İsrail'deki çatlağı derinleştirebilecek bir tercih: Kara operasyonu mu yoksa esir anlaşması mı?

"7 Ekim'deki korkunç sahnelerin ardından dünyanın Tel Aviv'e verdiği benzeri görülmemiş kredi azalmaya başlıyor"

(AFP)
(AFP)
TT

İsrail'deki çatlağı derinleştirebilecek bir tercih: Kara operasyonu mu yoksa esir anlaşması mı?

(AFP)
(AFP)

Emel Şehade 

Gazze savaşının 23. gününde kara operasyonunun tarihi ve yaklaşık 400 bin yedek askerin konuşlandırılması konusunda İsrail kesin karar almadı.

İsrail ordusu Gazze'de 229 İsrailli esirin varlığını itiraf ederken, İsrail'de anlaşmazlıklar ve öncelikler konusunda tartışmalar yükseliyor. 

Gazzeli 4 kadının serbest bırakılmasının ardından, acil operasyon çağrısında bulunan sese halkın desteği azaldı.

Geçen hafta İsraillilerin yüzde 65'i büyük bir kara operasyonu çağrısında bulundu.

Enstitülerden birinin Maariv gazetesi için yaptığı kamuoyu araştırmasına göre bu oy daha sonra yüzde 29'a düştü.

Ayrıca "kara harekâtının ertelenmesini" isteyen İsraillilerin oranı yüzde 49'a yükselirken, yüzde 22'si halihazırda "ne tercih ettiğini bilmediğini" ifade etti.

Bu veriler, İsrail'in halk arasında, siyasi ve askeri düzeyde tanık olduğu güven eksikliğini yansıtıyor.

Bu durum, siyasi düzeyde karar vericilerin popülaritesine de yansıdı.

Knesset Üyesi Benny Gantz'ın liderliğini yaptığı resmi kampın popülaritesi azaldı ve bugün parlamento seçimleri yapılması halinde yalnızca 36 sandalye alabileceği tahmin ediliyor.

Binyamin Netanyahu liderliğindeki iktidardaki Likud Partisi de yalnızca 19 sandalye kazanabiliyor.

Başbakan Gantz yüzde 49 oranında oy alırken, Netanyahu ise yüzde 28'i geçemiyor.

Bu veriler, İsrail'de 7 Ekim'de yaşananlardan Netanyahu ve siyasi liderliğin sorumlu tutulduğunu gösteriyor.

Siyasi ve askeri yetkililerin tahmin ettiği gibi ordunun kara operasyonu yapamayacağı yönünde bir endişe de var.

Esirler saldırının engellenmesinin başlıca nedenidir.

Esir ailelerinin yürüttüğü yerel ve uluslararası kampanyaya paralel olarak kara harekatına katılmama çağrısında bulunanların oranında artış esirlere zarar verme veya davalarını karmaşıklaştırma korkusuyla "askeri kabine" ve askeri liderlik üzerindeki kara operasyonundan çekilme yönündeki baskıyı artırıyor.

Bu arada esirlerin ailelerinin temsilcileri, müdahalede bulunmak ve yakınlarının geri dönüşünü garanti altına alacak bir anlaşma konusunda Hamas'la uzlaşıya varmak üzere birçok ülkeyi ziyaret ediyor.

Kaçırılan ve Kayıp Kişilerin Aileleri Forumu, yalnızca mahkumlar konusunu önceliklerinin en üstüne koymayan İsrail liderliğinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi ve aynı zamanda Washington ve İsrail'le müttefik olan ülkelerin de yalnızca yabancı pasaport taşıyan esirleri serbest bırakmaya çalıştıklarını ve İsrail pasaportu taşıyanları, özellikle de çocukları ve kadınları görmezden geldiklerini söyledi.

İsrailli askeri uzman Yoav Limor, esirlerin serbest bırakılması konusunun çeşitli uluslararası kuruluşların dahil olduğu büyük önem taşıyan bir konu olduğunu söyledi.

Limor, "En iyi seçenek, kara operasyonunun esirler İsrail'e dönene kadar ertelenmesi olacaktır. Tüm esirlerin istisnasız geri gönderilmesi gerekiyor. Yoksa Hamas, Gazze Şeridi'ndeki hava bombardımanı sonucu çok sayıda yerinden edilmiş ve yaralanmış Filistinlinin olduğu bir ortamda, Gazze'deki egemenliğini pekiştirirken sonsuza dek bizimle oynamaya devam edecek" dedi.

İsrailli esirlerin ateşkes karşılığında geri dönme olasılığına ilişkin Katar'da dolaşan söylentilerin aksine, İsrailli bakanlar, Likud Partisi ve çeşitli partilerden temsilciler, Hamas'ın İsrailli esirlerin serbest bırakılması için şart koşabileceğini düşünüyor.

Kimileri Hamas'ın elinde tuttuğu her İsrailli esirin paha biçilemez olduğunu ve bu doğrultuda Hamas’ın karşılık olarak talep ettiği her esirin tereddüt edilmeden serbest bırakılması çağrısında bulunuyorlar.

Limor ve diğer İsrailli analistler, Tel Aviv'in esirleri serbest bırakma taahhüdünde bulunması, ancak bu kişilerin Gazze'ye vardıktan sonra herhangi bir dokunulmazlık almamaları şartının koşulması gerektiğinin altını çiziyor.

Limor da diğer İsrailli analistler gibi İsrail hapishanelerinden serbest bırakılacak herkesin Batı Şeria'ya ve memleketi Kudüs'e değil Gazze'ye gitmesini öneriyor.

Limor, serbest bırakılan esirlere dokunulmazlık verilmemesinin, İsrail'in uygun göreceği her an suikasta kurban gidebilecekleri anlamına geldiğine dikkat çekti.

Bu pozisyon, İsrail Eski Genelkurmay Başkanı Dan Halutz'un daha aşırı pozisyonunu destekliyor.

Halutz İsrail Ordu Radyosu ile yaptığı bir röportajda karar alıcılara şunu önerdi:

Tüm İsrailli esirlerin geri dönüşünü garanti etmeleri koşuluyla, Hamas'ın tüm güvenlik esirlerinin serbest bırakılması ve İsrail hapishanelerinin boşaltılması talebi dahi kabul edilmeli.

Yedek askerlerin terhis edilmesi

Şu ana kadar siyasi ve askeri yetkililerin açıklamalarında büyük çelişkiler oldu.

İsrail Ordu Sözcüsü günde 3 veya 4 kez halkın karşısına çıkıp ordunun kara harekâtına girmek için hazırlıklarını tamamladığını ve siyasi düzeyden gelecek sinyali beklemek için hazır olduğunu teyit eden açıklamalar yaptı.

Mini hükümet toplantılarının veya hükümetin düzenlediği gizli toplantıların sızdırılmasıyla kara operasyonu kararının, bölgesel bir savaşın çıkmasını engellemeye çalışan ve esirlerin İsrail'e geri dönmesini sağlamak için çaba gösteren ABD'nin tutumuna bağlı olduğu ortaya çıktı.

Aynı zamanda, ordunun kara operasyonuna girmeye hazır olmadığı konusunda güvenlik güçleri ile hükümet arasında yürütülen fırtınalı tartışmaları ve araştırmaları sızdıranlar da var.

İsrailliler, İsrail ordusunun Gazze'de yürüyeceği yerin altında tüneller ve patlayıcılarla dolu ikinci bir şehrin bulunduğunu söylüyor.

İsraillilerin korkusu bu. Pek çok kişi, özellikle de İsrail hükümetinin politikasına ve "yargı darbesi" planına karşı protestolara katılmaları nedeniyle birçoğu yaklaşık bir yıldır eğitim almayan yedek askerlerin kara operasyonu yürütme yetenekleri konusunda uyarıyor. 

İstihbarat uzmanı Ronen Bergman'a göre İsrail'in önünde 3 değil 2 seçenek var:

Savaşın askeri hedeflerine ulaşmak ve tüm ülkeyi travmaya uğratan Hamas hareketinin askeri, örgütsel ve siyasi altyapısını ortadan kaldırmak için ya kaçırılan tüm insanları, kadınları, çocukları, yaşlıları, erkek ve kadın askerleri kurtaracak bir esir takası anlaşması yapacak ya da güney ve kuzey sınırlarında konuşlu güçlerini serbest bırakıp Gazze'ye gönderecek.

Bergman, İsrail'in yoğun bombardımanının ardından Gazze'de yaşanan manzaralar ve özellikle çocuk ve kadın cesetlerinin fotoğrafları ve yansımaları konusunda uyardı.

Bergman, "7 Ekim'deki korkunç sahnelerin ardından dünyanın İsrail'e verdiği benzeri görülmemiş kredi kaybolmaya başladı" dedi. 

Kara operasyonu ve Benny Gantz tarafından sunulan planın uygulanması konusunda çözüm bulunmaması üzerine yaklaşık 3 haftadır Gazze sınırında bekleyen yedek askerlerin terhis edilmeye başlanması kararlaştırıldı.

Planın aşamalı olarak uygulanacağını ve bir yıldan fazla sürebileceğini gösteren parametreler var.

İhtiyaç da yokken yedek askerlerin İsrail bütçesine yüksek maliyeti bulunuyor.

Askeri birlikler, özel operasyon türleri konusunda ve Gazze Şeridi yakınındaki askeri faaliyetler kapsamında eğitimlere başladı.

Birime bölgeye veya İsrail sınırına giren bomba yüklü İHA'ya karşı nasıl karşı konulacağına dair eğitim veriliyor.

Askeri yetkililer, şu anda büyük bir kara operasyonu meselesinin ordunun elinden çıktığını söylüyor.

Genelkurmay Başkanı Herzi Halevy, "İsrail savaş yürütüyor. Bu aşamada bize daha hazırlıklı olabilmemiz adına gelişmek ve her dakikayı en iyi şekilde değerlendirmek için zaman kazandıracak taktiksel ve stratejik değerlendirmeler var.  Pek çok İsrail askeri ve güvenlik görevlisi yalnızca hava bombardımanı ile Tel Aviv'in Gazze savaşında Hamas'ı ortadan kaldırma ve tüm üyelerini Gazze'den çıkarma hedeflerine ulaşamayacağını söylüyor" dedi.

Independent Arabia - Independent Türkçe



SDG’den Şarku’l Avsat’a özel açıklama: Suriye'de şiddetin tırmanmasıyla silahlarımızı teslim etmeyi reddediyoruz

SDG güçlerinin pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde düzenlediği askeri geçit töreninden bir kare (Şarku’l Avsat)
SDG güçlerinin pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde düzenlediği askeri geçit töreninden bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

SDG’den Şarku’l Avsat’a özel açıklama: Suriye'de şiddetin tırmanmasıyla silahlarımızı teslim etmeyi reddediyoruz

SDG güçlerinin pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde düzenlediği askeri geçit töreninden bir kare (Şarku’l Avsat)
SDG güçlerinin pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde düzenlediği askeri geçit töreninden bir kare (Şarku’l Avsat)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Sözcüsü Ebcer Davud, SDG'nin Suriye ordusuna katılması için bir takvim belirlendiği yönündeki haberleri yalanladı. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Davud, Suriye'nin güneyinde şiddet olaylarının artması ve DEAŞ'ın son zamanlarda kendilerine yönelik tehditlerinin tırmanması nedeniyle ‘silahlarını teslim etmeyi reddettiklerini’ söyledi.

uı
SDG Sözcüsü Ebcer Davud (Şarku’l Avsat)

SDG güçlerinin Suriye Savunma Bakanlığı bünyesine dahil edilmesi için 30 günlük bir süre belirlendiğine dair haberleri değerlendiren Ebcer Davud, Suriye'deki gerginliklerin devam etmesi, şiddetin tırmanması ve DEAŞ örgütünün tehditleri nedeniyle SDG güçlerinin silahlarını teslim etmesinin imkansız olduğunu belirtti.

ABD ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nun (DMUK) DEAŞ'a karşı savaşta desteklediği SDG’nin, ilk günden itibaren yeni devlet kurumlarına katılmaya hazır olduğunu açıkladığını hatırlatan Davud, “Güçlerimizin özel statüsünü tanıyan yasal bir anayasa anlaşmasıyla Suriye ordusuna katılabiliriz, ancak kontrol ettikleri bölgelerdeki askeri güçler Suriye ordusu bünyesinde birleştirilmeli” ifadelerini kullandı.

xsdfrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir araya geldiler (AFP)

Mazlum Abdi'nin ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile yaptığı son görüşmenin ‘olumlu’ geçtiğini belirten Davud, önümüzdeki dönemde Suriye hükümeti ile görüşmelerin devam etmesi ve tartışmalı konular ile çözülmemiş meselelerin ele alınması için yeni görüşmelerin yapılacağını kaydetti.

Bu görüşmenin Barrack’ın bir ay içinde Abdi ile yaptığı ikinci üst düzey görüşme olduğuna dikkati çeken SDG Sözcüsü, ilk görüşmenin 9 Temmuz’da Suriye'nin başkenti Şam'daki Tişrin Sarayı'nda, Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanları ile Genel İstihbarat Başkanı gibi yetkililerin yanı sıra Fransa'nın Suriye Özel Temsilcisi Jean-François Guillaume ve DMUK komutanlarının katılımıyla gerçekleştirildiğini ifade etti.

SDG’nin Beşşar Esed rejiminin düşmesinden bu yana Suriye hükümeti ile en üst düzeyde koordinasyon içinde olduğunu ve geçtiğimiz aylarda hiçbir askeri güçle çatışmaya girmediğini açıklayan Davud, “Hiçbir tarafla savaşmıyoruz. Hiçbir askeri güce karşı değiliz, ancak bulunduğumuz her yerde halkımızı savunacağız” dedi.

vfghyuj
SDG güçlerinin pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde düzenlediği askeri geçit töreninden bir kare (Şarku’l Avsat)

Rakka ve Haseke’den yerel kaynaklar, SDG’nin bu hafta, kontrolü altındaki Rakka, Haseke ve Kamışlı şehirlerinde ağır silahlar ve teçhizatla askeri geçit töreni düzenlediğini, devriyelerini yoğunlaştırdığını ve yeni kontrol noktaları kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre SDG ayrıca Arap aşiretlerinden güçlerin Suveyda bedevileri lehine dikkat çekici bir şekilde müdahil olmasıyla, bölgede askeri çatışmaların genişleme olasılığı konusunda bekleyiş ve endişenin hakim olduğu bir dönemde bu şehirlerin girişlerinde ve kırsal kesimlerinde bulunan ana ve yan yollarda varlığını güçlendirdi.

SDG, (Suriye’nin kuzeydoğusundaki) Haseke ilinin tamamını Rakka şehir merkezini ve (kuzeydeki) Tabka şehrini Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalını ve ayrıca Halep'in doğu kırsalında bulunan Aynu’l-Arab (Kobani) şehrini kontrol ediyor. Bunun yanında geçtiğimiz yılın sonlarında Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından kontrol ettiği bölgeyi genişleterek, Halep'in doğu kırsalında bulunan Deyr Hafir ve Meskane beldeleri ile Rakka kırsalında bulunan Mansura beldesi ve Fırat Nehri'nin güney yakasında bulunan çiftlikler ve köyleri kontrolü altına aldı. Bu alanın toplam büyüklüğü Suriye topraklarının yaklaşık üçte birini oluşturuyor.

cdfgthyu
SDG güçlerinin pazartesi günü Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke şehrinde düzenlediği askeri geçit töreninden bir kare (Şarku’l Avsat)

SDG lideri Mazlum Abdi, bu ayın ortalarında bir Alman gazetesine verdiği röportajda, 10 Mart'ta Cumhurbaşkanı Şara ile imzaladığı anlaşma uygulanırsa, SDG’nin silah bırakmasına gerek olmayacağını söyledi. Anlaşmanın tüm maddelerine bağlı olduklarını vurgulayan Abdi, “Anlaşmanın maddelerinin uygulanmasıyla SDG'nin Suriye ordusunun bir parçası haline geleceğini ve bu nedenle şu anda veya gelecekte silahlarının toplanmasına gerek kalmayacağını düşünüyoruz. Çünkü o zaman Suriye'nin kuzeydoğusunu koruma sorumluluğu Suriye ordusuna ait olacak” dedi.