"Yerleşimciler" nedeniyle Filistinliler bu yıl zeytin hasadından mahrum kaldı

Çiftçilere yasak olan ve yerleşim yerlerinin yakınında bulunan arazi alanı yaklaşık 430 milyon metrekare

Zeytin hasadı Filistinliler için en önemli tarım mevsimi (AFP)
Zeytin hasadı Filistinliler için en önemli tarım mevsimi (AFP)
TT

"Yerleşimciler" nedeniyle Filistinliler bu yıl zeytin hasadından mahrum kaldı

Zeytin hasadı Filistinliler için en önemli tarım mevsimi (AFP)
Zeytin hasadı Filistinliler için en önemli tarım mevsimi (AFP)

Rağde Atme 

Dünya, 7 Ekim'den bu yana İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki savaşla meşgulken İsrail ordusu, yerleşim birimlerinin yakınındaki Filistin tarım alanlarına giden tüm yolları toprak yığınlarıyla kapattı.

Bu durum, bu yıl binlerce Filistinliyi kendileri için en önemli tarım mevsimi olan zeytin hasadından mahrum bıraktı.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Filistinli çiftçilerin yerleşim yerlerinin yakınındaki ve duvar arkasındaki topraklarına erişmelerini sağlamak için İsrail ordusuyla koordinasyon sağlayamadı.

Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, geçen yıl aralık ayında Knesset'in güvenini kazanır kazanmaz, yerleşimci saldırılarının artan hızı yeni bir yön alıp günlük olarak gerçekleşmeye başlayana kadar Batı Şeria'da yerleşimin teşvikini dosyalarının ön sıralarına koydu.

Yerleşimci liderler, Filistinlilerin üzerindeki baskıyı sıkılaştıracak ve yerleşimlerin yakınındaki topraklara erişim haklarını baltalayacak yasa ve mevzuatın çıkarılmasını talep etme çabalarını yoğunlaştırıyor.

Filistin hükümeti Yerleşim ve Duvar Direnişi Komisyonu belgelerine göre Batı Şeria'da çiftçilerin zeytin ekili yaklaşık 430 milyon metrekarelik arazisi tehdit altında.

Filistinliler, yerleşim yerlerinin yakınında 134 milyon metrekare tarım arazisine ve çiftçilerin kapılardan geçerek buraya ulaştığı ilhak ve genişletme duvarının arkasında yer alan 295 milyon metrekare araziye sahip.

Komisyon, yerleşim yerlerinin etki alanının yaklaşık 519 kilometre kare, yerleşim yerlerinin alanının ise yaklaşık 155 kilometre kare olarak tahmin edildiğini belirtti.

Bu yılın ilk yarısında ordu ve yerleşimciler tarafından 8 bin 232 zeytin ağacının yerle bir edilmesine ve tahrip edilmesine tanık olundu; geçen yıl bu sayı 10 bin 291 idi.

Temizlenen alanlar

Zvi Sukkot, Batı Şeria ile ilgili önemli kararları alabilecek temel komite olan Dışişleri ve Güvenlik Komitesi bünyesinde yer alan "Yahudiye ve Samiriye Komitesi"nin başına atanmasından saatler sonra İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant'tan, yerleşimcilere, ana yollara ve İsrail ordusu üslerine yakın olmaları nedeniyle Filistinlilerin yerleşim yerlerine bitişik tarlalarda zeytin toplamasının engellenmesini istedi.

Sukkot, "Zeytin hasadı mevsimi, Filistinlilere genellikle güvenlik nedeniyle erişimlerinin engellendiği yerlere erişim sağlıyor" dedi.

Sukkot açıklamasında şunları söyledi:

Flistinli işçiler Gazze sınırındaki yerleşim birimlerinde bilgi toplamak ve geçen 7 Ekim'de belgelemek için çalıştıklarından, zeytin hasat mevsimi daha az tehlike oluşturan alanlarla sınırlı olmalı.

İsrail gazetesi Haaretz'e göre 32 yaşındaki Sukkot, Aralık 2009'da Batı Şeria'nın Salfit yakınlarındaki Yasuf köyünde bir camiyi ateşe veren ilk Yahudi terör hücresinin lideriydi.

Duvarlarına "Tahsilat Fiyatı" sloganı yazılan dava, o dönemde kınamalara ve polisin ve Genel Güvenlik Ajansı Şin Bet'in aşırı sağa karşı çalışması yönündeki taleplere yol açmıştı.

Jerusalem Post'un haberine göre "Silah Arkadaşları" ve "Şimdi Barış" gibi İsrail hareketleri, Knesset üyesi Zvi Sukkot'un atanmasının "ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit teşkil ettiğini" söyledi.

Bu arada, "Şimdi Barış" hareketi, yaptığı açıklamada, "bir kundakçının bu kadar yüksek ve gizli bir göreve atanmasının ulusal güvenliğe zarar veren bir adım ve Amerikalı ortaklara bıçak darbesi olduğu" değerlendirmesinde bulundu.

Sukkot'un atanmasına yönelik itirazlara ve yerleşimcileri korumaya yönelik acil mesajında belirtilenlere rağmen İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Sukkot'un talebini destekledi ve "Yerleşimlerin çevresinde temiz güvenlik alanları oluşturma (yani Filistinlilerden tamamen arınmış) ve hasat amacıyla da dahil olmak üzere Arapların buralara girmesini engelleme" konusunda acele edilmesi çağrısında bulundu.

Başbakan Binyamin Netanyahu'ya hitaben yazdığı bir mektupta, temiz güvenlik bölgeleri oluşturmanın, yerleşimcilerin güvenliği ve bu bölgelerin Araplar tarafından saldırı düzenlemek için kullanılmasını önleme açısından önemli olduğunu açıkladı.

Ayrıca erkeklerin çoğu askere alındığı ve onlar da yalnız kaldığı için yerleşimci kadınların ve çocukların kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak ve çatışmanın alevlenmesine ve hasara yol açmasına neden olabilecek sürtünmeyi önlemek için de böyle bir bölge oluşturmanın önemli olduğunu kaydetti.

Güvenlik bahaneleri

Yerleşim ve Duvar Direnişi Komisyonu'nun popüler kampanyasının koordinatörü Cemal Cuma'ya göre, güvenlik bahanesiyle çiftçilerin topraklarına erişiminden mahrum bırakılması, çiftçilerin müsadere edilmesine ve yerleşimlerin nüfuz ettiği bölgelere ilhak edilmelerine yol açıyor.

Cuma, "Yerleşimcilerin koruma ve güvenlik bahanesiyle talep ettiği şey, Filistinlilerin topraklarındaki varlığını tehdit ederek onları topraklarını zorla terk etmeye zorlayan sistematik bir politika. Arazi sahipsiz bırakıldığında yerleşimciler tarafından ele geçirilmeye veya yıllar sonra devlet arazisine dönüştürülmeye açık hale gelecek" dedi.

Yerleşim yerlerinin yarısının İsrail'in "devlet arazisi" olarak sınıflandırdığı araziler üzerine, diğer yarısının da Filistin'in özel mülkiyetindeki araziler üzerine inşa edildiğini belirten Cuma, yerleşimlerin doğrudan kontrolü altındaki arazi alanının Batı Şeria'nın toplam alanının yaklaşık yüzde 40'ını oluşturduğuna dikkat çekti.

2022 UNCTAD raporuna göre, kontrol noktaları tek başına Batı Şeria ekonomisine gayri safi yurt içi hasılanın en az yüzde 6'sına mâl oluyor.

Bu arada, hareketlerine uygulanan kısıtlamalar nedeniyle Filistinliler yılda 60 milyon saat, yani 274 milyon dolar iş kaybediyor.

İsrailli insan hakları örgütü Yesh Din ise İsrail yetkililerinin yerleşim yerlerinin korunmasına yönelik politikalarının "yıkıcı etkiye sahip olduğunu ve bu durumun Filistinlilerin güvenlik hakkı, mülkiyet hakkı, hareket özgürlüğü ve eşitliğin ciddi ihlallerine yol açmasının yanı sıra, doğal zenginliklere ilişkin kolektif hakkın da ihlal edilmesine yol açtığını" kaydetti.

İsrail'in İşgal Altındaki Topraklardaki İnsan Hakları Bilgi Merkezi "B'Tselem", C Bölgesi'nde "devlet arazisi" olarak sınıflandırılan yaklaşık 1,2 milyar metrekarelik alanın bulunduğunu doğruladı.

Bu alan Filistin Yönetimi'nin A ve B Bölgeleri içinde yer alan ve "devlet arazisi" olarak sınıflandırılan yaklaşık 200 milyon metrekareye ek olarak C Bölgesi'nin yüzde 36,5'ini ve Batı Şeria'nın toplam topraklarının yüzde 22'sini oluşturuyor.

Acil durum

Smoterich yalnızca Sukkot'u desteklemekle kalmadı, aynı zamanda Batı Şeria'daki İsrail cep telefonu şirketlerine tam kapsama sağlamak amacıyla Sivil İdare bütçesinden derhal 50 milyon şekel (13 milyon dolar$) aktarılmasını emretti.

İsrail Ordu Radyosu, orduya bağlı güvenlik, askeri ve sivil yönetim yetkililerinin, hücresel sinyal alımında ve bazı durumlarda özellikle Batı Şeria'da boşlukların olması gerçeğinin yerleşimcilerin yaşamları için bir tehdit oluşturduğu konusunda hemfikir olduğunu ortaya koydu.

Radyo açıklamasında, "Çok tehdit altındaki, geçmişte operasyonların yapıldığı, cep telefonu sinyalinin hiç olmadığı alanlar var, dolayısıyla ciddi bir güvenlik olayı sırasında yardım istemek mümkün değil" ifadelerine yer verildi ve şunlar eklendi:

Artık antenler hızlı bir şekilde hazırlanıp kurulacak, bu da hücresel kapsama alanındaki boşlukları çözecek.

Aynı zamanda Filistinliler, yerleşimcilerin, savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Homesh ve Avitar yerleşimlerinin yanı sıra, Batı Şeria'daki diğer 9 yerleşim birimindeki varlıklarını yoğunlaştırmak için acele ettiklerini doğruladı.

Bu 9 yerleşim birimi mart ayında İsrail hükümeti tarafından yasallaştırılmıştı.

Gözlemciler, Homesh'teki yerleşim inşaatlarının geçtiğimiz ekim ayından bu yana yüzde 200 oranında artarak iki katına çıktığına, 60 mobil evin, diğer tesislerin ve bir askeri kapının daha açıldığına dikkat çekti.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu tarafından yapılan açıklamaya göre, Ekim ayında yerleşim inşaatlarının tırmanmasına, geçen ay gerçekleşen 2 bin 70 saldırının yanı sıra, yerleşimcilerin saldırılarının, özellikle de vatandaşların zorla yer değiştirmelerinin yoğunlaşması eşlik etti.

Filistin hükümeti Yerleşim ve Duvar Direnişi Komisyonu tarafından yapılan açıklamaya göre, ekim ayında yerleşim inşaatlarının artmasına geçen ay gerçekleşen 2 bin 70 saldırının yanı sıra, yerleşimcilerin saldırılarının, özellikle de vatandaşların zorla yer değiştirmelerinin yoğunlaşması eşlik etti.

Komisyon, "Yerleşimciler dokuz Filistinliyi öldürdü ve 100 Filistinli aileyi, özellikle doğu Ramallah ve Filistin Ürdün Vadisi'ndeki Bedevi topluluklarından uzaklaştırdı" dedi.

Resmi kaynaklara göre, İsrail'in savaşın başından bu yana uyguladığı "olağanüstü hal", Batı Şeria'nın geri kalan topraklarını parçalamayı, bölünmüş bölgelerde yaşayanları tecrit etmeyi amaçlayan yerleşim politikalarını pekiştirdi.

Ayrıca yerleşimleri geliştirmeye ve onlara güvenlik sağlamaya yönelik politikalar, Filistinlilerin ekonomik ve sosyal gelişme fırsatlarını ortadan kaldırdı ve coğrafi olarak bitişik ve yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulmasını engelledi.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Mısır, Sudan'ın birliğini korumak için ‘ortak savunma’ anlaşmasını öne sürdü

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır, Sudan'ın birliğini korumak için ‘ortak savunma’ anlaşmasını öne sürdü

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, Sudan’daki krizle ilgili olarak ‘kırmızı çizgiler’ çizdiğini duyurdu ve bu çizgilerin aşılmasının ‘Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edeceği’ uyarısında bulundu. Kahire yönetimi, iki ülke arasında imzalanan ortak savunma anlaşmasının kendisine tanıdığı tüm tedbirleri alma ihtimalini de gündeme getirdi. Uzmanlar, bu açıklamaları Sudan’da savaşın başlamasından bu yana Mısır’dan gelen ‘en sert söylem’ olarak değerlendirdi.

Mısır’ın bu tutumu, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin dün Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı kabul etmesiyle eş zamanlı olarak açıklandı. Sisi, görüşmede ‘ülkesinin, Sudan halkının mevcut hassas süreci aşma çabalarına tam destek verdiğini’ ifade etti. Ayrıca ‘Sudan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarını destekleyen Mısır tutumunun değişmez ilkelerine’ vurgu yaparak, bu çerçevede mümkün olan her türlü çabanın gösterilmeye hazır olunduğunu belirtti. Açıklama, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi tarafından yapıldı.

Mısır, Burhan’ın ziyareti sırasında ayrıca, ‘Sudan’da güvenlik, istikrar ve barışın sağlanmasına yönelik ABD Başkanı Donald Trump’ın vizyonuna tam destek verdiğini’ yineledi. Bu desteğin, ‘ABD yönetiminin dünyada barışı tesis etme, gerilimi artırmaktan kaçınma ve anlaşmazlıkları çözme yönündeki yaklaşımı’ kapsamında olduğu kaydedildi.

Ortak savunma anlaşmasının yürürlüğe girmesi

Kahire yönetimi, söz konusu ilkeleri teyit ederken Sudan krizinde ilk kez ‘kırmızı çizgiler’ belirlediğini açıkladı. Mısır, bu çizgilerin aşılmasına ‘Mısır’ın ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği ve Sudan’ın ulusal güvenliğiyle yakından bağlantılı olduğu’ gerekçesiyle izin verilemeyeceğini vurguladı. Mısır’ın uyarıları arasında ‘Sudan’ın birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, Sudan halkının imkân ve kaynaklarıyla oynanmaması ve Sudan topraklarının herhangi bir bölümünün ayrılmasına izin verilmemesi’ yer aldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı dün yaptığı açıklamada, ‘Sudan devlet kurumlarının korunmasının ve bu kurumlara zarar verilmesinin engellenmesinin de bir diğer kırmızı çizgi olduğunu’ bildirdi.

Açıklamada ayrıca, ‘uluslararası hukukun tanıdığı tüm tedbir ve önlemleri alma konusunda tam hakka sahip olunduğu’ ifade edilerek, bu kapsamda ‘iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının devreye sokulmasının da kırmızı çizgilerin ihlal edilmesini veya aşılmasını önlemeye yönelik seçenekler arasında bulunduğu’ kaydedildi.

a
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, dün Kahire'de Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ile Sudan arasında Mart 2021’de, ‘eğitim, sınır güvenliğinin sağlanması ve ortak tehditlerle mücadele’ alanlarını kapsayan bir askeri iş birliği anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşmadan önce ise iki ülke, ‘dış tehditlere karşı’ 1976 yılında bir ortak savunma anlaşmasına taraf olmuştu.

Mısır Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komisyonu üyesi Tümgeneral Yahya Kedvani, Mısır’ın ulusal güvenliğinin Sudan topraklarının birliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirterek, “Sudan’ı bölmeyi hedefleyen komploların varlığı, aşılmaması gereken kırmızı çizgilerin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır” dedi.

Kedvani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ‘Sudan’ın birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik Mısır tutumunun sabit ve güçlü olduğunu, Kahire’nin Sudan devlet kurumlarını korumaya yönelik açıkladığı girişim ve söylemleri hayata geçirme kapasitesine sahip bulunduğunu’ ifade etti. Ortak savunma anlaşmasının gündeme getirilmesinin, ‘iki ülke arasında uluslararası meşruiyet ve daha önce imzalanmış anlaşmalar çerçevesinde ortak bir koordinasyonun bulunduğunu teyit etmeyi amaçladığını’ söyledi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından dün yayımlanan açıklamada ise ‘Kahire’nin Sudan’da süregelen gerilimden derin endişe duyduğu’ belirtildi. Açıklamada, bu durumun ‘Sudanlı sivillere yönelik korkunç katliamlara ve insan haklarının en temel kurallarının açık ihlallerine yol açtığı’ vurgulandı. Mısır’ın, ‘Sudan’ın birliğine ve toprak bütünlüğüne zarar vereceği gerekçesiyle, herhangi bir paralel yapının kurulmasını veya tanınmasını kesin bir dille reddettiği’ kaydedildi.

Diğer yandan eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Salah Halime, ülkenin bölünmesine yönelik tehditlerle mücadelede Mısır-Sudan koordinasyonunun, Mısır, Sudan ve Arap dünyasının ulusal güvenliğini koruma çerçevesinde ele alındığını belirtti. Halime, iki ülkenin Kızıldeniz’e kıyısı olan devletleri bir araya getiren konseyin üyesi olduğuna işaret ederek, bu yapının temel rollerinin ‘savunma ve kalkınma’ olduğunu söyledi.

Halime, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun Uluslararası Dörtlü girişimi ile Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ABD ziyareti sırasında gündeme getirdiği inisiyatif kapsamında şekillendiğini ifade etti. Kahire’nin, ‘üç ay sürecek bir ateşkesle başlayacak, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Sudan ordusuna entegre edilmesini ve Sudan askeri kurumunun bütünlüğünün korunmasını öngören bir yol haritasının uygulanmasını desteklediğini’ kaydetti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasına göre Kahire, ‘insani bir ateşkese ulaşılması, bunun kalıcı bir ateşkese dönüşmesi ve Sudanlı sivillerin güvenliği ile korunmasını sağlamak amacıyla güvenli insani sığınaklar ve geçiş koridorları oluşturulması’ hedefiyle Uluslararası Dörtlü çerçevesinde çalışmayı sürdürme konusundaki kararlılığını yineledi. Bu sürecin, Sudan devlet kurumlarıyla tam koordinasyon içinde yürütüleceği belirtildi.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD’den oluşan Uluslararası Dörtlü, ağustos ayında sunduğu yol haritasında, ‘üç aylık insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkesin sağlanmasını, siyasi sürecin başlatılmasını ve dokuz ay içinde bağımsız bir sivil hükümetin kurulmasını’ öngörmüştü.

sfg
New York'ta düzenlenen Uluslararası Dörtlü toplantısından (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Burhan’ın Mısır ziyareti, geçtiğimiz pazartesi günü Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından geldi. Burhan, söz konusu ziyaretin sonunda, ‘Sudan’ın barışın sağlanması ve savaşın sona erdirilmesi yönündeki çabalarda ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Özel Temsilci Massad Boulos ile birlikte çalışmaya istekli olduğunu’ ifade etmişti.

El-Ehram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Afrika Programı Direktörü Emani et-Tavil ise ‘Mısır’ın Sudan dosyasında ilk kez kırmızı çizgiler koyduğunu, son tutumunun savaşın başlamasından bu yana en sert duruşu yansıttığını’ belirtti. Et-Tavil, bu yaklaşımın ‘Sudan’ın birliğinin korunması, savaşın durdurulması, paralel yapıların reddedilmesi ve devlet kurumlarının muhafazası’ konularında Suudi Arabistan ve ABD’nin tutumlarıyla örtüştüğünü söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan et-Tavil, ‘Sudan’ın birliği konusunda güçlü tutumlar sergilenmesi noktasında Suudi Arabistan ile Mısır arasında bir uyum bulunduğunu, bunun da ateşkes ilanı ve insani ara verilmesine yönelik bir girişimin şekillendirilmekte olduğunu gösterdiğini’ ifade etti. Ancak et-Tavil, ‘birbirini kabul etmeyen Sudanlı taraflarla yürütülecek siyasi çözümlerin en karmaşık mesele olmaya devam ettiğini’ vurguladı.

Sumud İttifakı bünyesindeki siyasi ve sivil güçler, salı günü Kenya’nın başkenti Nairobi’de, Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu Hareketi ve Arap Sosyalist Baas Partisi ile Sudan’daki savaşı durdurmaya yönelik ortak bir ilkeler bildirgesine imza attı. Bu adım, savaşa karşı olan Sudanlı tarafların büyük bölümünü bir araya getiren ilk yakınlaşma olarak değerlendirildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü dün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Burhan arasındaki görüşmelerde, ‘iki ülke arasındaki ilişkilerin, halkların bütünleşme ve karşılıklı kalkınma beklentilerini yansıtacak şekilde güçlendirilmesinin ele alındığını, ayrıca sahadaki gelişmelerin değerlendirildiğini’ bildirdi.


İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
TT

İsrailliler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep ederek sınırı geçtiler

İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)
İsrail'de sağcı hareketlere mensup kişiler, Gazze Şeridi'nin yeniden işgalini talep etmek için Gazze'ye bakan bir tepede toplandı (AP)

İsrail ordusunun yasağına rağmen, dün birkaç İsrailli Gazze Şeridi'ne girdi ve eski bir yerleşim yerinde İsrail bayrağını dalgalandırarak harap olmuş Filistin topraklarının yeniden işgalini istedi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre İsrail sağ kanadıyla bağlantılı sosyal medya hesapları, açık bir alanda İsrail bayrağının etrafında toplanmış yaklaşık 20 erkek, kadın ve çocuğu gösteren bir fotoğraf paylaştı ve fotoğrafın Kfar Darom'da çekildiğini iddia etti.

Gazze Şeridi'nin merkezindeki bu eski kibbutz, diğer 20 yerleşim yeriyle birlikte, İsrail'in 2005'teki tek taraflı çekilmesi sırasında boşaltılmıştı.

O zamandan beri, İsrail sağının bir kesimi, Gazze'de İsrail yerleşimlerinin yeniden kurulmasını savunuyor. Bu çağrı, Gazze Şeridi'ndeki savaşı başlatan 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısından sonra daha da yoğunlaştı.

Bunun ardından, bazı İsrailli yetkililer de Filistinlilerin Gazze'den tahliye edilmesini ve bölge üzerindeki İsrail kontrolünün yeniden kurulmasını savundu.

rty65u7
Gazze'ye yerleşmeyi destekleyen İsrailliler, ordunun kendilerine Gazze Şeridi içinde Hanuka bayramını kutlama izni vermesini talep eden bir yürüyüşe katıldı (Reuters)

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ne girenlerin "İsrail topraklarına geri gönderildiğini" duyurdu ve "onlarca" kişinin daha başka bir sınır kapısından sızmasının engellendiğini, ancak bazılarının güvenlik bariyerlerini aşmayı başardığını belirtti.

Açıklamada ayrıca, "savaş bölgesine herhangi bir giriş yasaktır, sivilleri tehlikeye atar ve bölgedeki askeri operasyonları aksatır" denildi.

Sınır kasabası Sderot'ta düzenlenen bir mitingde, yerleşim hareketinin önde gelen isimlerinden Daniella Weis, yaklaşık 100 destekçisine şöyle seslendi: “Allah'ın izniyle, bu bayrağın yükseltilmesi yeni bir dönemin başlangıcını işaret edecek; Gazze'ye geri döneceğimiz bir dönem.”

Şöyle devam etti: “Gazze, Endonezyalılar, Türkler, Mısırlılar veya başka herhangi bir ülke tarafından yönetilmeyecek. Gazze'yi yalnızca İsrail halkı yönetecek.” Bu sözleriyle, ateşkes anlaşması kapsamında Gazze Şeridi'ne konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne katılması muhtemel ülkeleri kastediyordu.

Geçtiğimiz hafta, Weis'in kurucu ortaklarından olduğu aşırı milliyetçi yerleşim hareketi "Nahala", bir mesajda, Gazze'de İsrail bayrağını dalgalandırmayı organize etme niyetini açıkladı. Bu girişim, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, on diğer bakan ve Knesset'in yirmiden fazla üyesi tarafından destekleniyor.


İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
TT

İsrail, Kassam Tugayları'nın 100 üyesinin idam edilmesi için baskı yapıyor

İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).
İsrailli yerleşimciler dün güney İsrail'deki Sderot'ta düzenlenen bir etkinlikte Gazze'nin yeniden işgal edilmesi çağrısında bulundu (Reuters).

İsrailli yetkililer dün, Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın seçkin birliğinin 7 Ekim 2023 saldırısındaki rolleri nedeniyle 100 üyesinin idam edilmesine yol açacak koşulların ve suçlamaların yapılması ve özel bir askeri mahkeme kurulması için baskı yaptı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Adalet Bakanı Yariv Levin, savaşın başlangıcından bu yana İsrail tarafından tutuklanan 450 Hamas üyesinin yargılanması için özel bir mahkeme kurulması olasılığını görüştüler.

Dava hakkında bilgi sahibi yetkililer, İbranice yayın yapan medya kuruluşlarına, "Ciddi suçlarla suçlananlardan 100'ünün askeri savcılık tarafından idam cezasıyla karşı karşıya kalacağını" söyledi.

İsrail ordusu ve Adalet Bakanlığı'ndan üst düzey yetkililer, Başsavcı Itai Ofir de dahil olmak üzere, seçkin birliğin üyelerinin yargılanması için özel bir yasal çerçeve oluşturulmasını görüşmek üzere bir araya geldi. Katz, "İsrail, saldırının faillerini kesin bir şekilde cezalandırmaya kararlıdır: İsrail sivillerine zarar veren herkes tam olarak hesap verecektir" dedi. İsrailli yetkililere göre, Tıp Birliği'nin zehirli iğne fikrini reddetmesinin ardından, askeri savcılık muhtemelen kurşuna dizilerek idam cezası isteyecektir.

Şarku’l Avsat’ın Kanal 14’ten aktardığı habere göre "Yetkili makamlar bu kişileri ağır güvenlik önlemleri altında özel bir askeri tesiste tutuyor ve gözaltı koşulları uluslararası insan hakları örgütlerinin tepkisini uyandırıyor."