir, birer saat süreyle intravenöz damlama yoluyla uygulanıyor.

• Yapay insan embriyoları.

Birleşik Krallık’taki Cambridge Üniversitesi ve ABD’deki Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden bilim insanları, yalnızca kök hücreleri kullanarak yumurta veya sperm içermeyen yapay insan embriyoları oluşturmayı başardı.

Kök hücreler daha önce vücuttaki organların yerini almak üzere kullanılmış olsa da, tamamen işlevsel bir embriyo oluşturma başarısı ilk kez gerçekleşti. Bu embriyo, genellikle milyonlarca hücreye bölünen ve tam bir embriyo olmaya devam eden hücreleri içerdiğinden, oluşumunun erken aşamalarında normal embriyolara benziyor. Şimdiye kadar modelde atan bir kalp ya da beyin aşamasına ulaşılamadı.

Ancak aynı hücreler, oluşumunun başlangıcında plasentayı ve fetüsü çevreleyen keseyi, yolk kesesini oluşturur ve anne rahmine yerleşir ve bölünme tam bir fetüs haline gelinceye kadar devam eder.

Büyük bilimsel başarıya rağmen çoğu bilim insanı bu deneylere etik, yasal ve dini nedenlerden dolayı karşı çıktı. Ancak bu embriyoları yapan araştırmacılar, öncelikli amaçlarının gelecekte genetik hastalıklardan kaçınmak, tekrarlayan düşüklerin biyolojik nedenlerini ortadan kaldırmak ve embriyoları tehlike altında bırakmadan üzerinde çalışma yapabilme imkanı sağlamak olduğunu açıkladı.

• Hamile kadınlar için RSV’ye (Respiratuar Sinsityal Virus) karşı aşı.

Bu yılın Ağustos ayında, FDA bebekleri doğum sonrası dönemde 6 aylık olana kadar RSV enfeksiyonundan korumak için hamile kadınlarda kullanılacak ilk aşıyı onayladı. Zira bu dönemdeki enfeksiyon çok ciddi olur ve ölüme yol açabilir.

Abrysvo adı verilen aşı hamileliğin sonunda yani 32 ila 36 hafta arasında kadınlara yapılıyor ve kas içine bir kez uygulanan bir enjeksiyondan oluşuyor. Yapılan klinik çalışmalarda aşı, alt solunum yolu hastalıklarının (LRTD) görülme sıklığını 90 gün içinde yüzde 81,8, doğumdan sonraki ilk 6 ayda ise yüzde 69,4 oranında azaltmayı başardı.

Genel olarak, solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığını yüzde 57,3, çok şiddetli semptomları ise yüzde 76,5 oranında azaltmayı başaran ilacın yan etkileri basit ve enjeksiyon yerindeki ağrı, baş ağrısı, kas ağrısı ve mide bulantısından fazlası olmuyor.

Göz nakli ve gen tedavileri

• Dünyanın ilk tam göz nakli.

Bu yıl, New York Üniversitesi’ndeki cerrahlar, sol göz de dahil olmak üzere yüzün sol tarafını tahrip eden bir kaza yaşayan 40’lı yaşlarındaki bir hastaya ilk kez başarılı bir şekilde tam göz nakli ve yüz nakli yapmayı başardı.

Cerrahlar, o zamana kadar en büyük başarı, sadece oftalmi vakalarında kornea nakliyken, bu ameliyatın büyük ve benzeri görülmemiş bir bilimsel başarı olduğunu söyledi. Şu anda hastanın gözü yeniden görmese de doktorlar bunun önümüzdeki aylarda gerçekleşeceğini umuyor. Ameliyat 21 saat sürdü. Cerrahlar gözü besleyen kan damarlarının da retina gibi verimli çalıştığını belirtti.

Hasta, doktorların başlangıçta estetik nedenlerden dolayı yüz nakli kapsamında sadece göz küresini yerleştirmeyi planladıklarını ancak daha sonra gözün tamamını nakletmeye çalıştıklarını ve bunun başarılı olduğunu söyledi. Cerrahlar, iyileşmeyi ve görme yeteneğinin yeniden kazanılması olasılığını teşvik etmek için donörün iliğinden hastanın optik sinirine kök hücreleri nakletti ve bu süreç, binlerce hastaya gelecek için büyük umut verdi.

•Anemi için CRISPR teknolojisi kullanan ilk gen terapisi.

Bu yıl, düzenli aralıklarla bölünmüş palindromik tekrar kümeleri (CRISPR) gen terapisi (2020'de Nobel Ödülü'nü kazanan teknoloji) orak hücreli anemi ve talasemi gibi kan hastalıklarını tedavisinde kullanılmak üzere İngiltere’de onaylandı. Söz konusu hastalıklar, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobini etkileyen ve bunların bozulmasına aneminin ve orak hücreli anemi durumunda şiddetli ağrı gibi diğer birçok semptomun ortaya çıkmasına neden olan kalıtsal hastalıklardır. Hemoglobini, bir kan hücresi orağa benzer ve bu nedenle diğerine yapıştığı için kanın dolaşım yetersizliği sonucu pıhtılaşması sonucunda oluşur.

Yeni gen terapisi, kemik iliğindeki kök hücrelerde hemoglobin üretiminden sorumlu genlerdeki kusuru düzeltmek ve sağlıklı ve aktif hemoglobin üretmesini sağlamak için çalışıyor. Genler ilikten alınıp laboratuvarda işlendikten sonra hastaya tekrar enjekte ediliyor. Bu da, hayatının geri kalanında mevcut kan nakli tedavisine ve anemi dışındaki diğer semptomların tedavisine gerek duymamasını sağlıyor.

Bu tekniğin geniş çapta yaygınlaştırılmasındaki tek sorun, bir hastayı tedavi etmenin maliyeti yaklaşık bir milyon dolar olması göz önüne alındığında yüksek fiyatlı, ancak araştırmacılar gelecekte daha yaygın hale geldikçe maliyetin düşeceğini umuyor.

Beyin elektrotları ve yapay pankreas

• İnme hastalarında hareket yeniden sağlanıyor. Nöronların yenilenmediği biliniyor, bu nedenle felçli bir kişi hayatının geri kalanında uzuvlarını hareket ettiremiyor. Çoğu zaman beyinde oluşan kan pıhtıları vücudun bir uzvunda hareket kaybına neden oluyor ve bir el veya bacakta hareket kaybı yaşayanların yaklaşık üçte biri hareketlerini geri kazanamıyor.

Bu yıl, 2012 yılında meydana gelen birkaç felç nedeniyle vücudunun sol tarafı felç olan genç bir kadın, boynuna elektrotlar yerleştirildikten sonra elindeki hareket kabiliyetini yeniden kazandı. Bilim insanları, beyinden gelen sinir sinyallerini motor nöronlara iletmek için duyu nöronlarını uyaran elektrotlar aracılığıyla hareketi yeniden sağlamaya çalıştıklarını ve böylece etkilenen uzvun hareket ettirilebileceğini açıkladı. Yaralı genç kadın Heather Rendulic, sakatlığından bu yana ilk kez bıçak ve çatalla biftek keserken elini verimli bir şekilde kullanabildiğini söyledi. Araştırmacılar, yeni teknolojilerinin kalıcı engelli insanlar için yeni bir umut sunduğunu belirtti.

• Akıllı yapay pankreas.

Her ne kadar bilim adamları birkaç yıl önce yapay bir pankreas yaratmış olsalar da, bu yıl yapay zekanın kullanılması, insülin salgılayabildiği için bu modellerin oldukça verimli çalışmasını sağladı. Temel olarak eksik veya tam insülin sekresyonu olan hastalarda tip 1 diyabette kullanıyor, bu da kan şekerinin kontrol edilememesine yol açıyor.

Cihaz, cebe sığabilecek küçük bir kitapçık boyutunda, her kişinin bireysel ihtiyaçlarına, kilosuna ve her yemekten sonra kanda bulunan glikoz miktarına göre insülin miktarının belirlenmesini sağlayan özel bir sistemle programlanmış insülin pompasıdır.  Ayrıca aç kalınması durumunda hastaya bağlanan bir cihaz aracılığıyla kan şekerini (CGM) Bluetooth teknolojisi ile sürekli olarak ölçerek kan şekerini artırarak veya azaltarak düzenli kalmasını sağlayabiliyor.

Artık 6 yaşına kadar olan çocukların kullanılabiliyor. Cihaz, vücut ağırlığına bağlı olarak insülin dozunu otomatik olarak veriyor ve manuel giriş veya doz ayarlaması gerektirmiyor.

Cihaz aynı zamanda yemeklerin akıllı bir şekilde yönetilmesi özelliğine sahip bu, hastanın karbonhidrat miktarına dayalı olarak insülin miktarını doğru bir şekilde hesaplamasına gerek olmadığı anlamına geliyor. Ancak bunları küçük, orta veya büyük olarak cihaza yerleştirmeniz yeterli ve cihaz FDA onaylandı.

Beyin okuma ve sanal eğitim

• Beyindeki düşünceleri okumaya yarayan bir cihaz.

Bu yıl boyunca ABD’deki Texas Üniversitesi'nden araştırmacılar, muayene sırasında ses, statik veya hareketli görüntü gibi farklı şeylere yanıtları izlemek ve beyne sunulan her şeye karşı sinirsel etkileşimi görmek için fonksiyonel MR kullanılarak, beyindeki sinirsel aktiviteyi izleyen sonra insan düşüncelerini tercüme edebilen yapay zeka (AI) teknolojisine sahip bir cihaz geliştirdiler. Sonrasında yapay zeka algoritmalarının dili (AI dil algoritmaları) kullanılarak, her tepki için bir tür sözlük oluşturuldu ve konuşma gibi bir ifade biçimi haline getirildi.

Bu teknoloji ile konuşma yeteneğini kaybetmiş hastalar kendilerini açık ve kesin bir şekilde ifade edebilirler. Bu teknoloji henüz kullanım aşamasının başlarında olmasına rağmen konuşma yeteneğini kaybeden, söylemek istediklerini net bir şekilde ifade edebilen felçli hastalar için geleceğe dair büyük bir umut veriyor.

• Cerrahların eğitimi için sanal gerçeklik.

 Sanal gerçeklik teknolojisinin modernliğine ve herkesin zihninde oyun ve eğlence programlarıyla ilişkilendirilmesine rağmen, bu yıl hastayı incelemek ve karmaşık cerrahi prosedürlere hazırlanmak için harika bir görsel fırsat sağlayan olağanüstü bir eğitim aracı, cerrahların işe başlaması veya yeni ameliyatlar gerçekleştirmesi konusundaki verimliliğinin artırılmasına önemli ölçüde katkıda bulundu.

Örneğin bir cerrahın belirli bir cerrahi teknikte ustalık kazanması için en az 75 ameliyat yapması gerekiyor. Sanal eğitimde bunu sağlıyor ve hastanın hayatının tehlikeye atılması önlenerek ameliyatlar tekrarlanıyor. California Üniversitesi’ndeki David Geffen Tıp Fakültesi tarafından yürütülen bir klinik çalışması, sanal gerçeklik eğitiminin, geleneksel eğitim tekniklerine kıyasla katılımcıların cerrahi performansını yüzde 230 oranında artırdığını ortaya çıkardı.

Araştırmacılar, sanal gerçeklik teknolojilerinin, insan vücudunun ve anatomisinin 360 derecelik kapsamlı bir görünümünü sağladığını ve MRI veya CT taraması gibi geleneksel teşhis araçlarının 3 boyutlu bir modelle kullanılmasına olanak tanıdığını ve gelecekte hastalara faydası olacağını belirtti.

• Nobel tıp ödülü.

Bu yıl Nobel Ödülü, araştırmaları koronavirüs salgınıyla mücadelede de kullanılan belirli mRNA aşı teknolojilerinin temellerinin atılmasına katkıda bulunan bilim insanlarına verildi. Söz konusu aşılar salgının kontrol altına alınmasında en büyük katkıyı sağladı. Bu teknoloji esas olarak aşının, hücrelerin RNA’yı çözmesine, tanımasına, ona karşı antikor oluşturmasına ve vücudun tekrar maruz kalması durumunda onunla başa çıkmasına olanak tanıyacak şekilde yağ yoluyla vücut hücrelerine iletilmesine dayanıyor.

Yeni teşhis ve tedaviler

• Pankreas kanserinin öngörülmesi.

Pankreas kanseri nadir görülmesine rağmen en agresif kanser türlerinden biridir. Genel olarak kansere bağlı ölümlerin yaklaşık üçüncü önde gelen nedeni pankreas kanseridir ve çoğunlukla vücudun çeşitli bölgelerine yayıldıktan sonra son aşamalarında keşfedilir. Bu yıl bilim insanları, yatkınlığı olan kişilerde enfeksiyonu tam üç yıl önce tahmin edebilen, yapay zekaya (AI) dayalı bir cihaz geliştirdi. Bu, risk faktörlerinden kaçınmaya ve tedaviye erken başlamaya katkıda bulunabilir.

Araştırmacılar, uzun yıllar boyunca takip edilen milyonlarca insan hakkında, bu kişilerin alışkanlıkları, durumları, hastalık geçmişleri ile ilgili her türlü tıbbi bilgiyi cihaza girdiler. Bazıları hastalandı ve model, teşhis öncesindeki vakaların sırasını inceleyerek hastalanma riski en yüksek olanları belirlemeyi öğrendi. Model, deneyler aracılığıyla, üç milyon vakadan yaklaşık dört bin vakayı, enfekte olmadan üç yıl önce doğru ve kesin bir şekilde tanımladı.

• Parkinson hastalığında el titremesi için tedavi.

Parkinson hastaları ellerinde sürekli istemsiz titremeler yaşar ve bu onların hiçbir şeyi kavrayamamalarına neden olur. Tekrarlayan bu titremelerin kontrol altına alınması tedavide oldukça önemlidir. Çoğu durumda ağızdan alınan ilaçlar bunu tamamen durduramaz.

Son zamanlarda ister Parkinson hastalığı ister başka herhangi bir nörolojik hastalığın belirtisi olsun, el titremesini tedavi etmek için bileğe takılabilen elektronik cihazlar geliştirildi. Söz konusu cihazlar bu titremelerin kontrolünde etkinlik gösterdi. Bu yılın haziran ayında FDA, Cala kIQ sistemi adlı özel bir cihazı onayladı. Bu cihaz, şu ana kadar bu konuda kullanım için onaylanmış tek cihaz ve her hastada gücüne bağlı olarak eldeki titremeyi önleyen sinir uyarımı yoluyla çalışıyor. Doktorlar gelecekte bu cihazın kullanımının yaygınlaşmasını umuyor.

• Ülseratif koliti tedavisi.

Kesin nedenleri henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, ülseratif kolitin büyük olasılıkla bağışıklık sistemindeki bir bozukluk sonucu vücut hücrelerinin birbirine saldırması sonucu ortaya çıkıyor. Kolonda yara ve ülserlere neden olurken bu da genelde kanama nöbetlerine, karın ağrısına ve ishale yol açıyor. Hastalık gençleri de etkiliyor. Ancak her yaşta görülebilir. Hastalığın henüz kesin bir tedavisi yok ancak hastalara semptomların şiddetli olduğu dönemde bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar ve kortizon uygulanıyor. Bu yıl FDA, semptomları kontrol edebilen ve bağışıklık reaksiyonlarını durdurabilen etkili bir ilacı onayladı. Bilimsel adı Etrasimod olan ilaç, günde yalnızca bir kez alınıyor. Klinik çalışmalarda iyi sonuçlar veren ilacın hastaların hayatını daha iyi yönde değiştirmesi bekleniyor.



Beyin tümörünü yarıya indiren yenilikçi radyoterapi tedavisi umut vadediyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Beyin tümörünü yarıya indiren yenilikçi radyoterapi tedavisi umut vadediyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Yeni bir radyasyon tekniği sayesinde hayatı tehdit eden beyin tümörünün önemli ölçüde küçültüldüğünü, hastalığın tamamen ortadan kaldırılabileceğine dair umutları da artırdı.

University College London Hospitals NHS Foundation Trust'taki doktorlar, çoğu insanı sadece 18 ay içinde öldüren bir kanser olan glioblastoma tedavisine yönelik yeni bir klinik çalışma yürütüyor. Bu tedaviyle doğrudan tümöre hassas dozlarda radyasyon enjekte edilerek, kanser hücrelerini etkili bir şekilde hedef alıp yok ederek hastalığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor.

Bazı glioblastoma tümörleri immünoterapiye yanıt verebilse de, bu yanıt şu anda yalnızca enfeksiyon ve kanama riski taşıyan bir prosedür olan cerrahi beyin biyopsisi yoluyla değerlendirilebiliyor.

Bu nedenle, glioblastoma tümörleri nadiren tümörü çıkarmak için ameliyattan önce biyopsi yapılmakta ve hastalar durumlarını iyileştirebilecek ileri tedavilere erişememektedir.

Araştırmacıların, riskli bir biyopsiye gerek kalmadan immünoterapi ilaçlarından faydalanabilecek hastaları belirleyebilecek yeni bir görüntüleme tekniği geliştirmesiyle birlikte umutlar yeşeriyor.

Şarku’l Avsat’ın araştırmayı yürüten sağlık ekibinden edindiği bilgilere göre Luton'da yaşayan 62 yaşındaki mühendis Paul Reid, denemeye katılan ilk hasta oldu ve tümörünün sadece birkaç hafta içinde yarı yarıya küçüldü.

Ameliyat sırasında cerrahlar tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmını çıkardılar ve ardından ince bir tüp aracılığıyla tümöre bağlanan Ommaya rezervuarı adı verilen küçük bir tıbbi cihazı kafa derisinin altına yerleştirdiler. UCLH nükleer tıp ekibi, İyot-123 içeren bir PARP inhibitörü olan ATT001 adlı bir ilacı doğrudan tümöre enjekte ederek hassas dozlarda radyasyon verilmesine yardımcı oluyor.

İlaç, çevredeki sağlıklı dokuyu korurken kanser hücrelerini hassas bir şekilde hedef alıp yok ettiği için dört ila altı hafta boyunca haftalık olarak veriliyor.

 Bir türlü geçmeyen şiddetli baş ağrıları yaşamaya başlayan Reid, iki hafta sonra eşi Pauline yüzünün bir tarafının sarktığını fark etti ve bunun bir felç olabileceği şüphesiyle hemen Luton ve Dunstable Üniversite Hastanesi A&E'ye gittiler.  Burada yapılan tetkiklerde Reid'in beyninde büyük bir kitle olduğunu gösterdi.

Acilen Londra'daki Queen Square'de bulunan Ulusal Nöroloji ve Nöroşirürji Hastanesi'ne götürülen Reid, burada kendisine glioblastom teşhisi konulduğuna dair şok edici haberi aldı.

27 Aralık 2023'te tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmını çıkarmak için ameliyat edilen Reid, ardından kalan hücreleri hedef almak için radyoterapi ve kemoterapi tedavisi gördü. Temmuz ayında tümör yeniden büyümeye başladı.

Bunun üzerine, daha önce klinik araştırmada yer almayı kabul etmiş olan Reid'e UCLH'deki yeni denemeye katılma fırsatı sunuldu.

Reid tedevi süreci ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Tümörün agresif doğası nedeniyle geri dönebileceğinin farkındaydım ve prognozun iyi olmadığını bilmeme rağmen, seçenekleri araştırmaya hazırdım. Bu çalışma benim için bir can simidi oldu, özellikle de veriler hayatta kalma şansımın bir yılı geçmeyebileceğini gösterdiği için. Çalışmaya katılma fırsatı bulduğum için çok minnettarım ve enjeksiyonlardan herhangi bir yan etki yaşamadım. Hiçbir şeyden korkmuyorum.

Hayat karşımıza kontrol edemeyeceğimiz şeyler çıkarıyor. Bu tedavi işe yararsa harika, yaramazsa da sorun değil... Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Bir umutla tedavi denemesine katıldım"

University College London Hospitals NHS Foundation Trust'tan Onkolog Dr. Paul Mulholland  baş araştırmacı olarak süreci planladı.

Çalışma, tedavisi zor kanserler için hedefe yönelik radyoterapi tedavileri geliştiren biyoteknoloji şirketi Ariceum Therapeutics tarafından desteklenmektedir.

Dr. Mulholland tedavi sürecine dair şu ifadeleri kullandı: “Şimdiye kadarki tedavi çok basit ve sorunsuzdu. İlaçtaki radyasyon, yalnızca tümör hücrelerini hedef alacak şekilde ve çok küçük bir dozda hassas bir şekilde yönlendiriliyor. Radyasyon doğrudan tümör hücrelerini hedef alarak onları yok etmede son derece etkili oluyor.  Şu ana kadar ilk hastada tümör yüzde 50'ye varan oranda küçüldü. Tarama sonuçlarını hastayla birlikte gözden geçirdik ve tedaviden sonraki son tarama tümörün boyutunda önemli bir azalma olduğunu gördük, bu da bu şiddette bir tümör için inanılmaz bir başarı.”

Doktorlar şu anda denemenin ilk aşamasında ayda bir hastayı tedavi ediyor, ancak yakında denemeyi daha fazla hastayı içerecek şekilde genişletmeyi planlıyorlar.

Dr Mulholland sözlerini şu ifadeleri sonlandırıdı: “Radyasyon dozu deneme süresince kademeli olarak artacak ve daha sonra ilacı bağışıklık sisteminin kanserle savaşmasına yardımcı olan bir immünoterapi ile birleştirerek 40 hastayı tedavi etmeyi hedefliyoruz. Amacımız bu hastalığı tamamen ortadan kaldırmak ve özellikle de beynin hep aynı bölgesinde ortaya çıktığı için bunun başarılabileceğine veriler var.”