Los Angeles’ta Ulusal Muhafızlar’ın konuşlanmasıyla gerilim artıyor

Polis, şehir merkezini ‘yasadışı toplanma’ bölgesi ilan etti

Los Angeles'ta bazıları hasar görmüş polis araçları (AFP)
Los Angeles'ta bazıları hasar görmüş polis araçları (AFP)
TT

Los Angeles’ta Ulusal Muhafızlar’ın konuşlanmasıyla gerilim artıyor

Los Angeles'ta bazıları hasar görmüş polis araçları (AFP)
Los Angeles'ta bazıları hasar görmüş polis araçları (AFP)

ABD’de göçmenlerin tutuklanmasını protesto etmek üzere başlayan gösteriler üçüncü gününde devam ederken, protestocular dün Los Angeles'ta arabaları yaktı ve polisle çatıştı. ABD Başkanı Donald Trump, ülkenin ikinci büyük kentinin sokaklarına Ulusal Muhafız birliklerinin konuşlandırılması talimatı vermişti.

Latin kökenli nüfusun yoğun olduğu kentte güpegündüz başlayan operasyonların öfkeli tepkilere yol açması bekleniyordu. Ancak muhalifler, yasadışı göçle mücadeleyi ikinci döneminin temel direklerinden biri haline getiren Trump'ın, genellikle eyalet valisine bağlı bir yedek ordu olan Kaliforniya Ulusal Muhafızları’nı görevlendirerek gerilimi kasıtlı olarak körüklediğini söylüyor.

Jcjjc
Compton, Kaliforniya'daki protestolar sırasında yanan bir araç (AP)

Kaliforniya Valisi Gavin Newsom X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Trump devreye girene kadar bir sorunumuz yoktu. Bu, devlet egemenliğinin ciddi bir ihlalidir... Emri iptal edin. Kontrolü Kaliforniya'ya geri verin” ifadelerini kullandı.

Waymo'nun sürücüsüz araçlarından en az üçü dün öğleden sonra alev aldı ve protestocular Los Angeles şehir merkezinde sınırlı bir alanda dolaşırken diğer ikisi tahrip edildi. Onlarca insanın yolda toplanması nedeniyle ana otoyoldaki trafik bir saatten fazla süreyle durduruldu. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre, Kaliforniya Otoyol Devriyesi memurları biber gazı kullanarak kalabalığı uzaklaştırdı.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı'ndan federal ajanlar ile bir gözaltı merkezi önündeki onlarca protestocu arasında erken saatlerde yaşanan ufak çaplı bir çatışmanın ardından tüm çatışmalar yerel kolluk kuvvetleriyle bağlantılı hale geldi. Öğleden sonra Los Angeles Polis Teşkilatı (LAPD) görevlileri federal binalardan biraz uzakta hatlar oluşturarak öfkeli protestocular ile 79. Piyade Tugayı Muharebe Ekibi'nden kask ve kamuflaj üniformalarıyla toplanan onlarca silahlı Ulusal Muhafız üyesi arasında teması engelledi.

Yetkililer, Los Angeles şehir merkezinin tamamını ‘yasadışı toplanma’ bölgesi ilan etti. LAPD, bu sabah erken saatlerde X platformunda yaptığı paylaşımda “Bölgeyi derhal terk edin” yazdı.

Polis raporlarına göre, hafta sonu boyunca devam eden protestolarla bağlantılı olarak 56 kişi tutuklandı.

ABD medyası, polis şefi Jim McDonnell'ın “Şu ana kadar tutuklananların sayısı daha sonra olacaklarla kıyaslandığında önemsiz düzeyde” dediğini aktardı.

Kkkfj
Los Angeles'taki protestolar sırasında yanan ABD bayrağı (AFP)

Yasadışı göçle mücadeleyi ikinci döneminin en önemli önceliklerinden biri haline getiren Trump, Ulusal Muhafızlar’ın ‘kanun ve düzeni’ uygulayacağı sözünü vererek, askerlerin başka şehirlere konuşlandırılması ihtimaline açık kapı bıraktı.

Kuvvetler her yerde

Ulusal Muhafızlar’ın kullanımı sorulduğunda Trump, askerlerin ülkenin diğer bölgelerinde daha yaygın bir şekilde konuşlandırılabileceğini ima etti.

Trump gazetecilere yaptığı açıklamada, Los Angeles'a gönderilen birliklerin ‘çok güçlü kanun ve düzen’ uygulayacağını söyledi. “Şiddet yanlısı insanlar var ve yaptıklarının yanlarına kâr kalmasına izin vermeyeceğiz” diyen Trump, protestoları bastırmak için silahlı kuvvetlerin konuşlandırılmasına izin veren Ayaklanma Yasası’nın etkinleştirilmesiyle ilgili bir soruya yanıt olarak şu cevabı verdi: “Her yere birlik gönderiyoruz. Ülkemizde bir ayaklanma olmasına izin vermeyeceğiz.”

Kckxk
Los Angeles şehir merkezindeki protestolar sırasında bir kadın Meksika bayrağı sallıyor. (AP)

ABD'nin Demokrat Partili eyalet valileri dün yaptıkları açıklamada, Trump'ın Los Angeles'a Ulusal Muhafız birlikleri göndermesini eleştirerek bu konudaki yetkinin eyalet valisine ait olduğunu belirtti. Valiler yaptıkları ortak açıklamada, bu hareketin ‘yetkinin endişe verici bir şekilde kötüye kullanılması’ olduğunu söyledi.

ABD Kuzey Komutanlığı, ‘yaklaşık 500 deniz piyadesinin devam eden federal operasyonları geliştirmek ve desteklemek için gerektiğinde konuşlanmaya hazır olduğunu’ bildirdi.

Jcjdj
 Los Angeles şehir merkezindeki bir gözaltı merkezinin yakınındaki protestolar sırasında yoğun dumanın ortasında koruyucu maske takan bir adam (AP)

Ulusal Muhafızlar, genellikle Los Angeles yangınları gibi doğal afetlerde ve bazen de sivil ayaklanmalarda, ancak genellikle yerel yetkililerin onayı ile göreve çağrılır.

Gerilim

Cumhuriyetçiler, Newsom ve diğer yerel yetkililerin protestoların çoğunlukla barışçıl olduğu ve Ulusal Muhafızlar’ın konuşlandırılmasının gerilimi daha da arttıracağı yönündeki açıklamalarını reddederek Trump'ın yanında yer aldı. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ABC'ye verdiği demeçte, “Bu konuda hiç endişeli değilim” dedi. Savunma Bakanı Pete Hegseth'in Ulusal Muhafızlar’ı desteklemek için deniz piyadelerini çağırma tehdidini yorumlayan Johnson, bunu aşırıya kaçmak olarak görmediğini belirterek, “Ne gerekiyorsa yapmaya hazır olmalıyız” ifadesini kullandı.

Jdjjd
Protestoların üçüncü gününde Los Angeles şehir merkezinde göstericiler ve kolluk kuvvetleri arasındaki çatışmalardan (DPA)

AFP'nin konuştuğu protestocular, askerlerin düzeni sağlamak için gönderilmediğini söyledi. Protestoculardan Thomas Henning, “Bunun bir gözdağı taktiği olduğunu düşünüyorum. Bu protestolar barışçıl. Şu anda kimse zarar vermeye çalışmıyor ama Ulusal Muhafızlar ellerinde dolu şarjörler ve büyük silahlarla Amerikalıları haklarını kullanmaktan alıkoymaya çalışıyor” şeklinde konuştu.

Bir diğer protestocu Estrella Corral ise protestocuların yanlış bir şey yapmamış olan çalışkan göçmen işçilerin maskeli göçmenlik ajanları tarafından tutuklanmasına duydukları öfkeyi dile getirdiklerini söyledi. Corral, “Burası bizim toplumumuz ve kendimizi güvende hissetmek istiyoruz. Trump'ın Ulusal Muhafızlar’ı konuşlandırması çok saçma. Bence gerilimi artırıyor” dedi.

Kfkdk
Los Angeles'ta düzenlenen protestolar sırasında yanan bir çöp konteyneri (EPA)

78 yaşındaki protestocu Marshall Goldberg, Ulusal Muhafızlar’ın konuşlandırılmasının kendisini ‘çok kırgın’ hissettirdiğini söyledi. Goldberg, “Devletin belgesiz işçilere yaptıklarından nefret ediyoruz. Ancak bu son adım, protesto hakkını ve barışçıl toplanma hakkını elimizden alma konusunda başka bir seviye” ifadelerini kullandı.

Onlar suçlu değil

Ocak ayında göreve geldiğinden bu yana Trump, ‘canavarlar’ ve ‘hayvanlar’ olarak nitelendirdiği belgesiz göçmenlerin ülkeye girişini engelleme vaadini hayata geçiriyor. Daha önce İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün başkanlığını yapmış olan ABD'li aktivist Kenneth Ross, 1965'ten bu yana ilk kez Ulusal Muhafızlar’ın eyalet valisinin talebi olmadan görevlendirildiğini söyledi. Ross, Trump'ın ‘göçmenlere yönelik operasyonları sürdürmek için şov yaptığını’ ifade etti.

Kfkfk
Polis memurları, Los Angeles Belediye Binası önündeki protestoculara plastik mermi sıktı. (AFP)

Cuma günü Los Angeles'ın çeşitli bölgelerinde silahlı ve maskeli göçmenlik ajanları operasyonlar düzenleyerek öfkeli kalabalıkların toplanmasına ve saatlerce süren çatışmalara yol açarken, Los Angeles protestolarından önce CBS News tarafından yapılan bir anket Amerikalıların küçük bir çoğunluğunun halen göçmenlik karşıtı kampanyayı desteklediğini gösterdi.

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum dün yaptığı açıklamada, ABD'de yaşayan göçmenleri savundu. Sheinbaum, “ABD'de yaşayan Meksikalılar, daha iyi bir yaşam aramak ve ailelerini geçindirmek için vatanlarından ayrılan dürüst erkek ve kadınlar. Onlar suçlu değiller” dedi.



Husiler İsrail ile İran arasındaki doğrudan çatışmadaki yeri

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)
TT

Husiler İsrail ile İran arasındaki doğrudan çatışmadaki yeri

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan çekilen fotoğrafta, İsrail'e doğru giden İran füzelerinin gökyüzündeki izleri görülüyor 13 Haziran 2025 (AFP)

Enver el-Ansi

İsrail'in İran'a yönelik yıkıcı saldırısının ve İran'ın buna verdiği yanıtın ardından, gözler Yemen'e çevrilerek Tahran yanlısı Husilerin tepkisi ve İran'ın askeri yanıtına katılmaya hazır olup olmadıklarına dair değerlendirmeler yapıldı. Ancak İran’a ve onun karşılık verme hakkına yönelik pasif dayanışma ifadelerinin dışında, Husiler bu tür bir karşılıkta yer almaktan uzak durdular.

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına Yemenli tarafların çoğu ya sessiz kalarak ya da coşku ve intikam duygusuyla tepki verdi. Çünkü onlardan bazıları İran'ın Yemen’e ve bazı Arap ülkelerinin iç işlerine ‘açıkça’ müdahale ederek 30 yıldır ‘savaş suçu’ işlediğini düşünüyordu. Bazıları ise olanları ‘yenilgiden daha büyük, aşağılanmadan daha korkunç’ olarak nitelendirerek İran’ın komutanların ve bilim adamlarının öldürülmesine ve altyapısının tahrip edilmesine nasıl tepki verebileceği sorusunun yanıtını aradı. ‘Yenilgi’ olarak gördükleri bu gelişmenin ‘İran halkının eliyle de olsa, rejimin ve devletin sonu olacağını’ düşünüyorlar.

Bunun ötesinde, bazıları İran'ın yaptıklarının en kötüsünün Müslümanları ve Arapları bu çatışmada tarafsız bırakmak olduğuna inanıyor. Çünkü onlar İran'ın İslam'a bir güç kattığını hiç hissetmediler, aksine İsrail'in Arapları uğrattığı yıkımla İran'ın yaptıkları arasında hiçbir fark olmadığına emin oldular. Bunun özellikle Yemenliler için çok geçerli nedenleri olabilir. Birincisi, İran'ın Husileri benimsemesi ve desteklemesiydi. Bu destek onların silah zoruyla Yemen devletine darbe yapmasını sağladı. Devletin silahlarını, küçük bir mezhep grubunun çıkarları için tüm halkın iradesini bastırmak ve zulmetmek için kullanmasına yardımcı oldu. İkinci neden, Husilerin İran'ın desteğiyle, bazı komşu ülkeleri hedef aldıktan sonra tüm bölgenin istikrarını bozan bir faktör haline gelmesiydi. Suudi Arabistan, Yemen'de meşru devletin yeniden kurulmasını desteklemek için bir askeri ittifak kurmak ve liderlik etmek zorunda kaldı. Üçüncü neden ise, Husiler ve onun arkasında duran Tahran'ın, Yemen'i çevreleyen denizlerdeki seyrüsefer hatlarına yönelik saldırılarının ardından daha geniş çaplı savaşlar başlatması ve ardından İsrail'in Yemen’deki şehirleri ve hayati bölgeleri hedef almasıydı. Tüm bunlar Gazze'deki Filistinlilere destek olmak adına yapıldı, ancak hiçbir etkisi olmadı. Tek bir İsrailli dahi zarar görmedi. Buna karşın ABD, İsrail ve İngiltere'nin sadece Husilerin çıkarlarına yönelik değil, ülkenin kazanımlarının ve altyapısının büyük bir kısmını kaybetmesine ve on yıllar geriye gitmesine neden olacak saldırılar düzenlemesinin önünü açtı.

Yemen’de İran devrimine iyimser ve umutlu bakanlar, bu devrimin Husiler dışında birçoklarının umutlarını boşa çıkardığını açıkça gördüler. Bu konunun yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Duygusal öncüller değil, devrimden yaklaşık elli yıl sonra İran deneyiminin ulaştığı pratik sonuçlar esas alınmalı.

Tarihsel bakış

İran’ın Yemen ile ilişkisi, Farsların İslam dinini benimsemesinden önce, onunla birlikte çağlar boyunca ve İslam İnkılabı Rehberi Ruhullah Humeyni'nin ve ardından İslam İnkılabı Rehberi Ali Hamaney'in gelişine kadar, tarihin hiçbir döneminde, eski, orta ve modern dönemlerde normal olmamıştır. Bunu anlamak çok fazla çaba sarf etmeye ve çok zeki olmaya gerek yok. Ancak araştırma, inceleme ve derinlemesine düşünme, mantık, sabır ve tarafsız olarak bakıldığında İran'ın İslam'ı anlaması ile Yemenlilerin ve birçok Arap halkının İslam'ı anlaması arasında teoride ve uygulamada farklılıklar olduğu görülüyor. İran, İslam öncesi tarihine dayanan kendine özgü bir felsefeye sahip ve bu felsefe, özellikle düşünce ve çalışma tarzı açısından, Arap ve İslam dünyasının felsefesinden büyük ölçüde farklılık gösteriyor.

İran, Arap ülkelerine yönelik politikalarında çok fazla karışıklık ve ortak ya da karşılıklı yanlış anlaşılmalar olduğunu ya bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor.

Öncelikle İran, yüzlerce yıldır İslam dünyasına kendi İslam anlayışını dayatamamaktan hoşnutsuz. İran, Osmanlı İmparatorluğu'nun yaptığı gibi, çevresindeki geniş Sünni İslam dünyasına, özellikle de Arap dünyasına hakimiyet kurarak kendi İslam anlayışını dayatamamıştır.

İran'ın İslam dünyasına karşı bu zihniyeti bugün de devam ediyor. Bu zihniyeti anlamak veya inkar etmek zor, çünkü Tahran'ın Humeyni'den bu yana izlediği politikalar, iki tarafın da üzerinde hemfikir olduğu bir şekilde, bazı aktörlerin görüşüne göre ‘adaleti’ sağlamaya yönelik başarısız uygulamalar veya çaresiz girişimlerden ibaret. Ancak birçok kişi, bu durumda tarihten ‘intikam’ alınmasının ve Tahran'ın izlediği yolun, tarihin ve coğrafyanın gerçeklerine uygun bir şekilde Arap dünyasıyla olan ilişkilerin ‘düzeltilmesi’ için değil, ‘barbarlığa varan intikamcı bir adalet duygusu’ olduğunu düşünüyor!

dfgth
İsrail saldırısı sonrası İran'ın Tebriz Havaalanı’ndan yükselen dumanlar, 13 Haziran 2025 (Reuters)

Bu iki sorundan ikincisi, Saddam Hüseyin'in Irak'ıyla savaşın sonunda bıraktığı miras. Humeyni, 20 Temmuz 1987 tarihinde oybirliğiyle kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 598 sayılı kararının ardından, “Kararı kabul ederek zehirli kadehi içmek zorunda kaldım ve utanç duyuyorum” demişti. Bu askeri ve hukuki yenilgiye rağmen, bu durum Tahran'da, bu yenilginin utancını silip İran'ı bir ulus olarak yeniden haritaya koyacak ‘topyekun yıkım’ gücüne sahip stratejik bir silaha sahip olma konusunda ölümcül bir hırsa yol açtı.

Bir araştırmacı olarak İran deneyiminde karşılaştığım tüm zorlukların ardından bu ‘ulusun’ karmaşık ve iç içe geçmiş bir coğrafi ve tarihsel bağlamda yer aldığını gördüm. Bu makale sadece sabit bir metin değil, çelişkili, ani ve tekrarlanan etkileşimleriyle içinden şiddetle hareket eden bir metin oldu. İran dış dünyaya o kadar sıkı bir şekilde kapalı ki, öngörülebilir gelecekte veya orta vadede bile olası sonuçlarının doğasını tahmin etmek imkansız.

Bölgesel rekabet

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suudi Arabistan ve İran, yüzölçümü ve zenginlikleri açısından birbirine yakın olsa da bugün Suudi Arabistan jeopolitik açıdan sınırlarının ötesinde daha etkili ve dünya ekonomisinde daha büyük bir etkiye sahip görünüyor. İran ise giderek daha fazla kendi içine kapanıyor ve köklerine dönüyor. Günümüz dünyasında, piyasada talep olmayan halıları dokumaya daha fazla zaman harcamanın bir anlamı yok.

İran devrimi, başlangıçta bazı Arapların büyük ve yeni bir İslam dünyası hayali kurmasını sağladı. Ancak gerçekte, iç tarafları ile dış kolları arasında performansın ritmini ayarlayan bir denge kurmada başarısız oldu.

İran devrimi, başlangıçta bazı Arapların büyük ve yeni bir İslam dünyası hayali kurmalarını sağladı. Ancak gerçekte, İranlıların diğerlerinden daha iyi bildiği nedenlerden dolayı, iç tarafları ile dış kolları arasında performansın ritmini ayarlayan bir denge bulmakta başarısız oldu. İran deneyimini inceleyen bazı araştırmacılara göre bunun ilk nedeni, tarihsel ‘sentimentalizm’ veya kronik bir romantizm içinde kalma ısrarıydı. İran’ın çevresindeki birçok ülke, en yakın komşusu Türkiye, Almanya, İtalya ve Japonya gibi İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra savaşlarda yenilgiye uğramış olsa da İran bu ülkelerin çoğunun gösterdiği esnekliği gösteremedi.

juı
İran'ın İsrail'e füze saldırısı sonrası İsrail'in Rişon LeTsiyon şehrindeki hasar, 14 Haziran 2025 (Reuters)

Irak ile sekiz yıl süren trajik savaş boyunca, birçok Arap aydın ve politikacı, İran'daki ‘devrim’ ile ilişkilerde stratejik bir hata olduğunu ve bunun düzeltilmesi gerektiğini savundu. Cezayir'in merhum Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen, bu ilişkinin düzeltilmemesi halinde ‘İslam Devleti’ İran'ın ‘alternatif bir sömürgeci’ olacağı konusunda uyarmıştı. Hatta Arap siyasi entelektüeller, gelecekteki olası bölgesel savaşların Arap-İsrail değil, Arap-Fars savaşları olacağını öngörmüştü. Ancak Irak'ın merhum lideri Saddam Hüseyin, başta‘devrim düşünürü’ Humeyni'yi Neauphle-le-Château’da ağırlayan Fransa olmak üzere Batılı ülkelerin açık teşvikiyle İran'daki ‘devrim’ sloganlarının Arap sokaklarında yarattığı etkiye karşı koymakta kararlı ve hevesliydi. Bu durum, İran'daki ‘devrimden’ yıllar sonra Cezayir'deki İslami Kurtuluş Cephesi lideri Abbasi Medeni'nin Cezayirlilere İslam hukukunun uygulanması için kademeli bir geçişe hazır olmaları çağrısında bulunmasıyla daha da belirgin hale geldi. Medeni bir Sünni lider olmasına rağmen, bu çağrısı İran'daki İslam devriminin zaferinden esinlenerek yapılmıştı. İran devrimi, o dönemde çoğu Arap liderin düşüncelerini domine eden tehlikeli bir faktöre dönüştü.

İran'ın niyetleri, bölgedeki sahnenin başlıklarında yeniden atılım yapmaya başladığı yıllar sonra ortaya çıktı. Suudi Arabistan’ın merhum Kralı Abdullah bin Abdulaziz'in hükümdarlığı döneminde Suudi Arabistan'a karşı en açık tavır sergileyen İran’ın eski cumhurbaşkanlarından Mahmud Ahmedinejad’dı. Ancak bu tavır, İran'daki seçim hedefleriyle daha çok ilgili olan saf popülist bir dilde ifade edildi. Ortak çıkarları ve komşuluk ilişkileri olan ülkeler arasındaki geleneksel ilişkilerin nasıl olması gerektiğine dair farkındalıkla ilgisi olduğu pek söylenemez.

Tahran'daki politika yapıcıların kararları, ister reformist ister muhafazakar kanattan olsun cumhurbaşkanlarının değil, Hamaney ve DMO’nun elindeydi.

Onlarca yıldır İran ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri inceleyen biri olarak, Tahran'daki politika yapıcıların kararlarını Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) verdiğini ister reformist ister muhafazakar kanattan olsun cumhurbaşkanlarının ise sadece ‘sivil cephe’ rolünü oynadıklarını, oynamaya devam ettiklerini ve İran'ın içinde olan biteni örtbas etmek için önce Humeyni ardından Hamaney ve iki döneminin DMO tarafından kullanıldıklarını kesin olarak söyleyebilirim.

rgbbhyuj
Tahran'daki bir köprüde, 13 Haziran sabahı İsrail’in düzenlediği saldırıda öldürülen İranlı komutanlar ve nükleer bilim adamlarının fotoğraflarının yer aldığı bir afiş, 14 Haziran 2025 (AFP)

Burada sıradan İranlılardan bahsetmiyorum, hayatı boyunca yıllarını kütüphanelerde geçirip, hayatının sonunda İslam'ın özünü düzelttiğini düşündüğü şeylerle ortaya çıkan ‘fıkıhçılardan’ ve ‘müfekkirlerden’ bahsediyorum. Ali Şeriati ve onun gibi birçok etkili isim de bunu yaptı, ancak sonunda onların İranlı insan modelinden bahsettikleri, Humeyni'nin İslam devriminin kendi İslam anlayışına göre kalıplaştırmaya çalıştığı karakterden bahsetmedikleri ortaya çıktı.