İsrail'in "eylül endişesi"nin sırrı nedir?

Raporlar, Lübnan cephesinde bir savaş ve Batı Şeria ile Gazze'de Filistinlilerin gerginliği tırmandıracağı uyarısında bulunuyor

İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
TT

İsrail'in "eylül endişesi"nin sırrı nedir?

İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)

Emel Şehade

İçerisinde bulunduğumuz eylül ayı, ülkenin kuzey sınırlarında (Lübnan ve Suriye), Kudüs ve Batı Şeria'da, ardından İran ve Ürdün'de karşı karşıya olduğu zorluklar ortasında, İsrail güvenlik servisleri tarafından yılın en endişe verici aylarından biri olarak sınıflandırılıyor.

İç gerginliklerin artmasıyla birlikte artan güvenlik durumu da tehlikelerle mücadelenin önünde engel oluşturuyor.

İsrail güvenlik servislerinde, askeri tatbikatların ve güvenlik istişarelerinin çoğunun eylül ayında yoğunlaştığı biliniyor.

Ancak Binyamin Netanyahu hükümetinin "yargı reformu" planına karşı devam eden iç protestolar ve ordu içerisinde daha fazla grubun hizmet etmeyi veya bir komuta uymayı reddettiğini ilan etmesi karşısında bu sefer güvenlik durumu, çeşitli cephelerde tırmanıyor.

Bu durum, yüzlerce kişinin bu ay gerçekleştirilecek ve önümüzdeki dönem için beklenen çeşitli senaryoların canlandırılacağı tatbikatlara katılmayı reddetmesiyle ortaya çıkan bir isyan.

Ayrıca durum, ordudaki büyük ve merkezi grupların İsrail'in korktuğu senaryolara hazırlıklı olmadığı anlamına geliyor.

Lübnan arenası

Güvenlik ve askeri yetkililerin defalarca söylediğine göre Lübnan ile savaşın her zamankinden daha yakın olduğu yönündeki beklentiler nedeniyle Lübnan arenası, bu dönemde İsrail için en büyük zorluğu oluşturuyor.

Öyle ki İsrail'in UNIFIL güçlerinin görev alanına ilişkin tartışma oturumu öncesinde Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) sunduğu raporlarda da bu beklentiler dile getiriliyor. 

Ayrıca bu, Lübnan Hizbullah'ının Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın "İsrail'in Lübnan'ı her hedef alışına ve tasfiye operasyonuna karşılık verilecek" yönündeki yanıtı karşısında, İsrail Güvenlik Bakanı Yoav Gallan'ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in huzurunda yaptığı açıklamalara ve tehditlere yansıdı.

Ayrıca bu ay gerçekleştirilecek manevralara ilişkin düzenlemelerin arifesinde güvenlik birimlerinin bu haftaki oturumlarında tartışacakları en önemli konu artan gerginlik olacak.

Söz konusu manevralar için ordu ile Hizbullah arasında birdenbire patlak veren ve çok cepheli bir savaşa dönüşen bir çatışma senaryosu simüle ediliyor.

Askeri işler uzmanı Tal Lev Ram, Hizbullah'ın amansız ve sürekli faaliyetlerinin karşısında İsrail ordusunun kuzey sınırındaki hareketlerinin, gerginliğin arttığına işaret ettiğini söylerken, bu durumun endişe verici olduğun dile getirdi.

Uzman, "İsrail hızla kuzeyde duvar ve bariyer inşa ettiğinde sınırda sürtüşme devam edecek ve bazen olağandışı olaylar yaşanabilecek. Aynı şey Suriye sınırları için de geçerli. Bu komşu ülkeye yapılacak her saldırı ve olağandışı bir hareket, gerginliği tırmandıracaktır" dedi.

Lev Ram, her an bir gerginliğin patlak vermesine karşı uyarı yaparken, "Geçen hafta çalan savaş davulları, bu kez her iki taraftan da tehditkâr açıklamalarla çalındı. Ancak daha az ölçüde dünyada gerçekten meydana gelen olaylar nedeniyle, yaklaşan savaşın habercisi olan bilgiler veya Hizbullah tarafından pratik niyetlere ilişkin uyarılar mevcut. Tüm bunlar, şiddetli Ortadoğu gerçeği ışığında savaşın her an gerçekleşmesini sağlıyor. Ancak güvenlik teşkilatındakiler, bu kadar tehdit edici açıklamalara rağmen İsrail ile Hizbullah'ın savaş arifesinde bir durumda olmadığına inanıyor" açıklamasında bulundu.

Filistin arenası

Yahudi bayramlarının yaklaşmasıyla birlikte İsrail güvenlik kurumu da Kudüs ve Batı Şeria'da gerginliğin artma ihtimaline karşı istihbarat ve hazırlık faaliyetlerini yoğunlaştırıyor. Bu dönem, güvenlik açısından en hassas dönem sayılıyor. 

Güvenlik biriminin tahminlerine yer verilen raporda, Hamas'ın önümüzdeki dönemde Batı Şeria ve İsrail'deki güvenlik durumunu istikrarsızlaştırmaya yönelik çabalarını artıracağı yönündeki beklentilere dikkat çekildi.

Raporda ayrıca, "Arenaları birbirine bağlamak, Surların Muhafızları kampanyasından bu yana Hamas'ın ideolojisinin temel amaçlarından biri. Aynı zamanda çıkarlarla ve İran'ın Filistin örgütlerine artan desteğiyle de bağlantılı. Son haftalarda uzun bir göreceli sakinlik döneminin ardından Gazze Şeridi de Hamas'ın çitlerde şiddetli huzursuzluklara izin vermesi ve yönlendirmesiyle uyanıyor gibi görünüyor" ifadelerine yer verildi.

İsrail güvenlik raporu, Hamas liderliğinden gelen tehditlerin düzeyinin arttığını ve genelde olduğu gibi Gazze'den roket atışlarının yeniden başlaması ihtimalinin göz ardı edilmediğini belirtti.

Rapora göre Filistin arenasında Batı Şeria'dan başlayıp Gazze Şeridi duvarında şiddetli düzen bozukluklarının yeniden başlamasıyla sona eren sürekli tırmanışın iç içe geçmesi, Batı Şeria'da kötüleşen güvenlik durumunun eninde sonunda Gazze Şeridi'nde büyük bir operasyona yol açacağının, geçmiş deneyimler aracılığıyla geleceğe bir hatırlatıcısıdır.

İç kriz

İsrail ordusu ve güvenlik birimi, toplumdaki derin krizin ordunun yetenekleri ve birliği üzerindeki yansımalarına ilişkin kaygılarını gizlemedi.

Güvenlik kuruluşundan alınan verilere göre tüm yedek pilotların yüzde 20'sinden fazlası ve savaş pilotlarının yüzde 25'i, en az iki aydır eğitim veya ordu emirlerine uymuyor.

Bu ayki durumun sadece Hava Kuvvetleri'nde değil Deniz Kuvvetleri'nde de bu eylülde başlayacak ve gelecek ekim ayına kadar devam edecek tatbikatlarla aynı zamana denk gelen tehlikeli bir düşüşü yansıtması endişe verici.

Daha fazla asker ve subayın isyanını önlemek ve bunların büyük bir kısmını orduya geri döndürmek için aralıksız çaba gerektiren büyük manevralar yapılacak.

Ancak Lev Ram'a göre, Genelkurmay'da bu konuda iyimserlik görmek şu anda zor. İsrail ordusunda da her yılın eylül ayı, 'denge ayı' olarak tanımlanıyor. 

İsrail ordusunun liderleri, yargı reformu ve zorunlu askerlik yasaları konusunda taraflar arasında fikir birliği ve pazarlık yoluyla çözüm bulmaya çalışacak.

Bununsa orduya çok ihtiyaç duyduğu yeniden inşa ve hazırlık sürecinde yardımcı olacağı umuluyor. 

Washington ve İsrail baskısı

Yukarıdakileri uyarıların yanı sıra güvenlik yetkilileri, İsrail hükümetinin Washington'a yönelik devam eden politikasının tehlikelerine ve aralarındaki ilişkilerdeki krize ilişkin uyarılarda bulunmaya devam ediyor.

Bu uyarılar, Güvenlik Bakanlığı, İsrail ordusu ve istihbaratının Washington'daki mevkidaşlarıyla kurduğu güvenlik ilişkilerine de yansıyor. Bu da Tel Aviv'in sahip olduğu stratejik konumun önemli bir unsuru.

İsrail güvenlik yetkilileri, bu durumun devam edeceği endişesi karşısında ABD Başkanı Joe Biden'a, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu kabul etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Eski Şin Bet Şefi Yuval Diskin, Biden'a yargı reformu planıyla ilgili mevzuatı durdurmadığı sürece Netanyahu'yu kabul etmemesi çağrısında bulunan bir mesaj gönderdi.

Diskin, "Netanyahu, Amerika'nın Ortadoğu'daki stratejik çıkarlarının yanı sıra Washington ile Tel Aviv arasındaki stratejik ilişkiye ciddi şekilde zarar veriyor. Rejimin darbesinin temel amacı kendisine karşı açılan davaların önlenmesini teşvik etmektir. İkincil amaç ise yargı ve güvenlik sistemlerini önemli ölçüde zayıflatarak İsrail Devleti'ni içi boş bir demokrasiye dönüştürmektir" ifadelerini kullandı. 

Diskin, Beyaz Saray'a tüm yasaları durdurana ve rejim darbesine son verene kadar Netanyahu'nun kabul edilmemesini tavsiye etti.

Diskin ayrıca, bu hemen gerçekleşmezse yargı reformunun sonuçlarının, geri dönülemez bir gerçekliğe dönüşmesinden korktuğunu söyleyerek, "Bu da İsrail Devleti'ne ve Ortadoğu'daki Amerikan çıkarlarına stratejik zarar verilmesine yol açar" şeklinde konuştu. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
TT

İsrail, Gazze'nin doğusunu yok ederken Trump’ın ‘Ortadoğu Rivierası’ planı mı hayata geçirildi?

İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)
İsrail'in Gazze’ye yönelik bombardımanında yıkılan binaların kalıntıları, Bureyc Mülteci Kampı’nda gün batımında (AFP)

İzzettin Ebu Ayşe

Yüksek patlama sesleri duyan Hanadi, yıkılmakta olan evinin penceresine atlayarak, sarı hatın arkasında evleri yıkmaya devam eden askeri zırhlı araçların ve buldozerlerin yaptıklarını izlerken İsrail'in ne planladığını merak ediyordu.

Zırhlı araçlar Hamas'ın kontrolü altında kalan Gazze'nin batısından çekildiğinde ve askerler ABD Başkanı Donald Trump'ın planında yer alan haritalara göre sarı hata geri çekildiğinde, Gazze Şeridi'nin güneyindeki insani yardım bölgesine kaçan Hanadi mahallesine dönmeye karar verdi.

Yeni sınırlar ve yıkım

Evi, İsrail ordusunun halen konuşlandığı yeni sarı hatın bitişiğinde yer alan Hanadi, “Mühendislik, coğrafi ve demografik değişiklikler nedeniyle evim Gazze'deki son ev haline geldi. Şimdi İsrail’in Gazze Şeridi’nin alanının yarısını kaplayan yeni sınırının yakınlarında yaşıyorum” dedi.

İsrail ordusu, ABD Başkanı Trump’ın planı çerçevesinde Gazze'nin batısından çekilerek birliklerini, işgal altında tutulan ve askeri devriyelerin gezdiği Gazze Şeridi’nin doğu yarısına yeniden konuşlandırdı. Tel Aviv’in kontrolü altındaki bölge ‘Doğu Gazze’ olarak adlandırıldı. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ‘sarı hat’ denilen bu sınırın belirlenmesi emrini verdi. Ancak bu hattın Gazze Şeridi için kalıcı bir yeni sınır haline gelebileceği endişeleri hakim.

f
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırlarının dışında oturan iki küçük Gazzeli çocuk, 10 Kasım 2025 (AFP)

Gazze'nin ikiye bölünmesi, Hanadi'nin evini Gazze Şeridi'nin yeni sınırındaki ilk ev haline getirdi. Bu konum, Hanadi'nin İsrail ordusunun Gazze'nin doğusunda yaptığı garip şeyleri yerinde gözlemlemesini sağladı.

Hanadi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her gün patlama sesleri duyuyorum ve savaşın yeniden başladığından korkuyordum ama evin penceresine çıktığımda, sarı hatın öte yanında kalan evleri yıktıklarını gördüm.

Gazze'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının yürürlüğe girmesine rağmen, sarı hattın gerisindeki bölgelerde evlerin yıkılması politikası devam ediyor. Bu durum endişe ve paniğe neden olurken, Gazzelilere sona ermiş olması gereken savaş atmosferini hatırlatıyor. Bu da “İsrail neden evleri yıkmaya devam ediyor?” sorusunu akıllara getiriyor.

Sarı hattın arkası

Trump’ın planına göre Hamas Gazze’de tuttuğu rehinelerin tamamını serbest bıraktığında, anlaşmanın ikinci aşaması başlayacak ve bu aşamada Gazze'nin İsrail'in varlığının olmadığı tek bir coğrafi yer olduğu ve İsrail ordusunun Gazze'nin fiili sınırlarına yakın yeni bölgelerden çekilmesi gerektiği belirtilecek.

Trump'ın barış planının ikinci aşaması bu şartlara göre uygulandığında, Gazzelilerin Gazze'nin doğusundaki evlerine geri dönebilecekleri düşünülüyordu. Ancak, ordunun sistematik olarak yıkmaya devam ettiği bu bölgedeki evlerini ve konutlarını bulamayacaklar ve böylece bölge yaşamın olmadığı, yaşanmaz bir ortama dönüşecek.

Gazze Şeridi'nin kuzey kısmı ile Gazze şehri, Han Yunus ve Refah gibi doğu şehirlerini kapsayan sarı hattın arkasındaki bölgeler her gün İsrail ordusu tarafından bombalanmaya ve evlerle altyapı tahrip edilmeye devam ediyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu askeri operasyonlar, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında doğrudan çatışmalar olmamasına rağmen gerçekleştiriliyor.

Evlerin yıkılmaya devam etmesi, ateşkesin kırılgan olduğu ve İsrail'in halen güç kullanarak yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalıştığı yönünde genel bir his yaratıyor. Gazze Şeridi sakinlerinden Şehira, “Evim sarı hattın arkasında ve her bina yıkıldığında, her patlamada kalbim parçalanıyor. Her defasında bir daha evime geri dönemeyeceğime daha da ikna oluyorum” diyor.

Bir diğer Gazzeli Şaban ise askerlerin misilleme olarak evleri havaya uçurduğunu kendi gözleriyle gördüğünü söyledi.

Şaban, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ABD Başkanı’nın planının aşamalı olarak uygulanmasını, hayatın yakında normale dönmesini ve insanların sarı hattın ötesindeki topraklarına erişebilmesini umuyoruz. Ama bunun olacağını sanmıyorum. Doğu Gazze'nin tamamını kaybedebiliriz, bu bölge kalıcı olarak İsrail toprağı haline gelebilir.”

ABD’nin vizyonu bu

Gazzeliler, savaşın daha az gürültülü ama daha az şiddetli olmayan başka bir forma dönüştüğüne ve İsrail'in güç kullanarak kendi denklemlerini dayattığına, Gazze'yi doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmeye çalıştığına, doğu şehrinin güvenliğini kontrol ederek onu değiştirilemez yeni bir gerçekliğe dönüştürmeye çalıştığına inanıyor.

Birleşmiş Milletlerin (BM) uydu görüntülerine göre İsrail, Gazze Şeridi içinde bin 500'den fazla binayı yıktı. Bu binaların tamamı sarı hattın arkasında, yani İsrail ordusunun kontrolündeki mahallelerde bulunuyor. Bu durum ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ediyor.

Trump’ın barış planı, ‘hava ve topçu bombardımanı dahil tüm askeri operasyonların durdurulmasını’ öngörüyor, ancak buna rağmen İsrail ordusu anlaşmanın şartlarına tam olarak uymuyor. İsrail Ordu Sözcüsü Ella Waweya, sarı hatın gerisindeki evlerin yıkılmasını “Ordumuz güvenlik nedenleriyle bölgeyi temizlemeye ve sınır yakınlarındaki binaları kaldırmaya çalışıyor” diyerek savundu.

frety
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah şehrindeki çadırların yakınlarındaki plajda, 15 Kasım 2025 (AFP)

Ancak siyasi analist Muhanned el-Helu, devam eden yıkımların İsrail'in Gazze'de yeni bir gerçeklik dayatmaya çalıştığı anlamına geldiğini söyledi. Koşulların eskisi gibi olmayacağını, bunun da Netanyahu'nun İsrail'in Gazze'de güvenlik kontrolünü sürdüreceği yönündeki açıklamalarının pratik bir yansıması olduğunu belirten Helu, “Bu operasyonlar, ABD’nin Gazze'nin yeniden inşasının sarı hatın ötesindeki alanda başlayacağını öngören vizyonuyla uyumlu. Bu durum, ABD vizyonunun, bu geniş alanların düzleştirilmesi için hazırlık olarak yıkımlar yapılarak sıkı bir şekilde uygulandığının açık bir göstergesi” değerlendirmesinde bulundu.

Bu politikanın devam etmesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağına işaret eden Helu, “Çünkü bu politika yeni bir gerçeklik dayatıyor ve vatandaşların evleri ve yerleşim alanlarındaki mülkiyet haklarının kaybına işaret ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail, sarı hatın gerisinde yoğun olarak yıkımlar gerçekleştirerek Gazze'yi İsrail'in çıkarları ve ABD’nin planları doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Gazze Şeridi’nin yaklaşık yüzde 53'ü halen İsrail'in kontrolü altında.

Trump'ın planının tam olarak uygulanamayacağı ihtimaliyle birlikte, Gazze Şeridi’ni iki bölgeye ayırma ilkesine dayanan alternatif planlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bölgelerden biri İsrail tarafından kontrol edilecek ve uluslararası ve İsrail güçleri tarafından korunan ‘yeşil bölge’ olarak, diğeri ise Hamas tarafından yönetilecek ve harabeye dönmüş ‘kırmızı bölge’ olarak sınıflandırılacak.

Trump, barış ve refah planını açıklamadan önce, Gazzelileri sınır dışı etme ve yıkılmış bölgeyi yapay zeka özelliklerine sahip yeni şehrin kurulması ve inşası için bir alan haline getirme ilkesine dayanan ‘Ortadoğu Rivierası’ adlı planını açıklamıştı. Ancak bu plan, Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra uluslararası kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine ABD Başkanı ana fikrinden vazgeçmeden planlarını değiştirme kararı aldı.

Refah'tan başlayarak

Gözlemciler, Trump'ın şu anda Tel Aviv'in yıkmaya devam ettiği Gazze'nin doğu yarısında bir Ortadoğu rivierası inşa etmeye çalıştığını düşünüyor. Gözlemcilere göre bu artık sadece bir spekülasyon değil, siyasi açıklamalar ve sahadaki gelişmelerle ortaya çıkan gerçeklik.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Gazze'nin yeniden inşa edilebileceğini, ancak bunun yalnızca İsrail'in kontrolündeki bölgelerde mümkün olacağını söyledi. Yeniden inşa için Refah şehrinin seçildiğini belirten Vance, hazırlıklar tamamlandığında Filistinlilerin bu bölgeye taşınabilmesinin beklendiğini kaydetti. ABD Başkan Yardımcısı, Hamas'ın kontrolü altında olmayan bölgelerde inşa çalışmalarının çok hızlı bir şekilde başlayabileceğini de ifade etti.

Aslında bu ifade mevcut duruma da uygulanabilir, çünkü Vance ‘yeniden inşa’ ifadesi yerine Gazze'yi ‘inşa etmek’ ifadesini kullandı. Bu da Gazze'nin tüm topraklarında değilse de doğu bölgelerinde Ortadoğu Rivierası planının uygulanması anlamına geliyor.

İsrail gazetesi Haaretz’in haberine göre ABD, İsrail'den, ordunun kontrolündeki bölgelerde yeni Gazze'nin inşasına başlanmasına izin vermesini istedi. Buna göre ilk aşama Refah'ta başlayacak.

Siyasi araştırmacı Hiyam Haccac yıkım operasyonlarının sadece Doğu Gazze'yi Ortadoğu Rivierası'nın inşasına hazırlık için gerçekleştirildiğini söyledi. İsrail ordusunun sarı hattan çekilmesi umutlarının çok zayıf olduğunu ve Gazzelilerin hatın gerisindeki evlerine dönme düşüncelerinin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını belirten Haccac, “Sarı hat, Gazze'yi süresiz olarak bölen fiili sınır haline gelecek gibi görünüyor. Doğuda yeni Gazze, batıda ise nüfusun Hamas yönetimi altında yaşadığı eski Gazze yer alacak” şeklinde konuştu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

İsrail hükümeti, 7 Ekim saldırısıyla ilgili resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını engelledi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail hükümeti dün, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te güneydeki kasabalara düzenlediği saldırının koşullarını ve böyle ani bir saldırının engellenememesine yol açan hataları incelemek üzere ‘bağımsız’ bir soruşturma komisyonu kurulmasını onayladı.

Resmi bir soruşturma komisyonu kurmasını gerektiren yasayı atlatmaya çalıştığı yönündeki suçlamalarla karşı karşıya kalan hükümet, yeni komisyona ‘tam soruşturma yetkisi’ verdi ve ‘komisyonun yapısının muhalefetle mümkün olan en geniş konsensüsü sağlayacak şekilde oluşturulmasını’ sağladı.

Hükümet, bu komisyonun çalışma alanının 45 gün içinde, muhalefette iş birliği yapmaya istekli herkesle istişare edilerek belirleneceğine karar verdi.

Karara göre Başbakan Binyamin Netanyahu, soruşturma komisyonuna verilecek görev ve yetkilerin belirlenmesinden sorumlu özel bir bakanlar komitesine başkanlık edecek. Söz konusu görevler arasında komisyonun ele alacağı konuların ve inceleyeceği zaman dilimlerinin belirlenmesi de yer alıyor. Bu komiteye, komisyonun fiilen kurulması için hazırlık amacıyla tavsiyelerini hükümete sunması için 45 gün süre verildi.

Netanyahu, 7 Ekim’deki başarısızlıklara ilişkin bir soruşturma komisyonu kurmaktan, temel sorumluluğunun ortaya çıkmasından korktuğu için kaçınmıştı. Savaşın henüz sona ermediğini ve savaş devam ederken soruşturma yapılamayacağını iddia etmişti. Ancak, erteleme talebini kabul etmeyen Yüksek Mahkeme'nin görüşmeleri sonrasında bu kararı almak zorunda kaldı.

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Yüksek Mahkeme hakimleri, 7 Ekim saldırılarıyla ilgili başarısızlıkları incelemek için geniş soruşturma yetkilerine sahip ulusal bir komisyon kurulması gerektiği konusunda gerçek bir ihtilaf olmadığını belirttiler. Hükümete komisyonun kurulmasını onaylaması için bir son tarih verdiler ve daha fazla gecikmeye izin vermeyeceklerini vurguladılar.

Mahkemenin kendisine dayatılacak bir komisyon kurma kararı alacağından korkan Netanyahu, kendi özel komisyonunu kurmaya başvurdu. Böylece, Yüksek Mahkeme başkanının inisiyatifiyle kurulması ve yürütme ve siyasi organlardan tamamen bağımsız olması gereken, yasaya dayalı resmi bir soruşturma komisyonunun kurulmasını fiilen engelledi.

Geçtiğimiz hafta Knesset'te yapılan oturum sırasında Netanyahu, ‘geniş kamuoyu desteğine’ dayalı olması şartıyla geniş bir soruşturma komisyonunun kurulmasını desteklediğini açıkça belirtti ve muhalefetin resmi bir soruşturma komisyonu kurulması talebini reddettiğini vurguladı. Anlaşmazlığın özünün ‘sadece neyi veya kimi soruşturduğumuz değil, kimin soruşturma yetkisine sahip olduğu’ olduğunu vurguladı. Netanyahu, muhalefetin, İsrail halkının büyük bir kesiminin güvenini kazanamayacak bir yapı dayatmaya çalıştığını savundu.

Siyasi değerlendirmelere göre, komisyonun bu yeni formatının, eksikliklerden sorumlu kişilere profesyonel bir şekilde işaret edilen kapsamlı bir soruşturma talep eden kamuoyu baskısı ile koalisyonun soruşturma süreci üzerinde siyasi kontrolünü sürdürme ve dosyayı yürütme yetkisinden tamamen bağımsız resmi bir hükümet komitesine devretmeme isteği arasında bir orta yol oluşturabileceği öngörülüyor. Önümüzdeki haftalarda, komisyonu yönetecek isimlerin belirlenmesi için siyasi temasların yoğunlaşması bekleniyor. Bu süreç, komisyonun gerçekten vaat edilen bağımsızlığa ve geniş yetkilere sahip olup olmayacağını görmek isteyen Yüksek Mahkeme ve muhalefetin yakından takibi altında gerçekleşecek.

Hükümetin kararı, bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep eden ve Netanyahu'yu kovuşturma tehdidini önlemek için yasayı çiğnemekle suçlayan İsrail muhalefet partilerini şaşkına çevirdi. İnsan hakları grupları, hükümetin kararının bozulması ve başka bir komisyon kurulması için bir kez daha Yüksek Mahkeme'ye başvuracaklarını doğruladılar, çünkü tek etkili soruşturmanın geniş yetkilerle donatılmış resmi bir komisyon tarafından yürütülebileceğine inanıyorlar.

Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin aileleri, soruşturmanın şu soruyu yanıtlamasını talep ediyor: “Gazze Şeridi'ndeki savaş neden iki yıl sürdü? Netanyahu'nun iktidarını sürdürmesini sağlamak için siyasi nedenlerden miydi?”


2025 Irak seçimleri: Statüko kazandı değişim arayışları sandığa yansımadı

Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)
Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)
TT

2025 Irak seçimleri: Statüko kazandı değişim arayışları sandığa yansımadı

Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)
Irak’taki parlamento seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının ardından Bağdat’ta kutlama yapan İmar ve Kalkınma Koalisyonu destekçisi Iraklılar, 12 Kasım 2025 (Reuters)

İyad el-Anber

Irak'ın altıncı seçimlerinde pek çok sürpriz bekleyenlerin beklentilerini boşa çıkardı ve 2021 yılında yapılan önceki seçimlerin yarattığı siyasi ortamın bir sonucu olarak doğal değişikliklerin ötesine geçemedi. 2021 seçimleri, Sadr Hareketi'nin uzlaşmayı sağlayamayıp siyasi çoğunluk hükümeti kuramaması üzerine parlamentodan çekilmesine ve ardından Devlet Yönetim Koalisyonundaki siyasi güçlerin katılımıyla bir hükümetin kurulmasının önünü açtı. Seçim yasası, çoklu seçim bölgeleri ve çoğunluk sistemi ile oy sayımı yerine tek seçim bölgesi sistemi ve oyları 1,4 yerine 1,7 ile bölen değiştirilmiş Sainte-Lague sistemi ile oy sayımı olarak değiştirildi.

Bazı çevreler, sivil güçlerin ve Ekim (Tişrin) Hareketi’nin temsilcileri olarak parlamentoya giren çoğu ismin son seçimlerde parlamentoya girememesini, bu seçimlerin en büyük sürprizi olarak değerlendirebilir. Ancak bu, seçim yasasındaki değişiklik, sivil güçlerin birden fazla listeye dağılması, çoğunun siyasi olarak deneyime sahip olmaması ve bu seçimlerde geleneksel güçlerin kanatları altında Ekim Hareketi temsilcisi olarak sandalye kazanan milletvekillerinin parlamentoya girmesinin doğal bir sonucuydu.

Irak'taki krizler, siyasi görüş ve pozisyonlardaki farklılıkların bir ifadesi değil, kişisel krizlerin bir yansımasıdır. Irak'taki politikacıların düşüncelerini yönlendiren denklem, kazanan-kaybeden yaklaşımına dayanıyor.

Sadr Hareketi’nin seçimleri boykotu perspektifinden bakılmadıkça ve 2021 ve 2023 seçimleriyle karşılaştırılmadıkça seçmenlerin son seçimlere katılımının yüzde 56,11'e yükselmesi bile büyük bir sürpriz sayılmaz. Birçok siyasi liderin bahsettiği kayırmacılık ve siyasi para, seçim programlarından çok daha etkili bir şekilde halkı harekete geçirdi.

gr
Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu çalışanları, Erbil’deki bir sandık merkezinde oyları sayıyor, 9 Kasım 2025 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre parlamentoda 40'tan fazla sandalye kazanan askeri-siyasi ikilinin varlığının genişlemesi, bu güçlerin bazı devlet kurumlarını domine etmelerinin ve devlet fonları üzerindeki ekonomik kontrollerini artırmalarının bir sonucuydu. Silahların etkisi, hükümet ve yönetici elit kesim tarafından televizyon tartışmaları ve basın toplantılarında silahların devletle sınırlandırılması gerektiği sloganı tekrarlanmaya devam ettiği sürece, siyasi varlığa dönüşmesi gayet doğal bir durum. Bu yüzden silahların varlığı rantçı ekonomiden pay almaya başladı ve ardından silah, para ve siyasi nüfuz üçlüsü aracılığıyla etkisini dayattı.

En büyük blok olmaya hak kazanan olmadı

2005'teki ilk seçimlerden bu yana iktidar sistemi tarafından oluşturulan denklem, seçim sonuçlarından çok anlaşmalar ve ittifaklara dayansa da seçim listeleriyle elde edilen sandalye sayısı, daha fazlasını kazanmak ve bakanlıklar ile üst düzey pozisyonlarda ganimet çemberini genişletmek için bir marj alanı sağlıyor.

Irak'taki krizler, siyasi görüş ve tutumlardaki farklılıkların bir ifadesi değil, kişisel krizlerin bir yansımasıdır. Irak'taki politikacıların düşüncelerini yönlendiren denklem, kazan-kaybet senaryosuna dayanıyor. Bu yüzden Iraklı politikacılar ya herkesin kazanacağını düşünürler ya da seçimlere itiraz edip uzlaşmayı kınamaya ve hatta belki de güç kullanmaya yönelirler.

2025 seçimlerinde geleneksel güçler ile yeni yükselen güçler arasında şiddetli bir rekabet yaşandı. Ancak, hiçbir taraf hükümeti kurma veya üç başkanlık makamından herhangi birini kazanma konusunda üstünlük sağlayacak kadar rahat bir sonuç elde edemedi.

Uzlaşı hükümeti kavramı, bakanlıkların paylaşılması ve bu veya şu partiye kota olarak dağıtılmasına indirgendiğinde, bu yönetim tarzı ancak ‘kırılgan bir uzlaşı’ veya ‘iktidarın ganimetlerinin dağıtımına dayalı bir uzlaşı’ olarak tanımlanabilir.

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani liderliğindeki İmar ve Kalkınma Koalisyonu, parlamentoda toplam 185'ten fazla sandalyeye sahip olan Şii siyasi güçlerin sahip olduğu sandalyelerin üçte birinden azını kazandı. Bu yüzden bu rakamlar Sudani’yi Şii iktidar güçlerine bir sonraki hükümetin en güçlü adayı olarak dayatmak için yeterli değil.

Eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum (İlerleme) İttifakı ise Sünni siyasi güçler arasında en fazla sandalyeyi kazanmayı başaramadı. Bu yüzden Sünni liderliğin ön saflarındaki konumunu korumuş olabilir ve bir sonraki parlamento başkanının seçilmesinde en etkili güç olabilir. Ancak, muhaliflerinin ittifakları, özellikle de Şii siyasi güçler bu konuda onlarla aynı fikirde olursa Tekaddum İttifakı’nın meclis başkanlığı için kendi adayını dayatmasında engel teşkil edebilir.

hy
Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, seçimler öncesinde Hukuk Devleti Koalisyonu için düzenlediği mitingde, 7 Kasım 2025 (Reuters)

Kürt sahnesinde, Kürt siyasi güçler 44 sandalye için yarıştı. Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) 26 sandalye kazandı ve buna bir veya iki sandalye daha eklenebilir. Bu arada, KDP’nin rakibi Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 18 sandalye kazandı. Ancak bu rakamlar cumhurbaşkanlığı payını belirlemek için kullanılmıyor, bunun yerine iki parti arasındaki anlaşmalar kullanılıyor. Bu anlaşmalar, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) oluşumuyla bağlantılı olacağı ve dolayısıyla cumhurbaşkanının olarak kimin seçileceği ve Bağdat hükümetini oluşturacak üst düzey makamların ortaklarla nasıl paylaşılacağı konusunda etkili olacağı için karmaşık olabilir.

Bu yüzden sonuçlar net bir kazanan ortaya çıkarmadığından, cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanının seçilmesi için yeniden kota anlaşmalarına dönüldüğünü görebiliriz, ancak bu durum kırılgan ittifakların geri dönüşüne katkıda bulunacak.

Muhalefete yer yok

Irak’taki her seçim döneminde iktidardaki sistem, hükümeti oluşturan aynı mekanizmaları tekrarlar ve herkesin iktidarda ve herkesin muhalefette olduğunu kanıtlar! Hükümeti kurmak için anlaşan siyasi taraflar arasındaki balayı uzun sürmez. Devletin yüksek çıkarları veya stratejik kararlar üzerindeki anlaşmazlıklar etrafında dönmeyen, daha çok siyasi aktörlerin ruh halleri veya çıkarları etrafında dönmeye başlayan rekabet ve anlaşmazlıklara yeniden tanık olacağız.

Uzlaşı hükümeti kavramı, bakanlıkların paylaşılması ve bu veya şu partiye kota olarak dağıtılmasına indirgendiğinde, bu yönetim tarzı ancak ‘kırılgan bir uzlaşı’ veya ‘iktidarın ganimetlerinin dağıtımına dayalı bir uzlaşı’ olarak tanımlanabilir. 2006 yılından bu yana, bakanlıkların paylaşılması dışında hiçbir konuda anlaşamayan siyasi ittifaklar temelinde beş hükümet kuruldu. Bu kırılgan uzlaşı hali, hükümetin kurulması ve bakanlıkların dağıtılmasından sonra hızla çöküyor ve parlamentoda muhalefete doğru ilerlemek yerine, muhalifler arasında siyasi karalama kampanyalarına geri dönülüyor.

Bazı milletvekilleri, belki Şii siyasi güçlerden İşrakat Kanun Partisi, El-Ceyli el-Cedid Partisi ve IKBY’de muhalefetteki el-Ulusal Duruş Hareketi’nin yer alacağı muhalefet rolünü üstlenebilir. Parlamentoda muhalefet kanadındaki sandalyeleri işgal edebilirler. Ancak muhalefetin toplam koltuk sayısı yirmiyi geçmez. Bu yüzden rolleri, güçlü bir muhalefet bloğu olarak değil, milletvekili olarak siyasi profesyonellikle sınırlı kalacak.