Filistinli gruplar: Oslo Anlaşması yalnızca İsrail'e hizmet ediyor

Filistin ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'te imzalanan Oslo Anlaşması'nın 30'uncu, İsrail'in 2005'te Gazze Şeridi'nden çekilmesinin 18. yıl dönümü dolayısıyla Gazze'de etkinlik düzenlendi

(AA)
(AA)
TT

Filistinli gruplar: Oslo Anlaşması yalnızca İsrail'e hizmet ediyor

(AA)
(AA)

Filistinli gruplar, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne (FKÖ) İsrail ile imzalanan anlaşmaları reddetme çağrısı yaparak, Oslo Anlaşması'nın "yalnızca İsrail'e hizmet ettiğini" belirtti.

Gazze'deki grupların çağrısıyla, Filistin ile İsrail arasında 13 Eylül 1993'te imzalanan Oslo Anlaşması'nın 30'uncu, İsrail'in 2005'te Gazze Şeridi'nden çekilmesinin 18. yıl dönümü dolayısıyla etkinlik düzenlendi.

İsmi açıklanmayan, Fetih Hareketi dışındaki Filistinli grupların askeri kanatlarını bir çatı altında toplayan "Filistin Direniş Grupları Ortak Odasının" Sözcüsü, İsrail'in Gazze'den çekilmesinin yıl dönümünü kutladı.

Sözcü, İsrail'in çekilmesine ilişkin, "Halkımızın ve ümmetimizin tarihinde bir dönüm noktası, Siyonist projenin sona ermesine ve yenilgiye uğramasına giden yolda tüm Filistin için umut ışığı olarak kalacak" dedi.

Filistin direnişinin son derece canlı olduğunu belirten Sözcü, direnişin "Ancak düşman topraklarımızdan sökülüp atıldığında" sona ereceğini ifade etti.

Sözcü ayrıca FKÖ'ye milli bir tutum sergileme, İsrail ile imzalanan anlaşmaları reddetme ve "etkinliği kanıtlanmış olan" direniş seçeceğini benimseme çağrısı yaptı.

Gazze’deki direniş gruplarının liderlerinin de yer aldığı etkinliğe yüzlerce Filistinli katıldı.

Ellerinde ülkelerinin bayraklarını taşıyan Filistinliler, İsrail'e karşı direnişi destekleyen pankartlar açtı.

İsrail, 12 Eylül 2005’te dönemin Başbakanı Ariel Şaron yönetiminde "tek taraflı çekilme planı" kapsamında Gazze Şeridi'ndeki yerleşimcileri ve silahlı güçlerini geri çekmişti.

1. Oslo Anlaşması

Oslo veya 1. Oslo olarak da bilinen "Geçici öz yönetim düzenleme ilkeleri bildirgesi" anlaşması, Norveç'in başkenti Oslo'da düzenlenen görüşmelerin ardından 13 Eylül 1993'te dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin ve yine dönemin FKÖ Başkanı Yaser Arafat arasında ABD'nin başkenti Washington’da imzalanmıştı.

Anlaşma, taraflar arasında yıllardır süren çatışmanın sona ermesini, önce geçici Filistin Yönetiminin kurulmasını ve 1999 yılında da bağımsız Filistin Devleti'nin kurulmasıyla adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışa ulaşmayı hedeflemişti.



Şara: Devlet, azınlıkları korumaya ve hangi taraftan olursa olsun tüm ihlalcileri sorumlu tutmaya kararlıdır

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (Arşiv – DPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (Arşiv – DPA)
TT

Şara: Devlet, azınlıkları korumaya ve hangi taraftan olursa olsun tüm ihlalcileri sorumlu tutmaya kararlıdır

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (Arşiv – DPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (Arşiv – DPA)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süuveyda vilayetinde bir hafta içinde 700'den fazla kişinin ölümüne neden olan şiddet olaylarının ardından, devletin ülkedeki ‘azınlıkları koruma’ ve ‘hangi taraftan olursa olsun tüm ihlalcileri sorumlu tutma’ konusundaki kararlılığını yineledi. Eş-Şara bugün Suriyelilere hitaben yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Suriye devleti ülkedeki tüm azınlıkları ve mezhepleri korumaya kararlıdır ve hangi taraftan olursa olsun tüm ihlalcileri sorumlu tutmaya devam edecektir. Hiç kimse hesap vermekten kaçamayacak. İşlenen tüm suçları ve ihlalleri reddediyoruz... Adaletin sağlanmasının ve hukukun herkese uygulanmasının önemini vurguluyoruz.”

“Süveyda vilayetindeki son olaylar tehlikeli bir hal aldı” diyen Suriye Cumhurbaşkanı, “Suriye devleti durumu yatıştırmak için müdahale etmeseydi gruplar arasındaki şiddetli çatışmalar kontrolden çıkacaktı” ifadesini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre eş-Şara bugün yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Suriye devleti zor duruma rağmen durumu sakinleştirmeyi başardı. Ancak İsrail'in müdahalesi, güneyin ve Şam'daki hükümet kurumlarının bariz bir şekilde bombalanması sonucunda ülkeyi istikrarını tehdit eden tehlikeli bir aşamaya itti. Bu olaylar sonucunda ABD’li ve Arap arabulucular durumu yatıştırmak amacıyla devreye girdiler.”

Eş-Şara sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet bazı bölgeleri terk ederken, Süveyda'daki silahlı gruplar Bedevilere ve ailelerine karşı intikam saldırıları düzenlemeye başladı. İnsan hakları ihlallerinin eşlik ettiği bu intikam saldırıları, diğer kabilelerin Suveyda'daki Bedeviler üzerindeki kuşatmayı kırmak için bölgeye akın etmesine neden oldu.”

Eş-Şara, “Devlet, Suriye'nin kurtuluşundan sonra Süveyda'nın yanında durdu ve onu desteklemeye hevesliydi. Ancak bazı kişiler şehri ve ulusal istikrardaki rolünü kötüye kullandı. İçerideki bazı tarafların Süveyda'yı uluslararası çatışmalarda dış destek aracı olarak kullanması Suriyelilerin çıkarlarına hizmet etmiyor, aksine krizi daha da kötüleştiriyor” dedi.

Suriye Cumhurbaşkanı, “İster Süveyda'nın içinden ister dışından olsun, işlenen tüm suçları ve ihlalleri reddediyor, adaleti sağlamanın ve hukuku uygulamanın önemini vurguluyoruz. Bu hassas noktada, aklın ve bilgeliğin sesinin galip gelmesine ve akıllı ve sağduyulu olanın önünün açılmasına ihtiyaç vardır. Gerçekler Suriye'nin bölünme, ayrılık ya da mezhepsel kışkırtma projeleri için bir deneme alanı olmadığını doğrulamaktadır” ifadelerini kullandı.

Eş-Şara, “Suriye devletinin gücü, halkının bütünlüğünden, bölgesel ve uluslararası ilişkilerinin gücünden ve ulusal çıkarlarının birbirine bağlılığından kaynaklanmaktadır” diyerek sözlerini noktaladı.