İsrail'in "eylül endişesi"nin sırrı nedir?

Raporlar, Lübnan cephesinde bir savaş ve Batı Şeria ile Gazze'de Filistinlilerin gerginliği tırmandıracağı uyarısında bulunuyor

İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
TT

İsrail'in "eylül endişesi"nin sırrı nedir?

İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)
İsrail ordusunun "Namer" zırhlı personel taşıyıcıları, Filistin topraklarından ayrılan bir konvoyla hareket ediyor (AFP)

Emel Şehade

İçerisinde bulunduğumuz eylül ayı, ülkenin kuzey sınırlarında (Lübnan ve Suriye), Kudüs ve Batı Şeria'da, ardından İran ve Ürdün'de karşı karşıya olduğu zorluklar ortasında, İsrail güvenlik servisleri tarafından yılın en endişe verici aylarından biri olarak sınıflandırılıyor.

İç gerginliklerin artmasıyla birlikte artan güvenlik durumu da tehlikelerle mücadelenin önünde engel oluşturuyor.

İsrail güvenlik servislerinde, askeri tatbikatların ve güvenlik istişarelerinin çoğunun eylül ayında yoğunlaştığı biliniyor.

Ancak Binyamin Netanyahu hükümetinin "yargı reformu" planına karşı devam eden iç protestolar ve ordu içerisinde daha fazla grubun hizmet etmeyi veya bir komuta uymayı reddettiğini ilan etmesi karşısında bu sefer güvenlik durumu, çeşitli cephelerde tırmanıyor.

Bu durum, yüzlerce kişinin bu ay gerçekleştirilecek ve önümüzdeki dönem için beklenen çeşitli senaryoların canlandırılacağı tatbikatlara katılmayı reddetmesiyle ortaya çıkan bir isyan.

Ayrıca durum, ordudaki büyük ve merkezi grupların İsrail'in korktuğu senaryolara hazırlıklı olmadığı anlamına geliyor.

Lübnan arenası

Güvenlik ve askeri yetkililerin defalarca söylediğine göre Lübnan ile savaşın her zamankinden daha yakın olduğu yönündeki beklentiler nedeniyle Lübnan arenası, bu dönemde İsrail için en büyük zorluğu oluşturuyor.

Öyle ki İsrail'in UNIFIL güçlerinin görev alanına ilişkin tartışma oturumu öncesinde Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) sunduğu raporlarda da bu beklentiler dile getiriliyor. 

Ayrıca bu, Lübnan Hizbullah'ının Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın "İsrail'in Lübnan'ı her hedef alışına ve tasfiye operasyonuna karşılık verilecek" yönündeki yanıtı karşısında, İsrail Güvenlik Bakanı Yoav Gallan'ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in huzurunda yaptığı açıklamalara ve tehditlere yansıdı.

Ayrıca bu ay gerçekleştirilecek manevralara ilişkin düzenlemelerin arifesinde güvenlik birimlerinin bu haftaki oturumlarında tartışacakları en önemli konu artan gerginlik olacak.

Söz konusu manevralar için ordu ile Hizbullah arasında birdenbire patlak veren ve çok cepheli bir savaşa dönüşen bir çatışma senaryosu simüle ediliyor.

Askeri işler uzmanı Tal Lev Ram, Hizbullah'ın amansız ve sürekli faaliyetlerinin karşısında İsrail ordusunun kuzey sınırındaki hareketlerinin, gerginliğin arttığına işaret ettiğini söylerken, bu durumun endişe verici olduğun dile getirdi.

Uzman, "İsrail hızla kuzeyde duvar ve bariyer inşa ettiğinde sınırda sürtüşme devam edecek ve bazen olağandışı olaylar yaşanabilecek. Aynı şey Suriye sınırları için de geçerli. Bu komşu ülkeye yapılacak her saldırı ve olağandışı bir hareket, gerginliği tırmandıracaktır" dedi.

Lev Ram, her an bir gerginliğin patlak vermesine karşı uyarı yaparken, "Geçen hafta çalan savaş davulları, bu kez her iki taraftan da tehditkâr açıklamalarla çalındı. Ancak daha az ölçüde dünyada gerçekten meydana gelen olaylar nedeniyle, yaklaşan savaşın habercisi olan bilgiler veya Hizbullah tarafından pratik niyetlere ilişkin uyarılar mevcut. Tüm bunlar, şiddetli Ortadoğu gerçeği ışığında savaşın her an gerçekleşmesini sağlıyor. Ancak güvenlik teşkilatındakiler, bu kadar tehdit edici açıklamalara rağmen İsrail ile Hizbullah'ın savaş arifesinde bir durumda olmadığına inanıyor" açıklamasında bulundu.

Filistin arenası

Yahudi bayramlarının yaklaşmasıyla birlikte İsrail güvenlik kurumu da Kudüs ve Batı Şeria'da gerginliğin artma ihtimaline karşı istihbarat ve hazırlık faaliyetlerini yoğunlaştırıyor. Bu dönem, güvenlik açısından en hassas dönem sayılıyor. 

Güvenlik biriminin tahminlerine yer verilen raporda, Hamas'ın önümüzdeki dönemde Batı Şeria ve İsrail'deki güvenlik durumunu istikrarsızlaştırmaya yönelik çabalarını artıracağı yönündeki beklentilere dikkat çekildi.

Raporda ayrıca, "Arenaları birbirine bağlamak, Surların Muhafızları kampanyasından bu yana Hamas'ın ideolojisinin temel amaçlarından biri. Aynı zamanda çıkarlarla ve İran'ın Filistin örgütlerine artan desteğiyle de bağlantılı. Son haftalarda uzun bir göreceli sakinlik döneminin ardından Gazze Şeridi de Hamas'ın çitlerde şiddetli huzursuzluklara izin vermesi ve yönlendirmesiyle uyanıyor gibi görünüyor" ifadelerine yer verildi.

İsrail güvenlik raporu, Hamas liderliğinden gelen tehditlerin düzeyinin arttığını ve genelde olduğu gibi Gazze'den roket atışlarının yeniden başlaması ihtimalinin göz ardı edilmediğini belirtti.

Rapora göre Filistin arenasında Batı Şeria'dan başlayıp Gazze Şeridi duvarında şiddetli düzen bozukluklarının yeniden başlamasıyla sona eren sürekli tırmanışın iç içe geçmesi, Batı Şeria'da kötüleşen güvenlik durumunun eninde sonunda Gazze Şeridi'nde büyük bir operasyona yol açacağının, geçmiş deneyimler aracılığıyla geleceğe bir hatırlatıcısıdır.

İç kriz

İsrail ordusu ve güvenlik birimi, toplumdaki derin krizin ordunun yetenekleri ve birliği üzerindeki yansımalarına ilişkin kaygılarını gizlemedi.

Güvenlik kuruluşundan alınan verilere göre tüm yedek pilotların yüzde 20'sinden fazlası ve savaş pilotlarının yüzde 25'i, en az iki aydır eğitim veya ordu emirlerine uymuyor.

Bu ayki durumun sadece Hava Kuvvetleri'nde değil Deniz Kuvvetleri'nde de bu eylülde başlayacak ve gelecek ekim ayına kadar devam edecek tatbikatlarla aynı zamana denk gelen tehlikeli bir düşüşü yansıtması endişe verici.

Daha fazla asker ve subayın isyanını önlemek ve bunların büyük bir kısmını orduya geri döndürmek için aralıksız çaba gerektiren büyük manevralar yapılacak.

Ancak Lev Ram'a göre, Genelkurmay'da bu konuda iyimserlik görmek şu anda zor. İsrail ordusunda da her yılın eylül ayı, 'denge ayı' olarak tanımlanıyor. 

İsrail ordusunun liderleri, yargı reformu ve zorunlu askerlik yasaları konusunda taraflar arasında fikir birliği ve pazarlık yoluyla çözüm bulmaya çalışacak.

Bununsa orduya çok ihtiyaç duyduğu yeniden inşa ve hazırlık sürecinde yardımcı olacağı umuluyor. 

Washington ve İsrail baskısı

Yukarıdakileri uyarıların yanı sıra güvenlik yetkilileri, İsrail hükümetinin Washington'a yönelik devam eden politikasının tehlikelerine ve aralarındaki ilişkilerdeki krize ilişkin uyarılarda bulunmaya devam ediyor.

Bu uyarılar, Güvenlik Bakanlığı, İsrail ordusu ve istihbaratının Washington'daki mevkidaşlarıyla kurduğu güvenlik ilişkilerine de yansıyor. Bu da Tel Aviv'in sahip olduğu stratejik konumun önemli bir unsuru.

İsrail güvenlik yetkilileri, bu durumun devam edeceği endişesi karşısında ABD Başkanı Joe Biden'a, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu kabul etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Eski Şin Bet Şefi Yuval Diskin, Biden'a yargı reformu planıyla ilgili mevzuatı durdurmadığı sürece Netanyahu'yu kabul etmemesi çağrısında bulunan bir mesaj gönderdi.

Diskin, "Netanyahu, Amerika'nın Ortadoğu'daki stratejik çıkarlarının yanı sıra Washington ile Tel Aviv arasındaki stratejik ilişkiye ciddi şekilde zarar veriyor. Rejimin darbesinin temel amacı kendisine karşı açılan davaların önlenmesini teşvik etmektir. İkincil amaç ise yargı ve güvenlik sistemlerini önemli ölçüde zayıflatarak İsrail Devleti'ni içi boş bir demokrasiye dönüştürmektir" ifadelerini kullandı. 

Diskin, Beyaz Saray'a tüm yasaları durdurana ve rejim darbesine son verene kadar Netanyahu'nun kabul edilmemesini tavsiye etti.

Diskin ayrıca, bu hemen gerçekleşmezse yargı reformunun sonuçlarının, geri dönülemez bir gerçekliğe dönüşmesinden korktuğunu söyleyerek, "Bu da İsrail Devleti'ne ve Ortadoğu'daki Amerikan çıkarlarına stratejik zarar verilmesine yol açar" şeklinde konuştu. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



BM Sudan Özel Temsilcisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Silahlanma askeri yanılsamaları besliyor

Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)
Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)
TT

BM Sudan Özel Temsilcisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Silahlanma askeri yanılsamaları besliyor

Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)
Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)

“Barış dayatılmaz, yapılır. Sudanlılar başaramazsa, dışarıdan gelmeyecektir.” Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra, BM misyonunu üstlenmesinden bu yana gerçekleştirdiği ilk kapsamlı röportajı bu cümleyle sonlandırmayı tercih etti. Ancak aynı cümle, krizin hüküm sürdüğü bölgedeki en karmaşık savaşlardan birine yaklaşımda Lamamra'nın felsefesini anlamak için de bir giriş noktası olabilir.

Uzun yıllar Cezayir'de dışişleri bakanlığı yapmış ve Afrika'da zorlu arabuluculuklarda bulunmuş bir diplomat olan Lamamra, yanlış bahisleri sürdürmenin bir anlamı olmadığını düşünüyor ve savaşı kemik kıran bir savaş olarak yönetme mantığını kabul etmiyor. Ona göre silah ve savaşçı akışının devam etmesi, ‘askeri yanılsamaları körüklediği ve trajediyi uzattığı’ için çözümün önündeki en büyük engel.

Lamamra, Londra'daki Sudan Konferansı’na katılımının ardından Port Sudan, Addis Ababa ve Kahire'ye yaptığı mekik seyahatleri arasında Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Sudanlı taraflardan başlayıp yurtdışında son bulan siyasi mesajlar gönderdi. Bu mesajlar arasında yabancı askeri desteğin sonuçlarına ilişkin uyarılar da yer alıyordu. Bunun sadece yanılsama getirdiğini belirten Lamamra, barışın temenni ile değil, yerel iradenin mevcudiyeti ve uluslararası çabaların bütünleşmesi ile geleceğine inanıyor.

Lamamra acı bir şekilde şu ifadeleri kullandı: “Savaşın patlak vermesinin ikinci yıldönümü geçti. Bu yıldönümünün, Sudan'daki sivillerin acı çektiği savaş sona ermeden gelmeyeceğini ummuştuk. Savaşın üçüncü bir yıldönümünü asla kabul edemeyiz.”

Hayaller kurşunlara dönüştüğünde

BM Sudan Özel Temsilcisi Lamamra, Port Sudan'a yaptığı son ziyarette Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. Lamamra toplantıdan ‘cesaret verici’ bir izlenimle ayrıldı, ancak daha gidilecek uzun bir yol olduğunu da gizlemedi. Diğer yandan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) liderliği ile iletişim ise devam ediyor ve yakında bir toplantı düzenlenmesi bekleniyor.

sadfrgthyj
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, BM Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra'yı Port Sudan'da kabul etti. (Sudan Egemenlik Konseyi Medya Ofisi)

Lamamra, savaşın devam etmesiyle ilgili en tehlikeli olgulardan birinin ‘zafer mantığı’ olarak tanımladığı şey olduğuna inanıyor; yani ulusal dokuya maliyetini hesaplamadan tam bir çözüm arzusu. Lamamra, bazı yerel güçlerin zaman faktörü üzerine bahis oynamaya devam ettiğini ve tam bir zafer elde edilene kadar barış ertelenebilirmiş gibi davrandığını, oysa işin aslının ‘bu savaşın askeri bir çözümü olmadığı’ olduğunu belirtti.

Lamamra, “Sudan'ın siyasi bir çözüme ihtiyacı var. Bugün gördüğümüz şey, çoktan ölmüş bir fikrin, yani çözümün güç kullanarak mümkün olabileceği fikrinin hayali bir devamından başka bir şey değil” dedi. Sudan'ı kurtarmak için çıkar mantığının intikam mantığına üstün gelmesi gerektiğine inanan Lamamra sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda en büyük zorluk, Sudan siyasi manzarasında derinleşen ayrışmaların giderek artması tehlikesidir. Bu tehlikeli yola girilmesinin durdurulması ve Sudan ekseninin birliğe doğru yönlendirilmesi gerekiyor. Ayrışma yolunda değil, birlik yolunda ilerlemeliyiz.”

Kalabalık arabuluculuk... Kayıp bir hedef

BM'deki görevine başladığından beri Lamamra, genişlemeden ziyade koordinasyona odaklanmaya hevesli. Öyle ki Lamamra, Sudan dosyasındaki ‘arabuluculukların aşırı kalabalığından’ sanki başlı başına bir krizmiş gibi bahsediyor.

Bu nedenle, öncelikleri yeniden düzenleyen ve savaşı sona erdirme yolunda amaç birliği sağlayan diplomatik bir denge oluşturmak amacıyla Afrika Birliği (AfB), Arap Birliği ve Sudan'daki barış girişimlerine arabuluculuk yapan ülkeler de dahil olmak üzere bölgesel örgütlerden aktörlerin yer aldığı bir danışma grubu kurdu.

Kahire, Cibuti ve Moritanya'da bir araya gelen grup, Avrupa Birliği'nin (AB) daveti üzerine Brüksel'de dördüncü bir toplantıya hazırlanıyor. Grup ayrıca, Mısır ve Suudi Arabistan'daki yetkililerin yanı sıra BM Güvenlik Konseyi üyeleri, Sudan'ın komşu ülkeleri ve diğer birçok ilgili ülkeyle de sürekli iletişim halinde.

Lamamra, yolların çokluğunun bazı Sudanlı tarafların çelişkili uluslararası pozisyonlar üzerine bahis oynamasına ve hatta konjonktürel kazanımlar elde etme umuduyla bazı girişimleri engellemesine izin verdiğini söylüyor.

Bu noktada BM Güvenlik Konseyi'nin 2724 sayılı kararını hatırlatan Lamamra, kendisine BM çatısı altındaki çabaları koordine etme görevi veren bu kararın sahaya yansıtılmasının, uluslararası sesi gerçekçi bir barış vizyonu arkasında birleştirmekle başlayacağına inanıyor.

Unutulmaması gereken bir savaş

Sudan'daki savaşın unutulup unutulmadığı sorulduğunda Lamamra, medyadaki ilginin zaman zaman azaldığını, ancak trajedinin tüm ayrıntılarıyla devam ettiğini söyledi. Lamamra, “Her gün özellikle Kuzey Darfur'daki kurbanları ve Zemzem Kampı’ndaki trajik ve kötüleşen durumu takip ediyoruz, bu da kalbimizi kırıyor” dedi.

Lamamra, ülke içinde yerinden edilmiş milyonlarca kişiden ve ülke dışındaki mültecilerden, sağlık ve eğitim hizmetlerinin çöküşünden, artık sıcağa ya da soğuğa karşı koruma sağlamayan kamplardan ve yardım ulaştırmak için canlarını ortaya koyan insani yardım çalışanlarından bahsetti.

Lamamra, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Sudan'daki vahim duruma gösterdiği ‘özel’ ilgiye atıfta bulundu.

asdfrgt
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra ve ekibiyle gerçekleştirdiği toplantıda (BM)

Lamamra, “Sudan’daki durum, ülke içinde yerinden edilme ve mülteci sayısı bakımından mevcut dönemin en büyük insani krizidir. Silahların, bölünmenin ve uluslararası sessizliğin baskısı altındaki bir ülkeden bahsediyoruz” şeklinde konuştu.

Bu nedenle Lamamra, önceliğin savaşı durdurmak olduğunu ifade etti. Bu çerçevede, Cidde Bildirgesi’ni halen canlandırılabilecek bir adım olarak gören Lamamra, “Cidde şehrinin adı, özellikle sivillerin korunması konusunda önemli bir fikir birliği oluşturabilecek insani bir belgeyle ilişkilendirildi” diyerek Suudi Arabistan'ın rolünü övdü.

BM Sudan Özel Temsilcisi Lamamra, Bağdat'ta yapılacak Arap zirvesini ise savaşı durdurma çabalarında ortak Arap ağırlığını kullanmak için uygun bir an olarak görüyor. “Sudan çok önemli bir ülke ve Arap kimliğinin kalbindeki yeri etkisiz hale getirilemez” diyen Lamamra, Sudan'daki çözümün kolektif bir Arap iradesiyle korunması gerektiğini vurguladı.

Silah akışını kim sağlıyor?

Lamamra'nın konuşmasında en çok tekrarlanan mesaj dış müdahaleye yönelikti; silah akışının hiçbir mantıkla haklı gösterilemeyeceğinde ısrar ediyordu. “Savaşı silahlarla beslemek çözüme yardımcı olmak değil, yanılsama ve bölünme yaratılmasına doğrudan katkı sağlamaktır” diyen Lamamra, ‘çabaların gerekli olana odaklanması gerektiğini’ ve bunun da ‘Sudan'ın birliğini koruyacak bir barış’ olduğunu belirtti.

Lamamra, bazı bölgesel ve uluslararası aktörlerin, savaşın kontrol edilecek hiçbir şey bırakmadığını unutarak, gelecekteki nüfuzları için Sudanlı bir tarafa destek veriyormuş gibi davrandıklarına inanıyor. Lamamra, “Sudan'ın parçalanması kimsenin çıkarına değil. Nüfuz sahibi herkes çatışmayı körüklemek yerine çözümün bir parçası olmalı” ifadelerini kullandı.

BM'nin silah akışının derhal durdurulması, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarının sıkı bir şekilde uygulanması ve yurtdışından gelen askeri finansman kaynaklarının kurutulması çağrılarına son vermediğini vurgulayan Lamamra, “Aktörlerin ve dış müdahalelerin çoğalmasına rağmen, çatışmaları durdurarak yeni bir umut sayfası açmak Sudanlıların sorumluluğudur” dedi.

İki tarafın pozisyonlarına ilişkin değerlendirmesinde ihtiyatlı olduğunu gizlemeyen Lamamra şu ifadeyi kullandı: “Resmi toplantılar değil, çözüme yönelik gerçek kararlılığı yansıtan pratik bir süreç istiyoruz.”

fvgtrhyju
Londra’da Nisan 2025'te düzenlenen Sudan Konferansı sırasında BM Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)

Lamamra, çözümün parçalı değil kapsamlı olması ve arzulanan çözümün sadece savaşın tezahürleriyle değil kökleriyle de ilgilenmesi gerektiğini vurguladı. Yeni bir ulusal mutabakat çerçevesinde geliştirmeye açık olmakla birlikte, savaş öncesi referans şartlarına geri dönülmesi fikrini ortaya koydu.

Sudanlılara mesaj

Şarku’l Avsat aracılığıyla Sudan halkına doğrudan bir mesaj göndermek isteyen Lamamra şunları söyledi: “Sudan halkını selamlıyor ve kayıplarını saygıyla anıyorum. Birkaç gün önce Port Sudan'daydım, üst düzey yetkililer ve vatandaşlarla bir araya geldim. Bu halkın misafirperverliği ve çektikleri çilenin üstesinden gelme konusundaki güçlü iradesi beni çok etkiledi.”

Mesajında BM'nin daha fazlasını yapma taahhüdünü de dile getiren Lamamra sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu büyük halkın potansiyeline yakışır bir gelecek için umutla beklediğini gözlemledim. Biz BM olarak, ciddiyetine rağmen zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için elimizden geleni yapmaya kararlıyız.”

Ciddi bir insani kriz ve vicdanları yaralayan rakamlar

Sudan’daki insani krizi vahim olarak nitelendiren Lamamra, “En az 13 milyon yerinden edilmiş insan ve komşu ülkelerde yaşayan milyonlarca mülteci var. Güvenlik, finansman eksikliği ve hatta bölgeler arası koordinasyon da dahil olmak üzere büyük zorluklar var” dedi. BM'nin devam eden çabalarına rağmen uluslararası müdahalenin vasatın altında kaldığını ifade eden Lamamra, durumu iyileştirmek ve bağışçılardan daha geniş çaplı yardım toplamak için ortaya konan bir dizi girişime işaret etti.

Lamamra, “Trajedi çok büyük… Bu trajedinin kurbanları çocuklar, kadınlar ve yaşamın asgari gerekliliklerinden yoksun vatandaşlar… Sudan bir Arap ve Afrika ülkesi, orada yaşananlar hepimizi etkilemeli” şeklinde konuştu.

Yetkililer ve insani yardım kuruluşları arasındaki iş birliği sayesinde insani durum bazı bölgelerde nispeten iyileşiyor olsa da, Lamamra bu olumlu gelişmelerin ihtiyaç duyulanın gerisinde kaldığını ifade etti. “Tek ve gerekli çözüm savaşı durdurmaktır. Zira sivilleri korumanın ve sahadaki durumu iyileştirmenin en iyi yolu budur” diyen Lamamra, Sudan halkının ‘alternatifi olmayan bir vatanda güven içinde yaşamayı hak ettiğini’ vurguladı.

Savaş sonrası

“Zaman kimsenin lehine işlemiyor. Her gecikme daha fazla parçalanma ve daha fazla kan anlamına geliyor” uyarısında bulunan Lamamra, sadece bir anlaşmayı değil, aynı zamanda krizi yönetmek için farklı bir mantığı da müzakere ediyor gibi görünüyordu. Lamamra sözlerini, “Barış dayatılmaz, yapılır. Sudanlılar başaramazsa, dışarıdan gelmeyecektir” diyerek bitirdi.

BM Sudan Özel Temsilcisi Lamamra son bir çağrı gibi görünen sözlerinde şöyle dedi: “Barış acil bir durum değil, uzun soluklu bir projedir... Eğer şimdi başlamazsak, birkaç ay içinde üzerine inşa edecek hiçbir şeyimiz kalmayabilir.”