Mısır otomobil piyasasının geleceği belirsizhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4457871-m%C4%B1s%C4%B1r-otomobil-piyasas%C4%B1n%C4%B1n-gelece%C4%9Fi-belirsiz
Mısırlılar araba sahibi olmanın maliyetini karşılayamıyor (Fotoğraf: Abdulfettah Ferec)
Son zamanlarda Mısır'da, bilhassa araba fiyatlarındaki önemli artış ve satış hacmindeki düşüş ışığında, ekonomik krizin ülkedeki otomobil pazarı üzerinde devam eden etkisine ilişkin sorular yeniden gündeme geldi. Uzmanlar, araba pazarında ciddi bir kriz olduğuna, zirâ ABD dolarının Mısır lirası karşısında yükseldiğine, birçok Mısırlının bir araç satın alarak bakım masraflarını karşılayamadığına dikkat çekiyor.
Mısır'daki Ticaret Odaları Genel Birliği’ne bağlı Otomotiv Şubesi’nin bildirdiğine göre, bu yıl içerisinde otomobil satışlarının hacmi yüzde 75 azaldı. Otomotiv Veri Konseyi’nin (AMIC) raporuna göre, Mısır otomobil pazarının satış hacmi, cari yılda 2022'ye kıyasla yüzde 76 düşüş yaşadı. 2022’de 22 bin 602, bu yıl ise 6 bin 76 satış kaydedildi.
Otomotiv Şubesi üyesi Muntasır Zeytun, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu açıklamalarda bulundu:
“Mısır'daki otomobil piyasasında krizin ana nedeni yüksek fiyatlar. Bu yüzden satışlar rekor seviyelerde düştü. Hafif bir ithalat hareketi var. Bazı bayiler ve acenteler, Mısır'dan yurt dışına araba ihraç edebiliyor, böylece diğer arabaları ithal etmek için kullandıkları dolarlardan tasarruf ediyorlar. Yüksek fiyat krizi ikinci el otomobillere de gölge düşürdü. Yaklaşık 300 bin liraya satılan bir otomobil 1 milyonun üzerine çıktı. Mısır'da otomobil satışlarının büyük bir bölümü banka finansmanı yoluyla taksitli olarak gerçekleştiriliyor. Mısır Merkez Bankası, araba taksitinin değerini bir kişinin maaşının yüzde 30 ila 35'i arasında belirliyor. Fiyatların yüksek olması neticesinde birçok kişinin toplam maaşı bu yüzdeyi karşılayamıyor. Bankaların maaşların yetersiz kalması dolayısıyla taşıt kredisi vermeyi reddediyor.”
Kamu Seferberlik ve İstatistik Merkezi’nin bildirdiğine göre, geçtiğimiz yıl Eylül ayında Mısır'ın otomobil ithalatının toplam değeri, 2021'in aynı dönemindeki yaklaşık 207.513 milyon dolar iken yaklaşık yüzde 64.7 (134.396 milyon dolar) düşüşle yaklaşık 73.117 milyon dolar olarak gerçekleşti. Mısır'da ruhsatlı araç sayısı geçen yıl Aralık ayına kadar yüzde 8,9 azaldı. Aralık ayında 10,9 milyon olan ruhsatlı araç sayısı yaklaşık 9,9 milyon araca ulaştı.
Mısır Araba Tacirleri Derneği Genel Sekreteri Halid Saad, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Mısır'daki otomobil piyasası krizi çözülmeyecek. Liranın dolar karşısında değer kaybetmesi göz önüne alındığında yakında bu yönde bir ufuk yok. Bu, ithalat için mali ödeneklerin askıya alınmasına yol açtı. Tam ithalatı açmaktan başka çözüm yok. Bu da ancak dolar düşerse veya sağlam para birimi kullanılabilir hale gelirse gerçekleşir. Pek çok Mısırlı, yüksek yedek parça ve bakım fiyatları dolayısıyla araba sahibi olma maliyetlerini karşılamakta büyük bir sorunla karşı karşıya. Mısır otomobil pazarının yaklaşık yüzde 70'i, en çok satan otomobiller olan ekonomik otomobillere dayanıyor. Önümüzdeki dönemde otomobil piyasasının kafası karışık olmaya devam edecek. Çözümlerin bir kısmı, devletin dolar tasarrufu için yerel üretimi desteklemesinden geçiyor” açıklamalarında bulundu.
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5134482-hizbullah-sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1-l%C3%BCbnan-ordusuna-entegre-etme-fikri-ger%C3%A7eklerle
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.
Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.
Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.
Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.
Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.
Hizbullah savaşçılarının durumu
Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’
Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)
“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”
Hizbullah'ın ideolojisi
Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)
‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”
Ordu disiplini
Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.
Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.