Rakamlarla Irak’ta Araplarını Kürtlere karşı tutumu

Anketler bölge meselelerine karşı Iraklı Araplar ve Kürtler arasındaki bariz görüş farklılığını ortaya koydu

11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)
11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)
TT

Rakamlarla Irak’ta Araplarını Kürtlere karşı tutumu

11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)
11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)

Rüstem Mahmud

Bir araştırma/medya kuruluşunun Irak’ın Kürdistan özerk bölgesi hariç çeşitli bölgelerinde yürüttüğü bir kamuoyu yoklaması, Iraklı Arapların ekonomik, siyasi, idari, kültürel ve toplumsal olmak üzere çeşitli alanlarda Kürt yurttaşlarına ve Kürdistan bölgesi tecrübesine karşı pek çok tutumunu, görüşünü ve izlenimini ortaya çıkardı.

Londra merkezli Al Majalla dergisinin yayın haklarını aldığı anket, Kürdistan bölgesinin bölgede hâkim siyasi partilerin politikalarıyla ifade edilen meseleleri ve özellikle merkezî hükümet ile bölge hükümeti arasında iç içe geçen ikili ilişkilerle bağlantılı meseleler hakkında Arap ve Kürt Iraklılar arasındaki bariz görüş farklılığını ortaya çıkardı.

bgf
10 Mart 2023’te Bağdat’ta bir ikinci el pazarında alışveriş yapan gençler (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre anketin Iraklı Arapların, ‘Kürdistan bölgesinin kendisine ait bölgelerde petrol çıkarma ve yurtdışına ihraç etme hakkı’ konusundaki görüşlerini ortaya çıkardığı sonuç ilgi çekiciydi. Buna göre ankete katılanların yüzde 81’i buna karşı çıkıyor. Katılımcıların yüzde 57’si de Kürdistan bölgesindeki şehir ve kasabalarda bu bölgeyle diğer bölgeler arasına yerleştirilen güvenlik bariyerleri ve denetleme noktalarında gördükleri muameleden memnun olmadığını söyledi. Yüzde 61’i ise bölge hükümetinin merkezî hükümete nazaran vatandaşlarına daha iyi hizmet sunduğuna dair düşüncelerini dile getirdi.

Iraklı Arapların yüzde 75’inden fazlası Kürdistan bölgesinin Irak egemenliği altında kalması gerektiğini vurgularken, yarısından fazlası da bölgenin tümüyle dağıtılarak merkezî olarak Irak’a tekrar dahil edilmesini destekliyor. Bu görüşe karşı çıkanların oranı sadece yüzde 18

Araştırma/medya kuruluşu DRAW’daki anket biriminin yürüttüğü anket, Irak’ın 15 vilayetinde yürütüldü ve 910 Irak vatandaşını kapsadı. Süleymaniye Üniversitesi’nde profesör olan Dr. Niyaz Necmeddin’in gözetiminde anketi yürüten komisyon, örneklemin hedef bölgedeki tüm kamuoyunu yeterince temsil edebilmesi için çeşitli standartları dikkate aldı.

Katılımcılar farklı yaşlardan ve kuşaklardan oluşmakla birlikte 26-41 yaş aralığı yüzde 28’le en geniş kesimi oluşturdu. Örneklem, farklı eğitim düzeylerini de içermekle birlikte katılımcıların yüzde 60’ı orta düzey ve üniversite eğitimine sahip olanlardan oluşuyordu. Örneklemde ayrıca, yüzde 55 oranıyla kamu ve özel sektör çalışanlarına odaklanıldı. Anketteki yoğunluk sıralamasında başkent Bağdat’tan (katılımcıların yüzde 41’i) sonra Irak’ın merkezî vilayetleri Ninova, Basra ve Kerkük (katılımcıların yüzde 31’i) yer aldı. Anketi yürüten tarafın gözünde başkent Bağdat ve ülkenin başlıca şehirlerinden, özellikle de devlet kurumlarında ve özel sektör şirketlerinde çalışanlardan oluşan orta ve yüksek öğretim seviyesine sahip gençler, kamuoyunun belkemiğini ve onu en çok ifade edip etkileyen grubunu oluşturan ve geleceği değiştirme imkânına sahip olan kesimi teşkil ediyor.

Petrol konusunda süregelen anlaşmazlık

Anket sonuçlarına göre Iraklı Arapların yüzde 75’i Kürdistan bölgesindeki petrol idaresinin Kürdistan’ın yönetimi altında olmasını asla tercih etmezken, sadece yüzde 10’luk bir kesim bunun aksini düşünüyor. Yüzde 15’i ise Kürdistan bölgesindeki petrol dosyasının petrol şirketleri gibi üçüncü tarafların denetimi altında olmasını talep ediyor.

Iraklı Arapların yüzde 61’i vatandaşlarına kamu hizmeti sunmak bakımından Kürdistan bölgesi hükümetinin merkezî hükümetten daha iyi olduğunu belirtirken sadece yüzde 6’lık bir kesim bunun tersini düşünüyor

Mesele bölgenin, petrolün idaresi üzerindeki yönetim hakkının ötesine geçerek, Irak’taki petrol meselesinin özüne kadar uzanıyor. Katılımcıların yüzde 81’i, Kürdistan bölgesinin kendi bölgelerindeki kuyulardan petrol çıkarma ve onu bağımsızca ihraç etme konusunda ne şimdi ne de gelecekte herhangi bir hakkı olmadığını söylerken, sadece yüzde 19’luk bir grup bu hakkı destekliyor.

Bu görüşler, merkezî hükümet ile bölge hükümetinin Irak anayasasının, Irak’ta petrol ve gaz çıkarılması ve bunların ihraç edilmesi mekanizmasına dair 111 ile 112’nci maddelerinin yorumuna ilişkin yaşadığı 16 yıllık anlaşmazlıktan sonra dile getirildi. Buna göre Kürdistan bölgesi, çeşitli gelirlerin kamu hazinesine gitmesi şartıyla anayasanın federal bölgelere bu hakkı verdiğini düşünüyor. Buna karşılık merkezî hükümet de petrol ve gaza ilişkin özel bir yasa çıkana kadar petrol çıkarma ve ihraç etme konusunda tek hakkın kendisine ait olduğunu düşünüyor ki bu yasayı 2007’den bu yana çıkaramadı.

zxsd
Irak’ın güneyindeki Zikar vilayetindeki Nasiriye petrol sahası; Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün ikinci büyük üreticisi olan Irak, devasa rezervlere sahip ve petrol gelirleri federal hükümet bütçesinin yüzde 90’ını besliyor (AFP)

İki taraf arasındaki petrol anlaşmazlığı, Paris’teki Uluslararası Ticari Tahkim Mahkemesi’nin Kürdistan bölgesinin merkezî hükümetin onayı olmadan petrol çıkarma ve ihraç etme hakkına sahip olmadığına hükmetmesinin ardından son aylarda daha da şiddetlendi. Bu gelişme, bölgeden petrol ihracatının durmasına ve son üç aydır 1,1 milyondan fazla çalışanının maaşlarını ödeyemeyen bölge hükümeti için mali likiditede ciddi bir sıkıntıya yol açtı. Ayrıca yerel hükümete ait işletim masraflarının yetersizliğinden ötürü pek çok proje ve hizmet durduruldu. Irak parlamentosunda genel bütçe yasasının onaylanmasına rağmen merkezî hükümetin, bölgenin merkezî bütçedeki payını harcamaması da krizi daha da kötüleştiriyor.

Paris’teki Uluslararası Ticari Tahkim Mahkemesi’nin Kürdistan bölgesinin merkezî hükümetin onayı olmadan petrol çıkarma ve ihraç etme hakkına sahip olmadığına karar vermesinin ardından Bağdat ve Erbil hükümetleri arasındaki petrol anlaşmazlığı son aylarda tırmandı. Bu gelişme, bölgeden petrol ihracatının durmasına ve bölge hükümeti için ciddi bir mali likidite sıkıntısına yol açtı

Bunun yanı sıra bölge hükümetinin çalışanların maaşı da dahil olmak üzere mali taleplerinin yerine getirilmesinden sorumlu taraf konusunda da görüşler farklılık gösterdi. Şöyle ki katılımcıların yüzde 46’sı bunun merkezî hükümetin görevi olduğunu söylerken, bunların yüzde 22’si bunun bölge hükümetinin görevi olduğunu belirtti. Yüzde 32’si de bunun iki tarafın ortak sorumluluğu olduğunu düşünüyor.

Bölge tecrübesine dair olumlu bir görüş

Iraklı Araplarda Kürdistan özerk bölgesinin ekonomik anlamda ‘hâkimiyet altına alınması’ yönünde genel bir eğilim bulunmasına rağmen çoğunluğu, bölgenin deneyimlediği şeyi ‘takdir etme’ ve nispeten de olsa Irak’ın diğer bölgelerinin tecrübelerine ‘üstün tutma’ eğilimine sahip. Bu bağlamda katılımcıların sadece yüzde 9’u bölge hükümetinin, merkezî hükümete nazaran daha fazla yolsuzluk yaptığını ve kamu malını israf ettiğini düşünürken yüzde 31, bunun tam tersini düşünüyor. Katılımcıların yüzde 56’sına göre ise her iki hükümet de aynı düzeyde yolsuzluk yapıp kamu malını boşa harcıyor.

cdfe
Irak’ın Kürt şehri Erbil’in 10 km güneyinde bulunan Hurmala petrol sahasında günlük 40 bin varil petrol pompalanması bekleniyor (AFP)

Iraklı Arapların yüzde 61’ine göre Kürdistan bölgesi hükümeti, vatandaşlarına kamu hizmeti sunma konusunda merkezî hükümetten daha iyi. Bunun tersini düşünenlerin oranı ise yalnızca yüzde 6. Devletin kamu kurumlarında ve merkezî yönetimlerindeki Kürt bakanlar, yetkililer ve memurların performansına ilişkin olarak katılımcıların yüzde 21’i onların performanslarının Arap mevkidaşlarına göre ‘çok iyi veya çok daha iyi’ olduğunu söylerken, sadece yüzde 14’lük bir kesim ‘daha kötü’ olduklarını söyledi. Geri kalanlar ise vazifeyi yerine getirmedeki profesyonellik konusunda farklı çalışanların eşit olduğunu savundu.

Iraklı Araplarda Kürdistan bölgesinin ekonomik anlamda ‘hâkimiyet altına alınması’ yönünde genel bir eğilim bulunmasına rağmen çoğunluğu, bölgenin deneyimlediği şeyi ‘takdir etme’ ve nispeten de olsa Irak’ın diğer bölgelerinin tecrübelerine ‘üstün tutma’ eğilimine sahip. Bu bağlamda katılımcıların sadece yüzde 9’u bölge hükümetinin, merkezî hükümete nazaran daha fazla yolsuzluk yaptığını ve kamu malını israf ettiğini düşünüyor

Anketin en öne çıkan sonucu, Arap vatandaşlar ile Kürdistan bölgesindeki Kürt vatandaşlar arasındaki içe içe geçmişliğin ve canlı etkileşimin ortaya koymasıydı. Şöyle ki Iraklı Arapların yüzde 84’ü daha önce bölgeyi ziyaret ettiğini ifade etti ki bu, tüm beklentilerin üzerinde ve Irak’ın diğer bölgelerini ziyaret eden bölge vatandaşlarının oranından çok daha yüksek. Bu birçok sebepten kaynaklanmakla birlikte bölgedeki turizm, eğitim kalitesi ve güvenlik istikrarı bu sebeplerin başında geliyor.

Ancak bölgeyi ziyaret edenlerin yüzde 57’si bölgenin şehirlerinde ve kasabalarındaki kontrol noktalarında uygulanan güvenlik işlemlerinden memnun olmadıklarını dile getirirken, sadece yüzde 30’luk bir kesim, bölgede ‘siyasi güvenlik’ hissetmediğini belirtti. Bununla birlikte yüzde 62’si bölge halkının kendilerine yönelik muamelesini ‘iyi ve çok iyi’ olarak nitelerken, yüzde 6’sı ‘kötü’ şeklinde değerlendirdi.

Iraklı Arapların yüzde 22’sine göre Irak’ın diğer bölgelerinde ifade özgürlüğü Kürdistan bölgesine göre daha iyi iken, yüzde 14’üne göre durum tam tersi. Yüzde 54’ü ise ifade özgürlüğünün ihlali konusunda merkezî hükümet ile bölge hükümeti arasında bir fark görmüyor

İfade özgürlüğü konusunda durum farklılık gösteriyor. Nitekim Iraklı Arapların yüzde 22’sine göre Irak’ın diğer bölgelerinde ifade özgürlüğü Kürdistan bölgesine göre daha iyi iken, yüzde 14’üne göre durum tam tersi. Yüzde 54’ü ise ifade özgürlüğünün ihlali konusunda merkezî hükümet ile bölge hükümeti arasında bir fark görmüyor.

Kopyalama ve çözüm arasında

Irak’taki Arap kamuoyunun yönelimlerine göre Iraklı Arapların yüzde 75’inden fazlası Kürdistan bölgesinin Irak egemenliği altında kalması gerektiğini vurguluyor. Yarısından çoğu ise bölgenin tümüyle dağıtılıp, merkezî bir şekilde Irak’a tekrar dahil edilmesini destekliyor. Buna karşı çıkanların oranı ise sadece yüzde 18.

dfgrt
Kerkük’ün kuzeyindeki Kürt Peşmerge güçlerine mensup savaşçılar (AFP)

Bu arada katılımcıların yüzde 45’i, Kürdistan bölgesi tecrübesinin Irak’ın diğer bölgelerine de taşınmasını talep etti ki bu, Irak kamuoyunun bölgenin tecrübesine yönelik birkaç yıl önceki görüşüne bakılırsa oldukça yüksek bir oran.

Ayrıca katılımcıların yüzde 44’ü bölgede ikamet etme ve yaşama arzusunu teyit ederken, yalnızca yüzde 27’si Irak’ın diğer bölgelerinde yaşamayı tercih ettiğini dile getirdi.

Kürdistan bölgesinin idari ve ekonomik tecrübesinin kalitesini ‘itiraf etme’ ile onun ‘merkezî egemenlik’ kapsamında kalmasını ve hatta dağıtılmasını talep etme arasındaki bu görüş farklılığı, Kürdistan bölgesi tecrübesine yaklaşımda ideolojik/milliyetçi ve belki de ‘popülist’ siyasi boyutu gözler önüne seriyor. Nitekim bölgedeki yaşam koşullarının ve kamu hizmetlerinin Irak’ın diğer bölgelerine kıyasla daha iyi olduğu teyit edilirken aynı zamanda ne pahasına olursa olsun bölgenin dağıtılıp merkezî otoriteye dahil edilmesini isteyen Iraklı Arapların oranı da yüksek.

*Bu çeviri Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden yapılmıştır.

 



Blair'in önümüzdeki beş yıl boyunca Gazze Şeridi'ni yönetme planının ayrıntıları neler?

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)
TT

Blair'in önümüzdeki beş yıl boyunca Gazze Şeridi'ni yönetme planının ayrıntıları neler?

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)
İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (AP)

Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde pazartesi günü Gazze'nin geleceği için genel bir çerçeve oluşturan ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik planının ilk aşamasının uygulanmasına ilişkin müzakereler başlarken, görüşmeler ‘ertesi gün’ olarak adlandırılan döneme, yani Hamas'ın kaderi, silahsızlanma, yönetim, yeniden yapılanma ve Gazze ile Batı Şeria ve Gazze ile Filistin Yönetimi arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nin tüm yönleriyle geleceğine odaklanmaya başladı.

Bu bağlamda, Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair'in oynadığı rol ön plana çıktı. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler, Trump planının geçtiğimiz ağustos ayı sonunda Beyaz Saray'da yapılan görüşmeler sırasında şekillendiğini gösteriyor. Bu görüşmelere ABD Başkanı, damadı Jared Kushner -ki kendisi Trump’ın ilk dönemindeki gibi yine resmi bir unvan taşımadan diplomatik sahneye geri döndü- ve Tony Blair katıldı.

Diğer bilgiler, eski başbakanın birkaç yıl önce kurduğu bir araştırma enstitüsü olan Tony Blair Küresel Değişim Enstitüsü'nün, Trump'ın önerilerinin temelini oluşturan planın taslağını hazırladığını gösteriyor. 18 Eylül'den bu yana, planın ayrıntıları sızmaya başladı.

İsrail ve İngiliz medya kuruluşları planın bazı hükümlerine değindikten sonra, Fransız gazetesi Le Figaro pazartesi günü planı ayrıntılı olarak sundu.

Trump'ın planının Gazze Şeridi'nin yönetimi ile ilgili dokuzuncu maddesinde, Trump'ın başkanlık yapması beklenen ‘barış komitesinin’ denetimi altında faaliyet gösterecek bir ‘geçiş otoritesinin’ kurulmasından bahsediliyor. Bu maddede adı geçen tek isim Blair, bu da ABD'nin onu bu otoritenin başına geçirmek için hazırladığını gösteriyor.

sdf
Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair, 13 Temmuz 2025 tarihinde Ürdün'ün başkenti Amman'da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya geldi. (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Le Figaro gazetesinden aktardığına göre 21 sayfalık plan, bölgenin yönetimini ‘Gazze için uluslararası geçiş otoritesine’ emanet ediyor. Gazete, planın ‘Tony Blair'in ofisi ve Trump yönetimine yakın ABD-İsrail çevreleriyle bağlantılı bir ekip tarafından’ hazırlandığını ve üç ila beş yıl süreceğini belirtiyor.

Diğer kaynaklar ise planın, Birleşmiş Milletler'in (BM) Batı Yeni Gine, Kamboçya, Kosova ve Doğu Timor'da kurduğu geçiş yönetimleri modellerinden bir dereceye kadar esinlendiğini belirtiyor.

Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi

Yayınlanan belgeye göre, Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA), Gazze Şeridi'nin yönetiminin ve geleceğinin temel taşını temsil ediyor ve kapsamlı olması amaçlanıyor.

GITA'nın ‘tüm yürütme, yasama ve yargı yetkilerini kullanacağı’ belirtilen belgede şöyle deniliyor: “GITA, yargıçları, bakanları ve güvenlik kurumlarının başkanlarını atar ve uluslararası otorite adına kararlar alır. Hiçbir Filistinli kuruluş onun kararlarını bozamaz.”

Belgede, söz konusu ‘otoriteyi’ kimin oluşturacağına dair herhangi bir bilgi bulunmaması dikkat çekiyor. Zira ne BM Güvenlik Konseyi ne de başka herhangi bir resmi uluslararası kuruluş belgede yer almıyor. Belge, üç ila beş yıl arasında bir süreden bahsetmekte olup, bu sürenin uzatılıp uzatılmayacağı bilinmiyor.

Gerçek şu ki, Gazze Şeridi'nde güvenliği ve silahlı grupların silahsızlandırılması gibi diğer görevleri üstlenecek ‘uluslararası gücün’ bir parçası olması planlanan ülkeler, yetki alanlarının BM Güvenlik Konseyi'nin kararıyla belirlenmesini ısrarla talep ediyorlar, ancak belgede BM Güvenlik Konseyi'nden hiç bahsedilmiyor.

Planın ‘birinci kademesi’, Blair'in genel koordinatör veya icra kurulu başkanı olarak denetlediği, iş adamları, diplomatlar ve ekonomi uzmanları arasından seçilen 7 ila 10 üyeden oluşan bir ‘uluslararası yönetim kurulundan’ oluşuyor.

Bu kurul, ‘siyaset, güvenlik ve ekonomi alanlarında temel kararları almakla’ sorumlu olduğu için geniş yetkilere sahip. Kurulun merkezinin Gazze dışında, Katar'ın başkenti Doha'da veya Mısır'ın el-Ariş kentinde kalması öneriliyor.

dfgt
Tony Blair, 4 Mayıs 1998 tarihinde Londra'daki Başbakanlık Konutu’nda merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile tokalaşırken (AFP)

Önerilen isimler arasında, geçiş dönemi otoritesinin başkanı olarak Blair'in yanı sıra, insani yardım işlerinden sorumlu başkan yardımcısı olarak Hollandalı Sigrid Kaag, yeniden inşa fonunun başkanı olarak Amerikalı Mark Rowan, bölgesel yatırımların başkanı olarak Mısırlı Necib Saviris ve İbrahim Anlaşmaları'nın temsilcisi olarak İsrail asıllı Amerikalı Aryeh Lightstone yer alıyor. Son olarak, belgede yetki sahibi olmayan, kimliği belirsiz bir Filistinli ‘temsilciden’ bahsediliyor.

Plan, ‘tarafsız, partizan olmayan profesyoneller’ arasından seçilen Filistinlilerden oluşan bir ‘ikinci kademe’ öneriyor. Bu kişilerin görevi, GITA'nın doğrudan denetimi altında kamu sektörlerini yönetmek olacak. Daha fazla güvence sağlamak için plan, bu kişilerin ‘uluslararası bir komite tarafından periyodik olarak denetleneceklerini’ belirtiyor.

‘Üçüncü kademe’, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'dan Filistinli şahsiyetlerden oluşan ve tamamen danışma rolünde olan, herhangi bir yürütme yetkisi bulunmayan bir ‘yerel danışma konseyinden’ oluşuyor.

Ekonomik bileşen

Gazze Şeridi’nde eşi görülmemiş bir yıkım yaşandığı göz önüne alındığında, misyonu Gazze Şeridi’ni rehabilite ederek daha iyi bir yaşam alanı haline getirmeye odaklanacağı için ekonomik boyut büyük önem taşıyor.

Bu nedenle, yukarıda bahsedilen kişiler tarafından yönetilecek olan ‘Gazze İyileştirme ve Yatırım Fonu’ adlı uluslararası bir fonun kurulması büyük önem taşıyor. Le Figaro'ya göre, bu fonun finansmanı Batı yatırımları ve uluslararası garantili kredilerin yanı sıra yabancı bağışlarla sağlanacak.

Burada iki önemli gözlem yapılabilir. Birincisi, İsrail'in Gazze Şeridi'nin yıkımındaki sorumluluğundan ve uçakları, tankları ve buldozerleriyle yıkılanların yeniden inşasına katkısından hiç bahsedilmemesi. İkincisi ise, yeniden inşa projelerinin, şirketlerin yatırım yapıp kârı paylaşması ilkesine dayanan ticari bir kâr modeline göre yürütülecek olması.

Güvenlik ve siyasi yönler

Plan, BM veya ABD liderliğindeki koalisyonun denetimi altında çok uluslu bir güvenlik gücü kurulmasını öneriyor ve ‘geçiş döneminde Gazze Şeridi'ndeki tüm silahlı Filistin gruplarının tamamen yasaklanmasını’ kesin bir dille vurguluyor. Bu gücün görevleri arasında ‘uluslararası denetim altında Filistin güvenlik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması’ da yer alıyor.

d
Gazze şehrine yönelik bombardıman, pazartesi gününden bu yana Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde devam eden müzakerelere rağmen dün de sürdü. (EPA)

Geçiş dönemi otoritesinin çalışmaları ve hedefleri ile ilgili olarak, ilk üç aylık bir kuruluş aşaması öngörülmekte olup, bu aşamada otorite faaliyete geçecek ve Gazze Şeridi dışında kalacak üyeleri seçilecek. ‘İlk konuşlandırma’ olarak adlandırılan ikinci aşama, yeni yönetimin tam anlamıyla göreve başlaması ve güvenlik durumunun sağlanması için altı ay sürecek. Bundan sonra, altyapı projelerine odaklanan ve iki ila üç yıl sürecek yeniden inşa aşaması başlayacak.

Son olarak planda, Trump planında ifade edildiği gibi, sorumlulukların ‘reform edilmiş Filistin Yönetimi’ne kademeli olarak devredilmesinin’ başlamasına atıfta bulunuluyor.

Planda dikkat çeken noktalardan biri, bölge halkının adeta yok sayılması. Yeniden imar meselesine değinilmesine rağmen, evleri yıkılan ve yerinden edilmiş Filistinliler bu planda görünmüyor. Plan, Filistin kurumlarını dışlayan bir nitelik taşırken, güvenlik sorumluluğunu da yıllar boyunca tamamen Filistin dışı güçlere devrediyor. Ayrıca, yeniden imarın büyük ölçüde kâr amacı güden şirketlerin faaliyetine bağlanması öngörülüyor. Başka bir deyişle, planın yayımlanan haliyle hayata geçirilmesi durumunda, önümüzdeki beş yıl boyunca Gazze Şeridi’nin kaderi dış aktörlerin elinde olacak.

Soru şu: Ortadoğu Dörtlüsü'nün temsilcisi olarak geçirdiği yıllarda hiçbir ilerleme veya başarı kaydetmemiş olmasına rağmen, Blair'in Amerikan iradesiyle Ortadoğu sahnesine geri getirilen planı uygulanacak mı?


Hamas, Trump ve destekçi ülkelerden Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için garantiler istiyor

İsrail saldırılarının ardından Gazze Şeridi'nden yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail saldırılarının ardından Gazze Şeridi'nden yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (Reuters)
TT

Hamas, Trump ve destekçi ülkelerden Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için garantiler istiyor

İsrail saldırılarının ardından Gazze Şeridi'nden yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (Reuters)
İsrail saldırılarının ardından Gazze Şeridi'nden yükselen dumanlar, 7 Ekim 2025 (Reuters)

Hamas'ın baş müzakerecisi Halil el-Hayye, Mısır'ın ev sahipliğinde İsrail ile yürütülen dolaylı görüşmeler kapsamında dün yaptığı açıklamada, hareketin ‘Başkan Donald Trump ve destekçi ülkelerden savaşın sonsuza kadar sona ereceğine dair garanti istediğini’ duyurdu.

El-Hayye dün Kahire el-İhbariyye televizyonuna verdiği demeçte, “İsrail işgalini yaşadık ve ona bir an bile güvenmiyoruz” dedi.

El-Hayye, “Tarih boyunca İsrail işgali sözlerini tutmadı. Bu yüzden Başkan Trump ve destekçi ülkelerden gerçek garantiler istiyoruz... Savaşı sona erdirmek için tüm olumlu adımları atmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

Rehinelerin iadesi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise dün, 7 Ekim saldırısının ikinci yıldönümünde yaptığı konuşmada, Hamas'ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamakla başlayarak Gazze Şeridi'ndeki savaşın tüm hedeflerine ulaşma sözü verdi.

dfr
Berlin'de Hamas'ın İsrail'e saldırısının ikinci yıldönümünü anmak için düzenlenen gösteri sırasında sandalyelerin üzerine yerleştirilen İsrailli kurbanların ve rehinelerin fotoğrafları (EPA)

Netanyahu, “Kader belirleyici ve kararlı günler yaşıyoruz. Savaşın tüm hedeflerine ulaşmak için çalışmaya devam edeceğiz; kaçırılanların geri getirilmesi, Hamas'ın iktidarının ortadan kaldırılması ve Gazze Şeridi'nin bir daha asla İsrail için tehdit oluşturmamasının sağlanması” şeklinde konuştu.

Mahkûm listeleri

Kahire el-İhbariyye televizyonu dün, Mısır'ın Hamas ve İsrail arasındaki takas anlaşması uyarınca serbest bırakılacak Filistinli mahkûmların listesini görüşmeye başladığını doğruladı. Hamas'ın serbest bırakılmasını talep ettiği mahkûm listesinde Mervan Bergusi, Ahmed Saadat, Hasan Selame ve Abbas es-Seyyid'in yer aldığı belirtildi.

Kahire el-İhbariyye, isimsiz kaynaklara atıfta bulunarak, Hamas'ın tüm rehineleri ve cesetleri teslim etmeye hazır olduğunu doğruladığını, ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın planını uygulamak için gerekli mekanizma ve prosedürlerin açıklığa kavuşturulmasını ve İsrail'in yeniden savaşa girmeyeceğine dair garantiler talep ettiğini bildirdi.

Kanal, Katar, Türkiye ve ABD'den heyetlerin planın uygulanmasına ilişkin toplantılara katılmak üzere Şarm eş-Şeyh'e gelmeye devam ettiğini belirtti.

Kanal, Mısır'ın Trump'ın 20 maddelik planını uygulamak için gerekli mekanizma ve prosedürleri belirlemek ve net bir anlaşmaya varmak için çeşitli taraflarla çabalarını yoğunlaştırdığını doğruladı.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre İsrail ve Hamas, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek amacıyla Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde düzenlenen müzakerelerin ilk iki gününde ‘ilerleme’ kaydetti.

CNN, bu ilerlemenin sonucunda ABD ve Katar'dan üst düzey yetkililerin bugün Şarm eş-Şeyh'e gelmesinin beklendiğini de belirtti. Kanal, görüşmelerin ‘kalan ayrıntıları’ ele almayı ve tüm tarafların üzerinde anlaşabileceği bir uygulama mekanizması geliştirmeyi amaçladığını bildirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, daha önce başka bir ABD ekibinin müzakerelere katılmak üzere yola çıktığını duyurmuş, Şarm eş-Şeyh görüşmelerini ‘ciddi’ olarak nitelendirmiş ve “Ortadoğu'da barışın sağlanması ihtimali var” demişti.

Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, kalıcı bir ateşkes sağlanması için bölgesel ve uluslararası çabaların yoğunlaştığı bir ortamda, Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin de bu sabah müzakerelere katılmak üzere Şarm eş-Şeyh'e gideceğini söyledi.

Diğer yandan Anadolu Ajansı (AA), Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın da müzakerelere katılmak üzere Şarm eş-Şeyh'e gideceğini bildirdi.

Hamas liderlerinden Fevzi Berhum dün erken saatlerde yaptığı açıklamada, hareketin Mısır'daki müzakere heyetinin savaşı sona erdirmek ve ‘adil’ bir esir takası anlaşması imzalamak için tüm engelleri aşmaya çalıştığını söyledi. Berhum, İsrail'in mevcut müzakere turunu engelleme girişimlerine karşı uyarıda bulundu.

Berhum, Hamas'ın ‘kalıcı ve kapsamlı bir ateşkes, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerinden tamamen çekilmesi, yardımların sınırlama olmaksızın girişi, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünün garanti edilmesi ve kapsamlı bir yeniden inşa sürecinin derhal başlatılmasını’ içeren bir anlaşma aradığını ifade etti.

Mısır medyası, Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati'nin dün yaptığı açıklamada, ABD tarafının bugün, Kızıldeniz'deki Mısır kenti Şarm eş-Şeyh'te Hamas ve İsrail arasında devam eden müzakerelere katılacağını söylediğini aktardı.


Filistinli bir tutuklu, hastaneye kaldırıldıktan sonra İsrail hapishanesinde hayatını kaybetti

Ekim 2025'in başına kadar İsrail işgal hapishanelerindeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı 11 bin 100'ü aştı (EPA)
Ekim 2025'in başına kadar İsrail işgal hapishanelerindeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı 11 bin 100'ü aştı (EPA)
TT

Filistinli bir tutuklu, hastaneye kaldırıldıktan sonra İsrail hapishanesinde hayatını kaybetti

Ekim 2025'in başına kadar İsrail işgal hapishanelerindeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı 11 bin 100'ü aştı (EPA)
Ekim 2025'in başına kadar İsrail işgal hapishanelerindeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı 11 bin 100'ü aştı (EPA)

Filistinli iki insan hakları örgütü dün yaptığı açıklamada, İsrail tarafından bir buçuk yıl önce tutuklanan bir Filistinlinin İsrail hastanesine kaldırıldıktan sonra hayatını kaybettiğini bildirdi.

Reuters'ın haberine göre Filistin Kurtuluş Örgütü Tutuklu İşleri Komisyonu ve Filistin Mahkumlar Kulübü, "El Halil Valiliği'ne bağlı Zahiriye kasabasından 22 yaşındaki idari tutuklu Ahmed Hatem Muhammed Hudeyrat'nın, Soroka İsrail Hastanesi'nde öldüğü" yönünde bildirim aldıklarını açıkladı.

İki örgüt, ortak açıklamalarında, Hudeyrat'ın "23 Mayıs 2024'te tutuklandığını ve işgalin, kronik diyabet hastası olduğunu ve tutukluluk süresinin büyük bir kısmını Negev Hapishanesi'nde zorlu ve insanlık dışı koşullarda geçirdiğini bilmesine rağmen, onu herhangi bir suçlamada bulunmadan idari olarak tutmaya devam ettiğini" belirtti.

İsrail yetkilileri, tutuklu Hudeyrat'ın ölümüyle ilgili henüz bir açıklama yapmadı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail, tutuklular hakkında gizli güvenlik dosyalarına dayanarak Filistinlileri yargılamadan üç ila altı ay arasında değişen ve yenilenebilir sürelerle tutuklayabilen eski bir İngiliz yasasını kullanıyor.

İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutukluların durumunu izleyen Filistinli örgütler, İsrail'in son iki yılda bin 600'ü çocuk ve 595'i kadın olmak üzere 20 bin Filistinliyi tutukladığını belirtti.

Örgütler dün yaptıkları açıklamada, bu sayıların "işgal tarafından gözaltına alınan ve gözaltında tutulanların yanı sıra daha sonra serbest bırakılanların tutuklamalarını da içerdiğini" ifade etti. Bu, sadece iki yıl içinde tutuklama sayısında tarihi bir dönüm noktası teşkil ediyor.

Örgütler açıklamalarına şöyle devam etti: "Bu rakamın, Gazze'deki binlerce kişi olduğu tahmin edilen tutuklamaları ve 1948'de işgal edilen topraklardaki (İsrail) tutuklama kampanyalarıyla ilgili verileri içermediğini vurguluyoruz."

Filistin resmi istatistiklerine göre, "Ekim 2025 başı itibarıyla İsrail işgal hapishanelerindeki tutuklu ve hükümlülerin toplam sayısı 11 bin 100 kişiyi aşıyor. Ancak bu sayıya işgal ordusuna bağlı kamplarda tutulan tutuklular dahil değil."