Ekim Savaşı… Bölgeyi değiştiren sürpriz

Hayatını barış için feda eden bir lider: Enver Sedat.

Mısırlılar, Enver Sedat’ı vizyoner olarak görürken İslamcılar ise ona suikast düzenledi. (İllustrasyon Barry Falls)
Mısırlılar, Enver Sedat’ı vizyoner olarak görürken İslamcılar ise ona suikast düzenledi. (İllustrasyon Barry Falls)
TT

Ekim Savaşı… Bölgeyi değiştiren sürpriz

Mısırlılar, Enver Sedat’ı vizyoner olarak görürken İslamcılar ise ona suikast düzenledi. (İllustrasyon Barry Falls)
Mısırlılar, Enver Sedat’ı vizyoner olarak görürken İslamcılar ise ona suikast düzenledi. (İllustrasyon Barry Falls)

Amr İmam

Abbud ez-Zümer Mart 2011’de, Büyük Kahire’nin batı eteklerindeki Nahya köyündeki ailesinin geniş evinde,merhum Mısırlı lider Enver Sedat’ın Ekim 1981’de suikastına karışmasının nedenlerini sıraladı.

Zümer, eski bir Mısır istihbarat subayıydı. Cumhurbaşkanı Sedat’ın suikastçısına, İsrail’le yalnızca iki yıl önce barış anlaşması imzalamış olan Mısır Cumhurbaşkanı’nın hayatına son vermek için kullandığı kurşunları o sağladı. 64 yaşındaki Zümer, bol miktarda griyle karışık tüylü sakalı ve burnundaki gözlükleriyle zayıf ve çok daha yaşlı görünüyordu. Kendisi, diğer 24 kişiyle birlikte suikasta karışmaktan dolayı 30 yıl yattıktan sonra yakın zamanda hapishaneden serbest bırakıldı.

Olay, 1981 yılında, Sina’nın kurtuluşunun ve Mısır ile İsrail arasındaki 1979 barış anlaşmasının yolunu açan 6 Ekim Savaşı’nın 1973’teki zaferi anısına, doğu Kahire’de düzenlenen askerî geçit töreni sırasında memurların Sedat’a ateş açmasıyla başladı. Sedat, kendi kanıyla kaplı olarak Kahire’nin güneyinde Nil Nehri kıyısındaki Nil Askeri Hastanesi’ne götürüldü ve yaklaşık iki saat sonra burada yaşamını yitirdi.

İsrail’e barış teklifi yapılmadan dört yıl önce Sedat, Mısır’ın en kuzeydoğusunda, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz, Akdeniz, İsrail ve Filistin’in Gazze Şeridi’ne komşu olan Sina’yı işgal eden İsrail ordusuna karşı daha önce ülkesini büyük bir askeri zafere taşıdı.

Zümer, hiçbir pişmanlık göstermedi ve Sedat’ın öldürülmesini ‘en büyük başarılarından biri’ olarak gururla anmaya devam etti. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre kendisi, merhum Mısır liderinin ‘ülkedeki İslamcıları bastırdığı ve İsrail ile barışı sağladığı için cezasını çektiğine’ inanıyor.

Bununla birlikte Zümer ve arkadaşlarının, Sedat’a suikasta gerekçe olarak kullandıkları İsrail ile barış anlaşmasının, Sedat’ın siyasi kariyerindeki en önemli başarı olmaya devam ettiği inkâr edilemez. Bu başarı, davranışını tahmin etmenin zor olduğu Mısırlı liderin doğasını doğruluyor.

Fotoğraf Altı: Mısır askerleri, Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın 6 Ekim 1981’de askerî geçit törenini izlediği başkanlık kürsüsüne ateş açtı. (AFP Getty)
Mısır askerleri, Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın 6 Ekim 1981’de askerî geçit törenini izlediği başkanlık kürsüsüne ateş açtı. (AFP Getty)

İsrail’e barış teklifi yapılmadan dört yıl önce Sedat, Mısır’ın en kuzeydoğusunda, Süveyş Kanalı, Kızıldeniz, Akdeniz, İsrail ve Gazze Şeridi’ne komşu Sina’yı daha önce işgal etmiş olan İsrail ordusuna karşı ülkesini büyük bir askeri zafere taşıdı. 1973 Ekim Savaşı’ndaki zafer, bölgesel siyaseti, ekonomiyi ve askeri güç dinamiklerini temelden yeniden şekillendiren Mısır’ın elde ettiği en önemli askeri başarıyı oluşturuyor.

Daha sonra şaşırtıcı bir olay akışıyla Sedat, 9 Kasım 1977’de Mısır Parlamentosu üyelerine seslendi ve barışı görüşmek üzere İsrail Parlamentosu da dahil olmak üzere her yere seyahat etmeye istekli olduğunu açıkladı. Yalnızca on gün sonra milyonlarca Mısırlı ve Arap, uçağının İsrail’deki Ben Gurion Havalimanı’na inişini izledi. Bu, yerel ve uluslararası düzeyde yankı uyandıran tepkilere yol açan çok önemli bir olaydı. Ayrıca Mısırlılar ve İsrailliler arasında zorlu bir barış sürecine yol açtı.

Fotoğraf Altı: Eski Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, 7 Kasım 1973. (AFP)
Eski Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, 7 Kasım 1973. (AFP)

Mısırlı diplomat Muhammed Hicazi de Sedat’ın uçağından ve daha sonra merdivenlerden inip havaalanında toplanan İsrailli yetkililerle el sıkıştığını görenler arasındaydı. Hicazi için bu olay, Neil Armstrong’un aya ayak basması gibiydi. Mısır Dışişleri Bakanı’nın eski yardımcısı Hicazi, Al-Majalla’ya verdiği bir röportajda şunları söyledi:

Ziyaret, Sedat’ın en cesur kararıydı. Yalnızca bölgedeki değil, küresel düzeydeki siyasi durum üzerinde derin bir etki bırakan bir karardı. Ziyaret sadece Mısırlılar ve Araplar için değil, tüm dünya için sürpriz oldu.

İsrail ziyaretinden sadece üç gün önce Sedat, Kahire’deki bir grup ABD Kongre üyesine, gerçeği anlatmak için İsrail topraklarına gitmeyi planladığını söyledi. Ayrıca bu geziyi kutsal bir görev olarak gördüğünü, içinde yaşadıkları bu kısır döngünün kırılması gerektiğini ifade etti.

Dizginleri salıvermek

Zümer ve diğer radikal İslamcılar, Sedat’a suikast düzenlemeyi planlarken Mısır lideri, siyasi olarak en iyi durumdaydı. Bu dönem, Sedat’ın iktidara gelmesinden bu yana ülkenin savaşta olmadığı ilk dönemdi. Sedat, Mısır’daki siyasi ve ekonomik sahneye gölge düşürmeye devam eden önde gelen siyasi figür olan selefi Cemal Abdünnasır’ın ölümünden sonra 1970 yılında Mısır'da iktidara geldi.

Sedat, Mısır’ın İsrail’le yaptığı barış anlaşması nedeniyle Arap Birliği’nin muhalefetiyle karşı karşıya kaldığı dönemde bile İsrail’le yapılan savaş ve barıştan siyasi bir kahraman olarak çıktı.

Sedat, anti-komünist Müslüman Kardeşler’in birçok üyesini ve liderini hapishaneden serbest bırakarak Abdünnasır’ın İslamcılara yönelik baskı dönemine son verdi. İslamcı nüfuz, özellikle 1967 yenilgisi ve Sina’nın işgalinden sonra birkaç yıldır yükselişteydi. Yenilgiyi Abdünnasır’ın milliyetçiliğine meydan okumak ve ‘Çözüm İslam’dır’ sloganıyla özetlenen kendi ideolojilerini desteklemek için bir fırsat olarak gördüler.

Mısırlı lider, Washington ile güçlü ilişkiler geliştirdi. Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter ile kişisel bir dostluk geliştirdi ve neredeyse tüm diğer Batı başkentleriyle olumlu ilişkiler sürdürdü.

Fotoğraf Altı: Merhum Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın mezarının yer aldığı Meçhul Asker Anıtı. (AFP)
Merhum Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın mezarının yer aldığı Meçhul Asker Anıtı. (AFP)

Ancak birkaç yıl önce, halen Sovyetler Birliği ile daha yakın ilişkilerden yana olan sol ve Abdünnasır döneminin kalıntılarıyla mücadele etmek için onları harekete geçirme stratejisinin bir parçası olarak ülkesindeki İslamcılara ‘kur yapmaya’ da başlamıştı. Sedat, 1972’de Sovyetlerin Mısır’a saldırı silahları sağlamayı reddetmesi nedeniyle Mısır’ı ondan uzaklaştırmıştı.

Sedat, anti-komünist Müslüman Kardeşler’in birçok üyesini ve liderini hapishaneden çıkartarak Abdünnasır’ın İslamcılara yönelik baskı dönemine son verdi. İslamcı nüfuz, özellikle 1967 yenilgisi ve Sina’nın işgalinden sonra birkaç yıldır yükselişteydi. Yenilgiyi Abdünnasır’ın milliyetçiliğine meydan okumak ve ‘Çözüm İslam’dır’ sloganıyla özetlenen kendi ideolojilerini desteklemek için bir fırsat olarak gördüler.

Sedat ayrıca, İslamcılara daha fazla hareket ve çalışma özgürlüğü vererek onları desteklemeye çalıştı. Bu da bazılarının ‘İslami uyanış’ olarak adlandırdığı bir hareketle üniversitelerde, sendikalarda, okullarda, camilerde ve spor kulüplerinde varlıklarının artmasına olanak sağladı.

Maceranın sonuçları

Ancak Sedat’ın 1981’de sol gruplara karşı güçlendirmeye çalıştığı aynı İslamcılar tarafından öldürülmesine yol açan şey, bu grupların nüfuzunun yeniden canlanmasıydı. Ölümü, onun maceracı doğasını ve eylemlerinin sonuçlarını küçümseme eğilimini ortaya çıkardı, bu da onun güvenliği konusunda endişe duymadığını gösteriyor. 2015 yılında merhum eşi Cihan Sedat, güvenliğini hiçbir zaman umursamadığını söyledi.

Sedat’ın öldürülmesi, İslamcıların Mısır’daki liderliğin kontrolünü ele geçirmeye yönelik daha geniş bir planının parçasıydı. Cumhurbaşkanına düzenlenen suikastın ardından Mısır polisi ile İslamcı militanlar arasında ülkenin farklı yerlerinde, özellikle de güney vilayetlerinde yaşanan çatışmalar bu plana ışık tutuyor.

Bu olaylar, aynı zamanda İslamcıların ahlaki zafer duygusunu güçlendirdi ve onları, şiddet içeren ideolojilerinin değişim yaratabileceğine ikna etti.

Sedat’ın öldürülmesi, İslamcıların Mısır’daki liderliğin kontrolünü ele geçirmeye yönelik daha geniş bir planının parçasıydı. Cumhurbaşkanına düzenlenen suikastın ardından Mısır polisi ile İslamcı militanlar arasında ülkenin farklı yerlerinde, özellikle de güney vilayetlerinde yaşanan çatışmalar bu plana ışık tutuyor.

Sedat suikastıyla ilgili olarak tutuklanan çok sayıda kişi arasında Zümer’in yanı sıra Eymen ez-Zevahiri adında tanınmış bir doktor da vardı. Kendisi ardından Sovyetlerle savaşmak için Mısır’dan Afganistan’a gitti. Nihayetinde El-Kaide lideri Usame bin Ladin’in yakın bir yardımcısı oldu. İki adam 2001 yılında New York ve Washington’da korkunç saldırılar düzenleyerek dünyayı şoka uğratmıştı.

Karmaşık bir miras

Sedat’ın Mısır ordusunu İsrail’e karşı zafere götürme başarısının, İsrail’in sık sık kendini lanse ettiği gibi yenilmez bir ülke olmadığını tüm bölgeye kanıtlaması şaşırtıcı değil. Ancak İsrail’le imzaladığı barış anlaşması bölgede köklü değişikliklerin başlangıcı olsa da Arapları ve Filistinlileri hayal kırıklığına uğrattı.

Süveyş Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü Cemal Selame’nin açıkladığı gibi Mısır, İsrail ile savaş durumuna son verdi, ancak bunun Arap- İsrail çatışmasının dinamikleri üzerinde olumsuz yansımaları oldu. Selame, “Barış anlaşması, Mısır’ı büyük ölçüde İsrail’in lehine olan önlemler almaya zorladı” dedi.

Barış anlaşması, Mısır’ın Arap- İsrail çatışmasında askeri tarafsızlığını sağlayarak, İsrail’in Arap toprakları işgalinin genişletilmesi ve İsrail’in Haziran 1982’de güney Lübnan’ı işgal etmesi de dahil olmak üzere bölgede önemli gelişmelerin önünü açtı.

Sedat’ın Batı’da gördüğü hayranlığın aksine bazı Arap ülkelerinde ve ülkesindeki İslamcıların belirli kesimlerinde nefretle karşılanmasının nedeni bu olabilir.

Ancak Mısırlıların büyük bir kısmı, onu halem güçlü ve ileri görüşlü bir lider olarak görüyor. Onlara göre Sedat, ülkesini İsrail’le daha fazla çatışmaya maruz kalmaktan kurtarmak için kendini isteyerek tehlikeye attı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla’dan çevrildi.



Sudan'da iki hükümet... Çözüm mü, bölünme mi?

Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)
Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)
TT

Sudan'da iki hükümet... Çözüm mü, bölünme mi?

Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)
Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)

Sudan'da iki hükümetin varlığı, iç ve dış çevrelerde akıllardan uzak bir ihtimal değildi. Bu senaryo, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden yaklaşık bir yıl sonra, barışçıl bir çözüm için herhangi bir vizyon veya işaretin ufukta görünmemesi nedeniyle, olası birkaç senaryodan biri olarak ortaya atıldı.

ABD Barış Enstitüsü (USIP) Nisan 2024'te, Kenya'nın başkenti Nairobi'de, savaşa karşı olan geniş bir yelpazedeki siyasi ve sivil güçlerin katılımıyla bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda savaşın gidişatı ve nereye varacağı değerlendirildi ve olası senaryolar incelendi.

Çalıştayda 3 senaryo ortaya kondu; İlki, savaşın, çatışmanın iki tarafından biri olan Sudan ordusu veya HDK’nin askeri zaferiyle sona ermesi idi. Ancak bu seçenek, savaşın niteliği ve dış müdahalelerin açıkça ortaya çıkması nedeniyle dışlandı.

frgty6u7
Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında Hartum'da yaşanan çatışmalarda ağır hasar gören bina (AFP)

İkinci senaryo, müzakere ve savaştı. Bu senaryoda, sahadaki güç dengesinde radikal bir değişiklik ya da ‘zayıf denge’ meydana gelir ve müzakere masasında savaşın durdurulması yönünde bir adım atılır. Her iki taraf da çatışmalardan yorgun düşmüş olsa da, ordu ve İslamcı müttefiklerinin, düşmanlıkları durdurmayı ve sivilleri koruyarak insani yardım ulaştırmayı amaçlayan Cidde Platformu’na defalarca ret cevabı vermeleri nedeniyle, bu seçenek o dönemde mümkün olmadı.

Çalıştayda yapılan uzun tartışmaların ardından odaklanılan üçüncü senaryo, Sudan'da iki hükümetin varlığıdır. Bu senaryo en olası olanıdır ve ülkedeki çatışmaların şiddetini azaltabilir ve taraflar arasında müzakere masasına oturmak için yollar açabilir.

Geçtiğimiz hafta, Sudan Kurucu İttifakı, HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) başkanlığında, ülkenin batısındaki Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala'yı merkez alan paralel bir hükümet kurduğunu duyurdu. Ancak, ülkeyi bölünmeye maruz bırakma korkusuyla, resmi devlet kurumları dışında herhangi bir otorite kurulmasına bölgede önceden karşı çıkılmıştı.

Siyasi analist Mahir Ebu’l Cuh, Port Sudan ve Nyala'da meşruiyet için çekişen iki hükümetin varlığının artık bir gerçek olduğunu ve her ikisinin de meşru olmadığını, bu nedenle herhangi bir yasal tanıma olmaksızın ele alınacağını söyledi.

dfrgty6
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, askerleriyle birlikte daha önceki bir Hartum ziyareti sırasında (Arşiv – Sudan ordusu sayfası)

Ebu’l Cuh, “Arap ve Afrika ülkeleri Sudan'ın bölünmesini istemiyor ve bölünmeye izin vermeyecek. Böylece bölgede parçalanmanın önü açılmayacak” ifadelerini kullandı.

Ebu’l Cuh, “Port Sudan'da ordunun liderliğindeki fiili hükümetin para birimi ve kimlik belgelerinin değiştirilmesi ve kontrol ettiği bölgelerde lise sınavlarının yapılmasıyla ilgili olarak attığı adımlar, HDK’yi bir ittifak kurmak ve paralel bir otorite oluşturmak için gerekçeler ve mazeretler bulmaya itti” dedi.

Siyasi analist Ebu’l Cuh, uluslararası toplumun ‘Sudan'da iki hükümetin varlığının çatışmanın sonucu olduğunu; nedeni olmadığını, çözümün her iki tarafın da varlığında yattığını ve bunun bölgesel ve uluslararası tarafların çıkarlarına uygun olduğunu anladığını, bu nedenle her iki hükümetle de muhatap olunmasının muhtemel olduğunu’ belirtti.

Ebu’l Cuh, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'dan oluşan dörtlünün ertelenen toplantısının amacının ‘bölge ülkelerinin endişelerini ve çıkarlarını uzlaşma formülüyle ele almak, bunları krizin çözümüne katkıları çerçevesinde değerlendirmek ve ateşkesle başlayıp Sudan'da demokratik federal sivil yönetimin yeniden tesis edilmesiyle devam etmek’ olduğunu bildirdi.

Ebu’l Cuh, HDK’nin ‘taktiksel’ bir çerçeve içinde ‘iki hükümetin varlığı’ senaryosunu hedeflediğini ve bunun amacının ‘müzakerelerin (eğer gerçekleşirse) fiili durum olarak iki otorite arasında veya her iki tarafın askeri liderleri arasında yapılması’ olduğunu söyledi.

Siyasi ve askeri analist Hüsameddin Bedevi ise Sudan'da iki hükümetin varlığının, uluslararası toplumun barışçıl çözüm şansını artıracağını düşündüğü bir senaryo olduğunu, ancak aynı zamanda düşmanlığın ileri aşamalarına ve çatışmanın uzamasına yol açabilecek olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ifade etti.

Bedevi, “Silahlı çatışmanın devam etmesi ve uluslararası aktörlerin çekişmeleri, tarafları kontrol haritasını genişletmeye ve kendi sosyal çevrelerini temsil eden bölgelerde askeri varlık göstermeye itti” dedi.

Bedevi, “Her iki taraf da uluslararası meşruiyet arıyor ve kontrolündeki bölgelerde sivilleri koruduğu mesajını dünyaya iletmeye çalışıyor” diye konuştu.

Diğer yandan Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi, HDK tarafından ilan edilen paralel hükümetin bir veya iki yıl devam etmesi halinde fiili bir hükümet haline geleceğini ve uluslararası alanda tanınacağını, insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak için ateşkesin dayatılacağını söylemişti.