Hindistan'dan ilk M çiçeği vakasına dair açıklama

M çiçeği genellikle grip semptomlarıyla lezyonlara yol açıyor ve çocuklar, hamile kadınlar ve bağışıklık yetmezliği olanlar için daha fazla risk teşkil ediyor (Reuters)
M çiçeği genellikle grip semptomlarıyla lezyonlara yol açıyor ve çocuklar, hamile kadınlar ve bağışıklık yetmezliği olanlar için daha fazla risk teşkil ediyor (Reuters)
TT

Hindistan'dan ilk M çiçeği vakasına dair açıklama

M çiçeği genellikle grip semptomlarıyla lezyonlara yol açıyor ve çocuklar, hamile kadınlar ve bağışıklık yetmezliği olanlar için daha fazla risk teşkil ediyor (Reuters)
M çiçeği genellikle grip semptomlarıyla lezyonlara yol açıyor ve çocuklar, hamile kadınlar ve bağışıklık yetmezliği olanlar için daha fazla risk teşkil ediyor (Reuters)

Hindistan salı günü, ilk M çiçeği vakasının mevcut küresel sağlık kriziyle bağlantılı olan daha ölümcül türden değil virüsün eski türünden olduğunu açığa kavuşturdu.  

Hindistan Sağlık Bakanlığı, virüsten etkilenen bir ülkeden gelen genç erkekte görülen M çiçeği türünün mevcut salgından olmadığını bildirdi.

Vaka, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) ilan ettiği halk sağlığı acil durumuyla bağlantılı olan Klad 1 değil, Klad 2 türündendi.

Klad 2, 2022'de bir halk sağlığı acil durumuna yol açmıştı fakat görece hafif kabul edilmişti. Klad 1'in ölüm oranıysa yüksek ve onun mutasyona uğramış türü Klad 1b kısa sürede yayıldı.

Hindistan henüz yeni türle bağlantılı bir vaka bildirmedi fakat tetikte olunması için ulusal bir uyarı yayımladı.  

Sağlık Bakanlığı, üst düzey yetkililerin özellikle tıbbi tesislerdeki kamu sağlığı hazırlıklarını denetlemesi için eyalet yönetimlerine talimat verdi. Fakat bakanlık "yersiz paniğe" karşı korunmanın "elzem" olduğunu da ekledi.

Bakanlık daha önce "Yakın zamanda M çiçeği virüsünün görüldüğü bir ülkeden seyahat eden genç bir erkek hasta, şüpheli vaka olarak tanımlandı" diye açıklamıştı.

Kuzey'deki Haryana eyaletinin Hisar kentinden 26 yaşındaki hasta, Klad 2 testi pozitif çıktıktan sonra Delhi'de bir hastaneye kaldırılmıştı.

Bakanlık "Vaka, belirlenmiş protokollere uygun şekilde ele alınıyor ve potansiyel kaynakları tespit etmek ve ülkedeki etkisini ölçmek üzere temas takibi sürüyor" dedi.

Geçen ay DSÖ, değiştirilmeden önce maymun çiçeği diye adlandırılan M çiçeğinin "uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumu oluşturduğunu" açıklayarak en yüksek uyarı seviyesini vermişti.

Doktorların halihazırda Burundi, Ruanda, Uganda ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi birçok Afrika ülkesini etkileyen yeni ve daha ölümcül Klad 1b türüne dair endişelerinin ardından DSÖ, virüsün yayılmasını engellemek üzere 135 milyon dolarlık bir plana destek vermesi için üye devletlere çağrı yapmıştı.

15 Ağustos'ta İsveç, Avrupa'nın ilk Klad 1b vakasını bildirmişti. Asya'da ise Tayland 22 Ağustos'ta ilk vakasını bildirmiş, ardından Pakistan ve Filipinler de şüpheli vakalar açıklamıştı.

Independent Türkçe



İçeceğinizi sıcak mı yoksa soğuk mu içtiğiniz ruh halinizi ve psikolojik rahatlığınızı ortaya koyuyor

İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)
İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)
TT

İçeceğinizi sıcak mı yoksa soğuk mu içtiğiniz ruh halinizi ve psikolojik rahatlığınızı ortaya koyuyor

İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)
İçeceğin sıcaklığı ruh sağlığını nasıl etkiliyor? (Pexels)

British Journal of Nutrition dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, çay ve kahve gibi sıcak ya da soğuk içeceklerin sıcaklığı ve içildikleri saatin ruh halini ve genel sağlığı etkileyebileceğini ortaya koydu.

Şarku’l Avsat’ın Fox News'ün haberinden aktardığına göre Asya ve Amerikan kökenli 400'den fazla ABD’li yetişkinin katıldığı araştırmanın yazarlarına göre geleneksel Asya tıbbında eski çağlardan beri bilinen yiyecek ve içeceklerin sıcaklığı, anksiyete, uykusuzluk ve sindirim bozuklukları ile somut bir şekilde bağlantılı.

Çalışma, Asyalı katılımcılar arasında sıcak aylarda soğuk içecek tüketiminin artmasının aşağıdaki durumlarla ilişkili olduğuna işaret etti:

*Artan kaygı.

*Uyku bozuklukları.

*Karında daha fazla dolgunluk hissi.

Amerikan katılımcılar ise kışın sıcak içecek içtiklerinde uykularının düzeldiğini ve hem depresyonlarının hem de sindirim sorunlarının azaldığını bildirdiler.

Araştırmacılar, bu farklılıkları kültürel tüketim alışkanlıklarına ve bireysel ısı duyarlılığına bağlarken etkilerin ‘soğuk elleri’ olan katılımcılar arasında daha güçlü olduğunu ve Asya alt grupları arasında belirgin farklılıklar olduğunu belirtiyorlar. Sonuçların doğrudan bir nedensellik değil, ilintiyi gösterdiğini ve verilerin katılımcıların kendi beyanlarına dayandığını vurguladılar.

San Diego Eyalet Üniversitesi (SDSU) tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bu çalışma, ABD’de sıcak ve soğuk yiyecek ve içeceklerin tüketimini çeşitli sağlık sonuçlarıyla doğrudan ilişkilendiren ilk çalışma ve artan anksiyete, uykusuzluk ve sindirim bozuklukları oranlarının ele alınması açısından önemli sonuçlar doğuruyor.”

SDSU’dan epidemiyoloji uzmanı Doç. Dr. Tianying Wu, bu araştırmanın ‘sıcak ve soğuk içecek tüketiminin sağlık sonuçlarıyla nasıl bağlantılı olduğuna dair içgörü sağladığını’ açıkladı.

Doç. Dr. Wu, şunları söyledi:

“Sıcak ve soğuk içeceklerin tüketiminin gerek evde gerekse restoranlarda olsun, ABD’de günlük yaşamın rutin bir parçası olduğu göz önüne alındığında, bu bulgular günlük sağlık seçimleriyle büyük ölçüde ilgili.”

Bir sonraki adımın daha titiz müdahaleci ve prospektif çalışmalar yürütmek olduğunu belirten Doç. Dr. Wu, “Çünkü etkiler yaşa ve sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir. Örneğin yaşlılar veya dolaşım bozukluğu olanlar soğuğun etkilerine daha duyarlı olabilirler” diye ekledi.

Sağlık ve mesleki terapi uzmanı Jessica Mack ise Fox News'e yaptığı açıklamada, sıcak yiyecek ve içeceklerin tüketilmesinin vücudun strese verdiği tepki üzerinde somut bir etkisi olabileceğini söyledi.

New York’ta yaşayan bir terapist, sıcaklığın gevşemeyi sağlayan parasempatik sinir sistemini uyarmaya yardımcı olabileceğini ve serotonin gibi ruh halini düzenleyen kimyasalların salınımını etkileyebileceğini açıkladı.

Sıcak içeceklerin vagus sinirini (beynin tabanından başlayarak boyun, göğüs ve karın bölgelerine kadar uzanan en uzun kafa siniri) uyararak kalp atış hızını düşürdüğünü ve sakinlik hissini artırdığını belirten aynı terapiste göre sıcaklık psikolojik olarak güvenlik ve rahatlık ile ilişkilendirildiğinden çay veya sıcak çorba içmek gibi basit bir şey bile bedenin ve zihnin savaş ya da kaçış modundan çıkmasına yardımcı olabilir.

SDSU araştırması, sabahları bir fincan kahve içmenin ruh halini iyileştirebileceğini ortaya koyan başka bir araştırmanın yayınlanmasından kısa bir süre sonra yayınlandı. Araştırmada 200 genç dört hafta boyunca izlendi. Çalışmanın yazarları, katılımcıların kafein bağımlılığı olmasa bile enerjilerinde ve mutluluklarında artış olduğunu gözlemledi.


Yapay zekadan sağlıklı yaşamın sırları

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yapay zekadan sağlıklı yaşamın sırları

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yapay zeka kullanan yeni bir çalışma, yediğimiz yiyeceklerin miktarı ve türüyle sağlıklı beslenme düzenimizi ne kadar tutarlı uyguladığımızın insan sağlığını etkileyen temel faktörler olduğunu ortaya koyuyor.

İsviçre’nin Lozan kentindeki Federal Teknoloji Enstitüsü’nde görevli araştırmacılar, hangi yiyecekleri ve ne kadar düzenli yediğimizin bağırsak sağlığını belirlemede en kritik faktörler olduğunu söylüyor.

Çalışmalar, lif, meyve, sebze ve kuruyemiş açısından zengin beslenmeyi, bağırsak mikrobiyotasının daha zengin olması ve daha iyi sindirim sağlığıyla ilişkilendiriyor.

Bağırsak mikropları, sindirim sistemimizde yaşayan bakteriler, virüsler, mantarlar ve diğer mikroorganizmalardır. Bazıları sağlığa yararlıyken, bazıları zararlı olabilir.

Nature Communications adlı akademik dergide yayımlanan yeni araştırma, sağlıklı bir beslenme düzenine uymanın bağırsak sağlığı için yediğimiz yiyeceklerin türü veya miktarı kadar hayati önem taşıdığını ilk kez gösteriyor.

Yapay zeka analiziyle desteklenen çalışma, düzenli olarak meyve, sebze ve tahıl tüketmenin sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası geliştirmek için çok önemli olduğuna işaret ediyor. Çalışmanın yazarlarından Marcel Salathé, "Bu araştırma, sağlıklı gününüzde aşırı sebze yiyip haftanın veya ayın geri kalanında sağlıksız bir şekilde beslenemeyeceğinizi açıkça gösteriyor" dedi.

Aslında çalışmamız, sağlıklı gıdaların düzensiz tüketiminin bağırsak mikrobiyotası üzerindeki birçok faydalı etkisini ortadan kaldırdığını gösteriyor. Bu, gelecekteki çalışmaların yalnızca insanların ne yediğine değil, zaman içinde ne yediklerinin kalıplarına da bakması için gerçek bir teşvik.Y

vfev
Yemek salonunda öğle yemeği (Alonso Nichols/Tufts Üniversitesi/Eurekalert)

Dışkı örneklerini değerlendirmek için gelişmiş yapay zeka teknikleri, kişinin mikrobiyotası üzerinen diyetini ve tersini tahmin etmek için giderek daha fazla kullanılıyor.

Araştırmacılar, kişinin bağırsak mikrobiyotasının ne yediğini ve bunun tersini yüzde 85'e varan doğrulukla gösterdiğini buldu.

Dr. Salathé, "Dışkı örneğinden bu tür verileri elde etmek nispeten kolay ancak birinin diyetini anlamak son derece zor; bu, elde etmesi zor bir veri" dedi.

Son çalışma, "Yiyecek ve Sen" çalışmasına katılan yaklaşık bin kişinin beslenme bilgilerini değerlendirdi.

Veriler, İsviçre enstitüsü tarafından geliştirilen MyFoodRepo uygulaması aracılığıyla toplandı.

Uygulamanın yapay zeka sistemi, verileri besin içeriği açısından analiz etti ve analiz daha sonra araştırmacılar tarafından incelendi.

Çalışmanın baş yazarı Rohan Singh, "Tarihsel olarak beslenme araştırmaları, gıda sıklığı anketlerine ve 24 saatlik diyet anımsamalarına dayanıyordu. Teoride birinden yediği her şeyi yazmasını isteyebilirsiniz ancak pratikte neredeyse imkansız olduğu için yapılmıyor" dedi.

Araştırma, genellikle kademeli olarak gelişen yaşam tarzına dayalı bağırsak rahatsızlıklarına dair içgörüler sunuyor.

Dr. Singh, "Beslenme bu hastalıklara en büyük katkıda bulunan faktörlerden biri olduğundan, bizimki gibi analizler, kişinin beslenmesinde nelerin iyileştirilebileceğini değerlendirebilir" diye belirtti.

Yapay zeka daha sonra insanların gıda tüketimini buna göre ayarlamalarına yardımcı olabilir.

Bu bulgular ışığında araştırmacılar, beslenme kılavuzlarının yalnızca gıda türleri ve miktarlarını değil, aynı zamanda sağlıklı beslenme alışkanlıklarının düzenliliğini de vurgulayacak şekilde güncellenmesi çağrısında bulunuyor.

Yeni verileri ultra işlenmiş gıdalarda bulunan emülgatörler gibi gıda katkı maddeleriyle bağırsak mikrobiyotası arasındaki bağlantıyı araştırmak için kullanmayı umuyorlar. Dr. Salathé, "Bu katkı maddelerinden bazılarının mikrobiyotanızı gerçekten olumsuz etkileyebileceği yönünde güçlü bir hipotez var ve bunun gerçekten de böyle olabileceğine dair bazı erken belirtilere sahibiz" dedi.

Independent Türkçe


Alzheimer araştırması: Erkeklerin beyni daha hızlı küçülüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Alzheimer araştırması: Erkeklerin beyni daha hızlı küçülüyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni araştırma, Alzheimer hastalığı kadınlarda daha sık teşhis edilse de erkeklerin beyinlerinin kadınlardan daha hızlı küçüldüğünü gösteriyor.

Alzheimer Derneği'ne göre, 7 milyondan fazla Amerikalı Alzheimer hastası var ve 2050'ye kadar bu sayının yaklaşık 13 milyona ulaşması bekleniyor. Dernek, 45 yaşında Alzheimer'a yakalanma riskinin kadınlarda beşte bir, erkeklerde ise onda bir olduğunu belirtiyor.

Proceedings of the National Academy of Sciences adlı akademik dergide yakın zamanda yayımlanan çalışma, sağlıklı beyin yaşlanmasındaki cinsiyet farklılıklarının, kadınlara neden daha sık Alzheimer teşhisi konulduğunu açıklayıp açıklamadığını belirlemeyi amaçlıyor.

Araştırmacılar, 17 ila 95 yaşındaki yaklaşık 5 bin katılımcının 12 binden fazla beyin MR'ını inceledi ve erkek beyinlerinin kadınlarınkine göre daha fazla bölgede daha hızlı küçüldüğünü buldu. Çalışmaya göre hafıza, duygu ve duyu işlemeyle ilgili alanlar özellikle etkilenmişti.

Çalışma, kadınların beyinlerinin ventriküllerinde biraz daha fazla genişleme olduğunu ortaya koydu. Ventriküller, beynin içindeki sıvı dolu boşluklardır.

Çalışmanın baş yazarı, Norveç'teki Oslo Üniversitesi'nden Anne Ravndal, Fox News Digital'a, "Bulgularımız erkeklerin daha fazla bölgede daha fazla yapısal beyin gerilemesi yaşadığını gösteriyor; bu da normal beyin yaşlanmasının Alzheimer oranlarındaki cinsiyet farkını açıklamadığı anlamına geliyor" diye konuştu.

Ravndal, çalışmanın sonuçlarının "uzun ömür, tanı kalıpları veya biyolojik faktörlerdeki farklılıklar gibi diğer olası açıklamalara işaret ettiğini" söyledi.

Alzheimer'ın kadınlarda yaygınlığı hakkında ortaya atılan bir teori, yaşlanmanın hastalık için birincil risk faktörü olması ve kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasına dayanıyor.

Kaiser Permanente Kuzey Kaliforniya Araştırma Bölümü'nden Paola Gilsanz, Alzheimer Derneği'nin 2020 tarihli makalesinde, "Bu dengesizliğin nedeni belirsiz. Uzun ömür bir açıklama olarak görülüyor çünkü yaş, bunama için çok güçlü bir risk faktörü" yazmıştı.

Ama artık bunun her şeyi açıklamadığını görüyoruz. Bu yüzden biyolojik, sosyal veya kültürel faktörler de dahil çeşitli faktörlere bakıyoruz.

Independent Türkçe