Navalni’nin ölüm sebebi olduğu iddia edilen ‘ani ölüm sendromu’ hakkında ne biliyoruz?

Rus muhalif Aleksey Navalni’nin Mumbai’de çizilen bir resmi (AFP)
Rus muhalif Aleksey Navalni’nin Mumbai’de çizilen bir resmi (AFP)
TT

Navalni’nin ölüm sebebi olduğu iddia edilen ‘ani ölüm sendromu’ hakkında ne biliyoruz?

Rus muhalif Aleksey Navalni’nin Mumbai’de çizilen bir resmi (AFP)
Rus muhalif Aleksey Navalni’nin Mumbai’de çizilen bir resmi (AFP)

Rus yetkililer, muhalif lider Aleksey Navalni’nin ‘ani ölüm sendromu’ (SDS) nedeniyle hayatını kaybettiğini açıklayarak, annesine Navalni’nin ölümüyle ilgili soruşturma tamamlanmadan cenazesinin teslim edilmeyeceğini bildirdi.

Rusya Federal Cezaevi Servisi, 30 yıl hapis cezasına çarptırılan Navalni’nin Cuma günü, Moskova’nın yaklaşık bin 900 kilometre kuzeydoğusundaki Yamal-Nenets bölgesinde bulunan Kharp’taki ceza kolonisinde yürüyüş yaptıktan sonra rahatsızlandığını, bilincini kaybettiğini ve doktorların müdahalesine rağmen öldüğünü duyurdu.

Navalni’nin yakın müttefiklerinden biri olan Yolsuzlukla Mücadele Vakfı Başkanı Ivan Zhdanov, Cuma günü sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada şunları yazdı;

Aleksey’in avukatı ve annesi bu sabah ceza kolonisine vardıklarında, onlara Navalni’nin ölüm nedeninin ani ölüm sendromu olduğu söylendi.

Ani ölüm sendromu hakkında ne biliyoruz?

Ani ölüm sendromu, doğal nedenlerden kaynaklanan ani, beklenmedik ölümleri tanımlayabilen geniş bir terimdir.

Bu resmi bir durum veya teşhis değildir ve mutlaka belirli bir tıbbi duruma işaret etmez.

Şarku’l Avsat’ın Medical News Today sitesinden aktardığına göre, ani ölüm sendromu, hızlı başlangıçlı ve öngörülemeyen ölümlere yol açan birçok biyolojik senaryoyu kapsayan bir terimdir.

İlgili kişinin genellikle çok az hastalık belirtisi vardır veya hiç yoktur. Ölümden sonra bile otopsi belirgin anormallikleri ortaya çıkarmayabilir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), semptomların ortaya çıkmasından sonraki bir saat içinde ani ölümün meydana gelebileceğini ifade ediyor.

Ani ölüm sendromu ile ani kalp durması arasında bir fark vardır.

Çünkü ani kalp durması, herhangi bir kardiyovasküler nedenden dolayı bir saat içinde meydana gelen, kalp fonksiyonu kaybının neden olduğu ölümü tanımlar.

Pek çok farklı hastalık vücutta ölümcül zincirleme reaksiyona neden olsa da ani kalp durması yaygın bir nedendir.

Ani ölüm sendromunun herhangi bir uyarısı var mı?

Ani ölüm sendromu bir hastalık olmadığından, standartlaştırılmış bir semptomu yoktur. Bu nedenle semptomlar varsa altta yatan nedene bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir.

Örneğin ani kalp durması durumunda uyarı işaretleri herhangi bir kalp komplikasyonuna benzer olabilir.

İnsanların neredeyse yarısı hiçbir ani kalp durması semptomu bildirmiyor. Ancak belirtiler mevcutsa, çarpıntı, baş dönmesi, göğüs rahatsızlığı, nefes darlığı ve bayılmayı içerebilir.

dsfvedf
Rus muhalif Alexei Navalny, Ocak ayında Rusya Yüksek Mahkemesi’nde yapılan duruşma sırasında ceza kolonisinde (AP)

Ani ölüm sendromuna yol açabilecek diğer durumların uyarı işaretleri hafif olabilir.

Örneğin, bir kişi serebral anevrizma semptomlarını boyun tutulması veya şiddetli baş ağrısı gibi sıradan rahatsızlıklarla karıştırabilir.

Ani ölüm sendromuna ne sebep olur?

Vücutta bilinen ve bilinmeyen çok sayıda süreç buna katkıda bulunabilir. Bununla birlikte, kardiyovasküler hastalık genel olarak önemli bir rol oynamaktadır.

Ani kardiyak ölüm, ani ölüm sendromunun en yaygın nedenidir.

Ani ölüm sendromu, kalbin elektriksel aktivitesini değiştiren, kalp krizi gibi ani kalp durmasına ve koroner arter spazmına neden olabilen kalıtsal kalp hastalıkları olan aritmilerden kaynaklanabilir.

Önlemek mümkün mü?

Kronik hastalık yönetimi ve yaşam tarzı değişiklikleri yoluyla ani ölüm sendromunu önlemek mümkün olabilir.

Örneğin, kardiyovasküler hastalık riski yüksek olan kişiler, yaşam tarzı değişiklikleri ve tıbbi tedavilerle risklerini azaltabilirler.

Proaktif hastalık yönetimi ani ölüm sendromunun önlenmesinde önemli olabilir.

Benzer şekilde, belirli astım durumlarında acil durum inhaleleri kişinin hayatını kurtarabilir.

Ancak ani ölümlerin hepsi önlenemiyor.

Ani ölüm sendromundaki bazı koşullar, genetikten etkilenenler gibi değiştirilebilir risk faktörlerine sahip olmayabilir.

ABD’de 150 bin ila 450 bin arasında ani ölüm yaşanıyor.

Batılı hükümetler 47 yaşındaki Navalni’nin ani ölümünden Rus yetkililerin sorumlu olduğunu söylerken, G7’nin dışişleri bakanları, Rusya’yı söz konusu durumu acilen açıklığa kavuşturmaya çağırdı.

sdv
Bir aktivist Amsterdam’daki bir gösteride taşıdığı pankartta Rus muhalif Navalni’nin ‘öldüğünü değil, öldürüldüğünü’ ifade ediyor (EPA)

Kremlin, Batı’nın Navalni’nin ölümüne tepkisinin kabul edilemez olduğunu açıkladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Navalni’nin ölümüyle ilgili henüz yorum yapmadı.

Navalni’nin sözcüsü Kira Yarmysh, Rus muhalifin annesinin Cuma günü yerel saatle 14:17’de öldüğüne dair resmi bilgi aldığını söyledi.

Navalni’nin ekibi, cesedin nerede olduğunun belirsiz olduğunu açıkladı.

Annesine, cesedin cezaevine yakın olan Salehard şehrine nakledildiği bilgisi verildi. Ancak Navalni’nin annesi bahsedilen yere gidince morgun kapalı olduğunu gördü.



Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
TT

Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)

Refik Huri

Suriye'nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi yönündeki resmi Arap ve uluslararası çağrıların yanında, Suriye'nin bölünmesi yönünde seslerin yükselmesi şaşırtıcı değil. İlginç olan, bölünmeyi savunanların üç temel hususu göz ardı etmeleridir. Birincisi, Suriye'nin 2011 yılından bu yana bölgesel veya uluslararası bir gücün ya da her ikisinin kontrolünde olan kısımlara bölünmüş olduğudur. İkincisi, rejimin yıkılmasından sonraki doğal eğilim, bölünmeden birleşmeye doğru gitmektir; bölünmeyi resmen veya zorla kökleştirmek değildir. Üçüncüsü, Suriye haritası bölge haritasından izole bir harita değildir, dolayısıyla aktörler ister yerel ister bölgesel veya küresel olsunlar, bu haritayla oynamak, diğer haritalarla oynamaya kapalı bir süreç değildir.

Lübnan ve ardından Irak'tan öğrendiğimiz ders Sykes-Picot haritalarının, yüz yıldan fazla bir süredir milliyetçi birleştirme çabalarının ve mezhepçi bölme çabalarının başarısına direndiğidir. Ne ülkeler arasındaki birlik girişimleri başarılı oldu ne de bölünmeler gerçekleşti. Sir Mark Sykes ve François Georges-Picot'nun bölge hakkındaki bilgisizliklerine, İngiliz ve Fransız stratejik tercihler, iki manda ülkesi arasındaki petrol ve diğer hususlarla ilgili rekabet nedeniyle heterojen grupları kapsayan sınırlar çizmekte keyfi davrandıklarına dair hikayelere rağmen, bölge ülkelerinin haritaları iç içe geçmiş ve birbiriyle bağlantılıdır.

Diğer bir deyişle Suriye'de haritanın değişmesi, Lübnan, Irak, Filistin, Türkiye ve İran'daki haritaların da değişmesi anlamına geliyor. Bu da bir tür ayırma ve bir tür ilhak demektir. Zayıf ülkelerden toprak almak ve hayallerini gerçekleştirmek isteyen güçlü ülkelere eklemektir. Burada Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Halep ve Musul'u ilhak etme hayallerine, Velayeti Fakih’in “Gizli İmam'ın zuhuru ve devletinin kurulması” için her şeyi ilhak etme ve dünyayı yönetme hayalleri, Suriye'deki Golan Tepeleri, Hermon Dağı'nın zirvesi, su kaynakları, Batı Şeria ve tabii Gazze’yi kapsayan ve hatta Güney Lübnan'da Evveli Nehri'ne kadar uzanan “Büyük İsrail” hayalleri ekleniyor.

Ayırma ve ilhak denkleminin gerçekten başarılı olması durumunda bölgede nasıl bir tablonun ortaya çıkacağını bilmeyen yoktur. Topraklarını kaybeden ülkeler ile kendilerine ait olmayan toprakları ilhak eden ülkeler arasında bir barış, kalkınma ve iş birliği tablosu olmayacağı kesindir. Aksine çatışmalara ve savaşlara sahne olacaktır. Dahası sadece İsrail ile toprağı kurtarmak için bir yüz yıl daha sürecek askeri çatışma yaşanmayacak, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ile Pers İmparatorluğu arasındaki yüzyıllar süren çatışmalara da geri dönülecektir. Bu ikisi arasındaki çatışma ise sadece nüfuz için değildir.

Bölgesel oyunun, ister şiddetli çatışma bağlamında isterse her bir bölgesel gücün kendine özgü alanlarda nüfuzunu artırma ve böylece yeni bir bölgesel güvenlik sistemi düzenleme anlayışı bağlamında olsun, Türkiye, İran ve İsrail ile sınırlı olduğu düşünülemez. Uluslararası oyun daha büyük. Fransız siyaset bilimci Bertrand Badie'nin “ittifakların giderek ortadan kalktığı ve mevcut gerçekliğe damga vuran bir aşırı akışkanlığın hâkim olduğu, böylece korunan müttefik veya vekilin asıl güç karşısında bir tür bağımsız hareket etme marjına sahip olduğu bir döneme giriş” olarak adlandırdığı bir dönemde, fırsat verilen devlet dışı güçler olgusunun rolü açıktır.

Rusya Ukrayna savaşıyla meşgulse de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü'nün korunması için de aktif olarak çalışıyor. Ukrayna savaşında bile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yürüttüğü savaş Ukrayna'dan çok daha büyük bir savaştır. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığı analize göre Soğuk Savaş sonrasında Batı'nın Rusya'ya karşı haddini aşma durumunu “düzeltmek” ve Moskova'nın büyük bir gücün odak noktası olduğunu kanıtlamak için yapılan bir savaştır.

Mara Karlin'in “Topyekûn Savaş” ile ilgili bir makalesinde söylediği gibi, ABD “Kızıldeniz'in güvenliğini sağlamada başarısız olduysa ve Hint ile Pasifik Okyanuslarını güvence altına alma gücü ile ilgili soru karşısında durduysa” da Ortadoğu ve Uzakdoğu’da büyük oyunu oynamaya kararlı. Çin, ABD tarafından korunan Tayvan'ı geri almakla çok ilgilense ve 130 ülkenin katıldığı “Kuşak ve Yol” projesi konusunda çok rahat olsa da kendisine nüfuz alanları aramaya zorlayan devasa bir deniz ve hava kuvveti inşa ediyor. Ortadoğu ise sadece ticaretten ibaret değil.

Ayırma ve ilhak konuşmaları ile ilgili olarak George Washington Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve uluslararası sorunlar profesörü Mark Lynch, “Ortadoğu'nun sonu”ndan bahsediyor. Neden? Çünkü ona göre “eski bir harita yeni bir gerçekliği çarpıtıyor.” Ortadoğu artık Amerikan üniversitelerinin ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın haritalarındaki gibi Arap dünyası, İsrail, Türkiye ve İran’dan ibaret değil. ABD Merkez Komutanlığı haritasına göre artık Afganistan, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Kenya, Pakistan ve Somali'yi de kapsıyor. Edgar Morin'in dediği gibi “Hayatın tümü belirsizlik denizinde yüzmektir.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.