Rönesans Barajı müzakerelerinin yeniden başlaması bekleniyor

Sisi-Abiy Ahmed uzlaşısından bir ay sonra açıklamalarda bulunan Mısırlı bir yetkili, ‘ihtiyatlı bir iyimserlikle’, müzakerelerin yeni turu için hazırlıkların başladığını teyit etti.

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, geçtiğimiz temmuz ayında Kahire'de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i ağırladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, geçtiğimiz temmuz ayında Kahire'de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i ağırladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Rönesans Barajı müzakerelerinin yeniden başlaması bekleniyor

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, geçtiğimiz temmuz ayında Kahire'de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i ağırladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, geçtiğimiz temmuz ayında Kahire'de Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i ağırladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır’da, Etiyopya tarafından inşa edilen Rönesans (Nahda) Barajı ile ilgili yeni bir müzakere turunun başlamasını beklentisi hakim. Mısırlı bir yetkili, Kahire’nin bu tura ‘ihtiyatlı bir iyimserlikle’ hazırlandığını teyit etti. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, 13 Temmuz’da, Mısır ve Sudan’ın Nil Nehri’ndeki su paylarını etkilemesinden korktukları Rönesans Barajı'nın doldurulması ve işletilmesi konusunda bir anlaşma formülüne ulaşmak amacıyla dört ay içinde müzakerelerin yeniden başlatılması konusunda fikir birliğine vardılar.

Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı Sulama Dairesi Başkanı Muhammed Salih, barajla ilgili yeni müzakerelerin ilk turunun yapılması için hazırlıkların sürdüğünü belirtirken müzakerelerin nerede yapılacağına ilişkin ise ayrıntı vermedi. Etiyopya'yı ‘kardeş ve komşu’ ülke olarak nitelendiren Salih, cumartesi akşamı bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada Mısır’ın Nil Nehri suyundaki payının su taşkınları nedeniyle Rönesans Barajı'ndan henüz etkilenmediğini bildirdi.

Buna karşın eski Su Kaynakları ve Sulama Bakanı'nın danışmanı su kaynakları uzmanı Dr. Ziyauddin el-Kusi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Mısır'ın Nil Nehri suyundaki payının su taşkınlarından etkilenmediğini söyledi. Geçtiğimiz yıl Nil Nehri’nde 1878'den bu yana kaydedilen en yüksek su taşkının yaşandığına dikkati çeken Dr. Kusi, ancak Mısır'ın su taşkınları ne kadar yoğun olursa olsun, Nil Nehri suyundaki payını almasını sağlamanın önemli olduğunu vurguladı.

Sulama Dairesi Başkanı Salih, Mısır'ın Rönesans Barajı konusundaki müzakerelerin bir sonraki turuna ‘son on yılda Etiyopya ile yapılan müzakerelerde kazanılan deneyimin sonucu olarak ihtiyatlı bir iyimserlikle’ hazır olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Uzun süreli kuraklık dönemlerinde barajın nasıl yönetileceği konusunda anlaşmak ve böyle bir kuraklık durumunda hasarın ilgili ülkeler arasında eşit mi yoksa rastgele mi dağıtılacağı sorusunun cevabını bulmak istiyoruz.”

Kahire’nin ‘tüm tarafların yararına olacak şekilde verimli bir iş birliğine varılmasını’ istediğini kaydeden Salih, Mısır’ın Nil Nehri suyundaki payının Kahire’nin kırmızı çizgisi olduğunu ve bu meselenin tartışmaya açık olmadığını vurguladı.

Diğer yandan Mısırlı müzakere heyetini ‘kontrolü ele alamaya ve müzakereleri bir an önce başlatmak için Etiyopya'ya gitmeye’ çağıran Dr. Kusi’nin değerlendirmesi şöyle oldu:

“Barajı doldurma, işletme, yönetme ve bakımını yapma ve diğer konulardaki anlaşmazlıkların çözümüyle ilgileniyoruz. Bunlar önümüzdeki üç ay içerisinde çözülmesi ve asla taviz verilmemesi gereken konulardır.”

Etiyopya, geçtiğimiz yıl şubat ayında barajda elektrik üretimine başladığını duyurmuştu. Elektrik üretim hedefi, Etiyopya'nın mevcut elektrik üretiminin iki katı olan 6 bin 500 megavat olarak açıklandı. Ancak daha sonra bu rakam 5 bin megavata çekildi. Barajda elektrik üretiminin gelecek yıl tam kapasitesine ulaşması bekleniyor.

Mısır'ın eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Salah Halime ise yeni müzakereler turunun başlaması öncesi ortak bir anlaşma taslağı üzerinde çalışılması çağrısında bulundu. Halime, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, asıl sorunun, uzun süren kuraklık dönemleri, kıtlıkla geçen yıllar, güvenliği etkileyen faktörler, iklim değişiklikleri ve tüm bunların sonuçları ile ilgili olduğunu vurguladı.

Anlaşmanın kararlaştırılan süre içinde tamamlanması ve öngörülen sürenin uzatılmaması gerektiğinin altını çizen Mısırlı eski yetkili, ‘ihtiyatlı iyimserlik’ ifadesini kullandı. Bu iyimserliğin geçtiğimiz ay Mısır ve Etiyopya tarafından yapılan açıklamalardan kaynaklandığını ifade eden Halime, “İhtiyatlılık ise müzakere turu için belirlenen süre ve Etiyopya'nın umut edilen anlaşmayı sonuçlandırma konusundaki gerçek niyetiyle ilişkili” dedi.

Mısır, Sudan ve Etiyopya, 2011 yılından bu yana ‘yasal olarak bağlayıcı’ bir anlaşma yapmak için müzakereler turları gerçekleştirseler de söz konusu müzakere turlarından ve bölgesel ve uluslararası arabuluculuk girişimlerinden şimdiye kadar hiçbir anlaşmaya ulaşılamadı. Üç ülke arasında son olarak iki yılı aşkın bir süre önce 2021 nisanında Kongo’nun başkenti Kinşasa'da bir müzakere turu gerçekleşmiş, ancak sonuç alınamamıştı.



Uyuşturucu çetelerinin çatışması Beyrut'taki Şatilla Mülteci Kampı’nın güvenliğini tehdit ediyor

Beyrut'un güneyindeki Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndan (AFP)
Beyrut'un güneyindeki Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndan (AFP)
TT

Uyuşturucu çetelerinin çatışması Beyrut'taki Şatilla Mülteci Kampı’nın güvenliğini tehdit ediyor

Beyrut'un güneyindeki Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndan (AFP)
Beyrut'un güneyindeki Burc el-Baracne Mülteci Kampı’ndan (AFP)

Şarku’l Avsat'a konuşan Filistinli kaynaklar, pazar ve pazartesi günleri Şatilla Mülteci Kampı’nda patlak veren çatışmaların ‘suç çeteleri ve uyuşturucu satıcıları arasındaki kavga’ çemberinin ötesine geçmediğini belirterek, ‘Lübnanlı, Suriyeli ve Filistinli çeteler arasındaki örtüşme göz önüne alındığında’ çatışmaların siyasi bir boyutu olduğunu reddetti. Tekrarlanan saldırılar, kamp sakinlerinin Lübnan devletini olaya karışanları yargılamaya ve saldırılara son vermeye çağırmasına neden oldu.

Beyrut'taki Şatilla Mülteci Kampı, uyuşturucu satıcıları ve kanunsuz çeteler arasında pazar ve pazartesi günleri iki kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan ve bir ay içinde üçüncü kez meydana gelen ciddi bir çatışmaya sahne oldu. Bu olayın ‘kamplardaki Filistin toplumunu dağıtmayı amaçlayan daha geniş bir planın parçası olduğu’ yönündeki uyarılar arttı.

İsrail planı

Şatilla Mülteci Kampı’ndaki halk komitelerinin bir üyesi olan Süleyman Abdulhadi, Lübnan'daki bazı Filistin kamplarında uyuşturucunun yayıldığı konusunda uyarıda bulundu. “Bu olgu içeriden değil, dışarıdan geliyor. Bu masum değil, aksine Filistin toplumunu parçalamak ve gençliğini vurmak için sistematik bir proje” diyen Abdulhadi, yaşananları ‘mükemmel bir İsrail planı’ olarak tanımladı.

scdvfgtrhy
Beyrut'un güneyindeki Burc el-Baracne Mülteci Kampı’nda bir ara sokaktan geçen genç bir kadın (AFP)

Abdulhadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Uyuşturucular Şatilla'da ya da herhangi bir Filistin mülteci kampında yetiştirilmiyor ya da üretilmiyor; kamplara dışarıdan sokuluyor” dedi ve Lübnan güvenlik güçlerini ‘bu maddelerin kamplara girişini durdurmak için sıkı önlemler almaya’ çağırdı. Abdulhadi ayrıca, halk komitelerinin ‘iç güvenliği kontrol etmek için ciddi çaba sarf ettiğini’ belirtti.

Abdulhadi, “Lübnan devletinin bizimle iş birliği yapmasını ve bu belayla mücadelede bizi yalnız bırakmamasını diliyoruz. Lübnan yasalarının çatısı altında faaliyet gösteriyoruz ve uzak bir adada değiliz” dedi. Abdulhadi, ‘güvenlik güçleri ile halk komiteleri arasında açık bir koordinasyon mekanizması’ kurulması gerektiğini vurgulayarak, “Bireysel olarak yapacağımız herhangi bir eylem bizi yasal yetkimiz olmadığı gerekçesiyle davalara maruz bırakabilir” ifadesini kullandı.

Abdulhadi, Lübnan devletine ‘Filistinli gençlerin geleceğini, kampların güvenliğini ve bir bütün olarak Lübnan'ın güvenliğini korumak için derhal müdahale etmesi ve güvenliği ihlal edenlere karşı cezalar uygulaması’ çağrısında bulundu.

Kamptaki sosyal doku

Şatilla Mülteci Kampı’ndaki önde gelen bir Filistinli kaynak, kamptaki nüfusun yaklaşık üçte birinin Filistinli, üçte ikisinin ise Lübnanlı ve Suriyeli olduğunu söyledi. Ancak bunun Filistinlilerin olaya dahil olmadığı anlamına gelmediğini, tam tersine kampları kasıp kavuran krizde sahnenin önemli bir parçası ve ortağı olduklarını vurguladı.

asdfrgth
Beyrut'un güneyindeki Burc el-Baracne Mülteci Kampı’nın ara sokaklarından birinde motosiklet kullanan iki genç (AFP)

Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada kaynak, Filistin kamplarındaki sosyal durumun ‘katliamlardan başlayarak kamp savaşları ve Suriye varlığı yoluyla biriken faktörlerden derinden etkilendiğini’ açıkladı. Kaynak, “Bu durum kamp sakinleri üzerinde derin psikolojik ve sosyal yaralar bıraktı; geçmişte aile dayanışmasına dayanan iç yapıyı zayıflattı” dedi.

Kaynak, “Siyasi ve güvenlik yetkilileri olarak Filistinli gruplar bu iç çöküşe gereken ilgiyi göstermedi. Bu da sosyal açıdan çözülmeye yol açtı; son zamanlarda kamp içinde uyuşturucu satıcılarının ortaya çıkmasına ve yayılmasına neden oldu. Bu satıcıların bazıları belirli tarafların örtüsü altında faaliyet gösterirken, diğerleri Lübnanlı, Suriyeli ve Filistinlilerin karışımından oluşuyor” ifadelerini kullandı.

Şatilla Mülteci Kampı’nda büyük nüfuza sahip tek bir oluşum yok; gruplar nüfuzlarını paylaşıyor. El Fetih tarihsel olarak en önde gelen varlık olsa da, Hamas ve diğer bazı gruplar da aktif varlık gösteriyor.

Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “Güvenlik eksikliği kampı bu faaliyetler için açık bir arena haline getirdi, toplantılar ve anlaşmalar kampın içinde yarı kamusal bir şekilde, gerçek bir caydırıcılık olmadan gerçekleşiyor. Lübnan ordusu birden fazla kez müdahalede bulundu, ancak müdahalesi sınırlı ve düzensiz kalıyor; genellikle bazı gruplarla koordinasyonun ardından ve aranan kişilerin gözaltına alınması veya acil bir güvenlik tehdidiyle ilgili belirli durumlarda gerçekleşiyor.”