Cibuti Cumhurbaşkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Zorluklar büyük ve Cidde zirvesi Arap eylemini güçlendiriyor

Sudan konusunu endişeyle takip ediyoruz. Suriye’deki krizi sona erdirecek bir ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz.

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)
TT

Cibuti Cumhurbaşkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Zorluklar büyük ve Cidde zirvesi Arap eylemini güçlendiriyor

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh (Getty)

Cuma günü tüm gözler Suudi Arabistan’ın batısındaki Cidde’ye çevrilecek. Zira o gün Cidde, Sudan’daki silahlı çatışmanın önderlik ettiği karmaşık jeopolitik koşullar ve çok sayıda Arap krizi ortasında Arap Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak. Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh de yaptığı açıklamada, “Arap halkları, bölgedeki kriz durumlarını içeren ve ortak Arap eylemini teşvik eden kararlar almak için zirveye güveniyor” diyerek, Yemen’de güvenlik ve istikrarı yeniden sağlamak için Suudi Arabistan’ın sürekli çabalarına dikkati çekti.

Guelleh, Şarku’ Avsat’a verdiği röportajda, Arap dünyasının ortak eylem ve uluslararası toplumun değişmezleriyle çelişmeyecek şekilde yeni küresel blokların ortaya çıkışından izole olmadığını söyledi. Arap kararını güçlendirmede ve safları birleştirmede Suudi Arabistan’ın merkezi önemine dikkati çeken Omar Guelleh, ülkesi ile Krallık arasında deniz ve hava taşımacılığı ve serbest bölge kurulması alanlarında ortak projeler oluşturmak için çalışmaların devam ettiğini açıkladı.

Guelleh, “Suudi Arabistan- ABD inisiyatifi, Sudan krizini Cidde Bildirgesi’ne dahil etmek için muazzam bir çaba harcıyor. Sudan krizini kontrol altına almak için etkili bir arabuluculuk başlatmaya hazırız. İGAD girişiminin derinleşen krize çözüm bulunmasına katkı sağlamasını temenni ediyoruz” diyerek, Suudi Arabistan- İran yakınlaşmasının bölgede istikrar ve kalkınmanın temellerini attığına ve ortak İslami eylemi teşvik ettiğine vurgu yaptı.

Guelleh, Suriye krizini sona erdirmek ve güvenlik, istikrar ve kalkınmayı yeniden sağlamak için siyasi izolasyonu kaldırmak amacıyla kaydedilen ilerlemeye de değinirken, radikalizm, terörizm ve yasa dışı göçün, deniz trafiğinin ve Kızıldeniz’in güvenliğinin önündeki en önemli zorluklar olduğunu belirtti. Ayrıca Nahda (Rönesans) Barajı krizinin çözülmesi ve ilgili tarafları tatmin edecek bir anlaşmaya varılması konusundaki iyimserliğini dile getirdi.

Cibuti Cumhurbaşkanı ayrıca, ülkesinin Rusya- Ukrayna krizini sona erdirme çabalarını desteklediğini belirterek, nükleer savaşa doğru kayma uyarısında bulundu.

İşte Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh’in Şarku’l Avsat’a verdiği röportajın tamamı;

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh
Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Omar Guelleh

-Arap Zirvesi cuma günü Cidde’de yapılacak. Beklenen en önemli gündemi nedir?

Zirve bazı kardeş Arap ülkelerinin tanık olduğu çok sayıda ve karmaşık jeopolitik değişimler ve kritik koşullar ışığında düzenleniyor. Onu farklı kılan ve ona özel bir önem veren de budur. Büyük kardeş, Arapların başı ve Müslümanlığın kubbesi olan Suudi Arabistan’da düzenlenmesi de önemli. Arap dünyasındaki en önemli çetrefilli ve sıcak konuların yanı sıra bölgedeki çeşitli jeopolitik gelişmelerin zirvenin gündeminde yer alması bekleniyor.

-Bu zirvenin karşılaşacağı başlıca zorluklar nelerdir?

Arap dünyasındaki zorluklar, şu an çok ve karmaşıktır. Çok kötü ve tehlikeli bir duruma tanık olan Sudan ve Yemen gibi birçok kardeş ülkenin kritik koşullardan geçtiği de bilinmektedir. Bununla birlikte Suudi Arabistan’ın krizi çözme, insanların acılarına son verme ve ‘mutlu’ Yemen’de güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etme çabalarına yönelik büyük bir iyimserliğe sahibiz. Bunlar takdire şayan.

Filistin’de İsrail işgal polisinin mübarek Mescid-i Aksa’nın ayrılmaz bir parçası olan Babu’r Rahme mescidine baskın yapması ve oraya saygısızlık etmesi gibi İsrail’in işgal altındaki Kudüs’teki İslam ve Hristiyanlık dini kutsallarına yönelik saldırıları son dönemlerde de devam ediyor. Aynı şekilde El-Halil kentindeki İbrahim Camii’nin çatı ve duvarlarında işgalci İsrail’in bayrağı dalgalanıyor. Bu, uluslararası hukukun, Cenevre sözleşmelerinin ve uluslararası meşruiyet kararlarının açık bir ihlali ve İslam ulusunun duygularına yönelik bir provokasyondur. Statülerini geri kazanmak için çeşitli zorluklarla karşılaşan birçok kardeş ülke var. Ayrıca Libya, Suriye ve Somali gibi ülkeler de birçok karışıklığa, huzursuzluğa ve savaşa tanık oluyor.

Mevcut Arap zirvesinin, Arap dünyasının tanık olduğu kriz durumlarının ve kritik durumların kardeşler arasında birlik ve beraberliğin korunmasını garanti edecek şekilde çözülmesine katkı sağlayacak tavsiye ve kararlarla sonuçlanmasını, Arap dünyası için huzursuzluktan, güvenlik sıkıntılarından ve savaşlardan uzakta refah sağlamasını ve ortak Arap eyleminin güçlendirilmesine katkıda bulunmasını temenni ediyoruz.

Hartum’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında hava bombardımanından sonra binaların üzerinde dumanlar yükseliyor (Reuters)
Hartum’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında hava bombardımanından sonra binaların üzerinde dumanlar yükseliyor (Reuters)

-Cibuti’nin İGAD ülkelerinin bir parçacı olması çerçevesinde Sudan konusu nasıl ele alınacak?

Kardeş Sudan’daki kanlı olayları büyük bir endişeyle takip ediyoruz. İGAD grubu mevcut krizin çözümü için arabuluculuk girişimini proaktif olarak ortaya koydu. Cibuti Cumhuriyeti, Kenya Cumhuriyeti ve Güney Sudan Cumhuriyeti cumhurbaşkanları Sudan’a gitmek üzere tayin edildi ve arabuluculuk başlatmak için istişareler devam ediyor. Ancak üç cumhurbaşkanının Hartum’a yönelik hareketi, ateşkese ve ‘ihlallere sahne olan’ ateşkesin kararlılığına bağlı olmaya devam ediyor. Etkili arabuluculuk başlatmaya hazırız ve İGAD girişiminin Nisan ortasından bu yana kötüleşen krize acil bir çözüm bulunmasına katkıda bulunacağını umuyoruz. Ayrıca Suudi Arabistan Krallığı ve ABD’nin ateşkes için Cidde diyaloğundaki mevcut arabuluculuğunu da takdir ediyoruz.

Özellikle Cibuti Cumhuriyeti’nin rolüne ilişkin olarak, bizi onunla bağlayan ilişkilerin derinliği ve gücüne dayanarak, tarih boyunca kardeş Sudan ile dayanışma içinde olduk ve olmaya devam ediyoruz. Cibuti Cumhuriyeti, Afrika Boynuzu’nda barış ve uzlaşmaya katkı sağlamadaki onurlu rolleriyle tanınıyor. Önceki aşamalarda Sudan taraflarını yakınlaştırmaya yönelik uzlaştırma çabalarına katkıda bulunmuştur. Bunların arasında, Sudan Cumhuriyeti’nin eski Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir ve Ümmet Partisi lideri eski Başbakan Sadık el-Mehdi’nin katılımıyla, 1999 sonlarında Sudan hükümeti ile muhalefetteki Ümmet Partisi arasında arabuluculuk yaptığımız Kapsamlı Barış Anlaşması da var. Bu anlaşma, o dönemde var olan pek çok sorunun ve çatışmanın çözülmesine katkıda bulunmuştur. Aynı zamanda tarafları barış içinde bir arada yaşama yoluna ve yüksek çıkarların önceliğine sokmuştur.

Unutmayın ki Cibuti Cumhuriyeti, İGAD örgütünün mevcut başkanlığını kardeş Sudan’a devretti. Bu durum, Cibuti’nin kardeş Sudan halkına bir hediyesidir ve mevcut yolculuklarında onlara destek sağlama amaçlıdır. Bu durum, Cibuti Cumhuriyeti’nin Sudan’ı desteklemeye ve karşı karşıya olduğu tüm zorlukların üstesinden gelmede yanında olmaya ve onu uluslararası forumlar aracılığıyla desteklemeye kararlı olduğunu gösterir. Cibuti Cumhuriyeti, kardeş Sudan Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri büyük bir dikkatle ve endişeyle takip ediyor. Birçok kıtasal ve bölgesel kuruluşa üyeliği aracılığıyla, sevgili Sudan’ın istikrarını ve birliğini korumak ve kardeş halkının çıkarlarını elde etmek için her şeyi yapmaya hazır olduğunu ifade ediyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad, Cidde’deki Arap dışişleri bakanları toplantısında (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad, Cidde’deki Arap dışişleri bakanları toplantısında (AFP)

-Şam, Cidde Zirvesi aracılığıyla Arap Birliği’ne dönüyor. Arap ülkeleri, Suriye meselesini nasıl ele alacak?

Teorisyenler, her zamankinden daha güçlü hale gelen yeni bir dünya düzenine göre yeni bir jeopolitik haritadan bahsediyorlar. Ancak bu, ülkelerin konumlarında ve coğrafi sınırlarında ani ve köklü bir değişiklik olacağı anlamına gelmiyor. Bu, Vestfalya Antlaşması ve müteakip uluslararası anlaşmalardan bu yana bir dereceye kadar kanıtlanmıştır. Ancak aynı zamanda yeni küresel blokların ortaya çıkması doğaldır ve Arap dünyası, dünyanın bu konuda tanık olduğu gelişmelerden izole değildir. Herhangi bir Arap ülkesinin, ortak Arap eylemi ve uluslararası toplumun değişmezleriyle çelişmeyecek şekilde, çıkarlarını gördüğü ekonomik, askeri ve benzeri herhangi bir blokla işbirliği yapması doğaldır.

-ABD ve Çin’in Afrika kıtasına yönelik yarışı ne durumda?

Afrika’daki ABD- Çin rekabeti kalkınmanın çıkarınaysa, bu bizim memnuniyetle karşıladığımız olumlu bir konudur.

- Rusya- Ukrayna krizini, Rusya- Çin yakınlaşmasını ve bunların bölgeye etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ukrayna- Rusya savaşı ikinci yılına girdi ve maalesef yakın bir son görünmüyor. Olumsuz etkilerinin belirli bir coğrafi alanla sınırlı olmadığı, tüm dünyayı gölgeleyen, ekonomik büyümeyi engelleyen küresel bir kriz olduğu kesin. Dünyadaki ihracat ve ithalat hareketlerini etkilemesi sonucu enflasyon oranı artmakta. Durumun daha da kötüye gitmemesini ve bir nükleer savaşa kaymamasını umuyoruz. Bunun yerine, krizi siyasi olarak sona erdirmeye yönelik uluslararası çabalara desteğimizi tazeliyoruz. Ayrıca çatışma taraflarının müzakereleri kabul edeceğini umut ediyoruz.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Çinli mevkidaşı Chen Gang, 6 Nisan’da Pekin’de iki ülke arasındaki anlaşmanın imzalanması sırasında (AP)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Çinli mevkidaşı Chen Gang, 6 Nisan’da Pekin’de iki ülke arasındaki anlaşmanın imzalanması sırasında (AP)

-Bölge, son dönemde Riyad ve Tahran anlaşması başta olmak üzere hızlı değişimlere sahne oluyor. Bu anlaşma bölgeye nasıl yansıyacak?

Riyad ve Tahran arasında 2016’dan bu yana kesintisiz bir kopuştan sonra ikili ilişkilerin yeniden kurulmasına yönelik son anlaşmanın olumlu sonuçları, kuşkusuz en başta hem Suudi Arabistan’ın hem de İran’ın gelişimine yansıyacaktır. Uyum ve işbirliği her zaman ilgili tüm tarafların yararınadır. Suudi Arabistan Krallığı ve İran ağırlığı ve büyüklüğündeki iki ülke arasındaki herhangi bir yakınlaşma ve işbirliği, şüphesiz tüm bölgede istikrar ve kalkınmanın temellerinin atılmasına katkıda bulunacak ve ortak İslami eylemi güçlendirecektir.

-Cibuti’nin Suudi Arabistan ile apayrı bir ilişkisi var ve iki ülke arasındaki işbirliğinin artmasından bahsediliyor.

Suudi Arabistan ile ilişkilerin güçlü ve köklü olduğu doğru. Bu ilişkiler çok eskidir. Kıyıları aşan iki kardeş halk arasındaki iletişim çok eskidir. Aralarında birçok gelenek ve görenek açısından güçlü benzerlikler vardır. Resmi düzeyde Suudi Arabistan’ın Cibuti’ye verdiği destek bağımsızlık öncesine kadar uzanıyor. Suudi Arabistan, Cibuti mücadelesinin yanında yer aldı ve onu çeşitli uluslararası ve bölgesel forumlar aracılığıyla destekledi. Suudi Arabistan, kardeşi Cibuti’yi çeşitli siyasi, ekonomik, eğitimsel ve diğer alanlarda desteklemeye devam etti ve etmeye devam ediyor. İki kardeş ülke arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da güçleniyor ve çeşitli dosyalara yönelik siyasi vizyonlarda uyum vardır. Sürekli işbirliği ve koordinasyon açısından ise güvenlik ve askeri olanlar da dahil olmak üzere birkaç komite mevcut. İki ülke arasındaki çeşitli alanlarda ikili işbirliğinin altında genel bir çerçeveyi temsil eden ortak Cibuti- Suudi Arabistan komitesi vardır. Cibuti ve Suudi iş adamlarından oluşan ortak bir konsey de mevcut.

Son yirmi yılda limanlar alanında nicelik ve nitelik olarak kaydettiğimiz muazzam gelişmeye dayanarak, iki kardeş ülke arasındaki deniz taşımacılığı, lojistik hizmetler ve limanlar alanındaki işbirliğini güçlendirmek için sabırsızlanıyoruz. Cibuti’de doğrudan deniz ve hava taşımacılığı alanında ortak projeler oluşturulması ve Suudi ihracat ve ürünleri için uluslararası serbest ticaret bölgesi içerisinde serbest bölge ve depoların kurulması için çalışmalar devam etmektedir.

Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin dışişleri bakanları toplantısına ait bir arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan ülkelerin dışişleri bakanları toplantısına ait bir arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)

-Peki tüzüğü 2020’de Suudi Arabistan’da imzalanan Kızıldeniz’e kıyısı olan Devlet Konseyi hakkında değerlendirmeniz nedir?

Kızıldeniz’in stratejik önemi, siyasi ve ekonomik avantajları binlerce yıl öncesinden biliniyordu. Doğu ve batı denizlerinin ortasında veya daha özel olarak Akdeniz ile Hint Okyanusu arasındaki konumu ile ayırt edilir. Uzun bir deniz kıyısı olmasının yanı sıra kuzey ile güney, doğu ile batı arasında yüzen bir köprü gibidir. Jeopolitik olarak, uzun kıyıların deniz suyunu ve oradaki seyrüseferi kontrol etme konusunda ezici bir yeteneğe sahip olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, bu denize kıyısı olan ve kıyılarını kontrol eden ülkeler, etrafındaki herhangi bir çatışmada kilit rol oynamaktadır. Böylece Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan bu siyasi, askeri ve ekonomik arteri en kısa deniz yolu ile kontrol etmektedir.

Bu denizin aşırı öneminden hareketle, ona komşu olan ülkelerin omuzlarına yüklenen sorumluluk çok büyüktür. Suudi Arabistan bu konuda ilk adım atan ülkeler arasında yer aldı. Kızıldeniz güvenliği fikri, Suudi Arabistan Krallığı, Mısır ve Yemen Mütevekkilî Krallığı arasında 21 Nisan 1956’da imzalanan Cidde Paktı’na kadar uzanmaktadır. Bu tüzük, Kızıldeniz’de ‘ortak güvenlik sistemi’ kurulması için yapılan ilk çağrıdır.

Ülkemiz (Cibuti Cumhuriyeti), büyük stratejik ekonomik ve siyasi öneme sahip Babülmendep Boğazı’na bakan, Kızıldeniz’deki eşsiz coğrafi konumu ile karakterize ediliyor. Bu çerçevede deniz seyrüseferini korumak, terörizmle mücadele etmek ve bölgeyi ve bir bütün olarak dünyayı saran güvenlik sorunlarıyla mücadele etmek için büyük güçlerle koordinasyon ve işbirliği yoluyla uluslararası güvenlik ve istikrarı sağlamaya yönelik çabalarda çok önemli bir rol oynuyoruz.

Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne kıyısı olan Arap ve Afrika Devletleri Konseyi’nin tüzüğü ise üye ülkeler tarafından Ocak 2020’de imzalandı. Tüzüğünü onaylayan ilk ülkeler arasındaydık. Ayrıca daha önce konseyin merkezinin Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde olmasını önerdik. Daha sonra bu konu üzerinde uzlaşıya varıldı. Konseyin üye devletler arasında koordinasyon ve işbirliği konusunda üzerine düşen rolü oynamaya başlaması beklenmektedir. Üye devletler olan Cibuti, Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Ürdün, Somali, Yemen ve Eritre siyasi, ekonomik, güvenlik ve çevresel alanlarda bunu başarmanın yollarını araştırıyorlar. Deniz seyrüseferinin ekonomik ve siyasi olarak güvence altına alınması için bu konseyin çok önemli olduğunu vurgulamak isterim. Bölge, radikalizm, terörizm ve yasa dışı göç gibi ‘küresel ve bölgesel dayanışma’ ile üstesinden gelinebilecek birçok zorlukla çevrilidir.



Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.


Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.