Laboratuvar üretimi protein, Alzheimer'a karşı "büyük umut vaat ediyor"

Bilim insanları yeni çalışmanın "ileriye doğru kayda değer bir sıçrama" olduğunu ve "güçlü bir terapötik strateji" sağladığını söylüyor

(AFP)
(AFP)
TT

Laboratuvar üretimi protein, Alzheimer'a karşı "büyük umut vaat ediyor"

(AFP)
(AFP)

Laboratuvarda üretilen çığır açıcı yeni bir protein sınıfının, Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif rahatsızlıklara karşı vücudun savunmasını güçlendirmede "büyük umut vaat ettiği" yeni bir araştırmada belirtildi.

Bilim insanları laboratuvarda üretilen bu protein polimerlerinin Alzheimer, Parkinson ve kas erimesine yol açan amiyotrofik lateral skleroz (ALS) gibi güçten düşüren birçok nörodejeneratif hastalığa karşı korunmada kritik önem taşıdığı bilinen vücudun antioksidan tepkisini güçlendirebileceğini söylüyor.

Bu hastalıkları birbirine bağlayan ortak nokta, hücrelerde yüksek derecede reaktif iyon ve kimyasalların birikerek doku ve organlarda stres yaratması.

Vücudun doğal antioksidan tepkisinin, birçok nörodejeneratif hastalıkta faktör olan ve oksidatif stres diye bilinen duruma karşı korumada anahtar görevi gördüğü biliniyor.

Son araştırmada bilim insanları, vücudun antioksidan tepkisinde rol oynayan iki protein olan Keap1/Nrf2 arasındaki etkileşimi hedef aldı.

Laboratuvarda Nrf2'nin Keap1'le etkileşimini engelleyen sentetik bir protein geliştiren bilim insanları, bu sürecin bu tür güçten düşüren rahatsızlıklarda hasarı azaltabileceğini söylüyor.

Wisconsin-Madison Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Jeffrey Johnson şöyle diyor: 

Nrf2'yi son 20 yılda nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde temel bir hedef olarak belirledik fakat yolu etkinleştirmeye yönelik bu yenilikçi yaklaşım, hastalığı değiştiren tedaviler geliştirmede büyük umut vaat ediyor.

Bugüne kadar bu tür sentetik küçük proteinleri kullanan geleneksel tedaviler, bu moleküllerin stabil olmaması ve hücrelere alınmaması nedeniyle yetersiz kaldı.

Artık araştırmacılar bu küçük polimerleri vücudun doğal proteinlerini taklit edecek şekilde geliştirerek hücrelerin içine nüfuz etmelerini, stabil olmalarını ve parçalanmaya direnmelerini sağladı.

Bilim insanları Keap1/Nrf2 etkileşimini engellemeye yönelik bu yeni yaklaşımın, vücudun antioksidan tepkisini geliştirerek "güçlü bir terapötik strateji" sağlayabilecek, "ileriye doğru kayda değer bir sıçramayı temsil ettiğini" söylüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Nathan Gianneschi, "Modern polimer kimyası sayesinde karmaşık proteinleri taklit etmeyi düşünmeye başlayabiliriz" diye belirtiyor.

Dr Gianneschi şöyle diyor:

Umut vaat eden şey, terapötiklerin tasarımında yeni bir yöntemin geliştirilmesinde yatıyor. Bu, geleneksel yaklaşımların zorlandığı Alzheimer, Parkinson ve bunlar gibi diğer hastalıklarla mücadele etmenin bir yolu olabilir.

Independent Türkçe



Dünya çapında yetişkinler arasında 800 milyondan fazla diyabet hastası var

Çalışma, 30 yaş üstü hasta kişilerin yarısından fazlasının tedavi görmediğini gösterdi (Reuters)
Çalışma, 30 yaş üstü hasta kişilerin yarısından fazlasının tedavi görmediğini gösterdi (Reuters)
TT

Dünya çapında yetişkinler arasında 800 milyondan fazla diyabet hastası var

Çalışma, 30 yaş üstü hasta kişilerin yarısından fazlasının tedavi görmediğini gösterdi (Reuters)
Çalışma, 30 yaş üstü hasta kişilerin yarısından fazlasının tedavi görmediğini gösterdi (Reuters)

Yeni bir çalışma, dünya çapında 800 milyondan fazla yetişkinin diyabet hastası olduğunu ortaya koydu. Bu oran, önceki değerlendirmelerde beklenenin iki katı.

Araştırmada ayrıca 30 yaşın üzerinde enfekte olanların yarısından fazlasının tedavi görmediği de ortaya çıktı. Şarku’l Avsat’ın The Lancet'te yayınlanan araştırmadan aktardığına göre, 2022 yılında 18 yaş ve üzeri tip 1 ve tip 2 diyabetli 828 milyon kişinin bulunduğu belirtildi. Araştırmacılar, 30 yaş ve üzeri yetişkinler arasında tedavi görmeyen 445 milyon hastanın bulunduğunu belirtti.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) daha önce 422 milyondan fazla insanın kan şekeri seviyelerini etkileyen ve tedavi edilmediği takdirde kalp, kan damarları, sinirler ve diğer organlarda bozulmaya neden olabilen kronik bir metabolik hastalık olan diyabete sahip olduğunu tahmin ediyordu. Diyabetin küresel insidansı 1990'dan bu yana iki kat artarak %7'den %14'e yükseldi. Bu artış büyük ölçüde düşük ve orta gelirli ülkelerde vaka sayısındaki artıştan kaynaklanmakta. Araştırmacılar, insidanstaki artışa rağmen, bu bölgelerdeki tedavi oranlarının artmadığını, bazı yüksek gelirli ülkelerde ise durumun iyileştiğini ve bunun da tedavi açığının genişlemesine yol açtığını ifade etti.

Örneğin Sahra Altı Afrika'nın bazı bölgelerinde diyabet hastası olduğu tahmin edilenlerin yalnızca yüzde beş ila on'u tedavi gördü. Bulaşıcı Olmayan Hastalık Risk Faktörleri İşbirliği ve Dünya Sağlık Örgütü iş birliği ile yürütülen çalışmanın yazarları, bunun tüm ülkeler için tedavi oranları ve tahminleri içeren ilk küresel analiz olduğunu belirtti. Araştırma, 140 milyondan fazla insanı kapsayan binden fazla araştırmaya dayanıyor.