ABD sağlık yetkilileri, Alzheimer teşhisini mümkün kılan ilk kan testini onayladı

 ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) Maryland, White Oak'taki genel merkezi (Reuters)
 ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) Maryland, White Oak'taki genel merkezi (Reuters)
TT

ABD sağlık yetkilileri, Alzheimer teşhisini mümkün kılan ilk kan testini onayladı

 ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) Maryland, White Oak'taki genel merkezi (Reuters)
 ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) Maryland, White Oak'taki genel merkezi (Reuters)

ABD sağlık yetkilileri dün Alzheimer hastalığını teşhis edebilen ilk kan testini onayladı. Bu, hastaların nörodejeneratif hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için ilaçları daha erken almaya başlamalarını sağlayabilir.

Fujirebio Diagnostics tarafından geliştirilen test, kandaki iki proteinin seviyesini ölçüyor. Bu oranın, Alzheimer hastalığının bir özelliği olan ve daha önce sadece beyin taramaları veya beyin-omurilik sıvısı analizleriyle tespit edilebilen, beyindeki beta-amiloid plakların varlığıyla bağlantılı olduğu belirtiliyor.

FDA'dan Marty Makary, "Alzheimer hastalığı, meme kanseri ve prostat kanserinin toplamından daha fazla sayıda insanı etkiliyor" dedi. "65 yaş üstü kişilerin yüzde 10'unun Alzheimer hastası olduğunu ve bu sayının 2050 yılına kadar iki katına çıkmasının beklendiğini" belirten Makary, "Bu test gibi yeni tıbbi ürünlerin onlara yardımcı olacağı umudunu" dile getirdi.

Alzheimer hastalığı için şu anda onaylı iki ilaç bulunmaktadır.Bunlar, amiloid plak ve yavaş bilişsel gerilemeyi sınırlı bir ölçüde hedef alır, ancak kesin bir tedavi sağlamazlar.

Nörologlar da dahil olmak üzere bu iki ilacın savunucuları, bunların hastalara birkaç ay daha fazla bağımsızlık kazandırabileceğine ve erken verildiklerinde daha etkili olduğuna inanıyor.

Klinik çalışmalarda kan testi sonuçlarının PET beyin taramaları ve beyin-omurilik sıvısı analizlerinden elde edilen sonuçlarla oldukça benzer olduğu görüldü.

ABD Sağlık Bakanlığı'na bağlı Cihazlar ve Radyolojik Sağlık Merkezi'nden Michelle Tarver, yeni testin onaylanmasının "Alzheimer hastalığının teşhisinde önemli bir dönüm noktası" olduğunu söyledi. "Bu, hastalığın daha erken evresinde ABD'deki hastalar için tedaviyi daha kolay ve daha erişilebilir hale getiriyor"dedi.

Test, bilişsel gerileme belirtileri gösteren hastalar için klinik olarak onaylanmıştır ve sonuçların yorumlanmasında diğer klinik bilgiler de dikkate alınmaktadır.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Alzheimer hastalığı, bunamanın en yaygın şeklidir. Hastanın durumu zamanla kötüleşerek giderek hafıza ve bağımsızlık kaybına yol açar.



Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
TT

Yiyeceklerin yapısının tokluk hissinde rol oynayabileceği tespit edildi

Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)
Besin değeri aynı olan gıdaların hücre yapısındaki farklılıklar, tokluk hissinde kayda değer bir etki yaratabiliyor (Unsplash)

Bilim insanları yiyeceklerin yapısının tokluk hissini etkileyebildiğini tespit etti. 

Obezite gibi hastalıkların artışında modern beslenme alışkanlıkları kritik bir rol oynuyor. Ultra işlenmiş gıdalar da bu sorunun temel nedenleri arasında sayılıyor.

Öte yandan bu yiyecekler genellikle yağ, şeker ve tuz gibi sağlığa risk teşkil ettiği bilinen besinleri de yüksek miktarda içeriyor. Uzmanlar gıdaların nasıl "işlendiğinin" gözden kaçabileceğini söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Imperial College London ve Quadram Enstitüsü'nden araştırmacılar gıdaların yapısının, etkilerini nasıl değiştirdiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Bulguları hakemli dergi Nature Metabolism'de yayımlanan çalışmada 10 sağlıklı yetişkin 4 günlüğüne bir kliniğe yerleştirildi. Katılımcılara beslenme sondası takılarak mide ve üst ince bağırsaklarından düzenli numune alındı. Böylece gıdaların nasıl sindirildiği ve bunun bağırsaktaki metabolizma sonucu ortaya çıkan maddeleri nasıl etkilediği değerlendirildi.

Katılımcılar, hücreleri kırılmış veya bütün haldeki nohut unundan yapılan lapalarla beslendi. Yani bir lapadaki nohutlar, geleneksel nohut unu yapımında olduğu gibi doğal hücre yapısı bozulacak şekilde işlenmişti. Diğerindeyse hücrelerin bozulmaması için farklı bir işlem uygulandı.

Araştırmacılar, besin değerleri birebir aynı olan bu gıdaların vücutta farklı etkilere yol açtığını gözlemledi. 

Hücre yapısı bozulan nohut unundan yapılan lapa, daha hızlı sindirilerek kandaki glikoz seviyesini, diğer lapaya kıyasla 2 ila 4 kat daha fazla yükseltti.

Parçalanmamış hücrelere sahip gıda ise daha yavaş sindirildi. Ayrıca iştahı bastırmasıyla bilinen GLP-1 ve PYY hormonları daha uzun süre boyunca salgılandı. Katılımcılar da daha uzun süre tokluk hissettiğini bildirdi. 

Çalışmanın çok az kişiyle yapılmış olması gibi önemli bir sınırlılığı var. Ancak bulgular obezite ve tip 2 diyabetle mücadelede, gıdaların yapısının kayda değer bir rol oynayabileceğine işaret ediyor.

Makalenin yazarlarından Gary Frost "Gıdaların yapısının değiştirilmesi, nihayetinde halkı tip 2 diyabet gibi kronik hastalıklardan korumaya katkı sağlayabilir ve bu araştırma bu yüzden çok heyecan verici" diyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Mingzhu Cai ise zayıflama iğnelerinin başarısına değinerek şu ifadeleri kullanıyor:

Ozempic gibi GLP-1 agonistleri hakkında çok fazla tartışma dönüyor. Doğal GLP-1 seviyeleri asla bu ilaçların dozuna ulaşmayacak olsa da nasıl ve nerede salındığını anlayarak vücudumuzun üretebileceği dozları artırma şansımız var.

Bulgular, gıdaların işlenme biçimindeki farklılıkların yalnızca tokluk hissini artırmakla kalmayıp daha sağlıklı sonuçlar da doğurabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Imperial College London, Quadram Enstitüsü, Nature Metabolism