Kerkük'teki gerginlik, Erbil ile Bağdat arasındaki anlaşmalara zarar verir mi?

Kerkük'te yaşanan protestolarda göstericiler arasında çıkan çatışmalarda ölü ve yaralılar var

(Independent Arabia)
(Independent Arabia)
TT

Kerkük'teki gerginlik, Erbil ile Bağdat arasındaki anlaşmalara zarar verir mi?

(Independent Arabia)
(Independent Arabia)

Basim Francis

Bir tarafta Kürtler, diğer tarafta Türkmen ve Arapların düzenlediği protestoların ölüm ve yaralanmalarla sonuçlandığı kanlı gecenin ardından petrol zengini Kerkük'te sükûnet yeniden sağlandı.

Şii ve Kürt güçler arasında, Kerkük ve Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) bölgesinin federal bütçedeki payı konusunda artan anlaşmazlık, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümetinin kurulmasına yönelik anlaşmaların çöktüğünün habercisi niteliğinde.

Barzani'nin partisine binanın verilmesi reddedildi

Kerkük'te cumartesi günü yaşanan kanlı olayların ardından güvenlik yetkilileri sokağa çıkma yasağı ilan etmek zorunda kaldı.

Sudani hükümetinin kurulmasına ilişkin mutabakat şartlarının uygulanması çerçevesinde, Kerkük'te Irak ordusuna ait Ortak Operasyonlar Komutanlığı binasının, Mesud Barzani başkanlığındaki Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) verilmesini protesto eden Arap ve Türkmen göstericiler Kerkük-Erbil otoyolunu trafiğe kapattı.

Bu adımı protesto etmek amacıyla Kürt vatandaşların düzenlediği gösteriyi dağıtmaya çalışan güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla 4 Kürt öldü, en az 16'sı da yaralandı.

Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) destekçileri, Erbain merasimlerine katılmak üzere yola çıkan İranlıların maruz kaldığı ve 30 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazası mağdurlarına yardım etmek için Samarra kentine giden Erbil hükümetine ait ambulanslara ve sivil savunma araçlarına saldırdığında protestolar kontrolden çıktı.

Aynı zamanda, şehrin güneyindeki çoğunluğu Kürt olan Topzava köyü sakinleri, tarım arazilerine askeri havaalanı inşa etmeyi reddettikleri için federal askeri güçlerin saldırısına uğradı.

Hükümet harekete geçti

Başbakan Sudani, sokağa çıkma yasağı getirilmesi ve olaylarla ilgili soruşturma başlatılması talimatı vermekte gecikmedi.

Sudani, gece geç saatlerde KDP lideri Mesud Barzani ve IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile telefon görüşmeleri yaptı.

Başbakan görüşmeler sırasında, Kerkük'ün güvenlik ve istikrarını bozanlara karşı kararlı bir şekilde duracaklarını ve sorumsuz unsurların Kerkük'ün toplumsal dokusunu hedef almasına izin vermeyeceklerini ifade etti.

Kerkük Valisi Rakan Said el-Cuburi ise, başbakanla görüştükten sonra merkezi yönetime bağlı güçlerin kullandığı binanın KDP'ye teslim edilmesi konusunun ertelendiğini bildirerek, Arap ve Türkmenlerin oturma eyleminin sona erdiğini vurguladı.

Ayrıca Mesud Barzani, yolu kapatanları 'isyancılar' olarak nitelendirerek, güvenlik güçlerinin kaosu önlemek için müdahale etmemesine şaşırdığını ifade etti.

Önemli uyarılar

Bu gelişme, Barzani'nin partisiyle yapılan anlaşma çerçevesinde kurulan Sudani hükümetinin siyasi şemsiyesini temsil eden, İran'a yakın Şii Koordinasyon Çerçevesi koalisyon güçleri arasındaki ayrılığı yansıtıyor.

Siyasi çevreler, bu gelişmelerin "güvenlik ve ekonomik düzeyde bir miktar istikrar sağlamayı başaran" Sudani hükümetinin yoluna "hayal edilemeyecek şekilde etki" etmesinden endişe ettiklerini dile getirdi.

Irak konusunda araştırmacı olan Cemal Mahmud konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

Bu gerginlik siyasi amaçlıdır ve bu yılın sonunda yapılması planlanan il meclisi seçimlerine hazırlık amacıyla erken kitlesel seferberlik aşamasına girilmesi de dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı yaşanmıştır. Kürtler, ayrılık referandumuna katılmalarıyla ilgili olaylar sonrasında kaybettikleri nüfuzlarını yeniden kazanmanın yollarını arıyorlar. Valilik ve diğer önemli idari mevkileri kaybettiler. Özellikle yetkileri, KDP ve Kürdistan Yurtseverler Birliği ciddi şekilde bölünmüş olduğundan, bir fırsatı kaçırmaktan her zamankinden daha fazla korkuyorlar. Sünni ve Şii partiler, özellikle Barzani'nin partisi, Kürt nüfuzunun geri dönüşüne karşı ters yönde baskı yapıyor, çünkü Kürdistan Yurtseverler Birliği, Koordinasyon Çerçevesi güçleriyle zımnen ittifak kurmuş durumda.

IKB'de basın ve gazetecilerin özgürlüğünü izleyen Metro Merkezi, Irak güvenlik güçlerinin Kerkük şehrinde barışçıl göstericileri hedef almasını ve Kerkük'te yaşananları haber yapan medya ekiplerine yönelik saldırıları şiddetle kınadı.

Metro Merkezi'nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Kerkük gibi etnik, dini ve mezhepsel bileşenleriyle minyatür bir Irak'ı temsil eden bir şehirde güvenlik güçlerinin toplumun bir bileşenine karşı bu açık ve aleni önyargısı, güvenlik güçlerinin üstlendiği rolün utanç verici bir ihlalini temsil etmektedir. Öncelikle tüm Iraklıları temsil etmek, ikinci olarak da anayasa ve güvenlik güçlerinin gösteri yapma hakkının anayasal olarak tesis edilmiş olması nedeniyle göstericileri koruması gerekiyor.

IKB ile Bağdat arasında, yönetim ve bağlılığın geleceği konusundaki anlaşmazlıklar sonucu 2005'ten bu yana yalnızca bir seçime katılması nedeniyle bölgede seçim rekabetinin yoğun olması bekleniyor. 

Ayrı listelerde yer alan sekizden fazla Kürt partisi, 10'dan fazla Türkmen ve Arap partisi ile bunların ittifaklarına karşı yarışıyor.

Anlaşmalardan sapma

Araştırmacı Mahmud, Kerkük'ü bekleyen senaryolarla ilgili olarak şunları söyledi:

KDP'ye binanın verilmesi de dahil olmak üzere hükümeti kurmaya yönelik anlaşmaların şartlarının uygulanması Koordinasyon Çerçevesi güçleri içinde sorun yaratacak. Bazıları Arapları ve Türkmenleri destekleme veya uygulamanın ertelenmesi konusunda bu çabanın önüne engeller çıkaracaktır. Bu da Barzani'nin partisi tarafından kolay kolay kabul edilmeyecektir. Eğer bir oldu bittiyle uğraşmak zorunda kalırsa, bu rakip güçlerin bölge üzerinde mutlak nüfuzlarını empoze etmelerine izin verileceği anlamına gelmez.

Söz konusu gerilim, Mesrur Barzani başkanlığındaki Erbil hükümetinin, bölgenin bütçeden payını almaya başlamak için günlerdir Bağdat hükümetiyle zorlu istişarelerde bulunduğu bir dönemde ortaya çıktı.

Erbil hükümeti, Bağdat'ın tüm koşullarını yerine getirdiğini ve artık bütçede belirtilen bölge payının verilmemesi konusunda herhangi bir argümanın kalmadığını vurguladı.

KDP'deki yetkililer ve milletvekilleri, Bağdat'ın bu konudaki anlaşmaların uygulanmasını ertelemesi halinde tavır alma tehdidinde bulunarak, Federal Mahkeme'ye başvurmanın mevcut ilk seçenekler arasında olacağını vurguladı.

Kürtlerin federal bütçedeki payı konusundaki anlaşmazlığın yanı sıra, Kürt petrolünü yönetme formülü ve iki taraf arasında çatışma bölgelerine ilişkin ihtilafın çözümüne ilişkin Anayasa'nın 140'ncı maddesi konusunda da anlaşmazlık yaşanıyor.

Bunlardan en öne çıkanı, Arap ve Türkmenlerin Kürt bölgesine dahil edilme korkusu nedeniyle çözümü zor sorunlardan biri olan Kerkük. 

Nüfuz mücadelesi

Koordinasyon Çerçevesi'ne bağlı Şii güçlere yakın medya kuruluşları, Barzani'nin partisinin, Kerkük'ü IKBY bölgesine ilhak etme hırsının bir parçası olarak, Kerkük'te demografik değişim yaratmayı amaçlayan bir planı olduğu konusunda uyarıda bulundu.

Söz konusu medya kuruluşları, Barzani'nin partisinin, en fazla sandalyeyi kazanmak ve böylece bölgede koltuğunu ele geçirmek amacıyla, seçimler öncesinde şehri, güvenliği ve siyasiyi kontrol altına almayı amaçladığını vurguladı.

KDP'ye yakın medya kuruluşları ise yaşanan olaylardan, Kerkük Valisi Rakan Said el-Cuburi'nin desteğiyle, Haşdi Şabi'ye bağlı gruplar ile Araplar ve Türkmenler arasındaki bazı şovenist tarafları sorumlu tuttu.

Bazı siyasiler, hükümeti oluşturan güçleri olaylarla başa çıkmada 'ikili davranmakla' suçlarken, diğerleri ise yabancı destekli militanları anlaşmazlığa yol açmakla suçlayacak kadar ileri gitti.

Erbil hükümetine karşı çıkan Kürt Yeni Nesil Hareketi'nin lideri bir blog yazısında şu ifadeleri kullandı:

Olayların sorumluluğunu hükümeti oluşturan siyasi güçler taşıyor. Hükümet kurma belgesinde parti genel merkezini iade etmeyi kabul eden de aynı partiydi. Daha ne kadar aklımızla alay edeceksiniz? Kapalı odalarda sorun yaşamazsınız, mevki ve ayrıcalık dağıtırsınız, sokakta ise vatandaşın önünde sahte düşmanlık yaratırsınız.

Irak Parlamentosu Türkmen Bloğu Başkanı Erşad Salihi de Kerkük içi ve dışında isyanı ateşleyen, komşu ülkelerden gelen silahlı terörist unsurların varlığı konusunda uyardı.

Salihi, "Kerkük temsilcilerinin yokluğunda hükümet kurma müzakerelerinde yapılan hatalar sonucu gerginlik çıktı" diyerek, başbakana, Kerkük'ün güvenlik ve idari konusunu ihmal ederek önceki başbakanların hatalarını tekrarlamaması yönünde çağrıda bulundu.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.