ABD-Çin rekabeti ve Ortadoğu'nun değişim arzusu

Ortadoğu'da ABD ile Çin arasındaki rekabet çerçevesinde kurulan yeni ittifaklar

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD-Çin rekabeti ve Ortadoğu'nun değişim arzusu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Bilal Y. Saab & Melissa Horvath*

ABD’nin Hint ve Pasifik okyanusları ile Avrupa merkezli yeni küresel öncelikleri nedeniyle, Ortadoğu'daki hegemonyasında gerileme olması kaçınılmazdı. Ancak bu tarihi değişim, beraberinde, yalnızca Washington için değil, ABD'nin bölgesel ortakları için de bir stratejik belirsizliğe ve kafa karışıklığına yol açtı.

Washington'ın Ortadoğu'daki bu yeni, çekişmeli ortamda etkili bir şekilde hareket edebilmesi ve özellikle Çin'in dünyanın bu hayati öneme sahip bölgesine sızmasına karşı koymak için, politikasında netliğe ve bölgesel ortaklarıyla ilişkilerini ustaca yönetmeye ihtiyacı var.

ABD’nin Ortadoğu’daki Arap ortakların kendisine tamamen bağlı olmasını gerektiren ve İran’ın ortak düşman olarak görülmesine dayanan eski politikası artık ne iyiye ne de kötüye gidiyor. Ekonomik çıkarlar birçok bölgesel gücü Çin ile ticari faaliyetleri artırmaya ve onunla daha fazla ticaret anlaşması yapmaya iterken, Körfez ülkelerinin güvenlik konusundaki yeni diplomatik yaklaşımı; İran'la ilişkileri sakinleştirmeyi ve normalleşmeyi öngörüyor.

Dolayısıyla ABD’nin özellikle Çin ile rekabet konusunda yeni oyunun kurallarını oluşturması ve bu kuralları dikkatli bir şekilde formüle edip hem iç kamuoyuna hem de yurtdışına etkili bir şekilde iletilmesi gerekiyor.

Değişim arzusu

Washington’ın kendi tercihlerini Arap ortaklarına empoze edebildiği ya da en azından onları kesin olarak bilgilendirebildiği zamanlar çoktan geçti. Washington artık bölgede bir zamanlar sahip olduğu nüfuzu yitirmeye başladı. Arap ortakları da ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini ve İran'ın saldırganlığına karşı hoşgörüsünü bölgeyi terk etme eğilimi olarak yorumladıktan sonra bu nüfuza olan güvenleri azaldı.

Washington'ın bölgedeki benzersiz askeri varlığına rağmen Arap ortaklarının Çin ile ilişkilerine ilişkin korkuları ve eğilimleri ne olursa olsun, onlarla gerçekçi, alçakgönüllü ve şeffaf bir şekilde ilgilenmesi gerekiyor.

ABD'li yetkililer, bölgedeki ortaklarının Çin ile ekonomik ilişkilerinin seviyesini düşürmelerini istemenin mümkün olmadığının gayet iyi farkındalar. Örneğin Çin, Suudi Arabistan'ın en büyük ticaret ortağıdır. Bunun yanı sıra Arap ortaklarının Pekin'le olan siyasi bağlarını sınırlamaya çalışmanın da iyi bir fikir olmadığını biliyorlar. İki taraf arasındaki büyük yakınlaşma, devletlerin iç işlerine karışmama ilkesi uyarınca muhtemelen aralarında daha fazla iş birliğinin önünü açacaktır.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan Al Suud, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Çinli mevkidaşı Qin Gang, Pekin'de yaptıkları görüşmede tokalaşırken, 6 Nisan 2023

“Washington’ın kendi tercihlerini Arap ortaklarına empoze edebildiği ya da en azından onları kesin olarak bilgilendirebildiği zamanlar çoktan geçti. Washington artık bölgede bir zamanlar sahip olduğu nüfuzu yitirmeye başladı.”

Daha güçlü savunma ilişkisi

Savunma ve güvenlik, Washington'ın Arap ortaklarıyla siyasi bir gündem oluşturmak ve bu gündemi ilerletmek için yeterli alana sahip olduğu başlıca alanlardır. Washington'ın karşı karşıya olduğu başlıca zorluk -ki bu oldukça büyük bir sorundur- Arap ortaklarını bir yandan resmi bir savunma anlaşması ve resmi güvenlik garantileri taahhüdü gibi yerine getiremeyeceği vaatlerde bulunmaktan kaçınırken Çin ile askeri iş birliğinden kaçınmaya itmektir.

ABD, başlıca ortaklarıyla ortak çıkarları, öncelikleri ve hedefleri tanımlamak için stratejik, karşılıklı yarar sağlayan ve şu anda Washington ile Ukrayna arasında yürürlükte olan anlaşmalara benzer çerçeve anlaşmaları müzakere edebilir. Bu anlaşmalar, ABD'nin verdiği sözlerini yerine getirmesini sağlayan ve bölgesel yeteneklerini artıran silah transferlerine, ortak eğitim ve tatbikat planlarına, önceden var olan iş birliği programlarına ve teçhizata yönelik olacaktır.

Bu olası anlaşma (ya da anlaşmalar) uyarınca Washington’ın yapması gerekenlerin başında silah transferlerini hızlandırmak geliyor. Herkes Washington’ın askeri teçhizat satış sisteminin ABD’deki stresli satın alma dönemleriyle, yurtdışından yapılan açıklamaların gözden geçirilmesiyle ve küresel tedarik zincirinde devam eden zorluklarla ilişkili yavaş bir sistem olduğunu bilir. Washington'ın bu sorunları hızlı bir şekilde çözmesi pek mümkün olmasa da Ukrayna örneğinde çok önemli olan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi gibi yetkilerin kullanılması transferleri hızlandırabilir ve insansız hava araçlarından (İHA) ve füzelerden kaynaklanan tehditlerle karşı karşıya kalan bölgesel ortaklara kritik savunma sistemleri sağlamak için uygun olacaktır.

Bahreyn Kraliyet Donanması ve ABD Beşinci Filosu arasındaki ortak askeri tatbikatlar sırasında ABD’ye ait bir İHA Arap (Basra) Körfezi suları üzerinde uçarken, 26 Ekim 2021

Washington’ın ikinci yapması gereken ise artan asker roller ve ortak askeri tatbikatlardır. Ayrıca önceden teçhizat konumlandırılabilir. Bu faaliyetleri desteklemek için acil durum bölgelerinin bakımı yapılabilir. Tüm bunlar, ABD’nin bölgeyi terk edeceğine ve İran'la karşı karşıya gelmeye istekli olmadığı yönündeki korkuları yatıştıracaktır. ABD Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığı'nın (NAVCENT) önemli bir rol oynadığı çok taraflı ittifaklar ve görev güçleri oluşturulması ve ortakların bunlara katılımının sağlanması, ABD’nin bölgesel güvenlik taahhüdünü güçlendirecektir.

Üçüncü olarak ABD, Arap ortaklarını Çin ile benzer bir iş birliğinden uzaklaştırırken, savunma ilişkilerini yeniden canlandırabilecek ve Körfez'in artan yerel üretim iştahını karşılayabilecek şekilde daha işbirlikçi test, geliştirme ve üretim programlarını takip etmeli.

Savunma ve güvenlik, Washington'ın Arap ortaklarıyla siyasi bir gündem oluşturmak ve bu gündemi ilerletmek için yeterli alana sahip olduğu başlıca alanlardır. Washington'ın karşı karşıya olduğu başlıca zorluk -ki bu oldukça büyük bir sorundur- Arap ortaklarını bir yandan resmi bir savunma anlaşması ve resmi güvenlik garantileri taahhüdü gibi yerine getiremeyeceği vaatlerde bulunmaktan kaçınırken Çin ile askeri iş birliğinden kaçınmaya itmektir.

Çin ile askeri iş birliği için olası fırsatlar

Tüm bu bileşenler, başlıca ve istekli bölgesel ortakların aşağıdaki eylem planlarını izlemeleri halinde bu ortaklarla daha güçlü bir savunma ilişkisi için hazır olacaktır. Söz konusu eylem planlarını şöyle sıralayabiliriz:

1- Arap ortakların Çin’e kendi topraklarında herhangi bir askeri üs ya da ileri karakol kurmasına izin verip vermeyecekleri ya da Çin'in askeri kaynaklarının çoğunu doğrudan nüfuz alanı olan Asya'dan uzak bir bölgeye aktarmaya hazır olup olmadığı net değilse de Washington, emekleme dönemindeki bu süreci daha esnek hale gelmeden önce bastırmak için elinden gelen her şeyi yapmalı.

2- Çin yapımı balistik ve seyir füzeleri, füze savunma sistemleri ve gelişmiş uçaklar gibi silah sistemlerinin gerek satın alma gerekse bu sistemlerin geliştirilmesi ya da üretilmesinde iş birliği yoluyla elde edilmesi halinde ABD ile iş birliği büyük zarar görecektir.  

3- Arap ortakların ABD’nin askeri sırlarını ve teknolojisini koruma yükümlülüğü olmadığından Washington, son teknoloji silah sistemlerinin bölgesel ortaklara satışını yalnızca ABD'nin yararına olduğunda ya da teknolojinin yanlış ellere geçme riskinden kesinlikle daha ağır bastığı zamanlarda onaylıyor. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) F-35 satılması durumunda Huawei teknolojilerinin BAE'nin telekom ağında olmasından ötürü ortaya çıkan güvenlik risklerine ilişkin endişeler, ABD ile BAE arasındaki anlaşmayı tehlikeye attı.

“Washington'ın bölgesel ortaklarından her biri, uzun vadeli çıkarları için daha yararlı gördüğü stratejik yolu izleme konusunda egemen karara sahiptir. ABD, kimseyi azarlayamaz ya da tehdit edemez, yalnızca çıkarlara dayalı bir argümanlar sunabilir.”

4- Çin ile sivil nükleer enerji alanındaki iş birliği ve ABD ile müzakerelerde ilerleme olmaması, Çin de dahil olmak üzere diğer ülkeleri bölge ülkelerinin yeteneklerini geliştirmede potansiyel ortaklar olarak görmeye itti.

5- Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi Çin liderliğindeki güvenlik oluşumlarına katılım.

Washington'ın bölgesel ortaklarından her biri, uzun vadeli çıkarları için daha yararlı gördüğü stratejik yolu izleme konusunda egemen karara sahiptir. ABD, kimseyi azarlayamaz ya da tehdit edemez, yalnızca çıkarlara dayalı bir argümanlar sunabilir ve aynı önemle Çin ile savunma ve güvenlik ilişkilerinde hoşgörünün sınırlarını açıkça göstermelidir.  Bu da ABD’nin egemen kararıdır.

Ancak Washington’ın retoriği için inandırıcılık ve güvenilirlik esastır. Bölgesel ortaklar, ABD'nin önerisinin değerini ve Çin ile askeri iş birliğinin maliyetlerini yahut sınırlarını çok iyi bilseler de Washington'ın bunu uygulamaya koyma isteğine ya da yeteneğine olan inançları oldukça zayıftır. Ortadoğu'da cesurca bazı sinyaller verilmesinin zamanı geldi. Fakat bu sinyaller verilmeye başlamadan önce ABD’de iç siyasi uzlaşıya ihtiyaç var. Washington'daki gibi siyasi olarak kutuplaşmış bir atmosferde bu öncelik kesinlikle hafife alınmamalı.

* Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Al-Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Gazze Sağlık Bakanlığı: İsrail bombardımanında ölenlerin sayısı 35,386'ya yükseldi

İsrail'in Gazze şehrine yönelik baskınları sonucu oluşan yıkım (AFP)
İsrail'in Gazze şehrine yönelik baskınları sonucu oluşan yıkım (AFP)
TT

Gazze Sağlık Bakanlığı: İsrail bombardımanında ölenlerin sayısı 35,386'ya yükseldi

İsrail'in Gazze şehrine yönelik baskınları sonucu oluşan yıkım (AFP)
İsrail'in Gazze şehrine yönelik baskınları sonucu oluşan yıkım (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki Filistin Sağlık Bakanlığı dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, 7 Ekim'den bu yana İsrail bombardımanında ölenlerin sayısının 35.386'ya, yaralananların sayısının ise 79.366 kişiye yükseldiğini duyurdu.

Bakanlık basın açıklamasında, "İsrail işgalinin Gazze Şeridi'nde son 24 saatte 83'ü şehit, 105'i yaralı olmak üzere ailelere yönelik 9 katliam gerçekleştirdiği" belirtildi.

Açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'nde devam eden saldırısının 225'inci gününde, çok sayıda kurbanın hâlâ enkaz altında ve yollarda olduğu, ambulans ve sivil savunma ekiplerinin ise onlara ulaşamadığı ifade edildi.


Libya'daki BM misyonu kaçırılan parlamenterin bulunması için yetkililere çağrıda bulundu

Libya Temsilciler Meclisi üyeleri bir oturumda (Reuters)
Libya Temsilciler Meclisi üyeleri bir oturumda (Reuters)
TT

Libya'daki BM misyonu kaçırılan parlamenterin bulunması için yetkililere çağrıda bulundu

Libya Temsilciler Meclisi üyeleri bir oturumda (Reuters)
Libya Temsilciler Meclisi üyeleri bir oturumda (Reuters)

Libya'daki Birleşmiş Milletler Destek Misyonu (UNSMIL) dün (Cumartesi) yetkili makamlara kaçırılan Milletvekili İbrahim ed-Dırisi'nin yerinin tespit edilmesi ve derhal serbest bırakılmasını sağlamaları çağrısında bulundu.

X platformunda yayınlanan bir açıklamada UNSMIL, yetkilileri "Al- Dırisi'nin kaybolma koşullarına ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütmeye ve sorumluları yasalar çerçevesinde hesap vermeye" çağırdı.

Libya İçişleri Bakanlığı cuma günü, Temsilciler Meclisi üyesi İbrahim el-Dırisi'nin "kaçırılması" olayını soruşturduğunu açıkladı.

Bakanlığın Emniyet Enformasyon Dairesi'nden yapılan açıklamada, Bingazi Emniyet Müdürlüğü'nün "gece geç saatlerde evine girilip soyulduktan sonra" milletvekilinin kaybolduğuna dair bir ihbar aldığı belirtildi. "Bingazi Güvenlik Müdürü, İç Güvenlik Servisi ve Kriminal Soruşturma Servisi, el- Dırisi'nin ortadan kayboluş koşullarını belirlemek için kapsamlı ve acil bir soruşturma açmakla görevlendirildi" denildi.


Husi saldırısında bir petrol tankeri vuruldu

Husiler Tarafından 6 Aydır alıkonulan "Galaxy Leader" gemisinin personeli (AP)
Husiler Tarafından 6 Aydır alıkonulan "Galaxy Leader" gemisinin personeli (AP)
TT

Husi saldırısında bir petrol tankeri vuruldu

Husiler Tarafından 6 Aydır alıkonulan "Galaxy Leader" gemisinin personeli (AP)
Husiler Tarafından 6 Aydır alıkonulan "Galaxy Leader" gemisinin personeli (AP)

Panama bandıralı bir petrol tankeri Kızıldeniz'in güneyinde füze saldırısına uğradı. Yangın çıkan gemide mürettebattan ölen ya da yaralanan olmadı.

ABD Merkez Komutanlığı (CENTKOM), Husilerin Kızıldeniz'de bir petrol tankerini gemisavar füzeyle hedef aldığını doğruladı. Panama bayrağı taşıyan ve Yunanistan'ın sahibi olduğu ve işlettiği MT Wind tankerinin geçtiğimiz günlerde Rusya'ya yanaştığı ve Çin'e doğru yola çıktığını açıkladı.


El Kassam Tugayları: Refah'ta pusuya düşürdüğümüz 5 İsrail askerini öldürdük

Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)
TT

El Kassam Tugayları: Refah'ta pusuya düşürdüğümüz 5 İsrail askerini öldürdük

Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları'ndan savaşçılar (arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kolu Kassam Tugayları dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada Refah'ta beş İsrail askerini öldürdüğünü ve birçok askeri de yaraladığını duyurdu.

El Kassam’ın Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğusunda yer alan El Tabain Camii yakınlarında tuzaklanan bir anti-personel patlayıcının, İsrail ordu gücünün tuzağa çekilerek patlatılması sonucu beş askerin öldüğü ve birçok askeri de yaraladığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğusunda devam eden çatışmalar sırasında çok sayıda İsrail askeri aracının top mermileri ve patlayıcılarla hedef alındığı duyuruldu.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant ise perşembe günü yaptığı açıklamada, ilave kuvvetlerin "Refah'a gireceğini" duyurarak operasyonları "yoğunlaştırma" sözü verdi.

Refah'taki askeri operasyonun "ek güçler (bölgeye) girdikçe devam edeceğini" ifade eden Galant, "Güçlerimiz bölgedeki birçok tüneli imha etti... Bu faaliyet yoğunlaştırılacaktır" ifadelerini kullandı.


Sudan’da çatışmaları sona erdirmek amacıyla yürütülen Kebbaşi-Hilu müzakereleri çıkmaza girdi

Şemseddin Kebbaşi (sağda), Abdulaziz el-Hilu (solda) ve Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in danışmanı Tut Kulvak’ın (ortada) arabuluculuğunda bir araya geldiler (SUNA)
Şemseddin Kebbaşi (sağda), Abdulaziz el-Hilu (solda) ve Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in danışmanı Tut Kulvak’ın (ortada) arabuluculuğunda bir araya geldiler (SUNA)
TT

Sudan’da çatışmaları sona erdirmek amacıyla yürütülen Kebbaşi-Hilu müzakereleri çıkmaza girdi

Şemseddin Kebbaşi (sağda), Abdulaziz el-Hilu (solda) ve Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in danışmanı Tut Kulvak’ın (ortada) arabuluculuğunda bir araya geldiler (SUNA)
Şemseddin Kebbaşi (sağda), Abdulaziz el-Hilu (solda) ve Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in danışmanı Tut Kulvak’ın (ortada) arabuluculuğunda bir araya geldiler (SUNA)

Sudan ordusu ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) arasında Güney Sudan'ın başkenti Juba’da Sudan’daki çatışmaları sona erdirmek amacıyla yürütülen müzakereler çıkmaza girdi. Müzakerelerin daha fazla istişare yapılması için ertelendiği ve gelecek müzakere görüşmesinin tarihinin daha sonraki bir tarihte arabulucu Güney Sudan tarafından belirleneceği açıklandı.

Sudan'ın güney eyaletleri Mavi Nil ve Güney Kordofan'da SPLM-N tarafından kontrol edilen bölgelerde çatışmaların durdurulmasını amaçlayan müzakereler, ordunun müzakereleri SPLM-N kontrolündeki iki bölgeyle sınırlamak istemesi nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlık olduğunu gösterdi.

Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi başkanlığındaki ordu heyeti, Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki SPLM-N heyetine sadece söz konusu iki bölgeyi kapsayan bir anlaşmaya dair belge sundu. SPLM-N ise buna anlaşmanın ülkedeki savaştan etkilenen tüm bölgeleri kapsaması ve bu bölgelere insani yardımların ulaştırılmasının ve bu meselelerin bir sonraki müzakere görüşmelerinin gündeminde yer alması gerektiğinin vurgulayarak beklenen bir yanıt verdi.

dvfb
Kebbaşi, teminatlar verildiği takdirde hükümetinin diğer devletlere yardım ulaştırmaya itirazı olmadığını söyledi (SUNA)

Sudan Egemenlik Konseyi’nin resmi internet sitesinde bildirilene göre Egemenlik Konseyi Üyesi ve Ordu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi, SPLM-N ile iki tarafın kontrolündeki bölgelerde halkın savaş nedeniyle çektikleri sıkıntılara son vermek üzere anlaşmaya varılmasını sağlamak amacıyla düşmanlıkların durdurulması ve insani yardımların ulaştırılması için taraflar arasındaki müzakerelere ilişkin başkanlığını yaptığı heyet tarafından sunulan belgenin ‘esnek ve tartışılabilir’ olduğunu söyledi. Kebbaşi, insani yardım çalışanlarının can güvenlikleri için teminatlar verildiği ve gerekli güvenlik önlemleri alındığı takdirde hükümetinin ülkenin geriye kalan eyaletlerine yardım ulaştırmaya itirazı olmadığını vurguladı.

Delman: Sudan'ın tamamını kapsayan bir anlaşmaya varılmasında kararlıyız

SPLM-N Müzakere Heyeti Sözcüsü Jatika Amoja Delman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, dün yapılan müzakere toplantısında SPLM-N'nin ordu heyeti tarafından cuma günü sunulan ve anlaşmanın Güney Kordofan ve Mavi Nil olmak üzere iki bölgeyle sınırlandırılmasını öngören belgeye verdiği yanıtın görüşüldüğünü söyledi.

SPLM-N’nin anlaşmanın Sudan'ın savaştan etkilenen tüm bölgelerini kapsaması ve savaş nedeniyle insani bir felaket yaşayan tüm bölgelerdeki Sudanlılara insani yardımların ulaştırılması konusunda kararlı olduğunu açıklayan Delman, Nuba Dağları bölgesi, Yeni Fung bölgesi ve Darfur, Kordofan, el-Cezira ve Hartum eyaletlerinde milyonlarca kişinin hayatının kurtarılması için acil insani yardıma ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

fdvb
Abdulaziz el-Hilu, SPLM-N’nin Sudan'ın savaştan etkilenen tüm bölgelerinin anlaşmaya dahil edilmesi konusunda kararlı olduğunu söyledi (SPLM-N’nin internet sitesi)

Ordunun Güney Sudan’ın arabuluculuğunda SPLM-N’ye, Güney Kordofan, Batı Kordofan ve Mavi Nil olmak üzere üç eyaletteki hükümet ve SPLM-N tarafından kontrol edilen bölgelere insani yardımların ulaştırılması için ‘çatışmaların durdurulmasını’ öngören bir belge sunduğunu söyleyen Delman, “Ordunun önerisini reddettik ve onlara insani yardımın Sudan'ın tüm bölgelerine, herhangi bir etnik ya da coğrafi kayırma olmaksızın ve aynı anda ulaşması gerektiğini söyledik” ifadelerini kullandı.

Ordunun Güney Kordofan ve Mavi Nil eyaletlerindeki vatandaşların durumuyla birdenbire ilgilenmeye başlaması karşısında şaşkınlığını dile getiren Delman, " SPLM-N olarak bizler ordunun bu ani insancıllığının nereden geldiğini merak ediyoruz. Aynı ordu, 1989 yılındaki ‘Yaşam Hattı Operasyonu'ndan bu yana iki eyaletin vatandaşlarına yardım göndermeyi reddetmiş ve hatta savaş yılları boyunca, insani bir felaket yaşayan ülkenin geri kalanına karşı onları kayırarak açlığı onlara karşı bir silah olarak kullanmıştı” dedi.

Orduya Güney Kordofan ve Mavi Nil eyaletleri sakinlerinin Sudan'ın dört bir yanına dağıldığını, Hartum ve el-Cezira sakinleri olduklarını söylediklerini ifade eden Delman, diğerleri güvenli bölgelere kaçarken, ordu ve Hzlı Destek Güçleri’nin (HDK) çatıştığı bölgelerde kalanlara atıfla ordunun ‘insani görevini’ yerine getirmek istiyorsa ülkenin dört bir yanına insani yardımların ulaştırılmasına izin vermesi gerektiğini belirttiklerini açıkladı.

Delman: Sudan'ın tüm eyaletlerinde insani yardıma ihtiyaç var

SLPM-N’nin müzakere heyetinin başkanlığını da yapan SPLM-N Müzakere Heyeti Sözcüsü Delman, Sudan Savunma Bakanı Korgeneral Yasin İbrahim Yasin başkanlığındaki ordu heyetinin katıldığı müzakerelerin başında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Müzakereler, ordunun talebine göre Güney Kordofan, Mavi Nil ve Batı Kordofan eyaletlerinde savaştan etkilenenlere insani yardımların ulaştırılması için çatışmaların durdurulmasına yönelik bir belgenin imzalanmasını amaçlıyor.

Ancak Delman, SLPM-N’nin Nuba Dağları bölgesi, Yeni Fung bölgesi ve Darfur, Güney Kordofan, el-Cezira ve Hartum eyaletleri sakinlerinin hayatlarını kurtarmak ve insanlık onurlarını korumak için acil insani yardıma ihtiyaç duyduklarına inandığını söyledi.

Delman, arabuluculara Sudan’ın tüm eyaletlerinin yardıma ihtiyacı olduğunu ve 6 milyon yerinden edilmiş insan, 2 milyon mülteci ve yetersiz beslenen 3 milyon çocuk dahil olmak üzere 18 milyon insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade ettiklerini söyledi. Sağlık tesislerinin yüzde 80'inin hizmet dışı olduğu ve askeri bir çözümün mümkün olmadığını belirten Delman, “Ordu meseleyi askeri olarak çözmek istiyor, ancak bunu başaramayacak" dedi.

Sudan’da 15 Nisan’da başlayan savaşı ‘siyasal İslamcıların Sudan halkına karşı savaşı’ olarak nitelendiren Delman, “Bizim için bu ordu milli ordu değil. HDK'yı kuran, finanse eden ve anayasal statüsünü yasallaştıran İslamcı bir milis grubu ve bu utancın sorumluluğunu üstlenmeli. Bizim için ordu ve HDK gerçek düşmanlar, aynı madalyonun iki yüzü ve iki İslamcı hareket” diye konuştu.

Güney Sudan Cumhuriyeti'ni insani bir trajedi içindeki milyonlarca Sudanlıya yardım etmede önemli bir rol üstlenmeye çağıran Delman, “Şu an devletin olmadığı bir dönemdeyiz. Onlar (ordu) hala kısmi çözümler ararken biz devletin kuruluşundan öncesine geri döndük” ifadelerini kullandı.

Sudan Ordusu Başkomutan Vekili Orgeneral Şemseddin Kebbaşi’nin Güney Sudan'a ‘tutunacak bir dal’ bulmak için geldiğini söyleyen Delman, çünkü Kebbaşi’nin komutasındaki ‘22 Babanusa’, ‘14 Kadugli’ ve ‘10 Abuja’ adlı üç askeri tümenin lojistik destek almadıkları takdirde düşüşün eşiğine geleceklerini belirtti. Delman, “Eğer bu tümenler düşerse el- Ubeyd'deki 5’inci Tümen de düşecek” dedi.


Veliaht Prens ve Jack Sullivan iki ülke arasındaki stratejik anlaşmaları görüştü

Veliaht Prens Muhammed bin Selman (SPA)
Veliaht Prens Muhammed bin Selman (SPA)
TT

Veliaht Prens ve Jack Sullivan iki ülke arasındaki stratejik anlaşmaları görüştü

Veliaht Prens Muhammed bin Selman (SPA)
Veliaht Prens Muhammed bin Selman (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Salman, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan'ı bugün Dahran'da kabul etti.

Görüşmede iki ülke arasındaki stratejik ilişkiler ve bu ilişkileri çeşitli alanlarda geliştirme yolları gözden geçirildi. Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri arasında tamamlanmak üzere olan stratejik anlaşma taslaklarının geldiği aşama değerlendirildi. Ayrıca Filistin halkının isteklerini karşılayan iki devletli bir çözüme doğru güvenilir bir yol bulmak için Filistin meselesinde iki taraf arasında üzerinde çalışılan konular ele alındı

Görüşmede ayrıca Gazze'deki durum ve savaşın durdurulması ile insani yardım girişinin kolaylaştırılması ihtiyacı da dâhil olmak üzere bölgesel gelişmeler ele alındı.


Fransız kuvvetleri sükuneti sağlamaya çalıştığı Yeni Kaledonya'da altıncı kişi öldü

Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)
Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)
TT

Fransız kuvvetleri sükuneti sağlamaya çalıştığı Yeni Kaledonya'da altıncı kişi öldü

Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)
Yeni Kaledonya günlerdir şiddetli ayaklanmalara tanık oluyor (AFP)

Pasifik takımadalarından Yeni Kaledonya'da tartışmalı seçim reformu nedeniyle çıkan ayaklanma ve huzursuzluğun altıncı gününde, yetkililere göre ölü sayısı dün (Cumartesi) altıya yükselirken, Noumea Belediye Başkanı durumun "sakinleşmekten uzak" olduğunu söyleyerek "kuşatılmış bir şehirden" söz etti.

Fransa'nın kuzeyindeki Cala-Gomaine bölgesinde isyancılar tarafından kurulan bir kontrol noktasında dün açılan ateş sonucu, Avrupa kökenli bir yerel sakin hayatını kaybetti, iki kişi de yaralandı.

Yeni Kaledonya'daki isyan, 1980'lerden bu yana yaşanan en ciddi ayaklanma olup, ayrılıkçıların tepkisine neden olan bir seçim reformuna karşı ortaya çıktı.

Öldürülen altıncı kişi, Yeni Kaledonya'nın "başkenti" Noumea'nın dışında gerçekleşen ilk ölüm oldu. Ölenler arasında biri güvenlik görevi sırasında meslektaşı tarafından kazara vurularak öldürülen iki jandarma da bulunuyor.

Fransız polisi ve jandarma teşkilatından bin kişi daha halihazırda görevde olan 1.700 meslektaşına katılmak üzere cuma gecesi takımadalara geldi.

Nouméa Belediye Başkanı Sonia Lagarde cumartesi günü BFM TV'ye verdiği demeçte "Son iki gecenin daha sakin geçtiğini söyleyebiliriz" ancak "günler aynı" ve "çok fazla yangın var." ifadelerini kullandı.

Lagarde konuşmasına şöyle devam etti: "Ben sizinle konuşurken, Noumea şehrinin doğu bölgesinde, ayrılıkçılar tarafından kontrol noktaları kuruldu." "Tüm sükûnet çağrılarına rağmen durum iyiye gitmiyor, tam tersi."

Lagarde devamla, "Tüm bu hasarı gördüğümde, yanan mülk ister özel ister kamuya ait olsun, bu çok talihsiz bir durum. Kuşatılmış bir şehirde olduğumuzu söyleyebilir miyiz? Evet, sanırım bunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

Hasarın boyutu ile ilgili bir soruya Lagarde, bunu belirlemenin "imkânsız" olduğunu söyleyerek, yanan çok sayıda belediye binası, kütüphaneler, okullar var" cevabını verdi.

Yapılan tahminlere göre perşembe günü meydana gelen hasar miktarı 200 milyon avroya ulaştı.

Yeni Kaledonya halkı için günlük yaşam daha da zor hale geldi. Hasar, şirketlere malzeme sağlama sürecini ve başta sağlık olmak üzere, kamu hizmetlerinin işleyişini zorlaştırmaktadır.


İsrail'de Savaş Kabinesi “çöküşün” eşiğinde

Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrail'de Savaş Kabinesi “çöküşün” eşiğinde

Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)

İsrail’de Savaş Kabinesi’ndeki kaynaklar, stratejik kararların alınamaması ve rehine meselesinin çözüme kavuşturulamaması nedeniyle kabine üyeleri arasındaki ilişkilerin oldukça kötüleştiğini ve kabinenin çöküş tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylediler.

Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz, 8 Haziran'a kadar Gazze’deki savaş sonrasına dair iplanının onaylanmaması halinde hükümetten çekilmekle tehdit etti.

“Küçük bir azınlık İsrail'in kararlarını kontrol altına aldı ve ülkeyi bilinmeze doğru sürüklüyor” diyen Gantz, bazı siyasetçileri sadece kendi geleceklerini düşünmekle suçladı. Öte yandan Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı hedef tahtasına oturtan Savaş Kabinesi’ndeki bakanlar, ‘savaşın ertesi günü’ ile ilgili anlaşmazlıklar ve Gallant'ın Gazze Şeridi'nde askeri yönetim fikrini reddetmesi nedeniyle Gallant'ın görevden alınmasını istediler.

Diğer yandan Hamas liderlerinden Halid Meşal, Filistinli grupların Gazze genelinde ‘yeniden konumlandığını’ açıklarken İsrail ordusu, Gazze'nin kuzeyindeki bölgelerde yaşayanlara derhal bölgeyi boşaltmalarını istedi. İsrail ordusu aksi takdirde onları bombalamakla tehdit etti. Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda günlerdir şiddetli çatışmalar yaşandığı biliniyor.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail'in 6 Mayıs'ta Refah’a askeri operasyon başlatmasından bu yana yaklaşık 800 bin Filistinlinin yerinden edildiğini duyurdu.


‘Savaş sonrası Gazze’ için bir plan sunan Gantz, reddedilmesi halinde hükümetten istifa edeceği tehdidinde bulundu

Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
TT

‘Savaş sonrası Gazze’ için bir plan sunan Gantz, reddedilmesi halinde hükümetten istifa edeceği tehdidinde bulundu

Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)

İsrail Savaş Kabinesi üyesi ve eski Savunma Bakanı Benny Gantz, savaş sonrası Gazze için hazırlanan planın 8 Haziran'a kadar onaylanmaması halinde, Binyamin Netanyahu hükümetinden istifa etmekle tehdit etti.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığına göre dün akşam (Cumartesi) yaptığı konuşmada Gantz, “küçük bir azınlığın İsrail'in kararlarını kontrol altına aldığını ve ülkeyi bilinmeze doğru sürüklediğini” söyleyerek, bazı İsrailli siyasetçileri sadece kendi geleceklerini düşünmekle suçladı ve “acil bir değişime ihtiyaç var” dedi.

Gantz konuşmasında, 8 Haziran'dan önce üzerinde çalışılması gereken altı hedef belirledi: ‘Esirlerin iadesi, Hamas yönetiminin zayıflatılması, Gazze Şeridi'nin askerden arındırılması, Gazze Şeridi’ni yönetmek için Hamas'ı ya da Mahmud Abbas liderliğinde Ramallah'taki Filistin Yönetimi'ni içermeyen bir Avrupa-Arap koalisyonu kurulması, kuzeyde yaşayanların geri dönmesi ve tüm İsraillilerin orduda görev yapmasının sağlanması.’

Gantz, “Hayatta kalma savaşındayız, varoluşsal bir savaşın içindeyiz. İsrail devletinin geleceğini güvence altına almak için düşmanlarımızın üstesinden geleceğiz. Hükümete ve koalisyona İsrail devletine hizmet etmek için girdik ve mevki talep etmedik. Ancak hayati kararlar alınmadı ve küçük bir azınlık İsrail'in kararını kontrol ederek onu uçuruma sürükledi” ifadelerini kullandı.

‘Acil bir değişime’ ihtiyaç olduğunu ve işlerin olduğu gibi bırakılmayacağını belirten Gantz, İsrail'in ‘gerçek bir zafer’ olarak tanımladığı şeyi elde etmesini sağlamak için çalışma sözü verdi.

Diğer yandan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, savaşın sona ermesi ve Hamas'ın ortadan kaldırılmasından sonra Gazze Şeridi'nde İsrail askeri yönetimini kabul etmeyeceğini açıkladı. Savaştan sonra Gazze Şeridi'nde İsrail güvenlik varlığının ‘gereksiz İsrailli can kaybına’ yol açacağını ifade eden Gallant, Hamas'a alternatif bir yönetim organı talep ettiğini, ancak bir yanıt alamadığını söyledi.

Gantz küçük bir lider

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise dün yaptığı açıklamada, Gantz'ı hükümeti yıkmaya çalışan bir ‘ikiyüzlü ve yalancı’ olarak nitelendirdi.

Ben-Gvir X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “Benny Gantz küçük bir lider. Hükümete katıldığı ilk andan itibaren esas olarak hükümeti dağıtma girişimlerinde bulundu. Başbakanın pozisyonuna karşı görüşmeler için Washington'a yaptığı geziler sabotaj operasyonlarının sadece küçük bir parçasıydı. Mahmud Abbas'ı evinde ağırlayan, Gazze Şeridi'nden işçi getiren, Lübnan'la gaz sevkiyatı anlaşmasını yürüten, Batı Şeria'daki kontrol noktalarını kaldıran ve Golani Tugayı askerlerini (Filistinlileri düşündüğü için) tehlikeye atan adam güvenlik alternatifleri sunabilecek son kişidir” ifadelerini kullandı.

Hükümetin politikasında değişikliğe gidilmesi çağrısında bulunan Ben-Gvir, “Hükümeti mevcut konseptiyle dağıtmanın ve politikayı sağlam, güçlü ve kararlı bir hükümete dönüştürmenin zamanı geldi” dedi.

Öte yandan Netanyahu geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı bir konuşmada, “Hamas Gazze'de iktidarda olduğu sürece savaşın ertesi günü için yapılacak düzenlemeler hakkında konuşmanın bir anlamı yok” dedi.

İsrail medyası, geçtiğimiz hafta Pazar günü, Gallant'ın Gazze'deki savaşın ve Refah'taki operasyonun ‘ertesi günü’ konusunda üst düzey ordu komutanlarıyla Netanyahu'nun katılımı olmadan görüşmeler yapmaya karar vermesinin ardından, Netanyahu ve Gallant arasında anlaşmazlıklar ve sözlü çatışmalar yaşandığını ortaya çıkardı.


ABD: Dış politika nasıl önemli bir seçim kozu haline geldi?

Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
TT

ABD: Dış politika nasıl önemli bir seçim kozu haline geldi?

Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)

Başkanlık seçimleri yaklaşırken, ABD seçmeninin ABD dış politikasına, özellikle de Gazze savaşına ve Amerika'nın İsrail'e yönelik politikasına olan ilgisinin boyutuna ilişkin sorular artıyor.

Biden yönetiminin Tel Aviv'e silah sevkiyatını dondurma kararı, ABD Başkanı'nın konuyu siyasileştirdiği suçlamaları ve ABD politikasının değiştirilmesi çağrısında bulunan öğrenci protestolarının artmasıyla birlikte, Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasında bu konuda yaşanan derin iç gerilimi gözler önüne serdi.

Şarku’l Avsat ve Asharq News (eş-Şark) iş birliği ile hazırlanan Washington raporu, ABD seçmeninin ülkesinin dış politikasıyla nasıl ve neden alışılmadık bir şekilde ilgilendiğini ve eleştirmenleri yatıştırmak için ABD politikasının şekillenmesine ne ölçüde katkıda bulunduğunu araştırıyor.

New York'ta 11 Mayıs 2024 tarihinde düzenlenen Filistin’e destek gösterilerinden (AFP)

New York'ta 11 Mayıs 2024 tarihinde düzenlenen Filistin’e destek gösterilerinden (AFP)

Amerikan seçmeni ve dış politika

Anketler, ABD'li seçmenlerin geçen yıl sadece yüzde 18'inin, bu yıl ise yüzde 38'inin dış politikaya ilgi gösterdiğini ortaya koyuyor.

ABD'nin eski Ukrayna Büyükelçisi John Herbst, bu duruma şaşırmadığını belirterek, “Ortadoğu ve Ukrayna'da yaşananlar çok ciddi konular ve özellikle de medya bu konulara odaklandığı için seçmenlerin ilgisini çekmeleri doğal” değerlendirmesinde bulundu.

The Hill'in fikir yazarı Sarakshi Rai, daha önceki anketlerin ABD seçmeninin dış politikaya ilgisinin düşük olduğunu gösterdiğine, ekonomi, göç ve sınırların ana kaygılar olduğuna dikkat çekti. Rai, “Şimdi, her 10 Amerikalıdan dördü dış politikayla ilgilendiğini söylüyor. Bu yüzden İsrail-Gazze çatışması ve ABD'nin doğusundan batısına üniversite kampüslerindeki protestoların arka planında bir hareket görüyoruz” ifadelerini kullandı. Başkanlık seçimleri yaklaşırken ABD seçmeninin dış politikaya ilgisi artıyor. (AFP)

Başkanlık seçimleri yaklaşırken ABD seçmeninin dış politikaya ilgisi artıyor. (AFP)

Eski ABD Başkanı George H.W. Bush'un yardımcısı Trent Duffy, Amerikan seçmeninin dış politikayla giderek daha fazla ilgilenmekle birlikte, ABD Başkanı Joe Biden'ın bu konudaki performansına güven duymadığına dikkat çekti. Seçmenlerin sadece yüzde 32'sinin bu konuda Biden'a güvendiğini belirten Duffy, “Dış politika, Amerikan seçmeninin gözünde ülkenin lideri olarak başkanla başlar. Bence Başkan Biden bu alanda zorlanıyor. Çünkü şu ana kadar Ukrayna ve Gazze çatışmalarında sonuç Başkan'ın lehine olmadı. Bu ise onun zayıf olarak algılanmasına yol açıyor ki, bu, Amerikan seçmeni için çok önemli” şeklinde konuştu.

Bu nedenle Cumhuriyetçiler, ABD Başkanı’nı, özellikle Michigan gibi kararsız eyaletlerde Amerikan seçmeninin ne düşüneceğinden korktuğu için İsrail'e silah sevkiyatını dondurmak gibi dış politika kararlarını almakla suçluyor.

Herbst, “Arap asıllı ABD’li seçmenlerin oylarının Biden'ın Ortadoğu politikası üzerindeki etkisi konusunda hiçbir şüphe yok. Michigan'daki oylardan endişe ettiği için daha da sertleşti” yorumunda bulundu. Bu yaklaşıma katılan ve seçimin kararsız eyaletlerde belirleneceğine dikkat çeken Rai, “Biden'ın Wisconsin ve Michigan gibi eyaletlere ziyaretlerini yoğunlaştıracağını göreceğiz” dedi.

Duffy, Biden'ın gençlerin desteğinin azalmasından korktuğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Genç Amerikalı seçmenler, özellikle de genellikle gençlerin oylarının çoğunluğuna sahip olan Demokrat Parti için çok önemli bir grup. Başkan Biden 2020'de seçildiğinde de böyle oldu. Parti, sadece Gazze'de ve dış politikada yaşananlar nedeniyle değil, aynı zamanda ekonomi ve konut sorunları nedeniyle de gençlerden gelen desteğin azaldığını gördü. Bunların hepsi hayal kırıklığına uğramış genç seçmenler için önemli konular. Dolayısıyla Başkan Biden'ın gençleri cezbetmeye yönelik tedbirler aradığını görüyoruz.”

Yardım mı uzlaşı mı?

Biden'ın Ortadoğu politikasına yönelik iç muhalefet artarken, George H.W. Bush yönetiminde görev yapmış olan Herbst, Biden'ın dış politika kararlarının, özellikle de İsrail'e silah sevkiyatını dondurma kararının anakronizminden bahsetti. Herbst, “ABD İsrail'i uzun zamandır güçlü bir şekilde destekliyor. Netanyahu ile yaşanan mevcut çatışmaya rağmen, bu durum Biden döneminde de geçerliliğini koruyor. Ancak Biden, özellikle Michigan'daki Arap asıllı ABD’li seçmenleri yatıştırmak için tasarlanmış adımlar attı. Bu siyasette yeni bir şey, çünkü hiçbir ABD başkanı politikasını kısmen bazı seçmenlerin İsrail'e karşı olacağı korkusuyla şekillendirmemişti” ifadelerini kullandı.

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, İsrail'i destekleyen bir yasa tasarısı lehine oylama yapılması için baskı yaptı. (AFP)

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, İsrail'i destekleyen bir yasa tasarısı lehine oylama yapılması için baskı yaptı. (AFP)

Herbst, Baba Bush ve Nixon gibi geçmiş başkanların İsrail'e yönelik silah ve finansmanı dondurma kararlarını Biden'ın kararıyla karşılaştırarak, ABD’lilerin eskiden başkanlara İsrail'i desteklemeleri için baskı yaptığını, ancak bugün durumun böyle olmadığını belirtti. Herbst, “Bugün, tarihimizde ilk kez, ABD'de Arap ve Filistin yanlısı seçmenlerin siyasi sonuçlarından duyulan korku politikayı etkiliyor. İsrailliler bu konuda endişelenmeli. Çünkü genç Demokratlar arasında İsrail'in pozisyonunu ve bizim İsrail'e verdiğimiz desteği anlamayan büyük bir kesim var” vurgusunda bulundu.

Rai ise Biden'ın dış politikalarından bahsederken, yönetimin İsrail'i destekleyenler ile karşı çıkanlar arasında çok hassas bir konumda olduğunu savundu. Rai, Biden'ın silah sevkiyatını dondurması ve ardından muhaliflerini, özellikle de Temsilciler Meclisi'nin, 16 Demokrat'ın desteğiyle dondurulan silah sevkiyatını serbest bırakmaya zorlayan bir tasarıyı geçirebildiği Kongre'deki muhaliflerini yatıştırmak için 1 milyar dolar değerinde yeni bir silah paketi açıklaması örneğini verdi.

Bu politika değişikliğini bir çekişme olarak tanımlayan Duffy şu ifadeleri kullandı: “Yönetim İsrail'e silah sevkiyatını durduracağını söylüyor, ardından hızla yeni bir silah anlaşması açıklıyor. Tüm bunlar bahsettiğimiz faktörlerin bir sonucu. Bence Başkan Biden bu konuyu gündemden düşürmek ve insani krizi azaltmak için mümkün olan en kısa sürede ateşkes için bastırıyor. Bu ona siyasi açıdan da yardımcı olacaktır.”

‘Kısa hafıza’

Dış politika, siyasi ve öğrenci tartışmalarında ön planda yer alırken, Herbst, Biden yönetimini gerek Ukrayna gerekse Ortadoğu'da dış politika konularını ele alış biçimi nedeniyle sert bir şekilde eleştirdi. Herbst, “Biden'ın politikaları, Moskova'nın nükleer tehditlerinden duyduğu korku nedeniyle ciddi şekilde kusurludur ve bu da Ukrayna'ya silah tedarikimizi geciktirmiştir. Ortadoğu'da da benzer bir zayıflık gördük; İran'ın vekil güçleri tarafından kuvvetlerimize karşı çok sayıda saldırı düzenlendi ve buna verdiğimiz karşılık zayıf kaldı. Husilerin uluslararası nakliye yollarında kaos yaratmasına izin verdik. Akıllı strateji İran'a bedel ödetmektir, ancak yönetim Avrupa'da olduğu gibi Ortadoğu'da da gerilimin artmasından korkuyor. Bu bir süper gücün tutumu değildir” ifadelerini kullandı.

Duffy, Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ın dış politika konularındaki değişken tutumuna rağmen, ‘çoğu seçmenin nispeten kısa bir hafızaya sahip olduğuna’ inanıyor. Duffy, “Seçmenlerin Trump'ın dış politikasından hatırladıkları, Rusya savaşı ve İsrail ile Filistin arasında bir çatışma olmadığı. Bu iki başlık seçimlerde tartışmanın merkezinde yer alacak” görüşünü dile getirdi.