Gazzelilerin son sığınağı: Kiliseler

UNRWA okullarında, hastanelerinde ve uluslararası misyon merkezlerinde güvenliği kaybeden bölge sakinleri buralara sığınıyor

Gazze'deki Baptist Kilisesi açıkça harap oldu (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Gazze'deki Baptist Kilisesi açıkça harap oldu (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
TT

Gazzelilerin son sığınağı: Kiliseler

Gazze'deki Baptist Kilisesi açıkça harap oldu (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Gazze'deki Baptist Kilisesi açıkça harap oldu (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

İzzeddin Ebu Ayşe 

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki tek Baptist kilise binasının yanında bulunan El Ehli Arap Hastanesi'nin avlusunu bombaladı.

Bu saldırının ardından, "kutsal topraklar"daki kiliseler, tüm Hıristiyanların, Müslümanların ve hayırseverlerin bir hafta boyunca barış için oruç tutmalarını ve dua etmelerini istedi.

Dayanışma biçimleri

Gazze'deki kiliselerin masum vatandaşlarla dayanışma içindeki konumu bu davranışla sınırlı kalmadı, patlama seslerinin azalması, akan kanın durması ve barışın hakim olması için fedakarlıklar da yapıldı.

Örneğin meydana gelen talihsiz olaylardan duyulan üzüntüyü ifade etmek için ayinler düzenlendi ve Latin Manastır Kilisesi'nin çanları çalındı.

En önemlisi, St. Joseph Kilisesi, Rum Ortodoks Kilisesi ve Latin Manastır Kilisesi, yerinden edilmiş bin 100'den fazla sivile sığınak olmak üzere kapılarını açtı.

Bu adım, İsrail'in Gazze'nin kuzeyinde ve Gazze Valiliği'nde yaşayanlardan evlerini ve barınma merkezlerini derhal boşaltmalarını istemesi ve onları zorla yerinden etme uygulaması sonrasında atıldı.

Dördüncü sığınak

Gazze'de kiliseler, UNRWA okulları, hastaneleri ve uluslararası misyon merkezlerinden sonra sakinlerin güvenlik arayışında başvurduğu dördüncü yer oldu.

Sakinler, İsrail uçaklarının bombalamasından kaçmak için kiliselere sığınıyorlar çünkü ibadethanelerin Filistinlileri ölüm makinesinden koruduğuna inanıyorlar.

Yerinden edilenlere açık olan kiliselerin kapıları güvenli bir sığınak haline geldi ve barınacak yeri olmayan Hıristiyan ve Müslüman aileler Gazze'deki Ortodoks ve Latin ibadethanelerine akın etti.

İnsanlar orada kutsal yerlerin duvarları arasında sığınak arıyorlardı ve kiliseler sadece bir sığınağa dönüşmekle kalmadı, aynı zamanda bir barış feneri haline geldi.

Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 650 kişi, içinde bir okulun da bulunduğu Latin Manastır Kilisesi'ne sığındı, yaklaşık 450 kişi de Rum Ortodoks Kilisesi'ne gitti.

Kiliseler, dinleri ne olursa olsun onlara barınak, yiyecek ve içecek sağlıyordu.

Güvenlik olmadan

Kudüs Latin Patriği Kardinal Pierbattista Pizzaballa şu açıklamalarda bulundu:

Gazze Şeridi'ndeki tüm Hıristiyanların durumu iyi. Bazı insanların evleri yıkıldı, ancak herhangi bir can kaybı yaşanmadı. Artık burada güvende olduklarını varsayarak Latin manastırında ve okulunda toplanıyorlar, elbette büyük baskı altındalar ve bir süre yetecek kadar yiyecekleri var. Ama kuşatma devam ederse sorun olur, onlara yardım etmeye çalışıyoruz ama tehlike yaklaşıyor.

Kudüs Patriği kilisenin sığınmak isteyen herkese açık kalacağını vurgulayarak şunları söyledi:

Biz Müslüman ve Hıristiyan tek bir aileyiz ve insanlara yardım etmeye ve onlara barınak sağlamaya çalışıyoruz. Onlara yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ve en önemlisi, ihtiyacı olan herkese sevgi vermek.

Buna rağmen kilise İsrail bombardımanına karşı tamamen güvende değil.

Gazze Başpiskoposu Aleksios, 12 gün süren çatışmalar sırasında kiliselerin bulunduğu bölgeye 50'den fazla top mermisinin düştüğünü doğruladı.

Gazze kiliseleri

Gazze'de üçü aktif olan ve ziyaretçi ve Hıristiyanları kabul eden 6 kilise bulunuyor.

Çoğunluğu Ortodoks, Katolik ve Baptist kiliselerine mensup olan Gazzelilerle birlikte bin 500'den fazla Hıristiyan da yan yana yaşıyor.

Gazze'deki en ünlü Hıristiyan ibadet yerleri arasında Kutsal Aile Latin Kilisesi veya Latin Manastırı ve Aziz Porphyrius Kilisesi bulunmakta.

Aziz Porphyrius, dünyanın en eski üçüncü kilisesi olan bir Ortodoks Kilisesi ve daha önceki çatışmalarda Gazze'ye düşen ölümcül İsrail füzelerinin şarapnel parçalarına maruz kalmıştı.

Gazze'deki Latin Manastır Kilisesi (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Gazze'deki Latin Manastır Kilisesi (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Hıristiyanların gerçeği

İsrail, diğer Filistinlilere yaptığı gibi Hristiyanlara da ciddi kısıtlamalar uyguluyor, seyahat etmelerine izin vermiyor ve büyük bir kısmının dini ritüellerini gerçekleştirmek için Beytüllahim ve Kudüs'teki dini mekanlarına ulaşmalarını da engelliyor.

Bu Hıristiyanlar, İsrail'in son dönemde Gazze Şeridi'nde uyguladığı şiddetli kuşatmaya maruz kalıyor, evleri savaşlarda bombalanıyor ve yıkılıyor.

Devam eden savaşta Tel Aviv ordusu, kiliselerinin yanı sıra Hristiyanların evlerini ve ibadethanelerini de boşaltmalarını istedi.

Ayrılma emirleri

Kutsal Aile Kilisesi Piskoposu Peder Gabriele Romanelli, şunları söyleyerek bunu doğruladı:

Tüm Hıristiyanlar ve kiliselerin sakinleri ile Latin Manastır Kilisesi ve Kutsal Aile Okulu yetimhanesi, İsrail'den buraları terk etme emri aldı. Onların yeni bir sığınak, güvenli bir barınak araması zorunlu hale geldi.

Gazze'deki kiliseler, tahliye emirlerine uymayı reddederek İsrail ordusuna, bu yerlerin uluslararası insani hukuk kapsamında korunan ibadethaneler olduğunu ve Filistin bayrağının yanında Latin Patrikhanesi bayrağını da çektiklerini bildirdi.

Ayrıca bunların sivil ve dini tesisler olduğunu, vahşi savaşlardan korunması gerektiğini belirtti.

Müslümanlar ve Hıristiyanlar kiliselerin ve hastanelerin en iyi sığınak olduğuna inanıyorlar (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)
Müslümanlar ve Hıristiyanlar kiliselerin ve hastanelerin en iyi sığınak olduğuna inanıyorlar (Meryem Ebu Dakka-Independent Arabia)

Gazze'nin tahliye edilmesi fikri, İsrail ordusunun tüm bölgeyi yok etmesi anlamına geliyor ve bu nedenle Şerit'teki son Katolik kilisesi olan Latin Manastır Kilisesi, bu kararın tehlikeli olduğuna inanıyor.

Bu kilise önceki savaşlarda, felakete uğrayan şehrin başına gelen yıkımdan kurtulmuştu ve Müslümanlar ve Hıristiyanlar buranın en iyi sığınak olduğuna inanıyor.

Peder Romanelli'ye göre Latin Manastır Kilisesi buraya sağ salim gelen herkese kapılarını açıyor.

Peder Romanelli, sözlerine şöyle devam etti:

Şok oldum ve korktum. Şerit’i derhal tahliye etmemiz istendi. İsrail ordusu yerinden edilmiş insanları neredeyse her gün kiliseye çağırıyor, bazen tahliye talebinde bulunuyor, bazen de Hıristiyan olmayanların kiliseye girmesine izin verilmemesini talep ediyor.

Kiliseye kaçan Hıristiyanlardan İhab Ayad'ın ifadesine göre, kendisi kiliseden ayrılma emirlerine uymayacağını orduya bildirdi.

Ayad, kiliseye gelen tüm Müslüman ve Hıristiyanlarla birlikte, evrensel saygıya ve yasal korumaya sahip olan ibadethanede kalacağını belirtti.

Bu pozisyonların yanı sıra Rum Ortodoks Patrikhanesi Sözcüsü Peder İsa Musleh de Gazze'de yaşanan cinayeti reddettiğini ifade etti.

Peder, "Masum insanlara karşı işlenen iğrenç bir suçla karşı karşıyayız. İnsani yardım malzemelerinin Gazze'ye girmesine izin verilmeli. Müslüman ve Hıristiyanların ayrılma emirlerinin de reddedilmesi, korkunç insani felaketi daha da derinleştiriyor" dedi.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?

Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?
TT

Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?

Rusya ve İsrail arasında Suriye'de İran'a karşı yapılan askeri mutabakata ne olacak?

Samir İlyas

Ortadoğu'nun bölgesel olarak topyekûn bir savaşa sürüklenmesi ihtimali, Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasından bu yana önemli ölçüde soğuyan Rusya-İsrail ilişkilerindeki uçurumu daha da derinleştirdi. İki ülke arasındaki ilişkiler her ne kadar Yahudi devletinin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiş ve yaklaşık çeyrek asırdır kopma noktasına gelmiş olsa da 1991 yılı sonlarında diplomatik temasların yeniden başlamasıyla içinde bulunduğumuz dönemin iki ülke arasındaki ilişkilerin en ciddi sınavı olduğunu söylersek abartmış olmayız.

Tarihe baktığımızda Sovyetler Birliği’nin 1947 yılında Filistin'in bölünmesini desteklediğini ve o zamanlar yeni kurulmuş olan Yahudi devletini tanıyan ve diplomatik temsilci gönderen ilk ülkelerden biri olduğunu görebiliriz. Sovyet liderleri, sosyalizme en yakın devletin kurucularının ideolojik geçmişine dayanarak İsrail'in komünist blokla uyumlu olacağına, İngiltere ve Batı ülkelerinden uzak duracağına ve bölgede bir sosyalizm modeline dönüşeceğine inanıyorlardı. Ancak Moskova, başta Irak, Suriye ve Mısır olmak üzere Arap ülkeleriyle ilişkiler kurduğunda Yahudi devleti konusunda kısa sürede hayal kırıklığına uğradı.

Rusya, 5 Haziran 1967 tarihindeki Altı Gün Savaşı’ndan sonra İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmiş, ancak Sovyetler Birliği'nin 1991 yılının aralık ayında son nefesini vermesinden birkaç gün önce İsrail’in Moskova'daki Büyükelçiliği’ni yeniden açmıştı. Moskova'daki yönetici elitlerinin 1990'lı yıllardaki Batı ve İsrail yanlısı yönelimlerine rağmen, bu dönem Rusya'nın Ortadoğu meselelerinden elini eteğini çektiği bir dönem oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yükselişiyle birlikte Kremlin, gözünü Ortadoğu'ya dikti. Rusya’nın diplomatik makamları İsrail de dahil olmak üzere bölgedeki tüm taraflarla güçlü bağlar kurmak için aktif çalışmalarda bulundu.

Putin'in 2005 yılında İsrail’e gerçekleştirdiği ilk ziyaretten bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler, ‘uzun soluklu bir balayına’ tanık oldu. Ancak bu süreç Rusya'nın İran'a ve Hamas ve Hizbullah gibi İran destekli örgütlere açık olmasıyla ilgili anlaşmazlıklarla sonuçlandı.

Rusya'nın 2015 sonbaharında Suriye'ye askeri müdahalede bulunması, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihinde bir dönüm noktası oldu. İki taraf, aralarında olası sürtüşmeleri önlemek amacıyla bir mutabakat imzaladı. Moskova, İsrail'in Suriye'deki İran’a ve Hizbullah’a ait mevzilere düzenlediği hava saldırılarını çeşitli açıklamalarla kınasa da hava savunma sistemleri bu saldırılara karşılık vermedi. Temelde kendi askerlerinin ve Suriye rejimi güçlerinin hedef alınmamasını önemseyen Moskova, Hizbullah'a herhangi bir silah tedarikinin ulaşmasını engellemek için İsrail ordusuna atış serbestliği tanımış gibi görünüyor. Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalesinin ilk üç yılında iki ülke arasındaki ilişkiler ‘uzun soluklu bir balayına’ tanık oldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Moskova ziyaretleri arttı. İki taraf 2018 yazında Suriye'nin güneyinin Şam rejiminin kontrolüne geçmesi konusunda iş birliği yaptı. Putin, Netanyahu'ya o dönemde birkaç seçim kazanmasını sağlayan ‘hediyeler’ verdi. Bunlardan en önemlisi İsrailli asker Zechariah Baumel'in naaşının kalıntılarının bulunmasıydı.

frgbgrf
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esed Hmeymim Hava Üssü’ndeki askeri geçit törenini izlerken, 11 Aralık 2017

İsrail-Rusya ilişkileri, 17 Eylül 2018 yılında bir İlyuşin Il-20 tipi Rus keşif uçağının düşmesi ve 15 mürettebatın tamamının hayatını kaybetmesiyle ciddi bir sınavdan geçti. Rusya ordusu olaydan İsrail'i sorumlu tuttu. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, İsrail'in Suriye'deki Rus güçleri komutanlığına birkaç dakika içinde Suriye'nin kuzeyinde bir saldırı gerçekleştireceğini bildirdiğini, ancak İsrail’in bu bildirisinden sadece bir dakika sonra batı bölgelerinde hava saldırısı düzenleyerek Rus keşif uçağının düşmesine neden olduğunu açıkladı. Konaşenkov, açıklamasında “Bu tür eylemler, Suriye'de güçlerimiz arasında olası sürtüşmeleri önlemek için 2015 yılında imzalanan mutabakatın doğrudan ihlalidir” ifadelerini kullandı.

Bu olayın ve ardından İsrail'in Suriye'deki mevzileri vurmasının kınandığı açıklamalara rağmen Rusya'nın tepkisi, Türkiye'nin 2015 yılında Suriye-Türkiye sınırında SU-24 tipi bir Rus savaş uçağını düşürmesine verilen tepkinin boyutuyla kıyaslanamaz. İki taraf da krizi oldukça hızlı bir şekilde aşmayı başardı. Öte yandan İsrail, Suriye'nin çeşitli bölgelerinde İran’a ve Hizbullah’a ait mevzilere yönelik saldırılarını sürdürdü. Rusya'nın İsrail saldırılarını önlemek için Suriye'ye transfer edeceğini açıkladığı hava savunma ve elektronik sinyal karıştırma sistemleri, bu saldırılara müdahale etmedi.

İran ve İsrail arasındaki denge

Rusya hem İran hem de İsrail ile ilişkilerinde hassas dengeleri koruyarak Suriye'nin bu iki ülke arasında bir vekalet savaşı arenasına dönüşmesini engellemeye çalıştı ve İsrail'in güvenliğine bağlı olduğunu vurgulamaya özen gösterdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasının 30’uncu yıldönümü vesilesiyle İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth için kaleme aldığı makalede, “Ortadoğu'da güvenlik ve istikrar konusunda İsrailli ortaklarımızla istişarelerimizi sürdürmek istiyoruz. Bölgedeki sorunlara yönelik kapsamlı çözümlerin mutlaka İsrail'in güvenlik çıkarlarını da dikkate alması gerektiğine her zaman dikkati çekiyoruz. Bu, temel bir nokta” diye yazdı.

Batı basınında 22 Ekim 2021 tarihinde yer alan haberlerde Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak üzere harekete geçtiği aktarıldı. Dönemin İsrail Başbakanı Naftali Bennett, İsrail'in Suriye'de düzenlediği hava saldırılarına ilişkin Rusya ile imzaladıkları mutabakatı teyit etmek ve İran’ın nükleer programını görüşmek üzere Soçi'ye gitti. Bennett, ziyareti sırasında Rusya-İsrail ilişkilerini ‘benzersiz’ ve ‘karşılıklı güvene dayalı’ olarak tanımlayan Putin'den destek aldı.

İsrail’in kuruluşunda Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin varisi olarak oynadığı role işaret eden Bennett, “İsrail, yurtdışında Rusça konuşan en büyük topluluğa ev sahipliği yapıyor” ifadelerini kullandı.

Putin, Bennett hükümetinin İsrail-Rusya ilişkileri konusunda selefi Binyamin Netanyahu'nun yaklaşımını sürdüreceğini umduğunu ifade etti. Suriye konusunun gündemin üst sıralarında yer aldığı anlaşılan görüşmelerde Putin, “Bildiğiniz üzere Suriye'de devlet otoritesini yeniden tesis etmek için çaba sarf ediyoruz ve aramızda azımsanmayacak sayıda anlaşmazlık yaşanan konular var. Ancak özellikle terörle mücadeleye ilişkin konularda fikirlerimizin yakınlaştığı noktalar ve iş birliği fırsatları da var. Genel olarak görüşebileceğimiz ve görüşmemiz gereken pek çok konu söz konusu” diye konuştu.

Yeni imzalanan mutabakatlar, İsrail'in İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve İran destekli milisler tarafından tutulan İran mevzilerine düzenlenen hava saldırıları konusundaki anlaşmazlığa yönelik bir çözüm de içeriyordu. Bennett, anlaşma uyarınca Rusya’ya ‘çok daha önce ve daha doğru bilgi verme’ taahhüdünde bulundu.

Bennett ise Rusya ile ilişkilerin ülkesi için önemini vurguladı. Putin'in son yirmi yılda iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi sürecine öncülük ettiğini belirtti. Bugünkü seviyesine yükseltmeyi başardığını belirtti. Putin’i ‘İsrail'in çok yakın ve gerçek bir dostu’ olarak nitelendiren Bennett, Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudileri korumadaki rolüne övgüde bulundu. Bennett, görüşmenin başında yaptığı açıklamada, Putin ile Suriye'deki gelişmeleri ve ‘İran'ın nükleer programının gelişimini durdurma çabalarını’ ele almayı planladığını söyledi.

Daha önce belirlenen süreye üç saat daha ekleyerek beş saat sürmesi görüşmenin önemini gösterdi. Görüşme sonrası Putin, Bennett'i Soçi'deki Başkanlık Sarayı’nın bahçesinde bir tura çıkardı. Bennett, (Yahudilikte Şabat günü olan) cumartesi gününe girilmesi nedeniyle Tel Aviv'e dönüşünü ertelemek zorunda kaldı.

Bennett, Rusya ziyaretinden günler sonra yaptığı bir açıklamada, Putin ile ‘iyi ve istikrarlı anlaşmalara’ vardıklarını ve ‘İsrail'in güvenlik ihtiyaçları konusunda kendisini dinleyen bir kulak’ bulduğunu söyledi. Putin ile görüşmelerinde İran'ın nükleer programıyla ilgili gelişmeleri de ele aldıklarını kaydeden Bennett, bu programın ulaştığı ileri aşamanın ‘herkesi endişelendirdiğini’ vurguladı.

xscvds
Eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in hükümetinin ilk kabine toplantısı için Kudüs’e geldiği sırada çekilen bir fotoğrafı, 3 Temmuz 2022

İsrail basını Tel Aviv'deki siyasi kaynaklara dayanarak Suriye konusunda Rusya-İsrail arasındaki görüş ayrılıklarının en aza indirildiğini ve yeni mutabakatın İsrail'in DMO ve İran destekli milisler tarafından kullanılan Suriye’deki İran mevzilerine düzenlenen saldırılarla ilgili anlaşmazlığın çözümünü de içerdiğini yazdı. Bennett, anlaşma uyarınca Rusya’ya ‘çok daha önce ve daha doğru bilgi verme’ taahhüdünde bulundu. Bennett, saldırıların daha spesifik olacağına ve Suriye rejiminden kişileri ve altyapısını hedef almayacağına da söz verdi.

İki taraf, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi’ni ve İran destekli milisleri Suriye'nin Golan Tepeleri’nin işgal altındaki bölümüyle olan sınırdan uzak tutma konusunda da anlatı.

Öte yandan Putin, iki ülkenin genelkurmay başkan yardımcıları tarafından yönetilen askeri koordinasyon komitesinin çalışmalarına yeniden başlaması ve Rusya'nın ‘tüm bölge için bir tehdit haline gelen İHA’lara karşı İsrail ile ortak bir ekip kurulması’ önerisini incelemeyi kabul etti.

İsrail basını İran konusundaki görüş ayrılıklarının neredeyse hiç değişmediğini bildirdi. Rusya, İsrail'in İran’ın nükleer bir güç haline gelmesi tehlikesine ilişkin endişelerini paylaşsa da Putin, İsrail'in askeri seçeneğe başvurulmasına ilişkin tutumunu reddetti. Bennett'in tutumunu yeniden gözden geçirme talebini geri çevirerek bu ikilemin tek çözümünün diplomatik bir çaba olduğunu vurguladı.

Esed rejiminin temellerinin yeniden sağlamlaştırılması

Rusya'nın İsrail'in Suriye’deki İran mevzilerini hedef almasını engelleme konusundaki umursamazlığının, iki ülkenin müdahalesiyle Suriye Devlet Başkanı Esed rejiminin temellerinin yeniden sağlamlaştırılmasının ardından İran'ın nüfuzunu sınırlandırma ve siyasi ve ekonomik kazanımları tekeline alma arzusundan kaynaklanmış olabilir. Bununla birlikte Tahran ve Moskova, orduların ve milislerin ülkelerdeki rolü konusunda da farklı görüşlere sahipler. Tahran, gerektiğinde kontrol edilebilen ve kullanılabilen güçlü milislere sahip zayıf bir orduyu tercih ederken, Moskova siyasi komuta altında güçlü bir merkezi ordu kurmayı tercih ediyor.

Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir faktör olarak Rusya, İran’ın Suriye'deki güçlü varlığının mültecilerin geri dönüşü, ekonominin iyileştirilmesi ve altyapının yeniden inşası için Batı ve Arap ülkelerinin desteğini almanın önünde bir engel olduğu görüşünden yola çıkmış olabilir. Öte yandan İran da tıpkı Rusya gibi Suriye'nin yeniden inşasını finanse edemiyor.

Bununla birlikte Rusya'nın İran dosyasındaki tutumu hiç değişmedi. Moskova, İran'ın nükleer silah edinmesine ve ‘nükleer güçler kulübüne’ girmesine karşı çıkmaya devam ediyor. Fakat aynı zamanda Hazar Denizi, Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki güvenlik sistemini ve Basra Körfezi bölgesindeki dengeleri bozabilecek bir saldırıya da karşı. Ayrıca Rusya, İran'a uygulanan yaptırımların kaldırılmasının ardından İran'la çıkarlarını garanti altına alacak ve enerji, altyapı ve diğer alanlardaki yatırımlar konusunda ek kazanımlar elde etmesini sağlayacak diplomatik bir çözüm bulmaya çalışıyor.

Bennett'in ziyaretinin ardından yaşananlar, Rusya-İsrail ilişkilerinin iyiye gittiğini gösterdi. İsrail Suriye'deki saldırılarını istediği gibi sürdürürken Rusya'nın Yahudi devletinin güvenliğine olan bağlılığı eskisi gibi devam etti. Moskova'nın İsrail'in Filistin Yönetimi ile yürüttüğü müzakerelere ev sahipliği yapmaya odaklanmaması da önemli bir faktör.

İran'dan Rusya'ya askeri destek

Moskova ve Tel Aviv arasındaki görüş ayrılıklarının kesin olarak çözüleceğine ve her iki tarafın da diğerinin ihtiyaçlarını ve endişelerini dikkate alarak yakın iş birliğini sürdürmesine dair iyimser bir hava hakim olsa da 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna'yı hedef alan Rus füzeleri ve bombaları, İsrail-Rusya ilişkilerindeki gerilimin daha önce görülmemiş bir düzeye tırmanmasında önemli bir rol oynadı.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Ukrayna’daki savaşın ilk gününde yaptığı açıklamada, ‘İsrail'in Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediğini’ vurguladı ve Ukrayna'daki İsraillilere ‘kara geçişleri yoluyla geri dönmeleri’ çağrısında bulundu. Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ise Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayarak bu adımı ‘dünya düzeninin ihlali’ olarak nitelendirdi. Lapid, “İsrail'in Ukrayna ile derin ve iyi ilişkileri var” dedi. Bu iki açıklamanın ardından dönemi İsrail Başbakanı Bennett, hükümetindeki bakanlardan Ukrayna'da olup bitenlerle ilgili herhangi bir açıklama yapmamalarını istedi. Kınamaların ardından İsrail, durumu dengelemek amacıyla Ukrayna'ya silahları sağlamayı reddetti.

Çatışmalar şiddetlendikçe İsrail'in Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı şiddetle kınaması ve Batı'nın yaptırımlarına katılması yönündeki baskılar da arttı. Ukrayna'da 10 bin İsrailli ve 200 bin Yahudi yaşıyor. Bennett, 12 Mart'ta Moskova ve Kiev arasında barış için arabuluculuk girişiminde bulundu ve ülkesinin savaştan taraflardan herhangi birinin yanında yer almak zorunda kalmaması için savaşı sona erdirmeye çalıştı. Zira İsrail’in Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına sessiz kalması hem ABD’yi hem de diğer Batılı ülkeleri kızdıracaktı.

Diğer taraftan Tel Aviv'in, kuzey komşusu Rusya ile başta Suriye, İran'ın nükleer programı ve siyasi ve ekonomik ilişkiler olmak üzere birçok konuda büyük çıkarları olduğu düşünüldüğünde Ukrayna'daki savaş konusunda daha agresif bir tutum sergilemesi oldukça zor görünüyor.

Bennett'in arabuluculuk girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından iki ülke arasındaki ilişkiler, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un 2022 yılının mayıs ayı başlarında İtalyan televizyon kanalı Mediaset'e verdiği röportajda “Cumhurbaşkanı Yahudi olan bir Ukrayna nasıl Nazi olabilir?” şeklindeki bir soruya cevaben Hitler'in Yahudi kökenlerine atıfta bulunduğu sözlerinin ardından daha da kötüleşti.

İsrailli yetkililer, Lavrov'un sözlerine büyük tepki gösterdiler. Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrılarak özür dilemesi istendi.

İki ülke arasındaki ilişkiler daha düşük seviyelere indirildi. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında İran’ın Şahid model İHA’lar, füzeler ve roketler gibi askeri desteğine giderek daha fazla yönelmesi ve Batı'nın yaptırımlarını delmek için iş birliği yapmaları nedeniyle Moskova ile Tahran arasındaki ilişkiler güçlendi.

7 Ekim bir dönüm noktası

Batılı ülkeler, Hamas Hareketi’nin İsrail’e karşı 7 Ekim 2023 tarihinde düzenlediği saldırıyı kesin bir dille kınarken Rusya Devlet Başkanı Putin saldırının geçmişe uzanan kökenlerine işaret etti. Putin, Hamas’ın saldırısından dört gün sonra Moskova'da düzenlenen bir enerji forumunda katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada “Filistinlilerin her zaman gerçek Filistin olarak gördükleri toprakların bir kısmı İsrail tarafından farklı zamanlarda ve çeşitli şekillerde, ama çoğunlukla askeri güç kullanılarak ele geçirildi” ifadelerini kullandı. İsrail işgalinin şiddetini ‘dehşet verici’ olarak nitelendiren Putin, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması gibi konular ele alınmadan savaşın sona erdirilemeyeceğini de sözlerine ekledi.

Rusya, İsrail ordusunun Gazze'de sivillere yönelik muamelesi ve ateşkes anlaşmasına varmayı reddetmesini sık sık eleştiriyor. Rusya, İran’ın Şam'daki konsolosluk yerleşkesini hedef alan hava saldırısı, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin öldürülmesi, Lübnan’daki çağrı cihazı saldırıları, hava saldırıları ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından İsrail'i kınadığı açıklamalarını yoğunlaştırdı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından 28 Eylül'de yapılan açıklamada, İsrail'in Hasan Nasrallah'a yönelik suikastı kınanırken Nasrallah'ın hedef alınması ‘siyasi bir suç’ olarak nitelendirildi.

Lavrov'un 4 Ekim'de Russia in World Politics dergisinde yayınlanan makalesi, Rusya'nın Ortadoğu'daki duruma ilişkin tutumunu ortaya koyuyordu. Makalede Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından alınan kararların uygulanması gerektiğini vurgulayan Lavrov, bu konudaki en korkunç örneğin, İsrail ile barış ve güvenlik içinde bir arada yaşayan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin uzlaşı kararlarının alınmasının üzerinden yaklaşık seksen yıl geçmesine rağmen uygulanmaması olduğunu belirtti. ‘7 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen terör eylemlerinin hiçbir haklı gerekçesi olmadığını ve olamayacağını’ vurgulayan Lavrov, bu trajik olayın ‘Filistinlileri toplu olarak cezalandırılmak için’ kullanılmasını eleştirdi.

Lavrov'un daha önce yaptığı açıklamalar, Rusya-İsrail ilişkilerinin kötüleştiğine, Rusya-İran ilişkilerinin ise güçlendiğine işaret etti. Bunun için iki önemli olaya dikkat etmeniz yeterli. Bunlardan biri Rusya Başbakanı Mihail Mishustin’in İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarıyla eş zamanlı olarak geçtiğimiz ayın sonlarında Tahran’a yaptığı ve üst düzey yetkililerle bir araya geldiği ziyaret, diğeri ise Putin'in 8 Ekim Cuma günü Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan ile bir araya geldiği ve Putin'in kısa süre önce onayladığı stratejik iş birliği anlaşmasının imzalanması için hazırlıkların yapıldığı görüşme.

Rusya-İsrail ilişkilerini gelecekte neyin beklediğini, dünyadaki nüfuz alanlarını yeniden çizmek ve yeni dünya düzenini belirlemek için çeşitli yerlerde Rusya ile Batı ülkeleri arasında açıkça yaşanan çekişmenin sonucunun belirleyeceğine şüphe yok. Ukrayna'daki ‘beka’ savaşının sonucu ve Ortadoğu'daki mevcut dengelerin değişmesi, Rusya'nın yeni küresel rolünün belirlenmesinde önemli bir rol oynayacak. Bu da Rusya’nın 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail'in eylemlerine yönelik eleştirilerinin neden yoğunlaştığını açıklıyor. Zira Ortadoğu'daki savaşın yayılma riskinin arttığı, Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığını ve Ortadoğu'da oynamayı umduğu rolü tehdit ettiği ya da İsrail'in savaşta Ukrayna'nın daha fazla yanında yer aldığına dair işaretlerin ortaya çıktığı her durumda eleştirilerin yoğunluğu ve sıklığı da artmıştır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.