Lübnan yargısından Riyad Selame’nin mülküne ihtiyati haciz

Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame. (Reuters)
Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame. (Reuters)
TT

Lübnan yargısından Riyad Selame’nin mülküne ihtiyati haciz

Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame. (Reuters)
Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame. (Reuters)

Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame’nin Beyrut’taki birinci soruşturma hakimi Şerbel Ebu Samra’nın karşısına çıktı ve adli soruşturmaya tabi tutuldu. Bununla eş zamanlı olarak, Beyrut Yürütme Dairesi Başkanı Yargıç Gabi Şahin, Adalet Bakanlığı Dava Dairesi Başkanı Yargıç Helena İskender’in talebine cevaben ‘Selame’nin mülküne ihtiyati olarak el konulması ve bunları elden çıkarmasına engel olunması’ emri verdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Selame’nin sorgusunun ikinci celsesi öncesinde alınan haciz kararı, Selame’yi adli olarak kuşatmaya ve Merkez Bankası başkanlığındaki görev süresinin 31Temmuz’da sona ermesine iki hafta kala adli işlemleri devreye sokmaya yönelik bir adım olarak yorumlandı. Adli bir kaynak, haczin Merkez Bankası Başkanı’nın Beyrut ve Cebel-i Lübnan’da sahip olduğu lüks apartman dairelerinin yanı sıra Lübnan’ın bazı vilayetlerindeki gayrimenkullerini ve onun adına kayıtlı dört arabayı da kapsadığını dile getirdi.

Ön tedbir

Kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada bu kararın, Lübnan yargısı tarafından incelenmekte olan adli dava temelinde bir karar verilene kadar Selame’nin bu ayni mülklerden herhangi birini elden çıkarmasını, satmasını, ipotek etmesini veya mülkiyetini başka insanlara devretmesini engellediğini kaydetti. Kaynak açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Bu prosedür, bir ön tedbir olarak kabul edilir. Dolayısıyla Selame, yargılanmakta olduğu suçlamalardan beraat ederse, mallarına el konulması kaldırılacaktır. Ancak nihai bir yargı kararıyla hüküm giyerse, mülke el konulacak, tasfiye edilecek ve Lübnan hazinesi yararına açık artırmada satılacaktır. Bu, kovuşturmaların başkanın mahkumiyetiyle sonuçlanması ve Merkez Bankası’ndan yasadışı yollardan para topladığı tespit edilmesi durumunda devletin haklarını koruyan önleyici bir tedbirdir.”

Yeni sorgulama

Selame bu sabah Beyrut Cumhuriyet Savcılığı’nın kendisine yönelttiği ‘zimmete para geçirme, sahtecilik, kara para aklama, yasadışı zenginleştirme ve vergi kaçırma’ suçlarından yargılanmak üzere Beyrut’taki Adalet Sarayı’nda Yargıç Ebu Samra’nın huzuruna çıktı. Söz konusu oturum, soruşturma yargıcının geçen çarşamba günü düzenlediği ve sonunda Selame’yi soruşturmayı sürdürmeye karar verdiği sorgulama oturumunun devamı niteliğinde.

Ebu Samra, aynı suçlarla itham edilen hem de aynı dosyada bulunan Merkez Bankası Başkanı’nın kardeşi Raja Selame ve yardımcısı Marianne Howayek’i de sorguluyor. Adli bir kaynak, ikinci soruşturma oturumunun Selame için son olmadığını belirtti. Ayrıca soruşturmanın devam edeceği ve adı geçen sanıkların sorgusunun, bir dizi tanık ve mali denetim alanında uzmanların dinlenmesini gerektireceğini dile getirildi. Kaynak, tanıkların dinlenmesi veya Selame’ye ait adli dosyaları olan Avrupa ülkeleriyle bilgi ve belge alışverişi ışığında dosyanın yeni gelişmelere tanık olma ihtimalinin yüksek olduğunu vurguladı.



Witkoff'un önerisi: Hamas arabuluculara cevabını ‘notlarla’ iletti

Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
TT

Witkoff'un önerisi: Hamas arabuluculara cevabını ‘notlarla’ iletti

Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)

Hamas kaynakları bugün, hareketin ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un 60 günlük ateşkes önerisiyle ilgili cevabını arabuluculara ilettiğini doğruladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, Hamas'ın ortak bir Filistin pozisyonu oluşturmak amacıyla Katar'da ve Beyrut dahil diğer başkentlerde Filistinli grupların liderleriyle yoğun temaslarda bulunduğunu ve toplantılar düzenlediğini bildirdi.

Kaynaklar, Hamas liderliği ve gruplar açısından cevabın olumlu olarak nitelendirilebileceğini, ancak İsrail işgaline karşı açık bir önyargı taşıyan teklifin taşıdığı tüm olumsuzluklara rağmen, uygulanmasının başarılı olması için bazı notların da eklenmesi gerektiğini belirtti.

Kaynaklar, teklifle ilgili yapılan tüm düzenlemelerin oybirliğiyle kabul edildiğine dikkat çekerek, İsrail'e baskı yapma konusunda samimi bir Amerikan iradesi olması halinde teklifin kabul edileceğini ifade ettiler.

Kaynaklar, yanıtta yer alan notlardan birinin, İsrailli esirlerin Witkoff belgesinde belirtildiği gibi ilk hafta sadece iki gün içinde teslim edilmesini önlemeyi, bunun yerine son anlaşmada olduğu gibi aşamalı olarak iki ay boyunca anlaşmanın tam olarak etkili olmasını sağlamayı amaçladığını açıkladı.

Hareket kaynakları dün Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, teklife ilişkin yorumlarla birlikte olumlu bir yanıt verileceğini belirttiler.

Filistinli bir kadın, Cuma günü Gazze Şehri'ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından çığlık atıyor (Reuters)Filistinli bir kadın, Cuma günü Gazze Şehri'ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından çığlık atıyor (Reuters)

Kaynaklar o dönemde teklifin birçok ‘tuzak’ taşıdığını ve birçok koşulunun Filistinliler için durumu daha da karmaşık hale getirdiğini ifade etmişti. Kaynaklar, 60 günlük sürenin ateşkes anlaşmasını açıkça bağlayıcı hale getirmemesi ve İsrail'i buna bağlamadan, hatta başarılı olması halinde süreyi uzatmadan gevşek bir şekilde ortaya koyması da dahil olmak üzere, sunulan metinde birçok ikilemin belirgin olduğuna dikkat çekti. Bu durum, İsrail'in kalan esirlerin teslimi için belirlenen yedinci günden sonra istediği zaman Gazze'de Lübnan tarzı saldırılar gerçekleştirmesine ve altmış günün ardından savaşı tamamen yeniden başlatmasına açıkça izin verecektir.

Teklif ayrıca esir takası için üzerinde anlaşmaya varılmış herhangi bir kriter olmaksızın belirli bir sayı belirliyor ve sadece 125 müebbet ve yüksek cezalı mahkûmun serbest bırakılmasını öngörüyor ki bu sayı hayatta kalan ve ölen İsraillilerin sayısıyla orantılı olmadığı gibi bir önceki ateşkes aşamasında kullanılan kriterlere bile ulaşmıyor.

Kaynaklar o dönemde Hamas liderliğinin teklifin metnini inceledikten sonra, canlı ve ölü esirlerin serbest bırakılmasının bedeli konusunda bile İsrail'in ateşkes vizyonunu benimsediğini gördüklerini söyledi.

Kaynaklar, teklifte savaşı sona erdirecek net bir garantiden bahsedilmediğini, konunun müzakerelerin kaderine bırakıldığını, bunun da esasen savaşı sona erdirmek istemeyen ve herhangi bir anlaşmaya uymayı reddeden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun elinde kalacağı anlamına geldiğini açıkladı.

Anlaşma metninin İsrail'in çekilmesi ve hatta yardım girişinin devam etmesi konusunda da herhangi bir garanti vermediğini belirten kaynaklar, insani yardım maddesinin de bir önceki anlaşmada kabul edilen insani yardım protokolünün uygulanmasına atıfta bulunmadığına, bunun yerine müzakereler ve anlaşmanın uygulanması sırasındaki gelişmelere göre devreye sokulmasını öngördüğüne dikkat çekti. Başka bir deyişle anlaşma metni, tüm ihtiyaçları karşılamadan ve enkazı kaldırmak için ağır ekipman ve diğerlerini getirmeden, İsrail'in bu insani dosyada üstünlüğünü korumasına izin veriyor.

İsrailli siyasi kaynaklar anlaşma metninin ne savaşın sona ermesini ne İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesini ne de insani yardımın serbestçe girişine izin verdiğini doğruladı.

Hamas kaynakları, teklifin herhangi bir anlaşma için İsrail'in ve Netanyahu hükümetinin koşullarını öne sürdüğünü, Filistinlilere ise hiçbir şey garanti etmediğini ve sadece hareketten net bir ödül olmaksızın esirleri teslim etmesini istediğini söylüyor.

Yeni anlaşma ateşkesin 60 gün sürmesini, ABD Başkanı Donald Trump'ın taraflara bu süre zarfında taahhütte bulunma garantisi vermesini ve ilk gün 5 İsrailli esir ile 9 cesedin, yedinci gün de aynı sayıda kişinin serbest bırakılmasını öngörüyor.

Anlaşma, insani yardımın iki tarafın üzerinde mutabık kalacağı bir anlaşma yoluyla yapılmasını ve sadece Birleşmiş Milletler (BM) ve Kızılay gibi mutabık kalınan kanallar aracılığıyla dağıtılmasını, yani özel sektöre hiçbir malın verilmemesini öngörüyor.