Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi'nin Suriye ziyareti, ‘mülteciler ve uyuşturucu sorunu için bir ön deneyim’

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’yi Şam'da kabul etti (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’yi Şam'da kabul etti (AFP)
TT

Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi'nin Suriye ziyareti, ‘mülteciler ve uyuşturucu sorunu için bir ön deneyim’

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’yi Şam'da kabul etti (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’yi Şam'da kabul etti (AFP)

Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, Suudi Arabistan, Mısır, Irak ve Suriye'nin katılımıyla mayıs ayı başlarında Amman’da yapılan istişare toplantısında sonra Şam’ı ikinci kez ziyaret etti. Amman’daki istişare toplantısı, Suriye’nin Arap Birliği (AL) üyeliğine geri dönmesinin ve Cidde’de liderler düzeyinde yapılan son AL Zirvesi’ne katılımının önünü açtı.

Şarku’l Avsat’a konuşan Ürdünlü bir kaynağa göre Safadi'nin Şam ziyaretinin amacının, Amman’daki istişare toplantısının sonuçlarının takip edilmesi ve iki ülke arasında ortak bir komisyon oluşturulmasının yanı sıra Suriyeli mültecilerin geri dönüşüyle ilgili bir ön deneyim için potansiyel imkanların tartışılması olduğunu söyledi. Kaynak, ziyaretin özellikle kaçakçılık faaliyetlerinin devam etmesi ve son günlerde bu faaliyetlerin yeniden yoğunlaşmasıyla Suriye’den Ürdün’e uyuşturucu ve silah kaçakçılığını ciddi şekilde sınırlandırma yollarının ele alınmasını da hedeflediğini sözlerine ekledi.

Suriye'nin AL üyeliğine geri dönmesi karşılığında, insani yardım (mülteciler), güvenlik (sınırların kontrolü ve silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele) ve siyasi olarak Suriye Anayasa Komitesinin çalışmaları ve kapsamlı ulusal uzlaşının sağlanması için ciddi iş birliğine ihtiyaç duyulurken Şam bu konuda kararlı bir tutum sergilemiyor. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in AL zirvesinde yaptığı ve Arap değerlerine bağlılığını ifade etmekten kaçındığı bir konuşma da bu tutumu teyit eder nitelikteydi.

Ürdün ordusunun uyuşturucu kaçakçılarına yönelik operasyonda düşürdüğü bir drone (Şarku’l Avsat)
Ürdün ordusunun uyuşturucu kaçakçılarına yönelik operasyonda düşürdüğü bir drone (Şarku’l Avsat)

Amman, Suriye'nin güneyinde faaliyet gösteren kaçakçıların ve milislerin drone kullanmaya başlamasıyla yeni ve gelişmiş bir boyut kazanan silah ve uyuşturucu kaçakçılığının devam etmesinden duyduğu rahatsızlığı gizlemiyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Ürdünlü diplomatik kaynaklar, Ürdün'ün Hizbullah ve İran'a bağlı kaçakçıların, silah ve uyuşturucu tacirlerinin faaliyetlerinin doğası hakkında güvenlik bilgileri sağlayarak Şam'ı ve onun kaçakçılık çeteleriyle mücadeledeki ciddiyetini ‘test ettiğini’ inkar etmiyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad ve Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safadi dün Şam'da bir basın toplantısı düzenlediler (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad ve Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safadi dün Şam'da bir basın toplantısı düzenlediler (AFP)

İran tarafından finanse edilen uyuşturucu üretim tesisleri ve Suriye'nin güneyinde, Ürdün sınırına doğru uyuşturucu kaçakçılığı rotası hakkında aylarca bilgi verdikten ve büyük uyuşturucu üreticilerinden ve kaçakçılarından birini tespit ettikten sonra Şam’ın sınırları kontrol altına almak ve kaçakçılık faaliyetlerini durdurmak için harekete geçmesini bekleyen Amman, Suriye'nin güneyinde bir hava saldırısı düzenlemek zorunda kaldı. Hava saldırısında çetenin lideri etkisiz hale getirilirken Dera’da İran destekli Hizbullah ile bağlantılı, terk edilmiş bir uyuşturucu tesisi imha edildi.

Ürdünlü kaynaklar Ürdün Hava Kuvvetleri'nin 8 Mayıs’ta gerçekleştirdiği hava saldırısı hakkında herhangi bir yorumda bulunmazken Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi, aynı gün yaptığı açıklamada, ‘ülkesinin ulusal güvenliğini korumak için atılan her adımı zamanı gelince açıklayacağını’ söyledi. Safadi, Ürdün ve bölge için büyük bir tehdit oluşturan Suriye'den yapılan uyuşturucu kaçakçılığı sorunuyla karşı karşıya olduklarını vurguladı.

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi (AP)

Öte yandan analistler, Safadi’nin Şam’a yaptığı ikinci ziyareti, ortak dosyalarda Ürdün'ün daha yakın iş birliği yapma konusundaki kararlılığının bir göstergesi olarak nitelediler. Safadi, pazar akşamı Meclis’teki bir oturumda, ‘Suriye krizinin devam etmesinden Suriye halkından sonra en çok Ürdün'ün etkilendiğini’ söyledi.

Suriye krizinde uluslararası toplumun krizi yönetmeye ve mevcut durumun korunmasına yönelik bir yaklaşım sergilediğini belirten Safadi, ülkesinin bu yaklaşımdan etkilendiğini, aynı durumun Suriye halkı için de geçerli olduğunu vurguladı. Safadi, Suriye krizinin çözümünde Arap ülkelerinin öncü bir rol oynaması gerektiği çağrısında bulundu.

Safadi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ürdün'ün uluslararası aktörlerin birçoğunun olumlu karşıladığı Suriye krizinin çözümüne ilişkin yaklaşımının desteklenmesine yönelik tüm diplomatik çabalara rağmen bu yaklaşım halen çözülmesi ve aşılması gereken engellerle karşı karşıya.”

Ürdün'ün kuzeyinde yerlerinden edilen Suriyeliler için kurulan Zaatari Kampı (BM)
Ürdün'ün kuzeyinde yerlerinden edilen Suriyeliler için kurulan Zaatari Kampı (BM)

Güven ve takvim

Amman’da 1 Mayıs'ta yapılan istişare toplantısında yapılan anlaşmada, Ürdün'deki yaklaşık bin Suriyeli mültecinin gönüllü olarak ülkelerine dönüşünün organize edilmesi, Suriye ve Ürdün hükümetleri arasında bu konuda iş birliği yapılması, ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarıyla koordinasyon kurulması, onaylı çalışma mekanizmaları ile ilgili BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarında öngörülen erken toparlanma süreci kapsamında Suriye hükümetinin mültecilerin geri dönüşü için gerekli koşulları tesis etmesi ve böylece BM kurumlarının mültecilerin hayati ihtiyaçlarını karşılamaları, daha sonra buna Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan diğer ülkelerin de dahil olmasını öngören bir gündem ve takvim yer alıyordu.

Anlaşma ayrıca Suriye hükümetinin ülkenin daha büyük bölümlerini kontrol etmesi, hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi ve uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca Suriye topraklarındaki silahlı ve terörist grupların varlığını sona erdirmek ve Suriye'nin iç işlerine müdahaleyi durdurmak için her türlü meşru çabanın desteklenmesini öngörüyordu.

Anlaşmanın en önemli hükümleri arasında ise Suriye'nin Arap ülkelerine, ulusal ve uluslararası taraflara verdiği taahhütler doğrultusunda komşuları ve sınırları boyunca uyuşturucu ve silah kaçakçılığı faaliyetlerinden etkilenen ülkeler ile arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesi maddesi yer alıyor. Ayrıca, Suriye'de uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığının kaynaklarını ve Ürdün sınırlarında kaçakçılık yapanları belirlemek için bir ay içinde iki ayrı ortak siyasi-güvenlik çalışma grubu oluşturmak üzere Suriye'nin Ürdün ve Irak ile koordinasyon kurulması ve Irak ile tüm bölgeyi saran kaçakçılık faaliyetlerinin durdurulması ve bu tehlikenin sona erdirilmesi için gerekli adımların atılması yer aldı.



Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
TT

Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Lübnan Ordu Komutanlığı, siyasi otoritenin kararı doğrultusunda ordunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgede uygulamaya koyduğu planın birinci aşamasını ve ülke genelindeki görevlerini yerinde göstermek amacıyla, çok sayıda büyükelçi, maslahatgüzar ve askerî ataşenin katılımıyla bir saha turu düzenledi.

Pazar günü yaşanan İsrail kaynaklı gerilimin ardından dün sınır hattında büyükelçilerin ziyareti sırasında sakinlik hâkim oldu. Büyükelçilere eşlik eden Ordu Komutanı Rudolf Heykel, ordunun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.

dcfg
Büyükelçiler ve maslahatgüzarlar, Ordu Komutanı Rudolf Heykel'in silahların devletin elinde toplanmasına yönelik plana dair açıklamasını dinliyorlar. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Güney Litani Bölge Komutanlığı’ndaki toplantı, Lübnan milli marşının okunması ve ordu mensuplarından hayatını kaybedenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Ordu Komutanı Rudolf Heykel bir konuşma yaparak katılımcıları selamladı ve temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelerin Lübnan’a gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Heykel, İsrail’in Lübnan topraklarındaki işgalinin ve süregelen saldırılarının devam ettiğine dikkat çekerek, askerî kurumun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı. Turun amacının ise sınırlı imkânlara rağmen ordunun 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmayı uygulama konusundaki kararlılığını ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiğini göstermek olduğunu ifade etti.

Heykel ayrıca, Lübnan toplumunun tüm kesimleri gibi bölge halkının da orduya güvendiğini belirtti.

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantı kapsamında, ordunun Lübnan’ın farklı bölgelerindeki görevlerine, Güney Litani’deki genel duruma, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile yürütülen iş birliğine ve ateşkesin denetlenmesine ilişkin mekanizma ile koordinasyon içinde ordunun planının birinci aşamasının uygulanmasına dair bir bilgilendirme sunumu yapıldı.

Açıklamada, katılımcıların ordunun görevini yerine getirirken sergilediği profesyonellik ve disipline övgüde bulunduğu, görev uğruna canlarını ortaya koyan askerlerin fedakârlıklarını takdir ettiği belirtildi. Toplantının ardından heyet, bazı subayların eşliğinde, ordunun planı kapsamında yer alan kimi merkez ve mevzileri kapsayan bir saha turu gerçekleştirdi.

Bu tur, ordunun kısa süre önce medya mensupları için düzenlediği benzer bir ziyaretin ardından gerçekleştirildi. Söz konusu medya turunun, hükümetin silahların tek elde toplanmasına ilişkin kararı doğrultusunda yürütülen tüm faaliyetleri kamuoyuna göstermek amacı taşıdığı, özellikle ordunun güvenlik kontrolünü devralma ve durumu yönetme kapasitesini sorgulayan eleştiriler ve şüpheci yaklaşımlar karşısında bu adımın atıldığı belirtildi.

Turun, Paris’in 18 Aralık’ta Lübnan ordusuna destek amacıyla bir hazırlık konferansına ev sahipliği yapmasından üç gün önce gelmesi dikkat çekti. Konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, Macron’un siyasi danışmanı Anne-Claire Legendre, Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile ateşkes denetim mekanizmasına ABD adına katılan Morgan Ortagus’un katılması bekleniyor.


Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
TT

Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)

Libya’nın başkenti Trablus’ta, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) himayesinde yürütülen ‘yapılandırılmış diyalog’ sürecinin ikinci gün çalışmaları dün başladı. Oturumların bir bölümü güvenlik ve yönetim dosyalarına ayrıldı. Görüşmeler, 2011’den bu yana ülkede süren güvenlik kaosu ve siyasi bölünmüşlük ortamında yapılırken, Tobruk kentinde bir sufi zaviyesine yönelik saldırı ve türbede defnedilmiş bir şeyhin naaşının çalınmasının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla da eş zamanlı olarak gerçekleşti.

UNSMIL, Trablus’taki yapılandırılmış diyalogun üst üste ikinci gününde, yönetişim ve güvenlik başlıklarından sorumlu ekipler için eş zamanlı iki sabah oturumu düzenlendiğini açıkladı. Ekonomi, ulusal uzlaşı ve insan hakları ekiplerinin ise iki ayrı oturum daha yapması öngörülüyor.

Bu başlıklara ilişkin tartışmaların gündemi, özellikle de güvenlik dosyası, henüz netlik kazanmadı. Pazar günü başlayan yapılandırılmış diyalog, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh’in dört ay önce BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu siyasi çözüm yol haritasındaki ana süreçlerden biri olarak değerlendiriliyor.

sdfrgt
Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısından (UNSMIL)

BM himayesinde düzenlenen diyalog, Libyalı siyasetçiler arasında faydasına ilişkin süregelen tartışmaların gölgesinde yapılıyor. Daha önce Siyasi Diyalog Forumu üyesi olan Fadıl el-Emini, sürecin ülkenin geleceği açısından kritik bir eşik olduğunu belirterek, tüm Libyalı kurum ve liderlerin tereddüt etmeden sorumluluk üstlenmesi ve bu dönüm noktasının başarıya ulaşmasına samimiyetle katkı sunması gerektiğini ifade etti.

Buna karşılık Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tikbali ise ‘muhalif seslerin dışlanmasının’ diyaloğu içeriğinden arındırdığını ve süreci Libya’daki siyasi gerçekliği yansıtmayan biçimsel bir girişime dönüştürdüğünü savundu.

Bu gelişmeler, ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde Zaviye el-Arusiye’ye yönelik bir saldırının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla eş zamanlı yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler, zaviyeye bağlı mescidi ateşe verdi, Şeyh Muhammed el-Kindi’nin türbesini açarak naaşını çaldı.

Söz konusu olay, Şubat 2011’de başlayan devrimden bu yana tekrarlanan türbe ve mezarlara yönelik saldırılar dosyasını yeniden gündeme taşıdı.

Sosyal medyada yayımlanan bir videoda, Zaviye el-Arusiye mensupları, saldırıdan ismini vermedikleri ve DEAŞ’a yakın aşırı bir ideolojiyi benimseyen bir grubu sorumlu tuttuklarını açıkladı. Açıklamada, Tobruk’taki güvenlik birimleri ile Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapıldı.

Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi ise olayı, 14 yılı aşkın süredir devam ettiğini belirttiği ve Ehl-i Beyt, sahabe ve evliyaya ait kabirlerin açılmasını, cami ve zaviyelerin yakılıp yıkılmasını, ölülerin kemiklerine yönelik saldırıları ve bunların bilinmeyen yerlere gömülmesini kapsayan ‘uğursuz bir kampanyanın’ parçası olarak niteledi.

Öte yandan geçtiğimiz ağustos ayında Zliten kentinde, Kur’an-ı Kerim ezberi yapılan bir zaviyeyi de barındıran önemli dini yapılardan biri olan Miftah es-Sıfrani türbesi bombalanmış, saldırı sonucunda türbe tamamen yıkılmış, ancak can kaybı yaşanmamıştı.

5th
Tobruk'ta bir Sufi şeyhinin medfun olduğu zaviyenin mescidinde vandalizm izleri (Facebook)

Doğu Libya’daki yetkililerin sessizliği sürerken, Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi, yaşananların sorumluluğunun yetkililere ait olduğunu belirterek, farklı kentlerdeki zaviye ve türbelerin sorumlularını ‘acil önlemler almaya’ çağırdı. Konsey, olayı mezar soygunculuğu olgusunun geri dönüşüne işaret eden bir ‘alarm zili’ olarak nitelendirdi.

Şeyh Ahmed Muhammed İmran el-Kindi, 1917 yılında Zliten kentinde doğdu. Tobruk’ta yaşamış önde gelen mutasavvıflardan biri olan el-Kindi, buradaki Zaviye el-Arusiye’nin yenilenmesine katkı sundu ve 2007 yılında hayatını kaybetti.

Siyasi aktivist Usame eş-Şuhumi ise saldırının zamanlamasına dikkat çekerek, olayın kentin belediye seçimleriyle meşgul olduğu bir dönemde, sabah namazı öncesinde gerçekleştirilmesi ve mezarın açılmasının ardından dini miras eserleri barındıran bir kütüphanenin yakılmasının, bunun rastlantısal değil organize bir eylem olduğuna işaret ettiğini söyledi. Şuhumi, yaşananların ‘dini sembolizme olduğu kadar ilme ve bilgiye yönelik çifte bir düşmanlığı yansıttığını’ ifade etti.

Şuhumi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hedef alınan zaviyenin herhangi bir kışkırtıcı ya da siyasi faaliyette bulunmadığını, nefret ya da tekfir söylemi benimsemediğini, aksine zikir ve Kur’an eğitimi verilen bir mekân olduğunu ve ziyaretçilerinin barışçıl, sade vatandaşlar olduğunu dile getirdi.

Öte yandan güvenlik alanında da gelişmeler yaşandı. Cenzur’da Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun binasına RPG’lerle düzenlenen saldırı maddi hasara yol açtı ancak can kaybı yaşanmadı. Kurum, olayı ‘kendilerini sindirmeye ve reform sürecini baltalamaya yönelik bir girişim’ olarak niteleyerek acil soruşturma ve binalarının korunmasını talep etti. Saldırı, resmi makamlar ve insan hakları çevreleri tarafından kınanırken, faillerin takibine yönelik taahhütler de yinelendi.

Bu çerçevede, merkezi Bingazi’de bulunan Usame Hammad başkanlığındaki Libya İstikrar Hükümeti (LİH), 2013 yılında verilen uluslararası tahkim kararıyla bağlantılı Kuveytli el-Harafi şirketi dosyasıyla ilgili olarak acil bir dizi hukuki ve yargısal işlem başlattığını duyurdu.

Hükümetten yapılan açıklamada, 2006 yılında imzalanan yatırım sözleşmesinin feshi için dava açılmasının yanı sıra, tahkim sürecinde devlet güvenliğini ve kamu maliyesini ilgilendiren, dolandırıcılık ve danışıklılık boyutuna varan ağır ihlaller ile usul hatalarını ortaya koyan yeni belgelere dayanarak tahkim kararına itiraz edilmesinin de bu kapsamda yer aldığı belirtildi.

Açıklamada, ulusal egemenliğin ve kamu malının korunması konusundaki kararlılık vurgulanırken, dün Bingazi Kuzey Mahkemesi’nin ihtiyati ve acele işler dairesi tarafından verilen ve ulusal yargı nezdindeki dava sonuçlanana kadar tahkim kararına ilişkin tüm işlemlerin durdurulmasını öngören kararın ardından, iç ve dış bağlantılı tüm sorumluların takibinin sürdürüleceği ifade edildi.

Söz konusu dava, 2006 yılında Libya Turizm Kurumu ile el-Harafi şirketi arasında, Tacura’da bir turizm projesinin hayata geçirilmesi amacıyla imzalanan yatırım sözleşmesine dayanıyor. Libya makamlarının 2010 yılında sözleşmeyi iptal etmesi üzerine şirket uluslararası tahkime başvurmuş, 2013 yılında Kahire’de verilen tahkim kararıyla Libya’nın yaklaşık 937 milyon dolar tutarında, doğrudan zararlar, yoksun kalınan kârlar ve faizleri kapsayan bir tazminat ödemesine hükmedilmişti.

Bunun ardından, kararın uygulanması ve geçersizliği konusunda Mısır ve Avrupa’daki mahkemeler nezdinde uzun süren hukuki mücadeleler yaşanmış, taraflar karşılıklı olarak hukuki ihlallerin bulunduğu yönünde suçlamalarda bulunmuştu.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)

Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin anayasal sınırlar içinde, en fazla üç ay içinde yeni hükümeti kurma sürecinde karşılaştığı karmaşıklıklar göz önüne alındığında, "çerçeve" güçlerine yakın üst düzey bir yetkili, yeni hükümete eski bir başbakanın liderlik etmesi olasılığını dışlamıyor.

Yetkili, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Şii güçlerin "özellikle mevcut ve beklenen yerel ve bölgesel zorluklar göz önüne alındığında, ülkenin en üst düzey yürütme pozisyonunu üstlenecek deneyimli bir isim istediklerini" söyledi. Yetkili, "Koordinasyon Çerçevesi içindeki güçlerin, daha önce başbakanlık yapmış olan Nuri el-Maliki, Muhammed es-Sudani, Haydar el-İbadi veya Mustafa el-Kazımi gibi isimlerden birini ve daha az ölçüde, Ekim protestolarının ardından görevinden alınan Adil Abdul-Mehdi'yi seçebileceği" olasılığını da dışlamadı.