Kovid aşısının iki yan etkisi keşfedildi

Bilim insanları, aşı olmanın faydalarının risklerinden çok daha ağır bastığını söylüyor

(Pexels)
(Pexels)
TT

Kovid aşısının iki yan etkisi keşfedildi

(Pexels)
(Pexels)

8 ülkeden 99 milyondan fazla kişi üzerinde yapılan küresel bir çalışma, Kovid-19 aşılarının çok nadir görülen ancak zararlı olan iki yeni yan etkisini tespit etti. Bu keşif, aşılanmış kişilerin sağlık durumlarının daha iyi izlenmesine yol açabilecek bir gelişme sağladı.

Auckland Üniversitesi'nin ev sahipliği yaptığı Küresel Aşı Veri Ağı (GVDN) adlı uluslararası işbirliğine katılan araştırmacılar, Kovid-19 aşısı olduktan sonra hastaların daha büyük bir risk taşıyıp taşımadığını görmek için nöroloji, kan ve kalple ilgili 13 tıbbi durumu değerlendirdi.

Çalışmada, kimlik bilgileri gizlenmiş milyonlarca Kovid-19 aşısı olan kişinin verilerini inceledi ve aşı olduktan sonrasıyla öncesi karşılaştırıldığında çeşitli dönemlerde daha büyük bir sağlık durumu geliştirme riski olup olmadığını inceledi.

Bazı hastaların mRNA aşılarından sonra miyokardit ve perikardit gibi kalp iltihabı rahatsızlıklarına yakalandığı, bazılarındaysa viral vektör aşılarından sonra kas zayıflatan Guillain-Barré sendromu ve beyinde bir tür kan pıhtılaşması oluştuğu tespit edildi.

Araştırmacılar ayrıca viral vektör aşılarından sonra omuriliğin bir kısmında iltihaplanma (transvers miyelit) ve bazı kişilerde hem viral vektör hem de mRNA aşısından sonra akut dissemine ensefalomiyelit diye de bilinen beyin ve omurilikte iltihaplanma ve şişme belirtileri buldu.

Ancak esas koronavirüs enfeksiyonundan sonra nörolojik bir rahatsızlık geçirme riskinin, Kovid-19 aşısından sonraki riske kıyasla yaklaşık 617 kat daha yüksek olduğunu belirten bilim insanları, "aşı olmanın faydalarının risklerinden önemli ölçüde daha ağır bastığını" öne sürüyor.

Bilim insanları, "Bu çok ülkeli analiz; miyokardit, perikardit, Guillain-Barré sendromu ve serebral venöz sinüs trombozu için önceden belirlenmiş sinyalleri doğruladı" diye yazdı ve daha fazla çalışma gerektiren "diğer potansiyel sinyallerin" de belirlendiğini ekledi

Çalışmanın ortak yazarı Kristina Faksová yaptığı açıklamada, "Bu çalışmadaki popülasyonun büyüklüğü, nadir görülen potansiyel aşı sinyallerinin tespit edilme olasılığını arttırdı. Tek bir merkez ya da bölgenin çok nadir sinyalleri tespit etmek için yeterince büyük bir popülasyona sahip olması pek mümkün değil" dedi.

Araştırmacılar, Kovid-19 aşılarının mevcut anlayışını geliştirmek ve büyük veriler kullanarak güvenirliğini daha iyi ortaya çıkarmak için daha fazla çalışma yürütüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Helen Petousis-Harris, "Veri panellerini kamuya açık hale getirerek, daha fazla şeffaflığı, sağlık sektörü ve kamuoyuyla daha güçlü iletişimi destekleyebiliyoruz" dedi.

Çalışmada Kovid-19 aşısından sonra görülen nadir sinyalleri tespit edilse de bilim insanları bu bulguların "ilişkilerini doğrulamak ve klinik önemini değerlendirmek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini" söylüyor.

Independent Türkçe



Uzun yaşam araştırması yanıtladı: Az kalori almak mı, aralıklı oruç mu daha etkili?

Araştırmacılar, kalori alımını kısıtlayarak kilo vermenin ömrü kısaltabileceğini öne sürüyor (Unsplash)
Araştırmacılar, kalori alımını kısıtlayarak kilo vermenin ömrü kısaltabileceğini öne sürüyor (Unsplash)
TT

Uzun yaşam araştırması yanıtladı: Az kalori almak mı, aralıklı oruç mu daha etkili?

Araştırmacılar, kalori alımını kısıtlayarak kilo vermenin ömrü kısaltabileceğini öne sürüyor (Unsplash)
Araştırmacılar, kalori alımını kısıtlayarak kilo vermenin ömrü kısaltabileceğini öne sürüyor (Unsplash)

Uzun bir yaşam sürmek için kalori alımını azaltmanın, aralıklı oruçtan daha etkili olduğu tespit edildi. Fareler üzerinde yapılan kapsamlı araştırma, uzun yaşamla ilgili bilinenleri sorgulamaya açıyor.

Sağlık ve uzun bir ömür yolunda genetiğin yanı sıra yaşam tarzının, özellikle de beslenme biçiminin kritik bir rol oynadığı biliniyor. 

Daha az miktarda veya daha geniş aralıklarla yemek yemenin, hayvanların yaşamını uzatabileceği çeşitli araştırmalarda bulunmuştu.

Fakat bu tür kısıtlayıcı beslenme biçimlerinin neden böyle bir etki yarattığı ve bulguların insanlardaki yansımaları net bir şekilde saptanamıyordu. 

ABD merkezli Jackson Laboratuvarı'ndan araştırmacılar bu belirsizliği gidermek adına 960 fareyle bir deney yürüttü.

Çalışmadaki fareler, insan popülasyonunun genetik çeşitliliğini daha iyi temsil edecek şekilde seçildi.

Daha sonra fareleri 5 gruba ayırarak farklı beslenme biçimlerine tabi tutan araştırmacılar, hayvanların sağlığını yaşamları boyunca detaylıca takip etti. 

İlk gruptaki fareler istedikleri zaman istedikleri kadar yemek yerken diğerlerine bazı kısıtlamalar kondu.

İki gruptaki hayvanlara her gün taban kalorilerinin yalnızca yüzde 60 veya yüzde 80'i verilirken, diğer iki gruptakilere aralıklı oruç uygulandı. Bir grup hafta bir gün, diğeri de haftada iki gün üst üste yemek yemedi ve geri kalan günlerde istedikleri gibi beslendi.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 9 Ekim Çarşamba günü yayımlanan çalışmada, ilk gruptaki farelerin ortalama 25 ay yaşadığı kaydedildi.

Aralıklı oruç gruplarındaki hayvanların ortalaması 28 ay, taban kalori alımı yüzde 80 kısıtlananların da 30 aydı. Yüzde 60 grubundakiler ise ortalama 34 ayla en uzun yaşayanlar oldu.

Araştırmacılar düşük kalorili diyetlerin, vücuttaki yağ oranı ve glukoz seviyelerinden bağımsız olarak farelerin yaşamını uzattığını söylüyor. Bu ölçütler genellikle sağlık ve yaşlanmanın göstergeleri kabul edilse de yeni çalışma bu kanıya gölge düşürüyor. 

Çalışmadaki en önemli bulgulardan biri de zayıflamayla ilgiliydi. Şaşırtıcı bir şekilde en uzun yaşayan fareler, genellikle en az kilo verenlerdi.

Diğer yandan en çok zayıflayan hayvanların ömrünün kısa, enerjisinin düşük, bağışıklık ve üreme sistemlerinin de zayıf olduğu görüldü. 

Çalışmaya liderlik eden Prof. Gary Churchill, "Çalışmamız gerçekten de dayanıklılığın önemine işaret ediyor" diyerek ekliyor: 

En dayanıklı hayvanlar stres ve kalori kısıtlaması karşısında bile kilolarını korudu ve en uzun yaşayanlar da onlar oldu.

Bulgular her ne kadar önemli olsa da insanlara uyarlanıp uyarlanamayacaklarını söylemek henüz tam olarak mümkün değil.

Ayrıca kalori kısıtlaması ömrü daha çok uzatmasına karşın bu gruptaki hayvanların yaşam süresi birkaç aydan 4,5 yıla kadar değişkenlik gösterdi. 

Araştırmacılar bu duruma genetik faktörlerin yol açtığını tespit etti. Bu durum genetiğin beslenme biçiminden daha önemli bir rol oynadığına işaret ederken Prof. Churchill şöyle diyor:

Uzun süre yaşamak istiyorsanız beslenme biçimi gibi, yaşamınız süresince kontrol edebileceğiniz şeyler var fakat asıl ihtiyacınız olan şey, çok yaşlı bir büyükanne.

Uzun yaşam uzmanı Dr. Andrew Steele, yer almadığı çalışmanın bulgularını etkileyici bulsa da tartışmalara son noktayı koymadığını söylüyor. BBC Science Focus'a konuşan Dr. Steele "Etkileyici ve bilinenlere ters düşen bir sonuç" diyerek ekliyor:

Ancak fareler, küçük insanlar değil. Bu yüzden bu sonuçları insanlara uyarlarken çok dikkatli olmak gerekiyor.

Independent Türkçe, Science Daily, BBC Science Focus, Nature