Beyin taramalarıyla depresyonun 6 ayrı türü tanımlandı

Kişiye yönelik daha etkili tedaviler uygulanabilir

Araştırmacılar depresyondan muzdarip kişilerin yüzde 30 ila 40'ının, bir tedavi yöntemini denedikten sonra semptomlarının iyileşmediğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar depresyondan muzdarip kişilerin yüzde 30 ila 40'ının, bir tedavi yöntemini denedikten sonra semptomlarının iyileşmediğini söylüyor (Pexels)
TT

Beyin taramalarıyla depresyonun 6 ayrı türü tanımlandı

Araştırmacılar depresyondan muzdarip kişilerin yüzde 30 ila 40'ının, bir tedavi yöntemini denedikten sonra semptomlarının iyileşmediğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar depresyondan muzdarip kişilerin yüzde 30 ila 40'ının, bir tedavi yöntemini denedikten sonra semptomlarının iyileşmediğini söylüyor (Pexels)

Bilim insanları depresyonun 6 ayrı alt türü olduğunu tespit etti. Bulgular daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi açısından büyük umut vaat ediyor. 

Dünya genelinde yaklaşık 280 milyon kişinin muzdarip olduğu depresyon genellikle psikoterapi, ilaç veya beynin elektrikle uyarılmasıyla tedavi ediliyor. 

Pek çok hastanın bir tedavi yöntemini denedikten sonra semptomlarında iyileşme görmemesinden yola çıkan araştırmacılar, kişiye yönelik tedaviler geliştirme amacıyla yaklaşık bin kişiyle bir çalışma yürüttü.

Bulgularını Nature Medicine adlı bilimsel dergide yakın zamanda yayımlanan makalede açıklayan ekip, daha önce depresyon veya anksiyete bozukluğu tanısı almış 801 kişinin yanı sıra 137 sağlıklı bireyin beynini MR taramalarıyla inceledi. 

Araştırma kapsamında beynin depresyonla ilişkili olduğu bilinen bölgeleri, katılımcılar uyurken ve çeşitli testlere tabi tutulurken izlendi. Bilim insanları beyindeki belli yolların aktivitesine göre depresyon veya anksiyetenin 6 ayrı türünü belirledi.

Daha sonra 250 kişi rasgele bir şekilde, üç antidepresandan biri veya konuşarak yapılan terapi yoluyla tedavi aldı.  

Beynin depresyon ve problem çözmeyle bağlantılı bölümlerinde daha fazla aktivite görülen kişilerde terapi daha iyi sonuç verdi. Öte yandan beynin dikkatle ilgili bölümünde düşük aktiviteye sahip kişiler konuşarak yapılan terapiden pek fayda alamadı.

Venlafaksin adlı antidepresana en olumlu tepkiyi verenlerse beynin bilişsel bölümünde aşırı derecede aktivite saptanan kişilerdi. Buraki aşırı aktivite; anksiyete, hayattaki deneyimlere karşı ilgisizlik ve sosyal etkileşimler gibi korkulara verilen tepkilerdeki düzensizlikle ilişkilendiriliyor.

İki türde herhangi bir tedavi yöntemine yanı verilmezken, bir türden muzdarip kişilerin MR taramalarının, sağlıklı katılımcılardan farklı olmadığı görüldü. Çalışmanın kıdemli yazarı Dr. Leanne Williams bunun, depresyonun altında yatan beyin biyolojisinin tamamen keşfedilmediği anlamına gelebileceğini söylüyor.

Araştırmanın bulguları farklı depresyon veya anksiyete türlerinden muzdarip kişilere daha etkili tedaviler sunulmasının önünü açabilir. Çalışmanın ortak yazarı Dr. Jun Ma şöyle diyor:

Beyin fonksiyonları hakkında bilgi sahibi olmak... bireylere yönelik daha net tedavi ve reçetelerin hazırlanmasını sağlayacaktır.

Araştırmada yer almayan psikoterapist Dr. Jonathan Alpert, çalışmanın iyi yürütülmesine karşın ön bir çalışma gibi değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. 

Dr. Alpert araştırmada psikoterapinin sadece bir yöntemine ve yalnızca üç antidepresana başvurulmasını bir sorun olarak değerlendiriyor. Psikoterapist, araştırmacıların bundan sonra katılımcılara rasgele değil depresyon türüne göre tedavi uygulayarak sonuçları uzun vadede takip etmesini öneriyor. 

Independent Türkçe, CNN, Science Alert, Nature Medicine



Kalp krizi ölümleri 50 yılda yüzde 90 azaldı: Uzmanlar üç hastalık riskine dikkat çekiyor

Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)
Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)
TT

Kalp krizi ölümleri 50 yılda yüzde 90 azaldı: Uzmanlar üç hastalık riskine dikkat çekiyor

Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)
Uzmanlar, aritmi, kalp yetmezliği ve hipertansif kalp hastalığı kaynaklı ölümlerin arttığı uyarısı yapıyor (Unsplash)

Yeni bir çalışma ABD'de kalp krizi ölümlerinin 50 yılda yaklaşık yüzde 90 azaldığını ancak diğer kalp rahatsızlıklarının yükselişe geçtiğini gösteriyor.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden araştırmacılar Journal of the American Heart Association'da çarşamba günü yayımlanan çalışmada, 1970-2022 döneminde 25 yaş ve üstü yetişkinler arasında kalp hastalığına bağlı ölüm oranlarını yaşa göre analiz etti.

Araştırmacılar genel kalp hastalığı ölümlerinin 50 yılda yüzde 66 azaldığını, bunun başlıca nedeninin kalp krizi ölümlerindeki yüzde 89'luk düşüş olduğunu tespit etti.

Kalp krizi 1970'te kalp hastalığından kaynaklı ölümlerinin yarısından fazlasından sorumluyken, 2022'ye gelindiğinde üçte birinden daha azını oluşturuyordu.

Kaliforniya'daki Stanford Tıp Fakültesi'nde iç hastalıkları asistanlığında ikinci yılında olan Sara King, başyazarı olduğu çalışma hakkında, "Son 50 yılda yaşanan bu gelişme, kalp krizi ve diğer iskemik kalp hastalığı türlerinin tedavisinde elde edilen inanılmaz başarıları yansıtıyor" diyor.

İnsanların, bir zamanlar idam fermanı olarak görülen ilk akut kardiyak olaylardan kurtulmasını sağlama yolunda büyük adımlar atıldı.

Olay yerindeki daha fazla kişinin kalp masajı yapması, erken kalp krizi belirtilerine dair farkındalığın artması, tedavilerin iyileştirilmesi ve sigara yasağı gibi gelişmeler kalp krizi ölümlerinin azalmasına katkı sağladı.

Ancak uzmanlar, kalp krizinden kurtulan kişi sayısı artarken, diğer kalp hastalığı türlerinin yükselişe geçtiğine dair uyarıyor.

Kalbin çok hızlı, çok yavaş ya da düzensiz atması anlamına gelen aritmiden kaynaklanan ölümler yüzde 450, kalp yetmezliğinden kaynaklanan ölümlerse yüzde 146 oranında arttı.

Hipertansif kalp hastalığı ölümleri ise uzun süreli yüksek tansiyonun etkisiyle yüzde 106 oranında arttı. Araştırmacılar bu yükselen ölüm nedenlerini ABD'deki obezite, diyabet ve yüksek tansiyona bağlıyor.

ABD'deki obezite oranı 1970'ten 2022'ye kadar yüzde 15'ten yüzde 40'a yükseldi. Yetişkinlerin neredeyse yarısı artık tip 2 diyabet hastası ve yüksek tansiyon oranları 1978'den 2022'ye kadar yüzde 30'dan neredeyse yüzde 50'ye çıktı.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde araştırmadan sorumlu dekan yardımcısı ve öğretim üyesi olan, çalışmanın kıdemli yazarı Dr. Latha Palaniappan şöyle diyor: 

Artık vakaları önleyerek insanların güçlü, sağlıklı kalplerle yaşlanmasını sağlamaya odaklanmak gerekiyor ve önleme çalışmaları çocukluk kadar erken bir dönemde başlayabilir.

Amerikan Kalp Derneği'nin "Hayatın Temel 8'i" listesi, kalp hastalığı riskini azaltmak için atılması gereken temel adımları şöyle özetliyor: sağlıklı beslenmek, kilo kontrolü, sigarayı bırakmak, daha fazla egzersiz yapmak, uykuyu iyileştirmek ve sağlıklı kolesterol, kan basıncı ve kan şekeri seviyelerini korumak.

Independent Türkçe