İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
Emel Şehade
İçerisinde bulunduğumuz eylül ayı, ülkenin kuzey sınırlarında (Lübnan ve Suriye), Kudüs ve Batı Şeria'da, ardından İran ve Ürdün'de karşı karşıya olduğu zorluklar ortasında, İsrail güvenlik servisleri tarafından yılın en endişe verici aylarından biri olarak sınıflandırılıyor.
İç gerginliklerin artmasıyla birlikte artan güvenlik durumu da tehlikelerle mücadelenin önünde engel oluşturuyor.
İsrail güvenlik servislerinde, askeri tatbikatların ve güvenlik istişarelerinin çoğunun eylül ayında yoğunlaştığı biliniyor.
Ancak Binyamin Netanyahu hükümetinin "yargı reformu" planına karşı devam eden iç protestolar ve ordu içerisinde daha fazla grubun hizmet etmeyi veya bir komuta uymayı reddettiğini ilan etmesi karşısında bu sefer güvenlik durumu, çeşitli cephelerde tırmanıyor.
Bu durum, yüzlerce kişinin bu ay gerçekleştirilecek ve önümüzdeki dönem için beklenen çeşitli senaryoların canlandırılacağı tatbikatlara katılmayı reddetmesiyle ortaya çıkan bir isyan.
Ayrıca durum, ordudaki büyük ve merkezi grupların İsrail'in korktuğu senaryolara hazırlıklı olmadığı anlamına geliyor.
Lübnan arenası
Güvenlik ve askeri yetkililerin defalarca söylediğine göre Lübnan ile savaşın her zamankinden daha yakın olduğu yönündeki beklentiler nedeniyle Lübnan arenası, bu dönemde İsrail için en büyük zorluğu oluşturuyor.
Öyle ki İsrail'in UNIFIL güçlerinin görev alanına ilişkin tartışma oturumu öncesinde Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) sunduğu raporlarda da bu beklentiler dile getiriliyor.
Ayrıca bu, Lübnan Hizbullah'ının Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın "İsrail'in Lübnan'ı her hedef alışına ve tasfiye operasyonuna karşılık verilecek" yönündeki yanıtı karşısında, İsrail Güvenlik Bakanı Yoav Gallan'ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in huzurunda yaptığı açıklamalara ve tehditlere yansıdı.
Ayrıca bu ay gerçekleştirilecek manevralara ilişkin düzenlemelerin arifesinde güvenlik birimlerinin bu haftaki oturumlarında tartışacakları en önemli konu artan gerginlik olacak.
Söz konusu manevralar için ordu ile Hizbullah arasında birdenbire patlak veren ve çok cepheli bir savaşa dönüşen bir çatışma senaryosu simüle ediliyor.
Askeri işler uzmanı Tal Lev Ram, Hizbullah'ın amansız ve sürekli faaliyetlerinin karşısında İsrail ordusunun kuzey sınırındaki hareketlerinin, gerginliğin arttığına işaret ettiğini söylerken, bu durumun endişe verici olduğun dile getirdi.
Uzman, "İsrail hızla kuzeyde duvar ve bariyer inşa ettiğinde sınırda sürtüşme devam edecek ve bazen olağandışı olaylar yaşanabilecek. Aynı şey Suriye sınırları için de geçerli. Bu komşu ülkeye yapılacak her saldırı ve olağandışı bir hareket, gerginliği tırmandıracaktır" dedi.
Lev Ram, her an bir gerginliğin patlak vermesine karşı uyarı yaparken, "Geçen hafta çalan savaş davulları, bu kez her iki taraftan da tehditkâr açıklamalarla çalındı. Ancak daha az ölçüde dünyada gerçekten meydana gelen olaylar nedeniyle, yaklaşan savaşın habercisi olan bilgiler veya Hizbullah tarafından pratik niyetlere ilişkin uyarılar mevcut. Tüm bunlar, şiddetli Ortadoğu gerçeği ışığında savaşın her an gerçekleşmesini sağlıyor. Ancak güvenlik teşkilatındakiler, bu kadar tehdit edici açıklamalara rağmen İsrail ile Hizbullah'ın savaş arifesinde bir durumda olmadığına inanıyor" açıklamasında bulundu.
Yahudi bayramlarının yaklaşmasıyla birlikte İsrail güvenlik kurumu da Kudüs ve Batı Şeria'da gerginliğin artma ihtimaline karşı istihbarat ve hazırlık faaliyetlerini yoğunlaştırıyor. Bu dönem, güvenlik açısından en hassas dönem sayılıyor.
Güvenlik biriminin tahminlerine yer verilen raporda, Hamas'ın önümüzdeki dönemde Batı Şeria ve İsrail'deki güvenlik durumunu istikrarsızlaştırmaya yönelik çabalarını artıracağı yönündeki beklentilere dikkat çekildi.
Raporda ayrıca, "Arenaları birbirine bağlamak, Surların Muhafızları kampanyasından bu yana Hamas'ın ideolojisinin temel amaçlarından biri. Aynı zamanda çıkarlarla ve İran'ın Filistin örgütlerine artan desteğiyle de bağlantılı. Son haftalarda uzun bir göreceli sakinlik döneminin ardından Gazze Şeridi de Hamas'ın çitlerde şiddetli huzursuzluklara izin vermesi ve yönlendirmesiyle uyanıyor gibi görünüyor" ifadelerine yer verildi.
İsrail güvenlik raporu, Hamas liderliğinden gelen tehditlerin düzeyinin arttığını ve genelde olduğu gibi Gazze'den roket atışlarının yeniden başlaması ihtimalinin göz ardı edilmediğini belirtti.
Rapora göre Filistin arenasında Batı Şeria'dan başlayıp Gazze Şeridi duvarında şiddetli düzen bozukluklarının yeniden başlamasıyla sona eren sürekli tırmanışın iç içe geçmesi, Batı Şeria'da kötüleşen güvenlik durumunun eninde sonunda Gazze Şeridi'nde büyük bir operasyona yol açacağının, geçmiş deneyimler aracılığıyla geleceğe bir hatırlatıcısıdır.
İç kriz
İsrail ordusu ve güvenlik birimi, toplumdaki derin krizin ordunun yetenekleri ve birliği üzerindeki yansımalarına ilişkin kaygılarını gizlemedi.
Güvenlik kuruluşundan alınan verilere göre tüm yedek pilotların yüzde 20'sinden fazlası ve savaş pilotlarının yüzde 25'i, en az iki aydır eğitim veya ordu emirlerine uymuyor.
Bu ayki durumun sadece Hava Kuvvetleri'nde değil Deniz Kuvvetleri'nde de bu eylülde başlayacak ve gelecek ekim ayına kadar devam edecek tatbikatlarla aynı zamana denk gelen tehlikeli bir düşüşü yansıtması endişe verici.
Daha fazla asker ve subayın isyanını önlemek ve bunların büyük bir kısmını orduya geri döndürmek için aralıksız çaba gerektiren büyük manevralar yapılacak.
Ancak Lev Ram'a göre, Genelkurmay'da bu konuda iyimserlik görmek şu anda zor. İsrail ordusunda da her yılın eylül ayı, 'denge ayı' olarak tanımlanıyor.
İsrail ordusunun liderleri, yargı reformu ve zorunlu askerlik yasaları konusunda taraflar arasında fikir birliği ve pazarlık yoluyla çözüm bulmaya çalışacak.
Bununsa orduya çok ihtiyaç duyduğu yeniden inşa ve hazırlık sürecinde yardımcı olacağı umuluyor.
Yukarıdakileri uyarıların yanı sıra güvenlik yetkilileri, İsrail hükümetinin Washington'a yönelik devam eden politikasının tehlikelerine ve aralarındaki ilişkilerdeki krize ilişkin uyarılarda bulunmaya devam ediyor.
Bu uyarılar, Güvenlik Bakanlığı, İsrail ordusu ve istihbaratının Washington'daki mevkidaşlarıyla kurduğu güvenlik ilişkilerine de yansıyor. Bu da Tel Aviv'in sahip olduğu stratejik konumun önemli bir unsuru.
İsrail güvenlik yetkilileri, bu durumun devam edeceği endişesi karşısında ABD Başkanı Joe Biden'a, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu kabul etmemesi konusunda uyarıda bulundu.
Eski Şin Bet Şefi Yuval Diskin, Biden'a yargı reformu planıyla ilgili mevzuatı durdurmadığı sürece Netanyahu'yu kabul etmemesi çağrısında bulunan bir mesaj gönderdi.
Diskin, "Netanyahu, Amerika'nın Ortadoğu'daki stratejik çıkarlarının yanı sıra Washington ile Tel Aviv arasındaki stratejik ilişkiye ciddi şekilde zarar veriyor. Rejimin darbesinin temel amacı kendisine karşı açılan davaların önlenmesini teşvik etmektir. İkincil amaç ise yargı ve güvenlik sistemlerini önemli ölçüde zayıflatarak İsrail Devleti'ni içi boş bir demokrasiye dönüştürmektir" ifadelerini kullandı.
Diskin, Beyaz Saray'a tüm yasaları durdurana ve rejim darbesine son verene kadar Netanyahu'nun kabul edilmemesini tavsiye etti.
Diskin ayrıca, bu hemen gerçekleşmezse yargı reformunun sonuçlarının, geri dönülemez bir gerçekliğe dönüşmesinden korktuğunu söyleyerek, "Bu da İsrail Devleti'ne ve Ortadoğu'daki Amerikan çıkarlarına stratejik zarar verilmesine yol açar" şeklinde konuştu.
Filistinli Rahip Avad: Filistin'in bir uçtan diğer uca hayat damarları kesiliyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715976-filistinli-rahip-avad-filistinin-bir-u%C3%A7tan-di%C4%9Fer-uca-hayat-damarlar%C4%B1-kesiliyor
Filistinli Rahip Avad: Filistin'in bir uçtan diğer uca hayat damarları kesiliyor
(AA)
Avrupa Müslüman Forumu, Filistin Kadılığı ve Yeniden Refah Partisi tarafından Çırağan Sarayı'nda düzenlenen "Filistin için Avrupa Zirvesi"ne katılan Rahip Avad, AA muhabirine, İsrail'in Filistinlilere yönelik gittikçe şiddetlenen saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Filistin Başhakimi Mahmud el-Habaş başkanlığında Müslüman ve Hristiyan din adamlarından oluşan bir heyetle programa katıldığını söyleyen Avad, "Bu günlerde yaralı olan Filistin'den geldik. Filistin'in bir uçtan diğer uca hayat damarları kesiliyor. Özellikle Gazze Şeridi'nde ve Batı Şeria'da halkımızın evlatları saldırı, ihlal ve tutuklamalara maruz kalıyor." ifadelerini kullandı.
"Filistin halkı Hristiyan-Müslüman birdir. Hepimiz aynı safta Filistin'i savunuyoruz"
Müslüman ya da Hristiyan tüm Filistinlilerin, İsrail'in saldırılarına maruz kaldığını kaydeden Avad, "Filistin halkı Hristiyan-Müslüman birdir. Müslümanın maruz kaldığı şeyin aynısına Hristiyanlar da maruz kalıyor. Hepimiz aynı safta Filistin'i ve mukaddesatımızı savunuyoruz. Özellikle Yahudileştirilmeye maruz kalan Kudüs'ü savunuyoruz." diye konuştu.
Başkenti Kudüs olan özgür bir Filistin devletinin kurulması için tüm dünyayı Filistin davamızın yanında olmaya çağırıyoruz.
Orta Doğu'ya barışın ancak Filistin devletinin kurulmasıyla geleceğini ifade eden Avad, "Filistinliler olarak barış için elimizi ilk biz uzatıyoruz." dedi.
"Camiler bombalandığı gibi kiliseler de bombalandı"
Rahip Avad, şu ifadeleri kullandı:
Masum çocukların ve kadınların öldürülmesi son derece tehlikeli ve bu durum Filistin'i yerle bir ediyor. Bugün dünyaya (Filistin'deki) yıkıcı savaşın durdurulması çağrısında bulunduk. Filistin halkı olarak bu Hristiyan, şu Müslüman nazarıyla bakmıyoruz. Camiler bombalandığı gibi kiliseler de bombalandı. Müslümanların evi bombalandığı gibi Hristiyanların da evi bombalandı.
Avad, İsrail'in tüm kutsalları, tarihi, köyleri ve kentleriyle birlikte Filistin halkının bütününe savaş açtığını söyledi.
"Bu yıl Noel kutlamalarını iptal ettik"
Bu yıl Noel kutlamalarını iptal ettiklerini ve sadece dini ayinlerle yetineceklerini dile getiren Avad, sözlerini şöyle tamamladı:
Davamızı savunmak için ön saflardayız. İnşallah Noel, Filistin devletinin kurulmasına ve Filistinlilerin özgürleşmesine vesile olur ve bu da bizim bayramımız olur.
Çırağan Sarayı'nda düzenlenen "Filistin için Avrupa Zirvesi"ne 50 ülkeden kanaat önderi, din adamı, akademisyen ve siyasetçi katıldı.
İsrail ordusunun abluka altındaki Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri, hastane, okul, cami, kilise ayırt etmeden 2 aydan fazla süredir düzenlediği saldırılarda 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın toplam 17 bin 177 Filistinli öldürüldü.
İşgal altındaki Batı Şeria ve doğu Kudüs’te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 272 Filistinli hayatını kaybetti.
Irak Başbakanı: ABD Büyükelçiliği’ne yönelik saldırının hiçbir gerekçesi yokhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715911-irak-ba%C5%9Fbakan%C4%B1-abd-b%C3%BCy%C3%BCkel%C3%A7ili%C4%9Fi%E2%80%99ne-y%C3%B6nelik-sald%C4%B1r%C4%B1n%C4%B1n-hi%C3%A7bir-gerek%C3%A7esi-yok
Irak Başbakanı: ABD Büyükelçiliği’ne yönelik saldırının hiçbir gerekçesi yok
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, İran Lideri Ali Hamaney ile 6 Kasım’da İran'ın başkenti Tahran’da yaptığı görüşme sırasında (DPA)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, güvenlik güçlerine, ABD Büyükelçiliği’ne yönelik bugünkü saldırının sorumlularının takip edilmesi çağrısında bulunarak, bu saldırının hiçbir haklı gerekçesi olmadığını söyledi.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre, Sudani bugün yaptığı açıklamada, Irak’ın istikrarına, iç güvenliğine ve siyasi itibarına zarar vermenin ‘terör eylemleri’ olduğunu ifade etti.
Başbakan ayrıca, diplomatik misyonların hedef alınmasının hiçbir koşulda kabul edilemez olduğunu söyledi.
Nasır Burita, Muhammed Tekele ile Libya krizine çözüm konusunu görüştühttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715846-nas%C4%B1r-burita-muhammed-tekele-ile-libya-krizine-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-konusunu-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Ft%C3%BC
Nasır Burita, Muhammed Tekele ile Libya krizine çözüm konusunu görüştü
Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Tekele ve beraberindeki heyeti kabul etti. (Fas Dışişleri Bakanlığı)
Fas, müzakereler ve Libya'nın iç işlerine karışmama politikası doğrultusunda, Libya krizinin çeşitli tarafları arasındaki bakış açılarını yakınlaştırma konusundaki isteğini yineledi. Ayrıca krizle ilgili kararlı duruşuna olan bağlılığını vurguladı.
Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Tekele ile dün Rabat’ta gerçekleştiği görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin Libya konusunda bazı temel prensipleri olduğuna dikkat çekerek Fas’ın Libya Devlet Yüksek Konseyi ile ilişkilerinin daima sabit olduğunu vurguladı. Burita, Fas'ın Libya'nın geleceğine ilişkin her türlü diyalog, müzakere ve görüşmede vazgeçilmez bir ortak olarak gördüğü Devlet Yüksek Konseyi’nin siyasi anlaşmaya tabi bir kurum olduğuna atıfta bulunarak, Libya’daki tüm kurumsal yapıların her türlü siyasi süreçte kilit aktör olduğunu kaydetti.
Burita, Tekele’yi Rabat'taki Dışişleri Bakanlığı merkezinde kabul etti. (Fas Dışişleri Bakanlığı)
Faslı Bakan, Libya Devlet Yüksek Konseyi'nin ‘her türlü siyasi süreçte ana aktör ve taraf olma meşruiyetine ve güvenilirliğine sahip olduğunu’ dile getirerek, ülkesinin Libya'da yasama ve başkanlık seçimlerinin yapılmasını, kurumsal meşruiyet krizinden çıkaracak, siyasi ve kurumsal istikrarı pekiştirerek Libya halkının isteklerine cevap vermesini sağlayacak tek yol olarak gördüğünü söyledi. Burita, seçimlerin atlanamayacağını, seçimsiz bir Libya’da istikrarlı bir gelecek hayal etmenin imkansız olduğunu vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Burita, Fas'ın her zaman iyimser ve Libyalıların ülkelerindeki duruma çözüm bulma becerisine güveninin tam olduğunu ifade ederek, herhangi bir dış müdahalenin olmaması gerektiğinin altını çizdi. Libyalıların mevcut uluslararası ve bölgesel bağlamda seçimlere ulaşmak için siyasi bir sürece doğru ilerleyebileceklerinin altını çizdi. Burita ayrıca, hali hazırda Libyalıların çözüme ulaşabilmek adına fırsatlara sahip olduğunu aktardı.
Açıklamasında, Libya'da çözüme yönelik ilerlemeye ayak uydurmak için Birleşmiş Milletler şemsiyesinin önemini vurgulayan Burita, bunun siyasi sürecin başarısının ve uluslararası anlaşmaların önemli bir parçası olduğunu ve üzerinde mutabakata varılacak olana meşruiyet kazandırdığını kaydetti.
Diğer yandan Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı da Fas'ın çeşitli Libyalı taraflar arasındaki müzakereleri benimseyerek Libya'da istikrarın yeniden sağlanmasında oynadığı role övgüde bulundu.
Tekele, Libyalı kardeşler arasındaki kanlı çatışmayı sona erdiren diyalogların yanı sıra silahlı çatışmayı savaşın sona ermesine yol açan müzakerelere atıfta bulunarak son yıllarda Libya'ya kazandırdıkları için Fas'a teşekkür etti. Tekele, ziyaretine Libya Devlet Yüksek Konseyi’nden bir heyetin eşlik ettiğine dikkat çekerek ziyaretin Libya'daki siyasi süreci ileriye taşıma konusunda Fas'a ve halkına olan güvenin kanıtı olduğunu bildirdi. Ayrıca Fas’ın tüm taraflara aynı mesafeden ve ılımlı bir bakış açısıyla baktığını söyledi.
Filistinli lider ve Fetih Hareketi’nin (El Fetih) eski üyesi, Filistinlilerin ‘Ebu Ammar’ olarak zikrettikleri merhum lider Yasir Arafat’ın yeğeni Nasır el-Kudva, 11 Kasım'da Arafat’ın vefatının 19'uncu yıl dönümünde dayısının eğer hayatta olsaydı “Kalaşnikofla Gazze'de olur, dünyanın altını üstüne getirir ve Filistin'in çalışma şeklinde bir devrim yaratırdı” ifadelerini kullandı. Gazze'deki savaşla ilgili uluslararası tarafların tutumunu ‘bir skandal’ olarak niteleyen Kudva, birçok Batılı ülkenin İsrail'in yanında sarsılmaz bir şekilde yer aldığını, Batılı ülkelerden bazılarının İsrail'e fiilen destek ve yardım sağladığını vurguladı.
Kudva, Majalla’ya verdiği röportajda ‘savaşın ertesi günü’ hakkında konuşmak için henüz çok erken olduğunu, ancak İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının üç büyük değişikliğe neden olacağını söyledi. Kudva, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun işi bittiğinden mevcut İsrail hükümetinin değişeceğini, Filistin Yönetimi’nde değişikliğin gerektiğini ve yeni bir Hamas olacağını belirtti.
Kudva, kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıtta şunları söyledi:
“Yeni bir El Fetih'imiz, yeni bir Hamas'ımız olmalı. Devlet Başkanı Mahmud Abbas görevinde kalsa bile doğrudan kontrolü dışında olması gereken yeni bir Filistin hükümetinde ciddi şekilde yer almalılar. Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) gelince, Gazze Şeridi’ndeki durum düzelir düzelmez seçime gitmeliyiz.”
İşte Nasır el-Kudva ile 8 Kasım çarşamba günü Zoom üzerinden gerçekleşen röportajın tam metni:
Bir aydan uzun bir süredir Gazze'de devam eden savaş nasıl durdurulabilir, bu felaketten nasıl kurtulabiliriz?
Ne yazık ki savaşın derhal durdurulması imkansız hale gelmiş gibi görünüyor. İsrail'in politikaları ve uygulamaları bunu açıkça ortaya koyuyor. İsrail’in yaptığı, Netanyahu'nun iddia ettiği gibi Hamas'ı ortadan kaldırma girişimi değil, aksine bunun tüm Filistin halkına karşı, Filistinli sivilleri hedef alan ciddi bir yıpratma savaşı olduğu anlaşılıyor. Bu daha önceki savaşlarda da tekrarlanmıştı, fakat bu savaşta önceki savaşlardan çok daha fazla şiddet kullanıldığına şüphe yok. İsrail işgal ordusunun elindeki tüm savaş araçları sahaya sürüldü.
Batı'nın bu konudaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ne yazık ki Filistin halkına dost ve tarafsız hiçbir insani gücün İsrail'in tutumu ve birçok Batılı ülkenin İsrail'le olan sıkı ittifakı nedeniyle bu savaşı durduramayacağı netleşti. Söz konusu Batılı ülkelerden bazıları da İsrail'e destek ve yardım sağlıyor. Bu gerçekten talihsiz bir durum. Çünkü tüm bunlar bazı Batılı ülkelerin yıllardır savunduğu değer sistemini çökertti. Belki sokağın baskısıyla bu durum değişecek, ama bu biraz zaman alacak.
ABD Başkanı Joe Biden'ın 18 Ekim'de Tel Aviv'de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinden bir kare (Reutes)
İsrail'in tutumunun yanı sıra bazı istisnalar dışında Batı ülkelerinin neredeyse tamamı İsrail'e tam destek veriyor. Filistinliler kararlı bir duruş sergileseler de ne yazık ki bu savaş beklediğimizden daha uzun sürecek gibi görünüyor.
Peki Arap ülkelerinin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arapların olup bitenlerle yüzleşmekte başarısız olduklarına dikkati çekmek istiyorum. Arap ülkelerinin tutumu başta başarısız oldu. Bunu Arap Devletleri Ligi'nin (AL) Kahire'deki Arap ülkelerinin dışişleri bakanları toplantısında açıkça gördük. Zayıf ve sendeleyen bir tutum sergilendi. Ardından Arap ülkelerinin tutumu ciddi anlamda düzelmeye başladıysa da başarısızlıkla başlayınca istenilen noktaya ulaşması biraz zaman alacak. Bu yüzden halen o istenilen noktaya ulaşamadık.
Bu çerçevede Arap ülkelerinin, sadece Filistin davasını ya da Filistin halkını savunmak için değil, kendilerinin de şu an oluşan uluslararası sistemdeki konumlarını savunmaları için de İsrail’in saldırıları ve İsrail-ABD politikaları karşısında bu kez kararlı bir şekilde durması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Bunu kendi görüşlerini dayatmaları ya da en azından başkalarının onların görüşlerine ve başlıca davalarına saygı duymalarını sağlamak için yapmaları gerekiyor. Bu çok önemli. Bunun gerçekleşmesini umuyorum. Çünkü bunun hem Filistin düzeyinde hem de Arap dünyası düzeyinde büyük faydası olacağı kesin.
Zorla yerinden edilme tehlikesi devam ediyor. Gazze’ye insani yardımların Refah Sınır Kapısı gibi küçük bir girişten yapılmasının dahi engellenmesi abartılı bir tutum. Yardımların sadece Gazze Şeridi'nin güneyine yapılması bile bunun için yeterli.
Filistinlilerin Sina'ya ya da başka bir yere göç etmesinden endişeleniyor musunuz?
Maalesef İsrail’in Gazze Şeridi’nin tamamını hedef almasının ve neredeyse tamamen yok etmesinin, sivil halkı vurmasının asıl amacı da bu. İsrail'in hedefinin bu olduğu ortada. Filistinlilerin bu durum karşısındaki kararlılığı ve Mısır’ın hem Filistin hem de kendi özelindeki nedenleriyle yaşananlar karşısındaki sağlam ve net tutumu, belki de Ürdün ve diğer bazı Arap ülkelerinin tutumu, bu hedeften geri adım atılmasına neden oldu. Ancak bu geri adımın taktiksel bir olduğuna inanıyorum. Çünkü daha sonra yine aynı hedefe odaklanıldığını gördük. Netanyahu, bu konuyu bazı Batılı ülkelerle görüştü. Bazı ülkelerin tutumlarında dalgalanmaların olmasına rağmen henüz bu ülkelerin desteğini alabilmiş değil. Bu pozisyonlarda olumlu ve olumsuz değişiklikler gördük.
Peki ya ABD’nin Gazzelilerin yerinden edilmesine karşı olduğu açıklaması hakkında ne söylemek istersiniz?
Zorla yerinden edilme tehlikesi devam ediyor. Gazze’ye insani yardımların Refah Sınır Kapısı gibi küçük bir girişten yapılmasının dahi engellenmesi abartılı bir tutum. Bu yardımın sadece Gazze Şeridi’nin güneyine yapılması ve Filistin Kızılayı'na bağlı Şifa Hastanesi ve Kudüs Hastanesi gibi büyük hastanelerin olduğu kuzey kesimine hiç ulaştırılmaması bunun için yeterli. Gazze’nin kuzeyinde sadece bir insanlık trajedisi yaşanmıyor, aynı zamanda Filistin'in insani ihtiyaçları ve Filistin halkının içinde bulundukları şartlarda da İsrail’in ve Batı’nın vahşeti söz konusu. Tüm bunlar, yaşananların İsrail’in sadece Hamas'ı hedef almadığını, aynı zamanda Filistin’in bekasını ve Filistinli sivilleri de hedef aldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sizce Gazze'de olup bitenlerle yeni dünya düzenini kurulması çabaları arasında bir bağlantı var mı?
Kuşkusuz bir bağlantı var, en azından Gazze'de yaşananların Ortadoğu’yu kimin kontrol edeceğiyle ilgili doğrudan bir etkisi söz konusu ve İsrail bunun için çabalıyor. İsrail'in bu mücadelesinin bir kısmı, tam da 7 Ekim'de kaybettiği prestijini ve yeteneklerini geri kazanmasını amaçlıyor. Çünkü İsrail bir kez daha bu bölgeyi siyasi ve ekonomik olarak kontrol altına almak istiyor. Eğer Araplar kendi kaderleri ve bölgenin geleceği konusunda karar verici olmak istiyorlarsa öncelikle bu konuda net bir tutum sergilemeleri gerekiyor.
İsrail'in 11 Ekim'de Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği bombardımanlar sonucunda yıkılan binalar (Reuters)
Bunun yanında kimin lideri olacağı ve eğilimleri belli olmayan bu değişen dünya, kendi gündemini dayatan, tutumlarını empoze eden ve bu yeni uluslararası sisteme kendi tutumlarına saygı duyulmasını zorunlu kılan güçleri, ülkeleri ve partileri daha çok dinleyecek ve daha fazla saygı duyacaktır.
Öyle ya da böyle, beğenin ya da beğenmeyin, olan bitenin, genel küresel durum ve uluslararası sistemin ve özellikle de Ortadoğu’nun geleceği üzerinde kesinlikle bir ilişkisi ve etkisi var.
Gazze savaşının bitmesinin ertesi günü hakkında çok şey okumuş ve duymuşsunuzdur. Ertesi gün hakkında yapılan konuşmalarla ve Gazze'de ertesi gün için ne düşünüyorsunuz?
Bazı detayları konuşmak için henüz erken olsa da zor durumda kaldığımızda bile, ayrıntılardan bağımsız olarak en azından genel yönleriyle düşünmeye başlamanın ve farklı alternatifleri değerlendirmenin daha uygun olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bunları düşünmek zorundayız. Çünkü artık çok sayıda kurum araştırıyor, yazıyor ve makaleler yayınlıyor. Tüm kötü fikirlerle yüzleşmeli, kendi bakış açımızdan sağlam fikirler sunmalı ve bu fikirleri dayatmalıyız. Bir kez daha, genel yönde de olsa, çünkü ayrıntılar için henüz biraz erken. Bana göre yaşananların üç sonucu olacak.
Nedir o sonuçlar?
Birincisi, İsrail hükümeti değişecek. Ben Netanyahu'nun işinin bittiğini düşünüyorum. Ama bu İsrail'in ve İsrailli seçmenin tutumuna bağlı bir konu. Bu konuya müdahale etmek benim ya da bir başkasının haddi değil. Fakat mantıken böyle bir değişimin olduğunu görmemiz gerekiyor.
İkincisi, Filistin Yönetimi’nde değişim gerekiyor. Bu değişimin bir süre önce olması gerekiyordu. Burada Filistin Devlet Başkanı seçiminin en son 2005 yılında yapıldığını belirtmeliyim. Filistin Temel Yasasına göre devlet başkanlığı seçimleri dört yılda bir yapılmalı ve bir kişi en fazla iki dönem bu görevi üstlenmeli. Yani en fazla sekiz yıl bu görevde kalmalı. Devlet Başkanı’nın yakın çevresinden bazı kimseler, ikinci seçimler yapılmadığı için Abbas’ın halen birinci döneminde olduğunu söylüyorlar. Hem seçimlerin yapılmasını engelliyorsunuz hem de bunun bir döngü olduğunu ve halen çok zamanımızın kaldığını iddia ediyorsunuz. Devlet Başkanı doksanlı yaşlarına merdiven dayadı. İktidarının başarısız olduğu şeklindeki ayrıntılara girmeden sadece anayasal açıdan bu bile görevini sürdürmemesi için yeter de artar. Dolayısıyla bu değişimin gerçekleşmesi gerekiyor. Özellikle Gazze Şeridi'nde yaşananlardan sonra bunun bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
İsrail, Hamas'ı bitirmek ya da tamamen yok etmek hedefinde başarısız olacak. Böyle bir şey gerçekleşmeyecek. Çünkü Hamas, Filistinli kitleler arasında var olan bir fikir ve ideolojidir.
Mevcut Filistin Yönetimi’nin ve yetkililerinin, şu an yapması gereken önemli görevleri yerine getirmek şöyle dursun, Gazze Şeridi’ne ayak basmaktan dahi aciz olduğuna inanıyorum. Elbette Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin birliğini korumalıyız. Her türlü siyasi sürecin nihai sonucunu belirleyecek bir siyasi çerçeve oluşturulmasını talep etmekten geri durmamalıyız. Burada, Filistin Devleti'nin varlığını ve Filistin yönetimleriyle İsrail’in karşılıklı olarak bir birlerini tanımları gerektiğini teyit ediyorum. Tüm tarafların bu konuda ilk andan itibaren açık ve net bir taahhütte bulunması gerekiyor.
Üçüncü sonuç nedir?
Üçüncüsü elimizde yeni bir Hamas olacak. İsrail, Hamas'ı bitirmek ya da tamamen yok etmek hedefinde başarısız olacak. Böyle bir şey gerçekleşmeyecek. Çünkü Hamas, Filistinli kitleler arasında var olan bir fikir ve ideolojidir. Dolayısıyla bu hedefin başarıya ulaşması neredeyse imkansız.
Cibaliye Mülteci Kampı’nda enkazlar arasında arama yapan Filistinlileri seyreden bir adam 1 Kasım 2023 (AP)
Öte yandan İsrail Hamas'a zarar da verebilir ve Hamas'ı askeri ve siyasi düzeyde önemli ölçüde zayıflatabilir.
İster Hamas açısından olsun ister yeni Filistin siyasi sisteminden sorumlu olanlar açısından olsun her halükarda Hamas'ın siyasi yapısında, vizyonunda ve Filistin siyasi sistemine dahil olma boyutunda, Filistin Yönetimi’ne ve FKÖ’ye bağlılığı, ortak siyasi duruşu ve buna benzer konularda bir değişiklik olması kaçınılmaz. Zor olacağı kesin, ama bunu topluma empoze etmeye çalışmalıyız. Bence bu çok önemli. Bu alanda bazı dış tarafların söylemlerindeki tuzaklara düşmemeliyiz.
En nihayetinde İsrail Gazze Şeridi'nde tutunamayacak ve acı bir deneyim yaşayacak. Elbette Gazzelilerin işi kolay değil. İsrail, Hamas'ı yok edip Gazze Şeridi'nde kalmanın mümkün olduğuna inansa bile işler umduğu gibi olmayacak.
Netanyahu İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki güvenlik kontrolünü tamamen eline alacağını söyledi. ABD'nin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross, Gazze’de Arap ülkelerinden gözlemciler ve Arap güçleri konuşlandırılması hakkında bir yazı yazdı. Uluslararası gözlemci kuruluşların konuşlandırılması gibi fikirler ortaya atıldı. Farklı senaryolar var. Bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle Netanyahu’nun bu açıklamalarının İsrail'in bu alandaki aşırı kafa karışıklığının bir başka ifadesi olduğunu belirtmek isterim. İsrailliler ne yapacaklarını bilmiyorlar. Geçmişte böyle şeyler söylemiyorlardı. Aksine Gazze Şeridi’nin ne tamamının ne de bir kısmının işgal edilmesiyle ilgilendiklerini söylüyorlardı. Netanyahu, savaştan sonra İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki güvenlik kontrolünü tamamen eline alacağını söylüyor. Aynı zamanda bu tür konuşmalara karşı ABD’nin tutumu açık. ABD, bunun olmaması gerektiğini söylüyor.
Sonuç olarak İsrail Gazze Şeridi'nde kalamayacak ve acı bir deneyim yaşayacak. Gazzelilerin işi kolay değil. İsrail, Hamas'ı yok edip Gazze Şeridi'nde kalmanın mümkün olduğuna inansa bile işler umduğu gibi olmayacak.
Uluslararası bir gözlemci ya da askeri gücün Gazze’ye konuşlandırılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu çok saçma. Örneğin Finlandiya'dan birini tutup Cibaliye Mülteci Kampı’na ya da Şucaiyye mahallesine getirilmesi düşünülebilir mi? Burası Filistin toprağıdır. Sakinleri de ancak Filistinliler tarafından yönetilebilecek Filistinlilerdir. Bu noktada Filistin Yönetimi konusunda söylediklerime geri dönüyoruz. En iyi çözüm Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi'nin ve Batı Şeria'nın geleceğine, dolayısıyla bir bütün olarak Filistin halkının ve bağımsız Filistin Devletinin geleceğine olumlu bir katkıda bulunacak şekilde değişmesidir.
FKÖ’yü yeni bir El Fetih ve yeni bir Hamas ile yeniden kurmayı ve Gazze'nin bu otorite tarafından yönetilmesini mi yoksa FKÖ’nün yenilenmesini mi öneriyorsunuz?
Bunu FKÖ ile ilgili olarak değil, Filistin Yönetimi ile ilgili olarak öneriyorum. Evet, yeni bir El Fetih'imiz ve yeni bir Hamas'ımız olmalı. Onlar, Devlet Başkanı Abbas görevinde kalsa bile doğrudan otoritesinin dışında olması gereken yeni bir Filistin hükümetine ciddi şekilde yer almalılar.
FKÖ ile ilgili olarak ise Gazze Şeridi toparlanır toparlanmaz ve Batı Şeria’daki bazı sorunlarla birlikte yönetim ve hükümet meselesi çözülür çözülmez seçime gitmeliyiz. Bu seçimler FKÖ’nün yeniden inşasına giden güvenilir ve ciddi bir yol. Çünkü seçilen Filistin Yasama Meclisi üyeleri aynı zamanda Filistin Ulusal Konseyi üyeleri de olacaklar. Daha sonra diasporadaki Filistinlilerden, Filistinli gruplardan ve halk birliklerinin temsilcilerinden de ikinci bir üçte bir seçme imkanı doğacak. Böylece ilgili taraflar üçüncü üçte bir seçme konusunda anlaşabilirler. FKÖ, sandıkların önemli bir parçası olduğu ulusal bir cephe olarak kalmaya devam etsin, ama bu cephenin tek yolu da bu değil.
'İki devletli çözüm’ ifadesinden nefret ediyorum çünkü ifade sıradan bir vatandaşın dahi zihninde başarısız bir barış süreci olarak yer etmiş durumda. Filistinli gençler önce müzakere, sonra müzakere, sonra yine müzakere fikrine ve 20 yıldır hiçbir sonuç alınamayan barış sürecine karşılar.
7 Ekim'de yaşananlar bizi iki devletli çözüme yaklaştırdı mı yoksa uzaklaştırdı mı? 7 Ekim'de yaşananların Filistin davasına herhangi bir faydası var mı?
‘İki devletli çözüm’ ifadesinden nefret ediyorum çünkü ifade sıradan bir vatandaşın dahi zihninde başarısız bir barış süreci olarak yer etmiş durumda. Muhalif gençlerle ilgili yapılan istatistikler, röportajlar ve rakamlar bu yüzden yayınlanıyor. Filistinli gençler, tıpkı tüm dünya halkları gibi Filistin halkının varlığına ve kendi kaderini tayin etme ve ulusal bağımsızlık hakkına karşı değiller, önce müzakere, sonra müzakere, sonra yine müzakere fikrine ve 20 yıldır hiçbir sonuç alınamayan barış sürecine karşılar. Her ne kadar dünyadaki diğer halklar gibi Filistin halkının da kendi kaderini tayin etmesinin ve ulusal bağımsızlık hakkının, Filistin Devleti'nin varlığını sürdürmesinin tek yol olduğuna inansam da bu ifadede bir sorun var.
Bir ülkeyle ilgili yapılan boş konuşmalara gelirsek kim ‘tek devlet’ ifadesini kullanıyorsa, çok açık bir gerçeği göz ardı ediyor demektir. Tek devleti savunanların iki karşıt görüşü var. Bunlardan birincisi ideal bir fikir olan tüm Filistin topraklarının özgürleştirilmesidir ve bu görüşü savunanlara saygı duymak zorundasınız. İkincisi ise son derece aptalca olan yeni bir görüş. Bu görüşü savunan insanlar, Büyük İsrail Devleti'ni kabul ettiğimizi öne sürerek 'tek devlet' diyorlar. Sonra bireysel haklar elde etmeye çalışıyoruz! Filistin halkıyla bir arada yaşamayı ve tarihi Filistin topraklarının yüzde 22'si üzerinde bir devlet kurmayı reddedenlerin, kendileriyle eşit haklara sahip vatandaşlar olmanız için size haklar vermeyi kabul edeceklerini aklınız alıyor mu?
Taktik düzeyde 7 Ekim bu çözümü ortadan kaldırdı. Ancak ciddi bir stratejik düzeyde bu çözümün olasılığı arttı. Çünkü en azından akıllı İsrailliler artık önceki politikaların bu tür felaketlere yol açacağını, yeni politikalar düşünmeleri ve Filistin halkıyla, Filistin Devleti'nin varlığı ve iki devlet arasında karşılıklı tanınma temelinde gerçek bir siyasi çözüme gitmeleri gerektiğini anladılar.
Dün bir diplomatla konuşurken bana Hamas'ın bir ‘intihar eylemi’ düzenlediğini, ancak uzun vadede Filistin davasına faydalı olacağını söyledi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
7 Ekim'de yaşananların, operasyonu planlayanlarınki de dahil olmak üzere tüm beklentilerin ötesine geçtiğini düşünüyorum. İsrail güvenlik sisteminin bu şekilde tamamen çökmesi beklenmiyordu. Sonuç olarak, bu operasyonu yapan İzzeddin el-Kassam Tugayları dışında çok sayıda Filistinlinin de İsrail tarafına geçmesi, öngörülemeyen birçok durumun ortaya çıkmasına neden oldu.
Birçok şey oldu. Belki de bir tür ilahi müdahale. Tüm bunlar inşallah gerçek değişikliklere yol açacak. Ama biz Filistinliler olarak her zaman birbirimizi anlama, birbirimizle uyumlu ve birlik olma ve ortak hareket etme temelinde safları sıkılaştırmaya hazır olmalıyız. Yeni Hamas'ın da dahil olduğu, teşvik edici bir Filistin siyasi sistemine ihtiyaç var ve mevcut siyasi sistem bunu yapamıyor. Filistin siyasi sistemini baştan aşağı yeniden inşa edebilmemiz için değişim ihtiyacının bir başka nedeni de bu.
İktidarda olmak gibi bir tutkum yok. Böyle bir hayalim de yok. Fakat sonuçta Filistin halkının geleceği hepimizin üzerindeki bir görev. Durum herhangi bir sorumluluk üstlenmemi gerektiriyorsa bu sorumluluğu almaktan kaçmam.
Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yerine geçmek istediğinizi söyleyenler var mı?
Benim böyle bir hayalim yok. Belki de bu hayatta iktidardan daha güzel şeylerin olduğunu öğrenmişimdir.
Filistin Yönetimi de buna dahil mi?
Evet, özellikle Filistin Yönetimi. Ailenizle güzel vakit geçirmek muhtemelen bundan çok daha iyi. Bu yüzden iktidar tutkum yok. Böyle bir hayalim de yok. Fakat sonuçta Filistin halkının geleceği hepimizin üzerindeki bir görev. Durum herhangi bir sorumluluk üstlenmemi gerektiriyorsa bu sorumluluğu almaktan kaçmam. Ama bunun hayalini kurmuyorum ve buna istekli de değilim.
11 Kasım, Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın vefat yıldönümüydü. Sizce Arafat hayatta olsaydı ne yapardı?
Eğer Yaser Arafat bugün hayatta olsaydı şu anki noktaya gelemezdik, öncelikle bölünme bu kadar uzun sürmezdi. Bir keresinde eğer Ebu Ammar (Yaser Arafat’ın künyesi) yaşasaydı ve bu bölünme gerçekleşmiş olsaydı, kalaşnikofla Gazze'ye gideceğini, Gazzelilerle bir araya geleceğini ve onları gerçek vatansever Filistinliler olarak konuşmaya davet edeceğini söylemiştim.
Yaser Arafat’ın Ürdün'deki El Fetih üyeleri arasında elinde bir kalaşnikofla görüldüğü bir kare (Getty Images)
Birçok şey farklı olabilirdi, ama en nihayetinde Filistin’in ve halkının kaderi bu. Allah Ebu Ammar'a rahmet eylesin. Hayatı boyunca onunla olan şahsi bağımdan utanmış ve eleştirel bir tavır almış olabilirim. Şehadetinden sonra geriye dönüp baktığımda pek çok konuda yanıldığımı ve bugünlerde onun gibi adamların sayısının ne kadar az olduğunu açıkça gördüm.
Mevcut durumda ve mevcut tabloda Gazze’deki savaşın 31’inci (Bu röportaj 8 Kasım’da gerçekleşti) gününde Arafat Gazze’de olsaydı ne yapardı?
Kesinlikle Filistin'i harekete geçirmiş olurdu. Belki ortak, ulusal ve birleşik Filistin eylemi de dahil olmak üzere temel değişiklikler bile yapabilirdi. Belki de Arap ülkelerini farklı bir şekilde harekete geçirmeye çalışırdı. Biraz önce katliam başladıktan bir buçuk ay sonra Arap Zirvesi’nin yapılmasından bahsettik. Bunun sorumlusu kim? Bana göre bunun sorumlusu Filistin Yönetimi. Çünkü Araplarla olan doğrudan deneyimim, Arapların Filistin'i sevecek ve İsrail'e düşman olacak şekilde yetiştirildiği, ancak kendi çıkarlarını öncelediğini ve bu çıkarları farklı şekilde nasıl yöneteceğini öğrendiğini anlamamı sağladı. Eğer işimizi hakkıyla yaparsak, kendimize ve başkalarına saygı duyarsak, çarşı pazara çıkmış gibi alıp satmazsak, kökleri sağlam olan bütün kardeşlerimizi bir araya toplayabiliriz. Ben mevcut Filistin Yönetimi’nin Arapların desteği olmadan ilerleyemeyeceğine ve bunun dışındaki her türlü konuşmanın boşuna olduğuna inanıyorum. Arap manivelası var, ama bunun için farklı türde bir Filistin çalışması yapılması ve farklı Filistinlilerin burada olması gerekiyor.
Ebu Ammar Gazze'ye hiç gitti mi?
Gazze'ye gitmiş olabilir. Şu an bir savaşın tam ortasındayız. Dolayısıyla bu savaşa karşı mücadele etmelisiniz. Taktiksel düşünceler biraz farklı bir konu olsa da Ebu Ammar kesinlikle dünyanın altını üstüne getirir ve Filistinliler ve Araplar arasında ve belki de uluslararası çalışmalarda bir devrime neden olurdu. Bu yaşananlar artık bir skandala dönüşmüş durumda. Uluslararası alanda böyle bir şey nasıl olabilir. Ne yazık ki Filistinlilerin uluslararası arenada olmaması bu denklemin büyük bir kısmını oluşturuyor. Eğer Ebu Ammar yaşasaydı Filistinliler uluslararası arenada olurdu ya da en azından bu eksikliği kapatmak için ciddi bir çaba gösterirdi.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
Gadames- Debdeb sınır kapısının yeniden açılmasının Libya ve Cezayir’e faydaları sağlayacak?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715831-gadames-debdeb-s%C4%B1n%C4%B1r-kap%C4%B1s%C4%B1n%C4%B1n-yeniden-a%C3%A7%C4%B1lmas%C4%B1n%C4%B1n-libya-ve-cezayir%E2%80%99e
Gadames- Debdeb sınır kapısının yeniden açılmasının Libya ve Cezayir’e faydaları sağlayacak?
Dibeybe bir süre önce Libya- Cezayir sınırını ziyaret etti. (Hukumetina platformu arşivi)
Geçici Libya Ulusal Birlik hükümetinin Dışişleri Bakanlığı, iki ülkeden vatandaşların hareketini ve ticari trafiği kolaylaştırmak için Cezayir ile Gadames- Debdeb sınır kapısının gelecek salı günü resmi olarak yeniden açılacağını duyurdu.
İki ülke arasındaki sınır geçişleri 2011’deki 17 Şubat Devrimi’nin ardından kapatılmıştı. Cezayir’in 2015’te sınır bölgelerinde yaşayan Libyalıların tedavi, ticaret veya aile ziyareti için ülkeye girmelerine izin verdiği belirtildi. Ayrıca iki ülke arasındaki Gadames- Debdeb’in yanı sıra iki geçiş kapısı daha var; Tin el-Koum ve Tarat. Ancak bunlar, Gadames- Debdeb’e göre daha az öneme sahip ve 2011 yılından beri kapalı. Ancak Tin el-Koum, daha sonra faaliyete açılırken, 2014 yılında bir kez daha kapatıldı.
Dışişleri Bakanlığı, çarşamba akşamı geç saatlerde yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki hayati önem taşıyan geçiş kapısının açılmasının her iki tarafta da tüm teknik, yasal ve düzenleyici prosedürlerin tamamlanmasının ardından gerçekleştiğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Bakanlık açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Bu gelişme, gerekli tüm prosedürleri kolaylaştırmak ve geçişte normal hareket akışını sağlamak için kardeş Cezayir Cumhuriyeti’ndeki ilgili ve kardeş kurumlarla tüm profesyonellik ve ortak iş birliğiyle çalışan Libya’daki Uluslararası İşbirliği Departmanı ve ilgili yetkililer tarafından temsil edilen bakanlığın ortak çabalarının sonucu yaşanmıştır.”
Libya ve Cezayir, komşu ülkelerle ekonomik ortaklığı kolaylaştırmak için sınır geçişlerine güveniyor. Bu da ihracat ve ithalat faaliyetlerinin artmasına katkıda bulunuyor. Ancak Gadames- Debdeb, Libya’nın Gadames şehrine sadece 20 kilometre uzaklıkta olduğu göz önüne alındığında özel bir ticari öneme sahip.
Eski Cezayir Ticaret ve İhracatı Teşvik Bakanı Kamal Razik, daha önce iki ülkenin ithalat ve ihracat faaliyetlerinin karşılaştığı engelleri kaldırarak, aralarındaki ticaret hacmini ilerleyen yıllarda üç milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini söylemişti.
Libya Gadames Belediye Başkanı Kasım el-Mani de sınır kapısının faaliyete geçmesiyle gençlere iş olanakları sağlanmasının yanı sıra, Libya, Tunus ve Cezayir arasındaki sınır üçgeninde yer alan bölgeye olumlu etki ve ekonomik faydalar sağlayacağını vurguladı.
Kasım el-Mani, Gadames- Debdeb geçidindeki faaliyete yeniden başlamasının, Libya’nın güneyindeki diğer şehirler gibi iş fırsatlarının eksikliğine ek olarak yoksulluk, marjinalleşme ve hükümet hizmetlerinin kıtlığından şikayetçi olan şehri, yaşadığı ekonomik durgunluktan çıkaracağını açıkladı.
Dibeybe, geçen ağustos ayında Libya- Cezayir sınırını ziyaret ederek kara geçişindeki koşullar hakkında bilgi aldı. Bakanlıktan bir heyet ve Gadames Gümrük Merkezi eşliğinde, geçişin vatandaşlara yeniden açılmasına yönelik hazırlıkları görüştü.
Dibeybe ayrıca, vatandaşların acılarını hafifletmek ve ticaret alışverişini desteklemek amacıyla Cezayir ile geçişin yeniden açılmasına yönelik tüm prosedürleri tamamlayacak bir komite oluşturmak üzere 2023 tarihli 488 sayılı kararı yayınladı.
İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırında siren sesi çaldığını duyurduhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715826-i%CC%87srail-ordusu-gazze-%C5%9Feridi-s%C4%B1n%C4%B1r%C4%B1nda-siren-sesi-%C3%A7ald%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-duyurdu
İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırında siren sesi çaldığını duyurdu
İsrail askerleri Gazze Şeridi'ndeki Kfar Azza yerleşim yeri önünde ( EPA)
İsrail ordusu, bugün yaptığı kısa açıklamada, Gazze Şeridi sınırına yakın kasabalarda sirenlerin çaldığını duyurdu.
Telegram kanalından açıklama yapan ordu, herhangi bir ayrıntı vermedi.
İsrail ordusu, günün erken saatlerinde, son 24 saatte Gazze'de 450 hedefe saldırdığını ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta çok sayıda Hamas üyesini öldürdüğünü açıkladı.
İsrail Ordusu: Lübnan sınırındaki Cebel er-Rous bölgesinde silahlı bir hücre hedef alındıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715791-i%CC%87srail-ordusu-l%C3%BCbnan-s%C4%B1n%C4%B1r%C4%B1ndaki-cebel-er-rous-b%C3%B6lgesinde-silahl%C4%B1-bir-h%C3%BCcre
İsrail Ordusu: Lübnan sınırındaki Cebel er-Rous bölgesinde silahlı bir hücre hedef alındı
Lübnan sınırına yakın bir yerde bulunan İsrail tankları (EPA)
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Lübnan sınırındaki Cebel er-Rous bölgesindeki silahlı bir hücrenin bugün silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) hedef alındığını bildirdi.
Ordu sözcüsü, konu hakkında daha fazla ayrıntı vermedi.
Adraee, bugün sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada ayrıca, ordu güçlerinin son saatlerde Suriye içindeki birçok hedefe saldırı düzenlediğini bildirdi.
Sözcü, İsrail saldırılarının dün akşam Golan Tepeleri’ne yapılan top atışlarının ardından geldiği bilgisini de verdi.
İsrail ordusu, Golan’a yapılan top atışlarının ardından Suriye’deki birçok hedefe saldırı düzenlendiğini duyurduhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715716-i%CC%87srail-ordusu-golan%E2%80%99-yap%C4%B1lan-top-at%C4%B1%C5%9Flar%C4%B1n%C4%B1n-ard%C4%B1ndan-suriye%E2%80%99deki-bir%C3%A7ok
İsrail ordusu, Golan’a yapılan top atışlarının ardından Suriye’deki birçok hedefe saldırı düzenlendiğini duyurdu
İsrail askerleri, işgal altındaki Golan Tepeleri’nde Suriye sınırında devriye geziyor (AFP)
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, ordunun son saatlerde Suriye içindeki birçok hedefe saldırı düzenlediğini bildirdi.
Sözcü, bugün sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırılarının dün akşam Golan Tepeleri’ne yapılan top atışlarının ardından geldiği bilgisini de verdi.
Kassam Tugayları: İsrail güçlerinin kurtarma girişiminde bulunduğu İsrailli esir asker çatışmada öldühttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715701-kassam-tugaylar%C4%B1-i%CC%87srail-g%C3%BC%C3%A7lerinin-kurtarma-giri%C5%9Fiminde-bulundu%C4%9Fu-i%CC%87srailli
Kassam Tugayları: İsrail güçlerinin kurtarma girişiminde bulunduğu İsrailli esir asker çatışmada öldü
İzzeddin El Kassam Tugayları üyeleri (DPA)
Kassam Tugayları, Telegram hesabından yaptığı açıklamada, "Mücahitlerimiz bu sabah siyonist güçlerin esir bir askere ulaşma girişimini boşa çıkardı. Siyonist güçler, esir bir düşman askerini kurtarmak için ilerlemeye çalışırken tespit edildi ve çatışmaya girildi. Siyonist güçlerden ölen ve yaralananlar oldu." ifadelerine yer verildi.
İsrail savaş uçaklarının söz konusu askerlerin geri çekilmeleri için bölgeye hava saldırısı düzenlediği aktarılan açıklamada, çatışmalarda Sa’ar Baruch isimli 25 yaşındaki İsrailli esir askerin de öldüğü kaydedildi.
İsrail tarafından konuya ilişkin henüz açıklama yapılmadı.
İsrail ordusu Gazze halkını güneye doğru itmeye devam ediyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4715696-i%CC%87srail-ordusu-gazze-halk%C4%B1n%C4%B1-g%C3%BCneye-do%C4%9Fru-itmeye-devam-ediyor
İsrail ordusu Gazze halkını güneye doğru itmeye devam ediyor
İsrail bombardımanından kaçmak için güney Gazze’deki Han Yunus’tan Refah’a doğru göç eden Filistinliler. (AP)
İsrail ordusu, güneydeki en büyük şehir olan Han Yunus’u kuşattıktan sonra binlerce sakini Refah’a doğru kaçmaya zorlayarak güney Gazze Şeridi’ne saldırısını sürdürdü. Kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nin geniş çaplı alanlarını moloz yığınlarına dönüştürdü ve binaları yıkarak yaşanmaz hale getirdi.
Ordu, kara operasyonunun kapsamını yoğun nüfuslu Gazze Şeridi’nin tamamına doğru genişletti. Bu da sivillerin Mısır sınırına yakın Refah civarında her geçen gün daralan alana büyük gruplar halinde kaçmasına neden oldu. Bölge sakinleri, İsrail’in ‘güvende olacaklarını’ iddia ettiği yerlere gitmelerini isteyen broşürler dağıtmasından ötürü belli yerlere yığılmıştı.
Karada zırhlı araçlar ve buldozerlerle Han Yunus kentinin merkezine giren İsrail ordusu, hava, topçu ve deniz desteğiyle tanklar ve devasa buldozerlerle karadan ilerlemeye çalışıyor. Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM) savaş sonucunda 1,9 milyon insanın, yani Gazze’nin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 85’inin güneye doğru yerinden edildiğini bildirdi. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Refah’ta yerinden edilenlerin çoğunun çadır eksikliği nedeniyle açıkta uyuduğunu ve BM’nin ancak birkaç yüz çadır dağıtabildiğini bildirdi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bombardımanı sürüyor (EPA)
Cibaliye Mülteci Kampı
İsrail ordusu, tüm cephelerde yaşanan şiddetli çatışmalara rağmen Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda, Gazze şehrinin bölgelerinde ve güney Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus’ta ilerleme kaydetti. Ordu, Hamas’a bağlı El-Kassam Tugayları’ndan üst düzey bir istihbarat yetkilisine suikast düzenlediğini ve Gazze Şeridi’nin kuzeyinden 700 Filistinliyi tutukladığını duyurdu. Bu sırada Kassam Tugayları orduya saflarında daha fazla kayıp verdirdiklerini bildirirken İsrail de Savaş Kabinesi’nde bakan olan Gadi Eisenkot’un oğlunun ve başkalarının Gazze savaşında öldürüldüğünü onayladı.
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, ordu güçlerinin güneyde Han Yunus ve kuzeyde Eş-Şucaiyye ve Cibaliye de dahil olmak üzere birçok yerde savunma hatlarını aştığını belirterek “İsrail güçleri yüz yüze savaşmaya devam ediyor ve yer altındaki birçok altyapıyı ve silahı tespit edip yok etmeyi başardı” ifadelerini kullandı.
Gazze Şeridi’ndeki İsrail kuvvetleri. (AFP)
‘Filistin Meydanı’
İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyine doğru ilerlerken, Gazze şehrinin merkezindeki ‘Filistin Meydanı’na ulaştığını ve burayı ele geçirdiğini duyurdu. Burası, insani ara sırasında Hamas’ın gücünü göstermek ve esirleri serbest bırakmak için seçtiği yerdi. Diğer yandan Gazze Şeridi’nden gelen yeni fotoğraflarda, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Lahiye bölgesinde İsrail ordusu tarafından onlarca Filistinlinin tutuklandığı ve aşağılayıcı bir sahne ile sadece iç çamaşırlarıyla bırakılarak yere çöktürüldükleri görüldü.
İsrail Kamu Yayın Kuruluşu’na (KAN) göre ordu, ‘İllegal Savaşçılar’ yasası uyarınca şu ana kadar Gazze’de 700 Filistinliye karşı idari tutuklama gerçekleştirdi. Ancak tutuklananların kimliği teyit edilemedi. Gazze’deki kaynaklar tutuklananların okullardan ve evlerden alınan siviller olduğunu söylüyor.
İsrail ordusu aynı zamanda, iç istihbarat servisi Şin-Bet ile iş birliği yaparak Hamas’ın askeri istihbarat yetkilisi Abdulaziz er-Rantisi ile istihbarat liderlerinden Ahmed Ayyuş’a suikast düzenlediğini duyurdu.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre İsrail, Rantisi’yi Gazze Şeridi’ndeki tüm keşif operasyonlarından sorumlu olmakla ve 7 Ekim’deki saldırının planlanmasında ortak olmakla suçluyor.
Yüzlerce Filistinli Gazze Şeridi’nin güneyindeki bir okula sığındı. (Reuters)
İsrail şu ana kadar Hamas Siyasi Bürosu ve Kassam içindeki bazı yetkilileri öldürdü ancak asıl hedefe, yani ekim saldırısının planlayıcısı olarak gördüğü Hamas’ın Gazze lideri Yahya es-Sinvar’a ulaşamadı. İsrail, Sinvar’ı kuzey bölgesinde bulamayınca Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus bölgesine yöneldi.
Hamas’ın ‘ağırlık merkezleri’
İsrail ordusuna göre 98. Tümen, Han Yunus şehrinde Hamas Hareketi’nin ‘ağırlık merkezlerine’ karşı ortak bir saldırı başlatarak Hamas’ın Han Yunus Taburu’nun savunmasını kırdı, şehri kuşattı, daha derin hamlelere başladı, Hamas’ın kalelerinin kontrolünü ele geçirdi ve silah ile istihbarat malzemeleri buldu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu çarşamba günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, İsrail ordu güçlerinin ‘an itibariyle Sinvar’ın evini kuşattığını’ söyleyerek “Evi onun kalesi değil, kaçabilir ancak bizim ona ulaşmamız an meselesi” dedi. Daha sonra Hagari yaptığı bir açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Sinvar yerin üstünde değil, altında. Tam olarak nerede olduğu ve ne bildiğimiz konusunda ayrıntı vermeyeceğim. Görevimiz Sinvar’a ulaşmak ve onu öldürmek.”
Gazze’nin kuzey ve güney bölgelerindeki saldırıların derinleşmesinden saatler önce, Washington’ın Gazze’ye giren yardımların artırılması ve çok sayıda sivil kaybını önlemek için daha fazla adım atılması yönündeki artan baskısı altında İsrail, iki aydır süren savaşta Gazze Şeridi’ne ‘minimum’ yakıt tedarik edilmesini kabul etti.
Sevkiyatın artırılması
İsrail güvenlik kabinesi, Washington’ın halihazırda yapılan günlük 60 bin litre yakıt sevkiyatının iki, hatta üç katına çıkarılmasını talep etmesinin ardından çarşamba gecesi yapılan oylama ile artış yapılmasını kabul etti. Kanal 12’nin haberinde, Savaş Kabinesi’nin ABD’nin talebine göre günlük miktarı kademeli olarak 60 bin litreden üç katına, yani 180 bin litreye çıkaracağı ‘tahminleri’ paylaşıldı.
KAN, bugün itibariyle Gazze’ye günde 120 bin litre yakıt ulaştırılacağını bildirdi. Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ofisi X platformundaki hesabından, ‘minimum miktarda ek yakıtın’ girmesine izin verildiğini yazdı.
Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’ndan geri dönen bir yardım tırı. (EPA)
Diğer yandan İsrail’in ilerleyişine karşı, Kassam Tugayları daha fazla İsrail askerini öldürdüklerini, tankları ve askeri araçları hedef alıp imha ettiklerini, mevzilerdeki ve evlerdeki askerlere saldırıp onları öldürdüklerini ve Gazze şehrinin güney kesimindeki işgal ordusunun komuta karargahlarını 114 mm kısa menzilli Racum füze sistemiyle hedef aldıklarını duyurdu.
Kassam tarafından gelen açıklamada, son 72 saat içinde Kassam mücahitlerinin yalnızca işgalci gücün Gazze’de girdiği bölgelerde 79 askeri aracı tamamen veya kısmen imha etmeyi başardığı belirtildi.
İsrailli bakanın oğlu öldürüldü
İsrail ordusu daha fazla askerinin öldürüldüğünü itiraf etti. İsrail, eski bir genelkurmay başkanı olan ve şimdiki Savaş Kabinesi’nde yer alan İsrailli bakan Gadi Eisenkot’un oğlu Gal Eisenkot’un öldürüldüğünü onayladı. Ordu, Eisenkot’un dün Gazze’deki çatışmalar sırasında öldürüldüğünü belirtti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Eisenkot’un ölümü için Savaş Kabinesi’ndeki meslektaşına şunları söyledi:
“Biz de sizinle birlikte ağlıyoruz. Sizi kucaklıyoruz. İsrail hükümeti ve İsrail vatandaşları sizinle birlikte yas tutuyor. Kahramanlarımız boşuna ölmedi. Zafer elde edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Eisenkot’tan önce ordu, iki askerin yanı sıra ‘Etzioni’ Tugayı 8173. Tabur’un savaş komutanlarından Maor Gershoni’nin de (24) öldürüldüğünü duyurdu. Böylece Gazze’deki kara operasyonundan beri ölen subay ve askerlerin sayısı 92’ye, savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana ise 416’ya yükselmiş oldu.
Kara savaşları sürerken İsrail, Gazze Şeridi’nde geniş çapta alanları bombalamaya devam etti. Gazze Sağlık Bakanlığı Sözcüsü dün bir açıklama yaparak “Savaşın 62’nci gününde son 24 saatte 350 vatandaş şehit olurken toplam şehit sayısı 17 bin 177’ye yükseldi ve yaralı sayısı 46 bini aştı” ifadelerini kullandı.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة