İki Sudanlı generalin savaşı ‘bağımsızlık sonrası devleti’ yok edecek mi?

Hamideti, savaşının meşruiyetini haklı çıkarmak için marjinallerin ideolojisini seçti.

Devrik cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, rejimini korumak için Hamideti’yi seçti, ancak Hamideti ona sırt çevirdi. (AFP)
Devrik cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, rejimini korumak için Hamideti’yi seçti, ancak Hamideti ona sırt çevirdi. (AFP)
TT

İki Sudanlı generalin savaşı ‘bağımsızlık sonrası devleti’ yok edecek mi?

Devrik cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, rejimini korumak için Hamideti’yi seçti, ancak Hamideti ona sırt çevirdi. (AFP)
Devrik cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, rejimini korumak için Hamideti’yi seçti, ancak Hamideti ona sırt çevirdi. (AFP)

1956 devleti olarak da bilinen ‘Sudan bağımsızlık devletini’ yok etme fikri, Nisan ayı ortasında ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında silahlı çatışmanın patlak vermesinden bu yana geniş çapta konuşuluyor. Zira eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in rejimini ve siyasi İslamcı grupların iktidarını korumak için oluşturulan, çoğu kişi tarafından ağır silahlı bir ‘milis’ olarak görülen HDK için bu fikir bir ‘ideolojiye’ dönüştü.

HDK, görevden alınmış rejimin kalıntılarını, sömürgecilikten miras kalan devletin yok edilmesi gereken bir aracı olarak görmesi hasebiyle orduyla savaşını meşrulaştıran siyasi bir ideoloji yolunda bu fikri Sudan devrimci literatüründen ödünç aldı.

Sudan’ın İngiliz sömürgesinden kurtularak siyasi bağımsızlığını elde ettiği yıl 1956’dır. 1956 devleti olarak da bilinen ve siyasi bağımsızlığını kazandıktan sonra ortaya çıkan bu devleti yıkma fikri, sömürgeciliğin halefi olarak kalan devletin merkezi seçkinlerinden, bu seçkinlerin sömürge merkezine olan yakınlıklarından ve erken eğitim almalarından kaynaklanarak ortaya çıktı. Dr. Abdurrahman el-Ğali'nin bu mesele üzerine yayınlanan makalesine göre, ‘projeler ekonomik fizibilite alanlarında yoğunlaştığından, kalkınma terazisinde, hizmetlerde ve eğitimde bir dengesizliğe, ciddi bir kültürel ve etnik farklılaşmaya yol açmaktadır.’

Seçkinlerin kontrolü

Sudanlı seçkinler, siyasi bağımsızlıktan sonraki yıllar boyunca (yaklaşık 67 yıl) hükümetin dizginlerini ve dolayısıyla güç ve zenginliği kontrol etmeye devam ettiler. Bu, daha sonra 12 yıl önce Sudan'dan bağımsızlığını kazanan Güney Sudan'ın yanı sıra ‘marjinal bölgeler’ olarak bilinen Darfur, Kordofan, Mavi Nil ve Kızıldeniz bölgelerinin gazabını ‘marjinalleşme’ olarak ifade edilen nedenler sebebiyle uyandırdı.

El-Ğali, makalesinde bağımsızlığa kavuşan siyasi seçkinleri, kalkınma ve siyasi dengesizlik ile kültürel çeşitliliğin ele alınmasını görmezden gelmekle sorumlu tuttu. Öyle ki sömürgeciliğin izinden giden hükümetler, ister askeri darbeler ister seçilmiş sivil hükümetler olsun, bu yaklaşımı izlemiştir. Bu da adaletsizliği ve zulmü fark eden, kalkınma ve adil siyasi katılım taleplerini dile getiren bölgesel hareketlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Siyasi analist el-Fadıl el-Cemil'e göre söz konusu durum, sömürgecilikten miras kalan devletin, Sudanlı seçkinlerin birbiri ardınca iktidara gelmesinden bu yana temel bir değişikliğe uğramadığını, seçkinlerin sadece hükümetin farklı seviyelerinden ve güç alanlarından faydalanan İngiliz yöneticilerin özel durumlarını miras aldığını göstermektedir.

Marjinallerin rüyası

Merkezle pazarlığa giren sol, bölgesel ve ulusal devrimci hareketler arasında ‘1956 devletini ortadan kaldırmak ya da yok etme’ fikri dolaşmaya devam ediyor. Bunun en büyük bedeli, merhum Dr. John Garang de Mabior liderliğinde Güney bölgesinde ortaya çıkan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’nin çalışmalarıyla Güney Sudan'ın ayrılması ve 2011 yılında bağımsız bir devlet olarak kurulmasıdır. Ancak aynı sloganlarla merkeze karşı savaşan diğer hareketler, marjinalleşme gerçekliğini değiştirmeye katkı sağlamayan sınırlı otoriter ve maddi kazanımlarla yetindiler.

sasa
Darfur'dan gelen Sudanlı mülteciler Çad'daki Adre Hastanesi’nde toplandı. (Reuters)

İki paralel gücün liderlerinin iktidar mücadelesi sonucunda ordu ile HDK arasında savaş çıkınca, her iki taraf da savaşı için siyasi gerekçeler bulmaya çalıştı. Bu nedenle Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan, gerçekleştirdiği savaşın dış güçlerle bağlantılı isyancı bir güce karşı gerçekleştiğini, bu yüzden savaşının meşru ve haklı olduğunu vurguladı. Buna karşılık, HDK Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), demokratik bir sivil geçiş yönetimi kurulması fikrini benimsedi ve savaşını ideolojik olarak haklı çıkarmak için bunu kullandı.

El-Fadıl, Şarku'l-Avsat'a, “ayrım gözetmeyen, sosyal adaleti, dengeli kalkınmayı ve kapsamlı bakımı sağlayan bir yurttaş-devlet sistemi kurulması gerektiğini, ancak bunun gerçekleşmediğini” söyledi. El-Fadıl, “HDK’nin İhvan'ın daha önce güçlendirici stratejilerinin bir parçası olarak muhaliflerini bastırmak için kullandığı ve şimdi onlarınkine zıt bir hedefe hizmet etmesi muhtemel, ideolojik yüklerden yoksun bir konteyner olarak görülmesiyle iyi bir fırsat bulduğunu” ifade etti.

Avukat ve yazar Hatim İlyas, 1956 devletinin, yani bağımsızlık sonrası devletin, “ister güneydeki uzun savaş, ister Darfur’da bulunan tarafların savaşı olsun, savaşları, darbeleri ve devrimleriyle tüm Sudan krizinin bir tanımı” olduğunu düşünüyor. İlyas “1956 devleti ifadesi, Sudan'ın o yıl bağımsızlığını elde ettiği sabahtan bu yana, siyasi istikrarsızlıkta tezahür eden krizin niteliğini taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

İlyas, Sudan'ın şu anda yaşadıklarından bağımsızlıktan sonra ortaya çıkan kriz durumunu sorumlu tutarak, bu sürecin “Güney Sudan'ın ayrılmasına yol açtığını” vurguladı. İlyas, “Bu kriz, toplumsal yönü ne olursa olsun, kimilerine göre ırksal boyutta bir krize sapmış, marjinal ve merkez vizyonunu benimseyen siyasi akım tarafından ‘Cellabe devleti’ olarak adlandırılmıştır” dedi.

Bu bakış açısıyla, Arap-İslam kültürüne bağlı birkaç kişinin Sudan'ın geri kalan Afrika halkları gibi olmayıp yönetime hâkim olduğunu ifade eden İlyas sözlerini şöyle sürdürdü: “Askeri veya demokratik rejimlerde devletin ekonomik ve siyasi yönetim biçimi hükümetlerin çeşitliliğine bağlıdır. Devletin, 1956 seçkin devleti ‘kataloğundan’ çıkmadığı ve azınlık bir kesimin Sudanın çeşitli bölgelerindeki vatandaşlar adına gücü ve serveti tek elde topladığı hususunda herkes hemfikir.

xssx
Hartum'daki savaş yeni boyutlar kazandı ve toplumsal dokuyu tehdit ediyor. (Reuters)

1956 devletini çözmede siyasi angajman yöntemlerinin (özellikle devlet yönetimi açısından), entelektüel akımlar arasında farklılık gösterdiğine inanan İlyas “Bağımsızlıktan bugüne kadar devlet yönetme biçiminin yanlış olduğu konusunda herkes hemfikir. Ama Marksistler, liberaller, çevre ve merkez teorisinin takipçileri ve İslamcılar arasında farklılıklar var” dedi.

HDK’nin ciddiyeti hakkında şüpheler

“HDK garip bir vaka” diyen İlyas, “Herhangi bir entelektüel veya siyasi vizyonu olmayan askeri bir milis grubu olarak ortaya çıktı. Başta orduya tabi kuvvetler konumundaydı. Darfur çatışması esnasında doğdu. Ömer el-Beşir’in devrilmesinden sonra dahi entellektüel ve siyasi bir görüşü yoktu. Bilakis 1956 devletinin kendisine askeri personel sağlayıcısıydı” ifadelerini kullandı.

İlyas, HDK’nin siyasi bir vizyon benimsemesini, siyasi hırsını artıran ordu ile ortaklık içinde denklemin merkezinde yer almasına bağladı. Siyasi bir vizyona ve temel referansa ihtiyaç duyduğunda da “marjinal ve merkez hareketler” vizyonunu benimsediğini ve şimdilerde de 1956 devletini sona erdirmek için savaştığını söyledi.

İlyas, bu vizyonun benimsenmesinde HDK’nin ciddiyetini, “sömürge sonrası devletin dengesizliğini gidermek için geldiklerini iddia eden, ancak bir kez geldiklerinde yıkmış oldukları iktidar mekanizmalarını tekrar yerine getiren Afrika ve hatta Arap ulusal kurtuluş hareketlerinin” biyografisine dayanarak sorguladı. “Gerçek ciddiyete şu sorunun cevabı karar veriyor: HDK'nin otoriter bir projesi var mı, yoksa kendileri şikayetleri gidermek için gelen asil güçler mi?” diye soran İlyas hemen ardından “Bundan şüpheliyim” dedi. 

İlyas'ın şüphelerine ve analizlerine dayanarak sorulacak soru şudur: “İki generalin savaşı 1956 devletini yok edecek mi, yoksa onu yeniden mi kuracak?”



Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri

Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri
TT

Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri

Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri

ABD Başkanı Donald Trump'un bu akşam Washington'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmeden önce tamamlanması için baskı yaptığı İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının yeni metni elde edildi. “Trump anlaşması” olarak bilinen öneri, iki aylık ateşkes, rehinelerin ve esirlerin serbest bırakılması ve İsrail ile Hamas'ın cesetleri iadesini içeriyor.

Londra merkezli al Majalla dergisinin elde ettiği yeni metin, Hamas'ın daha önce iki tarafa teslim edilen metinle ilgili görüşlerini dikkate alıyor

Gazze ateşkes müzakerelerine yakın bir kaynak, bugün “Al-Majalla” dergisine verdiği demeçte, Katar ve Mısır arabuluculuğunda müzakerelerin bugün, Trump-Netanyahu görüşmesi öncesinde Doha'da yeniden başladığını söyledi. Yetkili, Hamas'ın “Al-Majalla” dergisinde yayınlanan anlaşma taslağının üçüncü, beşinci ve on birinci maddelerinde üç değişiklik yapılmasını talep ettiğini ve bu değişikliklerin şunları içerdiğini açıkladı:

Birincisi, insani yardımın ulaştırılma yönteminde köklü değişiklikler yapılması ve bu yardımların “Gazze İnsani Yardım Kuruluşu” dışındaki BM kuruluşlarını da kapsaması.

İkincisi, 60 gün sonraki görüşmeler sırasında Katar, Mısır ve ABD'nin garantisinde ateşkesin sürdürülmesi.

Üçüncüsü, İsrail ordusunun Gazze'nin kuzeyindeki diğer bölgelerden ve Netzarim ekseninden çekilmesi.

İsrail heyeti Hamas'ın değişikliklerini reddetti, ancak taraflar müzakerelerin bugün devam etmesinde anlaştı.

Trump geçen salı günü, İsrail'in Hamas ile 60 gün sürecek ateşkesin son ayrıntılarını belirlemek için gerekli şartları kabul ettiğini ve bu süre zarfında iki tarafın savaşı sona erdirmek için çalışacağını söylemişti. Hamas'a yakın bir kaynak, hareketin, ABD'nin desteklediği yeni ateşkes önerisinin İsrail'in Gazze'deki savaşını sona erdireceğine dair garantiler almaya çalıştığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın  Majalla’dan aktardığı İsrail ile Hamas arasında anlaşmada Amerikan önerisinin tam metni:

1- Süre: 60 günlük ateşkes. Başkan Trump, İsrail'in kararlaştırılan süre boyunca ateşkesin uygulanmasını garanti eder.

2- Rehinelerin serbest bırakılması: “58 kişilik listeden” 10 canlı ve 18 ölü İsrailli rehine, 1, 7, 30, 50 ve 60. günlerde aşağıdaki şekilde serbest bırakılacaktır:

İlk gün 8 rehine canlı olarak serbest bırakılacak.

7. günde 5 rehine cesedi teslim edilecek.

30. günde 5 rehine canlı olarak serbest bırakılacak.

50. günde 2 rehine canlı olarak serbest bırakılacak.

60. günde 8 rehine cesedi teslim edilecek.

thy
Filistinliler, 29 Mayıs 2025'te Gazze Şeridi'nde insani yardım malzemeleri taşıyor. (Reuters)

3- İnsani yardım: Yardımlar, Hamas'ın ateşkes anlaşmasını kabul etmesinin ardından derhal Gazze'ye gönderilecektir. Bu yardımlar, sivil halka yönelik yardımlarla ilgili olarak varılacak ve anlaşma süresince uygulanacak bir anlaşma uyarınca sağlanacak ve anlaşma, 19 Ocak 2025 tarihli insani yardım anlaşmasına uygun olarak yoğun ve yeterli miktarda yardımın ulaştırılmasını içerecektir. Yardımlar, Birleşmiş Milletler ve Kızılay da dahil olmak üzere üzerinde mutabık kalınan kanallar aracılığıyla dağıtılacaktır.

İsrail'in Gazze'deki tüm saldırı faaliyetleri bu anlaşma yürürlüğe girdiğinde durdurulacak.

4- İsrail'in askeri faaliyetleri: Bu anlaşma yürürlüğe girdiğinde, İsrail'in Gazze'deki tüm saldırı amaçlı askeri faaliyetleri durdurulacaktır. Ateşkes süresince, Gazze Şeridi'nde hava trafiği (askeri ve gözetleme) günde 10 saat, rehine ve mahkumların takası yapılacak günlerde ise günde 12 saat durdurulacaktır.

vfgyju
3 Temmuz 2025'te İsrail'in gerçekleştirdiği hava saldırısının ardından Güney Gazze'den dumanlar yükseliyor. (AP)

5- İsrail ordusunun yeniden konuşlandırılması:

A – İlk gün, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasından sonra (8 kişi), Gazze Şeridi'nin kuzey kesiminde ve Netzarim koridorunda, insani yardımla ilgili 3. maddeye uygun olarak ve üzerinde anlaşmaya varılacak haritalara göre yeniden konuşlandırılacaktır.

b) 7. gün, İsrailli rehinelerin cesetlerinin teslim edilmesinden sonra (5 ölü), insani yardımla ilgili 3. maddeye uygun olarak ve üzerinde mutabık kalınacak haritalara göre Gazze Şeridi'nin güney kesiminde yeniden konuşlandırma.

c) Teknik ekipler, hızlı müzakereler yoluyla nihai yeniden konuşlandırma sınırları üzerinde çalışacak.

6- Müzakereler: İlk gün, arabulucuların ve garantörlerin gözetiminde, ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için gerekli düzenlemeler hakkında müzakereler başlar. Bu düzenlemeler şunları içerir:

A – İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli tutukluların sayısı üzerinde mutabık kalınacak şekilde, kalan tüm İsrail rehinelerinin takas edilmesinin anahtarları ve koşulları.

B – İsrail güçlerinin yeniden konuşlandırılması ve çekilmesi ile Gazze Şeridi'nde uzun vadeli güvenlik düzenlemeleri ile ilgili konular.

C – Taraflardan herhangi biri tarafından ortaya konacak Gazze Şeridi'nde “ertesi gün” ile ilgili düzenlemeler.

D – Kalıcı ateşkesin ilan edilmesi.

Trump, ateşkes anlaşmasını bizzat kendisi açıklayacak. Başkan, tarafların ateşkes anlaşmasına bağlı kalması konusunda ciddi ve müzakerelerin çatışmaya kalıcı bir çözüm getireceğinden emin.

7- Başkanlık desteği: Başkan (Trump), tarafların ateşkes anlaşmasına bağlı kalması konusunda ciddi ve ateşkes süresince müzakerelerin başarılı bir şekilde sonuçlanması halinde taraflar arasında bir anlaşmaya varılmasının, çatışmanın kalıcı olarak çözülmesine yol açacağı konusunda ısrarcıdır.

dfgthy
ABD Başkanı Donald Trump 3 Temmuz 2025 (AFP)

8- Filistinli mahkumların serbest bırakılması: İsrail, hayatta olan ve ölen İsrailli rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ve yukarıdaki 2. maddeye göre, üzerinde mutabık kalınacak sayıda Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını sağlayacaktır. Serbest bırakma işlemi, yukarıdaki 2. maddeye göre ve üzerinde anlaşmaya varılan bir mekanizma çerçevesinde, genel bir inceleme ve tören olmaksızın, rehinelerin serbest bırakılmasıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirilecektir.

9- Rehineler ve tutukluların durumu: 10. günde Hamas, kalan tüm rehineler hakkında tam bilgi (hayatta olduklarına dair kanıt ve sağlık durumu raporu/ölüm belgesi) sunacaktır. Buna karşılık İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nden tutuklanan Filistinli mahkumlar ve İsrail'de bulunan Gazze Şeridi'nden ölenlerin sayısı hakkında tam bilgi verecektir. Hamas, ateşkes süresince rehinelerin sağlığı, bakımı ve güvenliğini garanti altına alacaktır.

10- Anlaşma üzerine kalan rehinelerin serbest bırakılması: Kalıcı ateşkes için gerekli düzenlemelerle ilgili müzakereler 60 gün içinde tamamlanmalıdır. Anlaşma sağlandığında, İsrail tarafından sunulan “58 kişilik liste”deki geri kalan İsrailli rehineler (hayatta olanlar ve ölenler) serbest bırakılacaktır. Söz konusu süre içinde ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için gerekli düzenlemelere ilişkin müzakereler tamamlanamazsa, ateşkes aşağıdaki 11. maddeye göre uzatılabilir.

11- Garantörler: Aracılar-Garantörler (ABD, Mısır ve Katar), ateşkesin 60 gün süreyle devam etmesini ve ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için gerekli düzenlemeler konusunda ciddi görüşmelerin yapılmasını sağlayacaklardır. Aracılar, gerekirse bu çerçevede kararlaştırılan prosedürlere göre ciddi müzakerelerin ek bir süre boyunca devam etmesini garanti ederler.

12- Temsilcinin başkanlığı: Özel temsilci Büyükelçi Steve Wiggoff bölgeye gelerek anlaşmayı tamamlayacak ve müzakerelere başkanlık edecektir.

13- Başkan Trump: Başkan Trump ateşkes anlaşmasını şahsen açıklayacak. ABD ve Başkan Trump, nihai bir anlaşmaya varılana kadar iyi niyetle müzakerelerin devam etmesini sağlamak için çalışmaya kararlıdır.

* Bu metin 4 Temmuz'da yayınlanmış ve 7 Temmuz 2025 Pazartesi sabahı güncellenmiştir.