Türkiye, DEAŞ'a karşı ‘dörtlü ittifak’ konusunda Ürdün, Irak ve Suriye ile anlaştı

Diplomatik kaynaklar Şarku’l Avsat'a konuştu: Ankara, ABD'nin çekilmesini ve Kürt militanlara desteğin kesilmesini hedefliyor

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)
TT

Türkiye, DEAŞ'a karşı ‘dörtlü ittifak’ konusunda Ürdün, Irak ve Suriye ile anlaştı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suriye'deki geçiş sürecine ilişkin bir seminerde Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ile yan yana (Dışişleri Bakanlığı)

Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye, terör örgütü DEAŞ'a karşı ortak bir iş birliği mekanizması üzerinde anlaşmaya varırken, Ankara bu yolla ABD'nin Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) ve PKK'nın Suriye'deki kolu olarak gördüğü YPG’ye verdiği desteği kesmeyi hedefliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Türk diplomatik kaynaklar, dört ülkenin DEAŞ'a karşı ortak eylem için dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat servisleri başkanları düzeyinde bir mekanizma oluşturma konusunda anlaştığını ve bu mekanizmanın ilk toplantılarını şubat ayında Amman'da yapacağını açıkladı.

Kaynaklar, Türkiye'nin aynı zamanda ABD'nin YPG’ye verdiği desteği kesmek ve Irak, Suriye ve İran'la ortak çabalarla PKK'yı çevrelemek için harekete geçtiğini belirterek, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın geçen hafta Tahran'a yaptığı ziyarete işaret etti.

Kapsamlı plan

Kaynaklar, Türkiye, Ürdün, Irak ve Suriye'nin DEAŞ'la mücadelede kapsamlı bir iş birliği planı üzerinde çalıştığını, bu plan çerçevesinde dışişleri ve savunma bakanlıkları ile istihbarat servislerinin sınır güvenliği, istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonlar alanlarında yakın koordinasyon içinde olacaklarını ve bunun örgütün bölgede yeniden ortaya çıkmasını önlemek açısından hayati önem taşıdığını belirttiler.

zxcsdfvg
Suriye konulu Paris Konferansı'ndan (Dışişleri Bakanlığı)

Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz geçtiğimiz perşembe günü Paris'te düzenlenen Suriye konulu uluslararası konferansa katılımı sırasında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin DEAŞ'a karşı Türkiye, Irak, Ürdün ve Suriye'yi kapsayan dörtlü bir koalisyon oluşturarak örgütün bölgeyi yeniden tehdit etmesini engellemek için çalıştığını söyledi. ABD'nin Suriye'den askerlerini çektiği yönündeki iddialara da değinen Yılmaz, bu kararın ABD'ye ait olduğunu ve Türkiye'nin ABD'nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere, DEAŞ üyelerinin tutulduğu hapishanelerin yönetimi de dahil olmak üzere somut önerilerde bulunduğunu vurguladı.

Dörtlü ittifakın istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonları da kapsayacağını belirten Yılmaz, Türkiye'nin DEAŞ hapishanelerinin yönetimi konusunda Suriye yönetimine destek vermeye hazır olduğunu ifade etti.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki hapishanelerde tutulan binlerce DEAŞ mensubu bölge güvenliği için tehdit oluşturmaya devam ediyor. ABD destekli SDG tarafından kontrol edilen bu hapishanelerin yeni Suriye yönetimine teslim edilmesini talep eden Türkiye, bu hapishanelerin muhafazasına destek vermeye hazır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz ocak ayında Irak'a yaptığı ziyaret sırasında DEAŞ'ın varlığını ortadan kaldırmak, finansman kaynaklarını kurutmak ve bölgenin istikrarını sağlamak amacıyla DEAŞ'la mücadele için Türkiye, Irak, Suriye ve Ürdün'den oluşan bir ‘bölgesel koalisyon’ kurulması çağrısında bulunmuştu.

ABD bahanesinin ortadan kaldırılması

Gözlemcilere göre Türkiye'nin ‘dörtlü ittifak’ önerisinin önemi, ABD'nin DEAŞ'a karşı savaşta yakın bir müttefik olarak YPG’yi desteklemeye devam etmesi ve Suriye'deki güçlerinin varlığını ve SDG ile askeri ittifakını bu gerekçeye dayandırmasında yatıyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera liderliğindeki Suriye yönetimi, SDG'yi yeni Suriye ordusuna entegre etmeye çalışırken, ABD'li yetkililer binlerce DEAŞ militanının tutulduğu hapishanelerin güvenliğinin YPG tarafından sağlandığını, SDG'nin lağvedilmesinin DEAŞ'la mücadeleyi önemli ölçüde zayıflatacağını ve DEAŞ terörünün yeniden yayılmasına yol açacağını vurguluyor.

Gözlemciler Türkiye'nin ‘dörtlü ittifak’ kurma önerisinin ABD'nin DEAŞ'a karşı savaşta YPG'yi destekleme argümanını zayıflatmayı amaçladığını düşünüyor; zira Washington Suriye'deki güçlerinin varlığını ve SDG ile ittifakını terörle mücadele gerekliliğiyle gerekçelendiriyor. Suriye yönetimi SDG'yi yeni Suriye ordusuna entegre etmeye çalışırken, ABD'li yetkililer SDG'nin binlerce DEAŞ unsurunun tutulduğu hapishanelerin güvenliğinin garantörü olduğunu ve bu birliklerin dağıtılmasının DEAŞ'a karşı savaşı zayıflatarak yeniden canlanmasına yol açabileceğini vurguluyor.

scdfrg
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke’de bulunan ABD güçleri (AFP)

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Fidan'ın Bağdat ve Amman'daki yetkililere öneriyi sunarken konuyu eş-Şera ile önceden koordine ettiğinin varsayılabileceğini söyledi. Ergin, Türkiye'nin girişiminin zamanlamasının önemli olduğunu, özellikle de ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 Ocak'ta göreve gelmesinin ardından Türkiye'nin yeni Trump yönetimine ABD askerlerinin Suriye'den çekilmesini destekleme çağrısı yaptığını ifade etti.

2017-2020 yılları arasındaki ilk başkanlık döneminde ABD askerlerini Suriye'den çekmek isteyen Trump, DEAŞ'a karşı savaşta Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Kongre'nin böyle bir karar almasında ısrar etmiş, askerlerin çekilmesinin DEAŞ'a karşı eylemleri sekteye uğratacağı yönündeki itirazlarla karşılaşınca kararından geri adım atmıştı.

Ergin'e göre Türkiye'nin önerisi Washington'un Suriye politikasını gözden geçirme kararını etkilemeyi amaçlıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'la yapacağı ilk görüşmede bu öneriyi gündeme getirmesi bekleniyor.

Bölgesel çözüm

Bu önerinin bir başka boyutu da Fidan'ın bir süredir vurguladığı ‘bölgesel sahiplenme’ söylemini güçlendirmesi, bölge ülkelerinin kendi coğrafyalarındaki sorunları kendi ellerine alıp çözmek için çalışmaları ve böylece bölge dışı aktörlerin işlerine karışmasını engellemeleri gerektiği tezini savunmasıdır.

dsefre
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’li mevkidaşı Marco Rubio, Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde bir araya geldi. (Dışişleri Bakanlığı)

Fidan, Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde ABD'li mevkidaşı Marco Rubio'nun yanı sıra Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile bir araya geldi.

Fidan, cumartesi günü Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde ‘Şam için yeni bir dönemin başlangıcı’ başlığı altında düzenlenen oturumda DEAŞ hapishaneleri ve ABD'nin YPG'yi destekleme bahaneleri konusunu gündeme getirdi. Fidan, “Suriye'de güvenlik açısından bizim için geriye kalan tek mesele PKK'nın uzantısı olan YPG'den kurtulmaktır. Şam'daki dostlarımızdan bu meseleye eğilmelerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

csdfergthy
ABD güçleri Suriye'nin kuzeydoğusunda SDG ile ortak eğitim sırasında (AFP)

Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yapılar DEAŞ'la mücadele bahanesinin arkasına saklanıyor. DEAŞ'a karşı bir savaş yok. DEAŞ'lıları koyacak başka yer olmadığı için ABD ordusuna hapishane hizmeti veriyorlar. Bu insanların Suriye'nin üçte birini işgal etmelerine, petrol ve doğalgaz sahalarını kontrol etmelerine ve merkezi hükümet ve milyonlarca Suriyeli petrol ve doğalgazdan faydalanamazken ülkenin malını çalmalarına izin verilemez... Bu sona ermeli... Bu sadece Türkiye için bir ulusal güvenlik tehdidi değil, aynı zamanda bölgemiz için de büyük bir meseledir.”

Fidan, “Suriye'de silahlı milislere müsamaha gösteremeyiz. Çünkü bu deneyimin bölgeye sadece kaos ve istikrarsızlık getirdiğini gördük. Şam'daki yeni yönetim silahlı grupları ulusal bir ordu çatısı altında toplamak için doğru adımları atıyor ve biz de süreci yakından takip ediyoruz” şeklinde konuştu.

İran’la birlikte hareket

Bir başka oturumda ise MİT Başkanı Kalın, Suriye'deki geçiş sürecinin ve bu sürecin gelişmesi için ülkeye uygulanan yaptırımların kaldırılmasının önemini vurgulayarak, DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin ve uzantılarının bölgede var olmalarına izin verilmeyeceğini belirtti.

Kalın geçtiğimiz hafta İran'ı ziyaret ederek, İstihbarat Bakanı İsmail Hatip ve Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan ile DEAŞ ve PKK ile bu örgütlerin uzantılarına karşı bölgesel koalisyonu genişletmek amacıyla bir araya geldi.

Türk kaynaklar, Kalın'ın görüşmelerinde PKK ve DEAŞ'a karşı iş birliği, Suriye'deki gelişmeler ve Gazze krizinin öne çıkan konular arasında yer aldığını ve iki tarafın ‘terör örgütlerine karşı istihbarat paylaşımını artırma’ kararı aldığını bildirdi.



Netanyahu ‘ateşkes’ müzakerelerine rağmen neden İsrail ordusundan Gazze'yi işgal planı yapmasını istiyor?

Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)
Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)
TT

Netanyahu ‘ateşkes’ müzakerelerine rağmen neden İsrail ordusundan Gazze'yi işgal planı yapmasını istiyor?

Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)
Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)

Hamas Hareketi ve İsrail’den müzakereciler Katar’ın başkenti Doha'da Gazze'de ateşkes konusunda dolaylı müzakerelere başlamaya hazırlanırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ordusundan Gazze'yi işgal etmek için bir plan hazırlamasını istedi.

Netanyahu'nun adamları, cumartesi akşamı savaşı yönetmek için yapılan güvenlik toplantılarında yaşananları sızdırdılar. Toplantıda şiddetli tartışmalar, bağırışmalar ve masaya vurmalar yaşandığını söylediler. Ayrıca Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'e Gazze'yi işgal etmek için bir plan hazırlamasını ve ateşkesin ilan edilmesi muhtemel görünen Washington ziyaretinden döndükten sonra kendisine sunması talimatı verdiğini aktardılar.

İsrailli analistler bu sızıntının amacına ilişkin farklı görüşlere sahipler. Bazıları, bunun sadece ‘Hamas liderliğine Doha turunda önerileri kabul etmesi için son anda baskı yapmayı amaçladığını’ bazıları ise Netanyahu'nun ‘hükümetin kendisine Gazze'yi işgal etmesi ve Filistinlilere karşı şiddetli operasyonlarının dozunu artırması için baskı uyguladığını sızdıran ordu kademesine öfkesini göstermeyi amaçladığını’ söylediler.

Üçüncü bir analist grubu ise bu gidişatın ‘hükümetin ateşkesi reddetme tutumunun gerçeğini’ yansıttığı görüşündeydi.

Birden fazla sebep

Ancak tüm bu nedenlerin bir araya gelmesi Netanyahu'nun Zamir'den taleplerinin arkasında yatan neden gibi görünüyor. Netanyahu, Hamas'a baskı uygulayarak kalıcı ateşkes şartından vazgeçmesinin yanı sıra (Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in temsil ettiği) Dini Siyonizm akımının hükümetten çekilmemesi için işgal ve sürgün tehdidini masada tutmak ve böylece sağcı tabanını memnun etmek istiyor.

Jfkfjf
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Kudüs'ün eski kentinde dolaşıyor (Arşiv - Reuters)

Son olarak Netanyahu, ordunun kendini savunma konumunda kalmasını istiyor ve başarısızlıkla suçlanmaktan korkuyor. Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’a da Netanyahu’nun kendisi gibi ‘sadece güç yoluyla barış istediği’ mesajını veriyor.

Toplantıda neler oldu?

Toplantı, ateşkes anlaşmasına varılamaması durumunda askeri planların görüşülmesi üzerineydi. İsrail merkezli televizyon kanalı Kanal 12'nin haberine göre toplantı, İsrail ordusunun ‘Gideon'un Arabaları Operasyonu’nun hedeflerine ulaşmaya yaklaştığını açıklamasının ardından, ‘savaşın, rehineleri kurtarma ve Hamas'ı hezimete uğratma hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla siyasi düzeyde sunacağı çeşitli olasılıkların ve planların ortaya çıkmasının ardından gerçekleşti.

Kanal 12, toplantıda Başbakan Netanyahu ile Genelkurmay Başkanı Zamir arasında sert bir tartışma yaşandığını, bakanlar Ben Gvir ve Smotrich'in ise başbakanı desteklediğini bildirdi.

Ben Gvir ve Smotrich'in Genelkurmay Başkanı'nı siyasi düzeydeki tavsiyeleri uygulamamakla suçladığını aktaran Kanal 12, Genelkurmay Başkanı'nın ise “Gazze'de oyalanacak zaman yok... Sözlerinize dikkat edin. Savaşlarda askerler ölüyor” şeklinde yanıt verdiğini kaydetti.

Toplantı sırasında Netanyahu'nun sesini yükselterek masaya yumruğunu vurduğunu ve Gazze halkı için geniş çaplı bir tahliye planı hazırlanarak onların Gazze'nin güneyine yerleştirilmesini talep ettiğini iddia eden Kanal 12’ye göre Netanyahu, “Taviz vermeyeceğim. Hamas hiçbir koşulda Gazze'de kalmayacak” dedi.

Kanal 12 ayrıca Genelkurmay Başkanı Zamir’in İsrail'in Gazze halkı üzerinde kontrolünü sürdürmesine karşı çıktığını ve kontrolün kaybedileceği konusunda uyardığını bildirdi.

İsrail Genelkurmay Başkanı toplantıda, “Askeri yönetim mi istiyorsunuz? İki milyon aç ve aşağılanmış insanı kim yönetecek?” diye sordu. Bunun üzerine Netanyahu yüksek sesle “Ordu ve İsrail Devleti” yanıtını verdi ve ardından “Askeri yönetim istemiyorum, ancak Hamas'ı hiçbir şekilde kabul etmeyeceğim” diye ekledi.

Zamir, Netanyahu'nun sözlerine “Bunu konuşmalıyız, bu konuda anlaşamadık. Aç ve öfkeli insanları kontrol etmek, kontrolün kaybedilmesine ve ordunun saldırıya uğramasına yol açabilir” diye yanıt verdi. Zamir ayrıca, bu planın İsrail ekonomisi ve toplumu üzerinde muazzam etkileri olacağını ve düzenli ve yedek kuvvetlerin konuşlandırılması açısından büyük kaynaklar gerektireceğini belirtti.

Netanyahu, toplantı sırasında Zamir'den, ABD Başkanı Donald Trump ile Gazze ve İran konusunda görüşmeler yapmak üzere Washington'a gittikten sonra geri dönene kadar Gazze Şeridi için tahliye planı hazırlamasını istedi. Netanyahu, hafta sonuna kadar Washington'da kalacak.

Zafer pozu arayışı

İsrail ordusu Gazze'deki operasyonlarını korkunç bir şekilde yoğunlaştırdı. Çünkü savaşı güçlü bir zafer pozuyla bitirmek istiyor.

Şimdiye kadar onun Lübnan, Suriye ve İran cephelerinde ‘başarılı’, ancak Gazze cephesinde ‘başarısız’ olduğu yönünde bir tablo ortaya çıktı. Savaşın Hamas'a ağır darbeler indirilmeden sona ermesini hayal edemeyen İsrail ordusu, Gazze'de şimdiye kadar elde ettiği başarıların hükümet tarafından siyasi kazanca dönüştürülmesi için yeterli olduğuna inanıyor.

Netanyahu’nun öfkesinin sebebi de tam olarak bu eğilim. Çünkü bu durum topu kendi sahasına atıyor. Oysa sorumluluğu başkalarına yükleme konusunda gerçek bir usta olan Netanyahu 7 Ekim 2023’ten bu yana görevden aldığı çoğu komutan ve güvenlik yetkilisiyle de aynısını yapmıştı.

Hem Netanyahu hem de Zamir, Hamas'ın İsrail askerlerinin hayatına kasteden operasyonlarını sürdürmesinden dolayı bir miktar hayal kırıklığı yaşıyor. Halbuki Hamas büyük suikastlara uğramış, kalesi olan Gazze ile halkı katliama ve yıkıma maruz kalmıştı.

Kcjfj
Gazze'de yaralanan bir İsrail askerini taşıyan İsrail Hava Kuvvetleri askerleri, Ocak 2024 (AFP)

Ancak Genelkurmay Başkanı Zamir, Gazze'deki başarısızlıkları diğer cephelerdeki kazanımlarla telafi etmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Savaşı bu aşamada sona erdirmeyi tercih eden Zamir, “Gazze'de kalmak bir kumar ve dünyanın en güçlü orduları bile işgalci örgütlerle savaşamaz” diyor.

Bununla birlikte Zamir, farklı bir görüşe sahip olsa bile siyasi liderliğin emirlerine uymaya hazır olduğunu söyledi.

Sızıntılar öfkeye neden oldu

Ancak sorun şu ki, Netanyahu'nun hükümetteki arkadaşları, sadece Ben-Gvir ve Smotrich değil, Likud Partisi’nden milletvekilleri ve bakanlar da Netanyahu'nun açıklamalarıyla yetinmiyor ve bunları Beyaz Saray'da olacakları örtbas etme girişimi olarak görüyorlar.

Bu yüzden pazar günü Zamir ve Netanyahu'yu eşit şekilde eleştiren açıklamalarda bulunan Smotrich, “Kabinet’ten sızdırılan bilgiler, devletin güvenliğini tehdit eden kabul edilemez bir durumdur ve buna bir son verilmeli” ifadelerini kullandı.

Jgjfj
Netanyahu ve Smotrich Kabinet toplantılarından birinde (Reuters)

İsrail Maliye Bakanı Smotrich, eleştşirilerini şöyle sürdürdü:

“Gerçek şu ki tüm cephelerdeki büyük başarılara rağmen, insani yardımların Hamas'a ulaşmasını engellemek konusunda Genelkurmay Başkanı görevini yerine getirmiyor ve siyasi liderliği Hamas'a yardım ulaştırmaya zorluyor. Bu yardımlar savaş sırasında düşmanın lojistik tedarikine dönüşüyor. Tüm saygımla, eleştirilerim aynı zamanda savaşın sürdüğü aylar boyunca siyasi düzeyde alınan kararları uygulamaya koyamayan ve ordunun üst düzey komutanlarına dayatamayan Başbakan’a da yöneliktir. Bu kararlar, Hamas'ı ortadan kaldırmak ve rehineleri geri almaktı.”