Irak Kürdistan Bölgesi... Kopuş hayaletini kim uzaklaştıracak?

Analistler, Kürt kararının dağılması sonucunda bölgenin, Bağdat ile pazarlık savaşında ağırlığını kaybettiğine inanıyor

Kız öğrenciler, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'ndeki Irak haritasına bakıyor / Fotoğraf: AFP
Kız öğrenciler, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'ndeki Irak haritasına bakıyor / Fotoğraf: AFP
TT

Irak Kürdistan Bölgesi... Kopuş hayaletini kim uzaklaştıracak?

Kız öğrenciler, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'ndeki Irak haritasına bakıyor / Fotoğraf: AFP
Kız öğrenciler, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi'ndeki Irak haritasına bakıyor / Fotoğraf: AFP

Basim Fransis

Irak Kürtleri, 2003 yılında Baas Partisi rejiminin devrilmesinden sonra birbirini izleyen Irak hükümetlerinin oluşumunda her zaman temel direklerden biri oldu, yönetim ve ekonomide yarı bağımsızlığa kavuştular.

Ancak yıllardır ardı ardına alınan federal tedbir ve kararlar karşısında kazanımları düşüşe doğru gidiyor.

Peki Bağdat hükümeti ile pazarlık savaşında ağırlıklarının bir kısmını kaybetmeye mi başladılar?

Federal Mahkeme, Kürt muhalefet sesleri ile iki ana iktidar partisi arasındaki hukuki ihtilafların karara bağlanmasında bir referans haline geldikten sonra, güç unsurlarının bölünmüş varlıkları için geriye ne kaldı?

Ayrıca, bu yolun Kürt varlığının geleceğine yansımaları neler?

Yaptırımlar dili

Bu düşüş, 2017 yılında komşu İran ve Türkiye ile birlikte Bağdat'ın bölgeye yönelik ilk yaptırımları uygulamasıyla başladı.

Ayrıca iktidardaki Demokrat Parti lideri Mesud Barzani'nin talebi ve Kürt güçlerinin çoğuyla birlikte yönetimdeki ortağı Yurtseverler Partisi'nin desteğiyle bölgenin ayrılık referanduma girmesinin de bu düşüşte etkisi oldu.

Bu durum, petrol zengini Kerkük vilayeti başta olmak üzere Kürtlerin idari ve askeri olarak iki taraf arasında anlaşmazlık konusu olan geniş alanlardan çekilmesine yol açtı.

İki taraf yeni bir geçici anlaşma formülüne başvurmadan önce buna başka yaptırımlar da eşlik etti.

Daha sonra Federal Mahkeme tarafından, en önemlisi "bölgenin kendi petrolünü bağımsız olarak ihraç etmesinin yasal olmadığı" yönünde olmak üzere çeşitli kararlar verildi.

Ayrıca Kürt petrolünün Türkiye üzerinden yaklaşık 10 yıl süren ihracatının durdurulması kararı ve nihayet bölge parlamentosunun görev süresinin uzatılmasının anayasaya aykırı olduğuna dair federal yargı kararı verilirken, bütçe taslağında da günlerce "ani değişiklikler" yaşandı.

Barzani'nin partisi, bütçe taslağını "Muhammed Şiya es-Sudani hükümetinin kurulmasına yol açan siyasi anlaşmalara karşı bir darbe" olarak nitelendiriyor. 

Varlık sütunları

Bütçenin değişikliklere göre onaylanması halinde Kürt parlamenter ve siyasi çevreleri, bunun bölgenin bütünlüğüne ve hükümetin otoritesine yeni bir darbe olacağı konusunda hemfikirdi.

Hukukçular, meclis oturumunu uzatmanın yasal olmamasının, bölgenin üç hukuki ayağından birini iptal ettiğini söylerken, Kürt yürütme otoritesinin, kendi otoritesini ve yargı otoritesini benzer bir prosedüre maruz bırakacak herhangi bir adım atmaması konusunda uyarıda bulundular.

Analistlerin yorumları da bölgenin "geçmişte olduğu gibi Bağdat'la manevra veya pazarlık için kalan kartları koruma konusunda" ağırlığını kaybedip kaybetmediğine dair bir tutarsızlık gösteriyor.

Ayrıca Kürt karar alma sürecinin dağılmasından başlayarak iktidar unsurlarının çeşitli nedenlerle gerilediğini doğrulayan karamsar bir görüş ve Kürtlerin federal kurumlarda güçlü bir şekilde temsil edilmesine dayalı faaliyetlerin yansımalarını küçümseyen bir başka görüş daha var.

Can simidi

Karamsar çerçevede Kürt siyasi analist Yasin Aziz, "Kürtlerin eski rejimin devrilmesinin ardından baştan beri siyasi sürece aktif ve sempatik bir şekilde katılmış olsalar da bölge, ayrılık referandumu gerçekleştirdiği için yavaş yavaş ağırlığını kaybetmeye başladı. Ancak Bağdat'taki etkili taraflar, referandum olaylarından sonra ağırlıklarını geri kazanmak istemediler. Bu, ister Bağdat'ta ister bölgesel çevre düzeyinde olsun, yavaş yavaş rakiplerinin ve hatta bazı yakınlarının onları zayıf görmelerine yol açtı" açıklamasında bulundu.

Aziz, "Bu zayıflığı artıran şey, kronik bölünmeleridir. Dolayısıyla ağırlıklarını geri kazanmak için kalan en iyi kart, kartları yeniden düzenleyerek ve bir konum birliği oluşturarak ana güçleri arasındaki uçurumu kapatmaktır. Bu çatlak, düşüşün ana nedeni olmaya devam ediyor. Ayrıca varlıkları için ABD ve Batı desteği şeklinde olumlu bir seçenekleri var ve bundan vazgeçmeyi bırakmaları gerekiyor" dedi. 

Washington ve Batılı müttefikleri, Birleşmiş Milletler'in (BM) Irak misyonundan yetkililerle birlikte geçen yıllarda, bölgeye destek sağlamaya devam etmeleri karşılığında iki iktidar partisine üç "ana ve acil" talepte bulundular.

Bu talepler arasında petrol dosyası konusunda Bağdat'la anlaşma ve 'meşruiyeti korumak' için parlamento seçimlerini zamanında yapma gerekliliği de yer alıyor.

Bunun yanı sıra iki taraf arasında bölünmüş olan güvenlik ve askeri güçlerin partizan olmayan bir kurumun gölgesinde birleştirilmesi yoluna gidilmektedir.

Rakipler arasında

Bazı Kürt muhalif güçlerin Kürt hükümeti ve parlamentosu tarafından verilen kararlara itiraz etmek için Federal Mahkeme'ye başvurmasıyla Kürt hükümetinin karşısında bir başka tuzak daha belirdi.

Bu durumun gelecekteki yansımalarına ilişkin olarak ise "İki iktidar partisini etkileyen zayıflığın bir özeti" diyen Yasin Aziz, şu ifadeleri kullandı:

Batı'nın bölge otoritesine verdiği desteğin azalması durumunda bundan, muhalif akımların veya rakip partilerin yararlanacağı kesindir. Bugün Federal Mahkeme, anayasa maddelerinin yorumlanmasında tek meşru organ olduğu göz önüne alındığında, bu güçler için etkili bir sığınak oluşturmaktadır. Bu yaklaşımın, iktidardaki herhangi bir partinin 'gözetim ve hesap verebilirlikten muaf olmadığını' fark etmesini sağlayan olumlu bir etkisi olsa da olumsuz etki, devam eden Kürt parçalanmasını yansıtıyor. 

Zaman denklemi

Siyasi ve araştırma kaynakları, Baas rejiminin düşüşünden sonraki dönemde Kürt ağırlığının arttığına dikkati çekti.

Kaynaklara göre bu nedenle bugünkü düşüş, Washington ve müttefiklerinin onlara güvenli bir bölge dayatması üzerine, 1990'ların başlarında Kürtlerin yarı-bağımsız özerklikten erken yararlanmalarıyla ilgili birkaç nedenden kaynaklanıyor.

Zira bu durum, onlara daha sonra bir iç savaşa girmelerine rağmen kurumsal bir yönetim kurma fırsatı verdi.

2005 yılındaki ilk parlamento seçimlerinden 2017'ye kadar kanlı savaş dönemleriyle karşı karşıya kalan Bağdat pahasına Irak siyasi sürecinde en güçlü ve istikrarlı parti oldular.

Bu kanlı savaş dönemi, mezhep savaşının patlak vermesi, El-Kaide örgütünün neredeyse her gün gerçekleştirdiği saldırılarla ve IŞİD'in ülkenin üçte birini kontrol etmesi ile başladı. Siyasi krizler ve yaygın yolsuzluktan bahsetmeye ise gerek yok. 

Ancak günümüzde bu denklem, bölgesel ve uluslararası anlayışların yönlendirdiği yerel faktörlerin etkisiyle bir miktar istikrar kazandıktan sonra federal hükümet lehine değişmeye başladı.

Bu, Kürtlerin şu ana kadar etkili bir sayı oluştursalar da tüm kartları kaybettikleri anlamına gelmiyor.

Bu çerçevede Bağdat Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü ve Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şammari, "Bölgenin anlaşmalar sonucunda dayandığı yasal güç seviyesindeki düşüş, federal yürütme makamlarına kendi görüşünü büyük ölçüde empoze etmesini sağladı. Ama buna rağmen bugün ortaya koyulan biçimden etkilenmedi ve hala etkili siyasi ağırlığını koruyor" dedi. 

Manevra araçları

Kürtler, 2003 yılından sonra siyasi sürecin kurulmasında önemli bir taraftır ve geleneksel siyasi liderlerle yakın bağlara sahip.

Güçleri, aynı zamanda federal parlamentodaki etkili temsil düzeylerinden ve hükümetlerin kurulmasındaki aktif rollerinden doğuyor.

Yürütme organındaki temsil ve ABD ve müttefiklerinden aldıkları destekten bahsetmeye gerek yok. Ancak bunların hepsi onlara yerleşim ve hatta manevra yapma seçeneği sunuyor.

Bu bağlamda Şammari, "Federal Mahkeme, daha önce Bağdat'ın bölge için mali ödenek harcamasının yasa dışı olduğuna karar verdi. Ancak borçlanma ilkesi yoluyla bu engelin nasıl aşıldığını gördük" dedi. İhsan eş-Şammari, "Ancak bölge, çıkarlarının baltalanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlarsa, Bağdat'tan çekilme konusunda tereddüt etmeyeceğine inanıyorum. Bu da siyasi sürecin çökebileceği anlamına geliyor. Bu nedenle, özellikle (en büyük parlamento bloğuna sahip Şii güçlerden oluşan) Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin elinde hâlâ yeterli kart var. Çünkü Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, Kürdistan Demokrat Partisi ile cephe açmak istemiyor" açıklamasında bulundu. 

Yeni yol

Siyaset bilimi profesörü, iktidardaki iki Kürt partisinin, muhaliflerinin Federal Mahkeme aracılığıyla kazanım elde etmeye yönelmesi sonucunda bölgedeki mutlak güçlerini kaybetmeye başlayıp başlamadıklarına da değindi.

Bu çerçevede Şammari, "Mahkeme, olumlu veya olumsuz fark etmeksizin bir davada engel oluşturmak amacıyla herkes için bir sığınak haline geldi. Ancak iyi olan, yasal ve anayasal metinleri yorumlamak için belirli bir tarafın benimsenmesidir" ifadelerini kullandı. 

İhsan eş-Şammari ayrıca, "İki Kürt partisinin Bağdat'la yürüttükleri siyasi sürecin takip ettiği anlaşmaları, uzlaşmaları ve gelenekleri mahkeme yoluyla geçersiz kılma seçeneğinin, kaçınılmaz olarak iki tarafı kanun çıkarmak gibi yeni bir yola itebilecek yansımaları olacaktır. Bu yeni yol, bölge için verilen tavizlerin niteliğini meşrulaştırma ve bölgede tırmanan muhalefete karşı koymalarını sağlayacak yeni anlaşmalar formüle etme şeklinde olabilir. Evet, mahkeme kararları iki tarafın gücünü sınırlayabilir, ancak performansta büyük bir değişiklik gerektirecek ölçüde değil" dedi. 

 

 

Independent Arabia



Gazze'nin kuzeyinde İsrail ateşiyle bir Filistinli öldürüldü... ve Refah'a hava saldırıları düzenlendi

Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
TT

Gazze'nin kuzeyinde İsrail ateşiyle bir Filistinli öldürüldü... ve Refah'a hava saldırıları düzenlendi

Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki Zeytun mahallesinde, arkalarında yıkılmış binaların görüldüğü Filistinli mülteci çadırları (EPA)

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre bu sabah Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail güçleri tarafından bir Filistin vatandaşı öldürüldü.

Filistin Enformasyon Merkezi, yerel kaynaklara dayanarak, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye el-Nazla'da 18 yaşında bir gencin İsrail ordusunun ateşiyle öldürüldüğünü bildirdi.

Merkez ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Han Yunus'un doğusuna ve Refah'ın doğusuna hava saldırıları düzenlediğini ve bombalama sonucu patlamalar duyulduğunu belirtti. Ayrıca, İsrail güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki binalarda yıkım operasyonları gerçekleştirdiğini de ifade etti.

Kaynaklar, "İsrail savaş uçaklarının bu sabah Refah'ın doğusuna, Han Yunus'a ve Gazze şehrine daha fazla hava saldırısı düzenlediğini" bildirdi.

Merkeze göre, "İsrail güçleri, 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam ediyor ve bunun sonucunda yaklaşık 390 şehit ve 1000 yaralı var."

Diğer yandan Başkan Trump'ın Gazze'deki iki yıllık çatışmayı sona erdirme planının bir sonraki aşamasına geçmek için görüşmeler devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası "barış konseyi" tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimini öngörüyor. Bu gücün oluşumu ve yetki alanı konusundaki müzakereler zorlu geçti.


Avn, Lübnan'ın Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu açıkladı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
TT

Avn, Lübnan'ın Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu açıkladı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn (DPA)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, ülkesinin Suriye ile sınırlarını belirlemeye hazır olduğunu ve Şeba Çiftlikleri sınır bölgesi üzerindeki anlaşmazlığın çözümünün daha sonraki bir aşamaya ertelenebileceğini duyurdu.

Bir basın heyetiyle yaptığı görüşme sırasında yöneltilen bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: “Fransa bize Suriye ile olan sınırın haritalarını verdi ve onlar karar verdiklerinde sınırı belirlemeye hazırız. Lübnan komitesi hazır. Deniz sınırının belirlenmesi için bir komite ve kara sınırının belirlenmesi için başka bir komite kurabiliriz.” Sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ile ilişkiler yavaş ama iyileşiyor ve en iyisini umuyoruz.”

İsrail ile müzakereler konusunda ise Avn şunları söyledi: “Topraklarımızı işgal eden, her gün bizi hedef alan ve oğullarımızı esir tutan bir güç var. Bunu müzakereden başka nasıl çözebiliriz?” “Herhangi bir ordu savaşa girdiğinde ve çıkmaza girdiğinde, müzakere seçeneği değerlendirilir” ifadelerini kullandı.

Lübnan heyetine Mekanizma Komitesi başkanlığına Büyükelçi Simon Karam'ı seçtiğini açıkladı; bunun nedeninin "kendisinin daha önce Amerika Birleşik Devletleri'nde büyükelçilik yapmış ve Madrid'deki önceki müzakerelere katılmış olması" olduğunu belirtti.

Amerikan elçisi Tom Barrack'ın son açıklamalarına ilişkin olarak Avn, "bu açıklamalar tüm Lübnanlılar tarafından reddedilmektedir" dedi.

Bazı milletvekillerinin Kıbrıs ile deniz sınırlarının belirlenme yönteminden duydukları memnuniyetsizliğe ilişkin olarak, “2011 yılında Cumhurbaşkanı (Necib) Mikati hükümeti sınır belirleme kurallarını koydu ve biz de bu kuralları onayladık. Bu anlaşmanın Meclise gitmesinin gerekli olup olmadığı konusunda Yasama ve Konular Kurulu'na danıştık ve cevap hayır oldu” şeklinde açıklama yaptı.

Bir soruya cevaben, “Kutsal Baba'nın (Papa'nın) altı ay önceki seçiminden bu yana ilk ziyareti ve Güvenlik Konseyi üyelerinin ziyareti, (Mekanizma) Komitesine bir sivilin atanmasıyla eş zamanlı olarak geldi ve bunların hepsi olumlu işaretlerdir” dedi.

Hannibal Kaddafi'nin serbest bırakılmasının ardından Libya ile diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi hakkındaki bir soruya cevaben Cumhurbaşkanı Avn, “İmam Musa el-Sadr'ın kaybolması meselesi çözülmelidir. Bu meşru bir meseledir ve Lübnan halkı onun ve iki arkadaşının akıbetini bilme hakkına sahiptir” ifadesini kullandı.

ABD'nin Lübnan ordusuna yaptığı yardımla ilgili olarak, "birkaç yardım programı var" diyen Avn, "Önemli olan, ilk defa resmi bir kararda Lübnan ordusuna yardım etmenin gerekliliğinden bahsedilmesi ve bunun bizim için olumlu ve temel bir gelişme olmasıdır" şeklinde konuştu.

Bir soruya cevaben, Hizbullah milletvekillerinden oluşan bir grubun, cumhurbaşkanı seçilmeden önce partiye silahsızlanmadan bahsetmeyen bir savunma stratejisi konusunda söz verdiğine dair iddialarını ve medyada bu sözle ilgili olarak imzaladığı bir belgenin varlığına dair çıkan haberleri yalanlayarak, "Eğer varsa, şimdi yayınlasınlar" dedi.


Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
TT

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir ekip, Yemen'in doğusunda istikrarı sağlamak amacıyla Aden'de

Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)
Yemen'in geçici başkenti Aden, (Reuters)

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan bir askeri ekip, Yemen'in geçici başkenti Aden'e, Güney Geçiş Konseyi'ne bağlı güçlerin Hadramut ve Al-Mahra vilayetlerinden çekilmesi ve meşru yönetimi destekleyen Suudi liderliğindeki koalisyonun doğrudan gözetimi altında önceki konumlarına geri dönmeleri için yürütme mekanizmalarını kurmayı amaçlayan acil bir görevle geldi.

Ekip ayrıca, statüko öncesine dönüşü sağlamak amacıyla koordineli prosedürlere göre, bölgelerin "Vatan Kalkanı" güçlerine devredilmesi için düzenlemeler üzerinde de çalışıyor. Bu adım, Suudi Arabistan'ın Doğu Yemen'deki gerilimi sona erdirmek için yoğun çabalarının ve koalisyon liderliğinin Hadramut'taki Güney Geçiş Konseyi'nin tek taraflı eylemlerini reddetmesinin bir devamı niteliğinde. Koalisyon liderliği bu eylemleri, zorla yeni bir gerçeklik dayatma veya vilayeti barış ve istikrarı tehdit eden iç çatışmalara sürükleme girişimi olarak değerlendirmektedir.

Şarku’l Avsat'a konuşan özel kaynaklara göre askeri birliğin gelişi, Riyad'ın Yemen'deki meşru kurumlar içinde güvensizlik ortamı yaratacak veya bölünmeyi derinleştirecek adımları reddetme tutumunu güçlendiriyor.