İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Gazze savaşının bölgesel bir çatışmaya dönüşmemesi için ciddi şekilde çalışıyoruz’

Cleverly, Tahran’a, Hizbullah ve Husilerin hamlelerini durdurmak için nüfuzunu kullanması çağrısında bulundu.

İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly Riyad’da Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: Beşir Salih)
İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly Riyad’da Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: Beşir Salih)
TT

İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Gazze savaşının bölgesel bir çatışmaya dönüşmemesi için ciddi şekilde çalışıyoruz’

İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly Riyad’da Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: Beşir Salih)
İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly Riyad’da Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: Beşir Salih)

Tüm dünyanın gözü İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü savaşa ve evleri yıkılan, zorla göç ettirilen ve iletişim, su ve elektrik gibi tüm yaşam kaynakları kesilen Filistinlilere çevrilmiş durumda. İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly duruma ilişkin yaptığı açıklamada ‘Arap girişimini ve iki devletli çözümü ilerletmenin önemini’ vurguladı.

İngiltere Dışişleri Bakanı dün Riyad’da Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda konuya dair şu ifadeleri kullandı:

“Bunun bölgesel bir çatışmaya dönüşmemesi için ciddi bir şekilde çalıştık ve bu konuyu Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı (Prens Faysal bin Ferhan), Lübnan Dışişleri Bakanı (Abdallah Buhabib) ve Ürdün Dışişleri Bakanı (Eymen es-Safedi) ile görüştüm. İki gün önce İran Dışişleri Bakanı (Hüseyin Emir Abdullahiyan) ile konuştum. Bütün temaslarım bu durumun komşu ülkelere yayılmasını engellemeye çalışmak etrafında dönüyor. İran Dışişleri Bakanı ile görüşerek İranlıların Hizbullah, Husiler ve Irak ve Suriye’deki milisler üzerindeki nüfuzlarını kullanmalarının ve mevcut durumu Irak ve bölgede daha fazla şiddet yaratmak için bir fırsat olarak görmemeleri gerektiğini net bir şekilde ifade etmelerinin mühim olduğunu söyledim.”

Cleverly, Birleşmiş Milletler’in (BM) Gazze’deki savaşın durdurulması yönündeki pozisyonunun açıklanmasının ardından Avrupa’nın ABD’nin pozisyonunu destekleyici tutumunun olumsuz yansımalarını düzeltmek için ‘Hamas’ın tehdidi altındaki İsraillilerin hayatından endişe edildiğine’ dikkat çekti. ‘Filistin Otoritesi’nin Filistin halkına güvence vermesinin yanı sıra İsrail’e de güvence vermesi’ çağrısında bulundu. Cleverly, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda gerek bölgesel gerekse uluslararası alana dair son gelişmeleri ve cevap edilen soruların cevaplarını verdi:

Fotoğraf Altı: İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, Riyad’da Şarku’l Avsat’a konuştu. (Fotoğraf: Beşir Salih)
 İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, Riyad’da Şarku’l Avsat’a konuştu. (Fotoğraf: Beşir Salih)

-Gazze Şeridi’nde yaşananlara karşı İngilizlerin tutumu nedir?

Aslında İsrail’in 7 Ekim’de tanık olduğu vahşeti, şiddet eylemlerini ve terörü gördük. Ayrıca güvenliklerini yeniden sağlama çabasıyla karşılık verdiklerine de şahit olduk. Bizler İsrail’in kendini savunma hakkına saygı duyuyor ve destekliyoruz. İsrail’i güvende ve emniyette görmek istiyoruz. Ancak aynı zamanda Filistin halkının da güvende olduğunu görmeyi arzuluyoruz. Bunu başarmanın en iyi yolunun iki devletli çözümden geçtiğine inanıyoruz. Filistin liderliğinin, İsrail’in sınırları içinde güvende yaşama hakkının yanında Gazze’de barışseverlik ilkesini teşvik etmesi mühimdir. İsrail’i bunun üzerinde çalışmaya ve bu konuda Filistin liderliğiyle de konuşmaya teşvik ediyoruz. Bu, bölgedeki İngiliz dış politikasının odak noktası olacaktır.

-Bu çatışmaya çözüm bulunmasına yardımcı olmak için Suudi Arabistan ile İngiltere arasındaki stratejik ilişkiden ne ölçüde yararlanabilirsiniz?

Suudi Arabistan ile uzun süredir devam eden dostluğumuza değer veriyoruz. Bu sabah Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal ile görüşme fırsatım oldu. Arap Barış Girişimi’ni ve Oslo Anlaşmaları’nı tartıştık. Ayrıca 7 Ekim’de gördüğümüz korkunç cinayetlerin ve şu an Gazze’de görmekte olduğumuz can kayıplarının tekrarlanmaması için şu anda neler yapabileceğimizi de görüştük. Birleşik Krallık, bunu başarmanın en iyi yolunun, bu korkunç durumu ele almak ve bunu, dünyayı barışçıl iki devletli bir çözüm üzerinde çalışmaya teşvik etmek için kullanmak olduğuna inanıyor. Bu, Suudi Arabistan Krallığı’ndaki sevgili dostlarımızla ve Arap dünyasının diğer dışişleri bakanlarıyla tartıştığımız bir konu.

-İsrailli bir bakan Gazze’ye nükleer bomba atılmasından söz etti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Gazze’ye nükleer silah yöneltilmesine ilişkin bu tür yorumlar tamamen yanlıştır ve yersizdir. Şunu söylemekten büyük bir memnuniyet duyarım ki Başbakan (Binyamin) Netanyahu, söz konusu bakanı derhal görevden aldı. Yani İsrail Başbakanı’nın bu yorumlara katılmadığı aşikâr. Bu tür yorumlar, zaten zor olan bir durumun sona erdirilmesine yardımcı olmaz. Daha dingin zihinlere ihtiyacımız var. Barışa bağlı, düşünceli insanlara ihtiyacımız var. Böylece barış yanlısı bir Filistin vatanıyla yan yana yaşayan barış yanlısı bir İsrail’e ulaşmak için onlarla birlikte çalışabiliriz.

Fotoğraf Altı: İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, Riyad’da Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: Beşir Salih)
 İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, Riyad’da Şarku’l Avsat’a özel açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: Beşir Salih)

-Arap Barış Girişimi’nden bahsettiniz. Bu konudaki vizyonunuz nedir?

İki devletli çözüm şu an ulaşılamaz görünebilir. Gazze’de korkunç görüntülere şahit oluyoruz ve 7 Ekim’de yaşanan korkunç cinayetleri görüyoruz. Ancak bu insanların boş yere ölmesine izin vermememiz önemli. Bu sebeple, Birleşik Krallık, Filistinliler arasındaki barışçıl bir liderlik ve İsraillilerle birlikte bu çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak için çalışmaya son derece isteklidir. Arap Barış Girişimi hakkında konuştuk ve kendileriyle aynı fikirde olduğumuz pek çok nokta var. Birleşik Krallık, bu bölgede barışı sağlamak için ortaklarımızla, Filistin liderliği, İsrail ve Arap dünyasındaki barış ortaklarıyla birlikte çalışacak. Zira buradaki insanlar bunu hak ediyor.

-ABD ve bazı Avrupa ülkeleri İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının durmasını desteklemiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Barışa ulaşmanın tek yolunun İsrail’in artık Gazze tarafından tehdit edilmediğini hissetmesi olduğunu vurgulamak isterim. Hamas liderliğinin, 7 Ekim’de gördüğümüz gibi, fırsat verilirse toplu katliam yapacakları yönünde düzenli olarak alenen tehdit savurmalarını görmemiz talihsiz bir durum. Hamas liderliği böyle tehditler savurduğunda İsrailliler kendilerini güvende hissedemiyor ve kendilerini savunma arayışına giriyor. Dolayısıyla buna son vermenin en iyi yolu, liderlikteki bu saldırgan insanların, bu şiddet yanlılarının yerine barışa bağlı insanları koymaktır. Barışa bağlı birçok Filistinlinin olduğunu biliyorum. Bu kişiler Filistin halkının sorumluluğunu üstlendikleri zaman İsrail artık kendini tehdit altında hissetmeyecek ve Gazze’de askeri harekâta gerek duymayacaktır.

-Sizce ABD’nin Gazze’deki savaşı durdurma hususunda bir BM kararının çıkarılmasını engellemeye yönelik tutumunu destekleyen Avrupa’nın pozisyonu, İran ve Hizbullah da dahil olmak üzere birçok İslamcı tarafı, bölgede çatışmayı genişletmede rol oynamaya ne derece iter?

Bunun bölgesel bir çatışmaya dönüşmemesi için ciddi şekilde çalıştık. Bu sabah Lübnan Dışişleri Bakanı ile görüşme fırsatım oldu. Yine bu sabah sevgili dostum Ürdün Dışişleri Bakanı ile de bir toplantı esnasında konuştum. İki gün önce İran Dışişleri Bakanı ile görüştüm. Bütün temaslarım bu durumun komşu ülkelere yayılmasını engellemeye çalışmak etrafında dönüyor. İran Dışişleri Bakanı ile görüşerek İranlıların Hizbullah, Husiler ve Irak ve Suriye’deki milisler üzerindeki nüfuzlarını kullanmalarının ve mevcut durumu Irak ve bölgede daha fazla şiddet yaratmak için bir fırsat olarak görmemeleri gerektiğini net bir şekilde ifade etmelerinin mühim olduğunu söyledim.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.