"OHAL hükümeti" mi "savaş hükümeti" mi "geçici hükümet" mi?.. Sudan'ı hangi hükümet bekliyor?

Gözlemciler çatışmaların uzamasından ya da Libya senaryosuna doğru gidişten endişe ediyor

Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)
Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)
TT

"OHAL hükümeti" mi "savaş hükümeti" mi "geçici hükümet" mi?.. Sudan'ı hangi hükümet bekliyor?

Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)
Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi

Sudan'da mevcut hükümete alternatif olarak geçici bir hükümet kurma eğiliminin ortaya çıkmasından bu yana ülke sahnesindeki birçok siyasi aktörün itirazları ve uyarıları devam ediyor.

Mevcut koşullar altında böyle bir hükümet kurmanın savaşın uzamasına yol açabileceğinden endişe ediliyor.

Sudanlı resmi kaynaklara göre, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, önümüzdeki günlerde ilan edilmesi beklenen geçici hükümetin özelliklerinin belirlenmesi için siyasi ve askeri liderlerle istişarelerde bulunmak üzere Port Sudan'daki yeni karargahından yola çıkacak.

Sudanlıları mevcut savaşın zirvesinde hangi hükümet bekliyor?

Olağanüstü hal hükümeti mi, geçici hükümet mi yoksa savaş hükümeti mi?

Sudan'ı hangi görevler bekliyor ve siyasi güçlerin bu konudaki çekinceleri neler?

Savaş hükümeti mi, geçici hükümet mi?

Sudan üniversitelerinde hükümet yönetimi alanında ders veren uzman akademisyen Abdullah ez-Zübeyr, Sudan'da mevcut duruma göre, geçici hükümet de dahil olmak üzere üç tür hükümetin seçenekler arasında olduğunu söyledi. 

Zübeyr, "Geçici hükümetin yetkileri sınırlıdır. Misyonu ülkenin koşullarını ve şartlarını idareyle sınırlıdır. Geçici hükümetin bakanı, bakanlığın bürokratik işleri ve teknik planlarıyla ilgili rutin görevleri yerine getirir. Bu bakımdan hayati veya radikal olmayan rutin kararlar alma hakkına sahiptir. Savaş hükümetine gelince, bu hükümet genellikle sınırlı sayıda bakandan oluşan bir hükümettir. Savaş koşulları ve durumlarında ortaya çıkar. Güvenlik sorumlulukları artar, bakanların çoğu ordudan, özellikle de eyaletlerdeki askeri valiler de dahil olmak üzere içişleri ve savunma bakanlığından gelir" dedi.

Ülkede yakında kurulacağına dair güçlü söylentiler olan olağanüstü hal hükümeti hakkında ise Zübeyr, şunları söyledi:

Normal koşullar altındaki doğal bir hükümet ile bir savaş hükümeti arasında orta yol olarak tanımlanabilir. Bu hükümette bakanların sayısı da sınırlıdır, ancak geçici hükümetten daha geniş ve daha büyük yetkilere sahiptir. Olağanüstü hal hükümeti genellikle kalkınma konularına ve kamu hizmetlerine odaklanır.  Olağanüstü hal ve savaş hükümetleri askeri ve güvenlik işlerine odaklanır.

Olağnaüstü hal hükümeti

Eyaletlerde ve bölgelerde askeri yöneticilerin olmasını, ülkenin büyük bir kısmının yaşadığı güvenlik koşulları ve kırılganlıkların bir sonucu olarak gören Abdullah ez-Zübeyr, ülkenin bu aşamada gerçekten bir olağanüstü hal hükümetine ihtiyaç duyabileceğine inanıyor.

Ayrıca Zübeyr'e göre merkezi hükümet düzeyinde dahi sınırlı sayıdaki bir olağanüstü hal hükümetine ciddi şekilde ihtiyaç duyuluyor.

Hükümet yönetimi alanında uzman akademisyene göre olağanüstü hal hükümeti mümkün olduğu kadar savaş hükümetine yakın bir yaklaşımla faaliyet gösteriyor ve yetkilerinin çoğunu kalkınma ve yeniden yapılanma konularına yoğunlaştırıyor. 

Zübeyr, "İç isyanların yaşandığı ülkelerin çoğu, esas olarak sivil yaşamı canlandırmaya çalışan olağanüstü hükümetler kurma eğiliminde. Bu hükümetler ayrıca savaş meselelerinin askeri yönünü de ihmal etmiyorlar. Savaştan doğrudan etkilenmeyen 15 civarında Sudan vilayeti var ancak bunlar Hartum'dan kaçanlara barınma ve hizmet sağlama konusunda büyük bir yük taşıyorlar ve büyük baskı altındalar. Rollerini yerine getirebilmeleri için yönetimleri büyük reformlarla olmasa da güçlendirilmeli ve sağlamlaştırılmalı" diye konuştu.

Sudanlı ekonomi işleri uzmanı Muhammed el-Nayer, bu aşamada ülkenin doğrudan bağımsız yetkilere sahip bir geçiş hükümetine gitmesinin daha uygun olduğuna inanıyor.

Nayer, "Böyle bir hükümet parti, bölge veya kabile bağlantıları ne olursa olsun nitelik, yeterlilik ve ulusal çıkarları korumayı benimser. Böyle bir hükümet, insanların geçimiyle ilgili belirli görevlere göre ülkeyi yönetmek ve geçiş döneminin sonunda özgür ve adil genel seçimlerin koşullarını hazırlamakla görevlidir" ifadelerini kullandı.

Partileri reddetmenin sırrı

Nayer, geçiş dönemi ile seçimler arasında bir ara aşama olması nedeniyle, prensipte aynı fikirde olmasalar da partilerin bağımsız yetkilere sahip hükümet modelini reddetmelerine şaşırdığını ifade ediyor.

Darbenin hemen ardından 2019'da bağımsız, yetkin bir hükümet kurulmuş olsaydı ülkenin şu anki noktaya gelmeyeceğini kaydeden Nayer, şöyle devam etti:

Şu anda eğilim bir geçici hükümet veya olağanüstü hal hükümeti kurma yönünde. Bu savaşın süresinin gerçekten uzun olacağı varsayımı altında kabul edilebilir görünebilir, çünkü olağanüstü hal hükümetinin gereksinimleri bu durumda savaşla ilgili konuların ele alınması açısından çok önemli. Ancak ordudan gelen bilgiler savaşın sona ermek üzere olduğunu ve daha fazla sürmeyeceğini ortaya koyuyor. Bu yalnızca bir veya iki ay sürecek bir olağanüstü hal hükümetine gerek olmadığı anlamına geliyor.

"Bir sonraki aşama geçiş hükümeti olmalı" diyen Nayer, "Bu hükümetin kurulmasından önce Egemenlik Konseyi ve mevcut hükümetin feshedilmesi de dahil olmak üzere anayasal düzenlemelerle önemli kararlar alınmalı. Bağımsız yetkilere sahip bir hükümet atanmalı. Bu hükümetin en önemli görevleri; üretim sürecini canlandırmak amacıyla kaynakları harekete geçirmek ve kontrol etmek, insanların ekonomik ve yaşam koşullarını iyileştirmek için ithalatı azaltmak ve temiz ve adil seçimler düzenlemek olmalı" dedi.

Sudanlı ekonomi işleri uzmanı Muhammed el-Nayer, bugünlerde ulusal para biriminin döviz kurundaki gözle görülür düşüşünü ülkenin içinde bulunduğu savaş koşullarına bağladı.

Nayer, "Savaş bittiğinde bu düşüşün azalması bekleniyor. Hükümet ekonomik tedbirler ve istikrara yönelik tedbirler almalı" şeklinde konuştu.

Bölünmenin güçlendirilmesi

Ayrıca, Sudan Devrimci Cephesi'nin resmi sözcüsü Usame Said, mevcut hükümet gibi bir hükümetin kurulması yönünde ilerlemenin siyasi bölünmeleri güçlendireceği ve hükümet ile ordu liderliğiyle arasındaki uçurumu derinleştireceği konusunda uyarıyor.

Said, "Bu aynı zamanda savaşı durdurma çabalarını da sekteye uğratacaktır. Totaliter rejimler altında iktidara bağlı gruplarla ittifak kuran eski rejime bağlı gruplar var. Bunlar görkemli Aralık Devrimi'nin gündemini tamamlamaya çalışan tam bir sivil otoriteden doğacak herhangi bir siyasi çözüme giden yolu kapatmak amacıyla, ordu komutanını olağanüstü hal veya geçici hükümet kurmaya ikna etmeye çalışıyor" diye konuştu.

Devrimci Cephe sözcüsü, siyasi çözüm beklentisiyle kurulacak herhangi bir hükümetin doğrudan Libya senaryosuna kapı aralayacağı uyarısını yineledi.

Said, "Port Sudan'da bir hükümet ve Hızlı Destek Kuvvetleri'nin kontrolünde başka bir hükümet olacak ve bu ulusal birliğin çıkarına olmayacak. Şu anda doğru olan, savaşın durdurulmasına öncelik verilmesi, yardımların ulaştırılması, savaş kalıntılarının ortadan kaldırılması için insani koridorların açılması ve Sudan'daki savaşların kökenlerini ve nedenlerini ele alan adil temeller üzerinde devleti yeniden inşa edecek yeni bir ulusal proje üretmek amacıyla kapsamlı bir Sudan diyalogu başlatılmasıdır" dedi.

Said, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ulusal diyalog, ulusal yeterliliklerden oluşan sivil otorite tarafından üstlenilen bir kalkınma ve büyüme projesi üretecektir. Bu otoritenin başlıca görevleri arasında güvenlik ve istikrarı sağlamak, savaşta yıkılanları yeniden inşa etmek ve Sudan'da özgür ve adil seçimlerin yapılmasına hazırlık yapmak yer alıyor.

Destekçiler ve rakipler

Cibril İbrahim'in liderliğini yaptığı Sudan Adalet ve Eşitlik Hareketi, siyasi ve sivil güçlerin geçiş dönemini tamamlamak için anayasal düzenlemeler üzerinde anlaşmaya varana kadar, devletin iş çarkını yürütecek bir geçici hükümet kurmanın gerekliliğine vurgu yaptı.

Hareket konuya ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Askeri, insani ve siyasi konuları ele alan bir müzakere sürecinin başlatılması için gerekli ortamı yaratmak amacıyla savaşı sona erdirmenin bir yolu olarak derhal ateşkes çağrısında bulunuyoruz. Hızlı Destek Kuvvetleri'nin vatandaşların evlerini boşaltmasıyla başlayan savaşın sona ermesi için bir yol haritası belirlenmeli. İhlaller ve insan hakları konuları hariç, savaşta tarafsızız. Sivillerin öldürülmesi ya da onurlarının zedelenmesi, para hırsızlıkları ve konut ve kamu tesislerinin işgallerini kınıyoruz.

Sudan'daki ana muhalefet koalisyonu Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) Sözcüsü Yasir Arman, geçici hükümet kurma eğilimini eleştirerek şunları söyledi:

Bir grup kalıntı, timsah, kurt, deve ve şişman kedi, savaşı uzatmak ve kamu parasını yağmalamaya devam etmek için Port Sudan'daki Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı'nın geçici bir hükümet kurmasını bekliyor. Geçici bir hükümet eski rejimin kalıntılarından oluşan bir hükümet olacak. Bu da savaşın uzamasına ve kamu parasının yağmalanmasının devam etmesine yol açacak. Bu durum Sudan halkının çıkarlarına hizmet etmemektedir.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar, Sudan'daki durumun devlet işlerini yürütecek bir hükümetin kurulmasını gerektirdiğini söyledi.

Agar, "Öncelikli olarak önümüzdeki dönemde Sudan'daki savaşın durdurulmasına yönelik yol haritası desteklenmeli. Ülkeyi bu duruma getiren şey Sudan devlet yapısının başarısızlığı" diye konuştu.

Başbakan Abdullah Hamduk'un 25 Ekim 2021 darbesiyle devrilmesinden bu yana hükümet anayasal düzlemde başkansız kaldı.

Ülkede ayrıca Cuba Barış Anlaşması'nı imzalayan silahlı hareketlerin temsilcisi 7 bakan bulunuyor. Vekiller ise diğer bakanlıkların görevlerini yönetmekle görevlendirdi.

Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında Nisan ortasında savaşın başlamasıyla birlikte, devletin hakimiyeti çöktü ve Sudan yaşamının çeşitli yüzlerinde, özellikle de Hartum'da ve savaşla bağlantılı eyaletlerde resmi varlığın bazı yönleri ortadan kalktı.

Hükümetin performansı, başkent Hartum'dan ayrılarak Kızıldeniz Eyaleti'nin merkezi Sudan Limanı'na taşınmasının ardından önemli bir düşüşe tanık oldu.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.