"OHAL hükümeti" mi "savaş hükümeti" mi "geçici hükümet" mi?.. Sudan'ı hangi hükümet bekliyor?

Gözlemciler çatışmaların uzamasından ya da Libya senaryosuna doğru gidişten endişe ediyor

Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)
Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)
TT

"OHAL hükümeti" mi "savaş hükümeti" mi "geçici hükümet" mi?.. Sudan'ı hangi hükümet bekliyor?

Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)
Hartum hâlâ karşılıklı bombalamaların etkisi altında (AFP)

Cemal Abdulkadir el-Bedevi

Sudan'da mevcut hükümete alternatif olarak geçici bir hükümet kurma eğiliminin ortaya çıkmasından bu yana ülke sahnesindeki birçok siyasi aktörün itirazları ve uyarıları devam ediyor.

Mevcut koşullar altında böyle bir hükümet kurmanın savaşın uzamasına yol açabileceğinden endişe ediliyor.

Sudanlı resmi kaynaklara göre, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, önümüzdeki günlerde ilan edilmesi beklenen geçici hükümetin özelliklerinin belirlenmesi için siyasi ve askeri liderlerle istişarelerde bulunmak üzere Port Sudan'daki yeni karargahından yola çıkacak.

Sudanlıları mevcut savaşın zirvesinde hangi hükümet bekliyor?

Olağanüstü hal hükümeti mi, geçici hükümet mi yoksa savaş hükümeti mi?

Sudan'ı hangi görevler bekliyor ve siyasi güçlerin bu konudaki çekinceleri neler?

Savaş hükümeti mi, geçici hükümet mi?

Sudan üniversitelerinde hükümet yönetimi alanında ders veren uzman akademisyen Abdullah ez-Zübeyr, Sudan'da mevcut duruma göre, geçici hükümet de dahil olmak üzere üç tür hükümetin seçenekler arasında olduğunu söyledi. 

Zübeyr, "Geçici hükümetin yetkileri sınırlıdır. Misyonu ülkenin koşullarını ve şartlarını idareyle sınırlıdır. Geçici hükümetin bakanı, bakanlığın bürokratik işleri ve teknik planlarıyla ilgili rutin görevleri yerine getirir. Bu bakımdan hayati veya radikal olmayan rutin kararlar alma hakkına sahiptir. Savaş hükümetine gelince, bu hükümet genellikle sınırlı sayıda bakandan oluşan bir hükümettir. Savaş koşulları ve durumlarında ortaya çıkar. Güvenlik sorumlulukları artar, bakanların çoğu ordudan, özellikle de eyaletlerdeki askeri valiler de dahil olmak üzere içişleri ve savunma bakanlığından gelir" dedi.

Ülkede yakında kurulacağına dair güçlü söylentiler olan olağanüstü hal hükümeti hakkında ise Zübeyr, şunları söyledi:

Normal koşullar altındaki doğal bir hükümet ile bir savaş hükümeti arasında orta yol olarak tanımlanabilir. Bu hükümette bakanların sayısı da sınırlıdır, ancak geçici hükümetten daha geniş ve daha büyük yetkilere sahiptir. Olağanüstü hal hükümeti genellikle kalkınma konularına ve kamu hizmetlerine odaklanır.  Olağanüstü hal ve savaş hükümetleri askeri ve güvenlik işlerine odaklanır.

Olağnaüstü hal hükümeti

Eyaletlerde ve bölgelerde askeri yöneticilerin olmasını, ülkenin büyük bir kısmının yaşadığı güvenlik koşulları ve kırılganlıkların bir sonucu olarak gören Abdullah ez-Zübeyr, ülkenin bu aşamada gerçekten bir olağanüstü hal hükümetine ihtiyaç duyabileceğine inanıyor.

Ayrıca Zübeyr'e göre merkezi hükümet düzeyinde dahi sınırlı sayıdaki bir olağanüstü hal hükümetine ciddi şekilde ihtiyaç duyuluyor.

Hükümet yönetimi alanında uzman akademisyene göre olağanüstü hal hükümeti mümkün olduğu kadar savaş hükümetine yakın bir yaklaşımla faaliyet gösteriyor ve yetkilerinin çoğunu kalkınma ve yeniden yapılanma konularına yoğunlaştırıyor. 

Zübeyr, "İç isyanların yaşandığı ülkelerin çoğu, esas olarak sivil yaşamı canlandırmaya çalışan olağanüstü hükümetler kurma eğiliminde. Bu hükümetler ayrıca savaş meselelerinin askeri yönünü de ihmal etmiyorlar. Savaştan doğrudan etkilenmeyen 15 civarında Sudan vilayeti var ancak bunlar Hartum'dan kaçanlara barınma ve hizmet sağlama konusunda büyük bir yük taşıyorlar ve büyük baskı altındalar. Rollerini yerine getirebilmeleri için yönetimleri büyük reformlarla olmasa da güçlendirilmeli ve sağlamlaştırılmalı" diye konuştu.

Sudanlı ekonomi işleri uzmanı Muhammed el-Nayer, bu aşamada ülkenin doğrudan bağımsız yetkilere sahip bir geçiş hükümetine gitmesinin daha uygun olduğuna inanıyor.

Nayer, "Böyle bir hükümet parti, bölge veya kabile bağlantıları ne olursa olsun nitelik, yeterlilik ve ulusal çıkarları korumayı benimser. Böyle bir hükümet, insanların geçimiyle ilgili belirli görevlere göre ülkeyi yönetmek ve geçiş döneminin sonunda özgür ve adil genel seçimlerin koşullarını hazırlamakla görevlidir" ifadelerini kullandı.

Partileri reddetmenin sırrı

Nayer, geçiş dönemi ile seçimler arasında bir ara aşama olması nedeniyle, prensipte aynı fikirde olmasalar da partilerin bağımsız yetkilere sahip hükümet modelini reddetmelerine şaşırdığını ifade ediyor.

Darbenin hemen ardından 2019'da bağımsız, yetkin bir hükümet kurulmuş olsaydı ülkenin şu anki noktaya gelmeyeceğini kaydeden Nayer, şöyle devam etti:

Şu anda eğilim bir geçici hükümet veya olağanüstü hal hükümeti kurma yönünde. Bu savaşın süresinin gerçekten uzun olacağı varsayımı altında kabul edilebilir görünebilir, çünkü olağanüstü hal hükümetinin gereksinimleri bu durumda savaşla ilgili konuların ele alınması açısından çok önemli. Ancak ordudan gelen bilgiler savaşın sona ermek üzere olduğunu ve daha fazla sürmeyeceğini ortaya koyuyor. Bu yalnızca bir veya iki ay sürecek bir olağanüstü hal hükümetine gerek olmadığı anlamına geliyor.

"Bir sonraki aşama geçiş hükümeti olmalı" diyen Nayer, "Bu hükümetin kurulmasından önce Egemenlik Konseyi ve mevcut hükümetin feshedilmesi de dahil olmak üzere anayasal düzenlemelerle önemli kararlar alınmalı. Bağımsız yetkilere sahip bir hükümet atanmalı. Bu hükümetin en önemli görevleri; üretim sürecini canlandırmak amacıyla kaynakları harekete geçirmek ve kontrol etmek, insanların ekonomik ve yaşam koşullarını iyileştirmek için ithalatı azaltmak ve temiz ve adil seçimler düzenlemek olmalı" dedi.

Sudanlı ekonomi işleri uzmanı Muhammed el-Nayer, bugünlerde ulusal para biriminin döviz kurundaki gözle görülür düşüşünü ülkenin içinde bulunduğu savaş koşullarına bağladı.

Nayer, "Savaş bittiğinde bu düşüşün azalması bekleniyor. Hükümet ekonomik tedbirler ve istikrara yönelik tedbirler almalı" şeklinde konuştu.

Bölünmenin güçlendirilmesi

Ayrıca, Sudan Devrimci Cephesi'nin resmi sözcüsü Usame Said, mevcut hükümet gibi bir hükümetin kurulması yönünde ilerlemenin siyasi bölünmeleri güçlendireceği ve hükümet ile ordu liderliğiyle arasındaki uçurumu derinleştireceği konusunda uyarıyor.

Said, "Bu aynı zamanda savaşı durdurma çabalarını da sekteye uğratacaktır. Totaliter rejimler altında iktidara bağlı gruplarla ittifak kuran eski rejime bağlı gruplar var. Bunlar görkemli Aralık Devrimi'nin gündemini tamamlamaya çalışan tam bir sivil otoriteden doğacak herhangi bir siyasi çözüme giden yolu kapatmak amacıyla, ordu komutanını olağanüstü hal veya geçici hükümet kurmaya ikna etmeye çalışıyor" diye konuştu.

Devrimci Cephe sözcüsü, siyasi çözüm beklentisiyle kurulacak herhangi bir hükümetin doğrudan Libya senaryosuna kapı aralayacağı uyarısını yineledi.

Said, "Port Sudan'da bir hükümet ve Hızlı Destek Kuvvetleri'nin kontrolünde başka bir hükümet olacak ve bu ulusal birliğin çıkarına olmayacak. Şu anda doğru olan, savaşın durdurulmasına öncelik verilmesi, yardımların ulaştırılması, savaş kalıntılarının ortadan kaldırılması için insani koridorların açılması ve Sudan'daki savaşların kökenlerini ve nedenlerini ele alan adil temeller üzerinde devleti yeniden inşa edecek yeni bir ulusal proje üretmek amacıyla kapsamlı bir Sudan diyalogu başlatılmasıdır" dedi.

Said, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ulusal diyalog, ulusal yeterliliklerden oluşan sivil otorite tarafından üstlenilen bir kalkınma ve büyüme projesi üretecektir. Bu otoritenin başlıca görevleri arasında güvenlik ve istikrarı sağlamak, savaşta yıkılanları yeniden inşa etmek ve Sudan'da özgür ve adil seçimlerin yapılmasına hazırlık yapmak yer alıyor.

Destekçiler ve rakipler

Cibril İbrahim'in liderliğini yaptığı Sudan Adalet ve Eşitlik Hareketi, siyasi ve sivil güçlerin geçiş dönemini tamamlamak için anayasal düzenlemeler üzerinde anlaşmaya varana kadar, devletin iş çarkını yürütecek bir geçici hükümet kurmanın gerekliliğine vurgu yaptı.

Hareket konuya ilişkin açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Askeri, insani ve siyasi konuları ele alan bir müzakere sürecinin başlatılması için gerekli ortamı yaratmak amacıyla savaşı sona erdirmenin bir yolu olarak derhal ateşkes çağrısında bulunuyoruz. Hızlı Destek Kuvvetleri'nin vatandaşların evlerini boşaltmasıyla başlayan savaşın sona ermesi için bir yol haritası belirlenmeli. İhlaller ve insan hakları konuları hariç, savaşta tarafsızız. Sivillerin öldürülmesi ya da onurlarının zedelenmesi, para hırsızlıkları ve konut ve kamu tesislerinin işgallerini kınıyoruz.

Sudan'daki ana muhalefet koalisyonu Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) Sözcüsü Yasir Arman, geçici hükümet kurma eğilimini eleştirerek şunları söyledi:

Bir grup kalıntı, timsah, kurt, deve ve şişman kedi, savaşı uzatmak ve kamu parasını yağmalamaya devam etmek için Port Sudan'daki Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı'nın geçici bir hükümet kurmasını bekliyor. Geçici bir hükümet eski rejimin kalıntılarından oluşan bir hükümet olacak. Bu da savaşın uzamasına ve kamu parasının yağmalanmasının devam etmesine yol açacak. Bu durum Sudan halkının çıkarlarına hizmet etmemektedir.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar, Sudan'daki durumun devlet işlerini yürütecek bir hükümetin kurulmasını gerektirdiğini söyledi.

Agar, "Öncelikli olarak önümüzdeki dönemde Sudan'daki savaşın durdurulmasına yönelik yol haritası desteklenmeli. Ülkeyi bu duruma getiren şey Sudan devlet yapısının başarısızlığı" diye konuştu.

Başbakan Abdullah Hamduk'un 25 Ekim 2021 darbesiyle devrilmesinden bu yana hükümet anayasal düzlemde başkansız kaldı.

Ülkede ayrıca Cuba Barış Anlaşması'nı imzalayan silahlı hareketlerin temsilcisi 7 bakan bulunuyor. Vekiller ise diğer bakanlıkların görevlerini yönetmekle görevlendirdi.

Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında Nisan ortasında savaşın başlamasıyla birlikte, devletin hakimiyeti çöktü ve Sudan yaşamının çeşitli yüzlerinde, özellikle de Hartum'da ve savaşla bağlantılı eyaletlerde resmi varlığın bazı yönleri ortadan kalktı.

Hükümetin performansı, başkent Hartum'dan ayrılarak Kızıldeniz Eyaleti'nin merkezi Sudan Limanı'na taşınmasının ardından önemli bir düşüşe tanık oldu.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Suriye ve İsrail: Sıcak mı yoksa geçici bir barış mı?

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Suriye ve İsrail: Sıcak mı yoksa geçici bir barış mı?

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İbrahim Hamidi

Son zamanlarda Suriye ve İsrail arasındaki barış olasılıkları hakkında çokça konuşuluyor. Bununla birlikte, iki tarafın içerik ve zaman dilimi açısından ne ölçüde ilerleyebileceğine dair beklentiler de çoğaldı. Öyle ki bir İsrailli gazeteci, Şam'ın, Lübnan Trablusu’na karşılık Suriye’nin Golan Tepeleri şeklinde bir takas önerdiğini bile öne sürdü.

Birçok arabulucunun Şam ve Tel Aviv arasında çeşitli başlıklar taşıyan mesajlar taşıdığı tartışmasız. Bunlar arasında Suriye ve İsrail arasında 1974’te varılan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması, milislere ve güvenlik tehditlerine karşı güvenlik bilgileri paylaşımı, Suriye ve Lübnan arasındaki sınırın ve Şeba Çiftlikleri'nin geleceğinin belirlenmesi, Şam'ın İbrahim Anlaşmaları’na katılımı sayılabilir.

Her bir madde ne anlama geliyor?

Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması: 1948'deki Nekbe'den sonra Şam ve Tel Aviv arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı ve tampon bölgeler oluşturuldu. Ateşkesin uygulanması şu anda BM güçleri tarafından denetleniyor. 1973’teki savaştan sonra ise dönemin ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger arabuluculuk yaptı ve Suriye ile İsrail genelkurmay başkanları tarafından 31 Mayıs 1974'te Cenevre'de imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı sonuçlandırdı. Bu, Golan cephesinin gelecekteki herhangi bir askeri eylemin tarafı olmayacağı anlamına geliyordu; bunun için 10 kilometre derinliğinde bir tampon bölge ve her iki tarafta 20 kilometre derinliğinde iki askerden arındırılmış bölge oluşturuldu. Birleşmiş Milletler Ayrılma Gözlem Gücü'nün (UNDOF) bin 250 personeli de her iki tarafın taahhütlere bağlı kalıp kalmadığını, yani anlaşmanın şartlarına göre buraya izin verilmeyen silah ve unsurların konuşlandırılıp konuşlandırılmadığını denetleyecekti.

O dönemde Tel Aviv adına Kissinger, Hafız Esed'i Golan'da “Suriyeli olmayan unsurların, yani Filistinli savaşçıların faaliyetlerinin engellenmesini” taahhüt eden yazılı bir maddeyi anlaşmaya eklemek için ikna etmeye çalıştı. Esed bunu reddetti, ancak Filistinli fraksiyonların bu bölgede herhangi bir faaliyetini yasaklayan gizli bir sözlü anlaşma ile bu maddeyi kabul etti. Bu anlaşma, onlarca yıl boyunca uygulandı ve birçok kişi Golan yakınlarında silahlı eylem düzenlemeye çalıştığı için hapse atıldı.

2011'den sonra UNDOF kuvvetleri geri çekildi ve Suriye'nin güneyindeki Golan Tepeleri yakınlarında Suriyeli muhalif gruplar, İran’a bağlı milisler ve Hizbullah'ın konuşlanmasıyla birlikte silahların yayılmasının doğurduğu bir kaos yaşandı. 2018'de Başkanlar Donald Trump ve Vladimir Putin arabuluculuk yaptılar ve “İsrail'in güvenliğinin garanti altına alınmasının” gerekliliği konusunda anlaştılar. Gerçekten de Suriye hükümet güçlerinin bölgeye geri dönmesi ve ABD'nin güneydeki silahlı Suriye muhalefetini desteklemekten vazgeçmesi karşılığında, “tüm Suriyeli olmayan unsurların” yani İran’a bağlı milislerin ve ağır silahlarının Golan Tepeleri'nden Suriye topraklarının 85 kilometre derinliğine çekilmesini içeren bir anlaşma imzalandı.

Rejimin 8 Aralık'ta devrilmesiyle birlikte İsrail, Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeye girdi, Hermon Dağı'ndaki (Şeyh Dağı) bir tepenin kontrolünü ele geçirdi, Şam yolunda çok sayıda bölgeyi işgal etti. Ayrıca Suriye'deki birçok bölgeye yüzlerce hava saldırısı düzenledi ve Suriye'nin stratejik askeri altyapısını yok etti.

İstenen, Suriye'nin Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri üzerindeki egemenliğini teyit etmesi ve şu anda el-Gacar köyünü bölen BM “Mavi Hattı”nın yerini belirlemektir. Pratikte istenen ise Hizbullah'ın silahını korumak için öne süreceği gerekçeleri ortadan kaldırmaktır

Şeba Çiftlikleri: İsrail 2000 yılının ortalarında Güney Lübnan'dan çekilmeye karar verdiğinde, Şam'da bir siyasi toplantı düzenlendi ve ardından Hizbullah'ın silahını muhafaza etmesi için bir gerekçe “yaratılmasına” karar verildi. Söz konusu gerekçe Şeba Çiftlikleri'nin Lübnan'a ait ve Hizbullah'ın da “işgal altındaki toprakları kurtarmaya çalışan bir direniş hareketi” olduğuydu.

Bu nedenle şimdi Şam'dan istenen, Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri üzerindeki egemenliğini teyit etmesi ve şu anda Gacar köyünü bölen BM “Mavi Hattı”nın yerini belirlemektir. Yani, Suriye hükümeti Beyrut'a iki bölgenin İsrail tarafından işgal edilen Suriye toprakları olduğunu yazılı olarak teyit etmelidir. Pratikte istenen ise Hizbullah'ın gerekçelerini ortadan kaldırmaktır.

Güvenlik bilgilerinin paylaşımı: Suriye sınırlarında milislerin yayılması, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılması nedeniyle, terörizm ve kaosla mücadele etmek ve bölgesel istikrarı sağlamak amacıyla Suriye ile İsrail'in de dahil olduğu bölgesel bir mekanizmanın kurulması öneriliyor.

İbrahim Anlaşmaları: Bahreyn, BAE, Fas ve Sudan ilk Trump yönetimi sırasında anlaşmalara katıldılar. ABD Başkanı şu anda Suriye'nin de bu anlaşmalara katılmasını öneriyor. Beyaz Saray bu talebi birden fazla kez duyurdu ve bunu toplu olarak duyurmak için Suriye ve İsrail liderleriyle bir zirve düzenlemeyi de önerdi.

Eğer Tel Aviv ABD güçlerinin UNDOF içinde konuşlandırılmasını isterse, büyük ihtimalle Şam da Arap ve Türk güçlerinin var olmasını talep edecektir

Mümkün olan nedir?

Trump yönetimi ve Batılı ülkeler Suriye hükümetine çok “kredi” verdiklerine inanıyorlar; tanınma, izolasyonunun sona erdirilmesi, yaptırımların kaldırılması ve yardım sağlanması. Bu nedenle İsrail ile ilişkiler kurma ve yeni Ortadoğu’ya yönelik bölgesel vizyonun bir parçası olarak İbrahim Anlaşmalarına katılma yolunda hızla ilerlemesini istiyorlar.

Şam'ın şu anda bu adımı atabileceğini düşünmek bir hatadır. Gerçekten mümkün olan, öncelikle acil ve gerekli adımları atmaktır. Yani Şam ve Tel Aviv'in “saldırmazlık” anlaşmasına varması, bir diğer deyişle Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’na olan bağlılıklarını yenilemeleridir. Ama bu fiili olarak İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeden ve 8 Aralık'tan sonra ele geçirdiği alanlardan çekilmesini içeriyor.

UNDOF'un Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın tüm maddelerinin uygulanmasını denetlemesinin, milislerin ve disiplinsiz unsurların varlığını, Tel Aviv'in Suriye'nin güneyinde “7 Ekim senaryosunun tekrarı” olarak adlandırdığı bir hadiseyi önleyecek tüm güvenlik garantilerini sağladığına şüphe yoktur. Zira anlaşma, askeri unsurların ve silahların sayısını, türünü ve menzilini belirlemektedir. Eğer Tel Aviv, ABD güçlerinin UNDOF içinde konuşlandırılmasını isterse, büyük ihtimalle Şam da Arap ve Türk güçlerinin var olmasını talep edecektir. Bu, Kissinger'ın ABD güçlerinin UNDOF içinde konuşlandırılmasını önerdiği ve Esed'in karşılığında Sovyet güçlerinin de konuşlandırılmasını talep ettiği 1974 müzakerelerini hatırlatıyor.

Sınırın kontrol altına alınması, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesi Suriye’nin çıkarına olduğundan Lübnan ile sınırları belirleme, Şeba Çiftlikleri'nin Suriye'ye ait olduğunu teyit etme gücüne sahiptir. Özellikle Türkiye, Suriye ve komşu ülkeleri (Irak, Ürdün ve Lübnan) kapsayan bir blok kurmayı önerdiğinden, büyük ihtimalle bölgesel bir terörle mücadele mekanizmasına katılmaya da istekli olacaktır.

Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları'na katılması talebi, bu anlaşmayı imzalayan diğer Arap ülkeleriyle arasındaki farkı gündeme getirmektedir. Zira diğer dört Arap ülkesinin işgal edilmiş toprakları yok ve İsrail'e komşu değiller

İbrahim Anlaşmaları'na katılma konusuna gelince, bu, Suriye ile bu anlaşmayı imzalayan diğer ülkeler arasındaki farkı gündeme getirmektedir. Zira diğer dört Arap ülkesinin işgal edilmiş toprakları yok ve İsrail'e komşu değiller. Suriye'nin egemenliğini ve birliğini yeniden sağlamak, ordusunu kurmak ve yeniden inşa projesini uygulamakla meşgul olduğu doğru, ancak buna İbrahim Anlaşmaları'na katılmakla başlaması, önceliklerinin uygulanmasını kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştıracaktır. Başka bir deyişle, yeni kurulacak askeri güçlerin birliği için bir meydan okuma oluşturacaktır.

Bu Suriye-İsrail maddelerinin ve bazı tarafların “sıcak barış” çabalarının, İran ve vekillerinin 7 Ekim 2023'ten bu yana yaşadığı büyük yenilgilerden sonra yeni bir bölgesel düzen arayışıyla bağlantılı olduğuna şüphe yoktur. Ancak, “ihlallerin” kolay görülmesi, İran'a kaos yaratma bahaneleri, Türkiye'ye de Suriye'nin yeni eğilimlerini “frenlemek” için gerekçeler sunacaktır ve bu da “barışı geçici” hale getirecektir. Şam ve Tel Aviv arasındaki müzakere masasının önceliklerini düzenlemek, Suriye'nin bir eksenden diğerine geçişini sağlamlaştırmak için hayati bir gerekliliktir.