Gazzeli çocuklara kalan tek şey "mutluluk kedileri"

Simsim, Brownie ve Lisa, normal yaşamın yokluğunda nadir neşe anları yaşatıyor

Gazzeli çocuklar, mutluluklarının tek kaynağı olan kedilerle oynuyor (Reuters)
Gazzeli çocuklar, mutluluklarının tek kaynağı olan kedilerle oynuyor (Reuters)
TT

Gazzeli çocuklara kalan tek şey "mutluluk kedileri"

Gazzeli çocuklar, mutluluklarının tek kaynağı olan kedilerle oynuyor (Reuters)
Gazzeli çocuklar, mutluluklarının tek kaynağı olan kedilerle oynuyor (Reuters)

Gazze Şeridi'nin güneyinde, binlerce yerinden edilmiş insanla dolu derme çatma bir çadır kentte, Simsim, Brownie ve Lisa adlarındaki üç kedi hayatlarındaki normalliği herhangi bir şekilde kaybetmiş çocuklara nadir neşe anları yaşatıyor.

Kediler, binayı ve eski mahallelerinin çoğunu yerle bir eden İsrail hava saldırılarından kaçmak için Gazze'nin merkezindeki nispeten lüks el-Zehra bölgesindeki evlerinden kaçan Harb ailesine ait.

Aile artık bir branda altında yaşıyor, yerdeki ince halıların üzerinde uyuyor ve günlerini yeterli yiyecek ve içecek bulmaya çalışarak geçiriyor.

Kediler, yalnızca sahipleri için değil, aynı zamanda onları sırayla sevip çadırların arasındaki tozlu sokaklarda taşıyan diğer yerinden edilmiş çocuklar için de çok ihtiyaç duyulan bir dikkat dağıtma aracı sağlıyor.

Çocuklar onunla oynarken gülüyorlar. Bir çocuk kedilerden birine "Aşkım" diyor. Başka bir çocuk kediyi tenis topuyla oynatıyor.

Kediler Gazzeli çocukların çok ihtiyaç duyduğu dikkat dağıtma aracı (Reuters)
Kediler Gazzeli çocukların çok ihtiyaç duyduğu dikkat dağıtma aracı (Reuters)

Harb ailesine mensup 13 yaşındaki Sare Tamimi ,kucağında tüylü kırmızı kediyi tutarken, "Simsim de bizim gibi bir canlı. O da bizimle aynı acıları yaşıyor, aynı şeyden korkuyor. Burası aslında onun alanı değil ve yemeğini bile yemiyor" dedi.

Sare, ilk başta o kadar korktuğunu ve ailenin evden kaçarken aldıkları birkaç eşya arasında yer alan plastik kedi taşıma çantasını da arkasında bırakmak istemediğini ekledi.

Sare, sözlerine şöyle devam etti:

Zamanla gelişmeye başladı. O da hepimiz gibi çantasından çıkıp yemek yemeye başladı ve buna alıştı.

Sare'nin akrabası Riham Harb, evden çıktıkları gecenin korkunç olduğunu söyledi.

Bütün gece dışarıda, İsrail sınır çitinin yakınında kaldılar, mahallelerine yapılan hava saldırılarını duydular ve gördüler.

Simsim'i kucağına alırken şunları söyledi:

Çitteyken yanımıza üç vuruş isabet etti. Bizim tarafımıza çarptı ve kum yüzümüze geldi. Kediyi sırt çantama koymak zorunda kaldım, o da yanıma oturdu ve titredi. Yani hayvanlar bile saldırılardan kaçamadı.

Hayat kökten değişti

Ertesi sabah ailenin yaşadığı kule moloz yığınından başka bir şey değildi.

Aile üyeleri de diğer pek çok kişi gibi Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta kamp yapacak yer aramaya başladı.

7 Ekim'den bu yanan Gazze Şeridi'nin yoğun nüfuslu bölgelerinde devam savaşın ardından, Gazze Şeridi'nin kuzey kesimindeki insanlardan güvenlikleri için güneye çekilmelerini istedi.

İsrail, kuzeye göre daha az yoğunlukta olsa da güneyi de bombaladı.

İsrail, Hamas savaşçılarının 7 Ekim'de bin 400 kişiyi öldürdüğünü ve 240 kişiyi esir tuttuğunu söylüyor.

Sağlık yetkililerine göre, İsrail'in misilleme saldırılarında 10 binden fazla Filistinli öldürüldü.

"Hayatın nasıl kökten değiştiğini" diyen Riham, sözlerine şunları ekledi:

Bu kadar çok sayıda ailenin yerinden edilmesini ve herkesin bu küçük yere gelmesini beklemiyorduk. Banyolar insanlara zar zor yetiyor. Çadır kurabileceğimiz yer bulmakta büyük zorluk yaşadık.

Ailenin Karamel adında dördüncü bir kedisi vardı ancak aile evden kaçtığında kedi hiçbir yerde bulunamadı.

Riham, "Karamel'e gelince, hayatta mı ölü mü bilmiyorum. İşi Allah'a bırakacağım. Sanki el-Zehra Kuleleri'nden gelen anılar el-Zehra Kuleleri'nde kalıyor" dedi.

Independent Türkçe



Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsa en-Nehari

Ortadoğu gözlemcilerinin beklediği son şey, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada Başbakanı Mark Carney ile görüşmesinde Husilere yönelik askeri operasyonların durdurulacağı yönündeki açıklamasıydı. Kanada'nın satın alınması konusunda yaşanan tartışmanın ardından Trump hızla Ortadoğu’ya yöneldi ve Husilerin teslim olduğunu duyurdu. Böylece anlaşmanın niteliği, arabulucunun kim olduğu, tavizlerin neler olduğu ve Husilerin Kızıldeniz'deki tüm gemileri mi yoksa sadece Amerikan gemilerini mi hedef almayacağı ile ilgili pek çok soruyu gündeme getirdi.

 

Karışıklık ve sorular

Trump açıklama yapar yapmaz Umman bir açıklama yaparak, belirsiz anlaşmaya biraz açıklık getirdi. Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi, ülkesinin her iki tarafla yaptığı görüşmeler ve temaslar sonucunda, Washington ile Husiler arasında ateşkes anlaşmasına varıldığını söyledi. “X” platformu üzerinden yayınladığı ilk açıklamada, anlaşma kapsamında, iki tarafın “karşılıklı hedef alma eylemlerini durduracaklarını, özellikle de seyir özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını sağlamak amacıyla, Husilerin, Kızıldeniz ve Bab’ul Mendeb Boğazı'nda ABD gemilerine yönelik eylemlerini durduracağını” belirtti.

Ancak Ummanlı bakan, ardından bir paylaşımda daha bulunarak arabuluculuk çabalarının iki taraf arasındaki “çatışmayı sona erdirdiğini” ifade etti. Bu, muhtemelen ABD'nin Husilere karşı operasyon sayfasını kapatma yolunda ilerlediğinin bir göstergesi. ABD Başkanı'na, Husilerin İsrail gemilerini hedef almaya son verme niyetinde olmadığı yönündeki haberler sorulduğunda, kendisinin bundan haberi olmadığını, Husilerin Amerikan çıkarlarını veya onun deyimiyle “bizimle ilgili herhangi bir şeyi” hedef almaya son vereceğinden emin olduğunu söyledi.

İsrail'e yeni bir sürpriz

ABD'nin açıklaması İsrail için sürpriz oldu. Nitekim Axios sitesine konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD'nin kendilerine ateşkes konusunda bilgi vermediğini söyledi. Bu, ABD Başkanı’nın ülkesinin Ortadoğu'daki müttefikine ilk sürprizi değildi. Geçtiğimiz ay Binyamin Netanyahu, Trump'ın Beyaz Saray'da kendisi ile yaptığı görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden Tahran ile yeni bir nükleer anlaşma müzakere etme niyetini açıklamasıyla şoke olmuştu. İsrail Başbakanı, Trump ile görüşmesinde Washington'u İran'ın nükleer programına karşı askeri seçeneği benimsemeye zorlamaya çalışmıştı.

ABD'nin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross da son anlaşmayı sorgulayarak X hesabından şu paylaşımda bulundu: “Başkan Trump, onlar da savaşmayı bırakacağı için Husilere saldırmayı bırakacağımızı söylüyor. Ancak arabulucu ülke Umman, anlaşmanın Amerikan gemilerine yönelik saldırıları kapsadığını söylüyor. Peki, diğer ülkelerin gemileri ve İsraillilere yönelik saldırılar ne olacak, durum kesinlikle net değil.”

Ross'un paylaşımından 16 dakikadan az bir süre sonra Umman Dışişleri Bakanı üçüncü bir paylaşımda bulunarak, “Bugün Kızıldeniz'deki durumla ilgili haberlerin, diplomatik çabaların ABD ile Yemen'deki Ensarullah arasındaki çatışmanın sona ermesiyle sonuçlandığı anlamına geldiğini bir kez daha yineliyorum” dedi. “Bu, her iki tarafın da artık birbirini hedef almayacağı ve Kızıldeniz'de uluslararası ticari taşımacılık için seyrüsefer özgürlüğünün sağlandığı anlamına geliyor” diye ilave etti.

Ummanlı bakanın üçüncü paylaşımı da ilk paylaşımıyla aynı doğrultudaydı, karşılıklı saldırıların sona erdiğini teyit ediyordu, ancak bu kez ilk açıklamadaki gibi açıkça Amerikan gemilerinin hedef alınmayacağını belirtmiyordu. Bu durum, Husilerin gizlice Amerikan veya başka ülkelerin gemilerine yönelik saldırılarını durdurma sözü verip vermedikleri sorusunu akla getiriyor.

Husiler adına Siyasi Büro üyesi Abdulmalik el-Acri AFP’ye açıkça “İsrail gemilerinin hedef alınacağını, Amerikan gemileri ile diğer gemilerin ise anlaşmaya tabi olduğunu” söyledi. Husilerin önümüzdeki günlerdeki davranışlarına bakılarak bu açıklamanın sadece medyaya yönelik popülist bir söylem mi olduğu yoksa Washington ile varılan anlaşmanın gerçekten Kızıldeniz'deki çeşitli gemilere yönelik saldırıların sonu anlamına mı geleceği ortaya çıkacak.

Bu bağlamda Amerikalı Ortadoğu araştırmacısı Firas Maksad, aylardır hiçbir Amerikan veya İsrail gemisi Boğaz'ı geçmediği için Husilerin anlaşmadan önce bile Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını durdurduğunu belirtti. Trump'ın askeri operasyonları durdurduktan sonra istediğini zekice elde ettiğine işaret etti.

Anlaşma tüm gemileri kapsıyor mu?

New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden akademisyen Rob Hawes, “Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin açıkça belirttiği gibi, anlaşma seyrüsefer özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını güvence altına almayı içeriyor” diye yazdı. Umman’ın Amerikan veya yabancı herhangi bir gemiye saldırının anlaşmayı ihlal anlamına geleceğini ima ettiğine işaret ederek, “Başka ülkelerin bayrağını taşıyan gemilere saldırmak bununla çelişmiyor mu?” diye sordu.

Independent Arabia, ABD Dışişleri Bakanlığı'yla temasa geçerek, son anlaşmanın şartlarını ve Husilerin anlaşmayı ihlal etmesi veya İsrail gemilerini hedef alması halinde ABD'nin askeri operasyonlara yeniden başlayıp başlamayacağını sordu. Ancak Bakanlık, sorularımızı Ulusal Güvenlik Konseyi'ne yönlendirdi. Bu, anlaşmaya ne kadar hızlı varıldığından da anlaşılacağı üzere bu dosyanın doğrudan Beyaz Saray tarafından yönetildiğine işaret ediyor.

Haberlere göre ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff son birkaç gündür Umman tarafıyla sürdürülen bu müzakerelere başkanlık etti. Witkoff, aylardır hem Ortadoğu’daki müzakerelere hem de Rusya ve Ukrayna ile hassas müzakerelere liderlik etmesine rağmen salı günü Beyaz Saray'da yemin ederek resmen görevine başladı.

Top İsraillilerin sahasında

Trump son açıklamasıyla topu, geçtiğimiz pazar günü Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef alan füze saldırısının ardından Sana Havalimanı'nı hedef alarak karşılık veren İsrail'in sahasına atmış gibi görünüyor. Washington ile varılan anlaşmadan bir gün sonra İsrail medyası, Husilerin Yemen'den fırlattığı bir balistik füzenin Kızıldeniz üzerinde düşürüldüğünü duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikalı araştırmacı Firas Maksad, son açıklamanın Trump tarafından akıllıca hesaplanmış bir hamle olduğunu söylüyor. Trump son açıklama ile bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde Husilerden resmi bir zafer elde ederken, o da İsrail'e yönelik doğrudan saldırılarını sürdürüyor. Maksad, anlaşmanın Başbakan Netanyahu veya Trump ile ilişkileri açısından “hayırlı olmadığını” ifade etti.

İsrail, bu hafta Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef almasının ardından ona yönelik doğrudan saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrail ordusu pazartesi günü, Hudeyde Limanı da dahil olmak üzere Yemen'in batısındaki Husi hedeflerini bombaladığını duyurdu. Salı günü Sana Uluslararası Havalimanı'nı hedef alan hava saldırıları düzenleyerek, havalimanını ve Sana etrafındaki birçok elektrik santralini hizmet dışı bıraktı.

Washington “stratejik bir tuzaktan” kurtuldu

Atlantik Konseyi birkaç gün önce, ABD'nin Kızıldeniz'de “stratejik bir tuzağa” düştüğü uyarısında bulunan analitik bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD seyrüseferi güvence altına almak için askeri kaynaklarını kullanırken, Çin, askeri müdahalede bulunmadan, sessizce bundan faydalanıyor. Raporda ayrıca Washington'un Kızıldeniz gibi stratejik bölgelerden Çin'i çıkarmak için çalışması gerektiği de belirtildi. Pekin'in Husileri hesaplı bir politika ile desteklediği, bu sayede bölgedeki gemilere yönelik saldırıların etkilerinden kendisini koruyabildiği ve ticari kazanç elde etmeye devam edebildiği vurgulandı. Rapora göre Husiler bugün Çin uydu teknolojisini kullanıyor ve saldırılarını Çin elektroniği üzerine kurulu güdüm sistemlerini kullanarak gerçekleştiriyor. Bu, Pekin'in bölgesel nüfuzunu artırmak için teknolojik araçları kullanırken, kendisini doğrudan çatışmalardan güvenli mesafede tutan bir modeli benimsediğini gösteriyor.

ABD güçleri yılbaşından bu yana 800'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu da haftada ortalama 50 hava saldırısında bulunduğu anlamına geliyor. CNN'in haberine göre, operasyonun maliyeti üç haftadan kısa bir süre içinde yaklaşık 1 milyar doları aştı. Ancak son anlaşma, ABD’yi uzun ve maliyetli savaşlara dahil etmeye karşı çıkmasıyla bilinen Trump dönemindeki ender ve en kapsamlı askeri operasyonlardan birini bitiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.