Lübnan’da gayrimenkul ihtilafları kimlik çatışmasını tetikliyor iç barışı tehdit ediyor

Arazilerin yüzde 30’u tapusuz

Heysem ve Malik Tavk’ın Beşarri kasabasındaki cenazesi (Twitter)
Heysem ve Malik Tavk’ın Beşarri kasabasındaki cenazesi (Twitter)
TT

Lübnan’da gayrimenkul ihtilafları kimlik çatışmasını tetikliyor iç barışı tehdit ediyor

Heysem ve Malik Tavk’ın Beşarri kasabasındaki cenazesi (Twitter)
Heysem ve Malik Tavk’ın Beşarri kasabasındaki cenazesi (Twitter)

Bazı Lübnan köylerinde ve kasabalarında çıkan anlaşmazlıklar hiçbir zaman dinmedi ve taşınmazın mülkiyeti ile ilgili anlaşmazlıklar bazen sulamaya kadar uzanıyor. Ancak bu anlaşmazlıklar, yalnızca silahlı bir çatışma veya ölüm meydana geldiğinde haber manşetlerine taşınıyor.

Cebel-i Lübnan’daki Cübeyl (Biblos) ilçesinin eteklerinde yer alan Lasa kasabasında, bir yanda kasabanın Şiiliğe mensup sakinleri ile son dönemde ön saflarda yer alan Maruni Patrikhanesi arasında yaşanan gayrimenkul anlaşmazlığı, geçen hafta Kurnat es-Sevda (Lübnan’ın kuzeyi) bölgesinde iki kişinin hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Öyle ki Hristiyan çoğunluklu Beşarri’den ve Sünni Müslüman çoğunluklu Beka Safrin’den çiftçiler arasında sulama suyu anlaşmazlığına varan gayrimenkul anlaşmazlığı patlak vermişti.

Gayrimenkul anlaşmazlığı, bahsi geçen alanlarla sınırlı kalmayıp, Lübnan’ın kuzeyindeki çoğunluğun Hristiyan olduğu Kobayat ve Şiilerin çoğunlukta olduğu Hermel olmak üzere iki bölgeye de uzanıyor. Aynı şekilde Cübeyl bölgesinde Hristiyan çoğunluğun bulunduğu el-Akura kasabasının ve Beka’daki Şii kasabası Yammune’nin yanı sıra Sünni çoğunluklu Fnaidek ve Akkar kasabalarına kadar ulaşıyor.

Lübnan topraklarının tahmini yüzde 30’unun tapusuz olduğu sürece, bu anlaşmazlıklar geçici ve doğal görünebilir. Ancak anlaşmazlıklara tanık olan kasaba sakinlerinin büyük çoğunluğunun farklı mezheplere mensup olması, bu çatışmaları ölümle sonuçlansın veya sonuçlanmasın her büyük sorunda iç barışı tehdit eden mezhepsel bir boyuta taşıyor.

Geçen salı günü Başbakan Necib Mikati, İçişleri ve Belediyeler Bakanı Bessam Mevlevi başkanlığında çevre, enerji, su, maliye, adalet, tarım bakanlıklarının, Geliştirme ve Yeniden Yapılanma Konseyi’nin temsilcilerinin ve ordu liderliğinin üye olduğu bir komite kurdu. Ayrıca komiteden, raporunu iki ay içinde Bakanlar Kurulu’na sunmasını istedi.

Mikati’nin kararı siyasi ve adli itirazlarla karşılaştı. Lübnan Kuvvetleri Partisi Başkanı Samir Caca, Mikati’nin kararıyla anlaşılmaz bir şekilde yetki sınırlarını aştığını, çünkü gayrimenkul sınırları arasındaki anlaşmazlık konusunun, siyasi makamların değil adli makamların yetkisi dahilinde olduğunu dile getirdi. ‘Liga Saydetel Cebel’ kuruluşu başkanı eski Milletvekili Faris Said, ilgili bölgelerin belediye başkanlarını ve belediyelerini, oluşturulan komiteye dahil etme çağrısı yaptı. Cebel-i Lübnan mülkiyetini 2015 yılında köy halkından Lübnan Cumhuriyeti’ne devreden eski Bakan Ali Hasan Halil’in mutabakatının iptal edilmesi gerektiğini vurgulayan Faris Said, gayrimenkul istikrarını bozmanın siyasi ve ekonomik istikrardan daha tehlikeli olduğu konusunda uyardı. Mikati’nin medya ofisinden yapılan açıklamada, “İtirazlar ve teklifler ışığında Başbakan, Komite Başkanı ve İçişleri ve Belediyeler Bakanı Bessam Mevlevi’yi aradı ve komitenin toplanmaya çağrılması için beklemesini istedi. Dolayısıyla Mevlevi’nin komiteyle ilgili görevi donduruldu. Aynı şekilde Mikati, Adalet Bakanı Henry Huri ile de temasa geçti ve ilgili adli dosyaların çözümünü hızlandırmak için dosyayı Yüksek Yargı Konseyi nezdinde takip etmesini istedi” dedi.

Şarku’l Avsat’a konuşan ‘JUSTICIA’ kuruluşunun Başkanı Avukat Dr. Paul Morcos, hükümetin arazi mülkiyeti ve sınır çizme konusundaki anlaşmazlıkları incelemek için bir komite oluşturmasının, ‘bu sorunların üstesinden gelmek için olumlu bir adım olarak kabul edilebileceğini’ dile getirdi. Bu komitenin etkinliği ve ihtilafları çözme yeteneğinin yanı sıra, hükümet ve yargının uygulamaya ve uygun önlemleri almaya ne ölçüde bağlı olduğunun ise belirsiz olduğuna dikkati çeken Morcos, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Komiteler, durumları incelemek, değerlendirmek ve tavsiyelerde bulunmak için bir araç olarak kullanılabilir. Ancak sonuçta, uyuşmazlıkların çözümünden ve nihai kararların alınmasından birincil derecede yargı sorumludur” dedi.

Öte yandan Avukat Antoine Nasrallah, arazilerin mülkiyetine yargı karar vermediği sürece oluşturulan komitenin mantıklı çözümler üretemeyeceğine dikkati çekti. Böyle bir komitenin oluşturulmasındaki amacın ‘özellikle yasal statüsü olmadığı için oyalamak ve zaman kazanmak’ olmasından duyduğu korkuyu dile getiren Nasrallah, “Önerilecek yasa tasarıları ve alınacak kararlar, askıya alınan parlamento ve bakanların mevcut durumu ışığında uygulanamayacak” dedi.

 “Yargı kararlarının uygulanması, güvenlik güçlerinin ve emlak departmanlarının sorumluluğundadır. Siyasi durum çerçevesinde güvenlik makamlarının gecikmesi nedeniyle uygulamaya konulmayan çok sayıda karar var” diyen Nasrallah, “Esas sorun, Lübnan’daki siyasi sorundur. Gereken şey, yargının görevini yapmasına izin vermeleri, siyasi ve halk sömürüsü olmadan güvenlik güçlerinin üzerine düşeni yapmasıdır” ifadelerini kullandı.

Antoine Nasrallah, Yüksek Yargı Konseyi’nin, yargının gayrimenkul anlaşmazlıkları dosyasında ihmalkâr davrandığı iddialarına yanıt verdiğini hatırlatarak, “Görevlerini yapmış ve yapmakta olan yargı ve hakimlere atfedilen hiçbir gecikme ve ihmal, maruz kaldıkları hakaretlere, onca baskı ve tehdide rağmen kesinlikle mevcut değildir” dedi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.