Fas’ta depremden etkilenen köylerde hayat yavaş yavaş normale dönüyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4560001-fas%E2%80%99ta-depremden-etkilenen-k%C3%B6ylerde-hayat-yava%C5%9F-yava%C5%9F-normale-d%C3%B6n%C3%BCyor
Fas’ta depremden etkilenen köylerde hayat yavaş yavaş normale dönüyor
Geleneksel ürün satıcısı turistlerin bölgeye dönmesini bekliyor (Reuters)
Fas’ın bazı bölgelerini vuran depremde hasar gören el-Huz şehrinin Tahnaout bölgesinin çeşitli mahallelerinde hayat yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Tahnaout ve çevresinde yaşayanlar ekonomik ve sosyal faaliyetlerine geri dönerken, insanlar depremin yaralarını sarmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Hizmet sağlamak, deprem sonrası aşamaya ayak uydurmak, toparlanmayı sağlamak ve bu bölgenin özelliği olan turizm sektöründe faaliyetleri normal ivmesine döndürmek amacıyla, çeşitli ekonomik faaliyetlere kademeli bir dönüş kaydedildi.
Merkez üssü El-Huz depreminden etkilenen diğer bölge ve köylerde olduğu gibi, ilgili birimlerin hayatın normale dönmesi için gösterdiği çabalar sayesinde bu doğal afetten en çok etkilenen ilçeler başta olmak üzere Tahnaout’da da yaralar sarılmaya çalışılıyor. Bu kapsamda tüm bölge halkının yanı sıra yerel yetkililerde çalışmalarını sürdürüyor.
Talat Yakup beldesindeki dükkânı yıkılan bir berber, açık havada işine devam ediyor (EPA)
Depremden önce, bölgeyi ziyaret edecek kişiler için turizm işletmecilerinden ve bu alandaki yerel aktörlerden rezervasyon yaptıran turizm alanındaki çeşitli taraflar, Fas Krallığı içinden ve dışından gelenleri karşılamaya hazırlanıyor. Bu tür girişimlerin öncesindeki hazırlıkların her yılın Eylül ve Ekim aylarında başladığı belirtiliyor. Bu arada, bölge sakinleri ve özellikle turizm projeleri olmak üzere ekonomik projelerin sahipleri, bölgeyi sağlık ve ekonomik çekiciliğine kavuşturma çabalarını iki katına çıkardı. Tahnaout’tan turizm aktivisti Yasin Eyt Ofkir, “Bölgedeki turizm faaliyetlerini yeniden canlandırmak için hazırlıklar sürüyor” dedi. Depremin etkilerinden kurtulma sürecinin, ‘ekonomik girişimlerin eski günlerine dönmesine yönelik sürekli seferberlik ışığında devam ettiğine’ dikkati çekti. ‘Deprem şoku aşamasının aşıldığını ve turizm faaliyetlerinin yavaş yavaş normal faaliyetlerine dönmeye başladığını’ vurguladı.
Tahnaout’un eteklerinde, es-Sevalic kavşağında turizm alanında faaliyet gösteren Muhammed “Yetkililerin dağıtımını denetlediği yardımların ardından vatandaşlar, iyimserlik ışığında normal faaliyetlerine geri döndü” ifadelerini kullandı. Muhammed, yerel yetkililerin insanların kendi ayakları üzerinde durmalarına ve bölgedeki olağan ekonomik faaliyetlerde ilerlemelerine yardımcı olmak için çaba sarf ettiğini bildirdi.
Tahnaout’ta argan yağı üreten bir kadın kooperatifinin aktivistlerinden Ayşe, bu kooperatifte çalışmaların eski haline döndüğünü belirtti. Kooperatif, insanların, özellikle kadınların istikrarlı bir gelir elde etmesinde etkili bir rol oynaması nedeniyle, gelirlerini ve sosyal statülerini iyileştirmek için işe yeniden başlamalarının gerektiği konusunda ikna olduklarını anlattı.
Bu bağlamda, depremden etkilenen Taroudant’ta bulunan eğitim kurumlarından 630 öğrencinin eğitimlerine devam edebilmeleri için Taliouine kasabasındaki VI. Muhammed Ortaöğretim Yatılı Okulu’na nakledilmesi çalışmaları da devam ediyor. Eğitimlerinin normal seyrini sürdürebilmesi amacıyla denetimleri profesörler, eğitim ve idari personel ile sosyal yardım ve psikolojik destek uzmanları tarafından denetlenecek.
El-Huz eyaletindeki çocuklar, okulları yıkıldıktan sonra yetkililerin kurduğu çadırlarda eğitimlerine devam ediyor (EPA)
Amizmiz kasabasında, Kraliyet Silahlı Kuvvetleri’nin askeri saha kampı, 2 bin 500 kişi kapasitesiyle, depremden etkilenenlere temel malzeme, tıbbi ve sağlık desteği ile psikolojik destek sağlamaya yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca yaşları 3 ile 5 arasında değişen 80 çocuk için bir kreş de kuruldu.
Bu kampta, 12 bini günlük dağıtılmak üzere 35 bine kadar ekmek üretebilen seyyar mutfak ve fırınlar sayesinde günde 18 bin yemek dağıtılıyor. Bozulabilir ürünler için soğuk zincir depolama kapasitesi 45 tona ulaşabiliyor, gıda ürünleri uzman bir doktor tarafından denetlenirken, bu alandaki en sıkı standartlara da uyuluyor. Gıda maddelerinin mikrobiyolojik uyumluluğunun sağlanması amacıyla Kraliyet Silahlı Kuvvetleri laboratuvarlarıyla da koordinasyon sağlanıyor. Kamptaki sağlık birimi, hastaların tedavilerini gerçekleştirerek, gerektiğinde bölgedeki hastanelere yönlendiriyor, kampta kalan ailelere sosyal yardım da yapılıyor.
Depremden etkilenen insanlara Kraliyet Silahlı Kuvvetleri’nin askeri saha kampında yemek veriliyor (Reuters)
Depremden etkilenenlerin en iyi şartlarda ağırlanması için günlük olarak gösterilen çabaların yanı sıra, yağış veya olası soğuk hava şartlarıyla ilgili ihtiyaçların karşılanması için planlamalar yapıldı.
Bu kampta barınanlardan biri olan Necat, ‘kendileriyle ilgilenen Kraliyet Silahlı Kuvvetlerinin çabaları sayesinde’ kendini güvende hissettiğini söyledi. Ayrıca “Depremden etkilenen nüfusa gösterdiği büyük ilgi için Kral VI. Muhammed’e teşekkürlerimizi sunuyoruz... Diğer yandan Kraliyet Silahlı Kuvvetlerinin bu kampta hiçbir şeye ihtiyacımızın kalmamasını sağlamaya yönelik çabalarını da takdir ediyoruz” dedi.
Depremin yarattığı yıkıma rağmen futbol oynayan çocuklar (AFP)
Diğer yandan Faslı Ali “Amizmiz bölgesinin depremden büyük ölçüde etkilendiği kesin ancak gösterilen çabalar sayesinde bu sıkıntının üstesinden gelmeyi başardık. Herkes bu doğal felaketin yansımalarıyla etkili bir şekilde yüzleşmek için çok çalıştı. Gerekli tüm hizmetlerin kullanılabilirliğinin yanı sıra, bunların kalitesini sağlamak için sürekli bir izleme süreci yürütülüyor” dedi.
Doha’daki toplantı, Gazze Şeridi ve savaş sonrası güvenlik mühendisliğihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5220039-doha%E2%80%99daki-toplant%C4%B1-gazze-%C5%9Feridi-ve-sava%C5%9F-sonras%C4%B1-g%C3%BCvenlik-m%C3%BChendisli%C4%9Fi
İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
Doha’daki toplantı, Gazze Şeridi ve savaş sonrası güvenlik mühendisliği
İsrail güçlerinin çekilmesinden sonra Gazze'de yıkılmış binaların yakınında yer alan yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların havadan bir fotoğrafı, Ekim 2025 (Reuters)
Omar Harkous
Katar'ın başkenti Doha’da 16 Aralık Salı, yani bugün ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) daveti üzerine 25'ten fazla ülkenin temsilcilerinin bir araya geleceği bir toplantı düzenlenecek. Toplantıda, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki çatışmayı sona erdirme planının ‘ikinci aşamasının’ kaderini belirlemek üzere Uluslararası İstikrar Gücü’nün (UİG) ana hatları çizilecek.
Plan, geçtiğimiz ekim ayında varılan ateşkesi sürdürülebilir güvenlik ve siyasi düzenlemelere dönüştürmeyi amaçlıyor.
Toplantı, sahada ve siyaset sahnesinde karmaşıklığın hâkim olduğu bir atmosferde gerçekleşiyor. İlk aşama, büyük çaplı çatışmaları durdurmayı ve rehineler ile tutukluların takasını sağlamayı başardıysa da Gazze, Şeridin kuzeyini, doğusunu ve güneyini batıdan ayıran İsrail’in ‘sarı çizgisi’ ile fiilen bölünmüş durumda.
Washington, Hamas’ın silahsızlandırılması, Türkiye'nin rolü ve Trump'ın bizzat başkanlık edeceği ‘barış konseyinin’ yapısı konusunda tartışmalar sürerken, güvenlik boşluğunu doldurmak için uluslararası bir gücün konuşlandırılmasını istiyor.
Doha toplantısı, ‘teorik diplomasiden operasyonel planlamaya’ geçişin bir dönüm noktası. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 17 Kasım 2025’te ‘Trump planına’ uluslararası meşruiyet kazandıran 2803 sayılı kararı kabul etmesinin ardından, ABD artık somut bir uygulama mekanizması sunmakla yükümlüdür. Operasyon odasına dönüşen toplantı, dosyanın dışişleri bakanlıklarının koridorlarından generallerin haritalarına taşınmasıyla birlikte bir sonraki aşamanın askeri ve güvenlik niteliğini yansıtıyor.
Operasyon odası
Toplantı, Uluslararası İstikrar Gücü için operasyon konseptine odaklanırken, ABD katılımcı ülkelerden sağlanacak asker sayısı, silahlanma angajman kuralları ve finansman konusunda somut taahhütler talep ediyor.
Toplantının yeri olarak Doha'nın seçilmesi ise bazı anlamlar taşıyor. Bunların başında Hamas ile önemli bir arabulucu rolü oynayan Katar’ın, Gazze’yi yönetmek üzere Hamas'ın yerini alması beklenen gücün askeri planlamasına ev sahipliği yapması geliyor ve Doha'nın siyasi etkisi ile Washington ile olan stratejik ilişkisi arasındaki dengeyi yansıtıyor.
Toplantıya, tarafların çatışan çıkarlarının mozaiğini temsil eden ve ‘heterojen’ olarak tanımlanan bir listede 25’ten fazla ülke katılıyor. Bu ülkelerin başında da katılımcı ülkelerden asker sayısı, silahlanma, angajman kuralları ve finansman konusunda somut taahhütler almaya çalışan ABD geliyor. Toplantıya katılan Arap ülkeleri arasında ise Katar, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yer alıyor, ancak farklı gündemler de mevcut.
Sahadaki ana garantör olmak isteyen Türkiye, İsrail'in güçlü muhalefetine rağmen toplantıya katılıyor. En önde gelen katılımcı olarak tanımlanan Endonezya, barış gücü olarak 20 bin asker göndermeyi teklif ediyor. Avrupa Birliği (AB) de yeniden yapılanma için ayrılan fonlarının yeni bir çatışma dalgasına gitmemesini sağlamak için ‘finansör ve gözlemci’ olarak toplantıya katılıyor.
Dört çelişki
Doha'daki toplantıda tartışılacak en önemli konular, ertelenemeyecek dört temel çelişki söz konusu.
Bunların ilki, (Endonezya ve Pakistan gibi) İsrail'i tanımayan Müslüman ülkeler ordularının, İsrail ordusu ile yakın güvenlik koordinasyonu gerekliliklerini nasıl yerine getireceğini ele alacak bir komuta ve kontrol yapısı. ABD’nin buna ortak gücün komutasını ABD’li bir generale verme önerisinde bulundu. ABD, bu generalin ‘emniyet valfi’ görevi görmesini ve tüm taraflarca kabul edilebilir bir figür olmasını sağlamayı planlıyor.
İkincisi, İsrail için en tartışmalı konu olan angajman kuralları. Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, UİG’nin Hamas ile savaşmayacağını, bunun Lübnan'ın güneyinde Birlemiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) tarafından oynanan role benzer olduğunu söyledi.
Üçüncüsü, coğrafi konuşlanma konusu, yani UİG’nin ilk olarak hangi bölgeleri ele geçireceğinin belirlenmesi. Veriler, gücün, tampon ve deneme bölgesi olarak hizmet etmek üzere, İsrail ordusunun ‘sarı hattın’ doğusundan çekildiği bölgelerden başlayacağını gösteriyor.
Dördüncü ise lojistik finansmanı. Katılımcılar, yüzde 83'ü tahrip olmuş bir bölgede uluslararası askeri bir güç için askeri üslerin inşası ve askeri saha operasyonlarının maliyetlerini hangi ülkelerin karşılayacağını tartışıyor.
Toplantıya, tarafların çatışan çıkarlarının mozaiğini temsil eden ve ‘heterojen’ olarak tanımlanan bir listede 25’ten fazla ülke katılıyor.
Askeri analiz
Trump yönetimi ‘Önce Amerika’ sloganını öne sürerek dış taahhütlerini azaltmak istese de, Gazze'deki gerçekler farklı bir denklem dayatıyor. Washington’ın istikrar gücü komutanlığına bir Amerikan general atama planı, farklı sonuçlar doğuruyor. Bunlardan ilki, İsrail'e tüneller ve kaçakçılıkla ilgili istihbarat bilgilerinin ciddiye alınacağına dair güvence vermek ve katılımcı ülkelere İsrail’in değil ABD’nin himayesi altında faaliyet gösterebilmeleri için siyasi destek sağlıyor.
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan Netzarim Koridoru’nu kullanarak Gazze şehrine giden Filistinliler, 11 Ekim 2025 (AFP)
ABD’li yetkililer, sahada ABD askeri bulunmayacağını ısrarla söylüyorlar. Bu da ABD'nin rolünün komuta, kontrol, iletişim ve istihbaratla sınırlı olacağı, devriye görevleri, doğrudan çatışmalar ve sahadaki risklerin ise ortak ülkelerin omuzlarına bineceği anlamına geliyor.
Türkiye... iki adım geriden
NATO üyesi Türkiye, UİG’de vazgeçilmez bir ortak olarak kendini gösteriyor, ancak İsrail Türkiye’nin katılımına karşı çıkıyor.
Anlaşmazlık ideolojik ve operasyonel nitelikte. Zira İsrail, AK Parti iktidarındaki Türkiye'yi Hamas'ın destekçisi olarak görüyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Gazze'deki varlığının kalıcı bir etkiye dönüşmesinden korkuyor.
Öte yandan Washington, Türkiye'yi NATO yeteneklerine sahip güçlü bir lojistik ortak olarak görüyor ve İsrail ordusuyla doğrudan sürtüşmeyi azaltmak için Türkiye'yi operasyonların deniz veya hava unsurlarına entegre etmeye çalışabilir.
Trump'ın planı ve yönetim yapısı
Mevcut hamleler, Trump’ın ‘Barış ve Refah Bildirgesi’ne dayanıyor. Bu bildiri, Rusya ve Çin'in çekimser kalmasıyla BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilmiş ve Gazze'yi kökten yeniden şekillendirmeyi amaçlayan 20 maddeden oluşuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze savaşını sona erdirmek için Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen zirveye katılımı sırasına, 13 Ekim 2025 (Reuters)
Doha’daki zirveden sonra yürürlüğe giren planın ikinci aşaması, Hamas'ın askeri altyapısının yok edilmesi ve yeniden silahlanmasının önlenmesi, İsrail ordusunun işgal ettiği bölgelerden kademeli olarak çekilmesi ve sivil idarenin uluslararası denetim altında çalışan apolitik (teknik) bir Filistin komitesine devredilmesini öngörüyor. Ayrıca, Hamas'ın fonlardan yararlanmamasını sağlamak için yeniden yapılanma ‘Gazze Barış Kurulu’ tarafından denetlenecek. Planın en tartışmalı yeniliklerinden biri, Donald Trump’ın bizzat başkanlık edeceği ve geçiş döneminde Gazze’yi denetleyecek en yüksek otorite olarak tasarlanan Gazze Barış Kurulu. Dikkatler, Barış Kurulu ile birlikte çalışacak ve Jared Kushner ve Steve Witkoff gibi Trump'a yakın isimlerin yanı sıra bağışçı ülkelerin temsilcilerini de içerecek bir Uluslararası Yürütme Konseyi’nin kurulmasına çekildi. Bu değişiklik, Trump yönetiminin konuyu ‘gayrimenkul anlaşması’ ve yatırım geliştirme zihniyetiyle yönetme arzusunu yansıtıyor.
Planın en tartışmalı yeniliklerinden biri, Donald Trump'ın bizzat başkanlık edeceği Gazze Barış Kurulu.
Sarı Hat ve aşiretler
Uluslararası istikrara yönelik zorluklar, Gazze'nin mevcut haritasına bakmadan anlaşılamaz. Sarı Hat sadece hayali bir çizgi değil, yaşam koşulları ve güvenlik açısından tamamen farklı iki bölgeyi ayıran bir ateş duvarıdır. Yeşil bölge (İsrail kontrolü altında), Gazze Şeridi’nin yüzölçümünün yüzde 53 ila 58'ini oluşturuyor.
Bu bölge, doğudaki tarım arazilerini, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya şehirlerini, Gazze şehrindeki Şucaiyye ve ez-Zeytun mahallelerinin büyük bir bölümünü kapsamakta ve güneyde Philadelphi (Selahaddin) Koridoru’na kadar uzanıyor. Bu bölgeler neredeyse tamamen nüfussuz ve yıkılmış durumdadır ve İsrail bunları ‘güvenlik tampon bölgesi’ olarak görüyor. Kırmızı bölge (Hamas/aşiretlerin kontrolü altında), hizmetlerin çöktüğü ve Hamas'ın silahlı klanlarla nüfuz mücadelesi verdiği, yaklaşık iki milyon Filistinlinin yaşadığı bir bölgedir.
Gazze şehrinin ed-Derec Mahallesi’nde İsrail'in hava saldırısında yıkılan binaların enkazı arasında kurtarılabilir eşyaları arayan Filistinliler, 16 Temmuz 2025 (AFP)
İsrail, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki kontrolünün zayıflaması ve Filistin Yönetimi'nin yokluğunun yarattığı güvenlik boşluğunda yardımların dağıtımını ve yerel güvenliğin sağlanmasını üstlenmeleri için Gazze’nin ileri gelen ailelerinin liderleriyle ‘aşiretleri harekete geçirme’ stratejisine yöneldi. Ancak bu strateji kanlı sonuçlara yol açtı. Refah'taki Halk Güçleri lideri Yasir Ebu Şebab'a düzenlenen suikast ve İsrail ile iş birliği yapılmasını önlemekle görevli Hamas İç Güvenlik Teşkilatı’nın üst düzey yetkilisi Ahmed Zemzem'e düzenlenen suikast buna örnek olarak gösterilebilir. Zemzem suikastını, Hamas karşıtı bir milis grup olan Halk Güçleri üstlendi.
Sonuç olarak, UİG sadece Hamas ve İsrail ile karşı karşıya kalmayacak, aynı zamanda kendini aşiretler arası kan davaları ve değişen sadakatlerin oluşturduğu bir ‘mayın tarlasının ortasında bulacak ve bu da ‘Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama’ görevini zorlaştıracak.
Silahlar depolara mı kaldırılacak imha mı edilecek?
Dikkat çekici bir gelişme olarak Hamas, uzun vadeli bir ateşkesin çerçevesinde silahlarını üçüncü bir tarafın denetimi altındaki depolara kaldırma konusunu görüşmeye hazır olduğunu açıkladı. Bunun karşılığında, liderlerinin hedef alınmayacağı ve İsrail'in geri çekileceği garantisi verilmesi şartıyla, silahları kullanmayacağına dair taahhütte bulundu. Bu hamle, Hamas’ın gelecekte askeri yapısını ‘dondurmak’ ve silahlarını teslim etmekten kaçınmak için yaptığı bir girişimdi.
New York’ta BMGK’nın, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı sona erdirme önerisini görüştüğü toplantıdan bir kare, 17 Kasım 2025 (AFP)
Ancak İsrail, silahların depolara kaldırılması önerisini reddediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump’ın planının amacının silahsızlanma olduğunu, silahların depolara kaldırılması olmadığını savunuyor.
İsrail, uluslararası güçler ayrıldıktan veya koşullar değiştiğinde depolanan silahların kolaylıkla geri alınabileceğinden endişe ediyor.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD, Trump'ın planıyla İsrail'in tutumunu destekliyor ve ‘askeri altyapının imha edilmesini’ istiyor. Bu da Doha’daki toplantının karşı karşıya olduğu bir ikilem. UİG, Hamas'la savaşmayacaksa, onu silahlarını teslim edip imha etmeye nasıl zorlayacak? Bu çelişki, ikinci aşamadaki en büyük boşluk olarak karşımıza çıkıyor.
Gelecek senaryolar
Doha’daki toplantı sadece geçici bir durak değil, aynı zamanda Washington’ın bu bölgede bir güvenlik sistemi kurma yeteneğini test edeceği bir an. UİG’nin kurulmasında başarılı olunursa, Gazze'de nispeten bir istikrar sağlanabilir. Ancak Haması’ı silahsızlandırma görevi ile ona karşı savaşmama kuralı arasındaki çelişki, Sarı Hat ile nüfus patlamasının gerçekliği arasındaki uçurum ve İsrail'in Türkiye'nin rolünü reddetmesi gibi çok büyük zorluklar söz konusu.
Senaryolar farklı görünse de Gazze Şeridi’nin tamamına veya sadece İsrail’in kontrolündeki bölgeye uluslararası bir güç konuşlandırılması ve yardımların yoğun bir şekilde Gazze Şeridi’ne girmesine izin verilmesi veya İsrail ordusunun her bir zerreyi kontrol etmesi gibi zorlu gerçeklerle çelişiyor.
Öte yandan Ateşkesin çökmesi ve askeri saldırıların yeniden başlaması, Gazze'yi kaos ve yoksulluğa sürüklemesi, UİG’nin iki devletli çözümle başlayan barışa yönelik net bir adımın aksine, gerçek bir yetkisi olmayan sembolik bir uluslararası yapı olarak kalması korkusu tüm varlığıyla kendisini hissettirmeye devam ediyor.
Gazze: Trump'ın planı, ikinci aşamaya geçişin aksaması nedeniyle tehlikedehttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5220026-gazze-trump%C4%B1n-plan%C4%B1-ikinci-a%C5%9Famaya-ge%C3%A7i%C5%9Fin-aksamas%C4%B1-nedeniyle-tehlikede
Gazze: Trump'ın planı, ikinci aşamaya geçişin aksaması nedeniyle tehlikede
Han Yunus'un kuzeyindeki mülteci kampına düzenlenen saldırının ardından çadırların üzerinden duman yükselirken insanlar sığınacak yer arıyor. (AFP)
Gün geçtikçe, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye ilişkin planının, Hamas ve İsrail’in tutumları nedeniyle karşılaştığı zorluklar karşısında ayakta kalıp kalamayacağına dair şüpheler artıyor.
Yirmi maddeden oluşan planın birinci aşaması, Gazze’deki silahlı grupların, İsrailli rehine cesetlerinin sonuncusunu teslim etmemesi nedeniyle henüz tamamlanamadı. İsrail, bunu ileri sürerek planın birinci aşamasındaki bazı yükümlülüklerinden kaçınıyor ve söz konusu cesedi teslim alana kadar ikinci aşamaya geçmeyi reddediyor.
Trump planına göre, birinci aşamanın yükümlülüklerinin imzadan sonraki 72 saat içinde tamamlanması öngörülüyordu. Ancak Filistinli gruplar, zayıf arama imkânları ve bölgede mevcut durumun zorluğu nedeniyle cesetlerin bulunmasında güçlük yaşadıklarını belirtti. Öte yandan, ellerindeki tüm canlı rehineleri ve ulaşabildikleri cesetleri teslim etmiş durumdalar.
Buna karşılık İsrail, Gazze’de neredeyse her gün hava ve kara operasyonları düzenlemeye, Hamas kadrolarına yönelik suikastlar gerçekleştirmeye devam ediyor. İki taraf da birbirini 10 Ekim’de uluslararası arabuluculuk ve ABD himayesinde varılan ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçluyor.
Hamas silahsızlanma taahhüdünden geri adım atmayı düşünüyor
Birinci aşamadan ikinci aşamaya geçişe dair herhangi bir işaretin olmamasıyla birlikte, Hamas’ın bazı liderleri son dönemde bu aşamanın merkezinde yer alan ve örgütün silahsızlanmasını öngören taahhütten geri adım atabileceklerini ima eden açıklamalar yapmaya başladı. Bu durum, özellikle İsrailli rehine tesliminin ardından, Hamas’ın pozisyonu ve elindeki kozlar açısından birçok soru işareti doğuruyor ve anlaşmanın bütünü üzerinde ciddi bir risk oluşturuyor.
Diğer yandan Tel Aviv bu açıklamaları hemen değerlendirmeye alarak, anlaşmanın kalan aşamalarının uygulanmasında ilerleme kaydedilememesinin sorumluluğunu tamamen Hamas’a yüklemeye çalışıyor ve zaman zaman savaşı yeniden başlatma tehdidinde bulunuyor.
İsrail’in tutumu, Avrupa’nın Hamas’a yönelik eleştirileriyle de uyumlu. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Hamas’ın silah bırakmayı reddetmesinin ‘Gazze’de gerçek anlamda istikrar sağlanmasının önündeki en büyük engel’ olduğunu belirtti.
Kallas, Gazze’de herhangi bir ciddi barış sürecinin, silah konusunu ele almadan başarılı olamayacağını ve bunun uzun vadeli istikrar için temel bir şart olduğunu vurguladı.
ABD'nin anlaşmayı koruma yönündeki baskısı
İsrail’in i24NEWS televizyonu, planın uygulanmasında yer alan bir Batılı yetkilinin Hamas’ın silahlarını bırakıp bırakmayacağı konusunda ciddi şüpheler taşıdığını aktardı.
Hamas’ın bu tutumu karşısında planın neden terk edilmediğine dair soruya yanıt veren yetkili, “Birçok ülkenin durumu sorunlu bulmasına rağmen planı desteklediğini, çünkü başka bir seçenek görmediklerini” söyledi. Yetkili, “Biz ve diğer Batılı ülkeler geri çekilmeyi tercih etmiyoruz; çünkü İsrail’in Gazze’de yeniden savaşa dönmesini görmek istemiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Belirsizlik ortamının hâkim olduğu süreçte, ABD de anlaşmayı desteklemek ve çöküşünü önlemek amacıyla baskılarını sürdürüyor.
Tel Aviv ve Washington arasında karşılıklı suçlamalar
Bu bağlamda Axios internet sitesi, iki Amerikalı yetkiliye dayandırdığı haberinde, Beyaz Saray’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya sert bir mesaj gönderdiğini aktardı. Mesajda, Hamas’ın üst düzey askeri lideri Raid Saad’ın bu hafta başında öldürülmesinin ateşkes anlaşmasının ihlali olduğu vurgulandı.
Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığı habere göre Beyaz Saray’dan gelen bu ‘öfke dolu’ mesaj, Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında, anlaşmanın ikinci aşaması ve İsrail’in bölgesel politikası (özellikle Lübnan ve Suriye’ye yaklaşımı) konusundaki gerilimin arttığı bir dönemde iletildi.
Gazze'de tutulan rehinelerin teslim edildiği gün bölgeyi koruyan silahlı kişiler (Reuters)
Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya mesajını şöyle aktardı: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymadığını göstermek istiyorsan, buyur. Ama biz, Trump’ın Gazze anlaşmasının sağlanmasında arabuluculuk yaptığı itibarını zedelemene izin vermeyeceğiz.”
Buna karşılık İsrailli kaynaklar, Tel Aviv yönetiminin Trump yönetimine, anlaşmayı Hamas’ın ihlal ettiğini, askerleri hedef alıp silah kaçakçılığını yeniden başlattığını ilettiğini bildirdi.
Axios’a konuşan bir İsrailli yetkili, “Raid Saad’ın öldürülmesi, bu ihlallere yanıt olarak gerçekleştirildi ve ateşkesin devamını güvence altına almayı amaçladı” ifadesini kullandı.
Gazze'ye uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılması için hazırlıklar sürüyor
Hamas ile İsrail arasındaki karşılıklı suçlamalardan uzaklaşmak amacıyla, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) bugün Katar’da bir konferans düzenliyor. Toplantıya 40 ülkeden temsilciler katılıyor; bunların çoğu askerî yetkililerden oluşuyor. İsrail Yayın Kurumu’na göre konferansın amacı, Trump planının ikinci aşaması kapsamında Gazze’de konuşlandırılması planlanan uluslararası istikrar gücüne katılacak ülkelerin listesini netleştirmek.
Gazze şehrinde enkaz yığınları ve yıkılmış binaların arasında yürüyen Filistinli kadınlar (Reuters)
Detaylara göre, konferansta Gazze’ye asker göndermeye hazır olduklarını açıklayan ülkelerle birlikte, bu adımı atmakta tereddüt eden ülkeler ve başta İtalya olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri de yer alacak.
Toplantıda, gücün görev tanımları ve hangi bölgelerde faaliyet göstereceği de ele alınacak. Tartışılacak konular arasında, gücün Hamas kontrolündeki bölgelerde mi yoksa İsrail kontrolündeki alanlarda mı faaliyet göstereceği bulunuyor.
Büyük önem taşıyan bu konferansın oturumları, İsrail’in doğrudan katılımı olmadan gerçekleştiriliyor; yaklaşık iki ay sonra konuyla ilgili ikinci bir konferansın yapılması planlanıyor.
Trump planının uygulanmasına dair net bir perspektif bulunmaması, risklerle dolu bir süreçte spekülasyonları artırıyor. Bu durum, barış çabalarını zayıflatabilecek ve bölgeyi yeniden şiddet sarmalına sürükleyebilecek bir ortam yaratıyor.
Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5219959-g%C3%BCney-l%C3%BCbnanda-b%C3%BCy%C3%BCkel%C3%A7ilere-y%C3%B6nelik-tur-ve-silahlar%C4%B1n-devletin-elinde
Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Lübnan Ordu Komutanlığı, siyasi otoritenin kararı doğrultusunda ordunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgede uygulamaya koyduğu planın birinci aşamasını ve ülke genelindeki görevlerini yerinde göstermek amacıyla, çok sayıda büyükelçi, maslahatgüzar ve askerî ataşenin katılımıyla bir saha turu düzenledi.
Pazar günü yaşanan İsrail kaynaklı gerilimin ardından dün sınır hattında büyükelçilerin ziyareti sırasında sakinlik hâkim oldu. Büyükelçilere eşlik eden Ordu Komutanı Rudolf Heykel, ordunun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.
Büyükelçiler ve maslahatgüzarlar, Ordu Komutanı Rudolf Heykel'in silahların devletin elinde toplanmasına yönelik plana dair açıklamasını dinliyorlar. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Güney Litani Bölge Komutanlığı’ndaki toplantı, Lübnan milli marşının okunması ve ordu mensuplarından hayatını kaybedenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Ordu Komutanı Rudolf Heykel bir konuşma yaparak katılımcıları selamladı ve temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelerin Lübnan’a gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Heykel, İsrail’in Lübnan topraklarındaki işgalinin ve süregelen saldırılarının devam ettiğine dikkat çekerek, askerî kurumun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı. Turun amacının ise sınırlı imkânlara rağmen ordunun 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmayı uygulama konusundaki kararlılığını ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiğini göstermek olduğunu ifade etti.
Heykel ayrıca, Lübnan toplumunun tüm kesimleri gibi bölge halkının da orduya güvendiğini belirtti.
Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantı kapsamında, ordunun Lübnan’ın farklı bölgelerindeki görevlerine, Güney Litani’deki genel duruma, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile yürütülen iş birliğine ve ateşkesin denetlenmesine ilişkin mekanizma ile koordinasyon içinde ordunun planının birinci aşamasının uygulanmasına dair bir bilgilendirme sunumu yapıldı.
Açıklamada, katılımcıların ordunun görevini yerine getirirken sergilediği profesyonellik ve disipline övgüde bulunduğu, görev uğruna canlarını ortaya koyan askerlerin fedakârlıklarını takdir ettiği belirtildi. Toplantının ardından heyet, bazı subayların eşliğinde, ordunun planı kapsamında yer alan kimi merkez ve mevzileri kapsayan bir saha turu gerçekleştirdi.
بحضور قائد الجيش العماد رودولف هيكل، نظمت قيادة الجيش جولة ميدانية لعدد من السفراء والقائمين بأعمال السفارات والملحقين العسكريين للاطّلاع على تطبيق المرحلة الأولى من خطة الجيش في قطاع جنوب الليطاني وفق قرار السلطة السياسية، ومهماته على كامل الأراضي اللبنانية.
في قيادة قطاع جنوب… pic.twitter.com/g5mNEjHemK
Bu tur, ordunun kısa süre önce medya mensupları için düzenlediği benzer bir ziyaretin ardından gerçekleştirildi. Söz konusu medya turunun, hükümetin silahların tek elde toplanmasına ilişkin kararı doğrultusunda yürütülen tüm faaliyetleri kamuoyuna göstermek amacı taşıdığı, özellikle ordunun güvenlik kontrolünü devralma ve durumu yönetme kapasitesini sorgulayan eleştiriler ve şüpheci yaklaşımlar karşısında bu adımın atıldığı belirtildi.
Turun, Paris’in 18 Aralık’ta Lübnan ordusuna destek amacıyla bir hazırlık konferansına ev sahipliği yapmasından üç gün önce gelmesi dikkat çekti. Konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, Macron’un siyasi danışmanı Anne-Claire Legendre, Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile ateşkes denetim mekanizmasına ABD adına katılan Morgan Ortagus’un katılması bekleniyor.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة