Mısır enflasyona rağmen kurban bağışında rekor rakam

Mısır Vakıflar Bakanlığı tarafından yürütülen kurban bağışı ve iaşe projesi etlerinin dağıtımı (Mısır Evkaf Bakanlığı Facebook sayfası)
Mısır Vakıflar Bakanlığı tarafından yürütülen kurban bağışı ve iaşe projesi etlerinin dağıtımı (Mısır Evkaf Bakanlığı Facebook sayfası)
TT

Mısır enflasyona rağmen kurban bağışında rekor rakam

Mısır Vakıflar Bakanlığı tarafından yürütülen kurban bağışı ve iaşe projesi etlerinin dağıtımı (Mısır Evkaf Bakanlığı Facebook sayfası)
Mısır Vakıflar Bakanlığı tarafından yürütülen kurban bağışı ve iaşe projesi etlerinin dağıtımı (Mısır Evkaf Bakanlığı Facebook sayfası)

Mısır hükümeti, bu yıl kurban bağışı hasılasının geçtiğimiz yıla göre yüzde 100 bir artışla 250 milyon Mısır lirasını (1,6 milyon dolar)  bularak benzeri görülmemiş seviyeye ulaştığını söyledi. Uzmanlar, ülkedeki enflasyon oranlarındaki artışa işaret etti.

Mısır Merkez Bankası, yaklaşık iki hafta önce yaptığı açıklamada, Mısır'ın yıllık çekirdek enflasyon oranı Nisan'da yüzde 38,6 iken Mayıs'ta yüzde 40,3'e ulaştığını bildirdi.

ef
Mısır Evkaf Bakanlığı tarafından yürütülen kurban eti bağışı ve iaşe projesi (Mısır Evkaf Bakanlığı Facebook sayfası)

Mısır Evkaf Bakanı Muhammed Muhtar Cuma, “Kurban bağışı ve iaşe projesinde kaydedilen teberru miktarı ilk kez yaklaşık 250 milyon lirayı buldu. Tahsilat, üçüncü teşrik gününe dek devam ediyor. İlk yıl 38 milyon Mısır lirası hasıla ile başlayan proje, her yıl artarak 250 milyon Mısır lirasına ulaştı. Bu gelişme; toplumun devletin milli kurumlarına ve disiplinine olan güvenini, toplumsal dayanışmayı kavrayan, zekat ibadetini yerine getiren şerefli halkın büyüklüğünü gösteriyor” açıklamalarında bulundu.

2022 yılında kurban bağışı yurtiçi düzeyinde 3 bin 800 Mısır lirası, yurtdışı için ise 2 bin 200 Mısır lirasıydı. Bu yıl yurtiçi düzeyinde 8 Mısır lirası, yurtdışı için ise 5 bin Mısır lirasına ulaştı.

Kurban bağışından 7,1 milyon ailenin yararlandığını bildiren Evkaf Bakanlığı, 2015'ten bugüne kadar en ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılan toplam kurbanlık miktarının 7 bin 104 ton olduğunu belirtti.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Vakıfın sağladığı et bağışının avantajlarından biri ise etin Tedarik Bakanlığı ve ortakları ile işbirliği içinde son teknoloji ile dondurulması, son teknoloji araçlarla taşınması ve çevrenin korunmasıdır. Kesim, belirlenen yerlerde yapılır. Bağış, gerçek hak sahiplerine ulaşımını sağlamak için güvenli belgelerle kayıt altına alınır” ifadeleri yer aldı.

Sivil ve kalkınma kurumları bu proje kapsamında bağışçılar adına kurbanlık hayvanları keserek bazı illerde ihtiyaç sahibi köylerindeki en ihtiyaç sahibi ailelere dağıttı.

Ulusal Sivil Kalkınma İttifakı üye, Hayır Yapanlar Vakfı, kurban etini hak sahiplerine dağıtmak için üst üste iki yıldır bağış projesi başlattığını anlattı. Dağıtımın Toplumsal Dayanışma Bakanlığının gözetiminde, Dar Al Ifta tarafından onaylanan yasal koşullara göre yapıldığını bildirdi.

Ekonomi alanında uzman gazeteci Misbah Kutup ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şöyle söylüyor:

“Bağışların hem sosyal hem de ekonomik yönleri mevcut. Hayır işinin desteklendiğine, yaşam koşullarının üstesinden gelinmesi için dolaylı yardım sağlandığına, muhtaç ailelere toplumsal koruma sağlandığına işaret eder. Ekonomik düzeyde bakıldığında kurban fiyatlarında ciddi bir artış mevcut. Bu, bağışçıların Evkaf Bakanlığı gibi güvenilir kuruluşlarla ve onaylı hayır kurumlarıyla iş yapma arzusunu yansıtıyor. Hayırsever sosyal uygulamalar aynı zamanda ekonomik kazancı da içeriyor. Bağış söz konusu olduğunda, paranın yönetimi, üretimin genişletilmesi ve çiftliklerin işletimi önemli. Böylece iş fırsatları oluşturulurken et tüketimine olan talep canlandırılmış oluyor. Yeni üretim döngüleri teşvik edilerek hayvancılık sektörü pekiştiriliyor”



İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
TT

İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)

Mecid Kayalı

Mevcut koşullar altında İsrail, Hamas ve Hizbullah'ın gücünü ve konumunu zayıflattıktan, Suriye rejimi çöktükten ve İran'ın Arap Maşrık (Levant) ülkelerindeki nüfuzunu sonlandırdıktan veya sınırlandırdıktan sonra, bölgede politik ve güvenlik açısından yeni bir stratejik gerçeklik dayatmaya çabalıyor. Hatta Aksa Tufanı’nın, ABD'nin sınırsız desteği de dahil ortaya çıkardığı sonuçlardan yararlanarak, bu bölgede bir tür kırılgan rejimler kurmak için müdahalelerde bile bulunuyor.

Siyasi düzeyde İsrail, yalnızca zayıf ve dağılmış Arap sistemine karşı değil, aynı zamanda diğer iki bölge ülkesine, yani Türkiye ve İran'a karşı da bölgede daha güçlü bir bölgesel devlet veya baskın bir devlet olarak kendini dayatmaya çalışıyor. İsrail'in Türkiye ile sorunu, Türkiye'nin yeni Suriye'deki siyasi, ekonomik ve askeri ağırlığının azaltılmasıyla ilgili ise İran ile sorunu, İran'ın nükleer ve füze programlarını çökertme ve kendisini sınırları içine hapsetmekte ısrar etmesinden kaynaklanıyor. Filistinlilere gelince, İsrail onları siyasi denklemden silmeye, bağımsız bir Filistin varlığını engellemeye ve nehirden denize kadar üzerlerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Güvenlik açısından İsrail, yalnızca ordusunun prestijini yeniden kazanmasını sağlamayı veya yakın çevresinde herhangi bir askeri gücün belirmesini engellemek için önleyici savaşlara girişmeyi amaçlamıyor. Aynı zamanda Suriye ve Lübnan'da, kendine hayati bir alan yaratmaya çalışıyor. Gazze ve Batı Şeria'da oluşturulacak tampon bölgelerle birlikte, bu alan Suriye’de Dera, Kuneytra ve Suveyda illeri, Lübnan'da, Litani Nehri'nin kuzeyindeki Evveli Nehri sınırlarına kadar olan bölge dahil olmak üzere 60 kilometre derinlikte. Adı geçen iki ülkeye zaman zaman düzenlediği askeri saldırıların açıklaması da budur. Bu saldırılarla sanki hem devlet hem de milis güçler düzeyinde kendisi ile çatışmada askeri seçeneğin sonunu hazırlıyor.

Ancak İsrail, radikal hükümetinin savaşı sürdürme, Suriye, Lübnan, Gazze ve Batı Şeria’yı silahsızlandırma veya silahları sınırlandırma talebi konusundaki ısrarından da anlaşılacağı üzere, ayrıca Suriye ve Lübnan'daki mezhepsel ayrışmalara yatırım yaparak, komşu rejimlerin yapılarını değiştirmek için mevcut Arap, bölgesel ve uluslararası koşulları kullanmayı amaçlıyor. Böylece mezhepçi/Yahudi devleti karakterini genelleştirmeye çalışıyor. Zira Arap Maşrık ülkelerinin de kendisine benzemesi, onu Arap coğrafyasında bir Yahudi devleti olarak istisnai durumundan kurtaracaktır. Azınlıkları korumak ile övünmesinin anlamı da belki budur.

İsrail, tarih boyunca jeopolitik önemi nedeniyle, şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklanıyor. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden yaşıyor ve Esed rejiminin bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor.

Bu bakış açısının İsrail'de aşırı milliyetçi ve dinci sağın ideolojik cephaneliğinin her zaman bir parçası olduğu biliniyor. Bu, bazılarının inandığı gibi Suriye'yi sadece coğrafi olarak değil, aynı zamanda ve en önemlisi toplumsal düzeyde de bölmeyi amaçlıyor.

Tarih boyunca sahip olduğu jeopolitik önem nedeniyle, İsrail'in şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklandığı aşikâr. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden geçiyor ve Esed rejiminin geride bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor. Yani bu dönem, İsrail'in Suriye'yi devlet ve halk olarak zayıflatması, gelecekte de siyasi, ekonomik ve sosyal güç elde etme kabiliyetini sınırlaması için en uygun dönemdir.

İsrail'in Suriye'ye yönelik müdahale ve saldırılarını, öncelikle terörist ve cihatçı etkinin artması korkusuyla örtbas ettiğini belirtmekte fayda var. İkinci gerekçesi, İsrail'e karşı düşmanlık beslediğini varsaydığı, sanki bu konuda İran'ın yerini alabilecekmiş gibi algıladığı Türkiye'nin nüfuzunun artmasını engellemek. Üçüncüsü, yeni Suriye rejiminin, İsrail'e karşı savaşmayacağına dair İsrail'i rahatlatacak ölçüde kesin işaretler vermemesi. Dördüncüsü, bölgedeki yeni denklemler ve gelişmeler doğrultusunda Suriye'yi İsrail ile normalleşme dalgasına çekmek.

Suriye'nin İsrail'in bu pusuları ve müdahaleleri karşısındaki sorunu, bitkin ve güçsüz olması ve onu parçalanmaya sürükleyen etkenlerin varlığıdır. İsrail ile hegemonya mücadelesi veren bölgesel güçlerin ortadan kalkması veya zayıflamasıdır. İran, tüm milis güçlerinin başına gelenlerden sonra artık kendi bekasıyla ilgileniyor. Siyasi ve ekonomik baskı altında olduğu gibi, nükleer ve füze programlarının belini kıracak olası bir saldırı tehdidiyle de karşı karşıya.

Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti bir kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir

Türkiye’ye gelince, Suriye liderliğini kucaklamasına veya desteklemesine rağmen, ABD'nin desteklediği İsrail politikalarına karşı fazla bir şey yapması mümkün değil. Türkiye, NATO'nun önemli bir üyesi ve Suriye'ye olan ilgisi büyük ölçüde, hemen yanı başında bağımsız bir Kürt oluşumunun kurulmasını engellemekle sınırlı. Söylemi ne olursa olsun Suriye'deki rolünü sadece yumuşak güç, ekonomik imkânlar, altyapı ve hatta güvenlik güçlerinin eğitimi ile sınırlıyor.

Bu durum karşısında Suriye'nin seçenekleri sınırlı ve kısıtlı görünüyor; yorgun, bitkin ve parçalanmış, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak acilen toparlanmaya ihtiyaç duyan bir Suriye gerçeğinde askeri seçeneği önermek pervasızlıktır. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Suriye ordusunun kapasitesinin ve altyapısının tahrip edilmesinden ve İsrail’in uzun elinin İran'a kadar bütün Ortadoğu'ya uzanabildiği ortaya çıktıktan sonra, savaşacak gücü ve kapasitesi de yok.

Dolayısıyla Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, ikincisi de Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir. Kastettiğimiz, Suriye'de coğrafi bölünmüşlüğü reddedip, merkezi bir devlete yönelmekten bahsetmekle yetinmenin mümkün veya yeterli olmadığıdır. Çünkü böyle bir devlet ne bir güç göstergesidir ne de birlik göstergesidir, önemli olan halkın birliğidir. Bu da ancak etnik, mezhepsel ve siyasal ayrımlardan uzak, özgür ve eşit yurttaşlardan oluşan bir devletin kurulmasıyla gerçekleşebilir. İsrail devletinin kuruluşundan bu yana ihmal edilen veya bastırılan, İsrail'e karşı en etkili silah da budur.

İkinci boyut, Suriye'nin uluslararası, bölgesel ve Arap dünyasıyla ilişkilerinin güçlendirilmesini, dünyaya ve gerçekliğe karşılık vermesini ve uyum sağlamasını gerektiriyor. Çünkü böyle bir uyum, İsrail'in öne sürdüğü argümanları elinden alacaktır.

Burada Suriye'nin şu anda bir geçiş sürecinde olduğunu, Suriye'nin ve halkının geleceğinin, bu süreci sağlam ve doğru temeller üzerinde geçirmesinin belirleyeceğini kastediyoruz.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafınadan Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.