Mısır dış finansman davası dosyasını kapatıyor

Mısır Adalet Bakanlığı Genel Merkezi (Mısır Adalet Bakanlığı Facebook sayfası)
Mısır Adalet Bakanlığı Genel Merkezi (Mısır Adalet Bakanlığı Facebook sayfası)
TT

Mısır dış finansman davası dosyasını kapatıyor

Mısır Adalet Bakanlığı Genel Merkezi (Mısır Adalet Bakanlığı Facebook sayfası)
Mısır Adalet Bakanlığı Genel Merkezi (Mısır Adalet Bakanlığı Facebook sayfası)

Mısır Adalet Bakanlığı’nın dış finansman davasına ilişkin soruşturmanın ayrıntılarını açıklaması ardından, Mısır'ın 2011 yılına dayanan, yerli ve yabancı 85 kuruluşu etkileyen dava dosyasını kapatma niyetinde olduğu düşünülüyor.

Şarku’l Avsat’ın Kahire merkezli haber ajansı MENA’dan aktardığına göre Adalet Bakanlığı 75 kuruluşa ilişkin soruşturmanın tamamlandığını açıkladı. Sanıkların aleyhinde ceza davası açılmasına (koruma emirleri) dayanak bulunmadığına dair karar alındı. Geriye kalan kuruluşların bir kısmının davası tamamlanmak üzere iken bir kısmı ise inceleme aşamasında. Koruma emirleri, sanıklara yönelik seyahat yasaklarının iptali, bekleme listelerine alınması veya bu soruşturmalarda sağlanan fonlara el konulmasıyla sonuçlanıyor.

Mısır'daki Ulusal İnsan Hakları Konseyi üyesi ve Mısır İnsan Hakları Örgütü Başkanı İsam Şeyha, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Son aylarda Mısır devleti, pek çok önemli insan hakları sorununu çözdü.

Bu ise çözülmemiş tek davaydı” ifadelerine başvurdu.

Dava, Mısır Başbakanı İsam Şerif’in Adalet Bakanı'nı Mısırlı ve yabancı sivil toplum örgütlerine sağlanan yabancı fonları araştırmak üzere bir bilgi toplama komitesi oluşturmakla görevlendirdiği Temmuz 2011'e kadar uzanıyor. Bu komite, bu kuruluşların 2002 tarihli 84 sayılı Sivil Toplum Kuruluşları ve Dernekler Kanunu kapsamında lisanslı olup olmadıklarını tespit etme görevi taşıyordu.

Şeyha, alınan son kararların Mısır'da yeni cumhuriyetin genel iklimini hazırladığını söylüyor. Soruşturma hakiminin davayı tamamen kapatacağı yönündeki umutlara değinen Şeyha, diğer kuruluşların soruşturmacının taleplerini yerine getirmek için iş birliği yapacaklarını umduğunu söylüyor. Aynı zamanda, “Talepler kapsamında yargıcın fon işlemleri, harcamalar ve finanse edilen projeler hakkındaki sorularına yanıt verilecek. Bu kuruluşlar, yalnızca yargı önünde değil, Mısır kamuoyu önünde de iş birliği yapmalı ve vicdanlarını temizlemelidir. Son yıllarda istismara uğrayan insan hakları örgütlerine ilişkin vatandaşın zihnindeki imajını değiştirmeye acilen ihtiyacımız var. Bu davanın kapatılması Mısır devlet kurumları ile insan hakları örgütleri arasındaki güveni yeniden tesis edecek” ifadelerini kullanıyor.

Bu dava geçtiğimiz yıllarda soruşturmaların açılması ya da yeniden açılması, hapis cezası ya da beraat kararları, seyahat yasağı ve sanıkların banka hesaplarının dondurulması gibi gelişmelere şahit oldu.

Mısır'daki Maat Barış, Kalkınma ve İnsan Hakları Vakfı Başkanı Eymen Akil, davadaki son gelişmelerin Mısır devletinin sivil topluma yönelik olumlu jestini temsil ettiğini söyledi. İnsan haklarının bunu desteklediği, daha açık bir iklime katkıda bulunduğu da ekledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Akil, soruşturma hakiminin aldığı kararların Mısır ulusal diyaloğunun sonuçlarıyla ve ulusal insan hakları stratejisini harekete geçirme adımlarıyla uyumlu olduğunu söyledi. Bilhassa seyahat yasağının kaldırılmasıyla ortaya çıkan son olumlu işaretlerin ardından, bu dönem davanın nihai olarak kapanacağı umudunu dile getiren Akil, “Bu, Mısır hükümetinin Evrensel Dönemsel İnceleme (UPR) sırasında Cenevre'deki İnsan Hakları Konseyi nezdinde yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ediyor. Davayı bitirmek de dahil olmak üzere yaklaşık 19 tavsiyede bulunulmuştu” ifadelerine başvurdu.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.