Uzmanlara göre İsrail Gazze'deki hastaneye "Batı'dan aldığı destekten cesaret bularak" saldırdı

"Batı'nın İsrail'e yönelik güvenlikçi şemsiye, bu suça Batı'yı ortak yapar. Batı bu soykırımın ortağıdır"

(AA)
(AA)
TT

Uzmanlara göre İsrail Gazze'deki hastaneye "Batı'dan aldığı destekten cesaret bularak" saldırdı

(AA)
(AA)

Uzmanlar, İsrail'in Gazze'deki el-Ehli Baptist Hastanesi'ne, Batı'nın desteğinden aldığı cesaretle saldırdığını, Batı'nın İsrail'e karşı geçmişte olduğu gibi hiçbir zaman ciddi bir yaptırım uygulamadığını belirtti.

Oslo Üniversitesi Kamu ve Uluslararası Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Cecilia Marcela Bailliet, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Giray Saynur Derman ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Körfez Çalışmaları Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Yetim, İsrail'in Gazze'deki el-Ehli Baptist Hastanesi'ni bombalamasına ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.

Bailliet, İsrail'in Gazze'deki el-Ehli Baptist Hastanesi'ni bombalamasına ilişkin, hastanelerin tüm şartlar altında saygı duyulması ve korunması gereken yerler olduğuna vurgu yaparak, hastanelere saldırıların insancıl teamül hukukunun ihlali olduğunu belirtti.

Ölen ve yararlanan çocuk sayısının arttığı göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in Çocuk Hakları Sözleşmesi çerçevesinde özel önlemler alma yükümlülüğü olduğuna işaret eden Bailliet, sivil nüfusun uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde korunmasına ilişkin yükümlülükleri uyarınca devletlerin silahlı çatışmadan etkilenen çocuklarla ilgilenmek ve güvenliklerini sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alması gerektiğini hatırlattı.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derman da İsrail'in hastane saldırısı ile çatışmanın kritik bir aşamaya geçtiğini belirterek, "Baktığımız zaman sivil halka saldırı bu. Hastanedeki insanlara masum insanlara yapılan saldırı, ölenlerin zaten çoğu kadın ve çocuklar, yaralılara yapılıyor. Masum insanlara yapılıyor. İnsanlar susuzluğa ve açlığa mahkum ediliyor. Bu bir katliam. Hatta biz buna soykırım diyebiliriz. Bu soykırım tabii. İsrail, terör örgütü gibi hareket ediyor ve maalesef bu Gazze'deki katliam durmayacak." dedi.

"Batı bu soykırımın ortağıdır"

Birleşmiş Milletler'in (BM) çatışmalarda pasif kaldığını belirten Derman, Türkiye'nin bu yöndeki arabuluculuk ve barışın sağlanmasına yönelik girişimlerinin çok önemli olduğuna dikkat çekerek, "Batı bu soykırıma sessiz kalıyor. Biliyorsunuz sessiz kalmakta suça ortak olmaktır. Dilsiz, şeytandır derler. Yani Batı, İsrail'in bu soykırımına ortaktır. İsrail'e yönelik güvenlikçi şemsiye, bu suça Batı'yı ortak yapar. Batı, bu soykırımın ortağıdır. İsrail'in basın mensuplarını bölgeye sokmaması, yapacağı ihlallerin görünmesini önlemeye yöneliktir. Netanyahu hükümeti savaş suçu işliyor. Hastanelerin bombalanması bir savaş suçudur, insan hakkı ihlalidir." değerlendirmesinde bulundu.

Derman, hastanelere yönelik İsrail'in "boşaltın" uyarısına ilişkin, "Abluka altına alınan bir bölgede insanlar nasıl nereye gidecek? Dünya Sağlık Örgütü bir açıklama yaptı, bu insanların hastaneleri boşaltması demek, ölmeleridir demek istedi. Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamalarına rağmen böyle bir şey yapıldı." dedi.

Uluslararası kuruluşların artık işlevselliğini yitirdiğini aktaran Derman, Srebrenitsa soykırımı ve Ruanda katliamında da BM'nin sessiz kaldığını vurguladı.

Derman, Filistin'in Türkiye için tarih boyunca yakın olduğu bir coğrafya olduğunu belirterek, "Bizim için Mescidi Aksa'nın çok büyük önemi var, cuma namazını kılan insanlara dahi saldırılar yaptılar. Bugüne kadar yapılan katliamların haddi hesabı yok." dedi.

"Batı suskunluğu, İsrail'in hastaneye saldıracak kadar cüretkar davranmasına neden oluyor"

İnsan haklarının "Batı'nın insan hakları" olduğunu ve belirli bir grubun korunması üzerine inşa edildiğine dikkati çeken Derman, şunları kaydetti:

Afganistan'da, Irak'ta bir buçuk milyon çocuk öldürüldü. İran-Irak 8 yıl savaştı. Suriye'nin kuzeyi terör bölgesi haline getirildi. Terör örgütlerini, Türkiye aleyhine sürekli yıllarca desteklediler. Batı'nın İsrail'i kınıyoruz sözünden ileri bir seviyeye geçebileceğini sanmıyorum. İsrail bunu daha önce de yaptı. Bu ilk değil. Batı'nın bu suskunluğu, İsrail'in hastaneye saldıracak kadar cüretkar davranmasına neden oluyor.

ORSAM Körfez Çalışmaları Uzmanı Yetim, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla düzenlenen saldırı sonrasında, İsrail'in sivil ve çatışan ayrımı gözetmeden Gazze'ye topyekun müdahale gerçekleştireceğini dile getirdiğini hatırlatarak, "Bu anlamda da inanılmaz oranda Batı ve ABD desteğini de arkasına aldığına şahit oluyoruz. Dolayısıyla henüz kara operasyonu başlamadan dahi Gazze'de gerçekleştirilen bu saldırılar İsrail'in çok derinlikli ve geniş bir askeri saldırı stratejisine geçtiğine işaret ediyor." dedi.

Uluslararası hukuka göre, ibadet yerlerinin ve hastanelerin hedef alınmasının suç olduğunu hatırlatan Yetim, bu yönde eylemlerin yargılanma gerektirdiğini dile getirdi.

"Uluslararası Ceza Mahkemesine dahi taraf olmayan İsrail'in Batı'dan da bu şekilde destek alarak yürüttüğü bir işgal sürecinin çok acımasız şekilde gerçekleşeceğine şahit oluyoruz." diyen Yetim, bu durumun zamanla Batı ve ABD kamuoyunu İsrail'in aksi yönünde harekete geçirebileceğini söyledi.

Bölge ülkelerinin göçmen kabul etmeyeceğine ve saldırılara son verilmesi yönündeki uyarılarına işaret eden Yetim, "Lübnan, Suriye ve hatta İran'ın dolaylı müdahalesine ve (İsrail'in) İran Hizbullah'ı arasında dolaylı çatışmalara, Hizbullah ile İsrail arasında direkt çatışmalara, kuzey cephesine, belki Mısır'a farklı şekillerde aksayacak, genişleyebilecek bir bölgesel çatışma iklimini doğuruyor." dedi.

"Batı güç tekelini elinde bulunduruyor"

Yetim, "Şu anda İsrail'in yaptığı şey, aslında yerel çatışma dinamiğini, Filistin-İsrail arasında olan çatışma dinamiğini, bilinçli şekilde körükleyerek tamamıyla bölgesel bir çatışma iklimine dönüştürme şeklinde okunabilir." ifadesini kullanarak, bunun çok tehlikeli bir strateji olduğunu fakat İsrail hükümetinin aldığı desteğe dayanarak, bu stratejiden vazgeçmeyeceğini kaydetti.

Saldırıların temelinde Batı'nın amansız desteği olduğunu vurgulayan Yetim, "Uluslararası kurumlar dediğimiz şey, güç politikasını yansıttığı için ve oralarda da Batı'nın ve ABD'nin tekeli bir şekilde hakim olduğu için maalesef İsrail'e karşı geçmişte olduğu gibi hiçbir zaman ciddi ve caydırıcı bir yaptırımın olduğuna şahit olmadık. Üzülerek belirtmeliyiz ki bundan sonra da olmayacaktır." şeklinde konuştu.

Yetim, Batı'nın güç tekelini elinde bulundurmasının uluslararası kurumları araç haline getirmesine yol açtığını ifade ederek, "Kendi çıkarlarına risk oluşturmadığı sürece bu kurumları desteklemesine ama çıkarlarına aykırı geldiğinde de bastırmasına, sindirmesine yol açıyor." değerlendirmesini yaptı.

Batı'nın dolaylı olarak hastane saldırısının ortaklarından olduğunu söyleyen Yetim, Batı'nın İsrail'in yaptıklarına sessiz kaldığını, çatışmaların başından beri sivillerin korunması ve insani yardım koridorunun oluşturulması konusunda İsrail'i teşvik etmediğini söyleyerek "İsrail'i durdurabilecek tek güç Batı ve ABD ama onlar da İsrail'i desteklediği zaman maliyet; insani maliyet, savaşın maliyeti, yıkım maliyeti kat ve kat artmaktadır." ifadesini kullandı.



“En büyük güvenlik ihlali” Hizbullah’a Lübnan’da ve Suriye'de darbe indirdi

Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
TT

“En büyük güvenlik ihlali” Hizbullah’a Lübnan’da ve Suriye'de darbe indirdi

Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)
Yaralıları Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi'ne taşıyan bir ambulans (EPA)

Lübnan’daki Hizbullah Hareketi, üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarını hedef alan ‘en büyük güvenlik ihlali’ ile karşı karşıya kaldı. Bu güvenlik ihlali, Hizbullah’ın Lübnan’daki ve Suriye'deki kaleleri olarak kabul edilen bazı bölgelerde yaklaşık 2 bin 800 kişinin yaralanmasına ve 9 kişinin ölümüne neden olurken yaralıların sayısı hastanelerin kapasitesini aştı.

Suriye basını Suriye'de bulunan çok sayıda Hizbullah üyesinin taşıdıkları çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını bildirdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Şam’ın kentsel ve kırsal kesimlerinde Hizbullah üyelerinin bazılarının taşıdıkları çağrı cihazlarının patlaması sonucu yaralanarak hastaneye kaldırıldığını aktardı.

Suriye’nin başkenti Şam'daki Kefer Susa Mahallesi yakınlarında seyir halindeki bir araçta bir çağrı cihazı patladı. İsrail’in Lübnan ve Suriye'deki Hizbullah üyeleri tarafından yaygın olarak kullanılan çağrı cihazlarını hedef alan eş zamanlı siber saldırısı sonucunda Lübnan'da birkaç cihaz daha patladı.

Güvenlik ihlali saat 15.30 sularında Beyrut'un güney banliyölerinde bir kişinin elindeki cep telefonunun patlamasıyla başladı. Ardından Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde eş zamanlı olarak meydana gelen ‘patlamalar’ birbirini takip etti.

Lübnan’ın güney banliyölerinde, Nebatiye’de ve Bekaa'da yollarda kanlar içinde yatan onlarca insanın görüldüğü görüntüler düşmeye başladı. Ardından Hizbullah, çağrı cihazı taşıyan herkesten bu cihazları atmalarını isteyen bir açıklama yapıldı. İç Güvenlik Güçleri de vatandaşlardan yaralılara yardım edilmesini ve hastanelere kaldırılmalarını kolaylaştırmak için yolları açmalarını istedi. Genelkurmay Başkanlığı, vatandaşlardan, sağlık ekiplerinin olay yerlerine ulaşmalarını kolaylaştırmak amacıyla patlamaların yaşandığı bölgelerde toplanmamalarını istedi.

xy6muu7
Beyrut'un güney banliyösünde yaralıların tedavisine yardımcı olmak için kurulan çadırda kan vermek için bekleyen bağışçılar (AFP)

Reuters, Hizbullah yetkililerinin birinin çağrı cihazlarının patlatılması olayının şimdiye kadarki en büyük güvenlik ihlali olduğunu söylediğini aktardı. Reuters’ın emniyet kaynaklarından aktardığına göre Hizbullah, patlayan çağrı cihazları üyelerine daha yeni dağıtmıştı. Fransız Haber Ajansı (AFP) da Hizbullah'a yakın kaynakların ‘yeni çağrı cihazlarının lityum pillere sahip olduklarını ve aşırı ısınma sonucu patlamış gibi göründüklerini’ söylediklerini aktardı.

ABD merkezli gazete New York Times’ın (NYT) konuyla ilgili bilgi sahibi yetkililere dayandırdığı haberine göre cihazlar patlamadan önce birkaç saniye boyunca bip sesi çıkardı. Saldırıda Hizbullah üyelerine ait yüzlerce çağrı cihazı hedef alındı. Sosyal medyada dolaşan videolarda cihazların yollarda, dükkanlarda ve evlerde insanların ellerinde patladığı ve maddi hasara yol açtığı anlar görülüyor.

Hizbullah: Geniş kapsamlı inceleme başlatıldı

‘Güvenlik ihlalinden’ yaklaşık üç saat sonra Hizbullah tarafından yapılan ilk açıklamada dün öğleden sonra saat 15.30 sularında Hizbullah'ın çeşitli birimlerinde ve kurumlarında çalışanların iletişim için kullandığı çağrı cihazlarının patladığı duyuruldu. Açıklamada “Sebebi açıklanamayan patlamalar şimdiye kadar bir çocuğun ve iki kardeşin ölümüne ve birkaç kişinin de yaralanmasına neden oldu” denildi.

Açıklamada Hizbullah'ın uzman kurumlarının şu an eş zamanlı patlamaların nedenlerini belirlemek için geniş kapsamlı bir güvenlik soruşturması başlattığı belirtildi. Hizbullah tarafından yapılan ikinci açıklamada ise “Mevcut tüm gerçekleri ve verileri inceledikten sonra, bu canice saldırıdan tamamen düşmanımız İsrail'i sorumlu tutuyoruz” ifadeleri kullanıldı.

xc
Başbakan Mikati'nin Milletvekili Ali Ammar'ın oğlu için taziye ziyareti sırasında çekilen bir fotoğrafı (Başbakanlık Basın Ofisi)

Öte yandan Bakanlar Kurulu, Lübnan'ın egemenliğinin ağır bir ihlali olan ve suç teşkil eden İsrail'in bu saldırganlığını kınadı. Hükümetin ilgili ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde gerekli tüm temasları derhal başlatarak bu suçla ilgili sorumluluklarını ortaya koyduğunu vurgulayan Bakanlar Kurulu, gelişmelerin takip edilebilmesi için toplantılarını kamuoyuna açık olarak yapma kararı aldı.

Bu arada Başbakan Necip Mikati, Milletvekili Ali Ammar'ı ziyaret ederek oğlu için başsağlığı diledi.