Uykuda 10 saniyelik nefes kaybı, felç veya kalp krizine yol açabilir

Kayseri Şehir Hastanesi Klinik Nörofizyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Fatih Göl, uykuda 10 saniyelik nefes alamama belirtisiyle teşhisi konulan uyku apnesinin tedavi edilmediğinde kalp krizi ve felç riskini arttırdığını söyledi

(AA)
(AA)
TT

Uykuda 10 saniyelik nefes kaybı, felç veya kalp krizine yol açabilir

(AA)
(AA)

Göl, uykuda nefessiz kalma olarak da bilinen uyku apnesi sendromunun önemli bir hastalık olduğunu belirtti.

Hastalıkta horlama gibi bazı belirgin şikayetlerin görüldüğünü ifade eden Göl, "Hasta, nefesinin durduğundan, boğulur gibi uyandığından bahsedebilir. Kişi, böyle bir durumu varsa gün içinde televizyon izlerken, koltukta otururken veya yemekten sonra uykusunun gelmesinden şikayetçiyse bize başvurur. Horlama, nefesin durması ve gündüz uyku hali şikayeti, uyku atakları bize kuvvetli bir şekilde bu sendromu düşündürür." dedi.

Göl, genelde nefessiz kalma süresi 10 saniye civarındaysa bu durumu uyku apnesi veya hipopne olarak kabul ettiklerine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:

Uyku apnesini, hastanın uyku sırasında 10 saniyeden fazla nefessiz kalması olarak tanımlayabiliriz. Uyku apnesi, en sık ölüm nedenlerden kardiyovasküler hastalıklar, inme, hipertansiyon, akciğer hipertansiyonu, kalp yetmezliği, kardiyak ritim bozukluklarına yol açabilmektedir. Bu hastalıklar, en sık ölüm nedenlerinin başlarında gelmektedir. Uyku apnesi sendromu orta ve ağır olanlarda risk daha fazla ama tedavi edildiğinde bu hastalıklara yakalanma riskini azaltmış oluyoruz. Hastamız, 10 saniyeden fazla nefessiz kaldığında oksijen değeri düşüyor, buna bağlı olarak beyine giden kan akımı azalabilir, hormonal bozukluk olabilir, damar sertliği olabilir. Bunlar, beyin damar hastalıkları ve kalp hastalıklarının sebeplerinden bazılarıdır.

Ayrıca uyku apnesinin tip 2 diyabet nedeni de olduğuna değinen Göl, "Ayrıca, nefessiz durduğu dönemde hastanın kalp atışı hızı düşer, uykunun rem döneminde daha sık olabilir. Kardiyak ritim bozuklukları yapabilir. Çok nadiren de olsa bu nedenlerle ani ölümler görülebilir." diye konuştu.

"Teşhis ve tedavide eşlerin rolü daha fazla"

Hastaların genellikle eşlerinin yönlendirmesiyle hastaneye başvurduğunun altını çizen Göl, "Kesin tanı için gece uyku incelemesinin yapılması gerekmektedir. Teşhis ve tedavide eşlerin rolü daha fazla çünkü yanındaki eşi rahatsız olabiliyor. Biz hastamızı tedavi ederek hem kendisini hem yanındaki kişiyi tedavi etmiş ve hayat kalitesini arttırmış oluyoruz. Tabii her horlama da uyku apnesi demek değildir." diye konuştu.

Göl, Kayseri Şehir Hastanesi'ndeki 17 yatak kapasiteli uyku ünitesinde ayda 500 hastanın tanı ve tedavisinin yapıldığını bildirdi.

Hastaların tedavi edilmesi, daha konforlu yaşam sürmesi için hava yolunun açıklığını sağlayan cihaz kullanımını önerdiklerini vurgulayan Göl, "Uyku laboratuvarında bir gün misafir edip uyku apnesi teşhisi koyduğumuz hastayı daha sonra bir gece daha yatırıyoruz. Buradaki amacımız hastaya fayda edebilecek cihazı belirlemek ve bu cihazın basıncını ayarlamak. Cihaz, hastanın rahat uyumasını sağlıyor." ifadelerini kullandı.

"Uykuda çok şiddetli daralma oluyordu"

Uyku apnesi olan Hakan Bezirci de yaklaşık 3 yıl önce hastalık teşhisi konulduğunu, bu sürede cihaz kullanmaya başlayınca rahatladığını belirtti.

Eşinin yönlendirmesiyle hastaneye başvurduğunu anlatan Bezirci, şunları söyledi:

Uykuda çok şiddetli daralma oluyordu. Çok kötü uyanıyordum. Şiddetli horlamam vardı. Bazen kendi horlamama bile uyanıyordum. Eşim de zaten rahatsız oluyordu. Eşimin en büyük sıkıntısı da gece daralmamdı. O kadar şiddetli oluyordu ki bazen, 'Bu gece kesin bir şey olacak bana' diyordum. Nefes alamıyordum. Daralmamdan eşim çok korktu. Çocuklarım da bazen benim uykudan uyanma şeklime yan odadan uyanıp geldikleri için onlar bile çok korkuyordu. Hastaneye eşimin zorlamasıyla geldim. Yaklaşık 3 yıldır cihaz kullanıyorum. Ben bu cihazı aldıktan sonra rahatladım. Düzenli bir uykuya geçtim. 



Şaşırtıcı zeytinyağı araştırması: Diğerlerinden daha fazla kilo aldırıyor

Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)
Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)
TT

Şaşırtıcı zeytinyağı araştırması: Diğerlerinden daha fazla kilo aldırıyor

Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)
Akdeniz diyetinin temel bir parçası olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmayla ilişkilendiriliyor (Pexels)

Zeytinyağında yoğun olarak bulunan bir yağ asidinin, zamanla diğer yağlara kıyasla daha fazla kilo almaya yol açabileceği tespit edildi. Bilim insanları özellikle kalp hastalığı riski taşıyan kişilerin dikkatli olmasını söylüyor.

Akdeniz mutfağının vazgeçilmezi olan zeytinyağı, uzun ömür ve sağlıklı yaşlanmaya katkı sunmasının yanı sıra beyin ve kalp sağlığını desteklemesiyle biliniyor.

Ancak Oklahoma, Yale ve New York üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışmasına göre bu yağı fazla tüketmenin zararlı sonuçları olabilir.

Bir omega-9 yağ asidi olan oleik asit, zeytinyağının ana yağ bileşeni ve kanola, ayçiçeği, avokado yağlarının yanı sıra çeşitli hayvansal yağlarda da bulunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Cell Reports'ta yayımlanan çalışmada farelere, hindistancevizi yağı, fıstık yağı, süt, domuz yağı ve soya yağı kullanarak yağ oranı yüksek çeşitli diyetler uygulandı.

Araştırmacılar oleik asidin, iki proteinin aktivitesini değiştirerek yeni yağ hücrelerini oluşturan öncü hücrelerin daha hızlı büyümesine yol açtığını gözlemledi. İncelenen çeşitli yağ asitlerinden sadece oleik asit, vücudun yağ hücresi gelişim yolunu tetikledi.

Makalenin ortak yazarı Dr. Michael Rudolph, "Yağ hücrelerini ordu gibi düşünebilirsiniz" diyerek ekliyor:

Oleik asit verildiğinde, ilk olarak ordudaki 'yağ hücresi askerlerinin' sayısı artıyor ve bu da fazla besin maddelerini depolama kapasitesini artırıyor. Zamanla vücuda alınan besin miktarı yağ hücresi sayısını aşarsa obezite gelişebilir ve bu da kontrol edilmezse kardiyovasküler hastalık veya diyabete yol açabilir.

Öte yandan araştırmacılar oleik asidin daha düşük seviyelerde tüketilmesinin sağlığa faydalı olduğunu da tespit etti. 

Ayrıca çalışmanın fareler üzerinde yapıldığını ve insanlarda aynı etkilerin görülmeyebileceğini belirtmekte de fayda var.

Yine de uzmanlar çeşitli faydalarına rağmen zeytinyağını aşırı tüketmeyi tavsiye etmiyor.

Dr. Rudolph "Bence buradan çıkarılacak ders, ölçülü olmak ve farklı kaynaklardan yağ tüketmek" diyor:

 Oleik asidi nispeten dengeli seviyelerde almak faydalı gibi görünüyor ancak daha yüksek miktarda uzun süre tüketmek zararlı olabilir. Kalp hastalığı riski taşıyan kişilerde yüksek oleik asit seviyeleri iyi bir fikir olmayabilir.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, Daily Mail, New Atlas, Cell Reports