28 Eylül: Arap dünyasını üç kez sarsan tarih

Arap dünyasını şekillendiren üç tarihi olayın aynı günde meydana gelmesi, pek çok kişinin 28 Eylül'ün lanetli olduğuna inanmasına neden oldu.

1 Ekim 1970'te Cemal Abdunnasır'ın cenaze töreni sırasında kalabalıklar. (Getty Images)
1 Ekim 1970'te Cemal Abdunnasır'ın cenaze töreni sırasında kalabalıklar. (Getty Images)
TT

28 Eylül: Arap dünyasını üç kez sarsan tarih

1 Ekim 1970'te Cemal Abdunnasır'ın cenaze töreni sırasında kalabalıklar. (Getty Images)
1 Ekim 1970'te Cemal Abdunnasır'ın cenaze töreni sırasında kalabalıklar. (Getty Images)

Sami Moubayed

Suriye eski Başbakanı Faris el-Huri (1877-1962) anılarında, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Mebusan Meclisi'nde milletvekili olarak görev yaparken Mısır'ı geri almak için askeri bir saldırıya hazırlanan Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa ile görüşmesini anlatıyor. El-Huri toplantının tarihini belirtmiyor ancak bunun Ocak 1915'te Mısır’a yönelik askerî harekât başlamadan önce olduğu varsayılıyor.

Enver Paşa Mısır’ı çok kolay bir şekilde alacağını anlatınca el-Huri, güçlü İngiliz Ordusu'na karşı savaşmadan önce Sina çöllerini aşması gereken paşanın kendine olan güveni karşısında şaşkına dönüyor. El-Huri daha fazlasını sorunca Enver Paşa'nın, Mısır'ın fethinin hicri 1334 (miladi 1916) yılında olacağını ilim sahibi bir kişiden duymuş olduğunu öğreniyor. Bunun delili ise ebced hesabına göre “Mısır'ı fethedeceksin” ifadesinin harflerinin toplamının 1334 olması.

Enver Paşa maalesef Mısır'da kendisinin ve ordusunun başına gelenler karşısında şok olmuştu. O, Mısır'ı geri alamamakla kalmadı, Birinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğu'nu da kaybetti. Tarih boyunca pek çok lider, önemli kararlarını verirken ebced hesabına güvendi. Belki de bu tarz malumatları umursamayan en ünlü kişi, Roma döneminde kötü şans ve felaketle ilişkilendirilen 15 Mart tarihi konusunda uyarılan Roma'nın en ünlü imparatoru Julius Sezar'dı. Sezar, 15 Mart günü en yakınındakiler tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

28 Eylül 1961 tarihinde Mısır-Suriye birliği bozuldu ve Birleşik Arap Cumhuriyeti dağıldı. Cemal Abdunnasır 28 Eylül 1970’te öldü. Ayrıca 2000 yılında Ariel Şaron'a karşı İkinci İntifada’nın patlak verdiği günde 28 Eylül’dü. Bu da 28 Eylül’ü modern Arap tarihinin en sembolik tarihlerinden biri yapıyor.

Eğer Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır, Sezar gibi 28 Eylül’ün lanetli bir gün olduğu konusunda uyarılsaydı muhtemelen o gün evinden ayrılmazdı. 28 Eylül, 1961'de Suriye-Mısır birliğinin dağılmasına ve ardından 1970 yılında kendi zamansız ölümüne tanık olan karanlık bir gündü. Yine aynı gün, 2000 yılında İkinci İntifada patlak verdi. Böylece 28 Eylül, modern Arap tarihinde bir dönüm noktası haline geldi.

28 Eylül 1961

Eylül 1961, Şubat 1958'de kurulan kısa ömürlü Suriye-Mısır birliğinin en kötü dönemlerinden biriydi. İnsanlar kapalı kapılar ardında Suriye'yi yöneten Mısırlı subayların yanlışlarını konuşuyordu. Abdunnasır, Suriye'deki özel sektörü yeni kamulaştırmıştı. Bu, Şam ve Halep'teki önde gelen iş adamlarını öfkelendiren bir hareketti. Eylül ayında Abdunnasır'ın iki adamı, Suriyeli Abdulhamid es-Serrac ile Mısırlı Abdulhakim Amir arasında son hesaplaşma yaşandı. Eski bir içişleri bakanı ve güvenlik şefi olan es-Serrac, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görev yaptı. Amir ise Abdunnasır'ın Suriye'deki adamı ve Mısır ordusunun komutanıydı. Abdunnasır ikisini de Kahire'ye çağırdı ve uzun görüşmelerin ardından es-Serrac 22 Eylül 1961 tarihinde görevinden istifa etti. Kamu hayatından çekildi ve dolaylı olarak Amir'in kendisini mağlup ettiğini kabul etti. 28 Eylül'ün erken saatlerinde, Abdulkerim en-Nahlavi liderliğindeki bir grup subay harekete geçti ve askeri bir darbe gerçekleştirdi.

Cemal Abdunnasır, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılmasına karşı isyan etti ve çok sevdiği birliği yeniden tesis etmeye çalıştı, ancak başarılı olamadı.

Darbeci liderler Amir ile görüştüler ve kendisi de onların isteklerini kabul etme isteğini dile getirince 9 No'lu Askeri Tebliğ'i yayınladılar. Tebliğde, “Silahlı Kuvvetler Başkomutanı’nın bilgeliğine olan güvenimiz sayesinde işler normal seyrine döndü” ifadeleri yer aldı. Tebliğin yayınlanmasının ardından askeri kademelerde büyük bir huzursuzluk yaşandı. Halkın bir kısmıysa Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni desteklemek için gösteriler düzenledi. Darbe liderleri, Amir’in zaman kazanmak için kaçamak davrandığını ve taleplerine yanıt verme niyetinde olmadığını anladıktan sonra hareketlerine devam etmeye karar verdiler. Olaylar hızlandı ve aynı günün akşamı saat beş buçukta Abdulhakim Amir, bazı Suriyeli bakanlarla birlikte Şam'dan ayrıldı.

Cemal Abdunnasır, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılmasına karşı isyan etti ve çok sevdiği birliği yeniden tesis etmeye çalıştı, ancak başarılı olamadı. Lazkiye'ye paraşütçüler gönderip darbecileri tutuklattı. En-Nahlevi ve grubuna karşı şiddetli bir saldırı başlattı ve onları Siyonizm ve emperyalizmin ajanları olarak nitelendirdi. Ancak tüm bunlar sonuçsuz kaldı ve Suriye ile Mısır birliği yeniden tesis edilemedi.

Abdunnasır gerçekten öldürüldü mü? Zirvenin bitiminden sonra Kuveyt Emiri'ne veda ederken son anlarını yaşadığının farkında mıydı? Suriye ile Mısır birliğinin bittiği gün olan 28 Eylül'ün hayatının da son günü olacağını biliyor muydu?

Cemal Abdunnasır'ın eşi Tahia Kazım anılarında, o gün eşinin başına gelenleri şöyle anlatıyor: “Radyoda konuşmasını duydum ve ne kadar sıkıntılı olduğunu farkettim. Onun üzüntüsünü hissettim ama gerçek şu ki Suriye'den ayrılığa üzülmedim. Benim için yalnızlık rahat edebileceğim bir şey değildi. Zira onun işi önce azami düzeye çıktı ve 1959 yılı sonunda şeker hastalığına yakalandı. Ben de kendi kendime onun çok çalışmaktan hastalandığını söylerdim.”

28 Eylül 1970

Her ne kadar ona çok acı vermiş olsa da Suriye'deki 1961 darbesinin Abdunnasır'ın kötüleşen sağlığıyla bir ilgisi olup olmadığını kimse kesin olarak bilmiyor. Kesin olan tek şey, Suriye ile Mısır birliğinin bu şekilde bozulmasının onun ruhunda derin bir yara açtığıdır. Abdunnasır’ın hayatındaki ilk yenilgi, 23 Temmuz 1952 Devrimi'nden Süveyş Kanalı'nın millileştirilmesine, 1956'daki üçlü saldırıya tepkiden 1958'de Suriye ile birliğe kadar uzanan bir dizi ses getiren zaferin ardından geldi. 1961'den sonra Abdunnasır için acılar birikti ve Haziran'daki başarısızlık onu mahvetti. Birkaç ay sonra, 1967'de Arapların yenilgisinden doğrudan sorumlu olan, ömür boyu dostu ve yoldaşı Abdulhakim Amir'in ölümü ya da cinayeti yaşandı.

Abdunnasır çok sigara içiyordu ve o dönemde Mısır'da düzenlenen Arap Zirvesi'nde doktorlar onun büyük strese maruz kaldığını bildirmişti. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Ürdün Ordusu arasındaki kanlı ‘Kara Eylül’ çatışmalarının durdurulması için büyük çaba harcadı. Elli iki yaşındayken ateroskleroz ve şeker hastalığının komplikasyonlarından öldüğünü söylediler. Bu durum, masaj seansları sırasında vücuduna verilen zehirden kaynaklanan doğal olmayan bir ölüm veya yavaş bir suikastla ilgili birçok hikâyeyi ateşledi.

Abdunnasır gerçekten öldürüldü mü? Zirvenin bitiminden sonra Kuveyt Emiri'ne veda ederken son anlarını yaşadığının farkında mıydı? Suriye ile Mısır birliğinin bittiği gün olan 28 Eylül'ün hayatının da son günü olacağını biliyor muydu?

28 Eylül 2000

Mısırlılar Abdunnasır'a veda etmek için sokaklara döküldüler. Onun ölüm tarihi, sevenlerinin yıllarca andığı üzücü bir olay olarak kaldı. Cemal Abdunnasır'ın ölümünden tam 30 yıl sonra, 28 Eylül 2000'de İsrailli muhalefet lideri Ariel Şaron Mescid-i Aksa'ya girdi. Provokasyonun hem caminin içinde hem de kapılarında gösterileri tetiklediği biliniyor. Bu provokatif ziyaret, caminin içinde ve çevresinde öfkeli gösteri dalgalarına yol açtı. İsrail, göstericilere ateş ederek yedi kişiyi öldürdü ve 250 Filistinli genci yaraladı. Bu olay El Aksa İntifadası olarak da bilinen İkinci İntifada'yı ateşledi.

Dönemin İsrail İçişleri Bakanı Şlomo Ben Ami, Filistin Önleyici Güvenlik Servisi Başkanı Cibril er-Rucub'a danıştıktan sonra Şaron'a camiyi ziyaret etme yetkisi verildiğini söyledi. Er-Rucub bunu şiddetle yalanladı. 28 Eylül 2000 olayları, 1961 ve 1970 yıllarında olduğu gibi hızlanarak 30 Eylül'de Gazze'de babasının vücudunun arkasına saklanan Muhammed Durra adlı çocuğun öldürülmesine yol açtı. Bir Fransız kanalının kamerasıyla çekilen bu sahne o dönemde küresel bir öfke dalgasına yol açtı ve 12 yaşındaki Muhammed Durra İkinci İntifada’nın sembolü haline geldi.

* Şarku’l Avsat okurları için Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Gazze'de ateşkes için ihtiyatlı iyimserlik… ABD'nin oynayacağı role güven

İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırı nedeniyle, yerinden edilen insanların barındığı UNRWA okulunun enkazını arayan Filistinliler (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırı nedeniyle, yerinden edilen insanların barındığı UNRWA okulunun enkazını arayan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze'de ateşkes için ihtiyatlı iyimserlik… ABD'nin oynayacağı role güven

İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırı nedeniyle, yerinden edilen insanların barındığı UNRWA okulunun enkazını arayan Filistinliler (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırı nedeniyle, yerinden edilen insanların barındığı UNRWA okulunun enkazını arayan Filistinliler (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği bölge turu, Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varılması olasılığı açısından merakla bekleniyor. İsrail'de savaşın sona erdirilmesi yönünde büyük gösteriler düzenlenirken, Kahire temasların varlığını, öneri ve fikir alışverişinde bulunulduğunu teyit ediyor ve Washington'un rolüne güveniyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre Trump'ın Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) kapsayan turu öncesindeki bu büyük ivme, ABD'nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya açık bir şekilde baskı yapması halinde bir anlaşmayla sonuçlanabilir. Hamas'ın ABD'nin kapsamlı bir çözüm garantisi vermesi halinde, ateşkesi kabul etmesi muhtemel.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Papa 14. Leo, 8 Mayıs'ta seçildikten sonra Aziz Petrus Meydanı'nda düzenlediği ilk pazar ayininde Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması ve tüm esirlerin serbest bırakılması çağrısında bulundu.

‘Askeri çözüm yok’

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, ‘ateşkes için ciddi müzakerelere geri dönülmesi’ çağrısında bulunarak, ‘Gazze Şeridi'ndeki çatışmanın askeri yollarla çözülemeyeceğini ve siyasi bir çözümün odak noktası olması gerektiğini’ vurguladı.

Görsel kaldırıldı.İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırı nedeniyle, yerinden edilen insanların barındığı UNRWA okulunun enkazı arasında oturan protez bacaklı bir Filistinli (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bir televizyon röportajında, Gazze konusunda günlük temasların ve karşılıklı önerilerin varlığını teyit ederek, gerilimin sona erdirilmesi için baskı yapılmasında ABD'nin rolünden yararlanmanın önemini vurguladı. Trump yönetiminin göreve gelmeden önceki tutumunun ateşkesin istikrar kazanmasına yardımcı olduğunu ve mevcut ABD yönetiminin de aynı güçle mevcut çabaların başarısına katkıda bulunacağını umduğunu ifade etti. Abdulati, “Kapsamlı bir ateşkese ulaşmak için ABD ve Katar'ın başını çektiği uluslararası ortaklarla iş birliği içinde Mısır'ın yoğun girişimleri devam ediyor” dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Bölge Sözcüsü Samuel Warburg dün Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Trump'ın ziyaretinin, Gazze Şeridi'ndeki gelişmeler de dahil olmak üzere çeşitli dosyalarda ‘koordinasyonu artıracağını’ doğruladı, ancak bir ateşkes anlaşmasına varılıp varılmayacağı konusunda bilgi vermedi.

Baskılar artıyor

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Trump'ın ziyaretinden önce ya da ziyaretiyle birlikte bir anlaşmaya varılacağı beklentisiyle savaşın sona erdirilmesi için büyük beklentiler, baskılar ve uluslararası taleplerin arttığını söyledi. Mısır'ın Trump'ın rolüne güvenmesinin doğru bir tutum olduğunu ve özellikle Gazze dosyasının yaklaşan tur sırasında güçlü bir şekilde masada olacağı için anlaşmanın sağlanmasına önemli ölçüde katkıda bulunabileceğini belirtti.

Hamas'a yakın bir Filistinli siyasi analist olan İbrahim el-Medhun'a göre ise ‘tüm olasılıklar halen masada, ancak İsrail ateşkesi garanti eden ya da Filistin halkına karşı devam eden soykırımı durduran herhangi bir anlaşmayı reddetmekte ısrar ediyor.’

Görsel kaldırıldı.İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları nedeniyle yerlerinden edilen Filistinlilerin kaldığı çadırlar (Reuters)

Öte yandan Hamas, maliyeti ne olursa olsun herhangi bir kısmi anlaşmaya girmeyi reddediyor. Kapsamlı bir anlaşmaya varmak istediğini vurguluyor, ancak aşılamayacak net koşullar ve kırmızı çizgiler belirliyor.

El-Medhun'a göre kırmızı çizgiler üç yönlü; ‘İlk olarak hiçbir koşul altında silahların teslim edilmesinden söz edilmiyor, zira direniş için silahlar hayatta kalmanın garantisi ve caydırıcılık aracıdır. İkinci olarak ister liderler ister sıradan insanlar olsun, Filistinlilerin yerinden edilmesi reddediliyor. Son olarak, saldırganlığın kapsamlı bir şekilde durdurulmasına, kuşatmanın kaldırılmasına ve esirlerin serbest bırakılmasına yol açmayan her türlü kısmi anlaşmaya karşı çıkılıyor.’

El-Medhun, “Hamas kısa süre önce İsrail'in değiştirilmiş bir teklifini reddetti. Çünkü bu teklif kabul edilemeyecek kırmızı çizgilere dokunan noktalar içeriyordu. Ancak hareket diyaloğa açık olmakla birlikte silahları teslim etmeyecek, mevcut koşullar altında gelecekteki herhangi bir hükümette yer almayacak ve herhangi bir kısmi anlaşmayı kabul etmeyecek” ifadelerini kullandı.

İsrail Kanal 12 televizyonuna göre cumartesi akşamı binlerce İsrailli, savaşın sona erdirilmesi ve tüm esirlerin geri dönmesi talebiyle Savunma Bakanlığı yakınlarında gösteri yaptı. Bu gelişme, cumartesi günü Gazze Şeridi'nde hayatta olan iki İsrailli esirden birinin Gazze Şeridi'nde devam eden savaşın sona erdirilmesi çağrısında bulunduğu videonun Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından yayınlanmasıyla aynı zamanda gerçekleşti.

Hamas'ta iyimserlik

Hamas kaynakları dün Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, Katar ve Mısır'ın katıldığı, ABD'li ve İsrailli yetkililerin yakından takip ettiği görüşmelerde ‘bu kez bir anlaşmaya varılabileceğine dair iyimserliğe tanık olunduğunu’ belirterek, ‘şu anda önerilenler üzerinde anlaşmaya varılması halinde önümüzdeki 48 saat içinde bir anlaşmanın ilan edileceğini’ öne sürdü.

Kaynaklar, ‘ABD tarafının kısmi bir anlaşmaya varmaya odaklandığını, hareketin liderliğinin ise anlaşmanın açık ve net bir metin taşımasını, Başkan Trump'ın garantisini içermesini, İsrail'in ilk aşamada olduğu gibi anlaşmaları ihlal etmeden savaşı sona erdirecek ikinci bir aşamaya geçilmesini talep ettiğini’ açıkladı.

Görsel kaldırıldı.İsrail'in dün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'a düzenlediği saldırıda öldürülen bir çocuğun cenazesini taşıyan Filistinli (Reuters)

‘Hamas'ın ateşkesi hızlandırmak ve Trump yönetimine net bir mesaj göndermek için ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander da dahil olmak üzere tüm esirleri serbest bırakmaya istekli olduğunu’ belirten el-Medhun, “Şimdi parola, soykırımı durdurmak, insani yardımın girişine izin vermek ve savaşın kapsamlı bir şekilde durdurulması için işgal hükümetine gerçek bir baskı yapma sorumluluğuna sahip olan ABD yönetiminin elinde” dedi.

Trump'ın bölgeye yapacağı ziyaret sırasında Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmenin yollarını açıklayacağı bir anlaşmanın çerçevesini duyurmasını bekleyen Ferec, önümüzdeki saatlerin ABD'nin tutumunu, takas anlaşmasının tamamlanma şansını ve yardım girişini duyurmak açısından belirleyici olacağını öne sürdü.