Cezayirliler, Fransız mirasçıların açtığı davalar nedeniyle evlerinden tahliye ediliyor

Etkilenen sakinler: “Toprağımızı gasp eden bir işgalciden mülk aldık”

Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
TT

Cezayirliler, Fransız mirasçıların açtığı davalar nedeniyle evlerinden tahliye ediliyor

Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)
Harkilerin arşiv fotoğrafı (Şarku’l Avsat)

2016 yılının Haziran ayında Cezayir’in batısındaki en büyük şehir olan Vahran’daki bir mahkeme, şehir merkezindeki bir binanın sakinlerine, Cezayir’de doğup bağımsızlığın başlarında ülkeyi terk eden Fransızlara ait oldukları gerekçesiyle dairelerini boşaltma kararı verdi. Aynı şekilde başkentte çok sayıda Fransız, şehrin en büyük caddelerinde yer alan ve yıllardır Cezayir Dışişleri Bakanlığı yöneticilerinin ikamet ettiği bir binanın restorasyonu için adli işlem başlattı.

Cezayir’de Fransız sömürgesi dönemine (1830-1962) kadar uzanan taşınmazları geri alma çabasının sahipleri, ‘kara ayak’ olarak anılıyor. Bunlar, Cezayir’de doğan Fransızlar olarak biliniyor. Ancak 3 Temmuz 1962’de düzenlenen kendi kaderini tayin referandumunun sonuçlarının açıklanmasından sonra ülkeden ayrıldılar. Binlercesi, yeni oluşan Cezayir hükümeti tarafından el konulan ve ayrıca o dönemde üst düzey yetkililerin el koyduğu binaları, tarım arazilerini ve şirketleri terk etti. O dönemde hükümet, ‘kara ayaklara’ gayrimenkul ve arazilerin mülkiyetini tespit etmeleri ve onaylamaları için zaman verdi, ancak çok azı prosedürlere uydu. Çoğunluk, 7 yıl süren ve yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan şiddetli bir savaşın ardından ülkenin girdiği yeni güvenlik koşullarından korkuyordu. Bağımsızlığa olanak tanıyan Evian Anlaşmaları, her Fransız’ın bağımsızlıktan sonra belirli bir süre içinde, özellikle 1 Ekim 1963’e kadar geri dönmesi halinde mülkünü geri alabileceğini şart koşuyordu.

Harkilerin mülklerinin kanunen kamulaştırılması

Eski Cumhurbaşkanı Ahmed Bin Bella, 1963’te kara ayakların sahip olduğu tarımsal yatırımların millileştirilmesini öngören bir kararname imzaladı. Öncesinde de Cumhurbaşkanı, devrime karşı sömürgecilikle işbirliği yapan Cezayirli Harkilerin mallarının, cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle devletin korunması altına alınacağını, yani müsadere edileceğini açıklamıştı. Karara, Cezayir’de kalan Harkilerin dahil olup olmadığı bilinmiyor. Kurtuluş devrimiyle yüzleşmek için Fransa tarafından ordusunda görevlendirilen tarihçilere göre o dönemde toplam sayıları 200 bin ila 400 bin arasında değişiyordu.

1963 yılı sonrasında Cezayir makamları, Fransızların gayrimenkul, arazi ve şirketlerinin ‘boş mülk’ olduğunu ve artık kendi kontrollerinde olduğunu açıkladı. Buna dayanarak, ‘devlet malı’ başlıklı bir bölümünü kendi eline alırken, rejimin ileri gelenlerine de başka bir bölüm teslim etti. Ardından ‘devlet malını’ işletenlerin, Maliye Bakanlığı’na bağlı devlet mülkiyet müdürlükleri tarafından belirlenen miktarda mülk sahibi olmalarına izin veren bir yasa çıkarıldı.

Ancak bu mallar üzerinde hayatta kalan Fransızların veya onların çocuklarının yetkilendirilmesini talep eden art arta gelen Fransız hükümetlerinin ısrarı üzerine Cezayir, 5 Ekim 1988 ayaklanmasından sonra tanık olduğu demokratik açıklık bağlamında bu konuda mevzuatında bir değişikliğe gitti. Böylece Yüksek Mahkeme (hukuk yargısının en yüksek organı), Fransız mallarının devlet koruması altına alınmasıyla ilgili onlarca kararı iptal etti. Bu da bu malların, sahiplerine dönüşünün yolunu açtı.

‘Kara ayakların mülkiyeti’ siyasi bir meseledir

‘Cezayir’deki Fransız mülkü dosyası’ yaklaşık 60 yıldır iki ülke arasında tartışma konusu oldu ve tüm Fransız cumhurbaşkanları, Cezayir ziyaretleri sırasında bunu gündeme getirdi. Ancak ne Jacques Chirac (2003), Nicolas Sarkozy (2007), ne François Hollande (2012), ne de şu anki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, cumhurbaşkanları Abdulaziz Buteflika ve Abdulmecid Tebbun ile sorunu çözmeyi başarabildi.

FOTO: Cezayir ve Fransa cumhurbaşkanları Şarm eş-Şeyh’teki iklim zirvesinde (Cezayir Cumhurbaşkanlığı)
Cezayir ve Fransa cumhurbaşkanları Şarm eş-Şeyh’teki iklim zirvesinde (Cezayir Cumhurbaşkanlığı)

Adını vermek istemeyen başkentteki bir avukat, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, kara ayakların torunlarının, başkentin göbeğinde bir sokakta bulunan 5 katlı bir binanın restore edilmesi için prosedürleri başlatmak amacıyla 2018 yılında kendisini ofisinde ziyaret ettiğini bildirdi. Bu kişiler, mülkiyeti kendilerine devretme haklarını kanıtlamak için büyükbabalarının isimlerini taşıyan mülkiyet belgelerine ve ölüm belgesine sahip olduklarının altını çizdi. Ancak adli işlemlere başlandığında, apartman dairelerinde Cezayir Dışişleri Bakanlığı’na bağlı diplomatik görevlilerin ikamet etmesinden kaynaklanan idari ve adli zorluklarla karşılaşıldı.

FOTO: Avukat Fatıma ez-Zehra bin Brahem (Aktivistlerin sosyal medyadaki hesaplarından bir fotoğraf)
Avukat Fatıma ez-Zehra bin Brahem (Aktivistlerin sosyal medyadaki hesaplarından bir fotoğraf)

Bir avukat ve hukukçu olan Fatıma ez-Zehra bin Brahem, bu davanın bazı detaylarına değinirken, “Bu zor bir sorun. Çünkü bir Cezayir- Fransa anlaşması olan Evian Anlaşmaları, büyük bir açıklık içeriyor. Bu anlaşmalar, 1962’de Cezayir’den ayrılan Fransızları içeriyor. Onlar gayrimenkul ve apartman dairelerinden olan mallarının kendisi için korunmasını istiyorsa, belli bir süre dolmadan geri dönmelidir. Bu yüzden döndüler ve tüm malları onlara kaldı. Hiç kimse mallarını onlardan geri alamaz ve onları, normal bir şekilde mallarını kullanmaktan mahrum bırakamaz. Ancak Cezayir’i terk edip bu süre uzamış ve geri dönmemişse veya boş bina ve dairelerin kamulaştırılması kanunundan sonra gelmişse, hiçbir hakkı yoktur ve kendi hür iradesiyle malından vazgeçmiştir” açıklamasında bulundu.

“Toprağımızı gasp eden bir işgalciden mülk aldık”

Avukat ve emlak uzmanı Ahmin Nureddin, Şarku’l Avsat’a yaptığı açılamada “Özellikle iki ülkenin (Cezayir ve Fransa) ilişkileri bir nevi yakınlaşırken, zaman zaman bu mülklerle ilgili tartışmaların geri döndüğüne tanık oluyoruz. Bu mülklerin sahiplerinin yargı yoluyla geri alma ihtimalleri olsaydı, belki bazı özel durumlar dışında, tereddüt etmezlerdi” dedi.

Avukat Ahmin Nureddin (Kişisel sosyal medya hesabı)
Avukat Ahmin Nureddin (Kişisel sosyal medya hesabı)

Öte yandan Parlamenter Kemal bin Haluf, mülklerinin iadesini talep eden Avrupalı ​​yerleşimcilerin ‘yalan üzerine temel oluşturduklarını’ söyledi. Bin Haluf, “Başlangıçta topraklarımızı işgal ettiler, evlerimizi işgal ettiler ve Cezayirlilerin topraklarını aldılar. Peki bunların nasıl sahibi oluyorlar? Oradan kovuldular” dedi.

Cezayir’de bazı eski binalarda yaşayan bazı aileler, ev sahiplerinin Fransız mirasçıların mülkleri için dava açmasının ardından hala evlerinden tahliye edilme tehditleriyle karşı karşıya. Bu nedenle çoğu 60 yılı aşkın süredir daire kiralayan bu mülklerin sakinleri, son yıllarda yoğunlaşan tehditten şikayetçi.

FOTO: Başkent Cezayir’in en önemli caddelerinden birinde sömürge günlerinden kalma bir bina (Şarku’l Avsat)
Başkent Cezayir’in en önemli caddelerinden birinde sömürge günlerinden kalma bir bina (Şarku’l Avsat)

Etkilenen bina sakinlerinin bir temsilcisi olan Kasi Hadyuş, ülkesinin işgali sırasında dairesini Fransızlardan kiraladığını doğrulayan bir dizi belge sundu. Kirayı ise resmi Cezayir makamlarına ödediğine dikkat çekti. Konuyla ilgili olarak ise “Bizi koruması gereken bir yasa olmasına rağmen, tahliye edilmekle tehdit edilen bir düzineden fazla aile var. 1962’de çıkarılan ve sömürgeci ile Cezayirli arasında herhangi bir işlem veya mülkiyet devrini yasaklayan açık bir yasa mevcut. Ayrıca Devlet Emlak Müdürlüğü tarafından düzenlenen elimizdeki belgeler de bu binanın ve diğerlerinin sadece devlete ait olabileceğini teyit etmektedir” açıklamasında bulundu.

Avrupalı yerleşimcilerin mülkleri ve Cezayirli toprak ağalarının mirasçıları üzerinde hak iddia etmesinden etkilenenlerden biri olan Hamida Suud ise “1962’deki bağımsızlıktan bu yana, ailelerimizle birlikte bu apartmanları kullanıyoruz. O dönemde bu binanın sahibi, tüm mal varlığını bırakarak ayrılıp Fransa’ya kaçtı. 60 yıllık bağımsızlıktan sonra, binanın sahibinin mirasçısı olduğunu iddia eden insanlar ortaya çıkıyor ve bu mülkün sahibi olma hakkı talep ediyor. Bağımsızlıktan bu yana yetkililere kira aidatı ödüyoruz. Konunun aslını ve mülk sahibinin varislerinin sahip olduğu belgeleri araştırdıktan sonra, o dönemde sömürgeci Fransızlardan başkalarına herhangi bir mülkiyet devrinin, Cezayir’de bırakıp gitmesi halinde yasak olduğu ve bunun yerine Cezayir devletinin mülkü haline geldiği bizim için netleşti” dedi.



HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.